21 EKİM 2013 PKK'NİN İSLAMİ STK'LARA BAYRAM GÜNÜNDE SALDIRILARI Düne kadar dini bayramları İslama ve İslami değerlere olan düşmanlığını sergilemekten ve saldırmaktan geri durmayan PKK zihniyeti bu bayramda da saldırılarına ara vermedi. defalarca, dini bayramları bir bahane ile kara bayram ilan edip halkın bayramları kutlamasına engel olan ve kurumsal olarak da bayramları kutlamayan PKK ve uzantıları, kurban derisi toplanmasının serbest bırakılmasıyla beraber Müslümanların kurbanına ve derisine göz dikti. Yıllarca yaptığı yardım çalışmalarıyla tanınan Mustazaflar Cemiyeti'nin Mersin Şubesi yöneticilerine satırlarla saldırılması, Diyarbakır'da Mustazaflar Cemiyeti'nin Diyarbakır Şubesinin eski binasına, İlim Der'e ve Yusufi Der'e bomba atılması, İstanbul'da içinde çocukların bulunduğu işyerlerinin molotoflanması, Müslümanların bayram sevincine gölge düşürmeye yönelik çirkin saldırılardır. Kınıyoruz ve bunların son bulmasını bekliyoruz. Sayısı ve tehlike seviyesi giderek artan taşlı, molotoflu ve bombalı saldırıların hiçbirinin failinin yakalanmaması, derinlerde bir işbirliğinin varlığına işarettir. Saldırıya uğrayan kurumlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve saldırılara rağmen devam ettirdikleri çalışmalarını takdir ediyoruz. DEVLET - PKK İLİŞKİLERİ Devlet ve PKK arasında kör topal da olsa hatırı sayılır bir süre kanın akmadığı ateşkes sürecinin devam edip etmeyeceği tartışması, hükümetin hak ve özgürlüklere ilişkin kısmi ve sınırlı bazı iyileştirmeler yapacağını açıklaması ile yeniden gündeme geldi. Devlet ve PKK ilişkisinde, silahın devre dışı bırakıldığı bir dönemde PKK, Kürt halkının anadilde eğitim gibi bazı haklı taleplerinin bir kısmını, kendi örgütsel talepleriyle katıştırarak hükümetle pazarlıklar yapmaktadır. Bu pazarlıklarda Devletin milli çıkarları ile PKK'nin örgütsel çıkarlarının, Kürt halkının İnsani ve İslami haklarından üstün görülmesi, öncelenmesi durumu ortaya çıkmıştır.Kürd halkının, meşru tüm haklarına kavuşmasının sağlanmasını, tüm milli ve örgütsel çıkarların üzerinde görüyoruz. PKK ve uzantılarının bir yandan devletle olan ki bizim de desteklediğimiz ateşkesi sürdürürken, öte taraftan Kürt halkına yönelik her türlü baskı, tehdit ve saldırılarına devam ediyor olması büyük bir çelişkidir. Silahların ve saldırıların sadece devletin silahlı güçlerine karşı kullanımının durdurulduğu, halka ve halkın temsilcisi olan kişi ve kurumlara karşı hiçbir ateşkesin olmadığı ortadadır. Devletin ilgili birimlerinin de halka yönelik bu saldırılara seyirci kalması derinlerde bazı kirli pazarlıkların yansıması olarak görülmektedir. Bugüne kadar ne PKK ne de türevlerinden Kürt halkına yönelik söz konusu kirli saldırılara karşı bir tepki gelmemesi, bu saldırılara son verme yönünde bir girişimde bulunulmaması,yürütülen süreçlerin devlet nezdinde bir karşılığı olsa da halkımız nezdinde bir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır. PKK, Kürt halkının hak mücadelesini kendi ideolojisine malzeme olarak kullanmadığını kanıtlamak istiyorsa ve bu konuda samimi ise Kürtlere yönelik saldırılara son vermelidir. Halkımız, yapılanları görüyor ve gelişmeleri takip ediyor, zamanı gelince devlet olsun, PKK olsun kendisine zulmedenlere gereken cevabı verecektir. PKK, halkımızın arasına fitne koymaktan ve Kürtler arası bir çatışma çıkarmaktan uzak durmalıdır. Kürtlerin barış içinde yaşaması için herkes ve her kesim gayret sarf etmelidir. Bu kesimin, Halkımızın en temel değeri olan İslam ile barışma ve benimseme adına yapacağı her türlü girişimi olumlu karşılar ve destek veririz. Tüm halkların gerçek özgürlüğü ve kurtuluşu İslam ile gerçekleşecektir. MUHBİRLEŞTİRME JİTEM`den sonra devletin emniyet teşkilatının bu kez de Hatay`ın İskenderun ilçesinde yürüttüğü muhbirleştirme faaliyetleri deşifre oldu. Bir tarafta devlet eliyle geçmişte yapılan zulüm ve haksızlıklarla hesaplaşma kaplumbağa hızında ilerlerken, diğer taraftan sistemin yeni sahipleri devlet kurumları üzerinden yeni kanunsuzluklara imza atıyor. İnancını yaşamak isteyen bazı mütedeyyin kişiler için değişen sadece sistemin el değiştirmesi oldu. Muhatap oldukları muamele özünde değişmedi. Emniyet içindeki hukuk dışı yapılar, bu cüret ve cesareti hükümetin sessizliğinden almaktadırlar. Son zamanlarda artarak ortaya çıkan bu türden olaylara karşı hükümetin tedbir almamakta ısrarcı davranması, bu faaliyetlerin arkasındaki iradenin hükümet olduğunun tescillenmesi anlamına gelecektir. İslami derneklere ve dindar insanlara yönelik olarak gerçekleştirilen özellikle son dönemde artış gösteren taşlı molotoflu ve bombalı saldırıların faillerini yakalamak yerine gençleri İslami derneklere gitmekten vazgeçirme çabası içine giren polisin, karanlık yüzünün deşifre edilmesi artık bir zorunluluktur. HAC İBADETİ VE KURBAN BAYRAMI Dünyanın dört bir tarafından milyonlarca Müslüman, hac farizasını eda etmek üzere mübarek topraklara akın etti. Bir yandan İslam coğrafyasının neredeyse tamamında zulüm, işgal, fitne ve savaşlar sürerken, öte yandan kutsal toprakların emanetini üstlenmiş rejimin, maddi manevi her türlü desteği ile İslam düşmanlarının yanında ve Müslümanların aleyhinde olması ciddi anlamda üzüntü vericidir. Diyanet İşleri Başkanı’nın haccın ruhunun azaldığına dair tespitleri yerindedir. Ancak Kâbe ve etrafı, Suudi Krallığı’nın egemenliği altında iken Müslümanların eksikliğini iliklerine kadar hissettiği vahdet ve izzet noktasındaki fonksiyonunu yerine getiremediği açıktır. Parti programımızda belirttiğimiz üzere “İslam dünyasının ortak değerleri olan Harameyn-i Şerifeynin, yani Mekke ve Medine’nin idaresinin özerk ya da tamamen bağımsız bir yapıya kavuşturulması gerekir. Oluşacak yapının idaresi de bütün dünya Müslümanlarından müteşekkil bir meclis tarafından yürütülmelidir. Bu değerlere yapılacak herhangi bir saldırı, tüm İslam ümmetine yapılmış gibi kabul edilerek müşterek savunma hattı oluşturulmalıdır.” Bu gerçekleştiği takdirde gerçek fonksiyonunu ifade edecek,İslam coğrafyasının ve Müslümanların özgürlüğü sağlanabilecektir. YAPILAMAYAN YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI Yeni anayasa konusunda uzlaşma sağlanamaması gerekçesiyle hükümet, üzerinde anlaşılan anayasa maddelerini meclisten geçirmeye yönelmiş görünmektedir. Muhalefet partileri ile bu konuda uzlaşma arayışına giren iktidar partisi ana muhalefet partisinden gereken desteği alacağa benziyor. Bunu en büyük seçim vaatlerinden olan yeni anayasa yapmak yerine eskiden olduğu gibi anayasada değişiklik yapmak suretiyle günü kurtarmaya dönük adımlar olarak değerlendiriyoruz. Mevcut anayasanın üzerine inşa edildiği ideoloji, devlet anlayışı ve örgütlenme biçiminin adaletsizliklerin temeli olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle mevcut anayasa lafzı ve ruhuyla tümüyle ortadan kaldırılmalıdır. Kısa süre önce başörtüsünün kamuda serbest bırakılması yönündeki hükümet tasarrufunu bile anayasaya aykırı diye mahkemeye taşıyan muhalefet zihniyetine de kaynaklık eden, mevcut anayasanın bizatihi kendisidir. Tam da bu nedenle Türkiye’nin acilen temel hak hürriyetler temelinde, toplumun inanç değerleriyle barışık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Anayasa hazırlık komisyonu, kendisini oluşturan partilerin siyasi çıkarları ve ideolojik yaklaşımlarından dolayı bugüne kadar böylesi bir ihtiyacı karşılayamadı. Önümüzdeki süreçte de karşılayamayacağı açıktır. Bu durum mecliste grubu bulunan siyasi partilerin ortak bir ayıbı olmakla beraber halkın temel değerlerine aykırı olmamak koşuluyla, partilerin üzerinde uzlaştığı maddeler bir an önce meclisten geçirilmelidir. Suya sabuna dokunmayan değişikliklerin "yeni anayasa" olmadığını, meclisteki partilerin yeni bir anayasa yapmaktan aciz olduklarını kamuoyu iyi bilmelidir. SURİYE SINIRINDA BAYRAMLAŞMA YOK Bu bayramda da, Türkiye vatandaşlarının Suriye'ye geçişine izin verilmeyeceği açıklandı. Ve çoğu Kürtler olmak üzere aralarına sınır örülmüş halklar, tel örgüler ardında bayramlaşma yapabildiler. Yüzyıla yakın bir süredir toprakları arasına suni sınırlar çizilen, insanları mayın tarlaları ve tel örgülerle birbirinden ayrılan bir halkın bayramlaşmasına bile müsaade edilmemesi, gayri insani bir anlayışın tezahürüdür. Günden güne eriyen, yok olan, yıkılan Suriye halkının içine düştüğü dramın sonlanması için çaba sarf edilmesi, maddi ve manevi her türlü insani desteğin sunulması beklenirken, bir yandan sınırlara duvar örülmeye kalkışılması, öte yandan halkın dost ve akrabaları ile bayramlaşmasına bile müsaade edilmemesi kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Nusaybin sınırına örülen duvarın, halkı mayınlardan koruma amaçlı olduğu yönündeki hükümet yetkililerinin açıklamalar ise ciddiyetten uzaktır. MISIR Kapatılma kararı ertelenen Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın resmen kapatılmasının ardından geçtiğimiz hafta Mısır'da 388 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Müslüman kardeşleri adeta yok etme girişimine dönüşen darbe ile işbaşına gelen yönetim, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi sözde yargılama sürecini de başlattı. Mısır’daki darbe sürecinin gündemden düşürülmemesi, bu konuda özellikle İslami sivil toplum kuruluşlarının desteğini artırması çağrımıza meydanların destek vermiş olması sevindiricidir. Geçtiğimiz hafta içerisinde Diyarbakır, İstanbul ve Malatya’da düzenlenen gösteri ve etkinliklerle Mısır halkına olan desteğin bir kez daha gösterilmiş olmasını önemsiyor ve destekliyoruz. IRAK VE AFGANİSTAN’DAKİ PATLAMALAR Irak ve Afganistan’da bayram namazı sonrası düzenlenen saldırılar sonucunda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Savaşın ve iç çatışmanın camilere ve ibadethanelere varana dek, zaman ve mekân tanımaksızın çirkin yüzünü gösterdiği bu dönem, İslam alemi ve insanlık adına büyük bir utançtır. Nedeni her ne olursa olsun, sivil halka hele hele ibadet mekânları hedef alınarak gerçekleştirilen saldırıları lanetliyoruz. Toprakları işgal edilen, kaynakları sömürülen, insanları arasına fitne tohumları ekilen Müslümanların İslami ve insani değerlerden uzaklaşması, kurtuluşu başka yerlerde araması içler acısı bir durumdur. Allah’tan Müslümanları bu zillet karanlığından kurtarıp vahdet ve izzet sahibi bir ümmet kılmasını,aralarındaki fitneyi ortadan kaldırıp, yeniden kardeşlik şuuruna erdirmesini diliyoruz.