21. yuzyil 27 - 21. Yüzyıl Dergisi

advertisement
‹ran’da Yeflil Muhalefet
Davut TURAN*
Otoriter rejimlerin günümüzdeki örneklerinden olan İran’da muhalefet yapmak zor koşullar
altında gerçekleşmektedir. 1979 İslam devrimiyle birlikte dinî yönetimi benimseyen İran, 30 senedir muhalif sesleri boğmaya çalışmaktadır. Ancak 2009 İran cumhurbaşkanlığı seçimleri ile
birlikte İran’daki muhalefet varlığını daha ciddi şekilde ortaya koymayı başarmış ve İran yönetimini zorlamıştır. İran’daki muhalefet, üç ana başlık olarak yeşil muhalefet, etnik muhalefet ve
ideolojik muhalefet şeklinde ele alınabilir. Yeşil ve etnik muhalefet zorluklarına rağmen daha
çok İran içerisinde faaliyet göstermektedir. Ancak Halkın Mücahitleri gibi ideolojik kökenli muhalefet İran dışında faaliyetlerine devam etmektedir. Burada İran’daki yeşil muhalefet, kökenleri ve geleceği tartışılacaktır.
İran’da Muhalefet
1979 İslami devrim sonrası “İslam Cumhuriyeti” olarak yönetim şeklini belirleyen İran’da
muhalif seslerin yaşama şansı olmadığı ilk başlarda belli olmuştur. İslamcıların yanı sıra birçok
sol görüşlü grup da Şah rejimine karşı mücadele göstermiştir. Ne var ki, devrimin ilk yıllarında
Şah rejimine karşı mücadele veren bu insanlar, İslamcı yönetim tarafından tutuklanmış ve İdam
edilmiştir. İran-Irak savaşının başlaması ile birlikte tüm siyasî faaliyetler yasaklanmış, siyasî
parti ve gruplar kapatılmıştır. Bu dönemde rejime yakın bazı İslamcı gruplar örneğin İran İslam
Devrimi Mücahitleri Örgütü, İslamî Mütelife Cemiyeti ve bazı mollalar birliği faal durumdaydı.
Mollaların tanımı içerisinde yer almayan muhalifler ve İran İslam ideolojisine bağlı olmayanların faaliyeti ise yasaklanmıştır. Muhalifler yurtdışına kaçmış, susturulmuş ya da hapse atılmışlardır. Hatta Humeyni’nin ölümüne yakın hapiste bulunan yüzlerce muhalif toplu şekilde idam edilmiştir.
İran-Irak savaşı bittikten ve Humeyni’nin ölümünden sonra İran’da günümüzde muhalif olarak bilinen Rafsancani’nin cumhurbaşkanlığı dönemi başlamıştır. Bu dönem İran’da, “savaş sonrası kalkınma dönemi” olarak bilinmektedir. Siyasî faaliyetler yine Humeyni dönemi gibi kısıtlıdır. Sadece Rafsancani etrafındaki geleneksel muhafazakârlar siyasî faaliyetlerini genişletmiş ve
örgütlü çalışmaya başlamışlardır.
Devrim Sonrası İran’da Siyasî Akımlar
Devrimin ilk yıllarında, Halkın Mücahitleri Örgütü, Halkın Fedaileri Örgütü, Tude, Liberaller gibi İslamî düşüncelere ve değerlere bağlı olmayan kesimler tasfiye edilmiştir. Humeyni’ye
bağlılıkları ile bilinen (Hatti-İmam) kesimler arasında da ihtilaflar kendisini göstermeye başla*
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışman, davuturan@gmail.com
Mart ’11 • Sayı: 27
21. YÜZYIL
[61]
Davut Turan
mıştır. 1982 yılında bugün muhalefetin başını çeken Musevi’nin başbakan olması ile birlikte başlayan ihtilaflar, daha sonraları İran’da sağ ve sol siyasî cereyanlar olarak kendisini göstermiştir.
Sol kesim daha çok Humeyni’nin ve öğrencilerin himayesini alırken, sağ kesim İran’da siyasî
hareketlerin finansmanı olan Bazar’a bağlı ve geleneksel mollaların desteğindeydi. Çünkü geleneksel mollaların geçimleri de yine Bazar’dan sağlanmaktaydı. 1982 yılında, bugün İran’ın dinî
lideri ve Ahmedinejad’ın en büyük destekçisi olan Hamaney cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmıştır. Hamaney o dönemde de sağ kesime yakındı. Ancak parlamentoda çoğunlukta olan sol
kesimin baskıları sonucu kendi istemediği halde Musevi’yi başbakanlığa atamıştır. Zira o dönemde başbakan parlamentodan güvenoyu almak zorundaydı.1
Fikrî ayrılıklar devrimden sonra en büyük ve etkili birlik olan Mücadeleci Mollalar Topluluğu’na da sıçramış ve sol eğilimli mollalar bu birlikten ayrılarak Mücadeleci Mollalar Birliği’ni
kurmuşlardır. Sol eğilimli bir diğer örgüt ise İslamî Devrim Örgütü idi. Bu örgütün yeni rejimin
temellerinin kurulmasında, özellikle Devrim Muhafızları’nın oluşumunda önemli rolleri olmuştur. Öğrenci birliklerinin en etkili örgütü olan Daftar-i Tahkim-i Vahdet de (Öğrenci Birliğini
Güçlendirme Kuruluşu) sol kesimin destekçisiydi.
Devrim sonrası İran’daki sağ ve sol kesim arasında ortaya çıkan önemli sorunlardan birisi
ekonomik alanda yaşanmaktaydı. Musevi hükümeti devlet ekonomisini savunurken, sağcılar
özel sektörün gelişimini istemekteydiler. Bir taraftan 1980 yılında ABD’nin Tahran elçiliğinde
rehine krizi sonrası ambargolara tabii tutulan İran, diğer taraftan da Irak ile savaş halinde olması dolayısıyla ekonomisini zor duruma sokmuştur. Daha yeni yeni kurumsallaşmaya başlayan
devrim rejimi, ekonomiyi kendi kontrolünde tutmak istiyordu. Bu da Bazar kesimini rahatsız etmekteydi. Hamaney ikinci dönem cumhurbaşkanlığında, başbakanı sağ kesimin baskıları sonucu değiştirmek istese de Humeyni’nin müdahalesi ile Musevi yeniden başbakanlık koltuğuna
oturmuştur.
1988 İran-Irak Savaşı bittikten ve 1989 Humeyni’nin ölümünden sonra sağ görüşlü Cumhurbaşkanı Hamaney, Humeyni’nin yerine geçerek dinî lider unvanını almıştır. Bu döneme kadar
1
[62]
Ali Shokuhi, Carayanşenasi Goruhhaye Siyasi Pas Az Engelab (Devrim Sonrası Siyasi Grupların İncelenmesi),
Conbeş Edalatkhah Daneşcui, Yaz 2006
21. YÜZYIL
Mart ’11 • Sayı: 27
‹ran’da Yeflil Muhalefet
sağ ve sol arasında orta yolu seçen ve ılımlı sağ olarak bilinen Rafsancani ise cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Rafsancani, Musevi’nin tersine ekonomik alanın büyümesi ve özelleştirilmesi taraftarıydı. Musevi ve sol kesimin karşı durduğu yabancı sermayenin ülkeye getirilmesini destekliyordu. Savaş sonrası zor günlerin bittiğini ve kalkınmayı savunuyordu. Rafsancani, ilk dönem
cumhurbaşkanlığında sol ve sağ kesimden insanları etrafında tutmayı başarmıştır. Hatemi kültür
bakanı ve Abdullah Nuri2 ise iç işleri bakanı görevindeydiler. Sağ kesim Rafsancani’nin ekonomik siyasetlerini desteklerken, kültürel politikalarına karşı çıkmaktaydılar. Rafsancani’nin ikinci dönem cumhurbaşkanlığında sol kesim baskılar sonucu İran siyasî hayatından uzak tutulmuşlardır. Geleneksel ve ılımlı muhafazakârlar İran hâkimiyetini ellerinde tutuyorlardı. 3
1979 devriminin hemen ardından hazırlanmış bulunan
Anayasa, 1989’da gözden geçirildi. Bu anayasa Velayet-i
Totaliter sistem öngören bir
Fakih’i merkez alan bir siyasal sistemi hedefledi. Bu yapıda
anayasal çerçevede
meclis ve seçim gibi demokratik öğeler mevcutsa da bunlar
demokratikleflmeden
bazı kontrol kurumları tarafından denetlenmekteydi. Anayabahsetmek paradoksal bir
sa bir İslam devleti kurma amacıyla hazırlanmıştı. Reformcuların Anayasaya yaklaşımları, bir bakıma, Velayet-i Fakih
durumdur. Reformcular›n
merkezli şeriat devletini kabul etmeleri anlamına geldi. Bu
“totaliter sistemi öngören bir
durum Reformcuların sivil toplum, özgürlük ve çoğulculuk
anayasa çerçevesinde
söylemlerinin Batı anlayışından çok farklı olduğunu gösterdemokratik bir hükümet
di. Totaliter sistem öngören bir anayasal çerçevede demokratikleşmeden bahsetmek paradoksal bir durumdur. Reformkurma” çeliflkisi onlar›n
cuların “totaliter sistemi öngören bir anayasa çerçevesinde
düflünsel krizlerinin
demokratik bir hükümet kurma” çelişkisi onların düşünsel
göstergesiydi.
krizlerinin göstergesiydi. Reformcuların bu çelişkili siyasî
söylemleri ve kendi projelerini İslam Demokrasisi olarak
adlandırmaları nasıl bir siyasal sistem istedikleri konusunda kuşkular uyandırmıştır. Din ve demokrasi paradoksuna ilişkin yanıtlanması gereken bazı sorular ortaya çıkmıştır: İslami demokrasi ile şeriat devleti arasında ne gibi bir fark bulunmaktadır? Böyle bir sistemde İslam, sistemin
sadece bir öğesi mi, yoksa sisteminin belirleyicisi mi olacaktır? Böyle bir sistem içerisinde laik
(seküler) düşünceye sahip insanların dinî kurallarla uyuşmayan yaşam tarzları ne olacaktır? Velayet-e Fakih’i merkez alan bir siyasal sistem içerisinde sivil toplum, özgürlük ve çoğulculuk ne
anlama gelmektedir? Bu soruların hala cevapsız kalması, Reformcuların nasıl bir projeye sahip
olduklarını bilmemelerinden kaynaklanmıştır.4
İran’da siyasi faaliyetler 1997’de cumhurbaşkanlığını kazanan Hatemi ile genişlemeye başlamıştır. O dönemde, askıya alınan partiler yasası yürürlüğe girmiş ve siyasî aktivistler açık şekilde parti ve teşkilat çalışmalarına katılmışlardır. 1997-2005 yılları arası İran’da Reformcuların
hâkimiyette oldukları dönemdir. Bu süreç içerisinde Reformcular; partiler, dernekler, öğrenci
birlikleri ve dernekler çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Gerçi dinî lidere bağlı olan
bazı güç odakları (Radyo- Televizyon Kurumu, Devrim Muhafızları, Koruyucular Konseyi…) bu
süreçte Reformcuların karşısında en büyük engel olarak gözükmüşlerdir, ancak Reformcuların
iki dönem İran’da hem parlamentoyu ve hem cumhurbaşkanlığı makamını korumalarına engel
olamamışlardır.5
2
3
4
5
Abdullah Nuri, Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde İçişleri Bakanı idi. Ancak daha sonra parlamentoyu ellerinde bulunduran Muhafazakarlar tarafından gensoru ile görevinden alınmıştır. Yayınladığı gazete aleyhine şikayet
olunca tutuklanıp 1 sene hapiste kalmıştır.
Rasul Montakhabniya, Carayanşenasi Siyasi, http://montajabnia.com/ (01.01.2011)
Arif, Keskin, "İran Nereye Gidiyor?," Stratejik Analiz, Sayı 87, 2007.
Mohsen Armin, Haşem Agacari, Hossein Başiriye, Mohammadreza Tacik, Hamidreza Calayipur, Said Haccariyan,
Alireza Alavitabar, Obur Az Khatami, Zikr Yayınları, Tahran 2000
Mart ’11 • Sayı: 27
21. YÜZYIL
[63]
Davut Turan
Reformcuları Temsil Eden Siyasî Birlikler
Yukarıda da değinildiği gibi 1997-2005 yılları arasında Reformcular kendi içlerinde örgütlenmişlerdir. İran İslam Devrimi’nden sonra ve Humeyni’nin hayatta olduğu dönemde saklı olarak
yaşayan muhalefet bu dönemde kendisini açık bir şeklide göstermiştir. İran siyasî hayatında Muhafazakârlar ve Reformcular iki karşıt görüş olarak rekabete başlamışlardır. Aşağıda Reformcuları temsil eden partiler ve birlikler ele alınmıştır.
1- Geleneksel Reformcular
En eski siyasî gruplardandır ve devrimin ilk on yılında geleneksel sol akım olarak bilinip ve
gelişmiş fıkıh’tan6 yanaydılar. Geleneksel reformcular
İran’ın 2. Dönem Parlamentosu’nda en güçlü grubu oluşturYeflil Hareket, insan haklar›
maktaydı, 3. Dönemde de çoğunluk ellerindeydi, Museihlallerinin minimize
vi’nin başbakanlığı döneminde ise en çok bakana sahip siyasî gruptu. Devrimin ikinci on yılında parlamento ve hüküedilmesini, siyasî ve hukukî
mette etkileri azalmaya başlamıştır. 1990 yıllarının başında
bask›lar›n sona erdirilmesini,
yarı muhalif durumuna gelmişlerse de 90’ların ikinci yarısınVelayet-i Fakih kurumunun
dan yeniden güçlenip ve cumhurbaşkanlığı ile parlamentoyu
otoriter bir vesayet kurumu
ele geçirmeye başlamışlardır. Bu grup devrimin ilk yıllarında rejimin gövdesini oluşturmaktaydı. Ancak 90’lı yıllarda
olmaktan ç›kart›lmas›n› ve
düşüncelerini değiştirerek daha çok pragmatist bir tavır serderin devletin hukuksuz
gilemeye başladılar. Başlangıçta Hatt-i İmam (İmam Hufaaliyetlerinin
meyni’nin çizgisinde olan) kanadı olarak bilinip daha sonra
sonland›r›lmas›n› istiyor.
da geleneksel sol veya Reformcu olarak tanındılar.
Geleneksel Reformcular siyasî düşünce açısından daha çok meşrutiyet taraftarı olup, Vilayeti Fakih yorumları ise demokratik ve anayasa çerçevesindedir. Bu grubun toplumsal tabanını daha çok kentlerin yoksulları ve köylüler oluşturmaktadır. Bu grup, ülke içerisinde istikrar taraftarı olup ve aşamalı demokrasi taraftarıydı. 7
Geleneksel Reformcular içerisinden ortaya çıkan parti ve birlikler şöyledir; Milli Güven Partisi8 (Kerrobi’nin Genel Başkanı Olduğu Parti), Mücadeleci Mollalar Birliği, İslamî Kadınlar
Birliği, Hambastegi (Dayanışma) Partisi, Kum Medrese Mollalar Ve Okutmanlar Birliği, İmam
Çizgisinde Olan Güç Birlikleri.
2- Ilımlı Reformcular
Bu grup seksenli yıllarda sağ ve solun gölgesinde hayatını sürdürmekteydi. Bu akıma yakın
olanlar Rafsancani’nin etrafında toplanmışlardır. Ilımlı Reformcular 1995 yılında Kargozaran Sazendegi (Yapılandırma) Partisi’ni kurarak İran Parlamentosu 5. Döneminde güçlü bir konuma
gelmişledir. Ancak 6.dönem parlamento seçimlerinde manevi babaları olarak bilinen Rafsancani, Radikal Reformcular karşısında yenilmiş ve zayıf duruma gelmişledir. Daha sonra Ilımlı ve
6
7
8
[64]
Gelişmiş fıkıh ve geleneksel fıkıh tartışmaları İran İslam devriminden sonra başlamıştır. İran’da bazı dini kuralların
gözden geçirilmesi ve günümüz ile uygunlaştırılması gelişmiş fıkıh savunucuları tarafından dile getiriliyordu.
Mohammad Goçani, Asri Cadit (Yeni Asır), Şark Gazetesi, Tahran 2005
Milli Güven Partisi geleneksel reformcular içerisinde yer alsa da, 2009 iran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra
sert söylemleri ile radikal reformculara yaklaşmıştır.
21. YÜZYIL
Mart ’11 • Sayı: 27
‹ran’da Yeflil Muhalefet
Kalkınma Partisini kurarak 9. İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ılımlılık söylemlerini ortaya
atmışlardır.
Bu akımın siyasal düşünceleri meşrutiyetçi ve seçilmişlerin karar mekanizmalarında olmasına dayalıdır. Toplumsal tabanlarını ise toplumun orta gelirlileri oluşturmaktadır. Devrimden sonra 9. Hükümet hariç bütün hükümetlerde yer almış ve sanayi ekonomisini savunmaktadırlar.
Özel sektörü destekleyen Ilımlı Reformcular, siyasî strateji olarak da “Ülke içinde istikrar, dış
politikada ise tansiyonu düşürme” çizgisini izlemektedirler.9
3- Radikal Reformcular
Bu akım 1980 yıllarında İran siyasî hayatında en güçlü akım olarak bilinen geleneksel solun
içerisinden doğmuş ve 1990 yıllarında ise siyasî aydınlar olarak ortaya çıkmıştır. 1997 cumhurbaşkanı seçimlerini kazanan Hatemi, bu grubun manevî babasıdır.
Siyasî düşüncelerini incelediğimiz de cumhuriyetçidirler. Vilayet-i Fakih konusunda ise
onun bir gözlemci olduğu ve güç gösterisinde bulunmaması düşüncesindedirler. Devletin bağımsızlığı anlamında bir çeşit seküler düşünceye sahipler ve modern düşüncelere yakınlar. Bu grubun toplumsal tabanını aydınlar ve üniversiteliler oluşturmaktadır. Siyasal stratejileri ise ülke
içerisinde demokrasiyi geliştirmek ve dış politika da ise tansiyonu düşürmektir. Nükleer müzakerelerde Batı’nın güvenini kazanmak ve ABD ile müzakere etmek için çalışmaları askıya alma
taraftarı idiler. Liberal ve sosyal demokrasinin savunan Radikal Reformcular hâkimiyette olan
muhaliflerini destekliyorlardı.10
Bu grubun en önemli siyasî örgütleri olarak Daftar-i Tahkim-i Vahdat (Öğrenci Birliğini
Güçlendirme Kuruluşu), İslami Devrim Mücahitleri Örgütü ve İran-i İslamî Müşareket (Katılım)
Partisi’ni sayabiliriz.
4- Muhalif Reformcular
Bu muhalefet yelpazesi içerisinde farklı siyasî ve iktisadî fikirlere dayanan örgütler ve gruplar bulunmaktadır. Söz konusu oluşumların temel siyasî fikirlerini genelde solculuk, sağcı millîdinî akım, liberaller ve bazen de aydın yazarlar oluşturmaktadır. Bu grupların talepleri demokrasi çerçevesinde dünyada kendi yerini kavramış bir cumhuriyet istemi olarak gözükmektedir. Bu
akıma mensup aydınların ve üniversitelerde yüksek eğitim alan bireylerin birçoğunun faaliyet
alanı özel sektör olup, yönetici görevini üstlenmişlerdir. Bu akıma göre dünyaya hâkim düzen(Batı), İran’a demokrasiyi benimsemeye zorlayacaktır. İran İslam rejimine dışarıdan gelen
baskıları olumlu olarak nitelendirmektedirler.
Bu grubun ana söylemi siyasî gelişim olsa da, düşüncelerinin temelinde yapısal bir değişimin olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü bunların bakış açılarına göre İran anayasası siyasî
ve hukukî bir tıkanıklıkla karşı karşıyadır ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Bu nedenle esas
konularda bir değişim olmadan yeni bir düzenin kurulmasına imkân olmadığını ileri sürmektedirler. Bu bağlamda bu grubun siyasî edebiyatında cumhuriyet, sekülarizm, demokrasi, insan
hakları vs. göze çarpan başat kavramlardandır. Bu düşünceye göre cumhuriyetin oluşmasında
halkın oyu temel olarak alınmakta ve İslam ülkenin sadece resmi dinî olarak belirtilmektedir.
9 Mohammad Goçani, Asri Cadit (Yeni Asır), Şark Gazetesi, Tahran 2005
10 Seyid Nizamettin Musevi, Entekhabat Nohom Reyaset Jomhouri (9. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri), İslami Devrim
Arşivleri Yayınlar, Tahran 2005
Mart ’11 • Sayı: 27
21. YÜZYIL
[65]
Davut Turan
Devrimin ilk yıllarında İran siyasî hayatında önemli konumları olsa da daha sonra bunu kaybetmişlerdir. Ancak Hatemi’nin gelişi ile birlikte yine kendi konumlarını güçlendirmeye çalışmışlardır. Bu amaçları doğrultusunda çeşitli sivil hareketleri özellikle öğrenci hareketi ve basını kullanmışlardır.
Bu siyasî oluşumları, İran Özgürlük Hareketi, millî-dinî itilaf (İran-i Farda, Payam Hacer,
Cama, Halk Mücahitleri Hareketi, Mücadeleci Müslümanlar Hareketi, Daftar-i Tahkim-i Vahdat
(Öğrenci Birliğini Güçlendirme Kuruluşu- Allame Üniversitesi Kolu) ve bazı seküler aydınlar (
Akbar Ganci, Mohsen Sazgara) oluşturmaktadır.
İran’da Yeşil Hareket
Yeşil Hareket, insan hakları ihlallerinin minimize edilmesini, siyasî ve hukukî baskıların sona erdirilmesini, Velayet-i Fakih kurumunun otoriter bir vesayet kurumu olmaktan çıkartılmasını ve derin devletin hukuksuz faaliyetlerinin sonlandırılmasını istiyor.
İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Usulgeralar ve Reformistler olmak üzere iki ana siyasî
fikir öncülük etmiştir. Yeni kuşak koyu muhafazakârlardan oluşan Usulgeralar veya İlkeciler
akımı kendilerinin devrimin ilke ve esaslarına derinden bağlı olduklarına inanmaktalar ve sergiledikleri tutumun devrimin esas tutumu olduğunu ileri sürmekteler. Reformistler ise devrimin ilke ve esaslarına inanmakla birlikte ülkenin bazı siyasî ve kurumsal yapılarında değişiklik ve reformların devreye sokulması gereğini savunmaktalar. Bu bağlamda iki grup arasında çok ince bir
fark vardır. Birincisi dinî lider Hamaney’in, ikincisi ise Humeyni’nin söylemlerine vurgu yapmaktadır.
Ahmedinejad Usulgera-İlkeciler akımının liderliğini üstlenmekteydi. Reformistlerin temsilcisi ve Azerbaycan Türkü olan Mir Hüseyin Musevi ise devrimin ilk on yılını sembolize etmekteydi. Seçim sürecinde kendini bir Reformist Usulgera olarak takdim eden Musevi “Ümit Devleti” seçim sloganı ile devrimin Humeyni dönemindeki esaslarına geri dönülmesini, üretime dayalı ekonomik kalkınma sürecini geliştirme, yoksullukla mücadele etme, insan haklarını ve va[66]
21. YÜZYIL
Mart ’11 • Sayı: 27
‹ran’da Yeflil Muhalefet
tandaşlık haklarını yasal süreç kapsamına alma, hükümet ve yürütme gücünün yapısını ıslah etme, usulsüzlük ve yolsuzlukla mücadele etme, özel sektörü takviye etme, "Beyt-ül Mal"ı koruma ve halkın lehine kullanma, kadınların temel hak ve özgürlüklerini geliştirme, gibi vaatlerle
yola çıkmıştır.11
Reformist kanadın diğer adayı ise din adamı olup parlamento başkanlığı yapmış ve en azından İran siyasî literatüründe avangart kimliği ile bilinen Hüccet-ül İslam Mehdi Kerrobi’dir.
Kerrobi, İran'daki çeşitli kavimler ve etnik-mezhebî cemaatlerin haklarının daha fazla gözetilmesi, anayasada ön görülen temel hakların etkin bir biçimde uygulanması, kadın haklarının pratikte geliştirilmesi, kadınların hükümet ve yönetime aktif bir şekilde katılması gerektiğini belirtmekteydi. Bunların yanı sıra Kerrobi bazı ekonomik paketler de sunmaktaydı.
Yeşil Hareket, İslam Devrimi’nin temel idealleri olan “Adalet ve Özgürlük”ten uzaklaştığını
ileri sürmekteler. Yeşil Hareket liderleri verdikleri mücadelede teorik olarak Humeyni ve söylemlerini kaynak göstermektedir. Bu hareketin toplumsal tabanı, farklı grup ve isteklerden oluşsa da İran içerisinde homojen bir yapı sergilememektedir. Musevi’nin İslam Devrimi ve İslam
Cumhuriyeti ile değil rejim adına yürütülen vesayetçi oligarşiyle sorunu olduğunu söyleyebiliriz.
Ortadoğu’da başlayan halk ayaklanmaların devamı olarak, 14 Şubat 2011 tarihinde Tahran’da muhalif liderler Musevi ve Kerrobi’nin çağrısıyla bazı olaylar çıkmıştır. Bu itirazlar Mısır
olaylarına destek amaçlı olsa da sokaklarda “Hamaney’e ölüm” sloganları atılmıştır. Bu da yeşil
muhalefetin İran’da hala varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu olaydan sonra milletvekilleri, muhalif liderlerin idamını talep etmişledir. Muhalif liderlerden Kerrobi ise İran’ın demokratikleşme sürecinde her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu açıklamıştır. Ortadoğu’da başlayan
demokratikleşme sürecinin İran’ı nasıl etkileyeceğini yakın gelecekte görmek mümkün olacaktır.
Yeşil Hareketin Patolojisi
İran’da 2009 cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ortaya çıkan ve seçimlerden sonra belli bir
süre varlığını sürdüren Yeşil hareket daha sonraları Ahmedinejad hükümeti tarafından sert bir şekilde bastırılmıştır. İran’da Yeşil Hareket’in beklenilen başarıyı elde edememesini şu şekilde
açıklayabiliriz;
1- Musevi ve Reformcular, seçim süresince başarı kazanacaklarını düşünüyorlardı. Halkın 4
yıllık Ahmedinejad döneminde siyasî, iktisadî ve toplumsal olarak birçok sorun yaşadığını ve
toplumun Reformcuları destekleyecekleri düşüncesindeydiler. Seçimlere şaibe karışabileceğini
düşünmemişlerdi ve sonrası için programları bulunmamaktaydı. Seçimlerin ilanından birkaç gün
sonra Tahran sokaklarında milyonlarca insanın yürümesi, Yeşil Hareket liderleri tarafından beklenilen bir olay değildir. İtiraz yürüyüşlerine plansız yakalandıkları için onları kontrol etme ve
yönlendirme şansları azalmıştır. Bu itiraz yürüyüşleri belli bir süre devam etse de, iktidarın sert
baskıları sonucu devam edememiştir.
2- Yeşil Hareket, Tahran ve Fars kökenlilerin çoğunlukta olduğu büyük kentlerde varlığını
gösterebilmiştir. İran’ın diğer etnik grupları, çoğunluğu oluştursa da bu hareketten uzak durmuşlardır. Son yıllarda İran’da yükselen etnik istekler karşısında İran Reformcuları ve diğer etnikler
arasında gereken diyalog kurulamadığı için, Yeşil Hareket merkezden çevreye yayılamamıştır.
11 Hüseyin İsali, İran Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci ve Sonrasında Güney Azerbaycan'ın Konumu, http://www.gunaskam.com/tr/index.php?option=com_content&task=view&id=240&Itemid=44 (07.01.2011)
Mart ’11 • Sayı: 27
21. YÜZYIL
[67]
Davut Turan
Günümüzde bu hareket
Ahmedinejad taraf›ndan
sert bir flekilde bast›r›lm›fl
ve yönetici kadrosu
tutuklan›p hapsedilmiflse
de ‹ran içerisinde tehlike
oluflturabilecek bir
potansiyele sahiptir.
İran’da “Devrimlerin Kenti” olarak bilinen ve Güney Azerbaycan Türklerinin başkenti Tebriz bile Yeşil Harekete destek vermemiştir. Çünkü çevre ve merkez arasındaki istekler
arasında ilişki kurulamamıştır.
3- Toplumun istekleri ve Yeşil Hareket liderlerinin istekleri farklılaşmıştır. Seçim sonrası itiraz yürüyüşlerinde toplumun istekleri daha çok demokrasi ve hatta rejimin değişmesine yönelik olsa da, Yeşil Hareket’in liderlerinin istekleri İran İslam Cumhuriyeti’nin yasaları çerçevesinden dışarı
çıkamamıştır. Dolayısıyla İran’da başlayan bu geniş itiraz
yürüyüşleri ve lider kadro arasında gereken iletişim yaşana-
mamıştır.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
1979 İran İslam devriminden sonra, İran’da ilk defa bu kadar geniş ve derin bir toplumsal
itiraz yürüyüşleri başlamıştır. Bu bağlamda hem rejim içerisinden hem de toplum tarafından İran
İslam rejiminin uyguladığı politikalara yönelik kitlesel itiraz Yeşil Hareketle ortaya çıkmıştır.
Günümüzde bu hareket Ahmedinejad tarafından sert bir şekilde bastırılmış ve yönetici kadrosu
tutuklanıp hapsedilmişse de İran içerisinde tehlike oluşturabilecek bir potansiyele sahiptir. Devrimden sonra devrimin kurucuları arasında yer alan insanlar bugün hapislerdedir. Humeyni’nin
en çok güvendiği kişiler içerisinde yer alan, o dönemin başbakanı olan ve günümüzde muhalif
lider konumunda olan Musevi’nin tutuklanıp yargılanacağı söylemleri basın aracılığı ile siyasal
gündemden düşmemektedir. İran İslam rejiminin ağır taşlarından olan Rafsancani susmak zorunda kalmıştır. Bunların hepsi İran İslam rejiminin içerisinde ciddi çatlakların olduğunu göstermektedir.
Ahmedinejad yine ülke içerisindeki muhaliflerin sesini bastırmaya çalışacaktır. Nükleer çalışmaları nedeniyle de başı dertte olan Ahmedinejad Hükümeti’nin İran siyasi hayatında uzun süre devam edebilmesi ancak İran’ın tamamen despot bir rejime dönüşmesi halinde olabilecektir.
Günümüzde Yeşil Hareket bastırılmışsa da toplumsal olarak kalıntılarını bırakmıştır. Yukarıda dile getirilen eksikliklerini gidermesi durumunda daha güçlü bir şekilde ileriye doğru yürüyebilecektir.
21. YÜZYIL
[68]
21. YÜZYIL
Mart ’11 • Sayı: 27
Download