TBMM B:I15 14.6. 200* 0:3 Değerli arkadaşlarım, taraf olduğumuz Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı, çağdaş demokratik bir devletin oluşumunun temel öğelerini, çoğulculuk, insan hak­ lan ve hukukun üstünlüğü ilkelerini özümleyen, içeren, kucaklayan hukuk devleti çerçevesi içinde yapılanmayı öngörmüş bulunmaktadır. Buna rağmen, özellikle devlette çağdaş, saydam, etkin bir yapının oluşturulamamış olması, demokrasi kültürünün yeterince toplumumuza mal edilememiş ol­ ması ve insan hak ve özgürlüklerine yönelik duyarlılıkların yeterince yaygınlaştınlmamış olması, demokrasimizin temel sorunları olarak gözükmektedir. Özünde, bireyin devletle olan ilişkilerinde, bireyin taleplerine yönelik devletin hak ve hukuk alanında eksiklik göstermesi, bireyin temel hak ve özgürlüklerini bir anlamda ihlal etmesi ve bu süreçte oluşan mağduriyetlerin normal hukuk yargı alanı dışında uzlaşmayla veya diğer yöntemler­ le çözüme bağlanması sürecini öngören kamu denetçiliği sistemi, Türkiye'nin ihtiyacı olan bir kurumdur, bunu kabul ediyoruz; ancak, şunu bilmemiz gerekiyor ki, Türkiye, çok yaygın olarak in­ san haklarının ihlal edildiği bir ülkedir. Ben, geçenlerde bir konuşmamda da ifade ettim; Avrupa İn­ san Haklan Mahkemesinin gündeminde olan, 2005 yılmda verilmiş olan kararlar arasında, yaşam hakkı üzerinde verilmiş olan kararların yüzde 80'İ Türkiye'yle ilgilidir. İşkence ve kötü muameleye ilişkin verilmiş olan kararların, keza, yüzde 53'ü Türkiye'yle ilgilidir, özgürlüklerin kısıtlanması konusundaki kararların yüzde 22'si Türkiye'yle ilgilidir. Keza, örgütlenme hakkının ihlaliyle ilgili kararların yüzde 58'i, yine Türkiye'yle ilgilidir. Evet, ne yazık ki, ülkemizde, bunun, bu kırık karnenin esliğinde, yargı bağımsızlığı baskı al­ tındadır. Bunun en son örneğini Van Üniversitesi olayında yaşadık. Bürokrasi etkin değildir. Par­ lamento çatısı altında temiz siyaset ve etik kuralların yaşama geçirilmemiş olması, bürokrasiyi olumsuz olarak etkilemektedir. Dürüst yönetim ilkesi yaşama geçİrilememektedir. Yolsuzlukların önü alınamamakta, Ali Dibo olayları giderek tüm ülkeye yaygınlaşmaktadır. Devlette partizan kad­ rolaşma, devlet kadrolarının rasgele doldurulması, devlet hizmetlerini aksatmakta, vatandaşı mağ­ dur etmektedir. Bütün bunlara karşın, ülkemizde, ne yazık ki, yargı yavaş islemektedir. Balanız, geçenlerde, ATO'nun yapmış olduğu ve sonuç itibariyle gizli af yaşamı raporu olarak yayınlanan raporun içeriğin­ de, 1995 ve 2004 yıllan arasında ülke genelinde kapanan dosya sayısı, yıllık ortalama 480 OOO'e ulaş­ mıştır. 2004 yılında sadece, 546 000 dosya zamanaşımı nedeniyle rafa kaldırılmıştır; yani, bir an­ lamda, belirli, yargıda adaletin tecellisi süreci aksamıştır. Dolayısıyla, etkin bir, bir adıyla ombudsman, yani Kamu Denetçisi Kurumunun kurulması, yargının bu ağır yükünde bir nebze azalma ve yargının etkinliğinde bir iyileşme sağlayabilir diye düşünmekteyiz. Ve maalesef, bugün, şu söylenir haldedir: Bilinçli olarak, şu veya bu müdahalelerle, yargı uzatüıyor ve zamanaşımı denilen sinsi ve gizli afifin pençesinde Türkiye kıvranıyor. Zamanım ol­ madığı için, bu konuya daha fazla girmek istemiyorum; fakat, özü itibariyle, devletin varlık nedeni, özünde, yurttaşların hakkım, hukukunu, esenliğini, güvenliğini korumaktır. Bu bağlamda, kamusal hizmetlerin sunumunda adalet, kamu hizmetlerinden yararlanmada eşitlik, temel evrensel kurallardır. Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'de, Anayasamızın 57 nci maddesi çerçevesi içinde korunan konut hakkı, birçok bölümleriyle ihlal edilmektedir. Bir örnek vermek istiyorum: MaltepeBaşıbüyük'te, kentsel dönüşüm uygulaması içinde, binlerce yurttaşımız, TOKl ile Hükümetin çok yakın müteahhidi arasında yapmış bulunduğu anlaşma İçinde uygulamaya konulan projede İstanbul Büyükşehir Belediyesine Öngörülen yaptırım, birkaç ay içinde o bölgenin boşaltılmasıdu" ve orada oturan binlerce insanın, kendilerine yeni bir barınma olanağı sağlanmadan oraları terk etmeleridir. Bunlar içinde, Başbakanı evinde misafir etmiş kişiler var. Gelip yakındılar, yaptığımız bir toplan­ tıda. "Bir daha bizim yüzümüze nasıl bakacaksın" dediler, ama, bu konudaki uygulama hakkında, o ortada olan sözleşme hakkında, ne yazık ki, O evlerinden edilen, gecekondularda oturan yurttaş­ larımızın hiçbirisinin bilgisinin olmadığını orada yaptığımız bir toplantıda gördük. Böylesine yay­ gın bir şekilde konut hakkının ihlal edildiği bir ortamda, siz, ombudsman kurumunu kursanız ne olur, kurmasanız ne olur değerli arkadaşlarım! -589-