Almanya`nın Kürtlere ve onlar içerisinden çıkan siyasi ya da

advertisement
Almanya’nın PKK ve Kürt Politikası
Kemal İnat
Almanya’nın Kürtlere ve onlar içerisinden çıkan siyasi ya da silahlı gruplara yönelik ilgisi çok
uzun zamandır var olan ve gerek bu ülkede gerekse de Türkiye ve Kürtlerin yaşadığı diğer
ülkelerde çok konuşulan konular arasında olmuştur. Son dönemde Berlin’in, IŞİD’e karşı
mücadelede öne çıkan ve başarılı olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) etkili
silahlar teslim etmesi ve bu silahların bir kısmının PKK’nın eline geçtiğine yönelik iddialar
yine konuyla ilgili ülkelerin önemli gündem maddeleri arasında yer almıştır. Bu arada Nisan
ayında KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın bazı Alman televizyonlarına verdiği mülakatta
PKK’nın Almanya’da geçmişte yaptığı şiddet eylemlerinden dolayı Alman halkından özür
dilemesi ve bir daha bu tür olayların yaşanmayacağı sözünü vermesi önemli bir gelişme olarak
kayda geçmiştir.1 Bu açıklamanın Almanya’da, PKK’ya karşı Berlin’in tutumunun değişmesi,
örgütün terör örgütleri listesinden çıkarılması ve bu şekilde Almanya’daki faaliyetlerine
yönelik sınırlamaların kaldırılması yönünde yoğun bir tartışmanın yapıldığı bir dönemde
yapılmış olması anlamlıdır. Her ne kadar Alman İçişleri Bakanlığı, Bayık’ın açıklamalarının
PKK’ya yönelik yasağın kaldırılması için yeterli olmadığını açıklasa da, gerek bu açıklamalar
gerekse PKK’nın Suriye kolu PYD’ye Almanya ve diğer Batılı ülkelerin son dönemde verdiği
yoğun destek Berlin’in PKK konusundaki politikasının giderek değiştiğinin ve örgütün giderek
Almanya açısından meşrulaştığının işaretleridir. Bayık’ın, Almanya’da PKK’ya yönelik
yasağın kalkması konusunda tartışmaların hız kazandığı bir dönemde Alman halkından özür
dilemesi, ya PKK liderlerinin zamanın ruhunu çok iyi okuyan stratejik bir adımı, ya da Berlin’in
bu yönde atacağı muhtemel adımların kolaylaştırılmasına yönelik telkinleri sonucu yapılmış bir
girişim olarak değerlendirilmelidir. Bu ihtimallerden hangisinin bu “özür ve şiddetten
vazgeçme” açıklamasını daha iyi açıkladığını bilmek zor, ancak PKK’nın geçmişte de
konjonktürel müttefiklerinin telkinlerini önemseyen politikalar izlediğini hatırlamak bu konuda
aydınlatıcı olabilir. Gelinen bu noktada önemli olan, Berlin’in PKK’yı terör örgütü listesinden
çıkarmak için Alman halkından özür dilemesini ve artık Almanya’da şiddet eylemi
yapmayacağı sözünü vermesini yeterli görmeyen tutumunu ne kadar daha sürdüreceği, bunun
için Türkiye’deki terör eylemlerine de son vermesini isteyip istemeyeceğidir. Bu sorunun
cevabını doğru verebilmek için Almanya’nın PKK ve Kürt politikasının yakın geçmişine
bakmak ve Berlin’in bu konudaki politikasının şekillenmesinde belirleyici olan temel
parametreleri incelemek faydalı olacaktır.
Almanya’nın PKK ve Kürt politikasının şekillenmesinde etkili olan faktörler, bu ülkedeki sayısı
bir milyona yaklaşan Kürt nüfusunun varlığı, Berlin’in hem kendi ülkesi hem de Ortadoğu için
büyük bir tehdit olarak gördüğü IŞİD’e karşı PKK/PYD’nin başarıları, küresel bir güç olan
Almanya’nın işbirliği yaptığı Kürtler üzerinden Ortadoğu’da bir “arka bahçe” oluşturmaya ve
bölgeye yönelik hedeflerine ulaşma konusunda bu “müttefik”ten yararlanmaya yönelik güç
politikaları ve özellikle Yeşiller (Grünen) ve Sol Parti (Die Linke) ile kısmen de Sosyal
1
“PKK bittet Deutschland um Entschuldigung”, Der Spiegel, 10 Nisan 2015.
Demokrat Parti’nin (SPD) bazı kesimlerinden gelen insan hakları eksenli dış politika
izlenmesine yönelik baskı ve talepler olarak sıralanabilir.
Almanya’da yaşayan Kürtlerin bir kısmı İran, Irak ve Suriye’den daha çok siyasi sebeplerden
bu ülkeye iltica etmiş kimselerden oluşsa da, büyük bir çoğunluğu Türkiye kökenlidir.
Türkiye’den Almanya’ya göç eden Kürtlerin çoğunluğunu ekonomik nedenlerle misafir işçi
olarak çalışmak için gidenler oluştursa da, 1980 Darbesi sonrasında ve 1990’lı yıllarda Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da artan çatışma ve baskılardan kaçarak bu ülkeye iltica edenlerin
sayısı da oldukça yüksektir. Bu durum Almanya’da yaşayan Kürtler içerisinde politize olan
kesimin bu ülkede yaşayan diğer göçmenlere göre daha fazla olmasını açıklamaktadır. Politize
olan bu Kürtler Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki devlete karşı isyanlarını Almanya
topraklarına taşımışlar bu konuda da en fazla 1984 yılında Türkiye’de güvenlik güçlerine ve
sonra da sivillere karşı silahlı eylemlere başlayan PKK ön plana çıkmıştır. Almanya’da da
örgütlenen PKK bu ülkedeki Kürtlerin politize olmuş kesiminden üye kazanmak konusunda
zorluk çekmemiş ve hatta Kürtler dışında Almanlar ve diğer etnik kesimlerden destekçiler de
bulmuştur. Kısa zaman içerisinde Almanya, PKK’nın finans ve insan kaynağını temin ettiği en
önemli ülkeler arasına yükselmiştir. Her yıl PKK’nın Almanya’da değişik yöntemlerle topladığı
milyonlarca dolar Türkiye ve Kandil’e aktarılmaya başlanmış ve Federal Anayasayı Koruma
Teşkilatı’na (Bundesamt für Verfassungsschutz) göre Almanya’daki PKK üyesi sayısı 1993
yılında yaklaşık 7000’e, 2013 yılında ise 13.000’e yükselmiştir.2
Önceleri PKK’nın ülkesindeki faaliyetlerine göz yuman Almanya, 1993 yılında bu örgütün
Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerine ve Türklerin işyerlerine yaptığı yoğun saldırıların
ardından 22 Kasım 1993 tarihinde yasaklama kararı almıştır. PKK ile birlikte örgütün
Avrupa’daki siyasi organizasyonu olan ERNK (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) de
yasaklanmıştır. Almanya haricinde Avrupa Birliği de PKK’yı terör örgütü olarak
tanımlamaktadır. Ancak bu yasağa rağmen PKK’nın Almanya’da kurmuş olduğu farklı
isimlerdeki dernekler çatısı altında faaliyetlerini sürdürdüğü ve özellikle 1990’ların ikinci
yarısında örgüte karşı ciddi askeri başarılar elde eden Türkiye’nin, örgütün dış desteğini kesme
konusuna odaklandığında PKK’ya destek vermekle suçladığı ülkelerin başında Suriye ve
Yunanistan’ın yanında Almanya’nın geldiğini de ifade etmek gerekir. Almanya’nın, PKK
konusundaki yasak kararını günümüze kadar sürdürse de, örgütün faaliyetlerini engelleme
konusunda gereken çabayı göstermemesi Ankara’dan bu ülkeye karşı eleştirilerin de günümüze
kadar devam etmesine yol açmıştır.
Berlin’in PKK’ya karşı mücadelesinde NATO’dan müttefiki Türkiye’ye yeteri kadar destek
vermemesinin nedenlerinden birisi, zaman zaman yaptığı eylemlerle Almanya’da ciddi
karışıklıklar yapma potansiyeli olan bu örgütü çok fazla karşısına almaktan çekinmesidir.
Türkiye’de yaşanan çatışmayı Almanya topraklarına taşımaması konusunda PKK’yı uyaran
Alman hükümetleri, bir yandan örgütün Almanya’da toplumsal düzeni bozacak eylemlerine
engel olmak için gereken tedbirleri alırken (yasak kararı gibi), diğer yandan da örgütün çok
2
http://www.verfassungsschutz.de/de/download-manager/_vsbericht-2013.pdf
fazla üzerine gitmeyerek (farklı isimlerde örgütlenmesine ve para toplamasına göz yumma gibi)
şiddet potansiyelini Almanya üzerine çevirmesini de engellemeye çalışmaktadır.
Almanya’nın PKK konusundaki bu dengeleri gözeten tutumunun nedenlerinden biri de
Ortadoğu bölgesindeki Kürtlere yönelik genel politikasıyla ilgilidir. Enerji açısından Rusya’ya
ciddi bağımlılığı bulunan Küresel bir güç olarak enerji kaynakları çok zengin olan Ortadoğu’ya
özel bir ilgi gösteren Berlin, bu bölgedeki yönlendirilmesi zor olan Ankara, Tahran ve
Bağdat’taki aktörlerin yerine, kısmen de onlara karşı elinde bir koz olarak Kürtleri görmektedir.
Bu çerçevede bir başkonsolosluk açtığı Erbil ile ilişkilerini son dönemde ciddi oranda geliştirme
yoluna giden Almanya, bir yandan da PKK/PYD ile ilişkilerini düzeltme çabası içerisine
girmiştir. Bu şekilde kendileri de uluslararası müttefik arayışında olan bu aktörlerle yakın
ilişkiler kurmak suretiyle bölgede kendisine bir nüfuz alanı oluşturmaya çalışmaktadır. IKBY
ile yakın ilişkilerini askeri alana da taşıyan Almanya, Eylül 2014’ten beri IŞİD’in yayılmasına
karşı Erbil yönetimine aralarında ağır silahlarında bulunduğu silah yardımı yapmaktadır. Bu
noktada değişik kesimler tarafından şu sorular dile getirilmektedir:
-
-
IKBY’ye yaptığı silah yardımını IŞİD’e karşı yaptığını söyleyen Alman hükümeti, aynı
IŞİD’e karşı savaşan ve aynı silahları talep eden Bağdat yönetimine neden silah yardımı
yapmayıp, yardımını sadece silah dışındaki askeri donanım malzemeleriyle sınırlı
tutuyor?3
IKBY’ye teslim edilen silahların bir kısmının PKK’nın eline geçmesi Berlin’de nasıl
karşılanıyor?4
Almanya’nın hala terör örgütü olarak yasaklı örgütler listesinde tuttuğu PKK ve onun
Suriye kolu PYD’ye IŞİD karşısında destek vermesi artık bu örgütleri meşru gördüğü
anlamına mı geliyor.
Özellikle ikinci ve üçüncü sorular Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir ve Berlin’in PKK
ve Kürt politikasının risk ve zorluklarını göstermektedir. Bugün itibariyle, Ankara’da
doğurduğu rahatsızlığa rağmen gerek Almanya ve gerekse diğer birçok Batılı ülke
PKK/PYD’yi destekleyen bir politika izlemektedirler. Hala terör örgütü olarak gördükleri
PKK’yı, NATO müttefikleri Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamaya
yanaşmamasına rağmen bu şekilde desteklemeleri hem Türkiye hem kendileri hem de özellikle
bölgedeki Kürtler açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Almanya ve ABD açısından bu
politikanın riski, bölgede bir Kürt devleti oluşturmaya çalışırken Türkiye’yi iyice kendilerinden
uzaklaştırmaları ve güvenlik endişesine sürüklenecek Ankara’nın bu ülkelere karşı tavrının
ekonomik ilişkilere de yansıması ihtimalidir. Türkiye açısından söz konusu olabilecek riskler
ise Batılı ülkelerle arasının iyice bozulmasının yanında artık Batı’nın desteğini aldığını
düşünecek PKK’nın Ankara ile yürüttüğü açılım sürecini terk etmesi ihtimalleridir. PKK’nın
açılım süreci konusunda böyle olumsuz bir yola girmesi ise kendisi ve bölge Kürtlerinin
çoğunluğu açısından en büyük riski içermektedir. Bölgenin ve Kürtlerin yakın tarihi, küresel
aktörlerin desteklerine güvenerek bölgesel aktörlerle çatışmacı politikalara sürüklenen
3
4
“Kampf gegen IS: Mehr deutsche Waffen für Kurden”, Frankfurter Allgemeine Zeitung, 16 Nisan 2015.
“PKK will deutsche Waffen erhalten haben”, Süddeutsche Zeitung, 13 Şubat 2015.
Kürtlerin bu politikalardan en fazla zararı gören taraf olduğunu göstermektedir. Bu nedenle
PKK/PYD’nin Almanya gibi ülkelerin desteğine fazla anlam yükleyerek Türkiye gibi bölgesel
aktörlerle uzlaşma zeminini aramaktan vaz geçmemeleri gerekmektedir. Bu noktada,
Almanya’nın Kürtler ve Türkiye’deki Kürt sorunu konusunda her zaman aynı politikayı
izlemediğinin altını da çizmek gerekir. Örneğin 1998-2005 yılları arasında Almanya’da
başbakan olan Gerhard Schröder döneminde Almanya güvenlik ve ekonomik açılardan önemli
bir ortak olarak gördüğü Türkiye’nin güvenlik kaygılarını daha fazla dikkate alan bir PKK
politikası izlemiştir.
Almanya’da insan hakları perspektifinden dış politikaya yaklaşanların siyasetteki ağırlıklarının
derecesi de Berlin’in PKK ve Kürt politikasının şekillenmesinde önem arz etmiştir. Bu
kesimler, özellikle Türkiye’de PKK ile mücadele sırasında ağır insan hakları ihlallerinin
işlendiği 1990’lı yıllarda Alman kamuoyunun dikkatini çekmeyi başarmış ve Türkiye’ye silah
satışına sınırlama getirilmesini sağlamışlardır. 1990’lı yıllarda koalisyonun küçük ortağı olan
Hür Demokratlar (FDP) ve 2000’li yıllarda Yeşiller ve Sol Parti bu konuda karar vericiler
üzerinde baskı oluşturmuş ve Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü konusunda insan haklarına
aykırı tavırlardan uzak durmasını sağlamaya çalışmışlardır. Almanya’da yaşayan ve siyasete
katılan Kürtlerin önemli bir kısmının da Yeşiller ve Sol Parti saflarında siyaset yaptıkları
düşünüldüğünde, bu partilerin Almanya’nın Kürt politikasında insan hakları perspektifini öne
çıkarmaları anlaşılmaktadır. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir başka konu da, bu
partilerin saflarında yer alan Kürt siyasetçilerin önemli kısmının PKK’ya sempati ile bakmaları
nedeniyle, buradan insan hakları konusunda yöneltilen eleştirilerin neredeyse tamamı Türkiye
ya da Irak gibi devlet yapılarını hedef almakta, buna karşılık PKK ya da Kürtler tarafından
gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri dile getirilmemektedir. Bu durumda Kürtler tarafından
yapılan insan hakları ihlallerini gündeme getirmek ise Alman Federal Meclisi’ndeki başka
kökenli milletvekillerine kalmaktadır. Yeşiller Partisi’nden Omid Nouripour’un 27 Şubat
2015’te Die Zeit gazetesine verdiği mülakatta, IKBY Peşmergelerinin Almanya’dan aldığı
silahlarla kontrolü altındaki bölgelerdeki Arap nüfusun yurtlarına dönmelerine izin vermediği
yönündeki eleştirileri buna örnek olarak verilebilir.5
5
“Nouripour wirft Kurden vor, deutsche Waffen zu missbrauchen”, Die Zeit, 27 Şubat 2015.
Download