Aytaç Aras İt Dalaşı Ege Denizinde Türk-Yunan jetleri birbirine diş gösterirler, bazen bilek güreşi yaparlar ama asla sille tokat kavga etmezler, buna da it dalaşı denir biliyorsunuz. İt dalaşı savaşmak için yapılmaz; amaç kesin zafer değil adı üstünde dalaşmaktır. Milletimiz için ne büyük bir üzüntü ve utanç kaynağıdır ki, bizim PKK ile mücadelemiz de ne yazık ki bir it dalaşından ibarettir. Buna savaş denmez, çünkü savaşta amaç yenmektir. Ama bizim amacımız hiçbir zaman PKK’yı yenip bitirmek olmamıştır. “Bizim amacımız” derken halk iradesi değil, devlet iradesini kastediyorum. Verdiğimiz 12 şehitten sonra hemen jetler kalktı, Kuzey Irak’ı bombaladı. Nereler bombalandı? Verdiğimiz zarar ne oldu? Hiç bilinmeyecek. Bombaladık diye PKK bir daha saldırmayacak mı? Şimdiye kadar defalarca bomba attık ama bu bombalar PKK elebaşlarının başlarına isabet etti mi? Örgütün beli kırıldı mı? Hayır. Siz hiç sadece hava operasyonuyla kazanılan bir savaş okudunuz mu tarihte? 2007’de yapılan hava harekâtının görüntülerini uzun süre kahramanlık destanı olarak izlemiştik. Savaş pilotlarımızın yetenekleri göğsümüzü kabartmıştı. Peki sonuç ne oldu? Sıfır. Biz istediğimiz kadar köprüleri, binaları (o binalar tabii ki önceden boşaltılmıştı), tesisleri bombalayalım, bunlar örgüte etki etmiyor. 30 yıldır bu gerçeği göremiyor muyuz hala? Yapılan hava harekâtının göstermelik olduğunu, halkımızın gazını alma amacı taşıdığını anlamadık mı henüz? Onlarca askerimiz şehit olacak, biz de PKK’nın kafasına bomba atmakla cevap verdiğimizi zannedeceğiz ve bu böyle sürüp gidecek. Yıllar geçtikçe iç ve dış düşmanların sesleri iyice yükselecek, diyecekler ki “Bakın, ne yapsanız da savaş bitmiyor işte, gelin artık PKK’yı bir güç olarak http://www.mgkmedya.com tanıyın ve masaya oturun, dediklerini yapın”. Ve bunu da barış, özgürlük, demokrasi adına isteyecekler. Barış antlaşmaları savaştıktan sonra olur. Biri size savaş ilan etmişse (savaşı biz ilan etmedik) savaşırsınız, tankla, tüfekle, diplomasiyle varınızı yoğunuzu ortaya koyarsınız, sonra da duruma bakar karar verirsiniz. İyi de biz PKK ile hiç savaşmadık ki. Yıllardır yaptığımız şey düşmanı bitirmek amacını taşımadığı için it dalaşından farklı olmadı. Andrew Mango, Türkiye’nin Terörle Savaşı (Doğan Kitap, 2005) adlı kitabında hiçbir terörist örgütün yabancı bir ülkede sığınacak yeri olmadıkça faaliyetini uzun süre sürdüremeyeceğini, terörün, komşu ülkelerin desteğini çeker çekmez azalıp sonlanacağını söyler ve yabancı ülkelerin PKK terörüne verdiği desteği gayet net bir şekilde anlatır. Mango’nun yazdıklarına koşut olarak PKK ile gerçekten savaşmak demek ona destek veren ülkeleri, yani ABD ve bazı Avrupa devletlerini aleni olarak karşımıza almak demektir. Lafı hiç dolandırmadan Irak’a (dolayısıyla Amerika’ya) “PKK’yı topraklarından at ya da ben meşru müdafaa hakkımı kullanırım” demektir. PKK ile gerçekten savaşmak demek başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin, sınırları dahilinde PKK’nın uyuşturucu satmasına ve zorla haraç toplamasına göz yumduğunu açıkça söylemektir. Siyasilerin buna cesareti yok mu? O zaman ne diye ortalıkta bölgesinin güçlü ve lider ülkesi Türkiye” masalını anlatıyorlar? Güçlü bir ülke terör örgütünü besleyen komşusuna 30 yıl sabreder mi? Daha 15 yaşında cılız sanayisine ve zayıf ekonomisine rağmen Hatay sorunundan dolayı Fransa ile savaşın eşiğine gelen ve kazanan haysiyetli Türkiye nerede, 88 yaşında, tank yapacak seviyeye gelmiş, kırdığı ekonomik büyüme rekoruyla böbürlenen ama delikanlılığı lafta kalan Türkiye nerede? Perşembe, Ağustos 18, 2011 - Sayfa 1 / 1