K?sa k?sa:K?sa k?sa.qxd.qxd

advertisement
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
Stabil Angina Pektoris ve Tedavisi Tartışıldı
Doç.Dr. Ali Serdar FAK
Türk Kardiyoloji
Derneği tarafından bu yıl 14’üncüsü düzenlenen
Ulusal Uygulamalı Girişimsel
Kardiyoloji Toplantısı 7-10 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da
düzenlendi. Çok
sayıda yerli ve yabancı uzmanın
katıldığı toplantıda girişimsel kardiyoloji konusunda gündemdeki
konular ele alındı.
Toplantı kapsamında Servier İlaç A.Ş. tarafından düzenlenen
oturum başkanlığı TKD Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol ve
Prof.Dr. Erdoğan İlkay tarafından gerçekleştirilen ‘Stabil Angina Pektoris Tedavisinde Neredeyiz?’ konulu uydu sempozyumunda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Serdar Fak
“Stabil Angina Pektoris Tedavisinde Eksik Kalan Noktalar
Var mı?” ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Sinan Ertaş
ise,”Stabil Angina Pektoris Tedavisinde Kalp Hızı Kontrolü
ve Coralan” konulu sunumları gerçekleştirdiler.
Doç.Dr. Ali Serda Fak angina pektoris tedavisinde çok fazla
seçenek olmasına karşın, hasta gruplarının giderek arttığını
ve zorlaştığını söyledi. Kronik anginanın toplumda en sık
görülen hastalıklardan biri olduğunu belirten Doç. Dr. Fak,
“Hastalık bu kadar yaygınken ve tedavi için bu kadar çok
seçeneğimiz varken, hastalığı kolay bir şekilde tespit edebilmemiz lazım. Ama araştırmaların satır aralarına baktığımız
zaman halen tedavi alamayan hastalar olduğunu, birtakım
zorluklar olduğunu görüyoruz. Belki önümüzdeki yıllarda bu
sıkıntılı dönem daha da artacak. Çünkü yaşlı toplum artıyor
ve hasta profili değişiyor. Yaşlı topluma ek olarak, hastalarımızda kardiyak mortalite ve morbidite oranları da artıyor.
TEMMUZ 2007
ACTUAL
Birden fazla enfarktüs geçirmiş,
kalp yetmezliği,
diyabeti ve teknik komplikasyonları olan hastalar önümüzdeki yıllarda daha
da fazlalaşacak”
dedi.
60 yaşında kronik angina pektoris tespit edilmiş bir hastanın
80 yaşında aynı
hasta olmayacağını da sözlerine
Prof.Dr. Fatih Sinan ERTAŞ
ekleyen Doç.Dr.
Fak, yıllar geçtikçe hastalığa başka hastalıkların da eklendiğini ve tedavinin zorlaşmaya başladığının altını çizdi. Doç.
Dr. Fak sözlerini şöyle sürdürdü: “Kronik stabil angina toplumda en çok görülen hastalıklardan biri. Hastalık özellikle
40 yaşından sonra görülüyor ama 75 yaşından sonra giderek daha da artıyor. Hastalığın 75 yaşından sonra kadın ve
erkekte eşit göründüğünü biliyoruz. Hastalığın gerçekten
kararlı stabil angina olduğunu bilirsek, bu hastalığın mortalitesi çok yüksek değil.”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Sinan Ertaş ise, stabil
angina pektoris tedavisinde kalp hızı kontrolünü sağlamada
İvabradine’nin rolü hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Ertaş, etkinlik ve güvenlik çalışmalarına bakıldığı zaman, Ivabradine’nin miyokard kontraktilitesini, atriyoventriküler iletiyi,
ventriküler repolarizasyonu ve kan basıncını korurken, izole
olarak kalp hızı azalmasını sağlayan ilk ilaç olduğunu da
söyledi.
Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin yaptığı bir incelemeye göre, angina pektorisin 45-54 yaş arası erkeklerde yüzde 2 ile
5 arasında olduğu, 65-74 yaş arasındaki erkeklerde yüzde
11 ile 20 arasında saptandığını, aynı yaştaki kadınlarda ise
bu oranın daha düşük olduğunu belirterek “Görülüyor ki,
MEDICINE
73
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
angina kadınlara göre erkeklerde daha yüksektir” dedi.
Prof. Dr. Ertaş yüksek kalp hızını düşürmek, aksiyon potansiyeli repolarizasyonunun süresini uzatmak, maksimum diyastolik potansiyeli azaltmak, eşik potansiyelini daha pozitif
bir düzeye uzatmak ve diyastolik depolarizasyon eğilimini
azaltmak gerektiğini söyledi.
Bu doğrultuda Ivabradine’nin selektif ve spesifik kalp hızı
azaltıcı bir ilaç olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ertaş şöyle
konuştu: “Piyasaya çıkacak bir kardiyovasküler ilaç, semptomları gidermeli, yaşam kalitesini arttırmalı ve yaşam süresini uzatmalıdır. Bu nedenle ilacın etkinliğini, güvenirliğini test etmek ve mortalite ile morbiditesine bakmak durumundayız. Yapılan klinik çalışmalarda görülmüştür ki,
İvabradine piyasadaki diğer ilaçlardan daha etkin ve üstün
bir konumdadır. ” Dünyanın Yüzde 1’i Epilepsi Hastası
Türk Epilepsi İle Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Çiğdem
Özkara, tüm dünyada nüfusun yaklaşık yüzde 1’inin epilepsi hastası olduğunu söyledi.
4-10 Haziran Epilepsi Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada Prof. Dr. Özkara, halk arasında ‘sara hastalığı’ olarak bilinen epilepsinin, değişik nedenlerle beyin hücrelerinin normal olmayan elektriksel boşalması ile ortaya çıkan tekrarlayıcı, beyine ait kontrol dışı hareket bozuklukları olarak tanımlandığını dile getirdi.
Epilepsi hastalarının yaklaşık üçte ikisinde hastalığa neden
olacak bir faktör saptanmadığını belirten Prof. Dr. Özkara,
geriye kalan üçte birlik bölümde ise hastaların beyin dokusunda hasara yol açabilecek bir faktör yer aldığı vurguladı.
Epilepsinin her insanda ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu da anlatan Prof. Dr. Özkara ‘İnsan beyni epilepsi hastalığı oluşturma potansiyeline sahiptir. Yani her insanda yaşamın herhangi bir anında epilepsi nöbeti ortaya çıkabilir.
Beynimizi oluşturan ve birbirleriyle çok sıkı bir iletişim ve
uyum içinde çalışan hücreler yani nöronların uyumunu etkileyen her türlü neden epilepsi nöbetine yol açabilir” diye
konuştu.
Prof. Dr. Özkara, hastalığın tanısı konduktan sonra en
önemli noktanın hastanın düzenli kontrole gelmesi ve önerilen ilaçları düzenli kullanması olduğunu vurguladı. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların, hastaların yüzde 60
kadarını başarıyla kontrol ettiklerini dile getiren Prof. Dr.
Özkara, geriye kalan hastaların ilaçla tedaviye yanıt vermediğini söyledi.
Epilepsinin hastanın sağlığı kadar sosyal yaşamını da etkilediğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Özkara, şunları söyledi: “Bugün dünya nüfusunun yüzde 1’i epilepsi hastasıdır.
Epilepsi, hastanın sağlığı kadar sosyal yaşamını da etkileyen
bir hastalıktır. Birçok hastanın toplumdan uzaklaştığı, kendi
içine kapandığı, toplum tarafından kabul görmeme korkusu
yaşadığı açıktır. Ayrıca hastalar, evlilik, çocuk sahibi olma,
meslek edinme gibi bir çok sosyal konuda da sıkıntı çekmektedir. Toplumumuzun bu konudaki bilinçlenme düzeyindeki
artış ve farkındalık durumu, hastalığı ve hastalara yaklaşımın gelişmesini sağlayacaktır.” Crestor Aterosklerozun Progresyonunu Yavaşlatıyor
®
METEOR çalışması, koroner kalp hastalığı riski düşük (Framingham 10 yıllık riski <%10) olan kişilerde, Crestor (rosuvastatin) tedavisinin aterosklerozun progresyonunu yavaşlattığını ortaya koydu.
Çalışmanın sonuçlarına göre 40 mg rosuvastatin kullanan
hastalarda, plaseboya kıyasla aterosklerozun progresyon oranında anlamlı yavaşlama gözlemlendi. Başlangıca göre değerlendirildiği zaman, iki yıllık çalışma süresince 40 mg rosuvastatin kolunda önemli hiçbir progresyon gözlenmediği
74
ACTUAL
halde, aynı sürede plasebo kolunda başlangıca göre anlamlı
ölçüde progresyon görüldü.
Amerikan Kardiyoloji Akademisi’nin (ACC) 56.Yıllık
Bilimsel Oturumu’nda sunulan verilere göre, yerleşik aterosklerozu olmayan ve LDL kolesterol düzeyleri, ortalama
maksimum karotis intima-media kalınlığında 0,0014
mm/yıl progresyona maruz kaldıklarını göstermiştir.
(p<0.0001). Ayrıca 2 yıllık çalışma sırasında 40 mg rosuvastatinin iyi tolere edildiği bildirildi.
MEDICINE
TEMMUZ 2007
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
Çalışmanın bitmesiyle birlikte, aterosklerozun tüm spektrumunda rosuvastatin incelenmiş oldu. Buna göre, yerleşik
koroner arter hastalığı olan ve KKH olay riski yüksek olan
hastaların yeraldığı ASTEROİD’le başlayan bu süreç,
KKH riski düşük olan ve erken evre hastalığın görüldüğü
asemptomik kişilerde rosuvastatin tedavisinin değerlendirildiği METEOR çalışmasıyla devam etti.
Wake Forest Üniversitesi Tıp Fakültesi (WFSUM) Genel
Klinik Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı olan baş araştırmacı Dr. John R. Crouse, III, nispeten orta şiddette aterosklerozu olan kişilerde rosuvastatinle, hastalığın progresyonunu yavaşlatabildiklerini, hatta durdurabildikleri açıklayarak şunları söyledi: “Rosuvastatinin dislipidemi üzerindeki etkisinin, aterosklerozun progresyonu üzerinde faydalı bir
etkiye dönüştüğüne dair kanıtlar METEOR çalışmasıyla elde edilmiştir.”
METEOR (İntima Media Kalınlığı Üzerindeki Etkilerin
Ölçülmesi: Rosuvastatinin Değerlendirilmesi), kalınlaşmış
karotis arteri duvarıyla ortaya konan subklinik ateroskletorik
hastalığa ilişkin kanıtları bulunan ve koroner kalp hastalığı
riski düşük olan, 984 asemptomatik, hiperkolesterolemik
hastada, 24 ay süren, randomize, çift kör, plasebo kontrollü,
uluslararası bir çalışmadır. METEOR’da koratis arterindeki
12 bölgenin ortalama maksimum IMT’sindeki değişimi
ölçmek ve değerlendirmek için, B-mod ultrason görüntülemesi kullanılmış, karşılaştırılan bir plasebo kolunun çalışmaya dahil edilebilmesi için, statin tedavisi endikasyonu olmayan düşük riskli hastalar değerlendirilmiştir. MabThera Yaşam Uzatıyor
Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin düzenlediği toplantıda 7 yıllık takip sonuçları açıklanan çalışma; Mabthera
(rituximab) ile tedavi edilen her 100 agresif Non-Hodgkin
Lenfoma hastasından 18 tanesinin 7 yıldan daha uzun bir
süre yaşamını sürdürebildiğini ortaya koydu.
Rituximab ile tedavileri yapılmış olan agresif non-Hodgkin
lenfoma (NHL) hastalarının 7 yılı aşkın süredir devam eden takiplerinde, kanser hastaları açısından olumlu sonuçlar
elde edildi.Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin toplantısında açıklanan orijinal Faz III pivot çalışmalarının sonuçlarına göre; rituximab ile tedavisi yapılmış olan hastaların
yüzde 53’ünün 7 yıldan daha fazla bir süredir yaşamlarını
sürdürdükleri, buna karşılık tek başına kemoterapi ile tedavi
edilen hastaların sadece yüzde 35’inin halen hayatta olduğu
belirtildi. Buna göre; rituximab ile tedavi edilen her 100 agresif NHL hastasından 18 tanesinin, 7 yıldan daha uzun
bir süre yaşamını sürdürebildiği ortaya konuldu.
Ayrıca, yapılan analizlerde; rituximab tedavisi yapılmış
olan hastalarda tek başına kemoterapi tedavisi gören hastalara kıyasla daha fazla sayıda, hastalıkta ilerleme görülmek-
sizin sağkalım uzaması gözlendi. 5 yıldan uzun bir sürede
gözlenen bu durumun iyileşme anlamına geldiği düşünüldüğünde, rituximab ile birlikte uygulanan tedavinin tek başına uygulanan kemoterapiden daha başarılı olduğu ortaya
çıktı. Gözlenen bu faydaların hastaların yaşlarından ve hatta risk faktörlerinden bağımsız olduğu tespit edildi.
Çalışmaları yürüten uzmanlardan biri olan Centre Hospitalier Lyon-Sud’den Prof. Bertrand Coiffier, uzun dönemli
analizlerin, rituximab’ın kemoterapi ile birlikte kullanıldığında agresif lenfoma hastalarında görülen faydalarını açıkça gösterdiğini dile getirirken, alınan sonuçların uygulanan
tedaviye rituximab’ın ilave edilmesiyle her yaş grubunda
önemli faydalar doğurduğunu ve ileri yaştaki hastalara dahi
uygulanabildiğini belirtti.
Roche İlaç Birimi CEO’su William M. Burns ise “MabThera agresif NHL hastalarının yaşamlarını uzatmaya ve
onlara yeni bir yaşam sunmaya devam ediyor. GELA çalışmalarından yedi yıl sonra rituximab tedavisi uygulanan
hastaların yarısından fazlası halen hayattadır, bu da daha
binlerce hastaya umut ışığı olmaktadır” şeklinde konuştu. Epilepsili Çocuklar Resimleriyle Yarıştı
Dostoyevski, Lord Byron, Tchaikowsky ve Van Gogh gibi
ünlülerin hastalığı olan epilepsiye dikkat çekmek amacıyla,
Epilepsi İle Savaş Derneği’nin sanofi-aventis sponsorluğun-
TEMMUZ 2007
ACTUAL
da düzenlediği ‘Epilepsi ve Ben’ konulu çocuklar arası resim
yarışmasının sonuçları açıklandı. Epilepsi tanısı konmuş
çocukların, hastalığa, yakın çevrelerine ve dünyaya nasıl
MEDICINE
75
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
baktıklarını anlamak ve çocukların yaratıcılığını ortaya çıkarmayı amaçlayan yarışmada 611 yaş kategorisinde Bayram
Kocaöğüt, 12-16 yaş kategorisinde İrem Yel birinci seçilirken, Kazım Yasir Uyar‘a da jüri özel ödülü verildi.
Yarışmanın jürisini Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Prof. Dr.
Neşe Erdok, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Barış Baklan, İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Özkara, İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşin
Dervent ve Evin Sanat Galerisi’nden Evin İyem oluşturdu.
Yarışmada birinci olanlar
1.500 YTL, ikinciler 1.000
YTL ve üçüncüler 750 YTL
ödül aldılar.
Kronik ve nörolojik bir bozukluk olan epilepsi hastalığı daha
çok çocuk ve yaşlılar olmak üzere dünya nüfüsunun yüzde
1’inde görülüyor. Epilepsisi
olan insanlar yetenekleri, bilişsel işlevleri aksamadan çalışıp, üretebilmektedir. Epilepsi
hastaları modern tıbbın olanakları ile bilişsel işlevleri aksamadan günlük yaşantılarını devam
ettirebiliyorlar. Dostoyevski,
Lord Byron, Tchaikowsky, Van
Gogh ve De Chiro epilepsi hastası olduğu bilinen dünyaca ünlü sanatçılar arasında yer alıyor.
İlaçlar ve tedavi olanaklarının
hiç olmadığı dönemlerde yaşayan bu isimler, nöbetleri kontrol altında olmamasına karşın
geride ölümsüz şaheserler bıraktılar.
Epilepsi tanısı almış çocukların hastalıklarına, yakın
çevrelerine, dünyaya nasıl baktıklarını ve hayallerini anlatmalarının bir yolunun da resim olduğunu söyleyen Türk
Epilepsi ile Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Çiğdem
Özkara, bu amaçla Epilepsi ile
Savaş Derneği ve sanofi-aventis
olarak bu yarışmayı düzenlediklerini ifade etti. Toplam 7
tedavi alanında 4,4 milyar Euro’luk bir Araştırma-Geliştirme
bütçesi ile faaliyet gösteren
sanofi-aventis, epilepsinin de
içinde bulunduğu merkezi sinir
sistemi hastalıkları için onu
prekilinik, altısı faz I, üçü faz II,
ikisi faz II ve yedisi faz II aşamasında bulunan toplam 28
molekül geliştiriyor. Pfizer Onkoloji Portföyünü Geliştirmeye Devam Ediyor
Pfizer, Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin (ASCO) bu
yılki toplantısında onkoloji portföyündeki ilaçları ve araştırma- geliştirme aşamasındaki bileşikleri hakkında son verileri aktardı. Pfizer’in çeşitli aşamalardaki onkoloji çalışmalarında 46 adet bileşiği bulunuyor.
Pfizer, Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin (ASCO) yıllık toplantısında finansal analistlerle bir araya gelerek, geliştirilme sürecinde olan başlıca onkoloji bileşikleri hakkındaki
ilerlemeleri açıkladı. Toplantıda, halen Faz III aşamasında
76
ACTUAL
bulunan onkoloji bileşiklerinin yanı sıra, gelecek yıl Faz III
çalışmalarına geçilmesi beklenen onkoloji bileşikleri hakkında da bilgi verildi.
Pfizer, araştırma-geliştirme bütçesinin % 20’sinden fazlasını
immünoterapide aktif programlar, sinyal transdüksiyonu inhibisyonu ve anjiyogenez inhibisyonuyla onkoloji araştırmalarına yatırıyor. Geçtiğimiz beş yıl içinde Pfizer’in onkoloji alanındaki Ar-Ge projelerinin sayısı dört kat arttı. Bu
kapsamda; klinik faz öncesi geliştirme aşamasındaki yakla-
MEDICINE
TEMMUZ 2007
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
şık 30 programa ek olarak, faz I-III aşamasında 16 bileşik,
faz II aşamasında 4 bileşik ve faz III aşamasında da 3 bileşik bulunuyor.
Pfizer Global Araştırma - Geliştirme Başkan Yardımcısı Dr.
Charles Baum, “Onkoloji klinik programımızı geliştirirken,
net ve sürdürülebilir bir odakla çalışıyoruz. ASCO’daki bilimsel sunumların derinliği ve kapsamından da anlaşılacağı
gibi bu alanda kayda değer yol kat etmekteyiz” dedi.
Dr. Baum, çeşitli kanser tiplerine bağlı ölümlerin % 70’in-
den fazlasıyla ilgili faz III’ de ya da faz III’e yaklaşmış bileşikleri olduğunu; araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ruhsatlandırma başvurularına yakınlaştırdıklarını ve kanserli
hastaların bunlara daha yaygın olarak erişebilmesi için çalıştıklarını da sözlerine ekledi.
ASCO’da Pfizer’in Campto ve Aromasin gibi uzun süredir
bilinen onkoloji ilaçlarıyla ilgili kapsamlı veri sunumları da
yapıldı. Sutent ve Pfizer’in onkolojideki geniş ve derin yeni
ürün geliştirme programındaki dokuz bileşik için yeni veriler ele alındı. Mavi Dolmuşlar Cinsel Mutluluğun İzinde
için ne yapmak gerekir gibi bilgilerin yer aldığı broşürlerde
ayrıca “Erkek Cinsel Sağlığı
Değerlendirme Formu”da yer
alıyor.
Türk Androloji Derneği'nin,
Pfizer Türkiye'nin katkıları ile
hayata geçirdiği “Daha İyi Cinsel Yaşam, Daha Mutlu Bir
Hayat” bilinçlendirme kampanyası İstanbul'daki dolmuşları da sardı.
Pfizer Türkiye'nin katkılarıyla,
Türk Androloji Derneği tarafından düzenlenen “Daha İyi Cinsel Yaşam, Daha Mutlu Bir Hayat” bilinçlendirme kampanyası
hızla devam ediyor. Çiftlerin daha mutlu bir cinsel yaşama
sahip olmalarını, cinsel mutluluk için tabuların kırılmasını
ve çiftlerin sorunlarına çözüm araması için bilinç yaratılmasını amaçlayan kampanya kapsamında 0 212 267 49 49 numaralı danışma hattının ve‘www.cinselmutlulukonemli.
com’web sitesinin daha yaygın duyurulabilmesi için İstanbul'da pek çok dolmuş, kampanya görselleri ile giydirildi.
İstanbul'un Kadıköy - Bostancı, Kadıköy -Üsküdar, Taksim
- Bakırköy gibi birçok bölgesinde 3 ay boyunca dolaşacak
olan mavi dolmuşlar sertleşme sorununa çözüm aramak
amacıyla erkeklerin üroloğa gitmeleri için önemli rol oynuyor.
Kampanya
kapsamında
açılan
‘www.cinselmutlulukonemli.com’ web sitesi ve 0 212 267
49 49 danışma hattının duyurusunun da yapıldığı mavi dolmuşlarda, sertleşme sorunu ile ilgili bilgilendirici broşürler
de bulunuyor.
Sertleşme sorunu nedir, nasıl oluşur, belirtileri nelerdir, başka hangi hastalıkların habercisi olabilir, bu sorunu çözmek
TEMMUZ 2007
ACTUAL
Her bireyin hakkı olan cinsel
mutluluk için çiftlerin birbirleri
ile konuşmaları ve eğer problemleri varsa çözüm bulmak
için doktora danışmaları konusunda yönlendirme yapan
kampanya özellikle 40 yaş üzeri her 10 erkekten 7'sinde çeşitli derecelerde kendini gösteren Sertleşme Sorununa (ED– Erektil Disfonksiyon) dikkat
çekiyor. Ürolog gözetiminde etkili ve güvenilir bir şekilde
tedavisi mümkün olan Sertleşme Sorunu tatmin edici bir
cinsel performans için yeterli penis sertleşmesinin olmaması veya ilişki boyunca sertleşmenin sürdürülememesidir.
Türk Androloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Ateş Kadıoğlu,
ülkemizde sertleşme sorunu yaşayan 8 milyon erkek olmasına rağmen sadece her 10 hastadan 1'inin doktora başvurduğunu belirtirken, doktora başvuru oranının bu derecede
düşük olmasının başta gelen nedenlerini hastanın durumunun farkında olmaması, sorunu yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak görmesi ve doktoru ile rahatlıkla konuşabileceği, tedavi edilebilir bir durum olarak görmemesine bağlıyor.
Sertleşme sorununun kesinlikle “iktidarsızlık” olarak algılanmaması gerektiğini belirten Prof.Dr. Kadıoğlu, iktidarsızlık
teriminin cinsel isteksizlikten, kısırlığa ve ejakülasyon (boşalma) bozukluğuna kadar pek çok cinsel sorunu içeren bir
MEDICINE
77
Download