Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa Perindopril (Coversyl ®)'de Yeni Endikasyon: Koroner Arter Hastalýðý EUROPA çalýþmasýndan elde edilen sonuçlar ile Perindopril'in (Coversyl®), Koroner Arter Hastalýðýnda kullanýmý FDA tarafýndan onaylandý. ADE inhibitörü olan Perindopril esansiyel hipertansiyonda, konjestif kalp yetmezliðinde, serebrovasküler hastalýk hikayesi olan hastalarda tekrarlayan inmeden korunmada indapamid ile birlikte kombine olarak ve stabil koroner arter hastalýðý olan hastalarda konvansiyonel tedaviye ilave olarak kullanýldýðýnda kardiyak olaylarý azaltýr. Hipertansiyon tedavisinde günde 1 kez sabahlarý 4 mg (1 tablet) ve tedaviye alýnan cevaba göre, günlük tek seferde 8 mg'a çýkartýlabilir. Konjestif kalp yetmezliðinin tedavisinde baþlangýç dozu sabahlarý alýnmak üzere, 2 mg'dýr. Gerekli görülürse ve kan basýncý deðerleri müsait ise doz günde 4 mg'a yükseltilebilir. Stabil Koroner Arter Hastalýðýnda diðer koruyucu tedavilere ek olarak, günde bir kez 8 mg perindopril ile uzun süreli tedavi sonucunda primer sonlaným noktasýnda (kardiyovasküler mortalite, fatal olmayan miyokard enfarktüsü ve resüsite edilmiþ kardiyak arrest) anlamlý risk azalmasý gözlenmiþtir. Riskteki azalma, hastalarýn hipertansif veya diyabetik olup olmamalarýndan veya miyokard enfarktüsü öyküsünden baðýmsýz olarak tüm yaþ gruplarýnda görülmüþtür. Perindopril 8 mg'ýn Koroner Arter Hastalarýnda alýnmakta olan standart optimal tedaviye ek olarak kullanýma girmesi ile 70 milyonluk bir ülkede her 4 yýlda 50.000 olayýn önlenebileceðinin artýk mümkün olduðu, EUROPA çalýþmasý sonuçlarýnca öngörülmektedir. Kombine Aþý Uygulamalarý "Kombine DTBw ve MMR aþýlarý sýrasýyla 1950 ve 1970' lerden beri kullanýlmaktadýr. O zamandan beri enjeksiyon sayýsýný minimumda tutarken, daha fazla hastalýðý önlemek için yeni antijenler eklemekte dev bir ilerleme kaydedildi. DTB vakasýnda; rekombinan-DNA hepatit B yüzey antijeni ve/veya konjuge Hib PRP, çeþitli Tetra (DBTw/Hib veya DBTw-HepB) veya Penta (DBTw-HepB/Hib) aþýlarý elde etmek için eklendi. Çok da uzak olmayan bir gelecekte konjuge meningokokal polisakkaritlarin (AC) eklenmesi ile heptavalan bir aþý (DBTw-HepB/ Hib-MenAC) saðlanacak. Daniel KOHL Glaxo SmithKline, Rixensart, Belçika I. Ulusal Aþý Sempozyumu çerçevesinde 24 Eylül 2005 tarihinde Kombine Aþý Uygulamalarý konusunda bir mini konferans yapýldý. Glaxo SmithKline'dan Daniel KOHL, konferansta "Kombine Aþý Uygulamalarý" hakkýnda bilgi vererek þunlarý söyledi: EKÝM 2005 ACTUAL Paralel bir geliþme (DBTw kombine aþýlara), 1980'lerden sonra Bordetella pertusis antijenlerinin (farklý üreticilere baðlý olarak 1'den 5'e kadar) DBTa temelli kombinasyonlar üretmek için pürifiye edilmesinden ibaretti. Bugün optimal takvimlerin uygulanmasý þartýyla DBTa-HepB-IPV/Hib aþýlarýnýn 6 hastalýða karþý korunmada kullanýlmasý giderek artmaktadýr. MEDICINE 79 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa Ýki üretici firmanýn 15 yýldan uzun süren geliþtirme çalýþmalarý sonunda (4 canlý attenue aþý sujlarý arasýndaki interferensin üstesinden gelmek için) yakýn zamanda kullanýma hazýr olacak MMRV (kýzamýk, kabakulak, kýzamýkçýk, suçiçeði) aþýsýnýn da oldukça iyi endikasyonlarý var. Kombine aþýlarýn; ulusal aþý programlarýna dahil olmasý, global bir temelde tahmin yürütülmesini, ulusal aþý takvimlerinin lokal hastalýklara ve maliyet etkinlik koþullarýna göre uyarlanmasýný, güncel aþýlama kadar tüm düzeylerde uygun soðuk zincir yönetimini, tasarruflarýn ve monitörize edici aletlerin ve tekniðin harcanmasýný gerektirir. Bunlar sadece "servis içi" (rutin veya kitle aþýlama programlarý sýrasýnda) deðil, ayrýca "servis öncesi" (hemþireler, aile hekimleri, pediatristler ve lojistik görevlileri için akademik veya araþtýrma enstitülerinde) de düþünülmelidir. Bu sýrasýyla çeþitli ülkelerde yöntemlerin düzenli olarak yenilenmesini gerektirir". Türkiye'de Saðlýk/Ýlaç Harcamalarý ve Ýlaç Geri Ödeme Politikasý Çalýþmasýnýn Sonuçlarý Açýklandý Saðlýkta Umut Vakfý (SUVAK) tarafýndan yürütülen "Türkiye'de Saðlýk/Ýlaç Harcamalarý ve Ýlaç Geri Ödeme Politikasý" konulu uluslararasý çalýþma raporunun sonuçlarý 23 Eylül 2005 tarihinde Ankara Hilton Oteli'nde düzenlenen bir toplantý ile açýklandý. Ulusal ve uluslararasý uzmanlar tarafýndan yürütülen araþtýrmanýn Baþ Teknik Koordinatörlüðünü Pennsylvania Üniversitesi'nden Prof.Dr. Patricia Danzon yürüttü. Çalýþmanýn "Türkiye'de Saðlýk/Ýlaç Harcamalarý ve Uluslararasý Karþýlaþtýrmalar" bölümü Harvard Üniversitesi'nden Doç.Dr. Yuanli Liu tarafýndan, "Türkiye'de Ýlaç Finansman Politikasý: Tespitler ve Öneriler" kýsmý ise London School of Economics' ten Doç.Dr. Panos Kanavos tarafýndan hazýrlandý. Çalýþmalara Hacettepe Üniversitesi'nden Prof.Dr. Ýsmail Üstel, Doç.Dr. Yusuf Çelik, Dr. Bayram ÞAHÝN ve London School of Economics'ten Dr. Joan Costa-Font da katýldý. Çalýþma raporunun sonuçlarýnýn açýklanmasý için gerçekleþtirilen toplantýnýn açýlýþ konuþmasýný yapan Saðlýkta Umut Vakfý (SUVAK) Yönetim Kurulu Baþkaný Prof.Dr. Murat TUNCER, Türk toplumunun saðlýk statüsünü yükseltmenin saðlýk sisteminin baþlýca hedefi olduðunu belirterek, "Saðlýkta Dönüþüm Programý'nýn, amaçlanan hedeflerine ulaþýlmasý, halkýmýzýn uzun zamandýr özlemini duyduðu 80 ACTUAL yaygýn ve kaliteli saðlýk hizmetine kavuþmasý açýsýndan önem taþýmaktadýr. Tüm paydaþlarýn bu sürece yapýcý bir diyalog ve bilimsel çalýþmalarla katkýda bulunmasýnýn gerekliliði açýktýr. Bu konuda sivil toplum kuruluþlarýna da önemli roller düþmektedir. Bu çerçevede; Saðlýkta Umut Vakfý (SUVAK) olarak "Türkiye'de Saðlýk/Ýlaç Harcamalarý ve Ýlaç Geri Ödeme Politikasý" konusunda ulusal ve uluslararasý uzmanlarýn yürüttüðü kapsamlý bir çalýþma gerçekleþtirmiþ bulunmaktayýz. Bu çalýþmanýn ilgili politikalara iliþkin tartýþmalara ýþýk tutacaðýný umuyoruz" dedi. Toplantýya katýlan Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Murat Baþesgioðlu da, "Gerçekten sosyal güvenlik sisteminin ihtiyaç duyduðu bir alanda hem yerli, hem de yabancý uzmanlarýn çok titiz bir çalýþma ile ortaya koymuþ olduklarý bu rapor, baþta bizim bakanlýðýmýz olmak üzere tüm hükümetimizin karar verme aþamasýnda elimizde önemli bir döküman olacaktýr" dedi. Türkiye'de saðlýk ve ilaç harcamalarýna yönelik yürütülen politikalar hakkýnda bilgi veren ve dünyada saðlýk harcamalarýnýn devamlý artýþ eðilimi gösterdiðini belirten BAÞESGÝOÐLU, sözlerine þöyle devam etti: "Türkiye olarak toplam saðlýk harcamalarýna ayýrdýðýmýz pay, gayrisafi milli hasýlanýn yaklaþýk yüzde 7'sini buluyor. Bu günkü ulusal saðlýk hesaplarýna göre, bunun parasal ifadesi MEDICINE EKÝM 2005 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa 11 milyar dolarý aþan bir rakam. Kiþi baþý saðlýk harcamasý kriterlerine ve kiþi baþýna düþen ilaç harcamasýna bakýldýðý zaman diðer ülkelerle kýyasladýðýmýzda belki bu rakam az görünebilir. Ama toplamda ülke olarak saðlýk harcamalarýna ayýrdýðýmýz paya baktýðýmýz zaman, bizim gibi geliþmekte olan ülkeler açýsýndan bu miktarýn az olmadýðýný görüyoruz. Biz saðlýða kavuþturma konusunda yapýlacak her türlü harcamayý sonuna kadar ödemeye hazýrýz. Ama hastanýn saðlýðýna yönelik olmayan birtakým harici sebeplerle gider artýrýcý harcamalara karþýyýz. Gereksiz harcamalarýn Türk ekonomisine getirdiði yükü hesap etmeliyiz. Burada harcanan para ülke içinde de kalmýyor. Saðlýk alanýnda temin edilip, kullanýlan bir çok malzeme ithal edilerek ülkemize geliyor. Yani bu durum kaynaklarýmýzýn büyük ölçüde yurtdýþýna transferi demektir. Önümüzdeki süreçte özellikle genel saðlýk sigortasý uygulamasýna geçmemizle birlikte, kamu gerek ilaçta gerekse diðer saðlýk harcamalarýnda bir bütün olarak hareket edecek. Bu projeye yaklaþýyoruz, hazýrlanan bütçe uygulama talimatý, geriye pirim ödeme faaliyetleri konusunda Emekli Sandýðý, Bað-Kur ve SSK aþaðý yukarý ayný standarda getirilmeye çalýþýlýyor. Bunlarý ayný standarda getirmenin de bir maliyeti var. 800 milyon dolarla 1.5 milyar dolar arasýnda bir ilave maliyetin gelmesi söz konusu. Bunu biraz daha açýk ifade etmek gerekirse, Bað-Kur ile Emekli Sandýðý geri ödeme politikalarýna SSK'yý dahil ettiðimiz zaman mutlaka arada bir maliyet farký olmasý kaçýnýlmaz. Maalesef ilaç harcamalarýmýz da toplam saðlýk harcamalarý içerisinde önemli bir yer tutuyor. Türkiye'de kamu olarak ilaca 9 katrilyon lira civarýnda bir kaynak ayýrýyoruz. Türkiye'nin ilaç konusunda yaklaþýk 6.5-7 milyar dolarlýk bir pazar potansiyeli var. Ve toplam saðlýk harcamalarý içerisinde ilaç harcamamýz yaklaþýk %40'lar civarýnda. Tedaviyle ilgili hizmetlere daha fazla kaynak aktarmamýz gerekirken, ülkedeki ilaç harcamalarý çok fazla. Bunu makul seviyelere düþürmemiz lazým. En önemli noktalardan bir tanesi ilaç tüketim profilimiz son derece negatif. Ülkemizde ilaç tüketiminde birinci sýrada antibiyotikler var. Bir ülke birinci sýrada antibiyotik, ikinci sýrada en aðýr aðrý kesicileri tüketiyorsa, bunun gerçekten toplanmasý gerekir. Toplum saðlýðý açýsýndan belki de en son kullanýlabilecek, mermideki son kurþun olan antibiyotiði en yüksek seviyede, birinci sýrada tüketmenin sorgulamasýný hem karar mercileri olarak hem de bu piyasanýn aktörleri olarak yapmak zorundayýz. Türkiye bu ilaç tüketim profilini deðiþtirmek zorundadýr". Yaþlýlarda ve Risk Gruplarýndaki Kiþilerde Pnömokok Aþýlamasýnýn Etkisi rihleri arasýnda düzenlenen ve Türkiye'de aþý ile ilgili mevcut sorunlarýn, geliþmelerin tartýþýldýðý I. Ulusal Aþý sempozyumu kapsamýnda gerçekleþtirilen bir mini konferansta, Sanofi Pasteur Týbbi Direktörü Sabin Arnoux da yaþlýlarda ve risk gruplarýndaki kiþilerde pnömokok aþýlamasýnýn etkisi konusunda bilgi verdi. Sabin ARNOUX Sanofi Pasteur - Fransa Saðlýk Bakanlýðý Temel Saðlýk Hizmetleri ve Enfeksiyon Hastalýklarý Derneði'nin iþbirliði ile 22-25 Eylül 2005 ta- EKÝM 2005 ACTUAL Pnömokoklarýn diyabetik kiþilerde komplikasyonlarýn ve ayný zamanda hastaneye kabul ediliþin sebebi olduðunu belirten Arnoux, "Amerika'daki dernek hem flu hem pnömokok aþýlamasýnýn diyabetik hastalara yapýlmasýný önermiþ durumdadýr. Ayrýca, aþýlamanýn klinik faydalarý haricinde maliyet etkinliði üzerinde de durmak gerekir. Batý Avrupa'da ve Amerika Birleþik Devletleri'nde bu konuda yapýlmýþ bir çok çalýþma vardýr. Yapýlan bu çalýþmalarla aþýlamanýn pnömoni ya da diðer invaziv hastalýklarý önleyerek etkili olduðu ortaya konulmuþtur" dedi. MEDICINE 81 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa Dünya Saðlýk Örgütü ve çeþitli ülkelerin pnömokok aþýlamasýnýn popülasyonun bazý gruplarýna yapýlmasý gerektiðini önerdiklerini ifade eden Sabin Arnoux, risk altýndaki kiþilerin özellikle yaþlýlar olarak belirtildiðini kaydetti ve þu anda birçok ülkenin kýsmen ya da tamamen bu tavsiyeye uyduðunu, Avrupa'da en fazla bu aþýlamayý yapan ülkenin Belçika olduðunu, özellikle saðlýk harcamalarý açýsýndan pnömokok aþýsýnýn düzeyine bakýldýðý zaman ise, Amerika Birleþik Devletleri'nin bu tür aþýlamayý en fazla yapan ülke olarak öne çýktýðýný söyledi. Arnoux, pnömokok aþýsýnýn öncelikli olarak yaþlýlara yapýlmasý gerektiðinin altýný çizdi ve "Yaþlýlar, hastaneye veya doktorlarýna gittiklerinde aþýlanabilirler. Hastaneden taburcu edilirken bu çok önemlidir. HIV enfeksiyonunda da HIV serum pozitivitesinin tanýsýnýn konulmasýndan itibaren aþýnýn yapýlmasý gerekir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, elimizdeki veriler pnömokokal hastalýklarýn geliþmiþ ve geliþmekte olan dünyada gerçekten olumsuz anlamda büyük bir etkisinin olduðunu gösteriyor. Dolayýsýyla hastalýklarý önleyebilmek için aþýlama en iyi çözüm olarak karþýmýza çýkýyor" dedi. Demir Þelasyon Tedavisinde Son Yenilikler yolu olduðunu belirtti. Deferasirox (ICL670) 700'ü aþkýn bileþik arasýndan seçilmiþ günde bir kez oral kullanýlan yeni bir demir þelatörüdür diyen Dr. Cappellini, demir þelasyon tedavisindeki son ilerlemeler için þunlarý söyledi: Maria Domenica CAPPELLÝNÝ, MD Ýtalya Milan Üniversitesi Konjenital Anemi Merkezi 28 Eylül-2 Ekim 2005 tarihleri arasýnda Ýstanbul'da toplanan 30.Dünya Hematoloji Kongresi kapsamýnda düzenlenen "Demir Þelasyon Tedavisi" konulu toplantýda Ýtalya Milan Üniverisitesi'nden Konjenital Anemi Merkezi Ýç Hastalýklarý Profesörü Dr. Maria Domenica Cappellini "Demir Þelasyon Tedavisinde Son Yenilikler" baþlýklý bir sunum gerçekleþtirdi. "Genel olarak transfüzyona baðlý anemisi ve özellikle de talasemisi olan hastalarda tekrarlayan düzenli transfüzyonlardan kaynaklanan aþýrý demir fizyolojik olarak vücuttan atýlamaz, sonuçta karaciðer, kalp ve diðer endokrin organlarda demir birikimi ve sonra da diyabet, karaciðer ve kalp disfonksiyonu ve nihayet erken ölüm gibi bir dizi klinik problemle sonuçlanacak olan kronik demir yüküne yol açar "diyen Dr.Maria Domenica Cappellini , demir þelasyon tedavisinin bu hastalarda aþýrý demir yükünü tedavi etmenin tek 82 ACTUAL "Deferasirox her bir demir atomuyla kararlý bir kompleks oluþturabilmek için iki moleküle ihtiyaç gösteren üçlü baðlanma noktalý bir demir þelatörüdür. Dolaþýmdan klirensi düþük olduðundan (T1/2 12-16 s) günde tek bir oral uygulama yapýlabilir. In vitro ve in vivo modellerde tolerabilitesi iyi, doku demirini uzaklaþtýrma ve demir atýlýmýný kolaylaþtýrma kapasitesi yüksek bulunmuþtur. Deferasirox (ICL 670) global klinik çalýþma programý, deneysel bir demir þelatörü için þimdiye kadar yapýlmýþ en büyük prospektif çalýþma olmuþtur. Faz I,II ve III çalýþmalar 2004 sonunda tamamlanmýþ ve bunu takiben Nisan 2005'de saðlýk yetkililerine gönderilmiþtir. Deferasirox, FDA de dahil birçok yasal merci tarafýndan "hýzlý onay" statüsünde deðerlendirilmiþtir. Bu baþarýlý Faz I ve II çalýþmalarýn ardýndan, Deferasirox'un etkinlik ve güvenliðini kanýtlamak amacýyla, yetiþkin ve pediatrik beta-talasemi hastalarýný içine alan geniþ bir Faz III çalýþmasý yapýlmýþtýr .Bu, transfüzyona baðlý hemosiderozisi olup en genci 2 yaþýnda olan 586 hastanýn katýldýðý, 61 çalýþma merkezi ve 12 ülkede gerçekleþtirilen açýk etiketli, çok merkezli, randomize (Deferasirox ile DFO arasýnda) bir çalýþma olmuþtur. Baþlangýçtaki karaciðer demir içeriði (LIC) (23, >3-7, >7-14 ve >14 mg Fe(g dw) esas alýnarak, hastalar günde tek doz, sýrasýyla 5, 10, 20 ya da 30 mg/kg/gün oral Deferasirox ya da haftada 5 gün 20-60 mg/kg/gün dozlarýnda ciltaltý DFO almak üzere randomize edilmiþlerdir. Bu MEDICINE EKÝM 2005 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa çalýþmada, 1 yýl boyunca günde tek doz oral Deferasirox uygulanmasý, DFO'ya benzer biçimde LIC'de klinikle uyumlu ve istatistiksel açýdan anlam taþýyan bir azalma saðlamýþtýr. Deferasirox'un LIC (karaciðer demir konsantrasyonu) üzerindeki etkisi doza baðýmlý olmuþtur: 20 ve 30 mg/ kg/gün'lük dozlar kararlý ya da azalan LIC düzeyleri saðlarken, 5 ve 10 mg/kg/gün'lük dozlar bu yüksek oranda transfüzyon gören grupta negatif bir demir dengesi saðlamak ya da sürdürmek için çok yetersiz olmuþtur. Doza baðýmlý olan bu yanýt, tedavinin hastanýn spesifik gereksinimlerine göre biçimlendirile- bilmesine olanak tanýmaktadýr. Deferasirox gerek eriþkinler, gerekse çocuklarda genel olarak iyi tolere edilmiþtir. Hastalarýn yalnýzca %3'ü Advers etkilere baðlý olarak çalýþmadan ayrýlmýþtýr. Geliþim programý boyunca ilaca baðlý agranülositoz, nötropeni ya da artralji gözlenmemiþtir. Bugüne dek Deferasirox (ICL670) ile ilgili mevcut veriler genel olarak bu ilacýn sürekli kan transfüzyonlarý yapýlan hastalardaki kronik demir yüklenmesinin tedavisinde etkin, iyi tolere edilebilir, kullanýmý kolay ve günde tek doz kullanýlabilen bir oral demir þelatörü olduðunu desteklemektedirler." Novartis Onkoloji, Avon Vakfý "Meme Kanseri Ýle Mücadele Yürüyüþleri"nin Global Sponsoru Oldu Novartis Onkoloji, Avon Vakfý tarafýndan tüm dünyada yaklaþýk 40 ülkede organize edilen Meme Kanseri ile Mücadele Yürüyüþleri'nin global sponsoru olduðunu duyurdu. Avon Vakfý, bugüne deðin tüm dünyada meme kanseri için 350,000,000 dolarýn üzerinde baðýþ toplanmasýný saðlamýþ ve bu fonu meme kanseriyle mücadeleyi hedefleyen bilimsel çalýþmalara destek vermek için kullanmýþtýr. Novartis Onkoloji, kendini meme kanseri tedavileri ve nüks riskinin azaltýlmasý üzerine araþtýrma yapmaya adamýþ, hasta eðitimi ve desteðine yýllarýný vermiþ bir kuruluþ olarak, meme kanserine karþý mücadelede bu uluslararasý inisiyatifin global bir sponsoru olmaktan gurur duyduðunu belirtti. 2005 Meme Kanseri ile Mücadele Aktiviteleri'ne katýlan 35'den fazla ülkede yürüyüþler, moda gösterileri, geçit törenleri, balon býrakma aktiviteleri, akþam yemekleri, basýn konferanslarý, araþtýrma sempozyumu gibi çok sayýda farklý aktivite planlandý. Tüm bu aktivitelerin amacý, kadýnlarý meme kanseri hakkýnda bilgilenmeleri için cesaretlendirmek ve meme kanserinden kurtulanlarýn cesaretini kutlamak. Global Kurdele Turu da, meme kanserinden kurtulan kadýnlar arasýndaki global baðý simgelemek için pembe bir kurdelenin týpký olimpiyat ateþi gibi, meme kanserine karþý savaþ vermiþ kadýnlar arasýndan ülkelerini temsil etmek üzere özel olarak seçilmiþ temsilciler tarafýndan elden ele aktarýlacak. Novartis Onkoloji, 23 Ekim Pazar günü saat 12:00'de Ýstanbul Beþiktaþ Barbaros Parký'nda baþlayacak Avon Meme Kanseri ile Mücadele Yürüyüþü'nde Global Kurdele Turu Töreni'ne meme kanseriyle mücadele eden hekimlerin bu yürüþe katýlarak, meme kanseri konusunda toplum bilincinin yükseltilmesine yönelik bu global projeye destek vermeye çaðýrdý. Bu aktiviteler ile meme kanserine iliþkin farkýndalýðý arttýrmak, kadýnlarýn meme kanseri hakkýndaki en yeni týbbi bilgilere eriþimini saðlamak ve halihazýrda meme kanseriyle savaþan kadýnlarýn desteklenmesi amaçlanýyor. Miyelom Günleri III. Hasta Semineri Gerçekleþtirildi Üçüncüsü gerçekleþtirilen Miyelom Günleri kapsamýndaki Hasta Semineri, Türk Hematoloji Derneði ve Uluslararasý Miyelom Vakfý tarafýndan, THD MMAK'si baþkaný ve Ankara Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalý Öðretim Üyesi Prof. Dr. Meral Beksaç ve IMF Uluslararasý Miyelom Derneði Baþkaný Susie Novis baþkanlýðýnda düzenledi. Top- 84 ACTUAL lantý, Türkiye'nin çeþitli bölgelerinden Ýstanbul'a gelen Multipl Miyelom hastalarýný hastalýklarý konusunda bilgilendirmek amacýyla gerçekleþtirildi. Seminere dünyada bu alanda söz sahibi olan Mayo Týp Fakültesi öðretim üyesi Prof. Dr. Bryan Durie, Cedars-Sýnai Kanser Merkezi öðretim üyesi Prof. Dr. Robert Kyle, Charite Üniversitesi On- MEDICINE EKÝM 2005 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa koloji & Hematoloji Kliniði öðretim üyesi ünlü Türk bilim adamý Prof. Dr. Orhan Sezer ve Türkiye'den önemli konuþmacýlar katýldý. Seminer günü düzenlenen basýn toplantýsýnda uzmanlar multipl miyelom konusunda bilgi verdi. Plazma hücrelerinin kontrolsüz çoðalmasý sonucu kemik iliði tümörü miyelom, bu tümörün kemiklerde yaygýn olarak bulunmasý ile oluþan hastalýðýn multipl miyelom olarak tanýmlandýðýný belirten uzmanlar, bu hastalýðýn genellikle ileri yaþlarda (60-70' li yaþlarda) görüldüðünü ancak son yýllarda ülkemizde giderek genç kiþilerde görülmeye baþlandýðýný söylediler. Her yýl 100 binde 4-5 kiþinin bu hastalýða yakalandýðýný belirten uzmanlar, hastalýðýn en önemli belirtilerinin þiddetli kemik aðrýlarý, kemiklerde kýrýklar ya da þiþlik, halsizlik ve yorgunluk, kanda kalsiyumun artmasý sonucu iþtahsýzlýk, sýk idrara çýkma ve kabýzlýk olduðunu, hastalýðýn nedeninin ise henüz bilinmediðini söylediler. Tedavide kemoterapi, kemiklere yönelik lokal radyoterapi, biyolojik tedavi ve uygun hastalarda kök hücre nakli gibi yöntemlerden yararlandýklarýný ifade eden uzmanlar, kemik güçlendirici ilaçlar ve kansýzlýðýn giderilmesi gibi destekleyici tedavinin de hastalarýn yalnýz yaþam sürelerini deðil, yaþam kalitelerini de artýrmasý nedeni ile önemli olduðuna dikkat çekti. “Miyelomanýn nedenleri, genetiði, semptomlarý ve sonuçlarý etkileyen faktörler, miyelomada taný ve tedavi yaklaþýmlarý, miyelomada infeksiyonlar, miyelomada kansýzlýk, miyelomada koagülasyon ve tromboz sorunlarý, taný ve izlemde imminolojik laboratuar parametrelerinin deðeri, miyelomda görüntüleme yöntemleri, kemik hastalýðýna yaklaþým ve cerrahi tedavisi, miyelomada renal problemler, ilaç tedavisi, yeni tedavi metodlarý konusunda yapýlan klinik çalýþmalar, miyelomada aþýlama” seminerdeki konu baþlýklarýndan bazýlarýydý. Tümöre Özel Kanser Tedavisi Geliyor Dünyada 6 araþtýrma merkezinde çalýþmalarýný sürdüren Roche AR-GE'nin Dünya Baþkaný Prof.Dr. Jonathan Knowles, kanser tedavisine ýþýk tutacak gen çipini kamuoyuna tanýttý. Gen çipi sayesinde tümöre uygun kanser tedavisi baþlatýlacak ve kiþiye özel kanser tedavisi uygulanacak. Gelecekte her 3 kiþiden 1'inin kanser olacaðýný öne süren Prof.Dr. Knowles, halen fareler üzerinde denedikleri ve olumlu sonuçlar aldýklarý hap þeklindeki bir molekülün, kanserli hücreleri küçülterek yok ettiðini söyledi. Ancak bu molekülün yalnýzca P53 geni normal olan kiþilere verilebileceðini belirten Prof. Dr. Knowles, bu molekülün önümüzdeki yýl insanlar üzerinde denenmeye baþlanacaðýný açýkladý. Roche olarak kansere çok önem verdiklerini belirten Prof. Knowles, 4 merkezin bu konuyu inceledeðini ve geçen yýl AR-GE harcamalarýnýn 5 milyar Ýsviçre Frangý olduðunu EKÝM 2005 ACTUAL söyledi. Bu yatýrýmlarýn yarýsýnýn ilaç, diðer yarýsýnýn ise diagnostik alanda yapýldýðýný belirten Prof.Dr. Knowles, çalýþmalarýna ilk kez 7 yýl önce baþladýklarýný ve bu sürede birçok geliþme kaydettiklerini sözlerine ekledi. Bugünkü rakamlara göre gelecekte her 3 kiþiden birinin kansere yakalanma riskinin çok yüksek olduðuna dikkat çeken Knowles, yaptýklarý araþtýrmalar doðrultusunda mekanizmalarý da test ettiklerini belirterek kanserin tedavi edilebilmesi için bunun çok önemli olduðunu vurguladý. Ýlaçlarýn etkinliðinin artýrýlmasýnýn tedavide çok önemli bir aþama olduðunun altýný çizerek "Yeni ve önemli mekanizmalarý test ediyoruz. Böylece yeni tür kanserlere karþý birtakým ilaçlar geliþtirdik. Umuyorum ki yýllar içinde yeni tedavileri sunacaðýz" dedi. Prof.Dr. Knowles, sözlerine þöyle devam etti: "Kanser tedavisinde Roche olarak lider konumdayýz. Kansere yönelik 5 ilacýmýz var. Bu ilaçlarýn her biri anlamlý ve önemli oranda hastalarýn saðkalýmýný uzatýyor. Hatta MEDICINE 85 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa bazý ilaçlarýmýz tümör alýndýktan sonra hastalarýn belli bir süre kansersiz yaþamalarýný saðlýyor. Bu kanser tedavisinde oldukça önemli bir geliþme". Moleküler diagnostik araþtýrmalarýn kanser tedavisindeki önemine dikkat çeken Knowles, "Yýllardýr doktorlar doðru hastaya doðru ilacý vermek için çalýþýyorlar ancak günümüzde yapýlan araþtýrmalar soncunda hastalýðýn moleküler yapýsýný daha iyi anlayabiliyoruz. Bunun sonucunda kiþiye yönelik tedavi önerebiliyoruz. Kanserli hücrelerin fonksiyonlarýný gösteren gen çipi var. Bu çip hekimlere ne tür bir tedavi uygulayacaklarý konusunda yardýmcý oluyor. P53 bütün hücrelerdeki çok önemli bir protein. P53, hücrelerin deðiþime uðramasýný önlüyor. P53 insan tümörlerinin Prof.Dr. Jonathan KNOWLES Roche Ar&Ge Dünya Baþkaný yüzde 50'sinde mutasyona uðruyor ve böylece kanser geliþiyor. Onun için biz bir test geliþtirdik. P53 genindeki deðiþiklikleri tespit ediyoruz ve dolayýsýyla kanserin nerelerde geliþeceðini belirliyoruz. P53'ü normal olanlarda yoðun bir tedaviye gerek yok, P53 geni büyük oranda mutasyona uðrayanlara daha yoðun bir tedavi uyguluyoruz" dedi. Bu testin 2006 yýlýnda dünyanýn her tarafýnda uygulanmaya baþlamasýný hedeflediklerini belirten Knowles, "Moleküler diagnostik çalýþmalar sayesinde hastalýðýn prognozunu ve buna baðlý olarak en uygun tedaviyi tespit edebiliyoruz. Gelecekte ilaçla diagnostiðin bir arada kullanýlmasý çok önemli olacak. Çünkü doðru ilacýn doðru hastaya verilmesi maliyet açýsýndan da fayda saðlayacak" dedi. Saðlýklý Kilo Saðlýklý Beden, Kalbiniz Ýçin Dans Edin! sorluðunda ve O.K.O. Müzik katkýlarýyla düzenlendi. Dünya Kalp Günü etkinlikleri çerçevesinde Beþiktaþ Barbaros Meydaný'nda Özdener Koyutürk Orkestrasý eþliðinde yabancý dansçýlar Tango gösterisi sundular. Türk Kalp Vakfý'nýn mobil araçlarýnda ücretsiz olarak yapýlan þeker, kalp saðlýðý ve kolesterol taramalarý da Dünya Kalp Günü etkinlikleri arasýnda yer aldý. Dünya Kalp Günü etkinliklerinin altýncýsý Dünya Kalp Federasyonu tarafýndan tüm dünya ile birlikte bu yýl Türkiye' de de gerçekleþtirildi. Dünya Kalp Günü kapsamýnda "Saðlýklý kilo saðlýklý beden, kalbiniz için dans edin!" sloganý ile 25 Eylül Pazar günü Ýstanbul'da çeþitli etkinlikler düzenlendi. Kalp ve damar hastalýklarýný önlemek ve risk faktörlerini azaltmak için kamuoyunun bilinçlendirilmesine katkýda bulunmak amacýyla düzenlenen etkinlikler, bu yýl Türk Kalp Vakfý ve Beþiktaþ Belediyesi iþbirliði ile Bayer A.Þ'nin spon- 86 ACTUAL Etkinlik öncesinde düzenlenen basýn toplantýsýnda Beþiktaþ Belediye Baþkaný Ýsmail Ünal, ülkemizde kalp damar hastalýklarýnýn yüzde 38'lik bir oranla ölüm nedenleri arasýnda ilk sýrada yer aldýðýna dikkat çekerek, "kalp damar hastalýklarý geliþmiþ ülkelerde halen en önemli ölüm sebepleri arasýnda yer alýyor. Geliþmekte olan ülkelerde de bu oran hýzlý bir yükseliþ içinde. Kalp damar hastalýklarý yaþam kalitesini de olumsuz etkiliyor. Bununla birlikte kalp damar hastalýklarý önlenebilecek sebeplere dayanýyor. Toplumun hastalýk risklerine karþý bilinçlendirilmesi bu nedenle çok önemli. Bu amaçla Beþiktaþ Belediyesi olarak, Dünya Kalp Günü'nü bu yýl Türk Kalp Vakfý ile birlikte kutluyoruz. Toplum saðlýðý için bundan böyle benzer etkinliklerde yer almayý sürdüreceðiz" dedi. MEDICINE EKÝM 2005