Danışma Meclisi B : 124 İşte, parti desteği Cumhurbaşkanının yıpranma­ sına yol açar ve bu gibi durumlara meydan vermemek için Cumhurbaşkanının meclisçe seçilmesi ve bütün milleti temsil edecek bir kişinin seçiminde de salt çoğunluk aranması uygun olur. Tasarının hazırlanmasında yabancı anayasalardan ve 1961 Anayasasından da esinlenilmiş olduğu anla­ şılmaktadır. Bu da gayet normaldir. Ancak 1961 Ana­ yasasının eleştiri ve tartışma konusu yapılmamış mad­ delerinden bazılarının niçin değiştirildiği anlaşılama­ maktadır. Örneğin; seçim döneminin dört yıldan beş yıla çıkarılması bunlar arasındadır. Bu değişikliğin gerekçesi olmadığı gibi, ara seçimleri bakımından da sakıncalı tarafları vardır. Bu itibarla yasama dö­ neminin , dört yıl olması uygun düşeceği kanısında­ yım. Temel hakların sınırlanmasında birtakım belirsiz­ likler ve hatta biraz fazlalık olduğu görülebilir. Biraz evvel bir arkadaşın söylediği gibi, burada kantarın topu sınırlama tarafından biraz ağır basmış bulun­ maktadır. Bu sınırlamalar üzerinde, ayrı ayrı durmaya­ cağım. İleride maddelerde sırası geldikçe durabiliriz. Ancak, burada şu hususu belirtmek isterim. 1961 Anayasasında mevcut olan sınırlamalarla kanunun özü­ ne dokunulamayacağı ilkesi yerine, tasarıda sınırla­ maların demokratik toplum düzeninin gereklerine ay­ kırı olamayacağı ve öngördükleri amaç dışında kulla­ nılamayacağı ifadesi konulmuş bulunmaktadır. Hak­ kın özü kavramının belirsizliğinden söz edilebilirse de, Anayasa Mahkemesi kararlarında «Bir hak ve özgür­ lüğün kullanılmasını son derece zorlaştıran ve onu kullanılmaz duruma düşüren kayıt ve şartlara bağlı tutulması halinde hakkın özüne dokunulmuş olur» denilmek suretiyle belirsizlik Anayasa Mahkemesi içti­ hatlarıyla giderilmiş bulunmaktadır. Halbuki yeni te­ rimler, yeni ifadeler karşısında yeni yorumlara yol açılmış bulunmaktadır, ki bu da hukuk literatüründe çok önemli bir rol oynayan hukuktaki istikrar prensi­ bini de zedeler. Bu itibarla eski «Hakkın özüne dokun­ ma» teriminin yenisine üstün olduğu görüşündeyim. Hakların ve özgürlüklerin kötüye kullanılmasını düzenleyen 13 üncü maddedeki «Hak kaybetme» hükmü tereddüde yol açabilecek ve ikinci sınıf bir vatandaş yaratacaktır. İBu hak kaybetme durumunun ceza mahkûmiyetine bağlı olup olmadığı ve kayıp hükmünün geçici nitelikte verilip verilemeyeceği be­ lirtilmediğine göre mahkemeler uygulamasında du­ raksamalar olacaktır. Gerçi Alman Anayasasında da 10 . 8 . 1982 O :5 böyle bir şey mevcuttur; ama orada hak kaybının geçici olabileceği ifade edildiği gibi,' hak kaybetme­ ye Anayasa Mahkemesince karar verilmektedir. Tasarıda yeni organ olarak düzenlenen Devlet Danışma (Konseyiyle Devlet Denetleme Kurulunun düzenleme biçimleri doyurucu değildir. Bu düzenle­ menin gözden geçirilmesinde yarar vardır, özel­ likle çalışma alanı pek belli olmayan Devlet De­ netleme IKurulunun önce İsveç'te uygulanmaya baş­ layıp sonradan IBatı Avrupa ülkelerine de yayılan orribustman, yani kamu deneticisi niteliği kaandırılmak suretiyle Anayasada yer alması belkide daha uygun olur. İBu suretle adı geçen kurula yurttaşların dilek ve şikâyetlerini inceleme yetkisi de verilerek ta­ sarının '82 nöi maddesinde yer alan dilekçe hakkında­ ki hükümlere işlerlik kazandırılmış olur. Tasarıda yargı organlarının bağımsızlığını zede­ leyen bazı hükümler vardır ki, vaktinizi almamak için şimdi onlar üzerinde durmuyorum. İleride sırası geldiğinde onlar üzerinde de durulacağı gayet tabiî-. dir. Tasarıda yine yönetim bakımından mevcut olan ve bilhassa dernekler ve yerel yönetimlerle ilgili olan ve İçişleri Bakanına verilmiş olan kapatma, iptal et­ me vesaire gibi bazı yetkiler fazla gözükmektedir. Halbuki, mesala dernekler için idare makamına, mahkemeden karar alıncaya kadar faaliyetten dur­ durma yetkisi verilmiş bulunduğuna göre, ayrıca bir de İçişleri Bakanına dernekleri kapatma yetkisinin ve­ rilmiş olması kanımca biraz fazladır. Tasarıda Devlet Planlama Teşkilatı kaldırılmış ve fakat ondan sonra Sosyal ve (Ekonomik Konsey ku­ rulmuş bulunmaktadır. Sosyal ve Ekonomik (Konse­ yin kurulması Devlet Planlama Teşkilatının kaldırıl­ ması için bir sebep teşkil 'etmeyeceği kanaatindeyim. Zaten ISosyal ve Ekonomik (Konseyin üyeleri arasına Planlama Teşkilatından da bir temsilcinin geleceği ifade edilmiştir. (Bu itibarla Devlet Planlama Teşki­ latının yeniden Anayasaya konulmasında yarar oldu­ ğu kanısındayım. Diğer taraftan Türk Dil Akademisi hakkında da hüküm konulmuş bulunmaktadır. Bunun da gerek­ çesi pek doyurucu değildir. IKanımca, olsa olsa Bi­ lim Akademisi hakkında bir hüküm konulabilir ve düzenlemeler kanuna bırakılacağı için, dil akademisi belki dil bilgi, bilim akademisi içerisinde ayrı bir bi­ rim olarak yer ala'bilir. !Bu iüibarla Dil Akademisi hakkındaki hükmün tasarıdan çıkarılmasının uygun olacağı kanısındayım.