KORKUTAN GERÇEK! OBEZİTE ORANLARI TÜM DÜNYADA

advertisement
KORKUTAN
GERÇEK!
ORANLARI
TÜM
YÜKSELİYOR
Son
33
yılda
bütün
dünyada
hem
obez
OBEZİTE
DÜNYADA
ve
aşırı
kilolu
yetişkinlerin (%28 artış) hem de çocukların oranında (%47’e
kadar) şaşırtıcı bir artış görüldü. Lancet’te yayınlanan
Küresel Hastalık Yükü Araştırması 2012’den büyük ve yeni
incelemeye göre, aşırı kilolu ve obez kişilerin sayısı 1980
yılında 857 milyondan 2013’de 2.1 milyara yükseldi.
Bununla birlikte, bu oranlar dünyada da değişkenlik
gösteriyor; dünyadaki 671 milyon obez kişinin yarısından
fazlası sadece şu on ülkede yaşıyor: ABD, Çin, Hindistan,
Rusya, Brezilya, Meksika, Mısır, Almanya, Pakistan ve
Endonezya.
Geçen otuz yılda, kadınlar arasında obezite seviyelerinden en
fazla artış, Mısır, Suudi Arabistan, Umman, Honduras ve
Bahreyn’de, erkekler arasında ise Yeni Zelanda, Bahreyn,
Kuveyt, Suudi Arabistan ve ABD’de görüldü.
Yüksek gelire sahip ülkelerde, yetişkinlerde obezitede en
yüksek artış oranı ABD’de (yetişkin nüfusun yaklaşık üçte biri
obez), Avustralya (erkeklerin %28’i ve kadınların %30’u obez)
ve İngiltere’de (yetişkin nüfusun yaklaşık dörtte biri obez)
görüldü.
Bu bulgular, 1980 ve 2013 yılları arasında 20 yaş ve üstü
yetişkinler ve 2-19 yaşları arasındaki çocuk ve gençlerde
yapılan geniş kapsamlı yeni bir aşırı kilo ve obezitenin
küresel, bölgesel ve ulusal yaygınlığı ile ilgili yapılan bir
araştırmanın sonuçları.
Yazarlar, bütün dünyada obezite oranlarında büyük ölçüde
artışın endişe verici bir görüntü temsil ettiğini ve bu
eğilimi tersine çevirmek için acilen ortak bir eylemin
başlatılması gerektiği konusunda uyarıyorlar!
Amerika Birleşik Devletleri Washington Üniversitesinde Sağlık
Ölçüm ve Değerlendirme Enstitüsünden Profesör Emmanuela
Gakidou’nun liderliğindeki uluslararası bir ekip, 1980 ile
2013 yılları arasında 188 ülkede 21 bölgede aşırı kilo (vücut
kütle endeksi 25kg/m² veya daha yüksek) ve obezitenin (vücut
kütle endeksi 30kg/m² veya daha yüksek) ortaya çıkışında
eğilimleri izlemek için araştırmalar, raporlar ve bilimsel
literatürde mevcut verilerin geniş kapsamlı bir araştırmasını
yaptılar.
Önemli Bulgular;
Gelişmiş ülkelerde, erkeklerde obezite oranı kadınlara
kıyasla daha yüksekken, gelişmekte olan ülkelerde bunun
tersi geçerli. Halen dünyadaki obez insanların %62’si
gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
Bütün dünyada aşırı kilo ve obezitede en büyük artış
1992 ve 2002 yılları arasında, temel olarak 20 ve 40
yaşları arasındaki kişilerde görüldü.
Özellikle yüksek oranda aşırı kilo ve obezite o tarihten
önce Tonga’da görüldü. Bu ülkede kadın ve erkeklerde
obezite seviyesinin %50’yi aştığı görülmüştü. Kuveyt,
Libya, Katar ve Kiribati Pasifik Adaları, Mikronezya
Federal Devletleri ve Samoa’da kadınların çoğu (%50’den
daha fazla) obez.
Çocuklukta aşırı kilo ve obezitenin gelişmiş
ülkelerde kayda değer bir şekilde arttığı, erkek
çocuklarda 1980’de %17’den 2013 yılında %24’e ve
kız çocuklarda %16’dan % 23’e yükseldiği görüldü.
Aynı şekilde, gelişmekte olan ülkelerde, oranlar
otuz yıl içinde hem kızlar hem de erkeklerde
yaklaşık %8’den %13’e yükseldi.
2013 yılında, Kuveyt’te kızlarda obezite oranı %23’e
ulaşırken Samoa, Mikronezya ve Kiribati’de %30 veya daha
yüksek bir orana, hesaplanan en yüksek seviyelere çıktı.
Erkek çocuklarda da benzer eğilimler görüldü, en yüksek
obezite oranına Samoa ve Kiribati Pasifik Adalarında
rastlandı.
Batı Avrupa’da erkek çocuklarda obezite seviyeleri
İsrail’de %14’ten Malta’da %13’e, Hollanda ve İsveç’te
%4’e kadar değişiyordu. Kızlarda obezite seviyesi en
yüksek Lüksemburg’da (%13) ve İsrail’deyken (%11), en
düşük oranlar Hollanda, Norveç ve İsveç’teydi (%4).
Gelişmiş ülkelerde, geçtiğimiz 8 yılda yetişkin
obezitesinde artış oranı yavaşlamaya başladı ve yakın
geçmişte doğanların daha önceki topluluklara kıyasla
daha yavaş kilo aldıklarına ilişkin kanıtlar bulunuyor.
Profesör Gakidou’ya göre, “Tütün ve çocuklukta olumsuz
beslenme gibi diğer belli başlı sağlık risklerinin tersine
obezite bütün dünyada azalma göstermiyor. Bulgularımız
obezitenin önemli ölçüde arttığını, yaygın olarak ve kısa
sürede artış gösterdiğini ortaya koydu. Bununla birlikte
yetişkin obezite oranlarında yükselişten sonra bir durma
noktasına varıldığına ilişkin kanıtlar var, bu da bazı
gelişmiş ülkelerde hastalığın en üst noktaya yükseldiğini ve
diğer ülkelerdeki nüfusların bazı gelişmekte olan ülkelerde
bildirilen %40’ın üstü gibi çok yüksek oranlara çıkmayacağı
umudu var.”
“Bizim incelememize göre, Birleşmiş Milletler’in 2025 yılına
kadar obezitede artışı durdurma hedefinin oldukça iddialıdır
ve topluca hareket edilmeden, bütün nüfusa müdahalenin
etkilerini değerlendirmek için daha fazla araştırma
yapılmadan ve elde edilen o bilgiyi ulusal obezite kontrol
programlarına etkili bir şekilde yorumlamadan ulaşılma
ihtimali olmayan bir hedeftir. Özellikle düşük ve orta gelirli
ülkelerin aşırı kalori alımı, fiziksel hareketsizlik ve sanayi
tarafından aktif olarak yiyecek tüketilmesi teşvikine müdahale
etmek ve azaltmak için müdahale etmeleri amacıyla acil olarak
dünya çağında bir öncü gereklidir.”
Araştırmanın sonuçları üzerinde yorum yapan İngiltere Oxford
Üniversitesinden Profesör Klim McPherson şunları yazıyor:
“İnsanların temel yiyecek ihtiyaçları ile mevcut yiyecek
arasında tekrar bir denge kurmak gerekli ki bu da gıda
sanayilerinin üretim ve pazarlama faaliyetlerinin çoğunu
azaltmayı beraberinde getiriyor. Sürdürülemez sağlıkla ilgili
sonuçları engellemek için BMI 30 yıl önceki durumuna dönmek
zorunda. Lobstein, İngiltere’de BMI’yı 1980’lerdeki
seviyelerine düşürmek için bütün ülkede tüketimi %8 azaltmak
gerektiğini, bunun da yiyecek sanayine yılda yaklaşık £8.7
milyara mal olacağını hesapladı.
Lobstein şunları söylüyor: “Çözümün temelde politik olması
gerekiyor ve iklim değişikliğinde olduğu gibi, rekabetçi
dünyamızda halkın sağlığı için ekonomik büyümeyi sınırlayacak
kadar kararlı hareket edecek uluslararası irade nerede? Henüz
hiçbir yerde yok, ama örneğin isteyerek tuzun azaltılması
gibi, daha elde edilmesi mümkün bir trend belirlenebilir.
Politikacılar artık daha fazla bilgisizlik veya kafalarının
karışması gibi bahanelerin arkasına gizlenemeyecekler.”
* Bu makale The Lancet, Marie Ng, Emmanuela Gakidou ve ark.
çalışmasından
alınmıştır;
2014;
DOI: 10.1016/S0140-6736(14)60460-8
Doç. Dr. Halil Coşkun
OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA
GEBELİK VE SONUÇLARI
İstatistiklere göre hamileliklerin %40-50’si planlanmadan
olmaktadır, bu nedenle obez genç kadınları gebeliklerini kilo
verdikten sonraya ertelemeleri konusunda uyarmak zordur.
Obezitenin Cerrahi Tedavisi Tabloya Nasıl Uymaktadır? Ya da
Uymakta mıdır?
Obez gebeliklerin tehlikelerini bilmemek, problemin yalnızca
bir parçasıdır. Diğer parçası ise kilo almaya yatkın olanlarda
kilo vermeyi başarma, hatta kararlı bir kiloyu sürdürme için
etkili yollara erişme eksikliğidir. Kilo kaybı ameliyatı
neden(ler)ine bakılmaksızın gerçek şudur ki, hızla artan
sayıda daha genç yaşlardaki kadınlar kilo kaybı operasyonu
yaptırmaktadır. Çoğunluğunun hamile kalması beklenmektedir.
Aslında obezite, kısırlığın yaygın bir nedenidir ve ameliyatla
veya diğer yollarla kilo kaybı, sıklıkla bu tür kısırlığı
tedavi etmektedir.
Gebelik Sonuçları Üzerindeki Etkiler
Her zaman için, kilo kaybı ameliyatı geçiren ve gebe kalma
kapasiteleri bulunan genç kadınların, hızlı kilo kaybı evresi
boyunca ve ameliyatlarından en az 18-24 ay sonrasına kadar
gebeliği önleyici önlemleri almaları önerilmektedir. Kilo
kaybı ameliyatlarının tümünden sonraki gebelik sonuçları genel
olarak, obez gebeliğin sonuçlarından daha iyidir. Hatta
anneler ameliyatlarından sonra yine de obez olsalar bile
sonuçlar, hiç ameliyat olmamalarından daha iyidir.
Bununla birlikte unutmamak gerekir ki; anne eğer kusmaya,
ishale ve güçsüzlük hissine karşı önerilen tavsiyeleri
izlemekte başarısız olursa, kilo kaybı operasyonlarının neden
olduğu risklere karşı farkında olması önemlidir. Doğum öncesi
bakımın bir parçası olarak hastalar, önerilen takviyeleri
almalı ve kritik besinlerin kan düzeyleri izlenmelidir.
Obezite ameliyatı geçiren tüm hastalar için söz konusu
olduğundan, yeme ve kusma ile ilgili kurallar izlenmelidir.
Obezite ameliyatından sonraki sonuçlar için en son
bilgiler, “Sağlıklı kilo alma” ilkelerinin gözden geçirilmesi
gerektiğini öne sürmektedir. Institute of Medicine of the
National Academy of Sciences’e (Ulusal Bilim Akademisi Tıp
Enstitüsü) göre genellikle 20-26 kg/m2 arasında bir VKİ’leri
olan normal kilolu kadınların 10-15 kg almaları önerilirken
“yüksek aralık”ta bulunanların (VKİ 26-29 kg/m2) ise “önerilen
kilo alma hedeflerinin en fazla 7 kg” olması önerilmektedir.
Çarpıcı bir şekilde artan obez kadın sayısı, şiddetli obez
kadınlarda (VKİ 35 kg/m 2 den büyük) gebelik kilosu değişimi
üzerine daha fazla istatistik sağlayarak yeni yönergelerin
geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Obez kadınlar sıklıkla
gebelik esnasında kilo verirler ve kilo kaybı ameliyatından
sonraki sonuçlar, hatta önerilmeyen hızlı kilo kaybı
evresindekiler bile herhangi bir kilo alımı olmamasına
karşılık sağlıklıdır. Yine de ameliyatın öncesinde ve
sonrasında gebelik sonuçlarını optimize etmek üzere gerekli
olan vitaminler, mineraller ve diğer besinlerin izlenmesi ve
takviye edilmesi asla unutulmamalıdır.
Çocuklar Üzerindeki Etkiler
Obez anneler, zayıf annelerden daha sık olarak yaşına göre
küçük ya da aşırı zayıf bebekler doğururlar. Ancak son
zamanlarda, ufak bebeklerin “sağlıklı” oldukları fark
edilmiştir. Gerçekte ufak (ve hatta prematüre) bebekler için
hızlı kilo almak, tehlikelidir. Hızlı kilo, sıklıkla çocukluk
obezitesine yol açmaktadır. Obez gebeliklerin ve erken büyüme
uygulamalarının pek çok probleme neden olacağını kavramak
önemlidir. Eski deyimler artık kabul edilebilir değildir:
“şirin, tombul bebek”, yuvarlak tombul yanaklar “sağlıklı
bebek”in belirtileri değildir.
Obez kadınlar, obez olmayan kadınlar kadar yaygın bir şekilde
emzirme ile beslemezler. Obez kadınlar emzirdiklerinde de
bunu, çok daha kısa bir dönem için yaparlar. Daha kısa emzirme
uygulamaları, daha fazla doğum öncesi kilo ve çocukta artan
obezlikle ilişkilidir. Emzirme ile beslemeyi teşvik etmek için
herşey yapılmalıdır. Çok sağlıklı ve karşılığı görülen bir
uygulama olup, anne ve çocukta obeziteyi önleyici bir rolü
vardır.
Sonuçlar
Obez gebelikler tehlikeli gebeliklerdir. Kilo kaybı
ameliyatını takiben gebelikler anne ve çocuk için obez
gebeliklerden daha güvenlidir.
Kiloya bakılmaksızın kilo kaybı ameliyatı sonrası gebelikler;
a.)
Ameliyattan sonraki ilk 18 ay boyunca
önlenmelidir.
b.)
Takviye alımını yönlendirmek üzere besin
yetersizlikleri için izlenmelidir.
Kilo Kaybı Ameliyatı Geçiren Gebe Kadınlar İçin Öneriler
Yemek yeme davranışı. Kusma riskini azaltmak için:
Minimum stres ve dikkat dağılması ile yavaşça yiyin
Diyetinizi sıvılardan yarı katı gıdalara, sonra da katı
gıdalara ilerletin
Küçük porsiyonlar yiyin
Yutmadan önce iyi çiğneyin
Doygunluk hissederseniz, yemeyi bırakın
Yemeğinizle birlikte bir şey içmeyin – yemekten sonra en
az bir saat bekleyin
Kusmaya karşılık verme. Kusarsanız ya da geri çıkarırsanız:
Nedenlerini bulmaya çalışın
Dört saatliğine bir şey içmeyin
Diyetinizi yavaş bir şekilde ilerleterek sıvılarla
başlayın.
İlerleme esnasında bulantı ya da kusma oluşursa 12 saat
için ağızdan bir şey almayın
Yukarıdaki önlemlere rağmen kusmaya devam ederseniz
cerrahınızla temasa geçin
Doç. Dr. Halil Coşkun
BARİATRİK CERRAHİ GEÇİRMİŞ
HASTALARDA SAÇ DÖKÜLMESİ VE
NEDENLERİ
Saç dökülmesi de bariatrik cerrahi hastalarında sıklıkla
karşılaşılan bir sorundur. Saç dökülmesi kişiyi ciddi şekilde
etkiler. Kişinin daha agresif olmasına, özgüvenin azalmasına,
psikolojik problemlere ve depresyona neden olabilir. Ayrıca
saç dökülmesi kişi için ayrı bir stres faktörüdür.
Saç Dökülmesinin Nedenleri ve Tedavisi
Saç dökülmesinin yaş, cinsiyet, hastalık ve genetik faktörler
gibi birçok nedeni olabilir.
Bariatrik cerrahi durumu ile ilişkilendirildiğinde ise;
operasyonu olmuş olan kişi vitamin ve mineral suplementlerini
önerildiği şekilde ve dozda kullanmamışsa, hızlı kilo
kaybetmişse, sıvı-yumuşak-katı diyet geçişlerinde zorlanmış ve
uzun süre tolerasyon problemi yaşamışsa, uzun süre yeterli
protein alamamışsa ciddi saç dökülmesi ile karşı karşıya
kalabilir.
Bariatrik cerrahi ameliyatından 3 ile 6. ay sonrası saç
dökülmesi meydana gelebilir ve ameliyat sonrası 6-12 aya kadar
devam edebilir. İlk 6 ayda bu esas sorun fark edilip, yapılan
müdahale ile bu durum tersine çevrilebilir. Özellikle 6.ay
sonrası yetersiz beslenme saç dökülmesine sebep olabilir.
Yapılan müdahale saç kökleri için çok yararlı olamasa da en
azından saçın
olmaktadır.
tekrardan
büyüyebilmesi
için
yardımcı
Saç dökülmesi ile özelikle protein, demir, çinko, elzem yağ
asitleri, B12 vitamini ve biotin ilişkilendirilmektedir.
Protein
Protein-Enerji yetersizliği saç dökülmesini arttırmaktadır.
Protein yetersizliği; hipoalbuminemi, kas kitlesinde azama,
güçsüzlük ve kellik ile doğrudan ilgilidir.
Bariatrik cerrahi ameliyatı geçirmiş olan kişiler ilk bir yıl
en fazla 800 kalori tüketebilmektedirler. Dolayısı ile alınan
enerjinin az oluyor olması kişileri en kaliteli protein
alımına yönlendirmelidir. Bariatrik cerrahi hastaları en az 60
gr yüksek kalitede protein almalılardır. Bu protein miktarı
ilk ayından sonra arttırılmalı kadınlarda günlük en az 80 gr,
erkeklerde ise 100 gr protein olmalıdır.
Elzem amino asitlerden Lizin yetersizliği de saç dökülmesi ve
kellikle ilişkilendirilebilir. Lizinin özellikle demirle
birlikte vücutta var oluşu saçların sağlıklı olarak uzamasında
önemli rol oynamaktadır. Alınan proteinlerin yüksek kalitede
olması saç dökülmesini engellediği gibi eğer ki yetersiz
protein alımı gerçekleşiyor ve saç dökülme durumu giderek
artıyorsa uzmanınızın kontrolü altında 1.5-2 gr/gün L-lizin
takviyesinde fayda vardır.
Demir
Demir saç dökülmesi ile en ilişkili mineraldir. Obezite
cerrahisi ameliyatı sonrasında azalan porsiyonlar ile alınması
gereken demir mineralinin yeteri kadar alınamaması, demir
emiliminin azalması gibi nedenler saç dökülmesine sebep
olabilmektedir.
Özellikle
kadınlarda
demir
eksiliği
yaygın
olarak
görülmektedir. Kadınlarda özellikle serum Ferritin düzeyi 40
Ig altında ise ciddi oranda saç dökülmesi görülebilir.
Yapılan çalışmalarda düşük serum ferritin düzeyi ve
hemoglobin düzeyinin saç dökülmesi ile ilişkili istatiksel
açıdan anlamlı bulunmuştur.
Yapılan araştırmalarda,
serum ferritin düzeyi düşük olan
kadınlarda 6 ay boyunca günlük 72 gr demir suplementi ile 1.5
gr L-lizin alımı saç dökülmesinde %39 azalma sağlarken aynı
zamanda serum ferritin düzeyinin de yükselmesine yardımcı
olmuştur.
Saç dökülmesini önlemek için tavsiye edilen demir suplementi:
320 mg Ferrous Fumarate ve Gluconate yada iki günde bir 65 mg
elementel demir (yaklaşık olarak intestinal sistemden %25’i
emilir). Parenteral infuzyon, demir suplementi kullanmayan,
anemi tanısı almış yada hemoglobin seviyesi 11g/dl altında
olan inatçı bariatrik cerrahi hastaları için önerilmektedir.
Biotin
Biotin yetersizliği saçta depigmentasyona yada kelliğe sebep
olabilmektedir. Bu vitamin saç kökleri için de önemli role
sahiptir. Biotin takviyesinin saç dökülmesini önlediği gibi
saçın sağlıklı olarak uzamasına da yardımcı olduğu
düşünülmektedir.
2001 yılında Brunginsky’nin yapmış olduğu çalışmada obezite
cerrahisi geçirmiş 118 kadın hastanın %17’sinde kellik olduğu
kanısına varılmış, bu kadınların bazı besin öğelerini (folik
asit, retinol, posa, C vitamini ve biotin) yetersiz aldıkları
belirlenmiştir.
Bu nedenle 30 gün boyunda kadınlara 100 mcg
biotin ve vitamin suplenmenti kullanılmış ( folik asit,
inositol, kolin, B komplex vitamin). Belirlenen periyod
sonunda saç dökülmesinde %100 olumlu sonuç elde edilmiş ve
asıl etken maddenin biotin olduğu vurgulanmıştır. Günlük 1-2
mg Biotin takviyesi, saç dökülmesi için klinik çalışmalarla
desteklenmektedir. Biotinin güvenilir alım düzeyi ise 2.5
mg/gün dür.
Çinko
Vücutta yüzlerce fonksiyonu olan Çinko’nun saçın sağlıklı
olarak uzamasında, saç dökülmesinde yada kellik durumunda da
önemli bir etkendir. Çinko yetersizliğinde büyüme geriliği,
ishal, kellik, deri lezyonları, iştah kaybı gibi problemlerle
karşılaşılabilir.
Saç dökülmesi için 15 mg/gün çinko (chelate) takviyesi
önerilmektedir. Maximum çinko 40 mg/gün’dür. Uzun süre 50 mg
ve üzerinde çinko kullanımı bakır yetersizliğine de sebep
olabilir.
Elzem Yağ Asitleri
Yapılan bazı çalışmalar Gastrik Bypass ameliyatı sonrası elzem
yağ asitlerinden Linoleik asit ve Linolenik asidin
yetersizliği ile karşılaşabilir olduğu vurgulamaktadır.
Özellikle gastrik bypass,
duodenal switch ameliyatları
sonrasında
gün
içinde
tüketilen
yağların
%28’i
emilebilmektedir.
Ameliyat sonrası gastrik bypasslı hastalara 15 ml keten tohumu
yağı kullanmaları tavsiye edilmektedir. Linolenik asidin
günlük alınması gereken miktarı; günlük alınan enerjinin
%0.5-1’i linoleik asidin ise %3-5’idir. Bunlar neticesinde 2
kapsül (1-2 gr) keten tohumu yağı takviyesi ile 2 yemek kaşığı
saf zeytinyağı tüketmeniz, almanız gereken elzem yağ
asitlerini karşılamanıza yardımcı olacaktır.
Vitamin B12
İleumdan emilen ve emilimi için hidroklorik asit ve intrinsik
faktöre ihtiyaç duyan B12 , özellikle gastrik bypass ameliyatı
sonrasında azalan hidroklorik asit ve intrinsik faktör
nedeniyle yetersizliği ile karşılaşılmaktadır.
Brolin’nin
yapmış
olduğu
çalışmada
bariatrik
cerrahi
ameliyatından sonraki ilk bir yıl B12 yetersizliği ile
karşılaşılmış. Bu ameliyatı olmuş kişilerin saçlarında pigment
değişiklikleri gözlenmiş ve yapılan B12 takviyesi ile de bu
problemin ortadan kalktığı gözlenmiştir.
Günlük 350-500 Ig/gün oral B12; intramuskuler olarak ise 1000
Ig/aylık B12 takviyesi önerilmektedir.
Tavsiyeler
Saç dökülmesi şikayetlerinizin azalması yada olmaması için;
ameliyat tipinize göre; hekim kontrolünde ameliyattan 6 ay
sonra şu protokolü izleyebilirsiniz!
Kadınlar 80 gr/gün, erkekler 100 gr/gün protein almalıdır.
Bunlara ek olarak 15 mg keten tohumu yağı, 2.5 mg biotin, 1-2
kapsül multi vitamin-mineral suplementi, 350-500 Ig/gün B12
(crystalline), 320 mg ferrum (fumarat yada glukonat) yada 65
mg elementel demir iki günde bir kullanılabilir. (Multivitamin
ve mineral içinde çinko olduğu düşünülmüştür)
* Bu makale Bariatric Times. 2010;7(11):18–20
alınarak hazırlanmıştır.
yazısı kaynak
Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar
OBEZİTENİN FARKLI ALT-TİPLERİ
VE YENİ TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Farklı obezite tipleri için farklı şekilde tedaviler gerekli
olabilir. Tıp dünyası obezitenin bir hastalık olduğunu daha
yeni yeni kabullenmeye başladı. Ama bütün meslek hayatlarını
obeziteye adamış olan bilim insanları bu arada yollarına devam
ettiler ve obezitenin farklı alt-tiplerinin büyük bir
olasılıkla farklı tipte tedavi gerektirdiğini anlamaya
çalışıyorlar. Alison Field ve meslektaşları Journal of the
American Medical Association (JAMA)’da bu çabalara ilişkin
düşündürücü bir bakış açısı yayınladılar.
Obezitenin farklı alt-tiplerini tanımlama ve anlama konusunda
henüz işin çok başında olsalar da, Field ve arkadaşları
bunlardan birkaçını belirledi:
1. Yüksek insülin Salgılama: İnsülin salgılaması obezite
tedavisinde kişinin düşük yağ içeren bir beslenme
rejimine gösterdiği tepkiyle ortaya çıkıyor. Yüksek
insülin salgılayan kişilerin, yağ oranı düşük tutulan
bir diyette kilo kaybına karşı daha fazla direnç
gösterdikleri anlaşıldı.
2. Karın tokluğuna karşı düşük bir tepki: FTO geni ile
ilişkili en düşük obezite riski olan çocukların bu genin
yüksek riskli tipleri olan çocuklara kıyasla, tokluk
sinyallerine daha iyi tepki gösterdikleri anlaşıldı. Bu
şekilde, bu genin düşük riskli tipi, aşırı yemeye karşı
koruma sağlıyor. Bu korumaya sahip olmayan insanlarda,
özellikle telafi edici tedaviler yararlı olabilir.
3. Yiyecekle ilgili işaretlere yüksek tepki verme: Yiyecek
görüntüsü ve kokusu, obeziteye karşı direnci olan
kişilere kıyasla aşırı kilolu bazı insanlarda daha
yüksek tepki oluşturur; yeme arzusu ve ağız sulanması
gibi.
4. Abur cubur yemek için öğrenilmiş tercih: Kalorisi, yağ,
şeker ve tuz oranı yüksek abur cubur yiyecekler için
öğrenilmiş tercihler, insan hayatının erken döneminde
gelişir. Bu risk faktörünü ele alırken kişiye özel
davranışla ilgili müdahaleler yararlı olabilir.
5. Aşırı yeme veya Yemek Bağımlılığı: Aşırı yeme veya yemek
bağımlılığı, etkilenen kişilerin ihtiyaçlarına göre özel
tedavi gerektiren, obezite ile ilişkili iki birbirinden
bağımsız ama muhtemelen ilişkili durumdur.
6. Faaliyetlerden Kaçınma veya Dinlenme İsteği: Fiziksel
aktivite ve hareketsiz faaliyetlerle ilgili elde edilen
güç ve destek değerinin, kişinin fiziksel aktiviteye
katılımı ve obezite riski üzerinde önemli ölçüde etkisi
olduğu gösterilmiştir. Fiziksel aktiviteden elde edilen
güç ve destek doğal olarak kişiden kişiye değişmektedir.
Kırk yıldan daha uzun bir süre önce, “Kansere Karşı Savaş”ın
başında, onkoloji uzmanları farklı tipte kanserler ve
aşamaları hakkında bilgi sahibiydiler. Kanserin alt-tiplerini
anlayabilme, o günlerden beri patlama gösterdi ve genomik veya
kişiselleştirilmiş tıbbın ortaya çıkmasıyla gelişmeye devam
ediyor. Benzeri yaklaşımlar, diğer kronik hastalıklarda da
benzeri yaklaşımlar daha etkili tedavilerle sonuçlandı ama
obezite için henüz aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Obezite Ameliyatlarının Longutidinal Değerlendirmesinden
Veriler (LABS) çalışması bazı kişilerin obezite ameliyatlarına
tepkilerinin diğerlerine kıyasla çok daha iyi olduğunu
gösteriyor. Şimdi sorun, tepki gösterenlerin kimler olduğunu,
neden tepki verdiklerini anlamak ve daha iyi sonuç alabilmek
için tedavileri kişiselleştirebilmek.
Bu konuyu hakkındaki çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI
DİKKAT
EDİLMESİ
GEREKEN
NOKTALAR: BALAYI PERİYODU
Obezite cerrahi sonrası ilk birkaç ay, gözle görülür
incelmenin ve hızlı kilo kaybının olduğu süreçtir. Hastalar
sınırlandırılmış mide hacmi, azalmış açlık hissi ve minik
porsiyonları ile günlük yediklerini tolere etme mücadelesi
içindedirler. Bu süreçte kişilerde başarılı kilo kaybı meydana
gelmektedir. Pek çok kişi bu periyodu ‘BALAYI PERİYODU’ olarak
belirtmektedir. Ne yazık ki bu ‘Balayı’ sonsuza kadar
sürmeyecektir.
Bir yılda pek çok şey değişmiştir, değişiklerin devam ettiği
bu süreçte obezite cerrahisi hastaları daha belirgin açlık
hissi ve artan yiyecek boyutlarıyla başarılı kilo kayıplarını
sürdürebilmek için kendileri ile daha çok mücadele
içindedirler.
Bu periyotta kişinin diyeti son derece önemlidir. Uzun süreli
bariatrik diyet, kişinin ameliyat sonrası beslenme alışkanlığı
ve yaşam tarzı değişikliği için oldukça değerlidir.
BALAYI PERİYODU ÖNEMLİ İPUÇLARI
Katı Gıdalar Tüketin
Bu basamak ameliyat öncesi dönemde uzmanınız vasıtası ile
sizlere aktarılır. Asıl amaç; kişinin ameliyat sonrası
dönemini kolaylaştırmaktır. Sıvılar midenizi çabuk terk
ederler dolayısıyla daha çabuk açlık hissine kapılırsınız. Bu
durum sizi daha fazla hacimde sıvı tüketmeye yöneltebilir. O
nedenle, size önerilen dönemde (ameliyat sonrası 2 hafta) sıvı
gıdalardan püre gıdalara geçiş yapılmalıdır. Bu geçiş aynı
zamanda beslenme alışkanlıklarının oturması için de iyi bir
fırsattır. Eğer kişi önerilen dönemde katı besinlere geçiş
yapmazsa, sıvı hacminin giderek arttığını ve açlık hissinin
daha belirgin olduğunu fark edecektir.
Protein takviyeleri kahvaltı için iyi bir seçenek değildir.
Sebebi ise ameliyat sonrası ilk 1 yılda sıvılar kahvaltıda
tatmin edici değildirler. Sıvı gıdaların (süt+müsli/protein
shake) yerine; yumurta, peynir vd çok daha iyi bir seçenektir.
Karbonhidratları Sınırlayın
Obezite cerrahisi sürecinde her zaman proteinlere odaklanın.
Size önerildiği vakitte ve şekilde karbonhidratları diyetinize
dahil edin. Fakat karbonhidratları diyetinize dahil etme
sürecinde dikkatli olun!
Bazı kişiler tam tahıllı gevreği kahvaltıda, kepekli makarnayı
öğle yemeğinde, kepekli pirinci de akşam yemeğinde
tüketmektedir. Evet tercih edilen karbonhidratlar her ne kadar
komplex karbonhidrat türevinden olsa da, hepsi aynı gün içinde
tüketilmemelidir.
Hastalar karbonhidratlı yiyecek yedikçe, bu
eğilimleri artar.
yiyeceklere karşı
Diyet terapilerinde de vurguladığımız gibi protein ağırlıklı
ve düşük karbonhidratlı beslenmek kişileri daha uzun süre tok
tutmakta ve erken açlık hissi oluşturmamaktadır.
Protein, Protein, Protein
Tercihlerinizin merkezinde her zaman proteinler olmalıdır.
Günde en az 60-80 gr protein almalısınız. Mutlaka en az 3 ana
öğününüzde proteinlere yer vermelisiniz. Unutmayınız ki ana
öğünlerde katı olarak tercih ettiğiniz proteinler sizleri uzun
süre tok tutacaktır.
Bazı kişiler proteinli yiyecek yerine, protein takviyesi
kullanmayı tercih etmektedirler. Unutulmamalıdır ki protein
takviyeleri destek ürünlerdir. 60 gr proteini gün içinde
yiyeceklerinizden kolayca alabilirsiniz. Katı proteinli besin
yerine kolaya kaçılarak tercih edilen protein içeceklerinden
ekstra alınan enerji de göz önünde bulundurulmalıdır.
‘Kilo vermek için protein içeceği iç!’ düşüncesi aslında bir
yanılgıdır.
Ara Öğünleri Sınırlandır!
Eğer ara öğün yapacaksanız pek çok şeçeneğe sahipsiniz. Biz en
az 3 ana öğünün yanında 4 saatten daha uzun süre aç
kalmamanızı
vurgulayarak
ara
öğünün
gerekliliğini
vurguluyoruz. Fakat kişiler kolaya kaçarak damak zevkine de
uyun olan ara öğünleri tercih ediyorlar (kraker, cips,
gevrekler vd) 5 saatten uzun süreli açlıklar neticesinde ara
öğün arayışı içine girebilirsiniz. Bu ara öğününüzde
proteinden zengin ürünler tercih etmeniz çok daha iyi bir
seçenek olacaktır (peynir, yoğurt vd)
Ara öğünlerinizi evden çıkmadan yanınıza alınız. Her zaman
olası durumları düşüp temkinli olmanızda fayda var.
Yiyecek Günlüğü Tutunuz!
Tüm beslenme uzmanları bu günlüğü hastalarına tuttururlar.
Çünkü yediklerini yazacaksan eğer, ne yediğine dikkat edersin.
Zaman zaman bu günlük tutma işinden zorlansanız da seyehat
durumlarında tutuyor olduğunuz günlük, tercihlerinizde sizi
daha yaratıcı yapacaktır.
Yemeklerini Planla!
Obezite cerrahisinde plan her şeydir. Yeni ameliyat sonrası
süreçteki hastaysanız, yiyeceklerinizi planlar, vitamin-
mineral takviyelerinizi planlar, sıvılarınızı planlarsınız.
Plansız olursanız yüksek kalorili yiyecekleri tercih edebilir
ve bu da sizin kilo vermenizi yavaşlatabilir. Sandığınızdan
daha yüksek bir kalori alıyor olabilirsiniz. Uzmanınızın
önerdiği gibi beslenmiyorsanız bu durum ileriki günlerinizde
sizler için biraz sıkıntılı olabilir.
Sıvı Al!
En az 6-8 bardak sıvı almalısınız. Özellikle ameliyat sonrası
hastalarımız bu konuda ilk yıllarında zorlanıyorlar. Aslında
belirtilen miktar hasta için bir problem değil. Problem olan
kişinin tercih ettiği kalorili içecekler! Tercih ettiğiniz
sıvı içeceklerde kilo vermenizi yavaşlatabilir.
En iyi içecek ‘Kalorisiz, Karbonhidratsız ve Kafeinsiz’
olandır.
Bu yazıyı okuduğunuzda mükemmel bir hasta olmadığınızı fark
etmiş olabilirsiniz ama unutmayın ki kimse mükemmel değildir!
* Bu makale obesityaction.org dan Sarah Muntel, RD yazısı
kaynak alınarak hazırlanmıştır.
Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar
MİDE
BALONU
UYGULAMASI
SONRASI BESLENME VE EGZERSİZ
Mide balonu obezite ile mücadelede etkili bir araçtır. Bu
işlem kısıtlayıcı prosedür olarak kabul edilir. Mideye
yerleştirilen balon midede hacim kapladığı için tüketilen
besin miktarında azalma olacaktır. Balon sıvı içerdiği için
midenizde serbestçe hareket edecektir. Mide balonuyla eskiye
oranla besin tüketimi azaldığından daha erken tokluk hissi
alınmaya başlanacaktır.
MİDE BALONU SONRASI BESLENME İLKELERİ
1. Tüketeceğiniz yiyecek ve içecekleri seçerken
protein içeriğinin yüksek olmasına, karbonhidrat
ve yağ içeriğinin düşük olmasına, şeker ilavesiz
ve şekersiz olmasına özen gösteriniz.
2. Yemek sırasında sıvı tüketmeyiniz. Katı ve sıvı
gıdaları tüketirken 30 dakika bekleyiniz. Katı ve
sıvıyı birlikte tükettiğinizde mide bulantısı,
şişkinlik ve yetersiz protein alımına neden
olmaktadır.
3. Ü ç a n a ö ğ ü n
ve
atlamayınız.
4. Her öğününüzde
3
ilk
ara
öğün
protein
tüketiniz.
tüketiniz.
Öğün
Meyve
tüketiminiz son tercihiniz olmalı.
5. Yemeklerinizi tüketirken çok çiğneyiniz. 20-30
defa çiğnemek önemlidir.
6. Yemeklerinizi hızlı tüketmek rahatsız hissetmenize
neden olabilir. Yemeklerinizi 20-30 dakikadan önce
bitirmeyiniz.
7. Günlük kafein alımınızı sınırlandırınız. Kafein
diüretiktir ve dehidretasyona sebep olabilir.
Kahve tüketiminizi günlük 2 fincan ile
sınırlandırınız. Daha fazla kahve tüketimi ülsere
neden
olabilir.
Kafeinsiz
kahve
tercih
edebilirsiniz.
8. Karbonatlı içeceklerden uzak durunuz. (soda, kola,
gazoz gibi gazlı içecekler)
9. Pipet kullanmayınız. Pipet tek seferde çok hızlı
ve fazla sıvı almanıza neden olabilir. Midenizi
rahatsız edebilir.
10. Alkolden kaçınınız. Alkol tüketimi kalori alımının
artması ve fazla tüketilmesi durumunda ülsere
neden olabilir.
11. Vitamin ve minerallerinizi doktor kontrolünde
düzenli kulanınız.
MİDE BALONU ÖNCESİ VE SONRASI EGZERSİZ Amerikan Kalp Derneği
kalp hastalıkları ve inme riskini azaltmak için her gün
düzenli olarak 30-45 dakika yürüyüşü önermektedir.
Neden Egzersiz Yapmalısınız?
Egzersiz iyi hissetmenin ve güzel görünmenin en kolay yoludur.
Vücudun içinde kalp sağlına iyi gelirken dışında ise vücudun
şekillenmesinde önemli rol oynar.
Düzenli Egzersizin Yararları:
Kalp daha az eforla kan ve oksijen pompalar.
Yüksek tansiyonun düşmesine yardımcı olur.
Vücut yağ oranı azalır.
Vücut kan yağları daha iyi seviyelere gelir. İyi
kolesterol (HDL) artar, kötü kolesterol (LDL) ve
trigliserit düşer.
Kan şekeri, pıhtılaşma, adrenalin düzeyi daha normal
seviyelere gelir.
Stres, depresyon ve anksiyete azalma görülür.
Daha iyi uyku sağlar.
Güçlü kas ve kemikler oluşmasını sağlar.
Aynı işi yaparken daha fazla enerjik olmayı sağlar.
İştahın azalmasına yardımcı olur.
Kişinin özgüvenini geliştirir.
Günlük Aktivitelerde Egzersiz
Egzersiz yaparken terlemeye ve hızlı nefes almaya
başlıyorsanız vücudunuz için olumlu değişiklikler yapmaya
başlamışsınız demektir. Egzersiz vücudunuzun tüm organlarından
hücrelerine kan dolaşımını ve oksijen almasını sağlar.
Vücudunuz daha verimli ve daha sağlıklı hale gelir.
Egzersiz Hedefleriniz Neler Olmalı?
Gözlerinizi kapatın ve 1 yıl boyunca ne yapmak istediğinizi
düşünün. Hangi egzersizi yapmalısınız ve size uygun egzersiz
hangisi? Kilo kaybı sonrası hareket ederken daha rahat daha
özgürce hareket edebileceğinizi düşünün bu kendinizi daha iyi
hissetmenizi sağlayacaktır.
Mide Balonu Öncesi ve Sonrası Egzersiz Aşamaları
Mide Balonu Öncesi Egzersiz:
Mide balonu uygulanmadan önce bu yazıyı okuyorsanız şimdi
egzersize başlama zamanıdır. Egzersize erken başlamanız işleme
daha hazır hissetmenizi sağlar, komplikasyon riskini azaltır.
Haftanın 3-4 günü kısa süreli de olsa yürüyüş, yüzme, bisiklet
yapabilecek egzersizler olabilir.
Mide Balonu Sonrası Erken Dönem Egzersiz:
İlk gün tamamen yatarak geçirmek zorunda değilsiniz. Evinizin
içinde koridorda yürüyüşlere başlayabilirsiniz. Kan dolaşımını
sağlamak pıhtıoluşumunu önlemek için bacaklarınıza 15-30
dakika esneme hareketleri yapabilirsiniz.
Mide Balonu Sonrası Uzun Dönem Egzersiz
İlk haftalarda yürüyüşle başladıktan sonra sabit bisiklet veya
koşu bandında tempolu yürüyüşlere geçebilirsiniz. Egzersiz
yaparken acı hissediyorsanız bıraknız. Doktorunuzun balon
uygulaması sonrası önermediği egzersizleri yapmayınız.
Ne Kadar Egzersiz Yeterli?
Bu sizin hedeflerinize bağlıdır. Amerikan Kalp Derneği
haftanın 5-6 günü orta şiddette 30-45 dakika egzersizi
önermektedir. Kilo verdikçe daha rahat hareket edeceğiniz için
egzersiz süreniz başlangıçta az olsa da zamanla
arttırabileceksiniz.
Egzersiz Hedefleri
Sağlıklı Yaşam
Haftanın 3-4 günü 30-45
dakika aerobik egzersiz
Fitness
Haftanın 6 günü 45-60
dakika aerobik egzersiz
Kilo Koruma
Haftanın 6 günü 60-90
dakika aerobik egzersiz
Dengeli Egzersiz Programı Nasıl Olmalıdır?
Dengeli egzersiz programı; esneklik, güçlendirme, aerobik
kondisyondan oluşmalıdır.
Mide Balonu uygulaması sonrasında etkili kilo kaybedebilmek
için beslenme alışkanlıklarında davranış değişikliği ve yeni
besleneme düzeni için mutlaka bir BARİATRİK BESLENME Uzmanı
kontrolünde olmalısınız!
Bariatrik Dyt. Nida Yıldız
Download