T. B. M. M. B : 44 tıkanın iç içe, el ele hareket etmesi gerektiğinin tam şuuru içinde bir Hükümet olarak temayüz etmiş bulunmaktadır. Birçoğu ile ittifak ilişkisi içinde bulunduğumuz Batı ülkeleriyle münasebetlerimizi daha da ileriye götürmek Hükümetin anahedeflerÜnden biri olmuş­ tur. Başta Amerika Birleşik Devletleri ve Federal Almanya olmak üzere Batı ile işbirliğimizde gayet olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Bu ülkelerle mü­ nasebetlerimiz, karşılıklı çıkarlara dayalı, eşit bir ortaklık ilişkisi anlayışı içinde yürütülmektedir. Mevcut milletlerarası şartlarda NATO'ya üyeliği­ miz, güvenliğimizin sağlanmasında ve içinde bulun­ duğumuz bölge ve dünya barışının idamesi bakımın­ dan bir denge unsuru teşkil etmektedir. 6 Kasım Seçimleriyle Türkiye'nin demokratik re­ jimle olan bağlılığı bir defa daha ispat edilmiştir. Memleketimizde demokrasinin bütün kurumlarıyla yeniden tesisi ve parlamentom hayatın işlerlik ka­ zanmasını takiben, ülkemizin Batı ile geleneksel mü­ nasebetlerinin eski canlılığını yeniden kazanması yo­ lunda büyük mesafe kat edilmiştir. Bu çerçevede biz sayın milletvekilleri, Parlamentolararası Birlik, Avru­ pa Konseyi, Danışma Meclisi ve Kuzey Atlantik Asamlblesindeki yerlerini tekrar almış bulunmakta­ dırlar. Batı Avrupa ülkelerinden bazılarıyla olan iliş­ kilerimiz, Türkiye'deki iç gelişmelere karşı, bu ül­ kelerin takındıkları tutumdan etkilenmektedir. Bu ülkelerin NATO dayanışmasını bir tarafa bırakarak içişlerimize karışmalarını ve buna ek olarak Türki­ ye aleyhindeki propaganda faaliyetlerine ülkelerinde müsamaha göstermelerini esefle karşılamaktayız. Hükümetin Batı Avrupa'da Türkiye ile ilişkile­ rin normalleştirilmesini geciktirmek isteyen bazı hü­ kümetlere şu mesajı verdiği görülmektedir: «Türkiye Batı camiasının ayrılmaz bir parçasıdır, aynı değer sistemini paylaşmaktadır, bu yolda ilerlemeye karar­ lıdır. Ancak, bunu kimseye hoş görünmek için değil, kendi tercihi bu yolda olduğu için yapmaktadır. Ba­ zı Batılı hükümetlerin kendi iç politika endişeleriyle karşılaştıkları sorunların, Türkiye'nin sırtından çö­ zümlenmesini kabul edemeyiz.» Muhterem milletvekilleri, katıldığım Avrupa Kon­ seyi toplantılarında bu mesajın giderek daha açıkbir şekilde anlaşıldığım yakinen müşahede etmiş bu­ lunuyorum. Hükümetimiz, islam ülkeleriyle ilişkilerimizin ge­ liştirilmesine özel bir önem vermiştir. Bu ülkelerle gerök siyasî, gerekse ekonomik ve ticarî temasları­ 16 . 12 . 1984 O: 2 mız elle tutuur, gözle görülür şekilde artmıştır. Tür­ kiye, tslam âlemi içinde layık olduğu mevkii buldu­ ğu ölçüde Batıda ve dünyanın her köşesinde itibarı ve ağırlığı artan bir ülke haline gelecektir. Bu geliş­ meler Türkiye'nin İslam ülkeleri arasında, ekonomik alanda liderlik rolünü üstlenebileceğini de ortaya koymuştur. Sayın Cumhurbaşkanımıza Kazalblanka Zirvesinde, «İslam Zirve Konferansı Ekonomik ve Ticarî İşbirliği Daimî Komitesi Başkanlığı» nın tev­ cih edilmiş olması, bu kardeş ülkelerin Türkiye'ye gösterdikleri itimat ve itibarın bir ifadesidir. Hükümetimiz, Yüce Milletimizden adığı güven ve destekle Türkiyemizi güçlü devletler arasındaki haklı yerinde ve sağlam temeller üzerinde tutmaya azmetmiştir. Zor günler içerisindeyiz; büyük bir kal­ kınma hamlesi verirken, dışarıda da itibar kazanmavı hedef almıştır ve bu yolda da başarılı adımlar atılmış ve başarılı sonuçları da alınmaya başlanmış­ tır. Yabancı basında Türkiye'nin dış itibarlının nereye yükseldiği hakkındaki yazılara sık sık rastlanılmak­ tadır. Türkiye'nin güçlü ve istikrarlı bir devlet ol­ masının bütün İslam dünyası için bir kuvvet unsu­ ru teşkil ettiği fikri yaygınlaşmıştır. Türkiye'nin İs­ lam ülkeleri arasında ıbu kadar sayıldığı, sevildiği ve kendisine önem verildiği /bir devir olmamıştır. Arap ve İslam ülkeleriyle, olduğu kadar, Uzakdo­ ğu ülkeleriyle de ilişkilerimiz, gerek siyasî alanda, ge­ rekse ekonomik ve kültürel alanda gittikçe gelişmek­ tedir. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere, sosyalist ülkelerle münasebetlerimizi, karşılıklı anlayış ve çı­ kar esaslarına dayandıran Hükümetimiz, bu ülke­ lerle ekonomik ve ticarî ilişkilerimize yeni bir can­ lılık kazandırmıştır. Türkiye, bütün komşularıyla dostane ilişkiler sür­ dürmektedir. Bunun tek istisnası, maalesef komşu­ muz ve müttefikimiz Yunanistan'dır. Hükümetimiz göreve başlar başlamaz, Yunanistan'a barış elini uzat­ makta tereddüt göstermemiştir. Bu ülke ile ilişkileri­ mizin düzeltilmesi için iyi niyetli çabalar göstermiş­ tir. Bugüne kadar olumlu bir cevap verilmemesi, Yu­ nanistan'ın Türkiye'ye karşı güttüğü hasmane ve uz­ laşmaz siyasetinin dünya kamuoyu önünde teşhir edilmesi sonucunu doğurmuştur. Buraya kadar da izah ettiğim gibi, açıkça görül­ mektedir ki, 'Hükümetimiz iç politikada gösterdiği istikrarlı politikayı, dış politikada da sürdürmektedir. Bunu, yurt dışına gittiğimizde sık sik görmekteyiz.