TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ Sİ DERNEĞİ KOLONKANS ERİ TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİSİ DERNEĞİ KALIN BARSAK VE REKTUM KANSERLERİ KANSER Vücudumuzda bulunan tüm organ ve dokular bir düzen içinde çalışır. Organ ve dokuları oluşturan hücreler de benzer şekilde belirli bir düzen içinde büyür, bölünerek çoğalır ve ölür. Vücudumuzdaki normal hücrelerin çoğalması sırasında kontrol mekanizmalarının kaybolması anormal hücrelerin oluşmasına neden olur. Kontrol dışı çoğalma gösteren, çevre dokulara ve uzak organlara yayılma özelliği gösteren anormal hücre topluluklarına genel olarak kanser denir. Normal Hücreler Kanserleşmiş Hücreler KALIN BARSAKLAR Ortalama 1,5 metre uzunluğunda olan kalın barsaklar sıvı ve elektrolit (sodyum, potasyum vb) emiliminde ve dışkının depolanmasında görev alırlar. Sindirilemeyen besin artıkları kalın barsağı terk ederken dışkı (feçes) adını alır. Dışkı rektumda depolanır ve anüs (makat) yoluyla dışarı atılır. Makatta bulunan kaslar dışkıyı istemli olarak kontrol etmemizi sağlar. Kalın Barsaklar 1 KALIN BARSAK KANSERİ (KOLON VE REKTUM KANSERİ = KOLOREKTAL KANSER) KALIN BARSAK KANSERİNİN GÖRÜLME SIKLIĞI Batı toplumlarında yapılan araştırmalarda kalın Bilinen: Kolon kanseri, rektal kanser ile aynı anlamdadır. Gerçek: Kolon ve rektal kanserler genellikle kolorektal kanser olarak birlikte anılırlar. Fakat aralarında önemli farklılıklar vardır. Rektal kanserler sindirim sisteminin son kısmında görülür. Rektumun yukarısındaki barsak kısmında yer alan kanserler kolon kanseri olarak isimlendirilir. RİSK GRUPLARI Yaş ve aile hikâyesi en önemli risk faktörüdür. Kalın barsak kanseri herhangi bir yaşta ortaya çıksa bile hastaların %90’ından fazlası 40 yaşın üzerinde olan kişilerdir. Bu yaştan sonra risk, her 10 yılda ikiye katlanır. barsak kanseri hem A.B.D.’inde hem de Avrupa’da en yaygın görülen kanser türüdür. Buna bağlı olarak da kansere bağlı ölümlerin önemli bir kısmını kalın barsak kanserleri oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın 1998 yılında yayınladığı kanser türlerinin görülme sıklığının cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde; kalın barsak kanserleri kadınlarda ikinci, erkeklerde üçüncü sırada yer almaktadır. Bilinen: Kolon Kanseri yalnızca yaşlı insanları etkiler. Gerçek: Kolorektal kanserlerin görüldüğü yaş ortalaması 62’dir. Fakat 40 yaşında kolon kanserinin gelişmesi artmaya başlamıştır. Ayrıca, bazı genç insanlar kolon kanseri risk faktörlerine sahiptir. Aynı zamanda genç insanlarda 40 yaş öncesi kolon kanseri görülmesine neden olan bazı bilinmeyen faktörler vardır. 2 Ailede (birinci ve ikinci derecede akrabalar) Bilinen: Kolon kanseri sadece ailesinde kanser öyküsü bulunan insanlarda görülür. Gerçek: Yeni kolon kanseri tanısı almış kişilerin yaklaşık%75’inde hastalığa ait bilinmeyen risk faktörleri bulunmaktadır. Kolorektal kanserlerin gerçek nedenleri hala büyük oranda bilinmemektedir fakat bu hastalığın oluşmasını arttıran bazı faktörler bilinmektedir. ve /veya kendisinde; Kalın bağırsak kanseri hikâyesi, Kalın bağırsak polibi hikâyesi olması Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı olanlar (8-10 yıldan fazla süre ile hasta olanlarda risk artar), Meme, yumurtalık ve rahim kanseri olanlar, 50 yaş üzerindeki bireyler KALIN BARSAK KANSERLERİNİN BAŞLANGICI Kolon ve rektal kanserlerin çoğu barsak duvarında bulunan bir veya bir grup hücreden gelişir. Bu hücreler çoğalıp büyüyerek polip adı verilen kanser özelliği taşımayan yapıyı oluştururlar. Polipler barsak duvarından kabarık olarak gözlenir. Bu polipler zamanla büyüyerek barsak duvarına veya diğer organlara yayılım gösterebilen kanser dokusu haline gelebilirler. İyi huylu (kanser özelliği taşımayan) polipin kansere dönüşümü hücrelerin gen yapısındaki değişme, bozulma ile açıklanabilir. Bu değişiklik ve bozulmalar kalıtsal veya kendiliğinden oluşabilir. KALIN BARSAK POLİBİ Sağlıklı insanlar üzerinde yapılan bir araştırmada erişkin bireylerin kalın barsağında %15-20 oranında polip saptanmıştır. 50 yaş üzerindeki bir bireyin kalın barsağında polip görülme olasılığı daha da artmakta ve oran %40-50’lere ulaşmaktadır. 3 Poliplerin Belirtileri Çoğu kalın bağırsak polibi belirti vermez. Bunlar kalın bağırsağın radyolojik veya endoskopik incelenmesi sırasında tesadüfen bulunur. Bazı polipler; Kanama, Mukus akıntısı (sümüksü yapışkan akıntı), Bağırsak fonksiyonlarında değişiklik, Nadiren karın ağrısı, Kanserleşme gösteren polipler; Kanama, Dışkılama alışkanlığında değişiklik (kabızlık, ishal vs), Karın ağrısı, belirtilerini gösterirler. Polipler, ya doğrudan bir endoskop (bağırsak kanalının içini görmeyi sağlayan cihazlar) yardımı ile direkt olarak ya da ilaçlı kalın bağırsak filmi (çift kontrastlı baryumlu kolon filmi) ile tanınabilir. POLİPTEN KANSERE Kalın barsak polipleri genellikle iyi huylu olmasına rağmen kalın barsak kanseri ile olan ilişkisi kesin olarak belirlenmiştir. Kalın barsak kanserlerinin %90’dan fazlası, polip zemininden gelişir. Bununla birlikte her kalın barsak polipi de kanserleşmez. Hangi polipin kanserleşeceğini anlamak için polip dokusunun mikroskobik (patolojik) incelenmesi gerekir. Bu nedenle her polipin çıkarılıp incelenmesi gerekir. Ortalama olarak bir polipten kanser oluşumu için geçen süre 8-10 yıl kadardır. KALIN BARSAK KANSERİNİN BELİRTİLERİ Bilinen: Çözümlenen rektal kanama kolorektal kanser ile ilgili değildir Karın ağrısı Makattan kanama Açıklanamayan kansızlık/solukluk Barsak alışkanlıklarında değişiklik Kabızlık-ishal Barsak tıkanıklığı Açıklanamayan kilo kaybı Gerçek: Rektal kanamaya kanser de dâhil olmak üzere birçok faktör neden olabilir. Hastalar sıklıkla rektal kanamanın yalnızca hemoroide bağlı olduğu hatasına düşerler. Kanama durduğunda, hastalar sıklıkla tedavi olmaktan vazgeçerler. Polip ve kanserler aralıklı olarak kanarlar bu nedenle rektal kanama kolorektal kanserin ilk işareti olabilir. Bu nedenle, kolon kanserini önlemek için rektal kanama uygun bir şekilde değerlendirilmelidir. 4 KALIN BARSAK KANSERİNİN TANILANMASI Kolon ve rektal kanserlerin Bilinen: İlk olarak yapılan tanılanmasında kullanılan en kolay test dışkıda gizli kan taramaktır. Bu tanı yöntemine dışkıda gizli kan testi denir. Yıllardır var olan bu test ucuz ve çok kolaydır. Ancak bu test sadece kanama esnasında pozitif olmaktadır. Kanserlerin %50’si, poliplerin %10’u test sırasında belirlenebilecek kadar kanarlar. Bu nedenle kanser ve polipin tam olarak teşhisi için ileri tetkik gereklidir. gaitada(dışkıda) gizli kan testi, dışkıda kan olmadığını gösteriyorsa ileri testler gerekli değildir. Gerçek: Polipler kanserler gibi aralıklı olarak kanayabilir. Bu nedenle ilk başta yapılan gaitada gizli kan testi yanlış olarak negatif olabilir. Gaitada gizli kan testinin hassaslığı dışkı örneğinin sayısı ile artabilir Kalın barsak kanser ve poliplerini tespit etmek için kullanılan daha ileri tetkikler ise; flexible (kıvrılabilir) sigmoidoskopi, kolonoskopi ve barsak filmidir. Flexible (kıvrılabilir) sigmoidoskopi; bu tetkik, sigmoidoskop adı verilen barsağın son 60cm’lik kısmını incelemeye yarayan cihaz ile doktorun barsak yüzeyini örten tabakayı (mukoza) incelemesine olanak sağlar. Sigmoidoskop -Kolonoskopi; bir polip veya kanser, flexible sigmoidoskopi ile tesbit edildiğinde kalın barsağın daha önceki kısımlarında da başka polipler olabileceği için veya kişi kalın barsak yönünden yüksek risk taşıyorsa, tüm kalın barsak (kolon) mukozasının incelenmesi gerekir. Tüm kalın barsağın incelenmesi işlemine kolonoskopi denir. Kolonoskop İlaçlı kalın -Barsak filmi; kalın barsağı örten tabaka, ilaçlı barsak filmi ile de değerlendirilebilir. barsak filmi, büyük polip ve kanserlerin tespitinde hemen hemen kolonoskopi kadar iyidir. 5 KALIN BARSAK KANSERİNİN TEDAVİSİ Kolorektal kanser tanısı almış tüm hastaların tam iyileşme için cerrahi tedaviye ihtiyaçları vardır. Cerrahi yöntemlerle kanser bulunduğu yerden çıkarılır. Kemoterapi ve radyoterapi ise cerrahi tedaviye ek olarak kullanılır. Eğer kanser erken tanı konur ve tedavi edilirse, hastaların %80-90’ı sağlığına kavuşur. Tanı geç evrelerde konursa, iyileşme şansı %60 veya daha altına düşer. Kolorektal kanserli hastaların %5’inden azında, cerrahi olarak hastalıklı olan kalın barsağın çıkarılmasının ardından, geri kalan kalın barsağın karın duvarına ağızlaştırılması gerekebilir. Bu işleme de kolostomi (stoma) açılması denir. Bilinen: Kolorektal kanserlerde KOLOREKTAL KANSERİN EVRESİ: Kolorektal kanserin evresi, kanserin barsak dokusunda ne kadar derine yayılmış olduğu ve kanserin lenf nodlarına veya diğer organlara yayılmış olup olmaması ile ilgilidir. Bilinen: Kanser hücreleri hava ile karşılaşınca hızlı yayıldıkları için kolon kanseri hastaları ameliyattan kaçınmalıdır. Gerçek: Hava kanser üzerinde etkili değildir. Kanserin yayılımı kanser hücrelerinin tipine ve teşhis ve tedavinin zamanına aynı zamanda kanser hücrelerinin çevre dokulara veya kan ve lenf dolaşımına yayılıp yayılmamış olmasına bağlıdır. Bazı kanser hücreleri, bilinen teşhis yöntemleriyle belirlenememişken POLİP uzakÇIKARILMASI: dokulara yayılmış olabilir. tümörün büyüklüğü hastalarda kanser belirtilerinin görülmesinde en önemli faktördür. Gerçek: Akciğer ve meme kanseri gibi diğer kanserlerden farklı olarak kolorektal kanserlerde tümörün büyüklüğü hastalığın gidişinde(prognoz) birincil öneme sahip değildir. Asıl önemli olan tümörün barsak duvarının ne kadar derinine ilerlediğidir. Barsak duvarının içine doğru ilerlemiş küçük bir tümör, daha büyük fakat barsak duvarının içine ilerlememiş bir tümörden daha ciddidir. 6 Polipler sıklıkla kolonoskopi sırasında çıkarılırlar. Çıkarılan polip incelenmek üzere patoloji laboratuarına gönderilir. Burada polipin kanserleşip kanserleşmediği, tümör ise tipi, derecesi tespit edilir. Patoloji bulgularına bağlı olarak, ameliyat önerilebilir. Familial adenomotoz polipi (FAP) olan hastalar için kanser gelişme riskini azaltmak için sıklıkla cerrahi önerilir. AMELİYAT: Kolorektal kanserin birincil tedavisi, barsağın kanserli kısmının ve lenf nodlarıyla birlikte çıkarılması şeklinde yapılan ameliyattır. Kolorektal kanserlerde yapılan ameliyatın tipi, tümörün büyüklüğü, dokulara yayılıp yayılmadığı, anüs kasına yayılıp yayılmadığı gibi birçok faktöre bağlıdır. Kolorektal kanser ameliyatları hastanın mutlaka kalıcı kolostomisi (cerrahi olarak dışkılama için oluşturulan açıklık) olacağı ve kolostomi torbası takacağı anlamına gelmez. Bazı hastalar için barsaktaki ameliyat bölgesi iyileşene kadar geçici kolostomi gerekli olabilir. Bilinen: Kolorektal kanserin tedavisi için eğer ameliyat yapılacaksa, bu yaşamak için torba kullanmak(kolostomi) ile eş anlamlıdır. Gerçek: Kemoterapiyle veya kemoterapisiz yapılan ameliyat, kolorektal kanserler için bilinen bir tedavi yöntemidir. Çoğu hastanın ameliyat sonrası kalıcı kolostomiye ihtiyacı olmaz. Genellikle barsağın iki ucu cerrahi olarak birleştirilir(anostomoz). Kanser rektumun çok aşağısındaysa ve rektum kaslarını da sarmışsa kalıcı kolostomi gerekebilir. Bilinen: Kanser karaciğere yayıldığında bu ölümcüldür. Gerçek: Eğer karaciğere bir veya birkaç metastaz (yayılım) varsa ve bunlar cerrahi olarak çıkarılabilecek alanda bulunuyorsa, ameliyat hastaların hayatta kalımını %25 oranında arttırabilir. KEMOTERAPİ: Bilinen: Kemoterapi Kanser hücrelerini yok edilmesi için kullanılan ilaçlar kemoterapi olarak isimlendirilir. Özellikle kolorektal kanserin erken dönemindeki çoğu hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alması gerekir. hastaların kelleşmesine neden olur. Gerçek: Bazı kemoterapi ilaçlarının saç kaybına neden olmasına rağmen, bazı ilaçlar bu yan etkiyi göstermez. Tedavinin bitmesinden sonra saç tekrar çıkmaya başlar. 7 Bunun nedeni; tümörün ameliyatla çıkarılmasından sonra, vücutta kanser hücrelerinin kalıntılarının kalabilmesidir. Eğer bunlar yok edilmezse bu kalan kanser hücreleri çoğalabilir, büyüyebilir. Hem eski bulundukları yerde yayılabilir (lokal nüks) hem de lenf ve kan dolaşımı ile diğer bölgelere yayılabilir (uzak metastaz-sıçrama). Kemoterapi genellikle kan damarlarına direk enjeksiyon ile veya kateter ismi verilen küçük esnek tüpler yoluyla verilir. Kemoterapinin Yan Etkileri: Kemoterapi, enfeksiyonlarla savaşmaya yardım eden özelleşmiş beyaz hücreler olan nötropillerin azalmasına neden olabilir. Nötrofillerin azalması (nötropeni) hastanın enfeksiyonlara yakalanma riskini arttırır. Kan hücrelerinin azalması ve kırmızı kan hücrelerinin azalması da anemiye (kansızlık) neden olur. Bu da hastalarda yorgunluk oluşmasına neden olur. Kemoterapinin diğer bir yan etkisi de ağız içi yaraların görülmesidir. İshal de kemoterapinin yan etkilerinden biridir. Eğer kemoterapi aldığınızda ağız içi yaralarınız oluştu veya ishal başladıysa mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz. Bu durum tedavinizin durdurulmasını gerektirebilir. Kemoterapinin yan etkisi olarak cilt değişiklikleri görülebilir. Bu değişiklikler, cilt renginin koyulaşması ve ilacın verildiği damar buyunca bozulmaları içerir. Ayrıca kemoterapi gören kişilerde güneşe karşı hassasiyet gelişebilir. Aynı zamanda, el ve ayak parmaklarında şişme ve kızarıklık oluşabilir bu da cildin soyulmasına neden olabilir. Bazı kemoterapi ilaçlarında saç kaybı görülebilir. Tedavi bittikten sonra saçlar tekrar oluşmaya başlar. RADYOTERAPİ: Radyoterapi, kolon kanserlerine göre rektum kanserlerinde daha sık kullanılan bir tedavi yöntemidir. Rektum kanserlerinde ameliyat öncesi uygulanan radyasyon, tümörü küçültmek ve tekrar etme olasılığını azaltmak içindir. Ameliyat sonrasında da o bölgedeki tekrarlamayı önlemek için kullanılır. AMELİYAT SONRASI İZLEM: Ameliyat sonrası takip, kanserin tekrarlama riskine karşı ve yeni poliplerin oluşma olasılığına karşı yapılır. Tekrarlayan kanserler, en sık iki yıl içinde tespit edilir. Bu nedenle takibin bu dönemde sık yapılması gerekir. Fakat tekrarlayan kanserlerin hemen hepsi, 5 yıla kadar uzanabilen süre 8 içerisinde gözlendiğinden, en az 5 yıl izlemek gereklidir. 5 yıldan sonra takip öncelikle yeni polipleri tesbit etmek içindir ve daha seyrek yapılabilir. Takipte genel muayene, kan testi, flexible sigmoidoskopi, kolonoskopi, akciğer grafisi, ultrasonografi ve bazen tomografi incelemeleri uygulanır. Kolon ve rektum kanserli hastaların yakın akrabaları (anne, baba, kardeş, çocuk) hastalık için artmış risk altındadır. Bu nedenle polip tespiti için kolonoskopi ile periyodik incelemeler önerilir. KALIN BARSAK KANSERİNİ ÖNLEMEK: Kalın barsak poliplerinin çıkarılması kalın barsak kanserinin gelişimini önlemektedir. Bu nedenle kalın barsak kanseri önlenebilir bir hastalıktır Hastalıkları gelişmeden önlemek, erken evrede yakalayabilmek ve başarıyla tedavi edebilmek için sağlıklı bireylerin sağlık kontrolünden geçirilmesine tarama işlemi denir. Kalın barsak kanseri için yapılan tarama testlerinin iki önemli amacı vardır: Kalın barsakta görülen kanser öncüsü poliplerin çıkarılması ve kanserin önlenmesi, Kalın barsak kanserinin erken evrede yakalanması ve tam şifa ile tedavi edilmesidir. Kolon ve rektum kanseri açısından risk grubunda olmayan insanlara, 40 yaşından başlayarak, her yıl rektal (makat) muayene ve dışkıda gizli kan testi önerilir. 50 yaş ve sonrasında her 5 yılda bir fleksibl sigmoidoskopi önerilmektedir. Bunun dışında kalın bağırsak grafisi (baryumlu inceleme) her 5-10 yılda bir veya kolonoskopi her 10 yılda bir uygulanabilen diğer tetkiklerdir. KALIN BARSAK KANSERİNDEN KORUNMAK Fiziksel egzersiz yapmak: Araştırmalar, düzenli egzersiz yapan bireylerde kalın barsak kanseri dâhil birçok kanser gelişme riskinin azaldığını göstermiştir. Haftada 5 gün, 30-60 dak. arasında orta şiddette veya günlük 150 kalori harcanmasını sağlayan egzersiz yapılmalıdır. Aşırı Kilolardan Kurtulmak: Fazla kilolar kanser riskini arttırmaktadır. Sigara Kullanmamak: Diğer kanserler gibi sigara kullanımı, kalın barsak kanser riskini de büyük oranda arttırmaktadır. Aşırı Alkolden Sakınmak: Yapılan araştırmalar alkolün kalın barsak kanser riskini arttırdığını göstermiştir. 9 Sağlıklı Gıda Tüketimi: Kalın barsak kanserinin önlenmesinde beslenme alışkanlığı da önemli rol oynamaktadır. Yüksek lifli düşük yağ içerikli besinlerin tercihi önerilmektedir. Bu korunma yöntemleri tam olarak kalın barsak kanser gelişimini önlemez. Risk altındaki bireylerin, herhangi bir şikâyeti olmadan mutlaka tarama yöntemlerinden yararlanması gerekir. Sonuç olarak, dışkılama alışkanlığında değişiklik, dışkıda kan görülmesi durumlarında dikkatli olunmalıdır. En önemlisi, yüksek risk sınıfına giren bireylerin tarama testlerinin ve fizik muayenelerinin yapılmasıdır. KOLOREKTAL KANSERLERLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR Kolorektal kanser konusunda kimler risk altındadır? Kolorektal kanser her yaşta görülebiliyor olmasına rağmen %90 olarak 40 yaş üstü insanlarda meydana gelmektedir. Yaş ile risk artar. Çoğu insan 50’li ve 60’lı yaşlarında hastalık teşhisini almaktadır. Kişisel geçmişinde, meme, rahim veya yumurtalık kanseri olması, Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı tanısı almış olmak, ailesinde polip veya kolorektal kanser öyküsü olması kolorektal kanser konusunda bilinen yüksek risklerdir. Kolorektal kanserin belirtileri nelerdir? Kolon ve rektumdaki kanser ve bazı polipler tehlikeli boyutlara ulaşıncaya kadar belirti vermeyebilir. Önemli olan kanserin henüz küçükken ve çıkarılabilir durumdayken bulunabilmesidir. Bu nedenle, bu kitleler polipler henüz belirti vermemişken insanların taranması için bazı teknikler geliştirilmiştir. Belirtiler oluştuğunda, bu durum hemoroid gibi yaygın görülen hastalıklarla karıştırılabilir. En yaygın belirti barsak hareketleriyle görülen kanamadır (dışkıda kan olması, tuvalet kağıdında kan görülmesi gibi). İshal ve kabızlık gibi barsak alışkanlıklarında değişmeler de kontrol edilmesi gereken belirtilerdir. Karın ağrısı ve açıklanamayan kilo kaybı da kanserler için belirti olabilir. Kolorektal kanserlerden nasıl korunulabilir? Kolorektal polip ve kanserlerin ilerlemeden belirti vermiyor olmasına rağmen, bazı görüntüleme teknikleri oluşumların ve poliplerin erken bulunabilmesini sağlayabilir. Sigmoidoskopi ve 10 kolonoskopi ile kolorektal poliplerin bulunması ve çıkarılması bu oluşumların kansere dönüşme riskini azaltır. Ne kadar büyük önemi olduğu net olmamasına rağmen diyet de kanser oluşumunda etkilidir. Yüksek lifli besinler meyve ve sebze gibi ve düşük yağ ile beslenmek kanser gelişimi riskini düşürür. Polipler için ne zaman kontrol yaptırılmalıdır? Hiçbir riski olmayan kadın ve erkekler 40 yaşından itibaren hekim tarafından muayene edilmeli, rektal muayene ve dışkıda gizli kan taraması yapılmalıdır. Ayrıca 50 yaşından itibaren de, sigmoidoskopi ile rektal muayene yapılmalıdır. Bu muayene sonucu her şey normalse, 5 yılda bir bu tetkik tekrarlanmalıdır. Ya da bu riskli yaş grubunda bulunanlar ilaçlı barsak filmini her 5 ya da 10 yılda bir ya da kolonoskopiyi her 10 yılda bir yaptırmalıdır. Kolorektal oluşumlar yönünden yüksek riskli kişiler kolorektal muayene yaptırmalıdır. Kolonoskopi genellikle en iyi yöntemdir. Çoğu zaman flexible sigmoidoskopi yeterli bir işlemdir. Bu muayene genellikle 5 yılda bir tekrarlanmalıdır. Aile üyelerinden birinde 50 yaşından önce kolorektal kanser görüldüyse, 40 yaşında tarama yöntemlerine başlanmalıdır (veya ailesinde kolon veya rektal kanseri görülen kişinin bu tanıyı aldığı yaştan 5 yıl önce). Anne ya da babasında familial polipozis varsa tarama çalışmaları 12-14 yaşlarında başlanmalıdır. Diğer risklerde tarama çalışmaları bireye özgüdür. Ailesinde Crohn hastalığı veya Ülseratif kolit bulunanlar tarama çalışmaları konusunda hekim ile görüşmelidir. Ailesinde kolorektal kanser veya polip olanlar veya kolorektal kanser veya adenomatoz polip tanısı almış olanlar kolonoskopi yaptırmalıdır. Kolonoskopi sırasında polip çıkarıldıysa bu tetkik 1-3 yıl sonra tekrarlanmalıdır. Kolonoskopi sonucu normalse, bu tetkik her 3-5 yılda bir tekrarlanmalıdır. Meme, yumurtalık veya rahim kanseri geçirmiş olan kadınlar 40 yaşından itibaren her 3-5 yılda bir kolonoskopi yaptırmalıdır. Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği Hasta Broşürleri serisinde yayınlanan bu dokümanların basım ve yayın hakkı Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği’ne aittir. Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği’nin yazılı izni olmaksızın bu broşürlerin hiçbir bölümü basılamaz, çoğaltılamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. 11