Sayi 1/Yil 1

advertisement
‫سطأل َ َط َي ْطِْ ح َ ْا ِم اِأ َ ْم‬
َ ‫ َ ا َي َ َاا ح نْ َِ لَ ا َا َأط ْح َي ِ ََط ْح ع َ َط َي ِ ََط ْح حْ نم‬.‫ل حْ نم ِِ ِم‬
ِ ‫ِ حْ نم ِْا‬
Sayi 1/Yil 1
SAYI 3 /YIL 1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
Aylık
Islami,
Siyasi ve
Ilmi Dergimiz..
kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
‫ب ِ ْس ِم‬
FIYATI 2,00 €
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Fihrist
Konu
Yazar
Sayfa
Fihrist
—
2
Editör
3
Tefsir Dersleri
Ebu Abdurrahman
4
Tefsir Dersleri (devam)
Ebu Abdurrahman
5
Ebu Ensar
6
Cemaleddin Hocaoğlu
7
Siyer /Davet
Ramazan El Butiy
8
Sohbetler/Düşünceler
Muhtelif Yazarlar
9
Akaid/Iman
Ibni Abdulhalim
10
Ibadet/Islam
Said Havva
11
Fatıma Betül
12
Muhtelif Yazarlar
13
Ansiklopediler
14
—
15
Gündem/Yorum
Fetva Köşesi
Beyyineler
Hanımlar Köşesi
Gençlerle Başbaşa
Faydalı Bilgiler/Şifalı Bitkiler
Basından Seçmeler
Muhacirun Dergisi
www.muhacirun.net
info@muhacirun.net
Sayfa 2
Doğrular Islamın doğrulardır, hatalar/
yanlışlar bizim yanlışlarımızdır.
Okuyucularımızdan(Islama göre varsa)
Hatalarımızın düzeltilmesini istirham
ediyoruz.
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Gündem/Yorum
Editör
dünyacı, satılmış adamcıkların işidir.
Tek olan Allaha inanan Resulullahı tek önder kabul eden,
Yıllardır kemalistlerle bir türlü anlaşamadığımız konular
Kuran´ı tek nizam olarak kabul eden Müslümanlara göre
arasında Türkiyenın düşman işgalinden kurtulması,
düşmanları denize dökme, Türkiyenin ilerlemesi/yani muasır hak ve batılın ölçüşü Islamdır, Kur´andır. Güzelin-çirkinin,
iyinin-kötünün, doğrunun-yanlışın ölçüsü Islamdır,
medeniyyet seviyesine çıkması, Türkiyenin çok kuvvetli bir
Kur´andır. Islam olmalıdır, Kur´an olmalıdır.
devlet olduğu meseleleridir.
Hak ve batılın, güzelin-çirkinin, iyinin-kötünün, doğrununMalesef yeni yetme Laik/Dindar müslümanlar(!)la da bu
yanlışın ölçüsü Islam olmazsa herkes kendisini haklı, doğru,
meseleleri tartışmaya başladık…
iyi, güzel görür. Karşısındakinin batıl, yanlış, çirkin, kötü
Anlaşamadığımız konular kim Kurtarıcı, kim Hain, kim
olduğunu söyler. Kendi kanununun doğru, uyulması gereken
doğru, kim yanlış, kim terörist, kim sapık, kim bozguncu,
şeriat/nizam olduğunu söyler. Kendisini Kanun koyucu
kim iyi, kim müslüman, kim münafik, kim müşrik, kim dost,
yerine kor. Bu ise Insanlığı/Müslümanları bu günkü gibi
kim düşman… Bunların ölçüsü kimdir? nedir?
karışıklıklara, kavgalara, ayrılıklara, düşmanlığa götürür…
Firavna göre Musa (a.s.), Nemruda göre Ibrahim (a.s.),
Müşriklere göre Muhammed (a.s.) haşa bozguncu ve
Islamda ibadetin kabul edilme ölçüsü, Allaha Şirksiz Iman
sapıktı…
ve Salih Amel (yapılan işin Şeriata uygun olması)dir. Iman
Firavn insanların ihtiyaçlarını karşıladığı için, Karun
etmeyen bir kişinin yaptığı iyilik kendisine bir şey
zengin olduğu için, mekke müşrikleri kahraman, dindar,
kazandırmaz. Mekke Müşriklerinin Hılful Fudul teşkilatı
yardımsever oldukları için iyi idiler. Cengiz, Iskender,
veya Hatemi Ta-i´nin çömertliği gibi.
Hitler kuvvetli oldukları için doğru
Bir Kimsenin iş yapması, yol yapması,
Tek olan Allaha inanan,
idiler…
Saddam, Kaddafı, La Mubarak, Esad 40 Resulullahı tek önder kabul ekonomiyi düzeltmesi, faizi kolaylaştırıp
ev alımını sağlaması, herkesi sigortalı
yıldan beri dost ve kardeşdiler, bu gün
eden, Kuran´ı tek nizam
yapması, Kur´an okuyuşunu
azılı düşman, hain ve terörist oldular.
olarak
kabul
eden
kolaylaştırması onun Müslüman
Abdulhamid ve Müslümanlar hain oldu,
olduğuna alamet/ ölçü değildir/olamaz.
Müslümanlara
göre
hak
ve
M. Kemal ve Inönü kurtarıcı…ve
Öyle olsa, çalışkanlıklarından ve
Erdoğan?
batılın ölçüşü Islamdır,
ekonomilerinden dolayı Çin devletini ve
Nazilere göre Hitler, Kemalistlere göre
Kur´andır. GüzelinBütün Avrupalıları Müslüman kabul
M.Kemal bir kahraman ve kurtarıcı
çirkinin, iyinin-kötünün,
etmeniz gerekir. Kur´an okunmasına
olabilir. Tabi ki sormak lazım, Kimi
müsaade ettiklerinden, başörtüyü serbest
kimden kurtarmış? Kimi denize dökmüş? doğrunun-yanlışın ölçüsü
Evet, Onlara göre Türkiye kurtarılmış.
Islamdır, Kur´andır. Islam bıraktıklarından dolayı Avrupalıları, La
Düşmanlar denize dökülmüş. Inkılaplar olmalıdır, Kur´an olmalıdır. Mübareki, Kaddafiyi, Saddamı, Esadı
Müslüman kabul etmeniz gerekir.
yapılmış. Türkiye muasır medeniyyet
Bize
göre
Müslüman,
Tağutu reddetip, Allaha iman edip,
seviyesine /aydınlığa çıkmış. Kargalar öldürülmüş…
Salih amel işleyendir. Bu kimse eğer çalışkan olmazsa
Onlara göre Kafasının içinde örümcekler dolaşanlar
tembel Müslümandır veya Namaz kılmayan veya hırsız
bertaraf edilmiş. Yani Kafasının içinde Islam/Şeriat
düşüncesi olanların örümcekleri giderildi/başı açıldı. Beyni Müslümandır… Ama Tağutu reddetmiyorsa Müslüman
olamaz. Hele hele Tağutun gücünü, ekonomisini
yıkandı. Medreseler kapatıldı, yani Kur´anla Resulullahla
düzeltiyorsa bunu siz düşünün…
irtibat koparıldı da hürriyetlerine kavuştular. Insanlar
Evet, birileri Tayyibe kurtarıcı, kahraman gözüyle
aldatıldılar…
Bazıları makamlarla, bazıları tarlalarla, bazıları kemiklerle Kılıçdaroğluna hain, din düşmanı olarak bakabilir. Tabi ki
aldatıldı. Aldanmayıp direnenler(Şeyh Şaid, Atıf Efendi gibi) bu nereden baktığınıza bağlı. Kılıçdaroğlunun taraftarları
da Ona Kurtarıcı Tayyibe hain, din istismarcısı diyorlar. Biz
öldürüldü, sürüldü veya mecburen susturuldu.
her ikisini de Islam Düşmanı olan TC Kemalist Devletin
Belki devletleri yıkılan,dinleri, Imanları-Imamları alınan,
üstdüzey hizmetçisi- (devlet Islam düşmanı ve Laik=dinsiz
topraklarına el konulan, babaları-dedeleri öldürülen 21.
olduğuna göre)- olarak görüyoruz. Kalblerine muttali
yüzyılın yavru kargalarına(!) ne oluyor…(Islam hariç)
Dünyanın hiç bir yerinde Baba katiliyle, babanın aynı safta olamadığımızdan söz ve işlerine bakıyoruz ki işlerini şeriata
göre yapmıyorlar. O halde birisi çalışkan Laik/Demokrat,
olduğu bir yer görülmemiştir. Davasından bu kadar çabuk
diğeri tembel Laik/Demokrattır diyorum.
vazgeçen insan görülmemiştir. Bu ancak deniyyetçi/ alçak
Büyük Kurtarıcı?
Sayfa 3
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
TEFSIR DERSLERI
Ebu Abdurrahman
6 - Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.
7 - Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.
8 - Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.
9 - 10 - Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü? 11 - Gördün mü (ne dersin?),
ya o (kul) doğru yolda olur, 12 - Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse? 13 - Gördün
mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse,
14 - O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? 15 - 16 - Hayır, hayır! Eğer o, bu
davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz,
onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.
17 - O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.
18 - Biz de Zebanileri çağıracağız. 19 - Sakın
onu dinleme de (Rabbine) secde et ve yaklaş.
müstağni gördüğü için." Mal ile, ilim ile yahut
makam ve mevki ile kendisini müstağni görür de
bunların Allah'a ait olduğunu itiraf etmesi gerekirken
etmez, Allah Teâlâ'ya ibadet ve takva ile şükretme
yerine O'na karşı nankörlük eder. İbn Kesîr şöyle
der: "Allah Teâlâ insanın kendisini müstağni
gördüğü ve malı çoğaldığı zaman sevinçli, şımarık
ve azgın olduğunu haber veriyor. Sonra da onu
tehdit etmek korkutmak ve ona öğüt vermek üzere
şöyle buyuruyor: "Dönüş şüphesiz ki ancak
Rabbinedir." Dönüp dolaşıp varılacak yer Allah'ın
huzurudur. O mal sahibini "Nereden topladın ve
nereye harcadın?" diye hesaba çekecektir." Nesefî de
şöyle der: "Bu, iltifat yoluyla (üçüncü şahıstan ikinci
şahsa dönmek suretiyle) azgınlığın sonucundan
insanı korkutmaktır. Yani "Gerçekten dönüşün
Rabbine olacak ve O sana azgınlığının cezasını
verecek" demektir.
Bu üç âyet kâfir insanın karakterini beyan etmiş, onu
uyarmış ve bu karakteri, insanın kendisini her
müstağni görüşünde azgınlık olarak nitelendirmiştir.
Daha sonra Allah Teâlâ bize, insanın azgınlığına dair
örnekler sunmuştur:
a- "Baksana, sen bir kulu namaz kıldığında
menedene." Bu azgınlık görüntülerinden ilkidir. Bir
insanın, başka bir insanı namazdan Allah Teâlâ'ya
ibadet etmekten menetmesidir. Birinci âyetteki hitap,
dikkatini bu insanın azgınlığına çekerek Rasûlullah
(s.a.v)'e yönelmiştir. Bu insanın kendisini müstağni
görmesinin sonucu olarak azgınlığa bir örnektir.
Kendini Müstağni Görüp Azgınlık Eden İnsan
(Âyet 6-14)
"Sakın okumamazlık etme!" (kella ) yasaklama
anlamı ifade etmek üzere kullanılan bir kelimedir.
Bu anlatım düzeni içinde o bir kelimedir. Bu anlatım
düzeni içinde o kelime şu mânaya gelir: "Bazı
insanlar kâinatı ve hayatı Allah'ın adıyla okumuyor
ve bundan çıkarılması gereken sonuçları
çıkarmıyorlar. Yine bazı insanlar Allah Teâlâ'nın
öğretme, yaratma ve ihsanda bulunma nimetlerine
şükretmiyorlar." Bu sebeple Allah Teâlâ şöyle
buyurur: "Çünkü insan azgınlık eder. Kendisini
b- "Baksana ya o kul doğru yolda ise veya takvayı
emrettiyse?" Nesefî'nin kanaatine göre burada hitap
yine Rasûlullah (s.a.v)'edir. Bu bizim de tercih
ettiğimiz görüştür. İbn Kesîr'e göre bu hitap namaz
kılanı menedendir. O der ki: "Söyle bakalım. Ya o
senin kendisini menettiğin kimse yaptığı işte doğru
yolda ise? Yahut o, sözüyle takvayı emretti de sen
onu menedip namazından dolayı tehdit ettiysen?"
Benim tercihim buradaki hitabın da Rasûlullah
(s.a.v)'e ait olmasıdır. "Ey Muhammed! Bu
namazdan meneden azgın insan şayet doğru yolda
olsa ve takvayı emretseydi, bu kendisi için doğru
َ َ َ ‫غن‬
َ ‫} أَ اآُ ا ن‬6{ َ َ َ‫َل َ غَى‬
َ ‫نسن‬
َّ َ ‫َك اَّل نَّ ا‬
ً‫} َع َبدن‬9{ َ َ َ‫} أَ َآأَيَتَ نغا َّيي ي‬8{ َ َ ‫} نَّ ا نَّغَ َآ الَ نغى‬7{
‫} أَ َو أَ َر َى‬00{ ‫} أَ َآأَيَتَ نَّ َكل َ َعىَ ن َغ ا َد‬01{ ‫لىا‬
َ ‫نَّ َذن‬
‫} أَغَ َم يَ َ ىَ َم َّ َ ا‬01{ ‫َ َوى ََوغا‬
َ ‫} أَ َآأَيَتَ نَّ َك اي‬01{ ‫َّلغنا َق َو‬
‫ا‬
}01{ َّ َ‫للى‬
َ َ َ‫} َك اَّل غَنَّل غا َم يَ نَ ََّ غ‬01{ ‫َّللاَ يَ َى‬
َّ ‫َاَ ل ً َّلغ ا‬
‫غ َ َد اع‬
َ }07{ ََ‫} فَ َىىَ َد اع نَل َّيي‬06{ ٍ َ‫لةن‬
َّ َِ ٍ َ ‫للىَ ٍ َكل َّذ‬
َّ َ‫ن‬
}08{ َ َ‫نغ از َلنَّى‬
96-ALAK SURESI (2)
Sayfa 4
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
gelen ( (‫زبينة‬kelimesidir. Burada maksat azap
melekleridir."
Secde Âyeti (Âyet 19)
Allah Teâlâ bu azgın ve hayırdan meneden insana,
hatırlattıktan, öğüt verdikten ve uyardıktan sonra
sûrenin son âyeti, Rasûlullah (s.a.v)'e bu insana
c- Ey Muhammed; "Baksana ya o yalan saydı ve yüz uymayı yasaklamak ve secdeyle Allah'a yaklaşmayı
çevirdi ise" Yani namazdan meneden bu insan
emretmek üzere gelir. Bu aynı zamanda bütün
gerçeği yalanladı ve ondan yüz çevirdi ise. "Bilmez ümmete yönelik bir hitaptır. Allah Teâlâ şöyle
mi ki gerçekten Allah görmektedir?" Nesefî şöyle
buyurur: "Sakın sen ona uyma." Nesefî şöyle der:
der: "Allah'ın, onun doğru yolda olma ve sapıklık
"Onun isyanına karşı sen itaatinde sebat et. "Secde
hallerini bilip haline göre ona karşılık vereceğini
et." Secde etmeye devam et. Allah Teâlâ burada
bilmez mi? Bu büyük bir tehdittir." İbn Kesîr de
namazı kasdediyor." "Ve yaklaş." Nesefî der ki:
şöyle der: "Şu doğru yolda olan kulu meneden bu
"Secde ile Rabbine yaklaş. Çünkü kulun Rabbine en
insan, Allah'ın kendisini gördüğünü, sözlerini
yakın olduğu zaman secde halindeki zamanıdır." İbn
işittiğini ve ona, davranışına göre eksiksiz karşılık
Kesîr de şöyle der: "Ey Muhammedi Seni
vereceğini bilmez mi?"
engellediği ibadete devam ve
çok ibadet etme konularında
ona uyma. Dilediğin yerde
Vazgeçmezse Onu Tutup
namaz kıl ona aldırma. Zira
Cehenneme Sürükleriz
Allah seni koruyacak ve
(Âyet 15-18)
yardım edecektir. O seni
"Sakın!" Bu azgın ve
insanlardan da korur. Secde et
meneden insana yapılan bir
ve yaklaş."
yasaklamadır. "Eğer bundan
vazgeçmezse" Nesefî der ki:
Tamamlayici bilgiler:
"Bu halinden vazgeçmezse";
İbn Kesîr de şöyle der:
Yazı Yazmayı ve İnsana
"İçinde bulunduğu inat ve
Bilmediklerini Öğreten
karşı gelmeden vazgeçmezse;
Allah'tır (Âyet 1-3)
"andolsun ki onu alnından
1- "Oku! Rabbin sonsuz
tutup sürükleriz." Nesefî der
kerem sahibidir. Ki O kalemle
ki: "Andolsun ki elbette onu
öğretti. O insana bilmediği
alnından tutup cehenneme sürükleriz. Âyette geçen ( şeyleri öğretti" âyetlerini tefsir ederken Nesefî şöyle
(‫السفع‬kelimesi bir şeyi tutup şiddetle çekmek
der: "İlmî faydalar verme lütfunun ötesinde bir lütuf
anlamınadır." "Yalancı günahkâr alnından."
yokmuşçasına, Allah Teâlâ, lütfunun kemaline,
Sözlerinde yalancı, işlerinde hatalı olan alın değil
kullarına bilmediği şeyleri öğretmeyi ve onları
onun sahibidir. "O zaman çağırsın meclisini." (
cehalet karanlığından ilmin aydınlığına çıkarmayı
:(‫النادى‬Bir kavim toplantı yeri anlamınadır. Burada
delil getirmiştir. Ayrıca yazı ilminin üstünlüğüne de
maksat toplantı yerinde bulunanlardır. İbn Kesîr
dikkat çekmiştir. Çünkü yazı ilminde büyük faydalar
şöyle der: "Kavmini ve soyunu çağırıp onlardan
vardır. Zira ilimler, hikmetler, öncekilerin haberleri
yardım istesin." "Biz de zebanileri çağırırız." İbn
ve Allah'ın indirilmiş olan kitapları ancak yazıyla
Kesîr der ki: "Zebaniler azap melekleridir. Böylece o korunabilmiştir. Eğer yazı olmasaydı din ve dünya
bizim taraftarlarımız mı yoksa kendi taraftarları mı işleri düzgün gitmezdi. Allah Teâlâ'nın derin
üstün gelecek görür." Nesefî de şöyle der: "( ( ‫ الزبانية‬hikmetlerine kalem ve yazıdan başka delil
sözlükte polisler anlamınadır. Tekili itmek mânasına bulunmasaydı delil olarak sadece bunlar yeterdi."
yoldan nehyetmekten, namazdan ve dolayısıyla
takvadan menetmekten daha iyi olmaz mıydı?"
Görüldüğü gibi bu iki âyet, doğru yolda gitmemenin
ve takvayı emretmemenin, azgınlığın bir göstergesi
olduğunu göstermektedir.
Sayfa 5
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Fetva Köşesi
Ebu Ensar
Içtihad, Islâmda ki hükmü belli olmayan
bir olayın hükmünü Kur'âna uygun
Kelime olarak "mezhep", girilen ve gidilen olarak ortaya koyma çabası olduğuna
yol demektir. Kişinin bir konuda herhangi göre, içtihat yapacak şahsın esas kaynak
bir görüşe sahip olması, o yöne doğru
olan Kur'ân-ı Kerîm'i, onun açıklaması
dönmesine ve gitmesine mecazi olarak
olan Sünneti ve bu ikisinin onayladığı
"mezhep" denir. Bu anlamda "Ebu
Icmaı yeterince bilmesi gerekir. Tâ ki, asıl
Hanife'nin mezhebi" demek, sözkonusu
kaynaklarda belirtilen bir hükümden
edilen meselede onun görüşü, demek
habersizce ve kendi görüşünde aslolana
olur. Daha sonra "mezhep" terimi; dinî
zıt bir hüküm ortaya koymasın ve olaylar
konularda bir şahsa ait görüş ve
arasındaki ilgiyi görerek isabetli hüküm
yorumların bütünü ve bil-âhere de, usûl
verebilsin. Demek ki, bu oldukça zor ve
bakımından bir şahsa ait görüş ve
herkesin ulaşamayacağı bir seviyedir.
yorumlara (bu usulü benimseyen Alimler Allah (c.c) da:
tarafından) katılan ve ilgili bütün
Bilmiyorsanız zikir ehline sorun" (Nahl,
zamanları içine alan görüş ve yorumlar
43) buyurduğuna göre İslâm toplumunda,
bütünü ve sistemi anlamlarını
hükmü bilinmeyen olayların sorulacağı bir
kazanmıştır. Bu anlamda "İmam Ebu
bilenin ya da bilenlerin bulunması gereği
Hanife'nin mezhebi" veya "Hanefî
ortaya çıkar. İşte bunlar müctehidlerdir ve
mezhebi" denebilir. Ama Ebu Hanife'nin genel kabul gören görüşe göre her
ve diğer müctehid imamların zamanında devirde yeterli sayıda müctehid
bugün ki anlamda bir mezhepten
yetiştirmek, İslâm milleti üzerine "farz-ı
sözedilemez. Müçtehidlerin ya da
kifâye" düzeyinde bir borçtur. Çünkü her
diğerlerinin görüşleri vardır. Müçtehidlerin devirde hükmü belli olmayan meseleler
görüşleri bir arada toplandığı halde diğer ortaya çıkabilmektedir.
görüşler ayrı bir kitap halinde değildir...
Allah Rasûlü hayatta iken vahiy devam
İslâm'ın asıl kaynağı Kur'ân ve onun
ettiği için yeni yeni ortaya çıkan
açıklayıcısı olan Sünnettir. İcma, Kıyas ve meselelerin hükmünü öğrenmek problem
diğer şer’î deliller de Kur'ân'a tâbi
değildi. Rasûlullah'ın vefatından sonra ve
olduklarından, aslolan yine Kur'ân'dır ve ona yetişen Sahabe varolduğu sürede
bu anlamda Kur'ân İslâm'ın yegâne
ortaya çıkan meselelerin hükmü, onlara
kaynağıdır. Her müslüman fert için
soruldu ve onların müctehid olanları
aslolan da Kur'ân'a ve Sünnete göre
âyetler ve hadisler ışığında görüşlerini
yaşamaktır.
açıkladılar. Arkasından Tâbi'ûn geldi.
Meseleler de çoğaldıkça çoğaldı. Bu
İslâm bütün insanlara, bütün zamanlar
meseleleri de tâbi'ûnun müctehidleri
için gönderilmiştir. Ahkamı sürekli ve
cevaplandırdılar, bu meseleler hakkındaki
sonsuzdur. Fakat, Kur'ân-ı Kerîm'in ifade görüşlerini, yani mezheplerini açıkladılar
ettiği hükümler; bu hükümlerin esası olan ki, İmam Ebu Hanife ve İmam Malik
ve bizim telâffuz ettiğimiz kelimeler
bunların öne çıkanlarıdır ve o dönemde
itibarıyla, sınırlıdır. Sınırlı ayetler sınırsız başka müctehidlerde vardır, fakat
olayları anlatamayacağı-na göre;
görüşüleri bize ulaşmamıştır. Meselesi
yenilenen olaylara paralel olarak hüküm olan vatandaş gidip onlardan birisine
üreten bir kaynağın olması gerekir ki, o da sorar ve davranışını ona göre ayarladı. O
"Içtihad"tır.
dönem bu açıdan çok zengin bir dönem
oldu ve bu dönemin müctehidleri
MEZHEBLER
Sayfa 6
(1)
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
onbinlerce meselenin hükmünü tesbit
ettiler. Büyük Imamlar olan Ebu Hanife,
Malik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel (Allah
onların hepsinden razı olsun) hem birçok
meziyetleriyle halk tarafından
benimsendikleri, hakikaten Müçtehid
oldukları için onların görüşlerine, yani
mezheplerine daha çok başvurulur oldu
ve onların görüşleri yazılıp tesbit
edilebildi. Diğerlerinin görüşleri ya
unutulup gitti veya aktarılmadı veya
sıhhatli olmayan yollarla ve tek-tük
aktarılabildi. Dolayısıyla ictihad adına en
önemli dönem olan o dönemden bize
bütünüyle sağlıklı olarak sadece dört
Imamın ve arkadaşlarının görüşleri
aktarılabildi. Onlardan sonra da
Mezheblerinde müçtehid gelmiş
olmakla beraber onlar kadar kapsamlı
Mutlak Müçtehidler çıkmadı. Çünkü
onlar işin kaynağına yakın idiler,
hadislerin sahih olan ve olmayan
yollarını tanıyor, kendilerinden önceki
sahabenin ittifak ettikleri noktaları iyi
biliyorlardı. Sonradan zorunlu olarak
ortaya çıkan Usulü hadis ilmine
ihtiyaçları yoktu. Arapçanın henüz
bozulmadığı bir dönemde yaşıyorlardı
ve ictihad için çok önemli olan
Arapçayı, çaba göstermeksizin iyi
biliyorlardı. İslâm hayata hâkimdi, çaba
göstermeden, sıradan bir bilgi olarak
zaten çok şey biliyorlardı. Ve belki de
bütün bunlardan ve benzeri
meziyetlerden ötürü Efendimiz (sav)
onların "hayırlı asır"da bulunduklarını
haber vermişti.
Halbuki, daha sonra gelen müctehidlerin
sözünü ettiğimiz konularda fazla bilgiye
ihtiyaçları oldu. İşleri arttığından ötürü
seviyeleri de öncekilere göre küçük kaldı.
İctihad etmelerine rağmen onlar kadar
kapsamlı olamadılar. Ve o "dört imam"
hep zirvede kalmaya, tabir caizse rekoru
ellerinde tutmaya devam ettiler ve
ediyorlar.
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Beyyineler
Cemaleddin Hocaoğlu
onlar heva ve heveslerinin peşinde
hükmetmelerine veya Allah’ın
gitmektedirler. Halbuki Allah’ın
indirdiği kanunlardan başkasına
dosdoğru delili olmadan heva ve
boyun eğip, rıza göstermesine asla
hevesine uyandan daha sapık kim
müsaade etmez. Hatta Allah’ın
vardır? (Kasas, 50) ,,Sonra
hükmünün dışındaki bütün hüküm ve
(Habibim) seni de bir din emrinden
kanunlara küfredilmesini, red ve
ISLAMDA DEVLET (1)
şeriat’ın üzerine memur kıldık. 0
inkar edilmesini emreder. Kendi
(Muamelat bölümünde)Görüldüğü
halde sen o şeriat’a tabi ol!
hüküm ve kanunlarından başka
üzere, Devlet İslam’ın dışında değil, Bilmezlerin heva ve hevesine
hüküm ve kanunlara uyulmasını ve
içindedir; İslam dininin bir
uyma!” (Casiye, 18),Çünkü,
rıza gösterilmesini haktan çok uzak
bölümüdür, İslam hukukunun bir
onlarAllah’ın iradesinden sana
bir sapıklık ve şeytanın yoluna tabi
parçasıdır. Ve o derece ki, iman
gelecek hiç bir şeyi def edemezler.
olmak şeklinde niteler.
meseleleri, namaz ve oruç gibi ibadet Şüphe yok ki, zalimler birbirinin
İşte apaçık ayetler:,,Sana indirilen
meseleleri nasıl İslam’ın birer emri, dostudur. Allah ise takva sahiplerinin Kur’an’a da senden öncekilere
yerine getirilmesi gereken birer
dostudur.” (Casiye, 19), Rabbinizden indirilmiş olan kitaplara da iman
vecibe ve birer fariza ise, devlet
size indirilen Kur’an’a uyun! Ondan ettiklerini boş yere iddia edenlere bir
meselesi de İslam’ın bir emri olup
başkasını dost edinip de kendisine
bakmadın mı ki? Ona küfretmeleri
yerine getirilmesi gereken bir vecibe uymayın! Ne kadar az öğüt
emrolunduğu halde tağutla
ve bir farizadir ve nihayet
tutuyorsunuz!”(Araf, 3)
hükmetmeyi isterler. Şeytan da onları
müslümanlar İslam hukukunun
uzak bir sapıklıkla saptırmak
Görüldüğü
üzere,
Devlet
İslam’ın
usul ve kaidelerine göre, İslamî
ister.”(Nisa, 60)
dışında değil, içindedir; İslam dininin
bir devlete sahip olma
bir bölümüdür, İslam hukukunun bir 3- Kim Allah’ın indirdiğinden ve
sorumluluğu altında
parçasıdır.
Ve o derece ki, iman mesele- Peygamberi’nin getirdiğinden
bulunmaktadırlar.
leri, namaz ve oruç gibi ibadet meseleleri
Önemine binaen meseleye
başkasıyla hükmederse ,,Tağut”
nasıl İslam’ın birer emri, yerine getirilaçıklık getirilmiş ve kesinlik
ile yani put ile daha açığı put
mesi gereken birer vecibe ve birer fariza
kazandırılmıştır. Şöyle ki:
kanunlarıyla hükmetmiş olur.
ise, devlet meselesi de İslam’ın bir emri
olup yerine getirilmesi gereken bir veci- ,,Tağut” bir Kur’an terimi olup
1- İslam müslümanların kendi
be ve bir farizadir ve nihayet müslüman- haddini tecavüz eden, her şeyde
prensiplerinden başka prensiplere lar İslam hukukunun usul ve kaidelerine ukalalık yapan kimseye denir. Bir
boyun eğmelerine müsaade ve
göre, İslamî bir devlete sahip olma so- milletin tağutu; Allah ve
müsamaha etmediği gibi, umumî
rumluluğu altında bulunmaktadırlar. Resulü’nün emrinden başka neye
prensiplerine ve teşrî ruhuna
ve kime uyarlarsa işte odur.
uygun olmayan her şeyi de kati
Bir başka ifade ile; Allah’tan başka
olarak yasaklar. Allah iki yol
İşte bütün bu ayetler gösteriyor ki,
kime kulluk ediyorlarsa, Allah’ın
gösterir, üç değil!.. Ya Allah’a ve
müslüman bir milletin, gerek maddî
indirdiği nizamdan, Resulü’nün
O’nun Resulü’nün getirdiği
ve manevî ve gerekse dünyevî ve
gösterdiği yoldan başka herhangi bir
hükümlere uymak, yahut da şeytanın uhrevî bütün iş ve muamelelerinde
ize ve -izime gidiyorlarsa tağut odur.
ve uşaklarının koydukları kanunlara başvuracağı nizam Kur’an nizamıdır. Allah’a inanan, Allah’tan başka
uymak. Allah ve Resulü’nün emir ve Kur’an nizamından başkası hevadır, hiçbir şeye inanmaz ve inanamaz. Bu
hükümlerinin dışında kalan herşey,
sapıklıktır, şeytana ve zalimlere dost imanının bir gereği olarak da
şeytandan veşeytanın
olmaktır ve nihayet öğüt ve
Allah’ın nizamından başka hiçbir
uşaklarındandır.
nasihattan anlamıyanların işidir...
nizam kabul etmez ve edemez. Ederse,
Allah’a olan imanı gider ve kâfir
Allah’ın mutlak hakimiyetini ifade
olur. Bunun başka türlü tevil ve tefsiri
2- Şu da bir hakikattır ki, Allah,
eden ayetlerden birkaçı:“Artık onlar kendisine iman edenlerin, kendi
yoktur.
sana icabet etmek istemezlerse, bilki hüküm ve kanunlarından başkasıyla
Sayfa 7
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Siyer/Davet
Ramazan El Butiy
felsefî münakaşa ve hurafelerin fesadı içinde
boğulmaktaydı.
Peygamber (s.a.v.)'in doğum yeri olan Arap Yarımadasından 4)-Hindistan
Üstad el-Nedevi'nin de naklettiği gibi; «Hint tarihçileri,
ve yüce Resûlün hayatından söz etmeye başlamadan önce,
Hindistan'ın dinî, ahlâki ve sosyal bakımdan en geri
Bi'seti Muhammediyenin bu bölgede ortaya çıkmasını ve
devirlerinden birinin, milâdın altıncı asrının başlarına
İslâm Da'vetinin başkalarından önce Arapların eliyle
gerçekleşmesini gerektiren ilâhî hikmeti aydınlatmamız icâb rastladığı kanaatinde birleşmektedirler. Hindistan da komşu
ve dostlarıyla birlikte bu ahlâkî ve içtimaî çöküntüden
eder.
nasibini almıştı.
Bunu açıklamak için öncelikle, Arapların Özelliklerini ve
İslâm öncesi mizaçlarını bilmemiz gerekir. Ayrıca üzerinde Bu çeşitli milletlerin içinde bulundukları çöküntü ve
sıkıntıya onları düşüren müşterek durum, yalnızca maddi
yaşadıkları coğrafi bölgeyi ve konumunu göz önünde
değerlere dayanan degil; ayrica doğru yolda kendilerine
bulundurmamız gerekir. Buna karşılık, o zamanki Fars,
rehberlik edecek ideal bir örnekten mahrum olan medeniyet
Bizans, Yunan ve Hint gibi diğer milletlerin mizaçlarını,
yaşama biçimlerini ve medenî özelliklerini de düşünmemiz ve uygarlıgin kendisidir. Medeniyet çeşitli kaynak ve
dayanaklariyla sebeb ve araçtan başka birşey değildir. Eğer
icâb eder.
bu medeniyetin sahihleri, doğru düşünce ve ideal örnekten
O halde ilk olarak, Arap Yarımadası civarında yaşayan
mahrum iseler; bu medeniyet onların elinde ızdırap ve
İslâm öncesi milletleri, içinde bulundukları durumu kısaca
sıkıntı çukuruna düşmeye sebeb olur.
gözden geçirelim :
Eğer bu medeniyet sahihlerine, ilâhi
O vakitler dünyaya iki süper devlet
vahiy ve din vasıtasıyla oluşan hidayet
hâkimdi. Medeni dünayayı ikisi
yolu olursa; bu medeniyet ve uygarlığın
aralarında paylaşmıştı. Bu iki devlet:
tüm değerleri, mutluluğa götüren güzel
İran ve Bizans... Bunların arkasından
sebebler oluverir.
Hint ve Yunan gelmekteydi.
İslam'ın Doğuşu ve Arap Yarımadası (1)
1)-Iran
Iran birbiriyle çarpışan çeşitli dini felsefî şübhelerin boy attığı bir alandı.
Yönetimi elinde bulunduran kişilerin
desteklediği Zerdüştlük bunlardan
biriydi. Kişinin anasıyla, kızıyla veya
bacısıyla evlenmeyi üstün tutması temel felsefe-sindendi.
Hattâ milâdi beşinci asrın ortalarında hüküm süren II.
Yezdücerd kendi kızıyla evlenmişti. Bu çeşit, çirkinliklerin
ve ahlâkî yozlaşmanın sadece bir yönüdür. Onların hepsini
burada saymaya imkân yoktur. Ayrica İran'da başka bir
düşünce üzerine kurulmuş «Mazdekçilik» de vardı.
Mazdekçilik; insanların suda, ateşte ve otlaklarda ortak
oldukları gibi, bütün mallarda ve kadınlarda da ortak
olduklarını savunarak, tüm kadınları helâl, bütün mallan da
mubah ilân etmişti. Bu ideoloji nefislerine ve zevklerine
düşkün olanlar tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı ve
alkışlandi.
2)-Bizans
Bizansa da sömürgecilik ruhu hâkim olmuştu. Bir taraftan
kendi içinde, diğer taraftan Mısır ve Suriye Hrîstiyanları
arasında meydana gelen dini ihtilâflar yüzünden başı dertte
İdi. Bizans, azgın nefislerin ve aşın isteklerin işaret ettiği
ölçüde Hristiyanlığı değiştirmek ve oyuncak haline getirmek
için kıyasıya bir savaşta kendi askeri gücüne ve
sömürgecilik arzusuna dayanmaktaydı.
Aynı zamanda, Bizans, çöküntü yönünden İran'dan geri
kalmıyordu. Aşırı vergilerden ve alıp yürüyen rüşvetten
kaynaklanan iktisadî zulüm, gerileme ve ahlâksızca yaşayış
Bizans'ın geleceğini karartıyordu.
3)-Yunan
Yunan hiçbir faydalı sonuca varmaksızın müptelâ oldukları
Sayfa 8
Arap Yarımadası
Arap Yarımadası, yukarıda saydığımız
ızdırap kaynaklarından uzak ve sakin
bir halde idi... Yarımada sakinlerinde,
ahlâkî çöküntüyü hızlandıracak, herşeyi
mubah görecek ve bunları dinî bir
çerçeve içinde sunacak diktador
medeniyetindeki faktörler ve konfor yok idi. Yine onlarda,
komşularını hâkimiyetleri altına almak için Bizans'ın askerî
saldırganlığı da yoktu. Yunan'ın söz düellosu ve felsefe
bolluğu da yoktu ki onlarda hurafe ve mitolojinin kurbanı
olsunlar...
Arapların tabiat ve mizaçları, henüz bir potada erimemiş
ham maddeye daha çok benziyordu. Onların tabiatında,
temiz insanlık fıtratı gözüküyordu. Ayrıca, iffet, intikam
duygusu, sözünde durma, cömertlik ve mertlik gibi insanî
davranışlara doğru ciddî yönelişler gözüküyordu. Ama ne
var ki onlar kendilerine doğru yolu gösterecek bilgiden
mahrum idiler. Zira onlar ilk yaratıldıkları hâl üzere, basit
bir cehaletin karanlığı içinde yaşıyorlardı. Bundan dolayı,
insani değerleri yok eden yoldan sapmaları kendilerine
hâkim oluyor; iffet ve şerefini korumak maksadıyla da;
çocuklarını öldürüyorlar, cömert görünmek için zarurî
mallarını telef ediyorlar ve intikam ve yiğitlik duygusunun
etkisiyle aralarında çıkan savaşlarda her tarafı yakıp
yıkıyorlardı.
Bu demektir ki, diğer milletler medeniyet, kültür ve uygarlık
meş'aleleriyle kendi sapıklıklarına çare arıyorlardı. Yâni
doğru yolu bulmaya uğraşıyorlardı. Bundan dolayı da, fesat
bataklığında durmadan görüş, fikir, plân ve proje
değiştiriyorlardı.
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Sohbetler/Düşünceler
DOĞU OLAYLARI VE ALTINDA
YATAN GERÇEKLER
„Kim de benim zikrimden yüz çevirirse
(bilsin ki), onun dar bir geçimi olur ve
biz onu kıyamet günü kör olarak haşre(2)
deceğiz...“ (Taha, 124) Yani, Allah ile
bağını koparan, O’nun engin rahmetiyle
Işte; tepeden tırnağa bir mikrop fıçısı
alakasını kesen, O’nun gönderdiği ve
Mustafa Kemal’in millete ve memlekete
indirdiği Şeriat nizamını kaldırıp, yerine
bulaştırdığı hastalığın neticesi bu!..
yabancılardan getirdiği veya kendi kafasına göre yaptığı kanunları, millet hayIstisnalar kaideyi bozmaz. Tüm millet
atını düstur ve kanun kabul eden kişi ve
hasta; Erkeği de kadını da, genci de, ihmilletlerin hayatı, ne kadar bolluk ve
tiyarı da, ordusu da sivili de hasta!
eğlence içinde geçse bile sıkıntılarla ve
Hem o derece hasta ki, komada, sayıklıy- çalkantılarla doludur. Kararsızlıkların,
or, neresinin ağrıdığını da bilmiyor; ölü- kuşkuların içinde bocalayıp dururlar; bir
türlü huzur bulamazlar, darboğazdan
mün eşiğinde, tehlike çanı çalıyor!.. Üldarboğaza girerler; Siyasî dar boğaz,
kenin doğusu da muzdarıp batısı da!
ekonomik dar boğaz, asayiş dar boğazı
Rahatsızlık her tarafta hissediliyor ve bu birbirini takib eder, terör ve anarşi alır
yürür; millet evladı birbirini kurşunlar,
ıstırab, bu rahatsızlık, yukarıda belirtildünyada rezil, ahirette sefil olurlar. Üstediği gibi silahlı eyleme dönüşüyor; 60
öncesi, 12 Eylül öncesi olaylarda olduğu lik Allah gözlerini de kör eder!..
gibi, bugün de genelde doğuda bu cins
olaylar hüküm sürmekte; mazlum ve mağ- Bir başka ayette şöyle:
dur insanımız iki ateş arasında kalmakta
„Ve böylece biz, kazandıkları (günahlar)
ve ne yapacağını şaşırmakta!
dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir
Hemen şunu ilave edelim ki, bu olayları, kısmının başına geçiririz (birbirine mune bölge valileri ne Türk ordusu ve ne de sallat) ederiz.“ (Enam, 129) Bu ayetin
ordu-aşiret işbirliği durduramaz ve dur- tefsirinde Malik b. Dinar diyor ki, Ben
Zebur’da şu ifadeyi gördüm: „Allah diyduramıyor! Zira; bu olaylar, köklü ve
or ki, ben münafıklardan münafıkların
derin bir hastalığın; kemalizm
hastalığının belirtileridir. Kemalizm me- eliyle intikam alırım. Sonra da mülaneti devam ettiği müddetçe, bu olaylar nafıkların hepsinden intikam alırım.“
da devam edecektir. Ve bunun ıstırabını Kur’an’ın yukarıda mealini yerdiğimiz
milletçe cekiyoruz ve daha da çekeceğiz! ayet-i kerime’si de çeşitli manaların
Işte doğudaki insanımız da çekiyor, batı- yanında bu manayı da ifade etmektedir.
daki insanımız da; PKK’da ve bilmem ne
Işte ayet ve haberler gösteriyor ki, zulme
-izm de çekiyor, asker de çekiyor... Çeksapanların, Şeriat’a karşı çıkanların başmiyen bir zihniyet var ki, o da bilinçli
larına Allah zalimleri musallat eder, onIslam düşmanları: Onlar perde arkası kıh
ların eliyle onlardan intikam alır. Şayet
kıh gülüyorlar, müslümanlar, kördöğüş
dönmezlerse, ahiret hayatında hepsini
mesabesinde birbirlerine kurşun sıkarlarcehenneme doldurur!..
ken onların keyfi yerinde, rahatı yerinde!.. Bir diyecek yok!.. Adamlar seneler
Devleti yöneten kemalistlere, PKK ve
senesi planlarını yapmış, ipin ucunu elle- diğer –izmlere ve topyekün millete seslerine almış, istedikleri gibi çekip uzatıyor- niyor ve diyoruz ki: Put yolunu bırakın,
lar; tahrik ve ajanlarıyla, silah ve malze- Allah’ın kitabına ve Şeriat kanunlarına
meleriyle çeşitli isimler ve ünvanlar altın- dönün! Kur’an anayasa, Şeriat kanun,
da meş’um emellerini gerçekleştirmeye
devlet Islam olsun!..
doğru gidiyor ve hedeflerine adım adım
yaklaşıyorlar. Ezilen ve sömürülen,
PKK ve benzeri -izmlere de diyoruz ki:
saldırılan ve öldürülen temelde müslüSizler de ezilen ve sömürülen bir milletin
mandır, müslümanlardır. Günümüzün
evlatlarısınız. Bunun ızdırabını duyuyor,
dünyasının müslümanı bu! Çekiyor, bu
gidişle daha da çok çekecek!.. Bu çekişin kurtuluş çaresini arıyorsunuz. Fakat
bir de ahireti var; hep birlikte ahirette de yanlış kapı çalıyorsunuz; takib ettiğiniz
çekeriz! Ve bu ilahî kanunun bir ifadesi- usul ve metod yanlıştır; Islamî değildir.
Sizi kurtuluş ve yükselişe götürmez. Dödir.Bakınız Kur’an ne diyor:
külen ve dökturülen kanlar heder olur
Sayfa 9
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
gider, vebal olur, günah olur; bütün
emekler boşa çıkar ve bir neticeye varamazsınız!.. O halde Islam’a dönün, Islam
metoduna dönün! Kur’an’ın devlet, Şeriat’ın hâkim olması hedefiniz olsun! O
yönde ve o yolda adım atanları, „Ümmet
noktasından hareket edip“ ırk, renk, dil
farkı gözetmiyen, „Kaynak Kur’an, örnek Peygamber“ diyen, Peygamber metoduna teslim olun!.. Sizler Islam evlatlarısınız, bulunduğunuz topraklar da Islam topraklarıdır... Eğer böyle yaparsanız dünyanız da mamur olur ahiretiniz
de!..
Topyekün millete:
Anadolu’nun doğusuna da batısına da
sesleniyor ve diyoruz ki; 50-60 senedir
sömürüldünüz, aldatıldınız, zulme ve
gadre uğradınız. Her gelen idare ve onun
vekilleri sizlere kuru vaadler yaptılar, din
ve imanınıza saldırdılar, namusunuza ve
başörtünüze el uzattılar; siz kazandınız
onlar yediler, oy zamanlarında kapınıza
kadar geldiler. Ama, dertlerinize merhem
olmadılar. Mektepler açtılar, üniversiteler kurdular. Milletin melek gibi evladını
anarşist ve terörist yetiştirdiler, komünist
ve sosyalist yetiştirdiler, sonra da memleket sathına yayarak milletin başına mu-
sallat ettiler. Şimdi esas suçlu kendileri olduğu halde suçluları (!) takip
ediyor ve müslümanları birbirine
kırdırıyorlar...
Ey Anadolu topraklarının sahipleri ve
sakinleri! Ülkeyi kurtaracak sizlersiniz; sizin imanınız, sizin kitabınızdır.
„Kaynak Kur’an, örnek Peygamber“
deyip yola çıkanlarla beraber olacaksınız, partiye paydos deyip Peygamber metodunu takib edeceksiniz;
uzlaşmacı, kavmiyetçi ve telifçi metodlara iltifat etmiyeceksiniz...
Işte o zaman ne kemalist kalır ne de
anarşi! Herkes birbirine güvenir,
yarınından emin olur!.. Kur’an şöyle
diyor: „Kim benim hidayetime
(yoluma ve Kur’an’ıma) tabi olursa,
ne saşar ne de eşkiya olur!..“ (Taha,
123
Cemaleddin Hocağlu (Kaplan) -Rh.a.Emîr'ül-Mü'minîn ve Halîfet'ül-Müslimîn
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Akaid/Iman
Ibni Abdulhalim
tesidir. İdeoloji ise insanın cüz’i, eksik
bilgisine dayanan şahsî fikir ve kanaatlerinin ifadesidir. Bunun için din toplumun bütün problemlerini çözmede tek
İDEOLOJİ Kelimesinin aslı Latincedir.
başına yeterlidir. İnsan için ne gerekiyorİdea, “görünen biçim, fikir” sözcüğü ile
sa onu tavsiye eder, emreder ve yasaklar.
logos “bilgi” kelimesinin birleşmesi ile
İdeoloji ise asla yeterli değildir. Bunun
yapılmış ve düşünceyi inceleyen bilim
için din bir ideoloji değildir. Din,
anlamında kullanılmıştır.
gerçeğin ifadesidir. Dünya ve ahirete ait
Siyasal ve sosyal bir doktrin(Belli bir
tüm gerçekleri kapsar. Zira kaynağı ilâhîanlayışa, düşünceye dayalı olan ilkeler)
dir. Yanlışlıklar insanların ilahî kitapları
meydana getiren ve bir hükümetin, bir
doğru şekilde anlamamalarından kaypartinin veya bir sosyal sınıfın hareketine naklanır.
yön veren, düşünce sistemine ideoloji
denir. Bir topluma veya toplumsal sınıfa İdeolojiler aydın geçinenler arasında
yaygın fikir kümeleridir. Dini reddeden
has düşüncelerin tümüne ideoloji denir.
bu aydınların din yerine ikame etmek
İdeoloji, metafizik muhtevâsından
istedikleri ideolojik fikirler 20. yüzyılda
sıyırılmış bir felsefedir. İslâm mütefekçeşitli ülkelerde siyasal ve ekonomik
kirleri ve ulemâsının, felsefecileri küfürle programlar şeklinde uygulandı. 20. yüzyıl
ve sapıklıkla itham ettiğini bilen batıcı
en kesif anlamda ideolojik bir çağdır. Bu
laik kadrolar, bu kelimenin arkasına
uygulamalar o toplumlara saadet yerine
sığınmışlardır. Bilginin kaynağını duyu
felaket getirdi. Sonunda ideolojik devletorganlarının faâliyetleri ve akıl yürütme
ler yıkıldı. Yıkılmayanlarda yıkılmakta
ile sınırlandıran ideologlar, vahyi inkâr
ve yerlerini daha henüz bilinmeyen Din
ettikleri için kâfirdirler.
ve Vicdan Hürriyeti diye lanse edilen
demokratik idarelere terk etmek zorunİslâm topraklarındaki bütün ideolojilerde da kalmaktadır.
görülen temel özellik, nassı inkâr
mantığıdır. Dolayısıyla her ideoloji
“ilâhlık” iddiâsına dayanır. Üretim, üretim araçlarının mülkiyeti ve tüketim gibi
konularda helâl ve haram hudutlarını
inkâr ederler. “Sermaye” ve “emek” anlayışında, birbirine zıt teoriler ortaya koysalar da, “mülkün Allah Teâlâ tarafından
yaratıldığı gerçeğini” inkârda birleşirler.
Bütün bu gerçekler dikkate alındığında,
“Lâ ilâhe illâllah” diyen her mü’min,
bütün ideolojileri inkâr etmiştir. Kelimei tevhidi kalben tasdik ve dille ikrar eden
mü’minler; ismi ne olursa olsun, İslâm İdeolojiler genellikle dünyevi ve siyasi
topraklarını işgal eden bütün ideolojiler- amaçlıdır. Uhrevi amaçlı bir ideoloji yokle mücadele etmek durumundadırlar.
tur. İdeolojilerin ekonomik ve siyasi fiAksi davranışta bulunanlar, cihad gibi
kirleri vardır. Hürriyetçi ve baskıcı olmak
farz-ı ayn hale gelen ameli terk ettikleri üzere ikiye ayrılırlar. Dini inançlar ilahi
için mes’uldürler.
olduğu için ideoloji kapsamında değerlendirilmezler. Ancak ideolojiler dinden
Dinin kaynağı vahiydir. İdeolojinin kay- etkilenmiştir. Hiçbir hak dinin ideolojinağı ise insan düşüncesidir. Vahiy kâinatı den etkilenmesi söz konusu değildir.
ve insanı yaratan yüce Allahın kelamıdır.
İnsan ile Allah arasında ne derece fark
Filozoflar ortaya koydukları düşünceleri
varsa Allah kelamı ile insan sözü arasın- ile ideolojilerin oluşmasına katkıda buda da o derece fark vardır.
lunmuşlardır. Bazıları da bunların fikirlerini melezleştirerek yeni fikirler oluşturİdeoloji insan düşüncesinin ifadesi iken, muşlardır. Bu filozoflar Allah’a inanvahiy gerçeğin ifadesidir. Din (Islam)
madıkları için dini anlamazlar.
insanı yaratan Allah’ın insanın dünya ve
ahiret mutluluğunu sağlayacak olan reçe- Dinin ilahi kaynaklı olduğunu kabul et-
Çağdaş Uydurma Dinler
(İdeolojiler)
Sayfa 10
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
meyenler, Allah’ın konuşacağına ve insanlara kitap indireceğine inanmadıkları
için Dine, Peygamberin ideolojisi ve Peygamberin fikirleri olarak bakarlar. Peygamberi de bir filozof olarak değerlendirmek isterler. Bu yanlış yaklaşımdan bir
doğru çıkmayacağı için yanlışlar
çoğaldıkça çoğalır.
Din konusunda araştırma yapanlar da
dinin‚ inanç yönünü araştırmadıkları için
din adına o dine mensup olduklarını
söyleyen insanların davranışlarını ve
din hakkındaki görüşlerini din olarak
algılar ve anlatırlar. Bunun için de
toplumlar ve insanlar sayısınca dinleri
ortaya çıkarırlar ve gerçeği göremedikleri
için de bocalar dururlar.
Hiçbir dine inanmayan Max, Feud ve
Hegel gibi filozofların anladığı “Din Sosyolojisi” ve “Din Psikolojisi”nin din ile
bir ilgisi olabilir mi? Onlar dini reddetmek için din ile ilgilenmişlerdir. Bu temel
yaklaşımdan gerçek ortaya çıkabilir mi?
Dinden bağımsız hukuk, ekonomi, siyasal
düşünce olabilir mi?
Marx şöyle demiştir: "Din, başkasına tabi
yaratıkların iç çekişmesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz olayların ruhudur.
Din halkın afyonudur.”
Dini ideolojileştiren aslında dini reddeden anlayıştır. Böylece dini reddetme ve
çürütmeyi amaçlamışlardır. Bu gün ki
aydınlar din konusunda fikirleri Kutsal
kitaplardan ve peygamberlerden kaynaklanmaz. Bilakis dini reddeden filozoflara dayanır. Onların bu düşüncelerine
dini bir ideoloji olarak algılayan, felsefeden etkilenen ve kendilerini din bilgini
sanan yazarların yazıları da destek vermektedir.
İslam dini açısından meseleye bakacak
olursak, dinin kaynakları insanların din
konusundaki düşünceleri değil, dinin
temel kaynaklarıdır. Onlar da Kur’an ve
Kur’anın asıl muhatabı olan ve Allah
tarafından dini anlamak, yaşamak ve anlatmakla görevlendirilen peygamberin
hayatı ve sözleridir.
Peygamberi anlamayan dini asla anlamaz.
Dini anlamada doğru anlayış, bizim gibi
bir insan olan; ama Allah tarafından görevlendirilen peygamberi iyi anlamaktan
geçer.
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Islam/Ibadet
Said Havva
bilginlerimiz bu gerçeği şu sözler
ile dile getirirler; Bilmelisin ki,
bütün dini konular ana bölümler
halinde inanç meseleleri, edeb
meseleleri, ibadet meseleleri,
muamelat meseleleri ve ukubad
(hukuk ve yargılama) meseleleri
diye kısımlarına ayrılırlar.
ISLAM-(3)
Burada sözü edilen inanç
meselelerine egemenlik ve otorite
6-Peygamber Efendimiz(SAV)in
ile ilgili problemler, edeb
insanlığı benimsemeye çağırdığı
meselelerine ahlak problemleri
Islamiyet Kur'andan ve hadis
girer. Yine burada sözü edilen
bilginlerinin güvenilir saydıkları
Sünnetten öğrenilebilir. Bu şekli ile ibadet meseleleri namaz, zekat,
oruç, hac ve cihad olmak üzere
Islamiyet tek tek insanlar için
olduğu gibi insanlığın tümü için de beştir. Muamelat da mali paylar,
evlenmeler, anlaşmazlıklar.
eksiksiz bir hidayet kaynağıdır.
emanetler ve miras bölüşümü olmak
Çünkü yüce Allah (C.C.) bu dini
üzere beş/altı bölüme ayrılırken
varlık aleminin hiç bir problemini
Ukubad (hukuk ve ceza) meseleleri
dışarda bırakmayacak şekilde
yeterli ve geniş kapsamlı bir niteliğe de kısas, hırsızlık haddı, zina haddı,
iftira haddı ve irtidat haddı olarak
büründürmüş, her mesele bu
yine beşe ayrılır.(Ibni Abidin)
kapsamlı çerçeve içinde mubah,
haram, mekruh, sünnet, vacip ve
farz hükümlerinden mutlaka birine 7-Peygamber Efendimiz-savIslamiyeti bir çok kereler tarif
bağlanmıştır. Söz konusu mesele
etmiş, fakat çoğu kimse bu tariflerde
ister inanç; sistemi ile, ister
ibadetle, ister siyasetle ister sosyal O'nun neyi kasdettiğini
anlayamamıştır. Sebebine gelince
hayatla ister ekonomi ile, ister
savaşla ister barışla, ister yasama peygamberimiz kimi zaman
parçanın yani belirli bir konunun
ile ve isterse insanı insanlığı içine
alacak her hangi başka bir kesimle önemini vurgulamak amacı ile
bütünü parça ile açıklamıştır.
ilgili olsun.
Mesela Hac, Arafattır(Sünen)
Nitekim yüce Allah(c.c.) Kur'an-ı
şeklindeki hadisi gibi.
tanıtırken Biz sana bu kitabı
(Kur'an-ı) açıklasın diye indirdik
Bilindiği gibi Arafatta durmak
(Nahl, 89) ve 0 (Kur'an) her şeyi
detaylı olarak açıklar (Yusuf, 111) (Vakfe) hac ibadetinin tümü değil,
0nun bir parçasıdır.
buyuruyor.
Bu arada Kur'an ve Sünnetin açıkça Peygamberimiz, Arafatta durmanın
hükme bağlanamadığı meseleler de önemini vurgulamak için böyle bir
ifadeye baş vurmuştur. Bu durumda
yetkili Islam bilginlerinin
haccın Arafatta durmaktan ibaret
ictihadları ile hükme bağlanır.
olduğunu sanacak olan bir kimse
nasıl büyük bir yanılgıya düşerse
Başka bir deyimle Kur'an ve
Sünnet; inanç sistemi ile, ibadetle, Resulullahın bazı özel amaclı
ekonomik ve sosyal hayatla, savaş tariflerine dayanarak Islamiyeti, bu
ve barışla, yasama ve yargılama ile bütünün bazı parçalarından ibaret
sayan kimse de aynı ölçüde
öğretim, eğitim, egemenlik ve
yanılgıya düşer. Şimdi Resulullahın
otorite ile ilgili bütün problemleri
bu tip bazı tariflerini ele alarak
ele alıp açıklamıştır. Fıkıh
Sayfa 11
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
bunların muhtevaları ile yapılan
yerleri belirtmeye çalışacağız:
Birinci tarif:Sahabilerden Talha
b.Ubeydullahın (r.a.)nın
bildirdiğine göre bir defasında
adamın biri Peygamberimize -SAVgelerek Islamiyetin ne olduğunu
sordu. Peygamberimiz de Islam,
bir.gün ve bir gece boyunca beş
vakit namaz kılmaktır diye cevap
verdi. Adam Peygamberimize
Bunun dışında başka bir namaz
kılacakmıyım? diye sordu.
Peygamberimiz bu soruya, nafile
kılarsan 0 başka diye karşılık verdi.
Arkasından Peygamberimiz adama
zekatı anlattı. 0 yine bu kadarı
dışında başka bir yükümlülüğüm
var mı? diye sorunca
Peygamberimiz yine Hayır, yok.
Daha fazla verirsen Nafile olur diye
buyurdu. Bunun üzerine adam geri
dönüp gitmeye koyuldu. Giderken,
Vallahi bu dediklerine ne bir ekler
ve ne de onlardan bir şeyi eksik
bırakırım diyordu. Adamın bu
sözlerini işiten Peygamberimiz Eğer
doğru söylüyorsa cennete girdi
buyurdu.(Buhari, Muslim)
Ikinci tarif: Bir defasında
sahabilerden Muaviye b. Hayde
(r.a.) Peygamberimize dedi ki;
Allah rızası için sana soruyorum
Allah bize seninle gönderdiği nedir?
Peygamberimiz bu soruya Islamdır
diye cevap verdi. Hz.Muaviyenin
Islamın ana belirtileri nelerdir?
şeklindeki sorusuna da şu karşılığı
verdi:Daha önceki
bağımlılıklarından sıyrılarak tüm
varlığımla Allaha teslim oldum
demen, namaz kılman ve zekat
vermendir.Her müslüman diğer
müslüman için dokunulmaz, kardeş
ve destekçidir.Müslüman olduktan
sonra müşriklerle ya işbirliği
yapmamalı veya onlardan ayrılıp
müslümanlar arasına girmektir
(Nesei)
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Hanımlar Köşesi
Betül Hanım
Ve yine Imam Maverdî, Allah'tan
utanmayı şöyle tanımlar: "O'nun
Yitirmek sahip çıkılmadığında
emirlerini yerine getirmek ve
karşılaşılan bir sonuçtur..
yasaklarından sakınmaktır." Önce
Yitirebilmeniz için önce sahip
gizlide ve açıkta Allah’tan haya
olmanız gerekiyor. Şayet sahibi
değilseniz bir şeyin,onu yitirmeniz etmek. Tüm nimetleri bizlere bahş
eden Allah’a karşı isyan ve
söz konusu değildir elbet…
nankörlük hayasızlığın ifadesi
Bir kimse Müslüman olmakla,
değil midir?.. Bir iyiliğini
Kur’an’i değerlerin sahibi oldu
gördüğümüz bir kimseye karşı
demektir. Biz kalu belada söz
saygısızlık yapmamaya özen
verdik, Rabb olarak Allah’tan ve
gösteren insanın en çok haya
baş öğretmen olarak ta Hz.
Muhammed’den(sav) razı olduk. duyması gereken Yüce Allah (cc)
Ve böylece kutsal emanetlerin de dir… Hicab en büyük haya
belirtisidir…
sahibi olduk.
Yitirdik, hicabı da yitirdik ölçülerini
de yitirdik. Ölçü gidince haya da
Emaneti yüklenirken insanoğlu,
sessiz sedasız kayıp gitti
hayata dair tüm ölçüleri kutsal
emanetlerden alacağının sözünü hayatlardan…Ne yâr’dan vaz
geçilebildi Insanimiz ne de ser’den.
verdi, kelime şahadeti ikrar
ederken... yüklendiğimiz emanet Örtüden tamamen vaz geçilemedi
ama ölçü dikkatlere alınmaz oldu..
bize değer yargılarını öğretti..
Ölçülerimi sahibi olduğumuz
değerlerimiz yitip gitmekte birer
birer elimizden. Bunlardan birisi
haya!...
“El haya minel iman” buyurmuştu
yegane baş öğretmenimiz.”
Elbette kavramların manası her
türlü “bence” yorumundan uzak
asli kaynağından öğrendiğimizde
yitiklerimiz arasında hayanın
olduğunu anlayabiliriz..
Yitiklerimiz
(1)
Haya; Ar, utanma duygusu,
Edeb; mahcubiyet, utanmak,
Ar ve namus; nefsin çirkin
şeylerden sıkılması ve bunun için
kötü şeylerdi terk etmesi anlamına
gelmektedir..
Hayayı izah ederken Imam
Maverdi şöyle diyor:Haya üç
kısımdır;
İslamın hicaptan kasdı neydi?
1- Allah'tan utanmak.
Hicap her mümine farz bir
2- İnsanlardan utanmak.
ibadettir. Ve ölçülerinde farklılık
3- Kendi nefsinden utanmak.
Sayfa 12
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
olsa da sadece kadına da has
değil, erkeklerde aynı emirle
muhatap idiler... Ölçüler Kutsal
Kitaplardan alınmak zorunda
dedik, ey Allah’a inandığını iddia
eden hanımlar, elbette ki her iddia
ispat ister. İspatlanmayan bir
iddia boş bir iddiadan öteye
geçemeyecektir. Hayanın en
büyük belirtilerinden olan hicabın
ölçüsünü Rabbimiz, yegane kanun
koyucumuz Allah (cc) şöyle
sınırlandırmıştır.
Ey Peygamber! Hanımlarına,
kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan
aşağı örten) elbiselerinden giyib
örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, (iffetli) tanınıb da
(ahlâksızlar tarafından) eziyyet
edilmemelerine daha elverişlidir.
Allah Gafûr'dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm'dir= çok merhametlidir. Ahzap 59. ayeti kerimenin tefsirinde müfessirlerin ortak
açıklamalarını şöyle sıralayabailiriz..
1) El ve yüz müstesna vücudun
her tarafını kaplaması..
2) Süsün çevreye aksetmemesi,
görülmemesi.
3) Şeffaf olmayıp kalın olması.
4) Dar olmayıp bol olması.
5) Etrafa güzel veya çekici koku
salmaması.
6) Erkek kıyafetine benzememesi
7) Kafir kadınların kıyafetine
benzememesi.
8) Şöhret nev'inden giyilen
elbiselerden olmaması.
Son üç madde kadın için sadece
dışarıda değil evin için de de
dikkat etmesi gereken
noktalardır...
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Gençlerle Başbaşa
GENÇLIĞE MEKTUP
Nedir sebeb?
Besmele, hamdele ve salveleden sonra,
Sebeb tek şey: Tevhid varlığı veya yokluğu! Biri Tevhid’e
Evet! demiş, teslim olmuş, diğeri ise Hayır! demiş, şirke
sapmış! Biri haktan yana olmuş, diğeri batıl demiş, Put demiş, puttan yana olmuş! Biri Allah demiş, Kitap demiş, Peygamber demiş; diğeri ise Firavun demiş, Ebu Cehil demiş,
Lenin” demiş, M. Kemal demiş...
Kur’an şöyle der: “Onlara Adem’in iki oğlunu gerçek (bir
kıssa) olarak oku! Hani, her biri birer kurban sunmuşlardı,
(kurban) birinden kabul edilmiş, ötekinden edilmemişti.
(Kurbanı kabul edilmiyen, kabul edilene:) Seni öldüreceğim, demişti. (O da:) Allah, sadece (azabından) korunanlardan kabul eder, dedi. Andolsun, eğer sen beni öldürmek
için bana elini uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi
uzatmam. Çünkü, ben âlemlerin Rabb’inden korkarım! Ben
isterim ki, sen benim günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur! Nefsi
onu kardeşini öldürmeğe çağırdı, (o da
nefsine uyarak) onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu. Derken Allah, bir karga gönderdi, (karga) ona, kardeşinin
cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
yeri deşeliyordu.“Yazık bana, su karga
kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim (ben?)” dedi ve pişman olanlardan oldu!” (Maide, 27-31)
Ey fani hayatın baharında bulunan gençler!
Önce size, dünya hayatının manasından, Allah’ın Kitab’ından, Peygamber’in Sünnet’inden, tarihteki neslinizin cesaret, fedakârlık ve hizmet verme örneklerinden ve nihayet
cemiyet hayatındaki yerinizden ve taşıdığınız mesuliyetten
bir nebze bahsedip size olan tebliğatımızı yapmış olacağız.
Dünya geçici bir hayattır; elli-altmış senelik bir hayat
hikâyesinden ibarettir. Nasıl gelir, nasıl geçer pek farkına
varılmaz! Bazen de hayatının baharında söner gider. Işte,
dünya bu! Nedir, bunun manası? Yok mu bunun ötesi? Şayet yoksa, vay haline insanın! Geldi ve gitti; Işte o kadar!..
Hikmet:
Ama hikmet böyle değil; eşyanın tabiatına muhalif! Buna
mantık denmez!.. Çeşmeden suyunu doldur ve git! Bitti senin için; kayıplara karış!.. Bu olamaz! Buna “Evet” demez
ne ilim, ne de akıl!..
O halde vardır bunun bir ötesi! Hem öylesine vardır ki,
ölümü yok, sonu gelmez bir hayat; ebedî ve sermedi! Bu
hayatta kimi mes’ud, kimi bedbaht, kimi mesrur, kimi mahzun... Ayrılmışlar birbirinden; bir fırka cennete, bir fırka
cehenneme! Kıyas kabul etmez iki âlem: Birinin nimet ve
ikramı sayısız, diğerinin azab ve ızdırabı korkunç!..
Sayfa 13
Tevhid ve Şirk:
Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekke sakinlerinin
şahsında bütün bir dünyaya, bütün bir nesle sesleniyor,
tebliğ ediyor ve diyor ki:
Sizden tek bir şey istiyorum, bu tek şeyi
demenizi istiyorum. Bunu dediğiniz takdirde ülkelere hâkim olacaksınız; dünya da
sizin olacak, ahiret de. Şerefle yaşar, şerefle ölür ve şerefle kalkarsınız!..
Işte o tek şey “La ilahe illallah” cümlesinde ifadesini bulan “Tevhid”dir, Tevhid
inancıdır. Tevhid öyle bir cevherdir ki,
herşey onun etrafında döner, dolaşır. Kâinat camiasının temel taşıdır, varlık âleminin turasıdır, mahlûkatın ahengidir, din binasının esasıdır;
canlılar hayatlarını ondan alır, nebatat, nesv-ü nemasını
ondan alır, kuşlar cıvıltılarını, yıldızlar parıltılarını ona
borçludur. Işte Tevhid böyle bir cevher!..
Tevhid ne?
Tevhid vahdetten gelir; “Vahid” ve “ehad” bunun iki şeklidir. “Tevhid” demek, Allah’ı birlemek, Allah birdir, demektir. Allah “Vacid”dir, vardır. Hem hakiki varlık ona mahsustur. “Muhyi ve Mümiyt”tir; yaratıp hayat veren, hayatını
alıp öldüren O’dur. “Samed”dir; herşey O’na muhtaçtır,
ama O, hiçbir ıeye muhtaç değildir. “Halık”tır, halketme,
şekil verme O’na mahsustur. “Razık”tır, rızık verme, büyütüp besleme O’na mahsustur. “Malik”tir, mülk O’nun, melekût O’nun, herşey O’nun, dünya O’nun, ahiret O’nun.
“Hâkim”dir, hüküm verme, kanun koyma O’na mahsustur.
“Seri’ül-hisab”dır, hesab görür ve görmesi an meselesidir.
“Âdil-i Mutlak”tır, zulüm ve haksızlık asla düşünülemez.
“Gafur ve rahim”dir, bağışlaması bol, rahmeti geniştir.
“Şedid’ül-ikab”dır, azabı çetin, cezası şiddetlidir.
“Tevvab”tır, tevbe edenleri “Hata ettim” diyenleri, Şeriat’ına dönenleri kabul eder!..
Işte bunlar ve daha niceleri Tevhid cevherinin muhtevası,
Rabb’imizin celâl ve cemal sıfatlarının birer tecellisidir.
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Faydalı Bilgiler — Şifalı Bitkiler
DÜNYA’NIN GÜNEŞ ETRAFINDAKİ
HAREKETİ ve SONUÇLARI
Dünya Güneş etrafındaki hareketini Ekliptik adı verilen elips şeklindeki düzlemde saat ibresinin tersine doğru hareket
ederek 365 gün 6 saatte tamamlar.
Yörünge düzleminin (Ekliptik düzlem)
elips şeklinde olmasından dolayı Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı değişir. Dünya 3 Ocak tarihinde Güneş’e en yakın
duruma gelir, buna Günberi (Perihel)
denir. 4 Temmuz tarihinde ise Güneş’e en
uzak durumundadır. Buna da Günöte
DÜNYA’NIN HAREKETLERİ
(Afel) denir.
Dünya’nın eksen eğikliğinin anlaşılabil- Dünya Güneş’e yaklaştığı zaman Gümesi için şu terimlerin bilinmesi gerekneş’in çekim kuvveti arttığından Dünymektedir.
a’nın yörüngedeki dönüş hızı da artar.
1. Ekliptik Düzlem (Yörünge Düzlemi): Uzaklaştığı zaman da çekim kuvveti azaDünya’nın Güneş etrafında izlediği yola lacağından yörünge üzerindeki dönüş hızı
Ekliptik Düzlem denir.
azalır.
2. Ekliptik Eksen (Yörünge Ekseni): Ek- Bu nedenle;
liptik düzlemi dik kestiği kabul edilen
1. Kuzey Yarımküre’nin yaz mevsimi (21
hayali çizgiye Ekliptik Eksen denir.
Mart ile 23 Eylül arası), Güney Yarımkü3. Dünya’nın Ekseni: Kutuplardan ve
re’nin yaz mevsiminden (23 Eylül ile 21
yerin merkezinden geçtiği kabul edilen
Mart arası) daha uzun (7 gün) sürer.
hayali çizgiye Dünya’nın Ekseni denir.
2. Dünya’nın Güneş’e yaklaşması ve
4. Ekvator Düzlemi: Dünya’yı iki eşit
uzaklaşması mevsimlik sıcaklık dağılışıparçaya bölen hayali çizginin meydana
na etki etmez. Mevsimlik sıcaklık
getirdiği düzleme Ekvator Düzlemi denir. dağılışını etkileyen faktör, ışınların düşEkliptik eksen ile Dünya’nın ekseni birbi- me açısıdır. Bunu da eksen eğikliği belirri ile çakışmaz aralarında 23° 27’ lık bir
ler.
eğiklik vardır. Bu eğikliğe Dünya’nın
3. Dünya Güneş’e uzak olduğunda dönüş
Eksen Eğikliği adı verilir.
hızı azaldığından sonbahar ekinoksuna
Eksen eğikliği, Dünya’nın hem kendi
iki gün geç girilir (23 Eylül’de yaşanır).
ekseni hem de Güneş etrafındaki hareke- 4. Dünya Güneş’e yakın olduğunda dötiyle hiçbir zaman değişmez. Sade-ce
nüş hızı arttığından Şubat ayı 28 gün süekinoks tarihlerinde etkisi ortadan kalkar. rer.
5. Dünya Güneş’e yaklaştığında çekim
EKSEN EĞİKLİĞİNİN SONUÇLARI:
kuvveti arttığından gel,git genliği de ar1. Mevsimler oluşur.
tar.
2. Güneş ışınlarının düşme açısı zaman
6. Ekvator ile Yörünge düzlemi arasında
içerisinde değişir.
23˚27’ lık açının bulunmasından dolayı
3. Gece - gündüz süreleri değişir.
Yer ekseni ile Yörünge düzlemi arasında
4. Güneş ışınlarının dik geldiği kesimle- 66˚33’ lık bir açı oluşmuştur. Yani Yer
rin yıl içinde değişmesi ve Dönencelerin ekseni yörünge düzlemine eğiktir.
oluşması.
5. Kutup dairelerinin enlem dereceleri
oluşur.
6. Aynı boylam üzerindeki noktalarda
Güneş'in doğuş ve batış saatleri değişir.
7. Kutup noktaları ile daireleri arasında
sürekli gece ve gündüzler yaşanır.
8. Kuzey ve Güney Yarım kürelerde
farklı mevsimler yaşanır.
9. Muson rüzgarları oluşur.
10. Ekvatordan kutuplara gidildikçe gecegündüz süreleri arasındaki farkın artması.
Sayfa 14
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
ANASON
Diğer İsimleri : Anis, Anisi fructus,
Pimpinella anisum
Botanik Bilgi : Vatanı, Asya’dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak
veya böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. “Anason”
denilen meyvelerinde “Anethol” vardır.
Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve
Ağustos aylarında toplanır.
Faydaları
Anason öncelikle gaz söktürücü, mideyi
güçlendirici ve öksürüğü yatıştırıcı olarak
çok faydalıdıdr.
Sürekli hıçkırıklarda bir bardak anason
çayı denenebilir.
İştah açıcı, yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir.,
Yatıştırıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı olarak kullanılır.
Uykusuzluğa karşı da denenebilir.
Bebeklere ve küçük çocuklara gaz
sıkıntılarında ve öksürüklerde anason
çayı içirilmelidir.
Tadı ve kokusu hoş olmayan bitki çaylarına veya bitkisel kaynaklı ilaçlara aroma katkısı olarak da kullanılabilir.
Anason çayı, yeterli olmayan anne sütünü
arttırır.
İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser.
Anne sütünü artırır.
Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir.
Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen
şikayetleri giderir, öksürüğü keser.
Genç kızların göğüslerinin dolgun ve dik
olmasını sağlar. Yaşlılarda ise, göğüs
sarkmasını önler.
Saklanması : Tohumlar dövülerek ayrilir
ve kapali kaplarda isiktan koruyarak serin
ve kuru yerlerde saklanir. Ögütülerek
saklanirsa kokusunu hizla kaybeder. Her
yil tazelenmelidir.
Hazırlama Şekli : Çayi:1 dolu çay kasigi
ögütülmüs tohum 150 ml kaynar su ile
haslanir, agzi kapali 10
dak.demlenir, süzülür. Sicak olarak günde 2 - 5 fincan içilebilir.
UYARI : Aybaşı kanamalarının düzenli
olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz.
Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Basından Seçmeler
ABD'li asker ...
Afganistan'da, ABD'nin cinnet geçirdiğini iddia ettiği
ABD'li bir askerin yaptığı katliamın detayları ortaya
çıkmaya başladı.
12/03/2012 - 13:45
Afganistan'da Taliban'ın güçlü olduğu Kandahar eyaletinde
ABD'li bir asker, görev yaptığı askeri üsten bir kilometre
uzaklıktaki köye giderek katliam yaptı. ABD'li yetkililer ve NATO,
söz konusu askerin cinnet geçirdiğini iddia ediyor ancak Afgan
yetkililer farklı düşünüyor.
Kandahar'daki hükümet sözcüsü Cevad Faysal, ABD'nin "bir
askerin cinneti" diyerek bu olayı geçiştirmemesi gerektiğini söyledi. Faysal, "Eğer ABD'li yetkililer bu kişinin psikolojik sorunları
olduğunu öne sürerse, şu soruyu sormak gerekir. Psikolojik
sorunları olan birisi neden orduya alındı" dedi.
Amerikan New York Times gazetesindeki haberde ise, kimliği
gizli tutulan ABD'li askerin katliamı detaylarıyla anlatıldı. Haberde, askerin cumartesi gecesi köyden bir kilometre uzaklıktaki
askeri üsten ayrılarak, köye gittiği ve önüne gelen evlere girerek
katliam yaptığı belirtildi. Öldürdüğü köylüleri daha sonra bir
araya toplayan katliamcı asker, 11 kişinin cesedini ateşe verdi.
Cesetleri ateşe verilenler arasında, 6 yaşından küçük dört kız
çocuğu da bulunuyor.
———————————————————————-
Alkolsüz bira hani alkolsüzdü?
Yeşilay Başkanı, 'alkosüz bira'yı merak etti ve birayı
bakanlığın labarotuvarında incelemeye götürdü. Tahlil sonuçları bakın ne çıktı..
09/03/2012 - 14:34
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Muharrem
Balcı, alkolsüz olduğu iddia edilen birayı Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına bağlı bir laboratuvarda tahlil
ettirdiklerini belirterek, "Elde ettiğimiz sonuca göre
"alkolsüz bira"da yüzde 0.26 alkol bulunmaktadır. Bu
rakam her ne kadar "yasal" sınırın altında olsa bile son
derece önemlidir" dedi.
ALKOL ÜRETİCİLERİNİN CAMBAZLIĞI
Balcı, "Alkol üreticileri ekonomik çıkarları doğrultusunda pazar paylarını arttırmak ve daha fazla alkol tüketimini sağlayabilmek için gençleri hedef almakta, bu sebeple alkole başlama yaşını düşürmek için çeşitli taktikler üretmektedirler. Bu taktiklerden biri de "alkolsüz
bira" aldatmacasıdır. Öncelikle isminin bira olması
derhal akıllara alkollü bir içeceği getirmekte ve bunu
bilinçaltına işleyerek gençlerin birayı kanıksamalarına
neden olmaktadır" diye konuştu
—————————————————————————-
İsrail'in Gazze Şeridi'ne
İsrail ordusu da, dün gece yarısından beri İsrail topraklarına
20'den fazla roket düştüğünü, Cuma gününden bu yana İsrail'e
atılan 180 civarında roketin 130'unun İsrail topraklarında patladığını açıkladı.
Bu roketlerin 46'sının Demir Kubbe adı verilen füze savunma
sistemi sayesinde etkisiz hale getirildiği bildirildi.
İsrailli askeri yetkilileri, şimdiye kadar 20 Filistinlinin harekatlarda vurulduğunu ve bir çocuk hariç bunların tamamının "terörist"
olduğunu öne sürdüler.
———————————————————————-
Şebbiha'lar evleri bastı: 140 ölü
Suriye'de Esad rejimine bağlı Şebbiha güçlerinin evleri basarak 140 kişiyi öldürdüğü bildirildi.
12/03/2012 - 13:15
El-Cezire televizyonun haberine göre, Suriye rejimine bağlı
Şebbiha güçleri dün evleri basıp aralarında çocuk ve kadınların
da bulunduğu yaklaşık 30 aileyi bıçakla öldürdüğü belirtildi.
Muhaliflerin, Humus'un Kerem Zeytun semtinde yaşanan katliam görüntülerini sosyal paylaşım sitelerinde kamuoyu ile paylaştığı kaydedildi
Muhalifler ayrıca, Dera'da, İdlib'in Mearratu Mısrin, Humus'un
Kerem ez-Zeytun, Aşira ve Bab-ı Derib mahallelerinde şiddetli
top atışlarının olduğunu bildirdi.
———————————————————————-
Benzin 4.5 lirayı geçti!
Benzine yapılan 8 - 10 kuruşluk zamla litre fiyatı 4.5
lira sınırını aştı. Zam öncesinde 243 lira olan bir depo
benzin, zamdan sonra 248 lira oldu. Benzine depo
başına 5 lira zam gelmiş oldu.
10/03/2012 - 09:55
Benzine 8 ila 10 kuruş arasında değişen oranlarda yapılan zam,
benzinin litresini 4.5 liraya çıkardı. Akaryakıt dağıtım şirketlerinden alınan bilgiye göre, dünden geçerli olmak üzere benzine
yüzde 1.82 - 2.45 arasındaki oranlarda zam yapıldı.
İstanbul’da zamdan önce 4.36 - 4.43 lira arasında satılan benzinin fiyatı zamdan sonra 4.46 - 4.53 liraya çıktı. Ankara’da da
zam öncesi 4.39 - 4.45 lira olan benzinin fiyatı zamdan sonra
4.47 - 4.55 liraya yükseldi. Benzinde en son 21 Şubat’ta yapılan
ayarlama ile litre fiyatı 7 kuruş artmıştı.
YUNANİSTAN'DAN BİLE PAHALI
Milliyet'in haberine göre, yapılan son zamdan sonra benzin
fiyatı Yunanistan’dan bile pahalı hale geldi. İflasın eşiğinden
dönen Yunanistan’da benzinin litresi 4.11 TL (1.76 euro) iken,
Türkiye’de benzin İstanbul’da 4.53 liradan (1.93 euro), Ankara’da 4.55 liradan satılmaya başlandı.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne Cuma gününden bu yana sürdürdüğü hava harekatında ölü sayısı 21'e yükseldi.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, petrol fiyatlarında bir düşme
12/03/2012 - 13:16 yaşanmaması ve bu seyirde gitmesi halinde Türkiye’nin bu yılki
Filistin sağlık kaynakları, İsrail ordusunun bugünkü hava saldırıenerji faturasının 65 milyar dolara çıkabileceğini ve enerji fatularında 3 kişinin daha ölümüyle, Cuma gününden bu yana ölü
rasında ekstra 10 milyar dolar şişme olacağını belirterek, “Bu,
sayısının 21'e, yaralı sayısının da 73'e yükseldiğini belirttiler.
bizim açımızdan hoş olmaz” dedi
Aynı kaynaklar, İsrail ordusunun Cuma gününden bu yana 36
hava harekatı düzenlediğini kaydettiler.
Sayfa 15
MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1
REBIUL AHIR 1433/ MART 2012
Download