T. B. M. M. B { 22 RÜŞTÜ ŞARDAĞ (Devamla) — Efendim, ben bu önergeyi verirken evvela Anavatanlılara imzalat­ mak istedim. Bu Meclisin, birbirinden farkı olma­ yan, Atatürk'e ve cumhuriyete bağlı, onlara söz, toz kondurmayacağına (inandığım bütün milletvekillerini eşit tutarak hepsinden aynı ilgiyi görmek istedim ve önergeme de çeşitli partilerden, daha çok tarafsızlar­ dan, imza aldım; bir yan tutmadım ve önergemizde bükümete tarizi de düşünmedik; bu da açık; önerge iki defa okunmuştur arkadaşlarım. Her hatip kendi konuşmasından sorumludur. Sa­ yın hükümet sözcüsünün, sanki hükümete. mürtecisiniz demişiz gibi, daha henüz kimse konuşmadan ve ithamlar yapılmadan birdenbire bu işi savunmaya dökmesi beni düşündürdü. Ne lüzumu var efendim?.. MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) — Be­ nlim yârim gelişinden bellidir!.. RÜŞTÜ ŞARDAĞ (Devamla) — Kimse düşüne­ mez, Türkiye'de Atatürk'e cumhuriyete karşı çıkacak eylemleri savunacak tek bir milletvekili olacağını kim­ se düşünemez. Tavrımızı... (ANAP sıralarından, «Şüp­ heniz var mı?» sesleri) Bakın, «Şüpheniz var mı» di­ yorsunuz? Lütfen... Müdahalede bulunacaksınız biz kabul edelim; ama... BAŞKAN — Sayın milletvekilleri, müdahale et­ meyin efendim. RÜŞTÜ ŞARDAĞ (Devamla) — Bugüne kadar sayın ANAP'lılar beni gayet iyi dinlemişti; bugün ne­ den bu kadar asalbidirler? Bilmiyorum, daha önceki konuşmalardan mı öfkelendiler? Lütfen biraz sükû­ netle dinlesinler. Ben bu önergeyi getirirken, saygıdeğer arkadaş­ lar, vatanımı düşündüm ve 'iran'daki rejimin Türkiye' ye açık açık saldırıda bulunduğunu, hükümet dahil, dil uzattığını ve Türkiye'nin Cumhuriyetine, laisiz­ mine küfürler ettiğini âdeta ağır küfürlerde bulun­ duğunu söyledim. Sayın İçişleri Bakanımıza yarın ma­ kamında teker teker izah ederek bu belgelerin hep­ sini takdim edeceğim; burada kısa kısa bazı notlar okuyorum. Yanlış anlamayın; memleketimi uyarmak, memleketimdeki dış etkilerin tesirlerini belirtmek için bu kürsüye çıktım. Bizde birtakım tarikatlar geçmişten beri vardı, hâlâ da vardır. Bu tarikatların kendi aralarında otu­ rup ibadet etmelerine de ne Anayasa manidir, ne de ben bunu düşünürüm. Asırlardan beri tarikatlar İslam dininde en ileri bir sıçrayışı ve serbest, özgür bir görüşü temsil etmişlerdir; mesela Nakşibendilik... Bundan 500 sene evvel kurulan Muhammed Nakşi- 30 . 10 . 1085 0:1 bend'in tarikatı. «Allah'a yalnız ve gizli ibadet edi­ niz» diyor; ama bugün Nakşibendîler topluca ibadet ediyorlar ve bugünkü Nakşibendîler, Menemen'de Kubilay'm kör testere ile kafasını kesen Derviş Vahdeti «Ben Nakşibendîyim dedi» diye, ona mı bağlanmak istiyorlar? Tabiî, böyle bir şey olursa, bu Nakşiben­ dîlik vatana karşı suikattır, reddedilir; ama ailesin­ den Kadiri gelmiş, ailesinden Nakşibendî gelmiş geç­ miş asırlardan insanlar vardır. Benim annem de Ka­ diridir, 7 sülalesi böyle gelmiş; ama Kadirî'nin ne ol­ duğunu da bilmiyordu. Bu şekildeki ithamların da dışındayım konuşurken, yanlış anlaşılmasın. Geliyorum, komşumuz İran'daki duruma: Iran ile dostluk münasebetini kim istemez? Her komşu­ muz ile, Sovyet Rusya ile, dostluk münasebetimizi devam ettiriyoruz da, bir İslam memleketi olan Iran ile dostluk münasebetimizi neden devam ettirmeye­ lim?.. Ama o, kendi ülkesindeki rejimiyle yetinmiyor, onun başındaki imam, tek başına, kendisine salavat da getirterek, rejimini dışarıya ihraç etmek çabasın­ dadır. Biz memleketimizi bundan korumak mecbu­ riyetinde değil miyiz arkadaşlar, kendimizi savunma­ yacak mıyız? Demeyecek miyiz ki, «Size dostuz, kom­ şuyuz, iktisadî münasebetlerimiz de iyidir; fakat alış veriş yüzünden, onun hatırı için sizin edepsizlikleri­ nize katlanacak değiliz.» Bunu da lisanı münasiple devletimiz, hükümetimiz, hariciyemiz elbette söyleye­ cek. Ben, işaret ve uyarılarda bulunacağım. Hizb-üt Tahrir örgütüyle ilgili olarak Sayın İç­ işleri Bakanı gayet güzel, birtakım bilgilere dayana­ rak beyanatta bulundular. Benim şahsen size verece­ ğim bilgilerden daha çok, sizi düşündürecek beyan­ da bulundular. Niçin ona karşı gelmiyorsunuz ar­ kadaşlar?.. Anavatanlı bir bakan aynı şeyi söylediği zaman suç olmuyor da, biz bazı işarette bulunursak suç mu oluyor? O da aynı hassasiyeti göstermiş, du­ yarlılığı göstermiş, teker teker izah ediyor; İzmir'e Ebul Nidal terörist grubu girdi, Emniyet Genel Mü­ dürlüğü isimlerini teker teker verdi. Hükümetimiz çalışıyor; ama biz buraya, bilemediği bazı belgeleri sunmak için çıktık; mesela, «Fethullah Hoca» diye, Bornovalı bir imam var; adamı hükümetimiz yaka­ layamıyor. Ben bu adamı beş senedir izmir'de takip ederim; her hükümeti kâfirlikle suçlar, bugünkü Hü­ kümeti de suçladı... Peki, hangi hükümeti bekliyor?.. Belli ki, dine dayalı şeriat devletini... Bugün istan­ bul'da saklanıyor, açıkta dolaştığı söyleniyor ve bu­ gün, yakalanmamıştır. İçişleri Bakanımızın ani bir baskınla, zehir saçan bu zatı yakalamasını, diğer din adamlarımızı bühtandan kurtarmasını rica eder ve 28 —