Bülten 3 - Gündem Çocuk

advertisement
StratejikHarita
“Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Sivil Toplum Örgütlerinin Güçlendirilmesi” Projesi Bülteni Sayı: 3 - Nisan 2014
TÜRKİYE’DE 2013 YILINDA EN AZ 633ÇOCUK
ÖNLENEBİLİR SEBEPLERDEN DOLAYI
YAŞAMINI KAYBETTİ
Gündem Çocuk Çocuk Hakları Merkezi, ‘Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporunu’ açıkladı. 2013 yılında Devlet eliyle ya da ihmalinden 633 çocuk öldü. Bu rakam geçtiğimiz 2012 yılında 609’du. 2013 yılında kolluk güçlerinin orantısız kullandığı biber gazından
Berkin Elvan gibi 8 çocuk yaşamından oldu.146 çocuk ise son anda ölümün kıyısından döndü. İş kazaları hız kesmedi. 89 Çocuk iş
cinayetinden öldü. 1 çocuk nefret yüzünden yaşamını kaybetti.
Gündem Çocuk Derneği, Türkiye’de 2013 yılı Raporunu açıkladı. Rakamlar ve olaylar
çocukların durumlarının ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Bu yılki raporda,
“Kolluk Güçlerinin Biber Gazı Kullanımı Sebebiyle Yaşam Hakkı İhlalleri” başlıklı özel
bir bölüm açıldı. Bu bölüme, Gezi direnişine, masum çocukların erkenden hayata
vedalarına yer verildi.
ihlallerine maruz kaldığını göreceksiniz. Bu bölümü hazırlamamızdaki sebep, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa’da yer alan çocuğun yüksek yararı
ilkesine karşın, polisin vazgeçmeyerek kullanmaya devam ettiği biber gazının onlarca
çocuğun yaşam hakkı ihlaline yol açtığını görünür kılmak, biber gazının yasaklanması
çabasına katkıda bulunmak…
Rapor kapsamında yaşam hakkı ihlalleri iki başlık altında, “Devlet Eliyle Ortaya Çıkan
Yaşam Hakkı İhlalleri (Devletin Negatif Yükümlülüğünü Yerine Getirmemesi Nedeniyle Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri)” ve “Devlet Önlem Almadığı İçin Ortaya Çıkan
Yaşam Hakkı İhlalleri (Devletin Pozitif Yükümlülüğünü Yerine Getirmemesi Nedeniyle
Ortaya Çıkan Yaşam Hakkı İhlalleri)” toplandı.
Çözüm Süreci Rapora Yansıdı
Kürt sorunuyla ilgili olarak uzun yıllardır yaşanan ve 2011 ile 2012 raporlarında yer alan
Silahlı Çatışmada Yaşam Hakkı İhlali başlığı bu yılki raporda yer almamaktadır. Bunun
sebebinin örgüt ve devlet arasındaki diyalog ve çatışmasızlık sürecinin olumlu etkisi
olduğu düşünülmektedir. (Kaynak: Ankara-ZETE)
“2013 yılında Çocuğun yaşam hakkı ihlalinde cezasızla mücadele” bölümünde, Medeni Yıldırım, Ceylan Önkol ve Mazlum Akay’ın davalarındaki son duruma yer verildi.
Son Bir Yılda 609 Çocuk Ölümü 633 Öldü
Gündem Çocuk Derneği, 73 sayfalık raporlarının girişinde şu değerlendirmeyi yaptı:
2011 yılından bu yana hazırladığımız Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu’nun üçüncüsü
elinizde. Her yıl raporu hazırlarken ulaşabildiğimiz yaşam hakkı ihlalleri sayısının
elbette ki azalacağını umuyoruz. Çünkü Haydar Ergülen’in de dediği gibi bir çocuğun
ölümünün yalnızca kendi ölümü olmadığını, bundan sonraki çocukların ölümlerini
bize haber verdiğini ne yazık ki biliyoruz.
2012 yılında yaşam hakkı ihlaline uğrayan en az 609 çocuk, 2013 yılında yaşamını
kaybedecek 633 çocuğun haberini veriyordu bize. Çocukların yaşadıkları ihlallerin
üstü örtülmeye devam edildikçe, sorumlular cezasız bırakıldıkça, olanlardan dersler
çıkartmak ve acil yapısal önlemler almak yerine her bir olayı münferit olaymış gibi
gösterdikçe, her bir çocuğun ölümünün bir başka çocuğun ölümünü haber verdiğini
biliyoruz.
Çocuklar Yoksuluk, Ayrımcılık Ve Irkçılıkla Karşı Karşıya
Bu yılki raporumuzdaki rakam geçen yıla oranla artış gösterdi. Bu artış elbette ki
Türkiye’de ne yazık ki azalmayan ve belki de artan çocukların yaşadıkları yoksulluğun,
yoksunluğun, ayrımcılığın, ırkçılığın, şiddetin sonucu olarak karşımızda duruyor.
2013 yılında polis tarafından gaz fişeği ile yaşam hakkı ihlaline uğrayan 15 yaşındaki
Berkin Elvan’ı, rapor hazırlığı sırasında kaybettik. Berkin’in öldürülmesinin ardından
yüzbinler sokağa çıktı. Biz Berkin’in ardından sokağa çıkanların sadece Berkin değil
devlet eliyle doğrudan ya da ihmaliyle öldürülen tüm çocuklar için çıktığını düşünmek
istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki başka çocukların ölmemesi için yapılması gerekenleri çok
daha kalabalık, çok daha yüksek sesle, hep birlikte söylemeliyiz.
Gündem Çocuk Derneği olarak hak ihlalleri raporlarımızı, konuyu görünür kılarak,
kamuoyunun dikkatini çekmek ve devletin yükümlülüklerini hatırlatmak amacıyla
hazırlıyoruz. Çocuk haklarına ilişkin politikalarda, otoritelerin tutum ve davranışlarını
değiştirmede olumlu yönde etki sağlaması için yaygınlaştırıyoruz.
Bu nedenle bu yılki raporumuzda, geçen yıllardan farklı olarak kolluk güçlerinin biber
gazı kullanımı sebebiyle, yaşam hakkı ihlaline uğrayan çocuklara özel yer verdik. Bu
bölümde biber gazının yoğun olarak kullanılmaya başlandığı, 2006 yılından beri
çocukların yaşamlarını kaybettiklerini ve ölümle sonuçlanmayan ağır yaşam hakkı
ÇOCUKLARA VE KADINLARA YÖNELİK
CİNSEL ŞİDDETE İLİŞKİN YASA TASARISI
TEPKİ ALIYOR!
Nisan ayında iki çocuğun cinsel şiddet sebebiyle yaşamını kaybetmesinin ardından Meclis çocuklara yönelik şiddeti ve istismarı önlemeyi amaçlayan yeni bir yargı paketini gündeme aldı. Ancak paket tepki topluyor! Yeni bir yargı paketi, çocuk istismarı yapan insanlara
karşı daha ağır cezalar uygulanmasını öngörüyor, ancak uzmanlar daha fazla önleyici tedbir alınması gerektiğini savunuyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yeni yasanın, çocuklara karşı suç işleyenler için
cezaları arttıracağını ve cinsellikle ilgili suç işleyenlerin kurbanlarıyla veya diğer
çocuklarla iletişime geçmelerini önleyeceğini söyledi.
Bozdağ “Temyizsiz ömür boyu hapis cezası verilen bir kişi 30 yıl yerine 39 yıl hapis
cezası çekecek ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan biri 24 yıl yerine 33 yıl
cezaevinde kalacak” dedi.
Adana’da 6 yaşındaki Gizem Akdeniz’in ve Kars’ta 9 yaşındaki Mert Aydın’ın
öldürülmesinin ardından çeşitli şehirlerde daha ağır cezalar verilmesi için gösteriler düzenlendi. Her iki davada da zanlılar yakalandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cinayetlerin ardından yeni yasa tasarısını
meclise göndermeden önce yaptığı konuşmada, “Çocuğa el kaldıran, şiddet
uygulayan kişi, bir insan dahi olamayacak derecede alçalmıştır. Son hazırlığını
yaptığımız yasa tasarısı, bu konuyla ilgili cezaları ciddi manada artıran bir yasa
tasarısı olacaktır” dedi.
ve sömürüye maruz kaldıklarında, çocukların yasal, sosyal, psikolojik, gelişimsel
olarak korunması ve rehabilitasyon hizmetleri de bu kapsama alınmalıdır. Medeni
kanun, çocuk koruma yasası, medya ve özellikle internet medyasıyla ilgili diğer
yasalarda uyumlaştırmaya ihtiyaç duyuluyor” dedi.
SES Türkiye’nin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yorumunu öğrenmeye yönelik çabaları başarısız oldu.
Türkiye’nin kısa süre önce Siber Suçlarla İlgili Avrupa Konseyi Konvasiyonu’nu
kabul etmesine dikkatleri çeken Thibert, “Bu anlaşmaları Türk yasalarının çerçevesi
içine almak çok önemli. Bu yalnızca hükümetin kanun yapma sürecindeki işini
kolaylaştırmakla kalmaz; aynı zamanda Türkiye’deki çocukların korunmasıyla ilgili
dünyada da sağduyu oluşmasını sağlar” dedi.
Avrupa Birliği’nin 2013 ilerleme raporu, çocuk haklarının güçlendirilmesi ve
çocuklara karşı şiddetin azaltılması için hükümete çağrıda bulundu.
Kaynak: Ses Türkiye/ Aynur Tekin
Çocuk istismarı ve çocuk cinayetlerinin tartışıldığı beş saatlik kabine toplantısının
ardından, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çocuk istismarı kapsamındaki
suçların yarı oranında arttırılacağını söyledi.
Yasa paketine göre, cinsel suçluların kurbanın bulunduğu bölgede yaşamasına
veya okullar, kantinler ve okul otobüsleri de dahil olmak üzere, çocuklarla temas
edebilecekleri işlerde çalışmalarına izin verilmeyecek. Mahkum edilen cinsel
suçluların şartlı tahliye süreleri cezalarının üçte ikisinden dörtte üçüne çıkartıldı.
Yasa, en düşük cinsel istismar cezalarını 3 aydan 6 aya, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara yönelik en düşük cezanın da 4 yıldan 8 yıla çıkartılmasını öngörüyor.
Çocuklara karşı işlenen daha ağır cinsel suçlarda ise en düşük hapis cezaları 8 ile
15 yıl arasında değişecek.
Paket aynı zamanda, mahkemelerin üvey babaların, üvey annelerin, velilerin ve
sosyal hizmet görevlilerinin ya da koruyucu ailelerin istismarını ağırlaştırıcı koşul
olarak kabul edecek. Çocukların birlikte yaşadıkları yurtlar ve hosteller gibi yerlerde görülen istismar da ağırlaştırıcı koşullar olarak değerlendirilecek. Yeni düzenleme kapsamında, mahkemelerde cinsel istismar ve tacizin fizik ve ruh sağlığı
üzerinde hasara neden olduğu kabul edilecek. Önceden, istismara uğrayan
çocukların aileleri veya avukatları mahkemenin ağırlaştırılmış cezalar vermesini
sağlamak için fiziksel veya ruhsal zararı delillendirmek zorundaydı.
Gündem Çocuk Derneği Çocuk Hakları Merkezi Koordinatörü Ezgi Koman
SES Türkiye’ye yaptığı açıklamada, STK’ların görüşlerinin yeni yasa tasarısı
hazırlanırken yeterince göz önünde bulundurulmadığını söyledi.
Koman, “Bugüne kadar sorulmayan görüşlerin, yasa tasarısı meclise geldikten
sonra dikkate alınacağını umuyoruz” dedi. “Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla,
yasa genellikle ağır cezalar içeriyor. Ancak problemin yalnızca cezalandırmakla
çözülemeyeceğini de biliyoruz. İstismarı önlemek için bazı mekanizmalar
oluşturmak mecburidir. Hakka dayalı, bütüncül bir çocuk politikası talep etmek
zorunludur.”
Bilkent Üniversitesi Uluslararası Çocuk Merkezi Çocuk Hakları Politika ve Destek
Grubu’ndan Adem Arkadaş Thibert paketin “tepkisel bir yasa değişikliği”
olduğunu söyledi.
Thibert SES Türkiye’ye yaptığı açıklamada, “Medyada kayıp çocuklar ve cinsel istismarla ilgili çıkan haberlerden sonra hazırlandı. Bu nedenle yetersiz ve
daha çok cezaların arttırılmasını içeriyor” dedi. “Çocukların Cinsel Sömürüye
ve İstismara Karşı Korunmasına Yönelik Avrupa Konseyi Konvansiyonu yasa
kapsamına alınsaydı, cinsel istismarın ve sömürünün önlenmesi herhangi bir
yasal boşluk olmaksızın kanunda yerini alacaktı. Aynı zamanda, cinsel istismara
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu: “Çocukları Tekrar Tekrar
Mağdur Etmekten Vazgeçin!”
Eğitim-Sen konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklama metni şöyle:
Bilindiği gibi “Bir çocuk ile bir yetişkin ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven ve güç ilişkisi içinde olan başka bir çocuk arasında, bu kişinin cinsel
gereksinimlerini tatmin etmeyi amaçlayan her türlü eylem çocuk istismarı olarak
tanımlanmaktadır. Türkiye Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara
Karşı Korunması Sözleşmesi`nden, Çocuk Hakları Sözleşmesi`ne kadar çocukların
korunmasına yönelik pek çok sözleşmeye imza atmışsa da ne yazık ki iç hukuk
düzenlemelerinde yetersiz fiiliyatta ise zaten mağdur olan çocukların tekrar
mağdur olmasına neden olan uygulamaların yaşandığı bir ülke durumundadır.
Bunun en son örneği Diyarbakır`da 39 yaşında S.C tarafından istismar edilen 13
yaşındaki çocuk için Dicle Üniversitesi tarafından verilen” Ruh ve Beden Sağlığı
Bozulmamıştır” şeklindeki rapor ve bu raporun mahkemece kabul edilmesidir.
İstismara uğrayan bir çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulmaması mümkün
müdür? Bunu söyleyen erkek egemen zihniyet çocukları da tıpkı kadınlar gibi birer
birey olarak değil meta olarak görmekte ve erkeği korumaktadır.
Çocuğa yönelik her türlü cinsel saldırı suçlarında alanında uzmanlaşmış mahkemelerin ve yine bu alanda uzmanlaşmış sağlık kurullarının faaliyet yürütmesi
daha önce de tanıklık ettiğimiz bu tür vahim olayların yaşanmasını bir nebze
olsun engelleyecek; zaten mağdur durumunda olan çocuğun tekrar mağdur
olmamasını sağlayacaktır.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak çocuklara yönelik cinsel saldırı
suçlarının ele alınmasında uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesini bu bağlamda çocuğun “Yüksek yararı, soruşturmaların etkin bir biçimde
sürdürülmesi, istismar suçunu işleyenlerin suçun bir aile ferdi tarafından, çocukla
aynı yerde yaşayan biri tarafından veya otoritesini suistimal eden bir kişi tarafından
işlenmesi halinde yaptırımın ağırlaştırılması” gibi ilkelerin gözetilmesi gerektiğini
her fırsatta hatırlatmakta yarar görüyoruz. Diğer yandan çocuğa her türlü adli,
psikolojik desteğin sunulması gerekmektedir. Çocuklara yönelik cinsel saldırı başta
olmak üzere bu alanda imzalanan sözleşmeler kamuoyuna anlatılmalı, çocuklarla
bire bir temas halinde bulunan kamu görevlileri bu konuda eğitilmelidir. Çocuğa
yönelik cinsel saldırı istismar gibi konularda veriler oluşturulmalı bu veriler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Çocukların birer birey olduğu unutulmamalı bu konuda
toplumda zihniyet değişikliği yaratacak faaliyetlerde bulunulmalıdır. Eğitim Sen
olarak adalet yerini buluncaya dek bu tür davaların takipçisi olacağız.
Kadın Örgütleri: TCK Sistematiğini Alt Üst Eder, Uygulamada
Onlarca Sorun Doğurur”
Avukat Hülya Gülbahar: “Bugüne kadar cinsel şiddet kriz merkezleri dahil olmak üzere hiçbir kurumsal mekanizmayı
işletmeyip, gerekli merkezleri açmayıp, cezaları arttırıyormuş gibi yaparak, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel saldırıları
önlemek mümkün değil” diyor, “TCK’ya bu kadar emek vermiş kadın örgütlerini dahil etmeden yapılan bu tasarı, TCK
sistematiğini alt üst ederken, uygulamada onlarca sorun doğuracak”.
hareket’ aranacağı söylenmiş oluyor. Hafifletici bir unsur koydukları gibi,
hukukta yeni bir tartışma yaratacak bir belirsizlik oluşuyor. Hangi hareket ani
olacak?”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınlara ve çocuklara karşı şiddetin
önlenmesine yönelik hazırlandığını söylediği yasa tasarısı, Meclis Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda görüşüldü. Tasarı önümüzdeki günlerde Adalet
Komisyonu’nda görüşülmesi bekleniyor.
Ancak avukat Hülya Gülbahar “Bugüne kadar cinsel şiddet kriz merkezleri
dahil olmak üzere hiçbir kurumsal mekanizmayı işletmeyip, gerekli merkezleri açmayıp, cezaları arttırıyormuş gibi yaparak, kadınlara ve çocuklara karşı
cinsel saldırıları önlemek mümkün değil” diyor, “TCK’ya bu kadar emek vermiş
kadın örgütlerini dahil etmeden yapılan bu tasarı, TCK sistematiğini alt üst
ederken, uygulamada onlarca sorun doğuracak” dedi.
Yargıtay ve sulh ceza mahkemelerine yönelik düzenlemeler, hırsızlık ve
uyuşturucu suçlarına verilecek cezaların ağırlıkta olduğu tasarının kadınları ve
çocukları ilgilendiren bölümü sadece cinsel saldırı, cinsel istismar, cinsel taciz
ve reşit olmayanla ilişki konusunu düzenliyor. Yaralama, kadın cinayeti gibi
konulara ise hiç değinilmiyor.
“Tasarı ihtiyaçlara cevap vermiyor”
Tasarıyı değerlendiren Gülbahar, tasarının cinsel saldırı suçlarında ihtiyaç olan
hiçbir şeye cevap vermediğini söylüyor.
“Örneğin kadının beyanı esas alınarak soruşturmanın yürütülmesi o kadar
çok konuşuldu ama tasarıda yok. İkinci olarak başta çocukların cinsel istismarı
olmak üzere, cinsel suçlarda zaman aşımı kavramının uygulanmaması gerekiyor, tasarıda bu da yok.
“Yargılama sürecini de rahatlatacak, suçların kovuşturmasını rahatlatacak hiçbir düzenleme yok. En önemlisi kadına şiddet ve cinayetlerle ilgili
hiçbir şey yok. Hiçbir şey olmadığı gibi, iki yıldan aşağı hükümlerin temyizi
bölge mahkemelerinde bırakıldığı için yaralama suçlarında Yargıtay yolu da
kapanmış oluyor.
“Cezalar konusunda orantısızlık dikkat çekici. Kadına şiddet bu kadar ciddi bir
sorunken, bu konuda hem infaz hukukunda hem yasa maddesinde hiçbir
değişiklik yapılmamış.”
Cinsel saldırı “ani hareket”le işlenirse ceza indirimi
Tasarının cinsel saldırıyla ilgili maddesine eklenen “fiilin ani hareketle
işlenmesi”, hafifletici bir unsur olarak yer alıyor. “Ani hareket”in ne anlama
geldiğini Gülbahar şöyle anlatıyor:
“Hukukta sarkıntılık konusunda kullanılan bir kavram. Tasarıda bunu cinsel
saldırının bütününe ve çocuk istismarına taşımışlar. Gerekçede de sarkıntılıkla
ilgili olduğu söyleniyor, ama yasa maddesinin formülasyonundan sadece
sarkıntılık değil, çocuk istismarı da dahil cinsel suçların bütününde ‘ani
İstismarcının “tıbbi tedaviye” tabi tutulması, hadım mı?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tasarıyı tanıtırken, hadım cezası öngörülmediğini
söylemişti ancak tasarıda denetimli serbestlik kapsamında “tıbbi tedaviye tabi
tutulmak” ifadesi yer alıyor. Gülbahar “tıbbi tedavi”nin yoruma çık bir kavram
olduğunun altını çiziyor:
“Kanun ‘tedaviye gönderilir’ dediği ve bunu tanımlamadığı zaman, bu
kavrama kimyasal hadım (kimyasal kastrasyon) ya da cerrahi hadım da
dahil olabilir. Bu tedavi konusundaki düzenleme, konuyu her türlü yoruma
açık halde bırakıyor. Tedavinin Sağlık Bakanlığı’ndan alınan görüşle, Adalet
Bakanlığı tarafından çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği söyleniyor.
“Böyle temel bir konunun yönetmelikle belirlenmesi ne demek? İnsan bedenine böyle bir müdahaleyi yönetmelikle mi belirleyecekler? Dünyada rıza
olmadan tedavi olmaz. Bunun kanunda açık ve net düzenlenmesi lazım.”
Çocuğun cinsel “tacizi” ayrımı geliyor, cezalar düşüyor
Tasarıda, cinsel tacizle ilgili maddeye eklenen “fiilin çocuğa karşı işlenmesi
halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” ifadesi ceza
arttırımı gibi görünse de, mevcut yasada çocuğa karşı tüm cinsel suçlar istismar olarak tanımlanıyor ve sekiz ila 15 yıl arası cezalandırılıyor.
Gülbahar, çocuğa karşı cinsel suçlarda taciz ve tecavüz ayrımına gidilmemesi
gerektiğini belirtiyor:
“Mevcut durumda çocuğun cinsel istismarında taciz ve saldırı ayrımı yoktu.
Çocuğa dokunmasa da (örneğin pornografik bir şey izletti ya da soyunmasını
söyledi ama dokunmadı) üç yıldan sekiz yıla kadar ceza veriliyordu. Ama
buna cinsel taciz dediği zaman, tecavüz dışında dokunma içermeyen
davranışların cezası altı aydan üç yıla indirilmiş oluyor. Yani hem TCK’nın sistemini bozuluyor hem de çocuklara yönelik cinsel suçlarda indirim yapılıyor.
Sonra da çocuklara karşı işlenen suçlarda ceza arttırımı yapılıyor, diyorlar.”
Denetimli serbestlik yükümlülüklerine hakim karar vermeyecek
Tasarıda eleştiri konusu olan bir diğer nokta ise denetimli serbestlikle
bırakılan kişilere uygulanacak hükümlere denetimli serbestlik müdürlüğünün
karar verecek olması.
“Denetimli serbestlik müdürleri hukukçu değiller, dört yıllık herhangi bir okul
mezunu olduğunda atanan bürokratlar. Tasarıda bürokratlara yargı yetkisi
verilmediği göstermek için, müdürlüğün ancak TCK’da sayılan ve hakim
tarafından karar verilecek yetkileri kullanabilecekleri söylenmeliydi.
“Ama hiçbir yasal gönderme yapmaksızın, bu süre içerisinde bütün kararı
müdürlüğün vereceğini ima eden bir düzenleme söz konusu. Bir müdürlüğe
bu kadar serbestlik verilemez, bu müdürlük yargıç değil ki.”
E-postayla taciz ağırlaştırıcı unsur olacak
Tasarıda dikkat çeken bazı maddeler ise şöyle:
Saldırının “vesayet ilişkisini kullanarak” gerçekleşmesi, üvey akrabalar
tarafından gerçekleştirilmesi ve kışla, cezaevi, öğrenci yurdu gibi “insanların
toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunun bulunduğu ortamlarda”
gerçekleşmesi cezayı yarı oranında arttıracak.
Cinsel suçlarda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması halinde
cezanın artırılacağına ilişkin düzenleme kaldırılacak. Böylece mağdurlar
bilirkişi raporları için tekrar tekrar travma yaşamayacak.
Posta ve elektronik haberleşme araçları ve teşhir aracılığıyla cinsel taciz de
ağırlaştırıcı neden sayılıyor. (Kaynak: Bianet)
STRATEJİK HARİTALAR HAZIR!
Gündem Çocuk Derneği ve Çocuk Çalışmaları Birimi’nin ortaklığında AB Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen Çocuğa Karşı
Şiddetin Önlenmesinde Sivil Toplum Örgütlerinin Güçlendirilmesi” Projesi kapsamında hazırlanan, farklı alanlardaki çocuğa karşı
şiddet haritaları tamamlandı.
Gündem Çocuk Derneği ve Çocuk Çalışmaları Birimi’nin ortaklığında AB Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde
Sivil Toplum Örgütlerinin Güçlendirilmesi” Projesi devam ediyor. 16 hafta
süren uzaktan eğitimin Kapanış Eğitimi 24-29 Ocak 2014 tarihinde Ankara’da
gerçekleşti. Kapanış eğitiminde yerellerde çalışılan vakalar üzerinde
hazırlanan stratejik haritaların son hali verildi. Ayrıca haritalardan elde edilen
politika ve eylem önerileri de tartışıldı. Uzaktan öğrenim programına katılan
sivil toplum örgütü temsilcileriyle, National Demokrasi Enstitüsü’den Fehmi
Ağduk ile Mevlüde Salihlioğlu kolaylaştırıcılığında “karar vericileri etkileme”
ve “savunuculuk” atölyeleri yapıldı.
Aşağıda yer alan digital ortama da aktarılan haritalar ve sonuçlarıyla ilgili
savunuculuk programı oluşturuldu. Mayıs- Haziran aylarında TBMM kapanmadan önce sonuçlar karar vericilerle paylaşılacak.
Cinsel Şiddet-Cesasızlık
Okulda Cinsel Şiddet
Sokakta Şiddet/Zorla Çalıştırılma
Ev İçi Şiddet
Ev İçi Şiddet - Ensest
Kapalı Kurumda Şiddet
Download