TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş İKTİSADİ ARAŞTIRMALAR TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE İHRACAT VE REKABET GÜCÜNDEKİ GELİŞMELER GA-01-2-5 B. Ali EŞİYOK Kd. Uzman ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ Nisan 2001 ANKARA Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Matbaasında Çoğaltılmıştır. İÇİNDEKİLER Giriş I.YENİDEN YAPILANMA I.1.Yatırımlar I.2.Verimlilik ve Ücretler I.3.Karlar ve Ücretler I.4.İmalat Sanayiinde Oranlar ve Esneklikler I.4.1.Oranlar I.4.2.Esneklikler I.5.İhracat ve Teknolojik Değişme I.6.Teknoloji Tabanlı Rekabet I.6.1.Teknolojik Değişme Hızı II.İHRACAT VE SEKTÖREL REKABET GÜCÜ II.1.İhracat ve Dış Ticarette Eğilimler II.1.1.Dış Ticaret Hadlerindeki Gelişmeler II.1.1.2.Rekabet Gücü Üzerine Kavramsal Bir Model II.2.İmalat Sanayiinde Rekabet Gücü ve Dış Ticaret II.3.Geniş Ekonomik Kategoriler (BEC) İtibariyle İthalat II.4.Rekabet Gücü ve Nispi Fiyatlar II.4.1.Rekabet Gücü:Verimlilik ve Ücret Endeksindeki Gelişmeler II.5.Rekabet Gücü ve Reel Kur II.5.1.Reel Döviz Kuru ve Tanımları II.5.1.1.Satın Alma Gücü Paritesi Tanımı (ppp) II.5.1.2.Dış Ticarete Konu Olan ve Olmayan Mallar Temelinde Reel Kur II.6.Devalüasyonun İthal Girdiler Yoluyla Rekabet Gücü Üzerindeki Etkisi II.7.Reel Kuru Belirleyen Faktörler III.İTHAL ARA VE TÜKETİM MALLARI VE İHRACATTIN DOĞRUDAN VE DOLAYLI İTHALAT GEREĞİ:INPUT-OUTPUT METODOLOJİSİ III.1.Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı III.2.Sektörler İtibariyle İthalattın Ara Mal ve Nihai Mal Kullanımı III.3.İhracattın Doğrudan ve Dolaylı İthalat Gereği IV.DIŞ TİCARETTE EĞİLİMLER: ULUSLAR ARASI BİR KARŞILAŞTIRMA IV.1.İhracat IV.2.İhracat/ GSMH IV.3.İthalat/ GSMH IV.4.İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M) IV.5.İhracattın Sektörel Dağılımı ii 1 4 6 12 15 18 23 23 25 27 33 39 39 44 47 49 62 66 67 70 73 73 73 78 81 85 85 90 95 101 101 102 103 103 104 IV.6.Ülkelerin Dünya Ticareti İçindeki Payları IV.6.1.Reel Ticaretteki Gelişmeler ve "Mukayeseli Üstünlükler Kuramı" IV.7.Dış Ticaret Dengesi V.YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE İMALAT SANAYİİNDE YAPISAL DEĞİŞME V.1.Parametreler ve Tanımları V.1.1.Yoğunlaşma Düzeyi V.1.2.Mark-Up Oranları V.1.3.W/VA Değerleri Ya Da Ücret Payları V.1.4.Yurt İçi ve Yurt Dışı Yönelimli Sektörler V.1.5.Verimlilik Düzeyi V.1.6.İşgücü Yoğunluk Endeksi V.2.Uzmanlaşma Düzeyi V.3.İhracatta Yoğunluk Katsayısı V.4.Üretimin Yapısı VI.TÜRKİYE EKONOMİSİNİN MAKRO REKABET GÜCÜ VI.1.Ekonomik Güç VI.2.Küreselleşme VI.3.Devlet VI.4.Finans VI.5.Bilim ve Teknoloji VI.6.Altyapı VI.7.İnsan Sermayesi VI.8.Firma Yönetimi VII.İHRACAT DÜZEYİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER:GOLDSTEİN ve KHAN MODELİ VII.1.Durağanlık Testleri VII.1.1.Otokorelasyon (Korelogram) Testi VII.1.2.Birim Kök (Unit Root) Testi V.I.2.1.Genişletilmiş Dickey-Fuller Testi VII.2.Ko-Entegresyon Analizi VII.2.1.Engle-Granger Ko-Entegresyon Testi VII.3.Granger Nedensellik Testi VIII. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Notlar KAYNAKÇA EKLER iii 104 105 107 109 110 110 110 110 111 111 111 122 123 125 130 134 135 137 139 140 142 144 147 149 155 155 158 158 160 160 164 167 185 195 203 iv GİRİŞ(*)(**) Türkiye Ekonomisi 1977’li yılların sonunda döviz darboğazının yarattığı krizle karşı karşıya kalmış, 1977-79 döviz krizini, dünya ekonomisi ile eklemlenerek aşmaya çalışmıştır. İhracata yönelik büyüme modeli1 olarak tanımlanan bu yeni süreçte, "ihracat" ve "ihracattın artırılması", merkezi kavramların başında yer almıştır. Bu modelin işlerlik kazanmasıyla ihracat değerlerinde zamanla önemli artışlar gerçekleştirilmiş, ekonominin dış dünya ile entegrasyonu bu modelin gerekleri içinde sağlanmak istenmiştir. Türkiye ekonomisinde ve daha genel olarak dünya ekonomisinde gündeme gelen yeniden yapılanma süreci2, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle, mali sermayenin akışkanlığını daha da hızlandırarak, uluslararası ticarette merkezi bir rol üstlenmiştir. Merkez/sanayileşmiş ülkeler, krizi bir yandan yeni teknolojilerin üretime sokulması/esnek üretim sistemlerinin yaygınlaşması ile aşmaya çalışırken, diğer taraftan da (özellikle bilgi teknolojilerindeki gelişme sayesinde) mali sermayenin akışkanlığının giderek hızlanması/küreselleşme yoluyla krizi aşma yoluna gitmişlerdir3. Türkiye henüz yarı-sanayileşmeye özgün sorunları aşmaya çalışırken- merkez, sanayileşmiş ülkelerin III. Sanayi devrimlerini yaşadıkları bir dönemde ve mali sermayenin gittikçe öne çıktığı bir konjonktürde- ihracatını artırmak ve buna dayalı büyüme modelini sürdürmek zorunda kalmıştır. (*) Bu çalışmada yer alan her türlü görüş, yorum ve öneriler araştırmacının kişisel değerlendirmeleri olup, çalıştığı kuruma atfedilemez. (**) Yazar eleştri ve yorumları için Araştırma Müdürü Dr.Ahmet Akıncı'ya,veri temininde gerekli yardımları için DİE'den Murat Güler'e teşekür borçludur.Çalışmadaki olası hatalar tümüyle çalışmaıyı hazırlayan Türkiye ekonomisinde, ihracat performansı 1980-83 ve 1983-87 dönemlerinde bir yandan ithal ikameci dönemde yaratılan ve çoğu kez döviz kısıtı nedeniyle kullanılamayan kapasitelerin devreye sokulması, oynanarak ihracatta önemli artışlar diğer taraftan göreli fiyatlarla sağlanmıştır. Bu dönemde, ihracat performansında görülen artışlar diğer ülkelerle kıyaslandığında daha da dikkat çekmektedir. Bu performans, dünya ekonomisinde yaşanan durgunluk konjonktürüne rağmen gerçekleşmiştir. İhracata dayalı büyüme modelinin uygulamaya sokulması ile birlikte milli gelir içerisinde ihracatın payı artarken, toplam ihracat içerisinde sanayi ürünlerinin payında da önemli bir sıçrama gerçekleşmiştir. Bu dönemde sanayi sektörünün dış dünyayla artan entegrasyonu neticesinde, sektörel düzeyde önemli bilgi birikimi elde edilmiş, ihracat kötümserliği büyük ölçüde aşılmıştır. Ancak ihracatta sağlanan bu performans, başta yatırımlar ve birikim ve bunlarla ilişkili olarak teknolojik gelişmelerin üretime adaptasyonu sonucu yapısal kaynaklı rekabet gücü sayesinde gerçekleşmemiş, daha ziyade, yukarıda ifade edilen parametreler ve yurt içi talebin kısılmasına dayalı bir politikalar demetine dayandırılmıştır. Ancak bu seçenek 1989 yılında itibaren işlerliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu dönemden sonra artan ücretler ve değerlenen kur, ihracatı karlı olmaktan çıkarmış, yeni kapasite de yaratılamadığı için ihracata dayalı büyüme modeli sürdürülebilir bir stratejiye dönüştürülememiştir. Bu dönemden sonra genel olarak ihracat dayalı gelişme stratejisinin yerini iç talebe dayalı büyüme modeli almıştır. Yukarıda çok kısa olarak tanımlanan gelişmelerin çerçevesinde, bu çalışmanın temel amaçlarından biri, ihracata dayalı büyüme modeli ekseninde, modelin temel parametrelerinden ihracat ve rekabet gücündeki gelişmelerin analizi hedeflenmiştir. Mal ve sermaye hareketlerinin gittikçe küreselleştiği bir dünyada ihracatı artırmak ve rekabet gücü kazanmak her ekonomi için, öncellikle ele alınması gereken hedefler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda ekonomide rekabet gücü ve ihracata ilişkin temel parametrelerin belirlenip eğilimlerin saptanması ve bu gelişmeler ışığında gerekli önlemlerin alınması, ülkemizin rekabet gücü ve ihracatının gelişimi açısından 2 büyük önem taşımaktadır. Çalışmada ülkemizin önümüzdeki yıllarda ihracat ve rekabet gücü üzerinde belirleyici etkilerde bulunacak olan yapısal parametreler üzerinde özellikle durulmuş, bu alandaki zayıflıklar ve avantajlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Yukarıda belirtilen genel çerçeveden hareketle, çalışma sekiz ana bölüm altında kurgulanmıştır. Birinci bölümün ana temasını, dışa açılma sürecinde birikim, verimlilik, teknoloji, yatırımlar, karlar ve ücretler gibi ihracat ve rekabet gücü üzerinde dolaysız ve dolaylı etkilerde bulunan parametrelerin analizi oluşturmaktadır. İkinci bölümde, imalat sanayiinde ihracat ve rekabet gücündeki gelişmeler analiz edilirken, üçüncü bölümde Leontief Modeli kullanılarak imalat sanayiinde dış ticarete ilişkin yapısal bir analiz yapılmıştır. Dördüncü bölümde ise, Türkiye’nin dış ticaretindeki gelişmelerin (uluslararası dış ticaretteki gelişmeler de göz önüne alınarak) göreli bir analizi yapılmaktadır. Beşinci bölümde yeniden yapılanma süreci göz önüne alınarak imalat sanayiine ilişkin yapısal bir analiz çerçevesi oluşturulmuştur. Altıncı bölümün konusunu, Türkiye'nin makro rekabet gücündeki gelişmeler oluşturmaktadır. Yedinci bölümde ise, Türkiye ekonomisinde ihracatı belirleyen faktörler Goldstein ve Khan modeli kullanılarak ekonometrik olarak analiz edilmektedir. Sekizinci ve son bölümde ise genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir. 3 I.YENİDEN YAPILANMA 1970’li yılların ortasından itibaren hissedilmeye başlanan dünya ekonomisindeki kriz , 1980’li yıllardan itibaren gündeme gelen yeniden yapılanma süreci ile aşılmaya çalışılmıştır4. Yeniden yapılanma süreci ile birlikte, Türkiye ekonomisi dışa dönük büyüme modeli ekseninde yeni bir evreye girmiştir. Bu bölümde be evreye ilişkin ihracat ve rekabet gücü üzerinde etkide bulunan yapısal parametreler üzerinde durulacaktır. Türkiye ekonomisinde 1980’li yılların başında, yeniden yapılanma süreci ile gündeme gelen istikrar ve yapısal uyum (stabilization and structural adjustment) programının temel amacı, dışa dönük sermaye birikim modelinin gereklerine uygun, devlet müdahalesine dayanan araçların yaratılması olmuştur. Bunun için iktisat yazınında klasik sıralama (Classical Sequencing) olarak tanımlanan, önce dış ticaretin ve iç mali piyasaların ve nihai olarak da sermaye hareketlerinin serbestisi/ liberalizasyonu gerçekleştirilmiştir. Bu politikaların bir sonucu olarak önce döviz kuru yüksek oranda devalüe edilmiş ve günlük kur ayarlamalarına dayalı “mini devalüasyon”politikası izlenmeye başlanmıştır. Bu politikalarla ihracatçı sektörlere doğrudan destekler (vergi iadesi, navlun primi, DFİF, KKFF’den ihracatçı sektörlere yapılan kaynak aktarımları) yanında, dolaylı destek niteliğinde girdi maliyetlerini düşürmeye dönük başta gümrük muafiyetleri olmak üzere tavizli ihracat kredileri, ihracat karşılığı dövizlerden mahsup gibi bir dizi araç da kullanılmıştır. Bir diğer ihracat teşvik aracı olarak da, ihracatın vergi sonrası karlılığını yükseltecek istisna ve muafiyetlerin yaygın kullanımı olmuştur. Bu muafiyetlerin başlıcaları; konut fonu muafiyeti, KDV muafiyeti, kurumlar vergisi kısmi muafiyeti, vergi resim harç istisnaları gibi araçları kapsamıştır. Bir başka ifadeyle, devlet elindeki iki temel mali aracı kullanarak -vergiler ve teşvikler yoluyla- yeniden yapılanma sürecinde sanayi yoğunlaşmasına karlılığı yönelik destekleyerek politikalar sermaye izlemiştir. birikiminin Örneğin, bu Yeldan'ın sektörde (1995) hesaplamalarına göre, 1981-90 döneminde ihracat teşviklerinin toplam değerinin, konsolide bütçe gelirlerinin % 22'sine kadar çıktığı -1986 yılı istisna olmak üzere4 kurumlar vergisi gelirlerini aştığını belirtilmektedir. Diğer taraftan, doğrudan teşviklerin tüm ihracat gelirlerinin ortalama % 25'ine denk düştüğü ve 1983'de %35'e kadar yükseldiği hesaplanmıştır (Uygur, 1993; Togan,1993). Yeniden yapılanma sürecinin en belirgin başarısı uluslararası konjonktürün de etkisiyle ihracatta yaşanan performansta gerçekleşmiştir. Ancak ihracatta sağlanan bu gelişmeye karşın zamanla ürün çeşitliliğine ve sermaye yoğun sektörlere yönelinmemiştir. İhracat artışlarına alt sektörler itibariyle bakıldığında, Türkiye’nin dayanıksız tüketim malları sanayi ile az sayıda ve daha çok doğal kaynakları girdi olarak kullanan ara mallarında uzmanlaştığı görülmektedir. Sanayiler başlangıçta Türkiye’nin göreli üstünlüğü olan sektörlerde yığılma göstermiş, sonraki aşamada artan belirsizlikler ve işçi ücretlerinin düşük tutulması nedeniyle sanayiciler geleneksel sektörlerin dışına çıkamamıştır (Eraydın, 1999:131-140). Nitekim, çalışan başına katma değer ile dış ticaret yönelimleri arasında negatif bir korelasyonun bulunması, 1980’li yıllardaki uzmanlaşma yöneliminin beceri ve sermaye yoğun ürünler doğrultusunda olmadığının en somut belirtisidir (Yener, 1999: 659). Yeniden yapılanma süreci ihracat artışlarının esas kaynağını, yurtiçi talebin kısılmasına ve göreli fiyatlara dayandırmış, sanayi birikimi artıracak orta ve uzun dönemli bir strateji geliştirilmediği için, ihracat başlangıçtaki kimi olumlu koşulların katkısıyla artmış, sonraki dönemlerde ise gerekli yapısal dönüşümler gerçekleştirilmediği için düşmüştür. 1980 yılında 2,9 milyar dolar olan ihracat değeri, 1983 yılında 5,8 milyar dolara ulaşırken, 1984, 1985 ve 1986 yıllarında 7 milyar dolar düzeylerinde gerçekleşmiş, 1987 yılında 10,2 milyar dolar, 1997 yılında 26,3 milyar dolara yükselmiştir. Ancak bu yıldan itibaren ihracat düzeyinde önemli bir artışın gerçekleşmediği, 1999 yılında 26 milyar düzeyinde kaldığı görülmektedir. Yeniden yapılanma sürecinde, ihracatın artırılmasının arkasındaki başlıca unsurlar; yüksek düzeylere varan sübvansiyonlar, ücret maliyetlerinin bastırılması, reel devalüasyonlar ve 1980 öncesinde atıl kalan kapasitelerin kullanılması etkili olmuştur. Ancak bu süreç, sonraki yıllarda üretken sabit sermaye birikiminde gözlemlenen olumsuzluklar nedeniyle sürdürülemez bir nitelik almıştır. Bu politikaların temel çıkış noktası, göreli fiyatlar ve iç talebin kısılmasına dayalı bir seçenek değil de, ihracatın 5 artışı temel kaynaklara; yüksek sabit sermaye yatırımları sonucu sağlanan birikim ve teknolojik gelişme ve "yaparak öğrenme-learning by doing" sürecinin ve eğitimin etkisiyle “Verdorn yasası”süreci sonunda, üretim/verim artışlarına dayalı bir büyüme süreci izlense idi, sanayi birikimi ve verimliliği farklı bir evreye ulaşacak ve bugün yaşanan handikaplar büyük ölçüde aşılmış olacaktı. I.1.Yatırımlar Yeniden yapılanma süreci sonunda, yatırım profili değişmiş, yatırımlar üretken sektörlerden (imalat, tarım, madencilik) turizm, konut gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır. Sektörel gerilemenin en belirgin olduğu alan, imalat sanayii ve özellikle yatırım malları sanayiinde izlenmektedir. Üretken sektörlerdeki gerilemenin temel nedeni, kamunun üretken yatırımlardan çekilmesi olmuştur5. Yeniden yapılanma politikalarının bir sonucu olarak gerçekleşen kamunun üretken yatırımlardan çekilmesi, kamunun imalat sanayi sabit sermaye yatırımları içerisindeki payını düşürmüştür. 1980 yılı itibariyle, kamu imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının, kamu sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı % 26,3 iken, zamanla dramatik ölçülerde düşerek, 1998 yılında % 2,8'e kadar inmiştir. Özel sektörü uyarıp, teşvik edici bir niteliğe sahip kamu yatırımlarının (Crowding-in), altyapı yatırımlarında yoğunlaşması, sanayi yatırımlarının karlılığını azaltırken, ticaret ve inşaat gibi üretken olmayan sektörlerdeki karlılığı artırmıştır. Aynı dönem içerisinde özel kesim imalat sanayi yatırımlarının, özel sektör sabit sermaye yatırımları içerisindeki payında da bir düşüş görülmekle birlikte, göreli olarak düşük gerçekleşmiştir. Tablo 1 ve 2' de kamu ve özel sektöre ait sabit sermaye yatırımlarının gelişimi gösterilmiştir. 6 Tablo1: Sektörel Sabit Sermaye Yatırımları (Kamu) (%) Tarım 7,9 10,2 10,3 9,8 9,6 7 6,8 8,7 9,1 10,3 9,6 11,1 8,9 9,6 10,2 12 10,5 11,1 7,8 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Madencilik 7,6 9,7 8,6 8,8 9,1 9,8 6,7 4,1 4,5 3,2 3,4 3,5 3,4 2,5 2,6 2,1 1,5 1,6 1,5 İmalat 26,3 21,9 18,9 15,8 14 12,6 9,8 6,5 5,9 4,5 4,5 5 5,4 3,2 3,1 5,7 4,1 2,5 2,8 Enerji 21,3 22,1 24,7 25,4 24 22 24,3 22,9 26,9 29,8 21,7 16,8 14,5 12 11,6 12,3 13 12,4 17,1 Ulaştırma 20,8 19,7 21,3 23,5 25 28 29,3 33,9 29,7 30,1 34 36,6 36,5 42,6 38,4 31,7 34,2 34,8 34,6 Turizm 0,5 0,5 0,5 0,6 0,9 0,9 1,8 1,7 1,5 1,1 1,2 1,5 1,6 1,7 1,9 2,2 1,4 0,6 0,5 Konut 2,4 2,4 1,4 1,8 2,6 2,6 2 1,6 1,8 1,8 4 2,2 2,6 1,2 1,7 1,7 1,6 1,4 1,5 Eğitim 4,1 4,2 4,5 4,5 3,7 4,2 3,7 4,8 5,6 6,2 6,9 7,1 8,4 9,2 7,4 7,7 9,4 12,4 10,6 Sağlık Diğer 1,8 7,2 2 7,2 2 7,9 1,6 8,1 1,5 9,6 1,2 11,6 1,2 14,2 1,5 14,3 1,8 13,2 2,1 10,8 2,8 11,9 2,6 13,6 3,2 15,4 3,8 14,3 4,8 18,4 4,7 20 4,4 19,8 5,1 18,2 4,7 19 Kaynak: DPT Tablo 2:Sektörel Sabit Sermaye Yatırımları (Özel) (%) 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Tarım Madencilik İmalat Enerji 7,4 10,8 11,2 11,4 10,1 7,7 5,7 5,6 4,3 3 3,6 3,1 3,3 2,6 4,1 4,7 4,5 4,3 4,6 0,5 0,6 0,6 1,1 1,1 1,2 1,1 1,3 1,2 1,2 1,1 1 0,9 1,2 1,1 1,1 1,1 1,1 1,3 30 34,1 33,6 32,9 32,9 31,9 31,8 25,2 21,4 19,9 26,2 24,3 23,6 23,8 26,2 26,3 24,5 22,9 22,4 0,4 0,5 0,5 0,5 0,5 0,4 0,8 0,6 0,9 1,2 0,8 0,6 0,5 0,6 0,5 1,8 4 4 3,2 Ulaştırma Turizm 9,7 15,3 16,2 16,9 17,2 17 13,8 11,8 9,1 8,8 10,7 14,7 18,8 11,5 16,4 17,5 17,6 21,6 19,7 0,6 0,7 0,7 0,6 1,1 1,8 2,5 3,1 4 5,3 5 3,5 2,4 2,3 2,4 2,3 2,4 2,5 3,6 Konut Eğitim Sağlık Diğer 44,7 30,1 29,5 29,2 30 32,3 37 45,7 53,3 54,2 46,5 46,3 44,7 51,8 43,2 39,3 38,1 35,8 36,8 0,2 0,3 0,3 0,3 0,3 0,5 0,6 0,6 0,5 0,7 0,7 0,8 0,8 0,8 0,7 1,1 1,2 1,1 0,8 0,2 0,2 0,2 0,2 0,2 0,5 0,6 0,6 0,5 0,7 0,9 1,4 1,3 1,5 1,2 1,8 2,5 2,9 3,5 6,3 7,4 7,2 7 6,7 6,7 6,1 5,4 4,8 4,9 4,4 4,4 3,7 4 4,1 4 4 3,8 4 Kaynak:DPT Yeniden yapılanma sürecinde, "yatırımlar"a ilişkin yapılacak daha genel bir değerlendirmede aşağıda belirtilen noktalar öne çıkmaktadır: Türkiye ekonomisinde 1980’li yılarda, paradigma değişmesi olarak nitelendirilebilecek bir dönüşüm sonucunda, üretim kapasitesinin artış hızı düşmüş, üretken yatırımların milli gelirden 7 aldıkları pay gerilemiştir. 1980 yılı itibariyle, imalat sanayiinin toplam sabit sermaye yatırımları içerisinde % 28,5 olan payı zamanla azalarak, 1990’larda % 18’lere kadar düşmüştür. İmalat sanayi birikim oranında gözlenen düşüşe karşın, I/GSMH(birikim oranını ) göreli olarak yükselten temel etken ise, başta ulaştırma gibi alt-yapı yatırımları olmak üzere diğer üretken olmayan sabit sermaye yatırımlarında yaşanan artış etkili olmuştur. Özellikle üretken sektörlerde yaşanan yatırım erezyonu, bu sektörlerin milli gelire katkı yapma yeteneğinin de zamanla düşmesine neden olmuştur. Üç üretken sektörde yaşanan yatırımsızlık, verimlilik düzeyini de etkilemiş ve marjinal sermaye/ hasıla katsayıları yükselmiştir6. Örneğin, 1985-89 döneminde 3,3 olan marjinal sermaye hasıla katsayısı, 1990-94 döneminde, 6,2’ye yükselmiştir. Bir başka ifadeyle, imalat sanayiindeki verimlilik düzeyi 1985-89 dönemine göre önemli miktarda düşmüştür. Aynı dönemde verimliliği yükselen sektörler ise ulaştırma ve enerji sektörleri olmuştur. Toplam sabit sermaye yatırımlarının aynı dönemde marjinal sermaye hasıla katsayısı 5,1’den 7,5’e yükselerek, verimlilik düzeyi düşmüştür. Verimlilik düzeyinin düşmesinin temel nedeni, imalat sanayi marjinal sermaye/ hasıla katsayında yaşanan yükseliş olmuştur (Tablo 3) Tablo3: Marjinal Sermaye/ Hasıla Katsayıları (Plan Dönemleri İtibariyle) İmalat 1963-67 3,8 1968-72 5,9 1973-77 6,7 1979-83 13,2 1985-89 3,3 1990-94 6,2 Enerji 8,6 10,5 12,1 11,7 12,3 7,2 Ulaştırma 3,7 4,4 3,6 8,4 11,6 8,1 Toplam S.S.Y Kaynak: DPT 2,7 3,5 5,2 11,6 5,1 7,5 Aşağıda çizelge 1'de üç üretken sektöre ilişkin sabit sermaye yatırımlarının gelişimi daha net izlenmektedir. 8 Çizelge1:Tarım,Madencilik ve İmalat Sanayi Sabit Sermaye Yatırımları (%) 30 25 20 15 Tarım 10 Madencilik 5 İmalat 9 98 19 96 97 19 19 95 19 93 94 19 19 92 19 91 90 19 19 89 19 87 88 19 19 86 19 84 85 19 19 83 19 81 82 19 19 19 80 0 Düşen yatırımlar, zamanla sermaye birikimini etkilemiş, imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasıla içerisindeki payı (fım/gnp, Tablo 4) düşmüştür. fım/gnp oranı 1980 yılında % 7,3 iken, 1998 yılına gelindiğinde % 4,66'a gerilemiştir. Diğer yandan, imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının sabit sermaye yatırımları içerisindeki payında da (fım/fı,Tablo 4) önemli düzeyde düşüşler gerçekleşmiştir. 1980 yılında % 31,87 olan fım/fı oranı, 1998 yılında %17,90'a gerilemiştir. fı/gnp oranınında gözlenen göreli artışın nedeni ise daha önce belirtildiği gibi alt-yapı yatırımları başta olmak üzere, üretken olmayan sektörlerdeki gelişme olmuştur. Tablo 4 ve çizelge 2'de sermaye birikim oranlarının yıllar itibariyle gelişimi gösterilmektedir. Tablo 4 : Birikim Oranları (%) fım/gnp fı/gnp fım/fı 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 31,87 30,58 28,02 25,27 24,15 22,19 20,29 16,11 15,51 14,13 19,21 19,04 18,24 18,61 19,6 21,18 21,01 18,27 17,9 7,38 6,56 5,78 5,13 4,66 4,75 4,61 3,66 3,47 3,21 4,56 4,54 4,32 5,06 4,80 5,24 5,43 5,02 4,66 23,14 21,44 20,64 20,29 19,29 21,42 22,7 22,69 22,37 22,7 23,73 23,83 23,7 27,19 24,49 24,73 25,87 27,48 26,03 fım/gnp: İmalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasılaya oranı fı/gnp: sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasılaya oranı fım/fı: imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının sabit sermaye yatırımlarına oranı Kaynak:DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 11 Çizelge 2:Birikim Oranları (%) 35 30 25 20 fım/gnp fı/gnp fım/fı 15 10 5 0 1980 1982 1984 1986 13 1988 1990 1992 1994 1996 1998 I.2.Verimlilik ve Ücretler Bu alt bölümde, yeniden yapılanma sürecine ilişkin olarak yatırımlarla ve teknoloji ile yakın ilişkisi nedeniyle verimlilik parametresindeki gelişmeler ele alınacaktır. Zira yatırımların reel olarak gerilediği bir dönemde, emek verimi belli bir noktadan itibaren kaçınılmaz olarak düşecektir. Sermaye birikiminin artış hızı düştükçe, işgücü gittikçe yaşlanan bir sermaye stoku ve eskiyen bir teknoloji ile çalışmak zorunda kalacak ve bunun neticesinde emek verimliliği kaçınılmaz olarak düşecektir. Sermaye birikimi ile teknik ilerleme/teknolojik gelişme (verimlilik) arasında yakın bir ilişki söz konusudur. Teknolojik gelişme ve verimlilik artışı aşağıda belirtilen faktörler yoluyla sermaye birikimi tarafından uyarılmaktadır. i) Yeni sermaye çoğunlukla yaparak öğrenme yaratmaktadır (learning by doing). ii) Teknik ilerleme, araç ve donanımları modernleştirme fırsatı yaratarak, yeni sermaye birikimini uyarabilir. Bu durum teknolojiden sermaye birikimine doğru iten ters yönde bir ilişkidir. iii) Yeni sermaye bilgi dışsallıkları yaratabilme özelliğine sahiptir (Wolff, 1994:54). Yeniden yapılanma dönemine ilişkin yapılan ampirik araştırmalarda, özellikle imalat sanayiinde yaşanan yatırım sürecindeki olumsuzluklar ve birikim süreci sonunda, verimlilik düzeyinde önemli gelişmelerin sağlanamadığını ortaya koymaktadır. Örneğin Uygur'un (1990) hesaplamalarına göre, 1981-88 arasında imalat sanayiinde işgücü, sermaye ve TFV’nin büyüme oranları sırasıyla % 4,9, % 4,1 % 1,5 olup, özel sektördeki verimlilik performansının kamuya göre daha yüksek düzeyde gerçekleştiği tespit edilmiştir. 1965-76 dönemiyle kıyaslandığında, kamunu performansında düşüş, özel sektörün performansında ise artış görülmektedir. Özmucur ve Karataş (1990) ise , 197985 döneminde TFV’nin % 0,6 düşük bir oranda arttığını bulmuştur. Benzer şekilde Eser (1990), 1980-85 döneminde, imalat sanayii TFV’nin yıllık %1,3 arttığını ve bu dönemde gerçekleşen üretim artışlarına TFV’nin katkısının %13,6 gibi düşük bir düzeyde kaldığını göstermiştir . Nishimizu ve Robinson (1986), imalat sanayiinde 1963-76 döneminde gerçekleştirilen yıllık ortalama reel üretim artışını %10,7 ,TFV artışını ise %1,3 bularak üretim artışlarının ancak %12 lik bir kısmının TFV artışlarından kaynaklandığını göstermiştir. Yıldırım'ın (1989) hesaplarına göre ise, 1963-67, 1967-72 14 ve 1972-77 dönemlerinde imalat sanayii TFV’nin yıllık ortalama artış hızları sırasıyla; %5,9, %1,5, %1,6 gibi oldukça düşük düzeylerde kalmıştır. Uygur'un (1991) bulguları bu gelişimi doğrular niteliktedir. 1965-76 arasında yıllık ortalama %1,5 ‘lık bir artış gösteren TFV, 1976-81 arasında %1,4 azalmıştır. Özmucur ve Karataş (1990), 1973-79 döneminde, imalat sanayi TFV’nin %2,1; Eser (1993) ise %2,8 azaldığını bularak, imalat sanayiindeki büyümeye negatif katkıda bulunduğunu tespit etmiştir. 1970'li yıllarda işgücü verimlilik düzeyinin düşük gerçekleşmesinde, üretim ölçeğinin optimum kapasitenin altında kalması, sermaye yoğunluğunun düşük, kullanılan teknolojinin geri ve emek yoğun niteliği, beşeri sermaye birikiminin nitelik düzeyi, ödemeler dengesindeki tıkanıklar, döviz kısıtı nedeniyle kullanılmayan kapasiteler ve bir bütün olarak ithalat kapasitesindeki sınırlamalar etkili olmuştur. Yeniden yapılanma sürecinde gerçekleşen verimlilik artışlarının temel kaynakları ise, ithalat kapasitesinin artması, 1970'li yıllarda yaratılan sermaye birikiminin döviz kısıtının aşılmasıyla birlikte yüksek kapasite kullanım oranlarında çalışması, dış piyasalarda rekabet kaygısı ile üretim maliyetlerini düşürmeye dönük kısmi teknolojik iyileştirmeler ve ürün kalitesindeki gelişmeler etkili olmuştur. Ancak verimlilik düzeyindeki artış, sonraki yıllarda yatırım ve birikim oranının zayıflaması ile birlikte son bulmuş, ekonominin talep kısıcı politikalarla, (istikrar ve yapısal uyum proğramının bir sonucu olarak) daha düşük bir gelir-istihdam düzeyinde dengeye getirme çabaları da verimlilik artış hızını yavaşlatmıştır. Eşiyok tarafından (1999:6) kısmi verimlilik analizi kullanarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise, 1970 yılında kamu imalat sanayindeki verimlilik düzeyi özel imalat sanayi verimlilik düzeyinde % 104 daha fazla gerçekleşmiş, ancak bu oran zamanla azalarak, 1981 yılında % 64'e kadar düşmüştür. Ancak 1980'li yıllarda özel sektör verimlilik düzeyindeki artışlar aradaki farkın kapanmasına neden olmuştur . Daha önceki satırlarda da belirtildiği üzere bu sonucun gerçekleşmesinde en temel faktör, 1980'li yılların başından itibaren gündeme gelen yeniden yapılanma politikaları sonucu, kamu yatırımlarında yaşanan mutlak gerileme olmuştur . Kamu sektöründe yaşanan verimlilik 15 düşüşüne rağmen, verimlilik düzeyi özel kesimden daha yüksek bulunmuştur. Hesaplama sonuçları aşağıda Tablo 5' de gösterilmiştir. Tablo 5: Kamu ve Özel Sektörde Ücret ve Verimlilik Değerlerinin Mukayesesi Kamu Özel KAMU ÖZEL Verim (1) Verim(2) 1/2 Ücret(1) Ücret(2) 1/2 1970 139.216,33 1971 149.912,51 1972 147.662,12 1973 123.758,96 1974 130.872,22 1975 132.069,55 1976 100.256,97 1977 112.231,59 1978 98.552,89 1979 82.609,71 1980 111.260,07 1981 152.481,14 1982 159.002,51 1983 153.879,02 1984 131.831,43 1985 141.083,38 1986 194.543,68 1987 165.471,59 1988 206.067,17 1989 210.275,94 1990 204.764,42 1991 235.769,08 1992 261.350,54 1993 264.659,65 1994 267.897,95 1995 303.642,25 Kaynak: Eşiyok (1999). 68.275,74 72.700,71 80.307,37 71.352,45 68.055,39 70.609,64 105.544,52 99.193,99 114.068,86 98.053,24 94.284,20 93.191,42 99.240,89 101.078,06 100.846,19 97.398,67 118.393,95 137.582,14 140.247,30 129.240,28 145.209,00 172.840,55 191.477,33 216.149,80 223.692,92 214.519,63 2,04 2,06 1,84 1,73 1,92 1,87 0,95 1,13 0,86 0,84 1,18 1,64 1,60 1,52 1,31 1,45 1,64 1,20 1,47 1,63 1,41 1,36 1,36 1,22 1,20 1,42 28.411,09 28.208,23 27.783,46 27.639,24 28.000,96 31.653,24 42.607,85 45.000,04 45.022,59 41.420,37 39.321,31 40.071,97 37.459,98 35.798,87 30.163,23 26.277,33 25.115,23 28.155,73 26.822,65 37.061,53 44.787,02 66.026,19 70.598,43 71.570,96 64.054,94 54.303,41 22.115,33 24.661,35 23.894,16 24.083,74 23.143,93 25.585,72 31.404,03 34.780,52 35.619,19 31.581,82 26.002,08 25.840,89 26.100,47 26.271,46 24.045,44 22.236,63 21.513,82 23.983,54 23.376,48 25.430,80 31.618,42 40.868,22 39.331,53 40.141,20 30.473,18 31.942,96 1,28 1,14 1,16 1,15 1,21 1,24 1,36 1,29 1,26 1,31 1,51 1,55 1,44 1,36 1,25 1,18 1,17 1,17 1,15 1,46 1,42 1,62 1,79 1,78 2,10 1,70 Verim Ücret Tablodan da izlenebileceği gibi, 1970 yılında kamu imalat sanayiindeki verimlilik düzeyi özel imalat sanayi verimlilik düzeyinde % 104 daha fazla iken, bu oran zamanla azalarak 1981 yılında % 64’e kadar düşmüştür. Ancak 1980’li yıllarda özel sektör verimlilik düzeyindeki gelişmeler aradaki farkın kapanmasına neden olmuştur7. Döneme bir bütün olarak bakıldığında, bazı yıllar istisna kabul edilirse ( ki bu yıllar başta petrol şokları olmak üzere kamunun içine girdiği "döviz sorunu" yıllarıdır), kamudaki verimlilik düzeyi sürekli özel sektörün üzerinde gerçekleşmiştir. Benzer eğilim ücret parametresindeki gelişmelerde de gözlemlenmektedir. Ele alınan tüm yıllarda kamudaki ücret düzeyi özel kesimin üzerinde gerçekleşmiş, kamu"öncü"olma özelliğini sürdürmüştür. 16 Ücretler açısından bakıldığında ise, 1970-79 döneminde kamu kesimi ücret düzeyi özel kesim ücret düzeyinin üzerinde gerçekleşirken ücret farkı maksimum % 36, minimum %14 kamunun lehine gerçekleşmiştir. Bir diğer ilginç gelişme de 1991 yılından itibaren kamu ücretlerindeki sıçrama olmuştur. 1994 Kriz yılında ücret farkı % 110 civarında kamunun lehine gelişmiştir. Dönemin bütününe bakıldığında ise kamudaki ücret düzeyi sürekli özel kesimin üzerinde oluşmuştur. I.3.Karlar ve Ücretler 1980 yılından itibaren uygulamaya konan ihracatı artırmaya dönük politikalar, ağırlıklı olarak emek yoğun sektörlerin ihracatçı sektör olması nedeniyle, ücretlerin maliyet etkisini ön plana çıkarmış ve gerek kamuda gerekse özel sektörde düşük ücret politikası izlenmiştir. 1980 ile 1989 arasında reel ücretler büyük ölçüde düşmüştür. 1989 yılından itibaren, sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile birlikte kamunun kolayca elde ettiği ancak yüksek maliyetli fonlara dayanarak ücretleri artırması gündeme gelmiştir. Kamuda ücretlerinin artması, özel sektör ücretlerinde de benzer etki yapmıştır. Tablo 6'da imalat sanayiine ilişkin "mark-up" oranlarının ve ücret paylarının gelişimi gösterilmiştir. 17 Tablo 6: İmalat Sanayiinde Mark-Up Oranları ve Ücret Payları (%) 3 321 322 311 312 313 314 323 324 331 332 341 342 351 352 353 354 355 356 361 362 369 371 372 381 382 383 384 385 390 Mark-Up 1980 34 42 25 22 18 123 32 16 22 33 34 21 26 49 29 37 58 42 29 80 73 46 24 32 44 30 39 23 47 49 Mark-Up Mark-Up 1986 1994 47 54 34 47 25 36 23 35 20 19 152 100 176 42 20 30 26 40 31 21 28 63 31 48 47 69 42 67 41 75 131 101 84 44 35 70 29 47 143 155 68 93 55 90 22 41 31 33 41 55 39 61 47 64 34 46 43 60 48 66 W/VA 1980 31 34 35 32 43 18 50 46 47 37 31 51 45 21 28 4 7 26 27 36 31 28 46 37 30 41 32 50 28 31 W/VA 1986 16 26 24 24 21 10 10 21 34 22 29 25 25 15 19 1 2 22 21 12 21 19 26 24 24 27 17 27 29 23 W/VA 1994 16 17 15 19 31 11 29 24 24 37 17 21 11 16 13 2 13 22 13 12 20 14 20 24 19 18 17 24 16 18 W/VA: Ücret / katma değer oranı ya da ücret payları. Kaynak: DİE İmalat Sanayi İstatistikleri 'nden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. İmalat sanayiinde W/VA oranları 1980-1994 döneminde %30,72'den %16,2'e büyük bir aşınmayla düşerken, mark-up oranları aynı dönemde % 34'den % 54'e yükselmiştir. Ücret ve mark-up parametrelerine ilişkin imalat sanayiinde yeniden yapılanma bölümünde ayrıntılı olarak ele alındığından burada daha fazla ayrıntıya girmiyoruz. Tablo 6 ile bağlantılı olarak, Tablo 7'de Revize 2'ye göre sektör kodlarının sınıflanması gösterilmiştir. 18 Tablo7: İmalat Sanayiinin Uluslararası Standart Sınıflaması (Revize 2'ye göre) 3 31 311 312 313 314 32 321 322 323 324 33 331 332 34 341 342 35 351 352 353 354 355 356 36 361 362 369 37 371 372 38 381 382 383 384 385 39 İmalat Sanayii Gıda,içki ve tütün sanayi Gıda, içki ve tütün sanayi Başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi İçki sanayi Tütün sanayi Dokuma,giyim eşyası ve deri sanayi Dokuma sanayi Ayakkabı dışında giyim eşyası sanayi Deri, deri benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi Ayakkabı sanayi Orman ürünleri ve mobilya sanayi Ağaç ve mantar ürünleri sanayi Ağaç mobilya ve döşeme sanayi Kağıt-Kağıt ürünleri ve basım sanayi Kağıt ve kağıt ürünleri sanayi Basım, yayın ve bunlara bağlı sanayi Kimya-petrol,kömür,kauçuk ve plastik ürünleri sanayi Ana kimya sanayi Diğer kimyasal ürünler sanayi Petrol rafinerileri Çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi Lastik ürünleri sanayi Başka yerde sınıflandırılmamış plastik ürünler sanayi Taş ve toprağa dayalı sanayi Çanak, çömlek ,çini porselen vb, sanayi Cam ve cam ürünleri sanayi Taş ve toprağa dayalı diğer sanayi Metal ana sanayi Demir çelik ana sanayi Demir çelik dışında metal ana sanayi Metal eşya-makine ve teçhizat ,ulaşım aracı,ilmi ve mesleki ölçme aletleri sanayi Metal eşya sanayi Makine sanayi (Elektrik makinaları hariç) Elektrik makinaları ve aygıtları sanayi Taşıt araçları sanayi Mesleki ve ilmi aletler ile başka yerde sınıflandırılmamış ölçme ve kontrol aletleri ile fotoğrafçılık malzemesi ve optik alaetler yapım sanayi Diğer imalat sanayi 19 I.4.İmalat Sanayiinde Oranlar ve Esneklikler Yukarıda hesaplanan mark-up oranları ve w/va parametrelerine ek olarak, bu alt bölümde ücretlerin katma değer içindeki paylarını belirleyen fiyat/maliyet ve girdi/ücret oranları ve elastikiyetler hesaplanacaktır. Q=Üretim, I=Girdi, VA=Katma Değer,W=Ücretler, GP=Gayrisafi karları tanımlamak üzere, Q=I+VA VA=W+GP Q=I+W+GP yazılabilir. Ücretlerin katma değer içindeki payları iki oran tarafından belirlenmektedir: Fiyat/Maliyet oranı Girdi/Ücret oranları. Bu oranların artması ücretlerin katma değerden aldıkları paylarını azaltmakta, azalma ise tersi sonuçlar doğurmaktadır (Şahinkaya, 1993: 34). Fiyat/Maliyet oranı=x=Q/(I+W) Girdi/Ücret oranı=y=I/W Ücret/Katma değer=z=W/VA tanımları yapılabilir. Ücret/Katma değer oranı z=1/x+(x-1)y (1) 1 nolu eşitlik, fiyat/maliyet oranıyla girdi/ücret oranının bir fonksiyonudur. 1nolu eşitlik 1/z=x+xy-y (2) olarak yazılabilir. Daha açık olarak yazılırsa eşitlik şöyle ifade edilebilir:Katma Girdi/Ücret değer/ücret= Fiyat/Maliyet+ Fiyat/Maliyet. Girdi/Ücret- (3) P=Mark-up fiyatlama, c=değişken maliyet, r=mark-up oranı olmak üzere, mark-up fiyatlama şöyle ifade edilebilir: P=c+cr veya P= c (1+r). Mark-up oranı (kar oranı)=r=GP/(W-I) ; GP=VA-W. GP=Q-(I+W) Mark-up oranı=r=Q-(I+W)/W-I 20 r=Q/(I+W)-1 r=x-1 1 nolu eşitlikte x-1 yerine r konursa z=1/x+ry bulunur. (4) Eşitliğin tersi alınırsa 1/z=x+ry eşitliğine ulaşılır (5) Katma değer/ücret=(Fiyat/Maliyet)+ (Gayrisafikar/Girdi+ücret).(Girdi/ücret) ya da (6) 1/z= 1+ry=1+r(1+y) (7) Katma değer/ücret=1+(Gayri safi kar/ Girdi+Ücret)(1+Girdi/Ücret) (8) Eşitliği de yazılabilir. O halde ücret/katma değer oranı öteki oranlarla 3 değişik şekilde yazılabilir (Şenesen, 1993: 185). Z=1/x+(x-1)y=1/x+ry=1/1+r(1+y) (9) Z=1/x+(x-1)y (9.1) Z=1/x+ry (9.2) Z=1/1+r(1+y) (9.3) Ücret/Katma değer oranı ile diğer oranlar arasındaki esneklikler simgesel olarak aşağıdaki gibi tanımlanmış ve hesaplanmıştır. µ (z,x)=Ücret/katma değer oranının fiyat/maliyet oranına göre esnekliği µ (z,y)=Ücret/katma değer oranının girdi/ücret oranına göre esnekliği µ (z,r)=Ücret/katma değer oranının mark-up oranına göre esnekliği. 9.1 , 9.2 ve 9.3 sayılı eşitliklerden hareketle esneklikler bulunabilir: µ (z,x)=-zx(1+y)=-z(1+r)(1+y) µ (z,y)=-zy(x-1)=-zry µ (z,r)=-z(1+y)(x-1)=-zr(1+y) Sektörel düzeyde hesaplanan oranlar ve esnekliklere ait değerler Tablo 8 ve Tablo 9' da gösterilmiştir. 21 Tablo 8: İmalat Sanayiinde Oranlar 1980 1986 Sektör kodu Z X r y z x r 3 30,72 1,34 34 5,58 16,08 1,47 47 321 33,85 1,42 42 3,65 26,15 1,34 34 322 35,03 1,25 25 6,55 23,64 1,25 25 311 32,49 1,22 22 8,34 23,64 1,23 23 312 43,04 1,18 18 6,34 21,43 1,2 20 313 17,83 2,23 123 2,76 9,72 152 314 49,75 1,32 32 2,2 9,87 176 323 45,87 1,16 16 6,39 21,15 1,2 20 324 47,2 1,22 22 4,05 34,22 1,26 26 331 37,33 1,33 33 4,12 22,49 1,31 31 332 31,35 1,34 34 5,43 28,86 1,28 28 341 51,39 1,21 21 3,44 25,38 1,31 31 342 44,72 1,26 26 3,67 24,71 1,47 47 351 21,28 1,49 49 6,53 14,86 1,42 42 352 27,72 1,29 29 8,08 18,84 1,41 41 353 4,39 1,37 37 57,57 0,69 2,31 131 354 7,18 1,58 58 21,27 2,05 1,84 84 355 25,97 1,42 42 5,86 22,4 1,35 35 356 26,5 1,29 29 8,45 21,43 1,25 29 361 35,56 1,8 80 1,27 12,4 2,43 143 362 30,61 1,73 73 2,12 20,89 1,68 68 369 27,85 1,46 46 4,6 19,28 1,55 55 371 45,7 1,24 24 3,95 25,68 1,24 22 372 36,68 1,32 32 4,44 24,12 1,31 31 381 29,78 1,44 44 4,4 23,87 1,41 41 382 41,42 1,27 30 3,75 26,68 1,39 39 383 31,93 1,39 39 4,46 17,47 1,47 47 384 50,1 1,23 23 3,29 27,34 1,34 34 385 27,89 1,47 47 4,53 29,32 1,43 43 390 30,64 1,49 49 3,58 23,04 1,48 48 z:ücret/katma değer, x:Fiyat/maliyet oranı, r:mark-up oranı, y:Girdi/ücret oranı Kaynak: DİE, İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 22 y 10,07 7,4 11,71 13,04 17,12 5,1 4,18 17,25 6,49 10,02 7,77 8,43 5,51 12,73 9,6 107,97 55,8 8,84 11,74 3,94 4,56 6,65 12,07 9,24 6,8 6,1 9,11 6,85 4,63 5,94 1994 z 16,12 17,09 14,61 18,73 31,19 10,77 29,38 23,66 24,2 37,37 16,56 21,38 11,26 15,76 12,94 2,21 13,29 21,51 12,77 11,57 19,78 14,45 19,62 23,74 19,44 17,61 16,72 23,85 16 18,37 x 1,54 1,47 1,36 1,35 1,19 2 1,42 1,3 1,4 1,21 1,63 1,48 1,69 1,67 1,75 2,01 1,44 1,7 1,47 2,55 1,93 1,9 1,41 1,33 1,55 1,61 1,64 1,46 1,6 1,66 r 54 47 36 35 19 100 42 30 40 21 63 48 69 67 75 101 44 70 47 155 93 90 41 33 55 61 64 46 60 66 y 8,71 9,39 15,01 11,24 10,66 7,25 4,66 9,89 6,87 6,93 7,04 6,7 10,46 6,99 7,94 42,7 13,86 4,2 13,49 3,93 3,38 5,56 9,01 8,62 6,54 6,65 6,74 6,01 7,81 5,78 Tablo 9: İmalat Sanayiinde Esneklikler 1980 1980 1980 1986 1986 1986 1994 1994 1994 Sektör µ (z,y ) Μ (z,r) µ (z,x) µ (z,y) µ (z,r) µ (z,x) µ (z,y) µ (z,r) µ (z,x) 3 321 322 311 312 313 314 323 324 331 332 341 342 351 352 353 354 355 356 361 362 369 371 372 381 382 383 384 385 390 -0,58757 -0,51915 -0,56368 -0,60284 -0,492 -0,60306 -0,34552 -0,468 -0,42351 -0,50432 -0,57979 -0,37656 -0,43439 -0,68255 -0,64319 -0,93981 -0,88653 -0,63246 -0,65722 -0,36091 -0,47177 -0,59271 -0,43332 -0,51683 -0,57208 -0,48775 -0,55609 -0,38268 -0,59077 -0,54201 -0,69285 -0,66152 -0,64968 -0,67513 -0,56962 -0,82174 -0,5025 -0,54127 -0,52805 -0,62672 -0,68653 -0,48609 -0,55279 -0,78715 -0,72283 -0,95613 -0,92822 -0,74032 -0,73498 -0,64436 -0,69392 -0,72154 -0,54299 -0,63321 -0,70215 -0,61792 -0,68074 -0,49897 -0,72106 -0,69361 -2,71429 -2,23423 -3,29615 -3,70939 -3,72771 -1,49165 -2,09496 -3,93014 -2,91201 -2,53799 -2,70264 -2,76687 -2,64076 -2,38891 -3,23873 -3,52535 -2,52648 -2,52272 -3,23983 -1,45283 -1,65 -2,28119 -2,80571 -2,62893 -2,30993 -2,69163 -2,42431 -2,64871 -2,26478 -2,0954 -0,7634 -0,65059 -0,70353 -0,70924 -0,74237 -1,52276 -1,76288 -0,74526 -0,57006 -0,70477 -0,63036 -0,66708 -0,63728 -0,78936 -0,73501 -0,98395 -0,96226 -0,69715 -0,80205 -0,69875 -0,65355 -0,70172 -0,65484 -0,68465 -0,66373 -0,62994 -0,74365 -0,634 -0,58125 -0,65873 -0,83921 -0,73854 -0,76363 -0,76362 -0,78574 -1,82125 -2,18475 -0,78846 -0,65783 -0,77511 -0,71144 -0,74618 -0,75286 -0,85138 -0,81158 -0,99307 -0,9795 -0,77604 -0,87035 -0,87604 -0,79692 -0,8072 -0,70911 -0,75878 -0,76129 -0,73321 -0,82528 -0,72659 -0,7068 -0,76955 -2,61908 -2,93399 -3,76717 -4,08284 -4,66811 -3,01726 -3,42406 -4,64883 -3,22228 -3,25326 -3,24342 -3,14046 -2,36272 -2,89151 -2,80873 -1,7486 -2,14373 -2,97904 -3,89465 -1,48857 -1,96638 -2,28257 -3,91008 -3,22768 -2,6239 -2,62743 -2,59163 -2,87222 -2,35739 -2,36974 -0,43315 -0,38719 -0,32722 -0,30775 -0,16748 -0,70977 -0,30408 -0,25531 -0,31564 -0,17528 -0,47488 -0,36974 -0,56072 -0,50117 -0,5723 -0,94697 -0,38677 -0,44628 -0,41218 -0,75881 -0,50222 -0,59989 -0,34063 -0,27963 -0,4161 -0,45845 -0,48036 -0,34561 -0,46514 -0,4682 -0,4829 -0,42844 -0,34902 -0,33513 -0,18318 -0,80763 -0,36939 -0,28114 -0,36161 -0,20056 -0,54235 -0,42493 -0,61435 -0,57284 -0,6444 -0,96915 -0,41469 -0,55258 -0,44274 -0,95207 -0,65087 -0,70786 -0,37846 -0,31205 -0,47976 -0,52739 -0,5516 -0,40313 -0,52469 -0,54917 -1,3834 -1,34594 -1,30542 -1,28037 -1,15177 -1,61191 -1,23877 -1,22948 -1,26968 -1,15 -1,40741 -1,31454 -1,50709 -1,4295 -1,5002 -1,9248 -1,35886 -1,33999 -1,38162 -1,56554 -1,35357 -1,49192 -1,30281 -1,2472 -1,35245 -1,38952 -1,40912 -1,28809 -1,40559 -1,38722 Kaynak: DİE, İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 23 I.4.1.Oranlar 1980 yılı itibariyle ücret/katma değer oranının düşük olduğu sektörlerde, mark-up oranları bir eğilim olarak yüksek gerçekleşmiştir. Ya da ücret/katma değer oranının yüksek olduğu sektörlerde mark-up oranı göreli olarak düşük gerçekleşmiştir. 1980 yılında ücret/katma değer oranı 30,70 iken, fiyat/maliyet (x), (toplam üretim değeri/(girdi+ücret) oranı imalat sanayinin bütününde 1,34 ve girdi/ücret (y), 5,58 olarak gerçekleşmiştir. 1986 yılında ücret/katma değer oranları 1980 yılına göre dramatik düzeylerde düşmüş, 16,08 olarak geçekleşmiştir. Ücret/katma değer değerleri düşerken, fiyat/maliyet, girdi/ücret ve mark-up oranlarında 1980 yılına göre önemli düzeyde artış gerçekleşmiştir. 1994 kriz yılında ücretlerdeki düşüşlere paralel katma değerde düşmüş, ücretlerin katma değerdeki payı 1986 yılına göre fazla değişmemiştir. Ücret/katma değerin 1986 yılına göre fazla değişmemesine rağmen mark-up oranı 0,54'e yükselerek önemli bir gelişme yaşanmıştır. 1994 yılında fiyat/maliyet oranında göreli bir artış yaşanırken, girdi/ücret oranı 1986 yılına göre düşmüştür. I.4.2.Esneklikler 1980 yılında ücret/katma değer oranının en yüksek olduğu sektörlerin başında; 384 (taşıt araçları sanayi), 341 (kağıt ve kağıt ürünleri sanayi), 314 (Tütün sanayi), 323 (Deri ve benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi), 371 (demir çelik ana sektörü) sektörleri yer alırken, en düşük ücret/katma değer oranına sahip sektörler; 353 (petrol rafinerileri), 354 (çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi), 313 (içki sanayi) sektörlerinden meydana gelmiştir. Aynı yılda Ücret/katma değer oranının fiyat/maliyet oranındaki değişmelere karşı duyarlılığını gösteren µ (z,x) esnekliği imalat sanayiinin bütününde dalgalı bir seyir izlemiştir. 1980 yılında -2,71429 olan esneklik değeri 1986 yılında -2,61908'e düşmüş, 1994 yılında ise -1,3834 olarak gerçekleşmiştir. Sektörel düzeydeki ücret/katma değer oranının fiyat/maliyet oranındaki değişmelere karşı duyarlılığını gösteren µ (z,x) esneklikleri 1980 yılı itibariyle incelendiğinde, esneklik değeri en yüksek sektörler; 323 24 (deri, deri benzerimaddeler ve kürk eşya sanayi) 312 (başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi), 311(gıda,içki,tütün sanayi) ve 322(Ayakkabı dışında giyim sanayi) olmuştur. Esneklik değeri en düşük sektörler ise; 313 (içki sanayi) ve 361 (çanak,çömlek,çini porselen vb.sanayi) olmuştur. 1986 yılında, µ (z,x) esnekliği en yüksek gerçekleşen sektörler; 311(gıda,içki,tütün sanayi), 312 (başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi), 322 (Ayakkabı dışında giyim eşyası sanayi) ve 371(demir çelik ana sanayi) olmuştur. 1980 yılında olduğu gibi 1986 yılında da 311,312,ve 322 sektörlerindeki esneklik düzeyi yüksek gerçekleşmiştir. 1986 yılında esnekliği en düşük gerçekleşen sektörlerin başında 353 (petrol rafinerleri) sektörü yer almıştır. 1980 yılında düşük esnekliğe sahip 313 ve 361 sektörlerinde, 1986 yılına gelindiğinde, artış gerçekleşmiştir. 1994 yılında µ (z,x) değeri düşerek imalat sanayiinin genelinde -1,3834 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişme sektörlere de yansımış, sektörlerdeki elastikiyet değerleri düşmüştür. Ücret/katma değer oranının girdi/ücret oranındaki değişmelere karşı olan duyarlılığını yansıtan µ (z,y) esnekliği imalat sanayinin bütününde 1980 yılında -0,5875 olarak gerçekleşirken, 1986 yılında -0,7634'e yükselmiş tüm diğer elastikiyet değerlerinde olduğu gibi, 1994 yılında düşmüştür. 1980 yılında göreli olarak en yüksek elastikiyet değerine sahip sektörler, 353 (petrol rafinerleri) ve 354 (çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi) olmuştur. En düşük elastikiyete sahip sektörleri ise, 361 (çanak, çömlek, çini porselen vb sanayi) ve 384 (taşıt araçları sanayi) olmuştur. 1986 yılında elastikiyet değeri en yüksek sektör sınıflaması değişmiş, 313 (içki sanayi) ve 314 (Tütün sanayi) elastikiyeti en yüksek sektörleri olmuştur. Elastikiyeti en düşük sektörler ise 324 (Ayakkabı sanayi) ve 385 (mesleki ve ilmi aletler) oluşturmuştur. 1994 yılında elastikiyet sıralamasında 353 (petrol rafinerileri) ilk sırada yer alırken, en düşük elastikiyet değerine sahip sektör 312 (başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi) olarak gerçekleşmiştir. Ücret/katma değer oranının mark-up oranındaki değişmelere karşı duyarlılığını gösteren µ (z,r) esnekliği incelendiğinde, 1980 yılında -0,6928 olan esneklik değeri, 1986 yılında yükselerek -0,8392 olarak gerçekleşmiş ve 1994 yılında düşerek-0,4829 olarak hesaplanmıştır. 1980 yılında en yüksek esneklik değerine sahip sektörleri; 353 (petrol 25 rafinerleri), 354 (çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi) ve 313 (İçki sanayi) oluşturmuştur. En düşük esnekliğe sahip sektörlerin başında ise, 341 (kağıt ve kağıt ürünleri sanayi) yer almıştır. 1986 yılında 314 (Tütün sanayi) ve 313 (İçki sanayi) sektörleri en yüksek esneklik değerine sahip sektörleri oluşturmuştur. 1994 kriz yılında diğer esnekliklerde olduğu gibi ücret/katma değer oranının mark-up oranındaki değişmelere karşı olan duyarlılığını yansıtan µ (z,r) elastikiyeti de düşmüş ve -0,4829 olarak gerçekleşmiştir. Bu yılda elastikiyeti en yüksek sektörleri; 353 (petrol rafinerileri) ve 361 (çanak,çömlek, çini porselen vb) olarak gerçekleşmiştir. I.5. İhracat ve Teknolojik Değişme Yeniden yapılanma sürecinde, yatırımlarda ve sermaye birikim sürecinde yaşanan olumsuzluklar neticesinde, imalat sanayiinde teknolojik ilerleme gerçekleştirilememiş, toplam ihracat içerisinde emek-yoğun ürünler ağırlığını korumuştur. Bu alt bölümde önce imalat sanayi ürünleri ihracatının teknolojik yapısı ülkeler düzeyinde incelenecek, sonrada teknolojik değişim hızlarının gelişimi sektörel düzeyde ele alınacaktır. İmalat sanayiinde teknolojik gelişmenin yönünü anlamak için önce aşağıda Tablo 10'da ülke bazında imalat sanayi ürünleri ihracatının teknolojik yapısını gösteren verilerden yararlanıyoruz. Tablo 10 : İmalat Sanayi Ürünleri İhracatının Teknolojik Yapısı (%) Türkiye Hong Kong Singapur Kore Tayvan Endonezya Malezya Tayland Çin Brezilya Meksika DK 1985 DT OT İT 22 2 42 8 9 77 54 42 12 33 20 62 64 11 60 57 19 10 38 57 33 15 13 14 15 12 13 6 6 7 22 27 29 2 19 32 20 21 3 31 13 9 7 36 DK 1996 DT OT İT 18 4 13 9 5 35 18 15 10 26 7 64 53 8 28 34 42 13 36 56 32 21 13 14 14 27 20 9 9 14 13 34 35 6 29 65 36 41 15 60 36 21 9 37 Kaynak: Lall’dan aktaran Sönmez (1999). DK: Doğal kaynaklara dayalı mamul ihracatı DT: Düşük teknoloji içerikli mamuller (tekstil, giyecek, deri mamulleri gibi) OT: Orta teknoloji içeren ürünler (otomotiv sanayi ürünleri gibi) İT: İleri teknoloji içeren ürünler (kompleks elektrik ve elektronik makine ve aygıt sanayi ürünleri gibi. 26 Tablodan açıkça görüldüğü gibi, Türkiye ihracatının teknolojik içeriği tabloda yer alan tüm ülkelerin gerisinde bulunmaktadır. Türkiye’nin 1985 yılında, "doğal kaynaklara dayalı mamul ihracatı-DK"nın ve "düşük teknoloji içerikli mamüller ihracatı-DT"nın toplamı % 84 iken, "ileri teknoloji içeren ürünler-İT"in payı % 2 ile sınırlı kalmıştır. 1996 yılında ise ileri teknoloji içeren ürünlerin payı sadece 4 puan artarak % 6, düşük teknoloji içeren ürünlerin payı ise sadece 2 puan azalarak % 82 olarak gerçekleşmiştir. 1996 yılında ileri teknoloji içeren ürünler ihracatında en kötü durumda bulunan Brezilya’da dahi bu oran, % 9, Endonezya’da % 15, Malezya’da % 60, Çin’de ise % 21 olarak gerçekleşmiştir. Bu sonuç, Türkiye ihracattının ağırlıklı olarak emek-yoğun ürünlerine dayandığını açıkça göstermektedir. I.6.Teknoloji Tabanlı Rekabet Uluslararası rekabette teknoloji ve yenilik sürecinin gittikçe belirleyici olmaya başlaması neticesinde verimliliğin artırılması temel kaygıların başında yer almaya başlamıştır. Yeni teknolojilerin kullanımı ve yenilik yapma kapasitesi rekabet gücünün en temel bileşeni olmaya başlamış, böylelikle firmaların global ekonomi içerisinde varlıklarını sürdürebilmesinin "olmazsa olmaz" koşulu olmuştur. Teknolojik değişme süreci kavramsal düzeyde üç aşamadan oluşmaktadır: Bunlar; buluş (invention), yenilik (innovation) ve yayılma (diffusion) aşamalarıdır. Buluş, ekonomide uygulama potansiyeli olan yeni bir düşüncenin oluşturulması aşamasını ifade etmektedir. Buluşların sıklığı bilimsel bilgi birikimi tarafından belirlenmekte, buluşların zaman içinde adete tesadüfi bir şekilde dağıldığı varsayılmaktadır. İkinci aşamayı oluşturan yenilik ise, buluşların ilk ticari uygulama aşamasıdır. Yeniliklerin geliştirilmesi büyük ölçüde yenilik yapan firmanın içinde bulunduğu teknoloji ve ekonomik şartlar tarafından belirlenmektedir. Üçüncü aşamayı oluşturan yayılma süreci ise, yeniliğin diğer sektörlere yayılmasını ifade eden bir kavramdır. İktisatçılar teknolojik yenilikleri, ürün ve süreç yenilikleri olarak tanımlanmaktadır. Tamamen yeni bir ürünün ilk ticari üretimi veya mevcut bir ürünün kalitesini artıran değişiklikler ürün yeniliği olarak tanımlanırken, süreç yeniliği mevcut bir ürünün yeni bir süreçle üretilmesini ifade etmektedir. 27 Türkiye ekonomisinde mali sektörde yaşanan sorunlar ülkenin yenilik yapma kapasitesini olumsuz etkilemiş, firmalar ya yatırım kararlarını ertelemiş ya da eski/ kullanılmış teknolojiyi transfer etme yoluna gitmiştir. Eski teknolojilerin ülkenin yenilik kapasitesine olumlu tesirde bulunmadığı herkesçe bilinen bir gerçekliktir. OECD (1996:11) tarafıdan yapılan bir çalışmada da belirtildiği gibi, teknolojik değişme süreci; Schumpetergil anlamda "yaratıcı yıkım-creative destruction" sürecine dayanmaktadır. Schumpeter'in ifadesi ile; "Kapitalizmde sürekli yaratıcı tahrip fırtınası eser-perennial gale of creative destruction". Bu sürecin dinamikleri ise eşitsiz gelişme (uneven development) ve istikrarsızlık (unstability)'dır. Bu süreçlere uyum sağlayamayan, yenilik peşinde koşmayan firmalar, sektörler zamanla rekabet gücünü kaybedip, yok olmak durumuyla karşı karşıya kalacaktır. Teknolojinin bir göstergesi olarak kullanılan verimlilik artışları kendini iki temel şekilde göstermektedir: i) Fiyatlarda düşüş ve ii) Parasal ücretlerde ve karlarda artış. Fiyatlardaki düşüş; tüm değişkenlerin sabit olması varsayımı altında, mevcut işgücü ile daha fazla katma değer yaratılması halinde ya da veri katma değerin daha az işgücünün kullanımı halinde verimliliğin artması durumunda mümkün olmaktadır. Yüksek ücretler ve karlar ise ancak yüksek verimliliğe (yüksek teknolojiye ) dayalı sektörlerde gerçekleşmektedir (Cooper,1995). Bu durum aynı zamanda rekabet gücünün de bir göstergesi olarak tanımlanmaktadır. Aşağıdaki satırlarda ülkeler arasında ihracat ve verimlilik ilişkisini ele alan bir çalışmanın sonuçları değerlendirilecektir. Bu amaçla Cooper (1995) tarafından hazırlanan ihracat ve verimlilik parametrelerine ilişkin bulgular Tablo 12'de gösterilmiştir. Cooper (1995), teknoloji, verimlilik, rekabet gücü ve istihdam arasındaki ilişkiyi Dünya Bankası Tablolarından hareketle 118 gelişmekte olan ülkeyi göz önüne alarak incelemiştir. Cooper, analizinde iki ülke grubu tanımlamaktadır. Bunlar; mamül madde ihracatları sürekli büyüyen birinci grup ülkeler ve mamül madde ihracatları büyüme göstermeyen ikinci grup gelişmekte olan ülkelerden oluşmaktadır. Yazar, sonraki aşamada verimlilik düzeyine ait büyüme oranları ((VA/L) kısmi verimlilik yoluyla) ile ihracat büyüme oranları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. İnceleme sonucunda ihracat büyümesi ile verimlilik büyüme oranı arasında sarih bir ilişki görülmez. Bunun anlamı , ülkelerin rekabet gücü elde edebilmek için teknolojik değişim 28 oluşturmadan da mamül madde ihracatcısı olabilecekleri şeklindedir. Ancak bu tarz bir büyüme, verimlilik/teknolojik değişmeden bağımsız gerçekleştiğinden uzun dönemde kalıcı tesirler doğurmayacaktır. Bu doğrultuda Cooper, birinci grup ülkeler (yüksek ve sürekli ihracat artışı sağlayan ülkeler) içinde iki grup daha tanımlar. Bunlar düşük verimliliğe ve yüksek verimliliğe sahip ülkelerdir. Cooper, düşük verimlilikteki ülkelerin ucuz emek tabanına dayalı karşılaştırmalı üstünlük kaynaklarını kullandığını belirtirken, yüksek verimliliğe sahip ülkelerin, teknoloji sayesinde, dinamik karşılaştırmalı üstünlük yoluyla büyüdükleri sonucuna ulaşır. Bu sonuç yazarı, ülkelerin ancak uzun dönemde teknolojk gelişmeyle rekabet gücü elde edebilecekleri sonucuna götürür. Cooper tarafından hazırlanan Tablo incelendiğinde, Türkiye'nin düşük verimlilik artışlarına sahip ülkeler kategorisinde yer aldığı görülmektedir. Türkiye ekonomisinde 1970-90 döneminde ihracat büyüme oranı % 20.32'e ulaşırken (bu oran Tabloda yer alan Tayland dışındaki tüm ülkelerin üzerinde bir performansı ifade etmektedir), verimlilik büyüme oranı ihracat büyüme oranının altında kalmıştır. Türkiye ekonomisinde 1970-90 döneminde, % 1.93 düzeyinde gerçekleşen verimlilik büyüme oranı, Kore, Çin, Endonezya, Singapur gibi yüksek birikim düzeylerine sahip ülkelerin göz önüne alındığında oldukça düşük kalmıştır. 29 Tablo11:İmalat Sanayi İhracat Artış Oranı ve Verimlilik** Düzeyi (1970-90) Ülke Verimlilik Büyüme Oranı Yüksek Ülkeler Kore Çin Endonezya Pakistan Uruguay Tayland Meksika Singapur Barbados Hindistan ORTALAMA Verimlilik Büyüme Oranı Düşük Ülkeler Türkiye Malezya Şili Brezilya Peru Venezuela Filipinler Fiji Fas Panama Tonga Sri Lanka Mauritius Trinidad ORTALAMA Kaynak: Cooper (1995). İhracat Artışı Verimlilik Artış Oranı 1970-91 1970-90 18,44* 9,9* 25,49* 4,39* 7,69* 21,15* 10,46* 16,38* 10,54* 5,62* 13,09 İhracat Artışı 5,71* 4,5* 4,49* 4,19* 3,88* 3,09* 2,96* 2,58* 2,2* 2,12* 1970-91 1970-90 20,32* 17,54* 7,4* 15,09* 13,49* 10,21* 9,06* 16,61* 9,14* 13,25* 22,42* 13,51* 26,21* 4,52* 14,19* 1,93* 1,71* 1,46* 1,09* 0,17 -0,63 -0,79 -0,87 -0,9* -1,54 -2,23 -3,3 -3,77* -3,87* -0,82 Dönem 77-90 70-88 73-89 70-89 Verimlilik Artış Oranı Dönem 79-88 80-88 70-89 83-90 (*): Büyüme katsayısı % 1 düzeyinde anlamlı. (**): WA/L (İşçi başına katma değer düzeyini gösteren verimlilik düzeyi). Uluslararası uzmanlaşmanın sektörel gelişme yönü incelendiğinde (Tablo 12), yukarıdaki satırlarda belirtilen hipotez doğrulanmaktadır. 1970'lerde ihracatın en fazla büyüdüğü sektörleri gıda ürünleri, tütün ve tekstil gibi emek yoğun sektörler oluştururken, 1990'larda uluslararası uzmanlaşmada elektrik makinaları (elektronik dahil), elektriksiz makinalar ve ulaşım ekipmanlarına doğru bir kayma yaşanmıştır. Tabloda çıkan önemli bir bulgu da, düşük verimlilik düzeyine sahip ülkelerin karşılaştırmalı üstünlük yapılarında zamanla bir değişikliğin yaşanmadığı, az sayıda 30 emek-yoğun sektörlerdeki uzmanlaşma yapısının devam ettiğidir. Tablo 12 incelendiğinde, Türkiye'nin uluslararası uzmanlaşma yapısındaki gelişme süreci dikkat çekmektedir: 1970'ten 1990'a gelindiğinde (20 yıl gibi uzun bir süre geçmesine karşın) en fazla büyüyen ihracatçı sektörler yapısında bir değişme izlenmemektedir. Türkiye'nin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu sektörlerin başında hala geleneksel sektörleri oluşturan gıda ürünleri ve tekstil sektöü yer almaktadır. Tablo 12'de italik olarak gösterilen ülkelerin sektörel uzmanlaşma düzeylerinde zamanla bir değişmenin olmadığı anlatılmaktadır. Uzmanlaşma düzeyinde ele alınan dönemde Singapur, Filipinler, Türkiye ve Endonezya'nın uzmanlaşma yapısında bir değişiklik meydana gelmemiştir. Singapur'un rafineriler, elektrikli makinalar ve ulaşım araçları gibi sermaye-yoğun teknolojilerde uzmanlaştığı, Filipinler'in gıda, içki, diğer kimya sektörlerinde, Endonezya'nın gıda, tütün, tekstil sektörlerinde uzmanlaştıkları görülmektedir. Uzmanlaşma yapısı değişen ülkelerden Kore'nin sektörel düzeyde en temel değişikliği yaptığı görülmektedir. Kore 1970'li yıllarda gıda, içki, tekstil sektörlerine dayalı bir gelişme örüntüsü çizerken, zamanla bu sektörel gelişme yapısı değişmiş, elektrikli ve elektriksiz makinalar, ulaşım araçları gibi yüksek teknolojilere dayalı bir sektörel gelişme yörüngesine girmiştir. Tablo 12:Uluslararası Uzmanlaşma Düzeyindeki Değişmeler Katma Değer Katma Değer Ülke Yıl ISIC Artış Oranı Artış Oranı 1970-1990 1980-1990 Kore 1970 311,314,321 5.71 6.1 1990 382,383,384 5.71 6.1 31 Malezya 1970 311,331,355 1990 311,351,383 Singapur 1970 353,383,384 1990 353,383,384 Filipinler 1970 311,313,352 1990 311,313,352 Tayland 1970 314,321,352 1990 313,321,369 Meksika 1970 313,321,371 1990 313,351,384 Türkiye 1970 311,321,353 1990 311,321,353 Endonezya 1970 311,314,321 1990 311,314,321 Uruguay 1970 311,313,321 1990 311,353,372 Venezuela 1970 311,313,353 1990 311,353,372 Brezilya 1970 311,321,384 1990 311,382,383 Hindistan 1970 311,321,371 1990 321,371,384 Kaynak: Cooper (1995). 1.71 1.71 2.58 2.58 -0.87 -0.87 3.09 3.09 2.96 2.96 1.93 1.93 4.49 4.49 3.88 3.88 -0.63 -0.63 1.09 1.09 2.12 2.12 4.43 4.43 4.07 4.07 4.07 4.07 3.53 3.53 2.16 2.16 2 2 1.96 1.96 1.29 1.29 1.18 1.18 0.94 0.94 6 6 Tabloda dikkat çeken gelişmelerden biri de, Singapur ve Filipinler'in sektörel uzmanlaşma örüntüsünde bir değişiklik olmamasına karşın 1980-1990 döneminde katma değer artış oranının ( sektörel düzeyde yüksek teknolojilerin kullanılması neticesinde) önemli düzeyde yükselmiş olmasıdır. Türkiye'nin katmadeğer düzeyinde nisbi bir gelişme görülmekle birlikte, Singapur ve Filipinler ile kıyaslandığında düşük kaldığı görülmektedir. 32 Tablo 13:Tablo 12' de Kullanılan ISIC Sınıflandırmasındaki Sektörler Ürün Grubu ISIC Kodu 300 İmalat Sanayinin Bütünü 311 Gıda 313 İçki 314 Tütün 321 Tekstil 322 Konfeksiyon 323 Deri Ürünleri 324 Ayakkabı(plastik hariç) 331 Ağaç 8Mobilya) 332 Mobilya(metal hariç) 341 Kağıt 342 Baskı 351 Sınai Kimya 352 Diğer Kimya 353 Rafineriler 354 Diğer Petrol 355 Kauçuk Ürünler 356 Plastik Ürünler 361 Tekstil 362 Konfeksiyon 369 Metal-olmayan 371 Demir-çelik 381 Demir-dışı metal 382 Makine, Elektriksiz 383 Makine,elektrikli 384 Ulaşım Araçları 385 Bilimsel Cihaz 390 Diğer İmalat I.6.1.Teknolojik Değişme Hızı Taymaz’ın (1998) sektörel düzeyde, "translog fonksiyonu"kullanarak, imalat sanayinde teknolojik değişme hızını belirlemeye dönük yaptığı araştırmada, 1985-1995 döneminde teknolojik değişim hızının en yüksek gerçekleştiği sektörlerin başında mühendislik (%4.8) ve ağaç ürünleri (%4,3) sektörleri yer almış, çimento gibi geleneksel sektörlerde teknolojik değişme hızının oldukça düşük kaldığı tespit edilmiştir. Tablo 14'de sektörel düzeyde "teknolojik değişim hızı" ve "istihdamda net değişme" büyüklüklerindeki gelişmeye ilişkin bulgular gösterilmiştir. 33 Tablo 14: Türkiye İmalat Sanayiinde Teknolojik Değişim ve İstihdam (1985-1995) İstihdamda net değişme Teknolojik değişim hızı Gıda Tekstil Ağaç Kağıt ve Basım Kimya Cam ve Çimento Temel metal Mühendislik San., Diğer San., TOPLAM Kaynak: Taymaz (1998). 0.026 0.013 0.043 -0.005 0.036 0.014 0.037 0.048 -0.073 Toplam Özel sektör -8.702 53.455 975 -2.096 6.191 -887 -9.715 10.336 -551 49.006 9.345 59.136 1.804 2.037 5.764 1.697 -2.226 22.994 -1.223 99.328 Kamu sektörü -18.047 -5.681 -829 -4.133 427 -2.584 -7.489 -12.658 672 -50.322 Hesaplama bulgularına göre, el âletleri (%10.8), kara taşıtları (%9.9), ana kimyasal maddeler (%8), diğer kimyasal ürünler (%9.4), şeker (%8.4) ve bira (%8.3) sektörlerinde yüksek teknolojik değişme hızları saptanmıştır. Diğer yandan, Türkiye ihracatında önemli bir ağırlığa sahip tekstil sektöründe oldukça düşük teknolojik değişme hızları bulunmuştur: Elyaf, iplik ve dokuma sektöründe teknolojik değişme hızı (%1.4), hazır dokumada (%4.4), örgüde (%6.6), deri giyimde (%3.7), hazır giyimde (%4.1) ve deri işlemede (%3.9) gibi düşük teknolojik değişme hızlarına ulaşılmıştır. Tekstil sektöründe bulunan düşük teknolojik değişim hızı, bu sektörde yaşanan ihracat imkanlarını belirleyen temel parametrelerin, düşük ücretler ve düşük verimliliğe dayalı bir sistemin varlığına işaret etmektedir. Köse ve Yeldan'ın (1998:169-174) Türkiye ekonomisinin 1980 sonrası yaşadığı yapısal/teknolojik değişimin dinamiklerini açıklamaya yönelik olarak gerçekleştirdikleri "üretkenlik dekompozisyon" analizinde, 1981-1996 döneminde üretkenlik artışlarının en yüksek gerçekleştiği başlıca sektörler; mobilya sanayi (%469.6), mesleki aletler (%332,9), çanak, çömlek (%306.3), tütün sanayi (%286.3) ve diğer kimya sanayi (%246.1) olarak tespit edilmiştir. İmalat sanayiinin alt kesimlerinde gözlenen bu oranlar, doğrudan doğruya üretim ve istihdam düzeylerindeki net değişimlerin bir sonucudur. Örneğin mobilya sektöründe %1486 düzeyindeki üretim artışının bu sonuçta etkili olduğu gözlenmektedir. Söz konusu sektördeki istihdam artışının sadece %178.5 olduğu, dolayısıyla, sektör düzeyinde istihdam edilen işgücünün daha “üretken” olarak kullanılmış olduğunu 34 söylemek olasıdır. Ancak, bu performans, sektörün imalat sanayi genelinde toplam üretkenlik dinamiğine katkısı açısından değerlendirildiğinde tekrarlanamamakta farklı bir sonuç ortaya çıkmaktadır (Köse & Yeldan, 1998). Nicel analiz sonucunda, Türkiye imalat sanayiinin otuz alt sektöründe sadece sekiz alt sektörünün “öncü” nitelikte olduğu görülmüştür. Tablo 15'in son sütunundaki değerler göz önüne alınarak yapılan değerlendirmede, işgücünün yeniden dağılımı aracılığıyla toplam emek üretkenliğine en fazla katkıda bulunan "öncü" sekiz sektör şunlardan oluşmaktadır: 1. Tütün sanayi (%4.4) 2. Demir,çelik sanayi (%1.6) 3. Demir, çelik dışındaki metaller (%1.6) 4. Diğer gıda sanayi (%0.7) 5. Makine sanayi (%0.6) 6. Ağaç ürünleri (%0.2) 7. Kağıt ürünleri (%0.2) 8. Petrol türevleri (%0.1) Bu sekiz "öncü" sektörden üçünün; tütün, ağaç ürünleri ve diğer gıda gibi “geleneksel”sektörlerden oluşması ve 1980’li yıllarda toplam ihracatın büyük bölümünü oluşturan dokuma, giyim, deri ürünleri, cam sanayi ve çimento gibi sanayilerin hiçbirinin toplam üretkenliğe (işgücünün yeniden dağılımı amacıyla) katkısının pozitif olmaması, oldukça ilginç bir bulgu olarak değerlendirilmelidir. Diğer yandan, toplam ihracat içerisinde %40’lar düzeyinde bir ağırlığa sahip tekstil, dokuma ve giyim sektörlerinde gerçekleşen emek üretkenliği katkılarının son derece zayıf olduğu ve söz konusu sektörlerin imalat sanayi toplam emek üretkenliğine katkısı açısından “lider”konuma geçemediğini göstermektedir. Bu sektörlerin toplam emek üretkenliğine işgücünün yeniden dağılımıyla sonuçlanan üretkenlik katkısı - %19.9, yalın üretkenlik yoluyla katkısı ise sadece + 8.3 olarak bulunmuştur (Köse& Yeldan, 1998). 35 Tablo 15: Toplam İmalat Sanayi Üretkenlik Dekompozisyon (Ayrıştırma) Analiz Sonuçları (1981-1996) Sektörler Sektörel emek üretkenliği artış oranı Reel üretim artış oranı İstihdam artış oranı Yalın üretkenlik Gıda 0.983 1.334 0.177 0.098 Emeğin yeniden dağılımından kaynaklanan üretkenlik -0.020 Diğer gıda 1.568 1.160 -0.159 0.026 0.007 İçki san. 0.643 0.457 -0.113 0.016 -0.001 Tütün san. 2.863 0.650 -0.573 0.052 0.044 Dokuma 0.836 1.426 0.322 0.124 -0.099 Giyim 1.375 18.833 7.351 0.083 -0.199 Deri ürünleri 2.306 2.586 0.085 0.008 -0.001 Ayakkabı san. 0.266 0.539 0.216 0.001 -0.002 Ağaç ürünleri 1.343 1.152 -0.081 0.008 0.002 Mobilya san. 4.696 14.860 1.785 0.031 -0.012 Kağıt ürünleri 1.719 1.550 -0.062 0.022 0.002 Basım,yayın 2.450 3.036 0.170 0.031 -0.002 Ana kimya 1.354 1.174 -0.076 0.054 0.00 Diğer kimya 2.461 3.044 0.169 0.101 -0.001 Petrol rafinerileri 0.473 0.158 -0.214 0.096 -0.052 Petrol türevleri 1.517 1.988 0.187 0.024 0.001 Lastik ürünleri 1.373 1.574 0.085 0.022 -0.001 Diğer plastik 2.037 4.373 0.769 0.031 -0.016 Çanak,çömlek 3.063 4.153 0.268 0.022 -0.004 Cam sanayi 1.792 2.067 0.099 0.023 -0.001 Diğer toprak sanayi 0.630 0.797 0.102 0.034 -0.005 Demir,çelik 0.856 0.456 -0.216 0.040 0.016 Diğer metal 1.681 0.355 -0.495 0.013 0.016 Metal eşya 1.204 1.612 0.185 0.042 -0.012 Makine sanayi 1.602 1.369 -0.089 0.062 0.006 Elektrikli makine san. 1.578 2.440 0.334 0.072 -0.012 Taşıt araçları 1.829 2.791 0.340 0.107 -0.024 Mesleki aletler 3.329 10.069 1.557 0.008 -0.006 Diğer imalat san 0.975 2.446 0.745 0.004 -0.005 Kaynak: Yeldan & Köse (1998). 36 Yeniden yapılanma süreci sonucunda gündeme gelen yüksek faiz, yüksek kaynak maliyetleri yatırım ve birikim parametrelerini olumsuz etkilemiş, teknolojik ilerleme sağlanamamıştır. Yatırımlar ve birikim sürecinde gözlemlenen gerileme Türkiye ekonomisinde teknolojik gelişmenin de sınırlarını göstermektedir. Aşağıda Tablo 16' da, Türkiye ekonomisinin teknolojide dışa bağımlılık düzeyinin genel bir göstergesi olarak, yatırım malı ithalatının toplam sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı hesaplanmış, teknolojik bağımlılık serisi elde edilmiştir8. Tablodan da izleneceği gibi zaman içerisinde yatırım malı ithalatı/toplam sabit sermaye yatırımı oranı yükselmiştir. 1980 yılında % 12 olan oran, 1990’ların ortasında %20’ler düzeyini aşarak 1996 yılında % 29’a yükselmiştir. Türkiye ekonomisinde, 1980 sonrasında görece daha az yatırım malları ithalatının gerçekleştirilmesi Türkiye ekonomisinin teknolojide dışa bağımlılığın azaldığını göstermemektedir. Bu gelişme, imalat sanayiinde sabit sermaye yatırımlarının azalması sonucu içerilmiş (embodied) ve içirilmemiş (disembodied) teknolojik yatırımlarda gözlenen düşüşle açıklanabilir. Tabloda dikkat çeken bir hususta 1970 yılında bağımlılık oranının düşük gerçekleşmesidir. Bu oranın düşük gerekleşmesinde başta ithalat kapasitesinde yaşanan sorunlar olmak üzere, genel teknoloji düzeyinin fazla sofistike olmaması ve görece geri bir sanayileşeme düzeyi ile açıklanabilir. 37 Tablo 16: Teknolojide Dışa Bağımlılık Oranları 1970 1980 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 Yatırım malı ithalatı Milyon $ 446,000 1.581,000 1.326,700 1.494,700 1.829,500 2.381,900 2.422,900 2.661,900 2.548,000 4.040,700 4.295,500 4.825,500 7.357,700 5.220,400 8.119,500 10.122,200 Toplam SSY Milyar TL 45,000 1.156,000 2.799,000 4.284,000 7.115,000 11.671,000 18.491,000 33.738,000 51.837,000 89.892,000 150.156,000 258.406,000 525.506,000 952.322,000 1.882.225,000 3.743.233,000 $ Kuru 15,000 89,250 273,970 432,490 574,000 755,900 1.018,350 1.813,020 2.311,370 2.927,130 5.074,830 8.555,850 14.450,030 38.687,000 59.501,000 107.505,000 SSY Milyar $ 3,000 12,952 10,216 9,905 12,395 15,440 18,158 18,609 22,427 30,710 29,588 30,202 36,367 24,616 31,634 34,819 Bağımlılık Oranı 0,149 0,122 0,130 0,151 0,148 0,154 0,133 0,143 0,114 0,132 0,145 0,160 0,202 0,212 0,257 0,291 Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Diğer yandan, Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan yüksek faiz yüksek kredi maliyetlerine dayalı bir finansal süreç yeni sabit sermaye yatırımlarını olumsuz etkilerken, firmaları da teknolojik innovasyon/yenilik yatırımları yerine, hazır teknolojileri patent sistemi ile transfer yoluna itmekte ve/veya yatırım kararlarından caydırmaktadır (Eşiyok, 1999:89). 1980 sonrasında firmaların Ar-Ge harcamaları yerine teknoloji transferini yeğledikleri, teknoloji girişinin ise ağırlıklı olarak makine-teçhizat ithaliyle patent,lisans ve know-how anlaşmaları yoluyla gerçekleştiği gözlemlenmektedir (Boratav & Türkcan,1993:36). Bir başka şekilde ifade edilecek olunursa, yaşanan olumsuz finansal gelişmeler içerilmiş (embodied) ve içerilmemiş (disembodied) teknolojik gelişmeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Bugün sanayileşme teorisinde teknolojik gelişmenin (verimlilik artışlarının) içerilmemiş (disembodied) teknolojide ve beşeri sermaye birikiminde olduğu yaygın kabul görmektedir. İçerilmemiş teknolojik gelişme yatırım ve birikim olgularından bağımsız olarak, mevcut sermaye stoku ve işgücünün etkinliğinin, yani belli bir girdi bileşiminden elde edilen çıktı miktarının zaman içerisinde sürekli artışı olarak tanımlanmaktadır (Akyüz, 1980:33). Bununla birlikte ileri ve sermaye yoğun yatırımların bir başka ifadeyle, sermaye stokundaki değişmenin verimlilik artışlarını belirleyen temel unsur olduğu kabul edilmektedir . 38 II.İHRACAT VE SEKTÖREL REKABET GÜCÜ Bu bölümde Türkiye ekonomisinde dışa açık büyüme stratejisinin ihracat ve sektörel rekabet gücü üzerinde yarattığı etkiler incelenmektedir. Bunun için ilk olarak dış ticaretteki gelişmeler Türkiye ölçeğinde analiz edilmekte, ihracat ve dış ticarette ulaşılan mevcut düzey değerlendirilmektedir. İkinci alt bölümde ise, imalat sanayiinde rekabet gücünün ölçülmesine yönelik sektörel bir analiz yapılmakta, rekabet gücünün faktör kullanım yoğunluklarına göre sınıflandırılmakta, sektörel gelişme gelişme süreci ampirik olarak analiz edilmektedir. II.1.İhracat ve Dış Ticarette Eğilimler Türkiye ekonomisinde yeniden yapılanma süreci ile birlikte ihracatta önemli gelişmeler yaşanmış, 1980-1983 döneminde ihracat(X)/GSMH değerinde sıçrama niteliğinde artış gerçekleşmiştir. Özellikle 1980-82 döneminde ihracat yoğun bir sübvansiyon ve devalüasyon ile teşvik edilerek, "ihracat mucizesi -export miracle" olarak tanımlanan gelişme yaşanmıştır9. 1980 yılında 4,2 olan İhracat/GSMH değeri, 1982 yılında % 8,8’e yükselmiştir. İhracatta önemli gelişmenin yaşandığı ikinci dönem ise 1983-87 dönemidir. 1983 yılında 5728 milyon dolar olan ihracat değeri, 1987 yılına gelindiğinde 10190 milyon dolara ulaşarak, önemli bir artış gerçekleşmiştir. İhracata yönelik büyümenin gerçekleştirildiği bu dönemde ihracatın artışı ortalama dolar bazında %12,5 gibi yüksek bir değere ulaşmıştır. Tablo 17' de Türkiye'nin dış ticaretinde temel parametrelere ilişkin olarak, 1970-1999 döneminde meydana gelen gelişmelerin genel bir görünümü verilmiştir. 39 Tablo 17: Dış Ticarette Eğilimler 1970 1980 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 X 589 2910 5728 7134 7958 7457 10190 11662 11625 12959 13594 14715 15345 18106 21636 23123 26261 26974 26588 X/GSMH 4,3 4,2 9,2 11,7 11,7 9,8 11,6 12,8 10,7 8,5 8,9 9,2 8,4 13,8 12,6 12,5 13,4 13,1 14,3 dX 395 96,8 24,5 11,6 -6,3 36,7 14,4 -0,3 11,5 4,9 8,2 4,3 18 19,5 6,9 13,6 2,7 -1,4 M 948 7909 9235 10760 11343 11105 14158 14335 15792 22302 21047 22871 29428 23270 35709 42733 48559 45935 40687 M/GSMH 7 11,3 14,8 17,7 16,6 14,5 16,1 15,8 14,5 14,6 13,8 14,3 16,2 17,8 20,8 23,1 25,3 22,3 22 dM 735 16,8 16,5 5,4 -2,1 27,5 1,3 10,2 41,2 -5,6 8,7 28,7 -21 53,5 19,7 13,6 -5,4 -11 X/M 62,1 36,8 62 66,3 70,2 67,1 72 81,4 73,6 58,1 64,6 64,3 52,1 77,8 60,6 53,2 54,1 58,7 65,3 IX 109 1047 3658 5145 5995 5324 8065 8943 9170 10349 10686 12286 12794 15518 19089 20220 23132 23873 23755 dIX 865,3 249,3 40,6 16,5 -11,2 51,5 10,9 2,5 12,9 3,3 15 4,1 21,3 23 5,9 14,4 3,2 -0,5 FTD -359 -4999 -3507 -3626 -3385 -3648 -3968 -2673 -4167 -9343 -7454 -8156 -14083 -5164 -14073 -19610 -22298 -18961 -14099 X: Genel İhracat (Milyon $) M:İthalat (Milyon $) FTD:Dış Ticaret Açığı (Milyon $) dM: İthalattaki Yüzde Değişme IX:Sanayi İhracatı dIX: Sanayi İhracatında Yüzde Değişme X/M: İhracattın İthalatı Karşılama Oranı Kaynak:1970-1996 Yılına ilişkin veriler DPT ’den, 1997-1999 dönemine ait veriler ise DİE’den alınmıştır. Hesaplamalar bize ait. 40 Dış T. Hacmi 1536 10820 14963 17894 19301 18562 24348 25997 27417 35261 34641 37586 44774 41376 57345 65855 74820 72909 67275 Idış TH(2) 125,7 116,2 103,0 98,7 116,0 106,0 100,0 108,1 105,4 108,0 108,4 102,8 1994=100 100 97,7 101,5 103,9 98,8 99,8 1980-88 döneminde önemli bir artış gösteren ihracat değerleri, 1989 yılına geldiğinde, bir önceki yıla göre %0,3 düşerek 11625 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu düşüş sadece 1989 yılı ile sınırlı kalmamış, 1990 yılındaki % 11,5’lik artış hızı istisna kabul edilirse, 1994 yılına kadar olan dönemde, ortalama ihracat hızı düşmüştür. 1989-1993 döneminde ihracatta meydana gelen düşüş başlıca iki neden kaynaklanmıştır: Bunlar; ücretlerdeki yükseliş ve 32 sayılı kararname ile sermaye hareketlerinin tam liberalizasyonu sonucu TL’nin aşırı değerlenmesi olmuştur. 1980-88 döneminde büyük boyutlara varan ücret kayıplarına karşın, 1989 yılında imalat sanayiinde reel ücretler % 25, 1991 yılında ise % 65 gibi yüksek oranlarda artmıştır. TL’nin değer kazanması ise ihracatı azaltıp, ithalatı özendirerek dış ticaret açığının da büyümesine neden olmuştur. Finansal serbestleşme ile birlikte, yüksek oranlara ulaşan kısa vadeli sermaye girişleri devalüasyonun enflasyondan düşük gerçekleşmesi-neticesinde TL aşırı değer kazanarak ihracat düşmüştür. Kısa vadeli sermaye girişlerinin sürmesi yüksek faiz- aşırı değerli döviz kuru politikasına dayandığından- yükselen kaynak maliyetleri üretken sabit sermaye yatırımlarını daha da olumsuz etkilenmiştir. Bir yandan aşırı değerlenen döviz kuru, diğer taraftan artan faizler nedeniyle üretim kapasitesi gerekli ölçüde artmamış, yükselen ücretler ile birlikte ihracat daha da olumsuz etkilenmiş, 1993 yılına gelindiğinde ihracat ancak % 4,3 oranında artmıştır. 1993 sonlarından itibaren, Yüksek faiz-aşırı değerli döviz kuru politikasını değiştirmeye dönük girişimler (ihale iptali ve kısa vadeli avansa gidilmesi) monetezisyona gidileceği beklentilerini giderek güçlendirmiş, 1994 yılının başında kredi notunun düşürülmesi ile birlikte para ikamesi artmış ve kısa vadeli kredilerin çekilmesi neticesinde TL %50 düzeyinde devalüe edilmiştir. Özatay'ın (1999) belirttiği gibi, 1993 yılının son çeyreğinde yaşanan kriz bir güven eksikliğinden doğmuştu. 1994 yılına gelindiğinde, gayri safi yurt içi hasıla % 5,5 daralırken, enflasyon oranı % 106’ya yükselmiş, imalat sanayiindeki ücretler ise % 30’lar civarında değer kaybetmiştir. Ancak, 1994 yılında yapılan yüksek oranlı bir devalüasyon ve ücretlerde önemli düzeylere varan gerileme neticesinde, ihracatta 1993 yılına göre % 18 düzeyinde bir artış gerçekleşmiştir. X/GSMH oranı ise %8,4’den, 1994 yılında% 13,8’e yükselmiştir. 1995 yılında ise % 19,5 büyüyen ihracat miktarı, 1996 yılına gelindiğinde artış hızı düşerek % 6,9’a gerilemiş, 1997 yılında tekrar % 13,6 gibi yüksek bir orana ulaşmıştır. 1998 yılından itibaren dünya finansal krizine dayalı talep daralması 42 yanında, ek kapasitenin yaratılamaması neticesinde rekabet gücü düşmüş, bunların sonucunda ihracat artış hızları düşmüştür. 1998 yılında% 2,7’e ve 1999 yılında % -1,4’e düşen ihracat artış hızı, 199597 döneminde kısa vadeli sermaye girişlerine dayalı dış kaynaklı büyüme sürecinin altında oldukça düşük bir performans göstermiştir. Dış ticaretteki gelişmeleri analize yönelik olarak kullandığımız diğer bir gösterge de, ihracattın ithalatı karşılama oranı (X/M) olarak ifade edilen parametredeki gelişmelerdir. Bu oran dış ödemeler dengesinin gelişimi açısından önemli bir gösterge olarak kabul edilmesi yanında, ekonomik ilişkinin yönünü, borçlanma sürecini ve ekonomik bağımlılığı göstermesi açısından da oldukça tatmin edici bir gösterge olarak görülmelidir. Tablo 14'de izleneceği üzere, 1970 yılında % 62,1 olan X/M oranı, 1980 yılına gelindiğinde %36,8’e düşerek önemli bir gerileme göstermiş, ancak ihracattaki artışa paralel yükselmeye başlamıştır. 1980-88 döneminde ihracattaki tempolu büyümeye ve göreli olarak düşük ithalata paralel artmaya başlayan X/M oranı, ihracattaki gerilemeyle birlikte, 1990 yılından itibaren düşmeye başlamış, ancak 1994 yılında yaşanan ihracat sonucunda ve ithalattaki % 21’lik bir düşüşle birlikte, % 77 ile 1989 yılı öncesi değerine ancak ulaşabilmiştir. 1995 yılında bir önceki yıla göre % 53,5 büyüyen ithalat sonucunda (ihracattaki nispi yükselmeye karşın), X/M oranı tekrar düşmüş, 1996 yılında %53,2, 1997 yılında % 54,1, 1998 yılında % 58,7 ve 1999 yılında % 65,3 olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret açığında zamanla meydana gelen artışlar iki dönem altında incelenebilir: Birinci dönem, 1980-88 dönemini kapsamakta ve dış ticaret açığı 1980 yılındaki 4,9 milyar dolar istisna kabul edilirse, 3,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak 1989 yılından itibaren dış ticaret açığının hızla büyüdüğü görülmektedir. 1989 yılında 4,167 milyon dolara ulaşan dış açık, bundan sonraki yıllarda hızla artmakta, 1995 yılından itibaren artış hızları yükselmektedir. 1989 yılından itibaren dış ticaret açığının büyümesindeki temel faktör, sermaye hareketlerinin tam liberalizasyonu sağlamaya yönelik alınan kararlar etkili olmuştur. Kısa vadeli sermaye girişlerine dayalı bu süreçte, TL aşırı değerlenip ihracat düşerken, ithalat hızlanmış, dış ticaret açığı büyümüştür. Yeniden yapılanma sürecindeki ihracat artışlarının arkasındaki temel unsurlardan biri, ihracata yönelik yoğun teşvikler olmuştur. Bu dönemde yapılan doğrudan teşviklerin, 43 tüm ihracat gelirlerinin ortalama %25’ne tekabül ettiği, 1983 yılında ise önemli düzeyde artarak % 35’e yükseldiği tespit edilmiştir (Uygur, 1993; Togan, 1993). 1980 yılında, 64,51 milyon dolar olan toplam teşvik tutarı 1984 yılında 901,90 milyon dolara çıkmış, 1987 yılında ise 762 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde kullanılan önemli diğer bir araçta kullandırılan krediler olmuştur. 1980 yılında 1201 milyon dolar olan toplam kredi miktarı, zamanla dalgalanma göstermekle birlikte, 1987 yılında 2567 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 1980 yılında toplam kredilerin ihracata oranı % 39,4 iken, 1982 ve 1983 yıllarında maksimum noktasına ulaşarak sırasıyla % 50,7 ve % 55,2 olarak gerçekleşmiştir. Ancak zamanla bu oran düşmüş, 1987 yılına gelindiğinde % 24,8’ e gerilemiştir. Diğer taraftan, dolaysız teşvikler içerisindeki en temel kalem ihracatçılara sağlanan vergi iadeleri olmuştur. Yukarıda toplam teşvikler içerisinde verdiğimiz bu kalem, 1980 yılında 4905 milyon TL’den 1987 yılına gelindiğinde 437207 milyon TL’ ye yükselmiştir10. İhracattın arttığı döneme (1980-88 dönemine) bütün olarak bakıldığında, (1986 ve 1983 yılları istisna kabul edilirse) ihracata dönük vergi iadelerine ve ihracat kredilerine ek olarak, Irak-İran Savaşı'nın yarattığı konjonktürün de etkileri olmuştur. Bu dönemde ihracatın artırılmasında diğer bir unsur da, yurt içi pazarın daraltılmasına dayalı politika seçeneğidir. 1980-85 arasında yurtiçi talep yaklaşık % 2,8 oranında yükselmiş, buna karşın GSYİH büyüme hızı % 4 düzeyinde gerçekleşmiştir (Çeçen et al, 1996: 119). Başka bir ifadeyle, iç piyasanın daraltılması sonucunda ihracat için bir değer yaratılmıştır. İç Pazarın daraltılmasına dayalı ihracat argümanını destekleyen bulgular daha detaylı olarak şöyle ifade edilebilir: İhracat artışının yüksek olduğu yıllarda GSMH artışının düşük olması, ihracattaki yükselişin, üretim artışından çok iç talebin kısılması ile gerçekleştirildiğini gösterir. 1980-88 arasında yaşanan ihracat artışının arkasındaki temel neden üretim kapasitesinin artırılması değil (Örneğin 1980 yılında, kamu imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının toplam kamu sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı % 26,3’ten, 1988 yılına gelindiğinde, dramatik bir düşüşle % 5,9’a, aynı dönemde, özel sektör imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının payı da % 30’dan % 21,4’e 44 gerilemiştir) iç talepte yaşanan daralma yanında, ithal ikameci dönemde yaratılan ancak kullanılamayan atıl kapasitelerin kullanımı da etkili olmuştur. Bu dönemde, yurt içi talebi kısmanın ve maliyetleri düşürmenin bir yolu da ücretlerin düşürülmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Özellikle dışa açık emek-yoğun sektörlerde ücretlerin düşürülmesi bir rekabet unsuru işlevi görmüştür. 1980 yılında özel sektörde W/VA değeri % 27,5 iken, 1987 yılında % 17’e, kamu sektöründe ise sırasıyla % 25’den % 13’e gerilemiştir. II.1.1. Dış Ticaret Hadlerindeki Gelişmeler Çalışmada kullandığımız dış ticaret hadlerine ilişkin değerler DPT'nin verilerine dayanmaktadır. DPT direkt olarak dış ticaret hadlerini hesaplamamakta, ihracat fiyat endeksi ve ithalat fiyat endeksi verilerini yayınlamaktadır. 1989=100 ve 1994=100 bazlı endekslerine göre dış ticaret hadleri tarafımızdan hesaplanmış, sonuçlar Tablo 15’de gösterilmiştir11. İhracatı artırmak gayesiyle yapılan sübvansiyonlarındaki temel amaç, yurt içinde üretilen malların uluslararası piyasalardaki fiyatlarını ucuzlatarak rekabet gücü elde etmek, ihracatı artırmaktır. Dış dünya ile yapılan ticarette ilgili ülkenin bu ticari ilişkiden ne yönde etkilendiğini (karlı ya da zararlı mı çıktığını) tespit etmenin yollarından biri, dış ticaret hadlerindeki (göreli dış ticaret fiyatlarındaki) gelişmenin incelenmesidir. Dış ticaret hadleri ilgili ülkenin bir birim ihracat ile kaç birim ithalat yaptığını gösteren bir kavramdır. Ancak, dış ticaret hadlerindeki gelişmeler ele alınırken şu hususların dikkate alınması gerekir: İhracat fiyatlarındaki göreli artış, dış konjonktürde meydana gelen değişme nedeniyle ülke mallarına olan talepteki bir değişmeden dolayı mı, ya da yurt içi kaynak maliyetlerindeki bir artıştan mı kaynaklanmaktadır?. Eğer ilgili ülkenin kaynak maliyetlerinde bir artış söz konusu ise, göreli dış ticaret fiyatları ülke için bir kazanç olmayacaktır. Ancak yurt dışı talep koşullarının değişmesinde meydana gelecek bir göreli fiyat artışı sonucunda ülke ekonomisi kazançlı çıkacaktır. Tablo 18' de GDTH (1) olarak gösterilen genel dış ticaret hadlerine (birincil mallar+sanayi malları toplamından oluşan), ihracat fiyat endeksinin, ithalat fiyat endeksine bölünmesi sonucu ulaşılmıştır. 45 GDTH (1) endeksine göre, ihracat artışının oldukça yüksek seyrettiği 1983-85 döneminde dış ticaret hadleri kötüleşmiş, ancak 1986 yılındaki petrol fiyatlarında yaşanan düşüş nedeniyle (1985'te 107,5 olan ithalat fiyat endeksi 1988 yılında 96,6'ya düşmüş) dış ticaret haddi 100’e yükselmiştir. Başka bir ifadeyle, 1989 yılında 100 birim ihracat 100 birim ithalatla değiştirilirken, bu oran 1983 yılında 100 birim ihracat ile 94,5 birim ithalat değerine düşmüş, 1984 yılında 91,9’a, 1985 yılında ise 86,3’e gerilemiştir. Bu dönemde, Türkiye’nin ihracat gelirlerini artırmaya dönük çaba, -aşırı teşviklerin kaynak dağılımında yarattığı yanlışlıklar bir yana- ülke ekonomisi, daha fazla miktarda malı daha ucuz satması sonucunda, uluslararası ticaret bu dönemde ülkeyi yoksullaştırmıştır. Türkiye ekonomisinde Ticaret hadlerinin birincil mallar aleyhine gelişmesinde uluslararası iktisadi konjonktürdeki gelişmelerin de etkisi olmuştur. 1980-86 döneminde, OECD ülkelerinde büyümenin yavaşlaması, kapasite kullanımının düşmesi ve işsizlik düzeyindeki yüksek artışlar birincil mal talebi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Bu dönemde Az gelişmiş ülkelerin ticaret hadlerinde meydana gelen düşüşün dörte birinin bu etkilerden kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu dönemde Azgelişmiş ülkelerin ticaret hadlerinde yaşanan kötüleşme sonucunda 100 milyar dolar civarında kayıplarının olduğu hesaplanmıştır. Ticaret hadlerinde birincil mallar aleyhine neden olan faktörlerden biri de dolardaki yükselmeden kaynaklanmıştır. Birincil malların dünya dolar fiyatları veri iken, dolardaki yükselme bu malların diğer paralar cinsinden maliyetlerini artırmaktadır. Maliyetlerdeki artış iç fiyatlara olduğu gibi yansıtıldığı zaman, talep düşmekte ve dünya piyasalarında bir arz fazlası oluşarak dolar cinsinden fiyatlar düşmektedir (Akyüz, 1989: 41). Ancak bu sürecin, 1990-94 döneminde tersine hareket ettiği, ülke ekonomisinin kazançlı çıktığı gibi bir izlenim doğmaktadır. Bu gelişmenin arkasındaki temel faktörün, kaynak maliyetlerinde (faizler ve ücretlerin yükselmesi ) yaşanan artışın etkili olduğunu düşündürmektedir. Özellikle, 1989 yılından itibaren artan ücretler ve yükselen faizler kaynak maliyetini artırıcı bir işlev görmüştür. 1989-1993 döneminde imalat sanayiinde verimlilik endeksi/ücret endeksi ile ifade edilen rekabet gücü düşmüştür. Bu dönemde verimlilikte önemli bir gelişme görülmekle birlikte, ücretlerdeki yüksek oranlardaki artışlar rekabet gücünün düşmesine neden olmuştur. Başka bir ifadeyle, dış ticaret 46 hadlerindeki iyileşmede rekabet gücündeki gelişmenin etkili olduğunu söylemek güç gözükmektedir. 1994=100 bazlı endekse göre ise, genel dış ticaret hadleri 1995 yılında 96,4; 1996 yılında 98,1 olarak gerçekleşmiş, dış ticaret hadleri aleyhte seyretmiştir. 1997 ve 1998 yıllarındaki nispi düşüşten sonra tekrar yükselmiştir. Tablo 18' de IDTH(2) sanayi mallarına ilişkin dış ticaret hadlerindeki gelişmeyi vermektedir. 1989=100 endeksine göre, 1983 yılında 125,7 olan dış ticaret hadleri, sanayi ihracatının sürekli arttığı 1983-86 döneminde 125,7’den 98,7’e düşmüştür. Bu dönemde, ithalat fiyat endeksinde önemli bir düşüş gerçekleşmemiş, ihracat fiyat endeksi 110,2’den, 1983 yılında 88,5’e düşmüştür. Başka bir ifadeyle, ihracattın yüksek düzeyde desteklendiği bu dönemde, dış ticaret hadlerinin düşmesi, ülkenin ihracat performansındaki önemli gelişmeye rağmen, ülkenin fakirleştiğini göstermektedir. 1987’den itibaren sanayi dış ticaret hadlerinin yükseldiği izlenmektedir. Özellikle ihracat fiyat endeksinde görülen yükselme (ithalat fiyat endeksindeki nispi yükselmeye rağmen) dış ticaret hadlerinin yükselmesine neden olmuştur. Bu yükselişte , yukarıda genel dış ticaret hadleri için ileri sürdüğümüz gerekçelerin, sanayi dış ticaret hadleri için de geçerli olduğunu düşünüyoruz. 47 Tablo 18: Dış Ticaret Hadleri GDTH(1) 1989=100 1983 94,5 1984 91,9 1985 86,3 1986 100 1987 106,2 1988 103,1 1989 100 1990 104,7 1991 107,1 1992 110,6 1993 114,6 1994 109,5 1994=100 1994 100 1995 96,4 1996 98,1 1997 102,3 1998 102,4 1999 101 IDTH(2) 1989=100 125,7 116,2 103 98,7 116 106 100 108,1 105,4 108 108,4 102,8 1994=100 100 97,7 101,5 103,9 98,8 99,8 GDTH(1):Genel dış ticaret hadleri IDTH(2): Sanayi dış ticaret hadleri Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. II.1.1.2.Rekabet Gücü Üzerine Kavramsal Bir Model: Teknoloji Açıkları Üzerine Kurulu Bir Uluslararası Rekabet Gücü Modeli Bu alt bölümde Dosi et.al'dan, Türel (1996:121-122) tarafından aktarılan rekabet gücünü teknoloji açıkları ile analiz eden bir modele yer verilecektir. Ülkeler arasında verimlilik farklılıkları esas itibariyle "teknoloji açıkları"nı yansıtmaktadır. Uluslararası rekabet gücünü açıklayan bir bağıntı olarak aşağıda belitilen 1 nolu denklem yazılabilir. X ij = f j ( T ij , C ij , O ij )( 1 ) Denklemde XİJ ; j ülkesinin i malı dünya ticaretindeki payını, TİJ; teknolojik üstünlük veya dezavantajları, CİJ; uluslararası işgücü maliyet farkılıklarını, OİJ; sınai örgütlenmedeki farklılaşmayı temsil etmektedir. Her ülkede açıklayıcı değişkenler sektörler itibariyle önemli farklılılar göstermektedir. 48 Bu açıklayıcı değişkenler cinsinden, j ülkesinin i malındaki açıklanmış karşılaştırmalı üstünlüğü (RCAİJ); RCA ij = f j (Tij , C ij , O İJ ) Fj (T j , C j , O J )( 2 ) Bağıntısı şeklinde yazılabilir. Burada Tj , Cj ve Oj benzer anlamları taşıyan, ancak j ülkesindeki sektörlerden ağırlıklı ortalama alınarak elde edilen değişkenlerdir. Yukarıda ifade edilen denklemin dinamik bir uyarlaması ise şöyle tanımlanmaktadır: • X ij − X ij = φ ( Eij − E J )(3) Burada Eij , rekabet gücünü içeren değişkenlerin (yani T, C ve O'nun) tümünü temsil − eden bir bileşik değişken, E j ise j ülkesinin uluslararası piyasalarda rekabet gücünü temsil eden ağırlıklı bir ortalama (∑ X ij EİJ )' dir. Eij'nin kaynak tahsislerinde kısır veya üretken döngüler yaratabilecek bazı özelliklerini zaman içinde gözlemek de mümkündür. 1 nolu denklemi türünden bir ilişkiyi test etmek önündeki güçlük, T, C ve O'yu iyi temsil edecek değişkenleri bulmakta yatmaktadır: T Değişkenini temsilen j ülkesinin i sanayiinde alınmış olan tüm patentler içindeki payı veya patent sayılarının nüfusla normalize edilmiş değerleri kulanılabilir. C için kullanılabilecek seçenekler birim işgücü maliyetleri veya çalışanların gelir içindeki paylarıdır. O için uluslararası piyasalardaki oligopol yapılarını temsil edebilecek sektöre özgü kukla değişkenler kullanılabilir: Ampirik ve istatistiksel yeterizlikler, 1 nolu denkleme sermaye birikiminin ve mekanizayon derecesinin kaba bir göstergesi olarak gayrisafi yatırım/ istihdam oranını, ölçek ekonomileri, ülke büyüklüğü ve gelişmişlik düzeyini birlikte temsil etmek üzere 49 GSYİH'yı ve dünya piyasalarına coğrafi yakınlığı temsil eden bir endeksi de açıklayıcı değişkenler olarak katmayı gerektirebilir. Aşağıdaki alt bölümde, imalat sanayiinde rekabet gücünün gelişimi, yukarıda anlatılan modelin sınanması önündeki güçlükler de göz önüne alınarak, modelin daha az sofistike bir biçimi olan, Ballasa'nın geliştirdiği Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük endeks değerleri kullanılarak analiz edilecektir. II.2.İmalat Sanayiinde Rekabet Gücü ve Dış Ticaret Bir ülkenin mal ya da sektör bazında ihracatının yapısı bazı iktisatçılara göre ilgili ülkenin sahip olduğu karşılaştırmalı avantajlarını, ithalatının yapısı ise ülkenin karşılaştırmalı dezavantajlarını yansıtmaktadır. Bu alt bölümde imalat sanayiinin rekabet gücü Balassa’nın (1965) geliştirdiği RCA (Açıklanmış Karşılaştırmalı ÜstünlükRevealed Comparative Advantages) endeks yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır. RCA=ln [(Xİ/Xt)/ (Mİ/Mt)]. Denklemde; Xİ: Türkiye’nin bu mal grubunda yapmış olduğu ihracatı, Xt: Türkiye’nin yapmış olduğu toplam ihracatı, Mİ: Türkiye’nin bu mal grubunda yapmış olduğu ithalatı, Mt: Türkiye’nin yapmış olduğu toplam ithalatı göstermektedir. Hesaplanan RCA değerlerinde; 1. RCA> 50 ise bu sektörde rekabet gücünün yüksek olduğu, 2. -50<RCA<50 ise rekabet gücünün marjinal sınırda olduğu, 3. RCA< -50 ise ilgili sektörde rekabet gücünün düşük seviyede olduğu kabul edilmektedir. Hesaplama sonuçları Tablo 19,20,21,22'de gösterilmiştir. 50 Tablo 19:Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Sektörel Rekabet Gücü (ISIC, Rev.3) 1990 57,89 Hammadde Yoğun Sanayiler Tütün ürünleri -311,12 Ağaç ve mantar ürünleri -93,16 Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt 215,86 Metalik olmayan diğer minaraller 74,05 1991 94,30 -247,68 -4,07 -35,23 114,60 1992 108,75 -137,94 -19,24 -49,77 116,15 1993 104,18 -82,16 -84,58 -82,99 122,52 1994 124,21 -14,61 17,66 -72,15 116,67 1995 140,35 205,38 8,85 -57,03 112,16 1996 125,82 145,11 -6,15 -89,18 110,16 1997 132,30 154,33 -5,52 -129,11 133,44 1998 121,85 92,42 -32,12 -87,69 116,32 1999 90,77 103,30 -28,05 -102,62 123,39 Ölçek Yoğun Sanayiler Basım ve yayım Plastik ve kauçuk ürünleri Kimyasal madde ve ürünler Ana metal sanayi Motorlu kara taşıtlar ve römork Diğer ulaşım araçları Kağıt ve kağıt ürünleri -23,48 -283,21 -285,26 98,05 235,27 -66,40 -248,57 75,48 -45,02 -135,42 6,82 -91,67 40,52 -129,74 -130,29 -127,24 -56,88 -60,95 9,48 -104,63 34,32 -119,15 -151,73 -134,92 -55,14 -61,44 9,82 -100,35 45,91 -124,10 -244,54 -169,44 -44,35 -77,03 21,83 -110,82 50,63 -52,11 -218,49 -109,22 -60,51 -106,55 30,11 -119,98 20,98 -33,67 -242,27 -155,56 -50,74 -46,36 10,38 -106,71 37,57 -53,79 -192,09 -132,96 -56,25 -79,95 21,24 -108,62 33,84 -110,08 -108,10 -112,07 -61,42 -84,88 15,16 -121,36 17,01 -91,43 -72,57 -123,27 -48,22 -79,17 8,92 -133,54 25,00 -35,41 8,69 -141,95 Emek Yoğun Sanayiler Mobilya Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) Giyim eşyası Tekstil ürünleri Bavul,saraçlık ve ayakkabı 94,45 -202,82 -198,78 221,08 237,24 211,26 197,88 -57,93 -45,15 523,26 212,45 10,10 192,61 -51,38 -22,38 506,25 195,10 29,01 190,06 -15,73 -15,42 486,94 178,60 26,51 161,74 3,13 -23,50 449,98 145,35 32,88 164,88 -9,20 -0,35 466,38 138,52 11,55 156,36 1,93 -16,29 375,53 153,03 12,59 155,28 1,17 -11,12 340,82 152,97 38,88 158,14 15,65 5,55 346,20 158,83 39,27 160,69 42,71 11,01 355,89 160,74 25,15 -148,46 -191,45 -55,89 -307,47 -262,29 -81,61 -262,91 -146,19 -183,11 -43,45 -339,64 -276,66 -83,26 -270,11 -141,62 -164,86 -49,47 -335,91 -293,77 -100,56 -231,67 -124,33 -151,77 -7,56 -376,79 -278,33 -96,19 -221,91 -122,09 -161,82 11,06 -309,12 -240,61 -92,47 -199,79 -119,12 -148,00 -12,73 -288,30 -239,44 -85,01 -188,92 -107,10 -139,63 -27,05 -270,30 -228,72 -49,07 -172,54 -107,61 -103,16 -43,89 -262,30 -244,40 -102,78 -181,83 -159,16 Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar -167,08 Makine ve teçhizat imalatı 10,02 -211,52 Elektrikli makine ve cihazlar -52,53 -84,92 -293,46 Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları -462,63 Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat -347,68 -303,88 Habarleşme teçhizatı ve cihazları -59,16 -77,03 Yeniden değerlendirme -96,83 -251,68 Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 51 Tablo 20:Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Rekabet Gücü 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Hammadde Yoğun Sanayiler rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy Tütün ürünleri rgd rgd rgd rgd rgms rgy rgy rgy rgy Ağaç ve mantar ürünleri rgd rgms rgms rgd rgms rgms rgms rgms rgms Kok kömürü, petrol ürün. ve nükleer yakıt rgy rgms rgms rgd rgd rgd rgd rgd rgd Metalik olmayan diğer mineraller rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy Ölçek Yoğun Sanayiler rgms rgms rgd rgd rgms rgd rgd rgd rgd Basım ve yayım rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgms rgd Plastik ve kauçuk ürünleri rgd rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms Kimyasal madde ve ürünler rgy rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Ana metal sanayi rgy rgms rgms rgms rgy rgms rgms rgms rgms Motorlu kara taşıtlar ve römork rgd rgd rgd rgd rgd rgms rgd rgd rgd Diğer ulaşım araçları rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Kağıt ve kağıt ürünleri Emek Yoğun Sanayiler rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy Mobilya rgd rgd rgd rgms rgms rgms rgms rgms rgms Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) rgd rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms Giyim eşyası rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy Tekstil ürünleri rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy rgy Bavul,saraçlık ve ayakkabı rgy rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms rgms Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Makine ve teçhizat imalatı rgms rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Elektrikli makine ve cihazlar rgd rgd rgd rgms rgms rgms rgms rgms rgms Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd Habarleşme teçhizatı ve cihazları rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgms Yeniden değerlendirme rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgd rgy: Rekabet gücü yüksek rgd: Rekabet gücü düşük rgms: Rekabet gücü marjinal sınırda; Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 52 1999 rgy rgy rgms rgd rgy rgms rgd rgms rgd rgms rgms rgms rgd rgy rgms rgms rgy rgy rgms rgd rgd rgms rgd rgd rgd rgd Eğilim rgy Düşükten Yükselişe doğru rgms rgd rgy rgd rgd rgms rgd rgms rgms rgd rgd rgy rgms rgms rgy rgy rgms rgd rgd rgms rgd rgd rgd rgd Tablo 21:RCA Endeks Değerlerine Göre Sektörel Rekabet Gücü (ISIC, Rev.3) 1990 1991 1992 1993 1994 57,9 94,3 108,8 104,2 124,2 Hammadde Yoğun Sanayiler -23,5 -45,0 -56,9 -55,1 -44,4 Ölçek Yoğun Sanayiler 94,5 197,9 192,6 190,1 161,7 Emek Yoğun Sanayiler -167,1 -159,2 -148,5 -146,2 -141,6 Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar 1995 140,4 -60,5 164,9 -124,3 1996 125,8 -50,7 156,4 -122,1 1997 132,3 -56,3 155,3 -119,1 1998 121,9 -61,4 158,1 -107,1 1999 90,8 -48,2 160,7 -107,6 Tablo 22:RCA Endeks Değerlerine Göre Sektörel Rekabet Gücü (ISIC, Rev.3) Hammadde Yoğun Sanayiler Ölçek Yoğun Sanayiler Emek Yoğun Sanayiler Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar 1990 rgy rgms rgy rgd 1991 rgy rgms rgy rgd 1992 rgy rgd rgy rgd 1993 rgy rgd rgy rgd 1994 rgy rgms rgy rgd 1995 rgy rgd rgy rgd 1996 rgy rgd rgy rgd 1997 rgy rgd rgy rgd 1998 rgy rgd rgy rgd Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Tablo 19, 20, 21, 22'de gösterilen rekabet gücü verilerinden ve Tablo 23, 24,25,26,27' de gösterilen dış ticaret bulgularından hareketle, imalat sanayiinde sektörel rekabet gücüne ve dış ticarete ilişkin ana eğilimler aşağıda özetlenmiştir. a) Rekabet gücü yüksek olan başlıca sektörler(rgd); Gıda ürünleri ve içecek, tütün ürünleri, tekstil ürünleri, giyim eşyası, metalik olmayan diğer mineraller olarak belirlenmiştir. b) Rekabet gücü marjinal sınırda olan sektörler(rgms); Bavul, saraçlık ve ayakkabı, ağaç ve mantar ürünleri, plastik ve kauçuk ürünleri, ana metal sanayi, metal eşya sanayi (makine, teçhizat hariç), elektrikli makine ve cihazlar ve mobilya sektörleri. c) Rekabet gücü düşük olan sektörler(rgd); Kağıt ve kağıt ürünleri, basım ve yayım, kok kömürü,petrol ürünleri ve nükleer yakıt, kimyasal madde ve ürünler, makine ve teçhizat ithalatı, büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları, haberleşme teçhizatı ve cihazları, motorlu kara taşıtları ve römork, diğer ulaşım araçları, yeniden değerlenme olarak tespit edimiştir. d) Faktör kullanım yoğunluklarına göre sektörel rekabet gücü değerlendirildiğinde; Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayilerde rekabet gücünün yüksek olduğu, ölçek yoğun sanayilerde düşük/marjinal sınırda kaldığı, farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallarda ise düşük olduğu saptanmıştır. 53 1999 rgy rgms rgy rgd e) Rekabet gücüne sahip sektörlerin toplam ihracat içerisinde 1990 yılında % 63,3 olan payı, 1991 yılında % 65,5, 1992 yılında % 66,6, 1993 yılında % 64,8, 1994 yılında % 63,5, 1995 yılında % 65,1, 1996 yılında % 63,6, 1997 yılında % 63,6, 1998 yılında % 63,4 ve 1999 yılında % 59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, zaman içerisinde emek ve hammadde yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında göreli olarak bir azalmanın meydana geldiği görülmektedir. f) Farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların toplam ihracat içerisindeki payında zamanla bir artış görülmekle birlikte, toplam ihracat içerisinde hala önemsiz sayılabilecek bir ağırlığa sahip olduğu görülmektedir. Bu kategori içerisinde yer alan en temel mallar; makine ve teçhizat imalatı ile elektrikli makine ve cihazlar, haberleşme teçhizatı ve cihazları alt sektörleridir . g) Ölçek yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında zamanla nisbi bir düşüş görülmekle birlikte, toplam içerisindeki % 25'ler düzeyini korumuştur. Bu kategoride yer alan sektörler içerisinde ana metal sanayinin 1990 yılında % 16,9 olan payı zamanla azalarak 1999 yılında % 8,9'a düşerken, motorlu kara taşıtları ve römorkun payında artış yaşanmış, sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı, 1999 yılında % 6,8'e yükselmiştir. Kimyasal madde ve ürünleri payında da ana metal sanayiinde olduğu gibi düşüş gerçekleşmiştir. h) Sektörel düzeyde ithalatın gelişimi incelendiğinde; Ölçek yoğun sanayiler ilk sırada yer almış, onu farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar izlemiştir. Emek yoğun ve hammadde yoğun sanayilerin toplam ithalat içerisindeki payında zamanla azalma görülmektedir i) Ölçek yoğun sanayi ithalatı içerisinde kimyasal madde ve ürünlerin payında zamanla sıçrama niteliğinde bir gelişme yaşanırken, diğer ulaşım araçları ithalatının payında düşüş gerçekleşmiştir. Ölçek yoğun sanayiilerin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 38,3 olan payı, sonraki yıllarda göreli bir artış yaşanmış ve 1999 yılında %44,9 olarak gerçekleşmiştir. j) Farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar ithalatının toplam ithalat içerisindeki payında zamanla önemli farklılaşmalar yaşanmamış, % 33-35'ler düzeyinde bir ağırlığa sahip olmuştur. Örneğin sektörün 1990 yılında % 33,2 olan payı, 1999 yılında % 35,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu kategori içerisinde en ağırlıklı ithalata sahip ürün, makine ve teçhizat imalatı olup, 1990 yılında % 1,7 olan payı 1999 yılına gelindiğinde % 14,9'a yükselmiştir. 54 k) Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayi ithalat paylarında zamanla azalma gerçekleşmiştir. Bu iki kategorinin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 27,8 olan payları, zamanla azalarak 1999 yılında 55 % 17,8'e gerilemiştir. Tablo 22:İmalat Sanayiinde İthalat Hammadde Yoğun Sanayiler Gıda ürünleri ve içecek Tütün ürünleri Ağaç ve mantar ürünleri Kok kömürü, petrol ürün. ve nükleer yakıt Metalik olmayan diğer mineraller Ölçek Yoğun Sanayiler Basım ve yayım Plastik ve kauçuk ürünleri Kimyasal madde ve ürünler Ana metal sanayi Motorlu kara taşıtlar ve römork Diğer ulaşım araçları Kağıt ve kağıt ürünleri Emek Yoğun Sanayiler Mobilya Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) Giyim eşyası Tekstil ürünleri Bavul,saraçlık ve ayakkabı Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar Makine ve teçhizat imalatı Elektrikli makine ve cihazlar Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat Haberleşme teçhizatı ve cihazları Yeniden değerlendirme Genel Toplam Birim:Milyon $ 1990 1991 1992 1993 1994 1528 1977,2 1983,3 2381,5 90 940,3 139,5 53,4 304,8 6304,7 286,7 3307,3 567,8 264,3 550,4 1283,5 44,7 3054,8 515,7 1766,1 441,6 316,3 15,1 769,7 299,4 45,1 627,7 235,3 7183,3 66,6 320,6 3247,4 1589,5 1063,9 558,9 336,4 1113,7 130,7 393,6 21,4 426,4 141,6 910,1 186,4 57,8 575,9 253,1 8420,8 82,7 369,8 3557,9 1650,1 1438,1 973,9 348,3 1338,3 163,2 437 28,9 565,6 143,6 994,1 233,6 127,3 758,4 268,1 11838 162,4 468,2 4040,2 2412,9 2237,4 1991,1 525,5 1805,5 206,3 492 46,9 855,9 204,4 5469,9 6166,9 6263,6 279,4 470,8 3204,7 819,4 695,6 125 3314,5 819,9 494,2 561,8 976,5 599,6 3501,5 832 507,8 608,9 813,4 591,7 16482,40 17041 18598 56 1995 1996 1997 1998 1999 1955,2 3030 3676,9 3547,3 3154,4 2943,9 1020 54,5 62,7 597,8 220,2 8406,8 102,8 348,8 3593,7 1722 1008,4 1236,3 394,8 1755,2 150,6 390,3 43,6 980,3 190,4 1790,5 28,2 98 763,3 350 14328 123,3 578,1 5964,7 2875,1 1789,2 2072,3 925,3 2744,6 290,9 539,4 64,1 1600,1 250,1 1991 41 123,5 1067,4 454 15402 132 804,8 6326,3 2713,3 2919,1 1675,3 831,5 3486 424,7 823,4 167 1729,9 341 1774 46,8 140,4 1152,3 433,8 18597 157,8 888,7 7141,9 3314,5 4411,9 1845,4 836,7 4098,9 524,4 898,4 265,8 2051,6 358,7 1475,4 55,8 163,2 966,8 493,2 17768 159,4 984,7 7187,1 3142,6 4107,2 1326,2 860,3 4039,9 541,4 929,2 240,7 2022,1 306,5 1070,9 50,1 132,4 1284,3 406,2 15584 153,4 892 6854,2 2392,2 3362,4 1031,9 897,8 3236,9 464 731,1 172,2 1664,2 205,4 7826,3 6037,1 8461,3 11871 13567 14080 12201 4623,3 971,1 588 780 863,9 851,3 3389,4 823,2 398,6 717,5 708,4 876,9 5001,6 955,5 687,1 787,7 1029,4 1142,4 7487,8 1201,4 770,8 1031,5 1379,5 1065,5 8050,5 1476,7 913,5 1182,9 1943,5 1097,6 7766 1656,7 1063 1239,7 2354,4 872,1 5157,6 1568,2 1206,9 1123,5 3145,1 718,8 24702 19031 29706 35502 40908 39914 34685 Tablo 23:İmalat Sanayiinde İthalat (%) Hammadde Yoğun Sanayiler Gıda ürünleri ve içecek Tütün ürünleri Ağaç ve mantar ürünleri Kok kömürü, petrol ürün. Ve nükleer yakıt Metalik olmayan diğer mineraller Ölçek Yoğun Sanayiler Basım ve yayım Plastik ve kauçuk ürünleri Kimyasal madde ve ürünler Ana metal sanayi Motorlu kara taşıtlar ve römork Diğer ulaşım araçları Kağıt ve kağıt ürünleri 1990 9,3 0,5 5,7 0,8 0,3 1,8 38,3 1,7 20,1 3,4 1,6 3,3 7,8 0,3 1991 11,6 4,5 1,8 0,3 3,7 1,4 42,2 0,4 1,9 19,1 9,3 6,2 3,3 2,0 1992 10,7 4,9 1,0 0,3 3,1 1,4 45,3 0,4 2,0 19,1 8,9 7,7 5,2 1,9 1993 9,6 4,0 0,9 0,5 3,1 1,1 47,9 0,7 1,9 16,4 9,8 9,1 8,1 2,1 1994 10,3 5,4 0,3 0,3 3,1 1,2 44,2 0,5 1,8 18,9 9,0 5,3 6,5 2,1 1995 10,2 6,0 0,1 0,3 2,6 1,2 48,2 0,4 1,9 20,1 9,7 6,0 7,0 3,1 1996 10,4 5,6 0,1 0,3 3,0 1,3 43,4 0,4 2,3 17,8 7,6 8,2 4,7 2,3 1997 8,7 4,3 0,1 0,3 2,8 1,1 45,5 0,4 2,2 17,5 8,1 10,8 4,5 2,0 1998 7,9 3,7 0,1 0,4 2,4 1,2 44,5 0,4 2,5 18,0 7,9 10,3 3,3 2,2 1999 8,5 3,1 0,1 0,4 3,7 1,2 44,9 0,4 2,6 19,8 6,9 9,7 3,0 2,6 Emek Yoğun Sanayiler 18,5 6,5 7,2 7,3 9,2 9,2 9,8 10,0 10,1 9,3 Mobilya Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) Giyim eşyası Tekstil ürünleri Bavul,saraçlık ve ayakkabı Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar Makine ve teçhizat imalatı Elektrikli makine ve cihazlar Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat Haberleşme teçhizatı ve cihazları Yeniden değerlendirme 3,1 10,7 2,7 1,9 0,1 33,2 1,7 2,9 19,4 5,0 4,2 0,8 0,8 2,3 0,1 2,5 0,8 36,2 19,5 4,8 2,9 3,3 5,7 3,5 0,9 2,3 0,2 3,0 0,8 33,7 18,8 4,5 2,7 3,3 4,4 3,2 0,8 2,0 0,2 3,5 0,8 31,7 18,7 3,9 2,4 3,2 3,5 3,4 0,8 2,1 0,2 5,2 1,0 31,7 17,8 4,3 2,1 3,8 3,7 4,6 1,0 1,8 0,2 5,4 0,8 28,5 16,8 3,2 2,3 2,7 3,5 3,8 1,2 2,3 0,5 4,9 1,0 33,4 21,1 3,4 2,2 2,9 3,9 3,0 1,3 2,2 0,6 5,0 0,9 33,2 19,7 3,6 2,2 2,9 4,8 2,7 1,4 2,3 0,6 5,1 0,8 35,3 19,5 4,2 2,7 3,1 5,9 2,2 1,3 2,1 0,5 4,8 0,6 35,2 14,9 4,5 3,5 3,2 9,1 2,1 Toplam 100,00 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 57 100,0 100,0 Birim:Milyon dolar Tablo 24:İmalat Sanayiinde İhracat 1990 1991 1994 1995 1996 1997 1998 1999 1610,7 858,3 26,3 34,5 290,3 401,3 1947,5 2103,4 2036,6 2640,6 3241,2 3387,2 3763,5 3396,5 3179,6 1162,4 15,8 27,2 277,2 464,9 1275,4 31 31,5 231,3 534,2 1311 1727,7 53,2 38,4 28,3 61 171,3 236,9 472,8 576,6 2063,4 141,3 68,8 277,3 690,4 2191,3 99,9 66,3 249,8 779,9 2454,3 123,8 75,1 179,1 931,2 2057 84,1 70,8 240,6 944 1744 96,4 68,5 315,2 955,5 Ölçek Yoğun Sanayiler Basım ve yayım Plastik ve kauçuk ürünleri Kimyasal madde ve ürünler Ana metal sanayi Motorlu kara taşıtlar ve römork Kağıt ve kağıt ürünleri Diğer ulaşım araçları 3130,1 2876,4 3149,8 3532,4 4399,2 5027,5 5293,8 5989,3 5750,2 6589,8 10,6 119,8 950,3 1744,7 177,9 59,7 67,1 10,8 215,6 815,6 1497,2 182,6 59,2 95,4 29,7 45,5 38,8 268,6 267,5 353,8 825,6 767,1 967,4 1536,5 1977,9 2329,5 288,6 335 488,3 59,7 50 108 141,1 89,4 113,4 27,3 502 1154,7 2278,8 821,1 125,5 118,1 47,4 509,7 1242,4 2255,4 973,2 125,6 140,1 40,1 621,2 1362,5 2627,9 829,5 154,2 353,9 40,8 685,4 1277,3 2228,2 984,6 150 383,9 47,6 667,9 1234,8 2103,8 1616,1 148,7 770,9 Emek Yoğun Sanayiler 4931,8 5060,8 6067,3 6255,7 7213,2 9172,7 9505,5 10946,4 11748 11057 Mobilya Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) Giyim eşyası Tekstil ürünleri Bavul,saraçlık ve ayakkabı 42,6 151,9 2529,5 2129,4 78,4 46 157,4 2517,5 2241,5 98,4 64,5 91,3 126,7 230,8 218,4 251,6 3016,2 3163,6 3199,7 2629 2644,4 3419,5 126,8 138 215,7 170,5 345,4 4367,8 4108,6 180,4 247,2 399,4 4075,7 4562,4 220,8 299,9 454,4 4539,1 5353,9 299,1 378,7 587,5 4589,7 5920,6 271,5 487,1 559 4142,4 5687,2 180,9 Hammadde Yoğun Sanayiler Gıda ürünleri ve içecek Tütün ürünleri Ağaç ve mantar ürünleri Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt Metalik olmayan diğer minaraller Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar Makine ve teçhizat imalatı Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları Elektrikli makine ve cihazlar Haberleşme teçhizatı ve cihazları Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat Yeniden değerlendirme Genel Toplam 1992 1993 646 788,7 937,6 939,6 1194,4 1568,2 1999,1 2330,2 2885,8 2849 193,9 19,7 174,8 241,7 15,9 251,1 16,5 220,3 283,9 16,9 341 15,5 314,3 237,6 29,2 383,7 10,2 325,7 194,6 25,4 531,5 11,3 409,3 211,3 31 704,6 10,2 569,3 252,8 31,3 847,5 20 766,1 312,4 53,1 1035,9 28,9 734,9 469,5 61 1149,7 42,6 756,1 862,1 75,3 1259 60 692,5 770,7 66,8 29,8 10348,4 30,4 10703,8 28,2 12286 29,6 12794 70,5 15518 79,8 19089 82,5 93,8 20268 23123,2 92,9 23873,4 79,9 23755 58 Tablo 25:İmalat Sanayiinde İhracat (%) 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 15,6 18,2 17,1 15,9 17,0 17,0 16,7 16,3 14,2 13,4 8,3 0,3 0,3 2,8 3,9 10,9 0,1 0,3 2,6 4,3 10,4 0,3 0,3 1,9 4,3 10,2 0,4 0,2 1,3 3,7 11,1 0,2 0,4 1,5 3,7 10,8 0,7 0,4 1,5 3,6 10,8 0,5 0,3 1,2 3,8 10,6 0,5 0,3 0,8 4,0 8,6 0,4 0,3 1,0 4,0 7,3 0,4 0,3 1,3 4,0 Ölçek Yoğun Sanayiler 30,2 26,9 25,6 27,6 28,3 26,3 26,1 25,9 24,1 27,7 Basım ve yayım Plastik ve kauçuk ürünleri Kimyasal madde ve ürünler Ana metal sanayi Motorlu kara taşıtlar ve römork Kağıt ve kağıt ürünleri Diğer ulaşım araçları 0,1 1,2 9,2 16,9 1,7 0,6 0,6 0,1 2,0 7,6 14,0 1,7 0,6 0,9 0,2 2,2 6,7 12,5 2,3 0,5 1,1 0,4 2,1 6,0 15,5 2,6 0,4 0,7 0,3 2,3 6,2 15,0 3,1 0,7 0,7 0,1 2,6 6,0 11,9 4,3 0,7 0,6 0,2 2,5 6,1 11,1 4,8 0,6 0,7 0,2 2,7 5,9 11,4 3,6 0,7 1,5 0,2 2,9 5,4 9,3 4,1 0,6 1,6 0,2 2,8 5,2 8,9 6,8 0,6 3,2 Hammadde Yoğun Sanayiler Gıda ürünleri ve içecek Tütün ürünleri Ağaç ve mantar ürünleri Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt Metalik olmayan diğer minaraller 47,7 47,3 49,4 48,9 46,5 48,1 46,9 47,3 49,2 46,5 Mobilya Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç) Giyim eşyası Tekstil ürünleri Bavul,saraçlık ve ayakkabı Emek Yoğun Sanayiler 0,4 1,5 24,4 20,6 0,8 0,4 1,5 23,5 20,9 0,9 0,5 1,9 24,5 21,4 1,0 0,7 1,7 24,7 20,7 1,1 0,8 1,6 20,6 22,0 1,4 0,9 1,8 22,9 21,5 0,9 1,2 2,0 20,1 22,5 1,1 1,3 2,0 19,6 23,2 1,3 1,6 2,5 19,2 24,8 1,1 2,1 2,4 17,4 23,9 0,8 Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar 6,2 7,4 7,6 7,3 7,7 8,2 9,9 10,1 12,1 12,0 1,9 0,2 1,7 2,3 0,2 0,0 0,3 100,0 2,3 0,2 2,1 2,7 0,2 0,0 0,3 100,0 2,8 0,1 2,6 1,9 0,2 0,0 0,2 100,0 3,0 0,1 2,5 1,5 0,2 0,0 0,2 100,0 3,4 0,1 2,6 1,4 0,2 0,0 0,5 100,0 3,7 0,1 3,0 1,3 0,2 0,0 0,4 100,0 4,2 0,1 3,8 1,5 0,3 0,0 0,4 100,0 4,5 0,1 3,2 2,0 0,3 0,0 0,4 100,0 4,8 0,2 3,2 3,6 0,3 0,0 0,4 100,0 5,3 0,3 2,9 3,2 0,3 0,0 0,3 100,0 Makine ve teçhizat imalatı Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları Elektrikli makine ve cihazlar Haberleşme teçhizatı ve cihazları Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat Yeniden değerlendirme Genel Toplam 59 Tablo 26:İmalat Sanayiinde Gıda ve Tekstil Sektörlerinin İhracat İçerisindeki Payı (%) 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 Gıda ve İçki Tütün ürünleri Gıda ve Tütün toplamı 44,88 11,82 56,7 42,5 12,38 54,88 27,49 12,5 39,99 22,19 8,41 30,6 22,81 5,6 28,41 19,95 3,78 23,73 15,1 5,02 20,1 19,7 4,43 24,13 16,6 3,54 20,2 14,47 2,74 17,21 13,34 4,77 18,11 Dokuma Ve Giyim Genel Toplam 28,55 85,25 25,63 80,5 28,21 68,2 27,67 58,27 35,04 63,46 39,57 63,29 33,9 54 34,41 58,55 37,5 57,7 37,17 54,39 39,3 57,41 Tablo 27:İmalat Sanayiinde Gıda ve Tekstil Sektörlerinin İhracat İçerisindeki Payı (Tab.dev) 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 Gıda ürünleri ve içecek Tütün ürünleri Gıda ve tütün toplamı Tekstil ürünleri Giyim eşyası Genel Toplam 8,29 0,25 8,54 10,86 0,15 11,01 10,38 0,25 10,63 10,25 0,42 10,67 11,13 0,25 11,38 10,81 0,74 11,55 10,8 0,49 11,3 10,61 0,54 11,15 8,62 0,35 8,97 7,34 0,41 7,75 20,58 24,44 53,56 20,94 23,52 55,47 21,4 24,55 56,58 20,67 24,73 56,07 22,04 20,62 54,04 21,52 22,88 55,95 22,5 20,1 53,9 23,15 19,63 53,93 24,8 19,2 53 23,94 17,44 49,13 60 II.3.Geniş Ekonomik Kategoriler (Broad Economic Categories) İtibariyle İthalat İthalatın geniş ekonomik kategoriler (BEC-Broad Economic Categories) itibariyle dağılımı incelendiğinde, 1996-1999 döneminde toplam ithalat içerisinde ara malları % 65'ler düzeyinde ilk sırada yer almış, onu % 20'lerin üzerinde yatırım malları ve % 10 düzeylerinde tüketim malları izlemiştir (Tablo 28 ve Tablo 29). 1960 yılı itibariyle yatırım mallarının toplam ithalat içerisindeki payı %52,2 iken, 1970 yılında % 47,1'e düşmüş, 1980 yılına gelindiğinde, yatırım mallarının toplam ithalat içerisindeki payı % 20 olarak gerçekleşmiştir. 1980-90 döneminde %20'lerin altında düşen yatırım malları ithalatı, 1990'dan sonra tekrar % 20'lerin üzerine çıkmıştır. 1980'li yıllarda yatırım malları ithalatının düşmesinde temel olarak, üretken sabit sermaye yatırımlarında yaşanan gerileme etkili olmuştur. BEC sınıflamasına göre yatırım malları ithalatı iki başlık altında toplanmaktadır: Bunlar, yatırım malları sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlardır. 1996-99 döneminde yatırım malları ithalatı % 19'lar düzeyinde gerçekleşmiş, sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçların payı ise % 4 ile % 2 arasında değişmiştir. Yatırım malları ithalatı içerisinde diğer elektriksiz makinaların payı 1996 yılında %12,86 ve 1999 yılında % 7,57 olarak gerçekleşmiştir. Ara mallarının 1970 yılı itibariyle toplam ithalat içerisindeki payı % 47,9 iken, 1980 yılında % 77,9'a yükselmiş, 1990-95 döneminde % 70'ler düzeyinde gerçekleşmiştir. 1996-1999 döneminde ise % 65'ler düzeyinde istikrar kazanmıştır. Ara malları ithalatında BEC sınıflamasına göre sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler % 30'lar ile ilk sırada yer almıştır. Bu durum Türkiye imalat sanayiinin ara malları sanayiinde büyük ölçüde dışa bağımlı olduğunu göstermektedir. Ara maları ithalatı içerisinde ikinci büyük kategoriyi oluşturan "işlenmemiş madeni yağlar ve yakıtlar" alt kalemlerinden ham petrol ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı % 4,5 ile % 7,8 arasında değişmiştir. 61 Tüketim malları ithalatının 1970 yılı itibariyle toplam ithalat içerisinde % 5 olan payı, 1980 yılında % 2,2'e düşmüş, 1980'li yılların ortasından itibaren ise artmaya başlamıştır. 1996 yılında toplam ithalat içerisinde % 9,78'e yükselen tüketim malları ithalatı, 1999 yılında % 12,44'e yükselerek önemli bir artış gerçekleşmiştir. Bu sonucun gerçekleşmesinde, özellikle 1980 sonrası yeniden yapılanma proğramı sonucunda gelir dağılımındaki bozulmaya koşut ithal tüketim mallarına olan talebin artması etkili olmuştur. Tüketim mallarının toplam ithalat içerisindeki payı göreli olarak düşük olmasına karşın, bu sektörün Türkiye imalat sanayiinde gerek katma değer gerekse de istihdam açısından ağırlığı sürmektedir. İthalattın geniş ekonomik kategoriler itibariyle (bec) dağılımına ilişkin 1996-1999 dönemini kapsayan veriler Tablo 28 (miktar) ve Tablo 29'da (% dağılım) gösterilmiştir. 62 Tablo 28:İthalatın Geniş Ekonomik Kategorileri İtibariyle (BEC) Dağılımı 1996 10336 8306 251 1119 572 396 5611 357 2060 326 72 306 858 317 170 12 28737 921 91 499 184 147 306 3219 243 304 1220 1452 13863 1399 1381 691 2021 1970 6401 4525 522 3416 521 66 1206 43 344 315 443 61 2780 1917 4265 94 555 145 1021 58 2392 764 345 96 323 826 803 283 520 258 43627 Yatırım Malları Yatırım Malları (ulaşım araçları hariç) Enerji üreten makinalar Büro makinaları ve haberleşme cihazları Meslek,bilim,ölçü ve kontrol cihazları Diğer elektrikli cihaz ve makinalar Diğer elektriksiz makinalar Diğerleri Sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlar Yük taşımaya mahsus olan araçlar Özel amaçlı araçlar Diğer karayolu ulaşım araçları Hava ulaşım araçları Denizyolu ulaşım araçları Demiryolu ulaşım araçları Trayler ve yarı trayler Ara Malları Sanayide kullanılan işlenmemiş gıda maddeleri Canlı hayvan-damızlık olmayan Buğday Ayçiçeği tohumu Diğerleri Sanayide kullanılan işlenmiş gıda maddeleri Sanayide kullanılan işlenmemiş diğer maddeler Tütün Pamuk,pamuk linter ve döküntüleri Metal cevher ve döküntüleri Diğerleri Sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler Organik kimyasal ürünler Plastikler Kağıt,karton Dokumacılık ürünleri Demir-çelik Diğerleri İşlenmemiş madeni yakıtlar ve yağlar Kömür (linyit hariç) Ham petrol Doğal gaz Diğerleri İşlenmiş madeni yakıtlar ve yağlar Kok Petrol ürünleri Sıvılaştırılmış doğal gaz LPG Diğerleri Yatırım mallarının aksam ve parçaları Taşıt araçlarının aksam ve parçaları Tüketim Malları İşlenmemiş gıda maddeleri İşlenmiş gıda maddeleri Benzin Binek otomobilleri Sanayide kullanılmayan taşıt araçları Diğer tüketim malları Dayanaklı tüketim malları Evde kullanılan elektrikli ve elektriksiz cih. Mobilyalar Diğerleri Yarı dayanıklı tüketim malları Dayanaksız tüketim malları İlaçlar Diğerleri Diğerleri TOPLAM 63 1997 11052 8882 437 1448 657 462 5558 321 2170 580 113 399 643 331 94 10 31871 836 19 457 141 219 337 3545 341 632 1196 1367 15206 1484 1657 678 2217 2334 6386 4400 555 3194 638 13 1497 66 297 432 565 137 3398 2652 5335 150 353 147 1675 65 2944 1009 383 123 503 909 1026 381 645 301 48559 1998 10667 8895 427 1884 680 581 5023 300 1772 610 79 324 571 165 6 17 29560 686 26 232 179 249 298 2950 255 608 1021 1066 14976 1364 1647 707 2317 2229 6712 3062 459 2084 504 15 1280 57 275 373 412 163 3560 2748 5322 163 347 158 1395 70 3189 1081 430 179 472 956 1152 495 657 372 45921 Birim: Milyon$ 1999 8729 7605 380 2731 616 513 3080 285 1124 391 79 130 350 133 29 12 26568 558 24 186 119 229 258 2078 248 354 810 666 13059 1361 1551 736 1907 1565 5939 3681 307 2755 609 10 1452 34 441 339 506 132 3343 2139 5063 142 303 242 1325 40 3011 942 352 148 442 813 1256 638 618 327 40687 Tablo 29:İthalatın Geniş Ekonomik Kategorileri İtibariyle (BEC) Dağılımı (%) 1996 Yatırım Malları 23,69 Yatırım Malları (ulaşım araçları hariç) 19,04 Enerji üreten makinalar 0,58 Büro makinaları ve haberleşme cihazları 2,56 Meslek,bilim,ölçü ve kontrol cihazları 1,31 Diğer elektrikli cihaz ve makinalar 0,91 Diğer elektriksiz makinalar 12,86 Diğerleri 0,82 Sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlar 4,72 Yük taşımaya mahsus olan araçlar 0,75 Özel amaçlı araçlar 0,17 Diğer karayolu ulaşım araçları 0,70 Hava ulaşım araçları 1,97 Denizyolu ulaşım araçları 0,73 Demiryolu ulaşım araçları 0,39 Trayler ve yarı trayler 0,03 Ara Malları 65,87 Sanayide kullanılan işlenmemiş gıda maddeleri 2,11 Canlı hayvan-damızlık olmayan 0,21 Buğday 1,14 Ayçiçeği tohumu 0,42 Diğerleri 0,34 Sanayide kullanılan işlenmiş gıda maddeleri 0,70 Sanayide kullanılan işlenmemiş diğer maddeler 7,38 Tütün 0,56 Pamuk,pamuk linter ve döküntüleri 0,70 Metal cevher ve döküntüleri 2,80 Diğerleri 3,33 Sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler 31,78 Organik kimyasal ürünler 3,21 Plastikler 3,17 Kağıt,karton 1,58 Dokumacılık ürünleri 4,63 Demir-çelik 4,52 Diğerleri 14,67 İşlenmemiş madeni yakıtlar ve yağlar 10,37 Kömür (linyit hariç) 1,20 Ham petrol 7,83 Doğal gaz 1,19 Diğerleri 0,15 İşlenmiş madeni yakıtlar ve yağlar 2,76 Kok 0,10 Petrol ürünleri 0,79 Sıvılaştırılmış doğal gaz 0,72 LPG 1,02 Diğerleri 0,14 Yatırım mallarının aksam ve parçaları 6,37 Taşıt araçlarının aksam ve parçaları 4,39 Tüketim Malları 9,78 İşlenmemiş gıda maddeleri 0,22 İşlenmiş gıda maddeleri 1,27 Benzin 0,33 Binek otomobilleri 2,34 Sanayide kullanılmayan taşıt araçları 0,13 Diğer tüketim malları 5,48 Dayanaklı tüketim malları 1,75 Evde kullanılan elektrikli ve elektriksiz cih. 0,79 Mobilyalar 0,22 Diğerleri 0,74 Yarı dayanıklı tüketim malları 1,89 Dayanaksız tüketim malları 1,84 İlaçlar 0,65 0,59 Diğerleri 100,00 TOPLAM 64 1997 22,76 18,29 0,90 2,98 1,35 0,95 11,45 0,66 4,47 1,19 0,23 0,82 1,32 0,68 0,19 0,02 65,63 1,72 0,04 0,94 0,29 0,45 0,69 7,30 0,70 1,30 2,46 2,82 31,31 3,06 3,41 1,40 4,57 4,81 13,15 9,06 1,14 6,58 1,31 0,03 3,08 0,14 0,61 0,89 1,16 0,28 7,00 5,46 10,99 0,31 0,73 0,30 3,45 0,13 6,06 2,08 0,79 0,25 1,04 1,87 2,11 0,78 0,62 100,00 1998 23,23 19,37 0,93 4,10 1,48 1,27 10,94 0,65 3,86 1,33 0,17 0,71 1,24 0,36 0,01 0,04 64,37 1,49 0,06 0,51 0,39 0,54 0,65 6,42 0,56 1,32 2,22 2,32 32,61 2,97 3,59 1,54 5,05 4,85 14,62 6,67 1,00 4,54 1,10 0,03 2,79 0,12 0,60 0,81 0,90 0,35 7,75 5,98 11,59 0,35 0,76 0,34 3,04 0,15 6,94 2,35 0,94 0,39 1,03 2,08 2,51 1,08 0,81 100,00 1999 21,45 18,69 0,93 6,71 1,51 1,26 7,57 0,70 2,76 0,96 0,19 0,32 0,86 0,33 0,07 0,03 65,30 1,37 0,06 0,46 0,29 0,56 0,63 5,11 0,61 0,87 1,99 1,64 32,10 3,35 3,81 1,81 4,69 3,85 14,60 9,05 0,75 6,77 1,50 0,02 3,57 0,08 1,08 0,83 1,24 0,32 8,22 5,26 12,44 0,35 0,74 0,59 3,26 0,10 7,40 2,32 0,87 0,36 1,09 2,00 3,09 1,57 0,80 100,00 II.4.Rekabet Gücü ve Nispi Fiyatlar Dünya ekonomisinde 1970’li yılların ortasında başlayan kriz yeni bir teknolojik devrimle sonuçlanmış, esnek üretim teknolojilerin üretim sürecine uyarlanması sonucunda esnek üretim gittikçe kitlesel üretimin yerini almaya başlamıştır. Teknik ilerlemenin yarattığı verimlilik artışı ve sonuçta elde edilen rekabet düzeyi “teknolojik tabanlı rekabet”olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, uluslararası "mukayeseli üstünlükler- comparative advantage" kuramının yerini, Porter'in (1990) “rekabetçi üstünlük-competitive advantage” yaklaşımı almaya başlamıştır. Bu yeni süreçte merkezi kavram teknoloji olduğundan, geçmiş yıllarda nispeten daha kolay olarak uygulanan ve yurt içi nispi fiyat yapısını değiştirerek elde edilen rekabet gücü artık geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Bir ekonomide rekabet gücünü belirleyen üç temel parametreden bahsedilebilir. Bunlar; ücret düzeyi, döviz kuru ve emeğin verimlilik düzeyidir. Ancak bu üç faktörün ihracat üzerindeki etkisi oldukça farklıdır. Asıl temel faktör, uzun dönemde de kalıcı etkileri olan verimlilik düzeyidir. Verimlilik düzeyinin yükseltilmesi ise, uzun dönemde ancak teknik ilerleme ve sermaye stokunun yükseltilmesi ile mümkün olmaktadır. Hızlı teknolojik değişim ve bunun üretim süreçlerine uygulanması sonucunda bir yandan üretimin kompozisyonu değişmekte, diğer yandan hızlı verimlilik artışları neticesinde rekabet gücü elde edilmektedir. Bu faktörler yanında rekabet gücü açısından sayısallaştırılamayan, kalitatif faktörlerin etkisini de belirtmek gerekir. Kalite, servis ağı, finansman imkanları, tüketicilerle kurulan ilişkiler gibi kalitatif faktörler de rekabet gücü üzerinde etkili olmaktadır. Diğer yandan gelişmiş ülkeler üzerine yapılan kimi çalışmalarda, ihracat başarısı ile birim işgücü maliyetleri arasında bire-bir ilişki gözlemlenememiştir. Bu durum Kaldor Paradoksu olarak tanımlanmaktadır. Kaldor paradoksuna neden olan faktörler yukarıda kısaca belirtilen kalitatif süreçlerdir. Türkiye imalat sanayi ithal ikameci sermaye birikim rejiminde, dış rekabete karşı korunmuş, aksak rekabet piyasalarında (oligopol, monopollü rekabet, monopol vs) gelişmesini sürdürmüştür. Bu yıllarda iktisadi işbölümünün de etkisiyle imalat 65 sanayiinde belirli bir birikim sağlanmış olmakla birlikte, bu sanayi aşırı değerlenmiş döviz kuru, ithalat yasakları ve kotalarla korunmuş, ancak sektörel ve ürün bazında bir tercih oluşturulamadığı ve sanayinin rekabet gücünü artıracak bir strateji oluşturulamadığı için, ihracatın tıkanması ve dövizin bulunabilirliği sorunu ithalat kapasitesini düşürerek bu rejimin tıkanmasına neden olmuştur12 (Keyder, 1988; Boratav,1988; Pamuk, 1988). İthal ikameci birikim rejiminin tıkanması ile gündeme gelen dışa dönük büyüme modelinin temel kaygısı, yukarıdaki satırlarda da belirtildiği üzere, uzun dönemde ülkenin rekabet gücünü artıracak yapısal dönüşümler olmamıştır. Belirli dönemlerde ihracatta sağlanan performansın arkasındaki temel parametre, imalat sanayiinde birikim ve buradan kaynaklanan verimlilik artışları sonucu sağlanan rekabet gücü sayesinde gerçekleşmemiş, nispi fiyat yapısı ile oynanarak, başta ücretler ve devalüasyonlar olmak üzere yüksek teşvikler sayesinde gerçekleşmiştir. Ancak kur ayarlamalarının durduğu, ücretlerin arttığı bir konjonktürde -üretim kapasitesi de artırılamadığı için- ihracatta elde edilen performans artık işlemez duruma gelmiştir. II.4.1.Rekabet Gücü:Verimlilik Ve Ücret Endeksindeki Gelişmeler Rekabet gücünü belirleyen parametrelerden verimlilik düzeyi, çalışmada EUROSTAT(Avrupa Birliği İstatistikleri) tarafından da kullanılan, “kısmi verimlilik” olarak tanımlanmış ve APLreel=((VA/P)/L) formülü yardımıyla hesaplanmıştır. Buradan, APLreel işgücünün ortalama reel verimliliğini, VA; katma değeri, P; GSYİH deflatörünü ve L ise ücretle çalışanların ortalamasını göstermektedir. Eğer bir ekonomide diğer tüm değişkenler sabitse, mevcut işgücü ile daha fazla katmadeğer yaratılıyor, ya da veri katma değer daha az iş gücü kullanımı ile elde ediliyorsa, verimlilik artıyor demektir. Rekabet gücünün bir bileşeni olarak ücret değerleri hesaplanırken, İmalat sanayi yıllık istatistiklerinden hareketle (en son yayınlanan İmalat Sanayi İstatistikleri 1996 yılı ile sınırlı olduğundan, çalışmadaki veriler bu yılla sınırlı tutulmuştur) AWLreel=((W/P)/L) formülünden yararlanılmıştır. AWLreel ortalama reel ücretleri, W; ücretle çalışanlara yapılan ödemeleri, P; GSYİH deflatörünü, L ise ücretle çalışanların ortalamasını göstermektedir. 66 Yukarıda tanımlanan parametrelerden hareketle hesaplanan rekabet gücü endeks değerleri ve endeksin bileşenlerine ait parametrelerin gelişimi Tablo 30'da gösterilmiştir. Tablo 30:İmalat Sanayiinde İhracat,Verimlilik,Ücret ve Rekabet Gücünün Gelişimi 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 AWLREEL 1980=100 24,03106 77,72 25,65423 82,96 24,69893 79,88 24,54985 79,39 24,41905 78,97 27,36265 88,49 35,31318 114,20 38,20031 123,54 38,83610 125,59 35,10875 113,54 30,92187 100,00 30,82472 99,69 29,90217 96,70 29,43791 95,20 26,09217 84,38 23,52844 76,09 22,57025 72,99 25,13131 81,27 24,32585 78,67 28,39322 91,82 34,77436 112,46 47,21413 152,69 46,55244 150,55 46,86791 151,57 37,56943 121,50 34,86104 112,74 34,04488 110,10 APLREEL 1980=100 92,82475 92,20 100,76126 100,09 102,58160 101,90 86,99487 86,41 88,24701 87,66 91,10620 90,50 103,00388 102,32 103,04682 102,36 107,65598 106,94 91,71617 91,10 100,67224 100,00 113,89000 113,13 119,04000 118,25 118,50000 117,71 111,11000 110,37 110,82000 110,08 140,37000 139,43 145,25000 144,28 157,69000 156,64 149,77000 148,77 159,48000 158,42 188,75000 187,49 207,05000 205,67 226,21000 224,70 233,13000 231,57 223,73000 222,24 196,76000 195,45 APLREEL/ AWLREEL*100 1980=100 118,64 120,64 127,57 108,84 111,00 102,27 89,59 82,86 85,14 80,24 100,00 113,49 122,28 123,64 130,80 144,67 191,03 177,52 199,11 162,02 140,86 122,79 136,61 148,25 190,60 197,12 177,52 Kaynak: DİE , İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Tablo 30'da, APLREEL/ AWLREEL*100 olarak ifade edilen rekabet gücü endeksine ulaşmak için, emek verimi endeks değerlerini ücret endeks değerlerine oranlayıp 100 ile çarpıyoruz. Endeks değerlerinin 100’ün üzerine çıkması rekabet gücünün arttığını, 100’ün altına düşmesi ise rekabet gücünün azaldığını göstermektedir. Bu bağlamada, verimlilik ve ücret değişkenlerinin aldığı değerler ve artış hızları rekabet gücünü belirlemektedir. Tanım gereği, rekabet gücünün artması 67 şu koşullara bağlıdır: i) Verimlilikle birlikte ücretlerin de arttığı, ancak verimlilik artış hızının ücretlerden yüksek gerçekleştiği, ii) Verimliliğin arttığı ancak ücretlerin düştüğü, iii) Verimliliğin arttığı ancak ücretlerin sabit kaldığı bir durumda geçerlidir. 1980-88 döneminin başlangıç yılını temsil eden 1980 yılında 100 olan verimlilik endeksi, 1988 yılında (56,64 puan artarak) 156,64’e yükselirken, ücret endeks değeri aynı dönmede 100’den 78,67’e (22 puan azalarak) düşmüştür. Rekabet gücü endeks değeri ise aynı dönemede 100’den 199,11’e yükselerek önemli bir gelişme göstermiştir. Hızlı ücret ayarlamaları sonucu 1988 yılından itibaren gerileyen endeks 1993 yılında 148,25’e düşmüştür. 1980-88 döneminde, ücretlerin baskı altına alınarak elde edilen rekabet gücü, 1989 yılında son bulmuş, 1989-1993 döneminde ücret gelirlerinin artması ile elde edilen rekabet gücü kaybı 14 puan civarında olmuştur. Ancak 1994 yılı ile birlikte endeks değeri tekrar yükselmeye başlamış ve 1994 yılında 190,59’a çıkmıştır. Aynı eğilim 1995 yılında da sürmüş, ancak 1996 yılında verimlilik düzeyinin düşmesi ile birlikte endeks değeri bir önceki yıla göre 20 puan civarında düşerek 177,52 olarak gerçekleşmiştir. Rekabet gücünün gelişiminde ele aldığımız dönemde, çeşitli faktörler etkili olmuştur. 1980-88 döneminde gerçek ücretlerdeki gerileme yanında, 1980-87 arasında gerçekleşen reel devalüasyonlar ve 1986 yılında yaşanan verimlilik artışları etkili olmuştur. Verimliliğin düştüğü, ücretlerin yükseldiği ve revalüasyonun yaşandığı 1989 yılında, bu üç parametrenin olumsuz gelişmesi neticesinde, rekabet gücü 199’dan 162’e gerilemiştir. 1989-93 dönemindeki rekabet gücünün düşmesinde yukarıda belirtildiği üzere ücretlerin yükselmesi yanında reel revalüasyonlar etkili olmuştıur.1989 yılında 698 olan reel kur endeks değeri 1993 yılında değer kazanarak 570 olarak gerçekleşmiştir. 1994 yılında elde edilen rekabet gücünün temel nedeni ise, ücretlerin düşmesi, verimliliğin artması ve reel kurun değer kaybı (devalüasyon ) olmuştur. Bu yıl, 1989 yılının tersi olarak tezahür etmiştir. II.5.Rekabet Gücü ve Reel Kur İhracata dayalı bir kalkınma stratejisinde, ihracatın artırılmasında döviz kuru önemli bir işleve sahiptir. 1980 sonrası yeniden yapılanma sürecinde döviz kurlarının düşük 68 tutulmasına dayalı bir döviz kuru rejimi benimsenerek ihracat teşvik edilmek istenmiştir. Ulusal paranın değerinin düşürülmesine dayalı bir kur politikası iki tür işlev görmektedir: Bir yandan mevcut kurulu kapasite imkanları elverişli olan ve ihracat potansiyeli taşıyan sektörlerde/ürünlerde dış pazarı iç pazara göre daha karlı duruma getirerek teşvik ederken, diğer taraftan, mutlak ve göreli üstünlüklere sahip olmayan sektörlerde de, sektördeki/üründeki fiyatları devalüasyonlar yoluyla uluslararası düzeye getirerek ilgili ürüne/ sektöre rekabet gücü kazandırmaktadır. Yapılan ampirik çalışmalarda, rekabet gücü üzerinde, verimlilik artışlarının ve yurt içi göreli fiyat yapısını değiştiren döviz kuru değişmelerinin etkileri konusunda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı araştırmacılar, reel kurdaki değişimin göreli fiyat yapısını değiştirerek rekabet gücü kazandırdığını belirtirken, kimi araştırmacılar ise reel kurdaki değişmelerin ancak kısa vade de etkili olduğunu, uzun dönemde ise temel parametrelerin; teknik ilerleme ve verimlilik artışları sonucunda elde edilen gelişmenin etkili olduğunu belirtmektedir (Amendola et.al, 1993). Reel döviz kuru en basit anlatımla ülkeler arasındaki enflasyon farklarını gözönüne alacak şekilde hesaplanan nominal döviz kurudur. Reel kurun önemi, bir ülkenin dış ticaretinde rekabet gücüne ilişkin bir gösterge olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşıma göre, iki ülke para birimleri arasındaki döviz kurunda meydana gelen değişmeler, bu iki ülkenin göreli fiyat düzeylerindeki değişmeler tarafından belirlenmektedir. Eğer bir ülkenin reel efektif döviz kuru yükselirse- o ülkenin parası değer kazanırsa- ilgili ülkenin malları dış pazarlarda göreli olarak daha yüksek fiyatlarla satılacağından ülkenin rekabet gücü, dolayısıyla ihracatı düşecektir. Türkiye ekonomisinde dış ticaretin serbestleştirilmesinde/yeniden yapılanma sürecinde, kur politikalarından önemli ölçüde yararlanılmış, 1980 yılının Ocak ayında % 33’lük nominal devalüasyonla başlatılan esnek kur uygulamaları daha sonra yurt içi ve yurt dışı enflasyon hızları da dikkate alınarak, kayan kur (Crowling peg) şeklinde sürmüştür. İthal ikameci dönemde imalat sanayiinde uygulanan çoklu kur uygulamalarına son verilmiştir. Devalüasyonlardaki temel amaç; TL’yi dış piyasalarda gerçek-denge-fiyatına yaklaştırmak yanında, TL’nin değer kaybetmesi neticesinde iç talebin kısılarak, yurt içi 69 talebin dış ticarete konu olan mallardan dış ticarete konu olmayan mallara (nontradebles) kaymasının sağlanması da hedeflenmiştir. Bu politikaların sonucunda, 198085 döneminde TL, efektif kurlar cinsinden yılda ortalama olarak % 3 civarında değer kaybetmiştir. Diğer yandan, 1988 Ağustos ayında döviz kurlarının belirlenmesi MB’sınca kurulan döviz piyasası yardımıyla serbest piyasa güçlerine açılmış, döviz karaborsasının önlenmesinde bu politikalar etkili olmuştur ( Çeçen et.al, 1996). Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 30 Sayılı Karar, Ağustos 1989 tarihine kadar kambiyo rejiminin esasını oluşturmuştur. Bu kararda yapılan değişiklikle, Türkiye'ye Türk parası ve Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerle her türlü dövizin ithali serbest bırakılmıştır. Diğer yandan, 1989 yılında 32 Sayılı Karar ile daha da belirginleşen sermaye hareketlerinin serbestisi Türkiye’nin kambiyo rejimini liberalleştirmiştir. Bu kararla; 1) Türkiye'de yerleşik kişilerin yurtdışından arazi ve nakdi kredi almaları, Türk bankalarının döviz kredisi açmaları serbestleştirilmiştir. 2) Sermaye hareketlerini serbestleştirme yönünde yapılan değişikliklerde en temel gelişme ise şu olmuştur: Dışarıda yerleşik kişilerin borsada kote edilen menkul kıymetleri, Türkiye'de SPK Kanununa göre faaliyette bulunan bankalar ve aracı kurumlar yoluyla satın almaları, satmaları, bu kıymetlere ait gelirlerle bankalar yoluyla yapılan satışların bedellerini bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla dışarı transfer etmeleri; aynı şekilde Türkiye'de yerleşik kişilerin bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla yabancı borsalarda kote edilmiş menkul kıymetleri satın almaları ve buna ilişkin alış bedellerini dışarı transfer etmeleri ya da satmaları ve yurt içine getirmeleri serbest bırakılmıştır. 3) İhracatçıların ihraç ettikleri mallara ilişkin dövizin % 70'ni fiili ihraç tarihinden itibaren 3 ay içinde yurda getirip yetkili kurumlara satması, % 30'nu serbestçe kullanabilme imkanı verilmiştir: Böylelikle daha önce % 20 olan serbest kullanım payı arttırılmış oldu. 4) 5 Milyon ABD doları veya buna eşit dövize kadar nakdi sermayeyi bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla, ayni sermayeyi ise gümrük mevzuatı çerçevesinde ihraç etmek izne tabi olmaksızın serbest bırakılmıştır. Bu miktarı aşan nakdi veya ayni sermayenin ihracıysa Hazine'nin bağlı olduğu bakanlığın iznine tabi tutulmuştur. Altın ihracatı ve ithalatı serbest bırakılmıştır. 70 1989 yılında her türlüsermaye hareketlerinin liberalleştirilmesinden sonra, kısa vadeli sermaye hareketleri başta döviz kuru olmak üzere, zamanla ekonomideki tüm parametreleri etkilemeye başlamıştır. II.5.1.Reel Döviz Kuru ve Tanımları Reel döviz kuru tanımları iki başlık altında toplanabilir: Bunlardan ilki geleneksel olarak kullanılan, satın alma gücü paritesi temelinde yapılan tanımdır. İkinci tanım ise dış ticarete konu olan ve olmayan mallar ayrımında yapılmaktadır. II.5.1. 1.Satın Alma Gücü Paritesi Tanımı (Purchasing Power Parity) Bu tanıma göre, reel döviz kuru, yabancı ülke fiyatlarının (P*), yurtiçi fiyatlara (P) oranı ile, düzeltilmiş nominal döviz kuru (E)’nun, P* ile çarpılıp, yurt içi fiyatlarına oranlanması ile hesaplanmıştır. Simgelerle ifade edilmek istenirse; rppp= EP* / P olarak formüle edilmektedir. II.5.1.2..Dış Ticarete Konu Olan ve Olmayan Mallar Temelinde Reel Kur Bu tanıma göre, söz konusu malların ülke içindeki göreli fiyatlarının, ülkenin dış ticaretinde rekabet gücünün bir göstergesi olarak kullanılmasıdır. Tanım, yurt içi ve yurtdışı göreli fiyat yapısının ülkeler arasında maliyet farklılıklarını ortaya koymasını ifade etmektedir. Dış ticarete konu olan malların fiyatlarının dünya ölçeğinde eşitleneceği varsayımına dayanmaktadır ve şöyle formüle edilmektedir: rr= PT/ PN = EPT* / PN Formülde PT; dış ticarete konu olan malların ülke içindeki fiyatlarını, PT*; aynı malların dünya fiyatlarını, PN ise dış ticarete konu olmayan malların fiyatını göstermektedir. Çalışmada reel kur hesaplanırken, döviz kurunu gösteren E değişkeni, DPT’nin verilerinden, yurt dışı fiyat göstergesi olarak kullanılan ABD’nin GSYİH deflatörü, IMF 71 “International Financial Statistics CD-ROM” dan, nominal ve reel serilerinden türetilirken, yurt içi fiyat göstergesi olarak da, GSYİH deflatörü DİE verilerinden elde edilmiştir. Reel kur değerleri hesaplanırken, E değişkeni ABD GSYİH deflatörü ile çarpılmış, elde edilen değer Türkiye GSYİH deflatör değerine bölünmüştür. Bu çalışmada kullanılan reel kur, satın alma gücü paritesinden hareketle iki yolla hesaplanmıştır. Bunlar Reel kur (1) ve Reel kur (2) olarak tanımlanmıştır. Reel kur (1) hesaplanırken, dış fiyat için; P* =0,75 PABD+0,25 PALM ağırlığı kullanılmıştır. Formülde PABD ;ABD GSYİH fiyat deflatörünü, PALM ;Almanya GSYİH Fiyat deflatörünü göstermektedir. Reel kur (1)= E* (0,75 PABD+0,25 PALM)/ P formülünde hareketle hesaplanmış, sonuçlar Tablo 68'de gösterilmiştir. Reel kur (2) tanımındaki yurt içi fiyatı gösteren Pf değişkenini, Türkiye GSYİH deflatörü, yurt dışı fiyatı gösteren pf değişkenini ise ABD GSYİH deflatörü temsil etmekte olup, çalışmada döviz kurunu gösteren E değişkeni , TL/Dolar olarak tanımlanmıştır. Reel kur (2) hesaplanırken aşağıda belirtilen formülden yararlanılmış ve sonuçlar Tablo 31 ve Tablo 71'de Reel kur (2) olarak gösterilmiştir. Reel kur (2)= E Pf / P Reel kur değerlerindeki bir artış devalüasyonu, düşüş ise revalüasyonu ifade etmektedir. Hesaplanan Reel kur (1) ve Reel kur (2) değerleri birbirine yakın çıkmış, iki kur serisinin aldığı değerler büyük benzerlik göstermiştir. Tablo 31'de İhracat/GSYİH ve Reel Kur parametrelerine ilişkin bulguların gelişimi birlikte gösterilmiştir. 72 Tablo 31: İhracat/GSYİH ve Reel Kur İlişkisi X/GSYİH 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1990=100 Reel Kur (2) 1,00 1,17 1,04 0,91 0,75 0,71 0,73 0,71 0,70 0,67 0,80 0,89 1,07 1,24 1,42 1,35 1,34 1,32 1,44 1,26 1,00 1,02 1,05 1,03 1,38 1,16 1,18 3,25 3,97 4,06 4,81 4,05 2,97 3,63 2,85 3,37 2,98 4,23 6,56 8,81 9,23 11,83 11,75 9,77 11,67 12,82 10,85 8,60 9,00 9,27 8,51 13,90 12,74 12,61 Kaynak: Tablo 71'deki büyüklükler kullanılarak tarafımızdan hesaplanmıştır. Çizelge 3'de ise X/GSYİH ve reel kur ilişkisinin gelişimi gösterilmiştir. 73 Çizelge 3:Türkiye Ekonomisinde İhracat/GSYİH ve Reel Kur 16 1,60 14 1,40 12 1,20 10 1,00 8 0,80 6 0,60 4 0,40 2 0,20 0 0,00 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 74 İhracat/GSYİH Reel Kur Tablo 31 ve çizelge 3 birlikte incelendiğinde reel kur ile ihracat arasındaki ilişki açıkça görülmeltedir. İstikrar proğramının gündeme geldiği 1980 yılında ihracat/GSYİH oranı % 4.2 olarak gerçekleşirken, 1983 yılında % 9.2, 1988 yılında ise % 12, 82 olarak tespit edilmiştir. Finansal liberalizasyonun sağlandığı yıldan itibaren, Türkiye reel kurun sürekli devalüe edilmesi politikasından vazgeçerek, 1989 yılından itibaren, ödemeler dengesi açıklarını ihracat gelirleri yerine, yurt dışı tasarruflarla veya sermaye girişleri ile finanse etme yolunu seçmiştir. 1990-93 döneminde reel kur revalüe olurken, ihracat/ GSMH değeri de düşmeye başlamıştır. 1994 kriz yılında, TL'nin % 50 düzeyine varan devalüasyonu neticesinde, reel kur endeks değeri 1,05’den, 1,40’a yükselerek devalüe olmuştur. ihracat / GSMH oranı ise önemli bir sıçramayla % 14,1'e yükselmiştir. 1995 ve 1996 yıllarında reel kur tekrar değerlenmeye başlamış, buna paralel İhracat/GSYİH değeri de düşmüştür. Tabloda reel kur endeks değerleri incelendiğinde (endeks değerinin artması TL’nin değer kaybını, yani devalüasyonu, endeks değerinin düşmesi ise TL’nin değer kazandığını yani, revalüasyonu göstermektedir) İhracatın temel başarı göstergesi sayıldığı 1980-88 döneminde, devalüasyon süreci yaşanmış, imalat sanayi ihracatı da artmıştır. Ancak 1989 yılında yurt dışı sermaye hareketlerinin tam liberalizasyonu sonucunda reel kurun sürekli devalüe edilmesi politikasına son verilerek (sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği bir konjonktürde, sürekli reel devalüasyon politikasından vazgeçilmesi bir zorunluluktur. Aksi halde, ülke içindeki sermaye yabancı paralara kayacak, bir noktadan sonrada sermayelerini yurt dışına çıkaracaklardır) ödemeler dengesi açıklarının ihracat gelirleri ile artırılması yerine, sermaye girişlerine dayalı bir politika ile finanse etme yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda kısa vadeli sermaye hareketlerinin girişlerinin de etkisiyle reel kur revalüe olmuş, 1989-93 döneminde TL değer kazanmıştır. Bu dönemde, ihracat değerlerindeki gelişme incelendiğinde, ihracat artış hızında da değerlenmeye paralel bir düşüş yaşanmıştır. Ancak 1994 başında yaşanan kriz ile birlikte, 5 Nisan İstikrar Proğramı gündeme gelmiş ve reel kur tekrar yüksek oranda devalüe edilmiş ve ihracat değerinde de önemli bir sıçrama gerçekleştirilmiştir. Ancak 1995 yılında reel kur tekrar değer kazanmış, 1996 yılında ihracat düşmüştür. Başka bir ifadeyle, gerek Tablo 31'de gerekse de çizelge 3'de X/GSYİH değerleri ile reel kur arasında büyük paralellik görülmektedir. İhracat/GSYİH 76 ile Reel kur arasındaki ilişikinin gücünü veren korelasyon katsayısı, 0,86 gibi yüksek bir düzeyde bulunmuştur. II.6.Devalüasyonun İthal Girdiler Yoluyla Rekabet Gücü Üzerindeki Etkisi Devalüasyon ülkenin rekabet gücünü arttırırken, aynı zamanda ithal mallarının fiyatlarını artırarak döviz kuru politikasının etkinliğini sınırlayan bir etkide de bulunmaktadır. Özellikle üretimin ithalata yüksek düzeylerde bağımlı olduğu sektörlerde, devalüasyon beraberinde maliyetleri yükselterek rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Devalüasyondan sonra ortaya çıkan fiyat ve gelir artışları ithalatı özendirip ihracatı caydırıcı etki yaparken, devalüasyonun olumlu göreceli fiyat etkisi kısmen yok olmaktadır. Bu etki devalüasyonun J etkisi olarak tanımlanmaktadır. J eğrisinin azalan kısmı, devalüasyonun ticaret bilançosunu bozucu etkisini gösterirken, olumlu etkisi zamanla J eğrisinin artan kısmı (esnekliklere bağlı olarak) ile gerçekleşmektedir. İmalat sanayiinde bir çok sektörün ithal girdi katsayısının yüksek olması, ithal ikameci dönemin özelliklerinden biri olup, bu setörleri döviz kuru değişmelerine oldukça duyarlı hale getirmiştir. İhracatta sübvansiyonların kaldırılması yüksek oranda ithal girdi bağımlılığı bulunan sektörlerde maliyetleri artırarak, rekabet gücü açısından olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Bu olumsuzuklar ancak iki yolla aşılabilir: Ya ilgili sektörlerde verimlilik artışlarıyla, ya da dünya fiyatlarındaki yükselme yoluyla. İthal girdi değerlerinin toplam üretim içerisindeki payı hesaplanırken, ara mal ithalatı Input-Output Tablolarından "İthalat Akım Tablosu"ndan, çıktı için kullandığımız vergili üretim değerleri ise "Endüstriler Arası İşlemler Tablosu" kullanılarak hesaplanmıştır. Hesaplama sonuçları Tablo 32'de gösterilmiştir. Diğer taraftan, ithal girdi/vergili üretim değereri yanında ücret/vergili üretim değeri de hesaplanarak ithal girdilerin üretimdeki ağırlığı konusunda bir yargıya ulaşılmıştır. İşgücünden farklı olarak, ithal girdiler toplam çıktı içinde yer alıp, katma değer içinde bulunmadığından, ithal girdilerin katma değer 77 içindeki payları yanıltıcı sonuçlar verecektir. Bu nedenle çalışmada ithal girdi/çıktı oranından yararlanılmıştır. Hesaplama sonuçları Tablo 32 ve Tablo 33'de gösterilmiştir. Tablo 32:Input-Output Tablo Değerlerine Göre Vergili Üretim Değerleri ve İthal Girdiler(1985) I-O 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 İg/vüd ü/vüd Mezbeha ürünleri 0,002 0,076 Sebze ve meyve işleme sanayi 0,017 0,034 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali 0,066 0,042 Un ve Unlu mamüller 0,004 0,024 Şeker Üretimi 0,005 0,101 Diğer besin maddeleri 0,023 0,047 Alkollü içkiler 0,009 0,060 Alkolsüz içkiler 0,022 0,128 Tütün sanayi 0,003 0,080 Çırçırlama 0,005 0,109 Dokuma sanayi 0,072 0,103 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya 0,077 0,059 Deri ve kürk evleri 0,128 0,052 Ayakkabı sanayi 0,022 0,070 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç) 0,016 0,056 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi 0,028 0,053 Kağıt ve kağıt ürünleri 0,075 0,080 Basım,yayım ve ciltçilik 0,053 0,101 Kimyasal gübreler imali 0,068 0,027 İlaç sanayi 0,057 0,094 Diğer kimyasal maddeler imali 0,107 0,065 Petrol arıtımı 0,001 0,003 Diğer petrol kömür ürünleri 0,305 0,036 Kauçuk ve kauçuk ürünleri 0,096 0,064 Plastik ürünleri 0,147 0,067 Cam ve camdan mamül eşya 0,048 0,094 Çimento sanayi 0,047 0,067 Taş ve toprağa dayalı sanayi 0,039 0,177 Demir, çelik ana sanayi 0,353 0,224 Diğer metal ana sanayi 0,133 0,087 Metal eşya sanayi 0,152 0,087 Elektriksiz makinalar 0,109 0,111 Tarımsal makine ve teçhizat 0,154 0,081 Elektrikli makinalar 0,085 0,075 Deniz ulaşım araçları 0,046 0,250 Demiryolları ulaşım araçları 0,100 0,280 Diğer kara ulaşım araçları 0,146 0,073 Diğer taşıma araçları sanayi 0,042 0,248 Diğer imalat sanayi 0,070 0,055 6,611 6,630 TOPLAM İg/vüd:ithal girdi/vergili üretim değeri ü/vüd: Ücret/vergili üretim değeri Kaynak: DİE.1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 78 Tablo 33:İnput-Output Tablolarına Göre İthal Girdi ve Maaş-Ücretlerin Çıktı İçindeki Payları (Toplulaştırılmış Olarak) I-O ig/vüd ü/vüd KODU 11-19 Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri 0,018 0,058 21-22 Dokuma Giyim 0,073 0,089 23-24 Deri ve Kösele 0,090 0,058 25-28 Orman ürünleri+Kağıt 0,041 0,070 29-33 Kimya 0,042 0,022 34-35 Lastik+Plastik işleme 0,118 0,066 36,38 Cam+seramik+pişmiş kil 0,043 0,141 37 Çimento 0,047 0,067 39 Demir-çelik 0,353 0,224 40 Demi dışı metal 0,133 0,087 41 Madeni Eşya 0,152 0,087 42-43 Makine imalat+Tarım alet ve makinaları 0,121 0,103 44 Elektronik+ Elektrik M.ve Gereçleri 0,085 0,075 45-48 Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları 0,138 0,093 49 Diğer imalat sanayi 0,070 0,055 İg/vüd:ithal girdi/vergili üretim değeri ü/vüd: Ücret/vergili üretim değeri Kaynak: DİE.1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Her iki Tablonun incelenmesinde iki temel sonuca ulaşıyoruz: Birincisi, I-O verilerine göre ig/vüd' değerlerinin w/vüd'değerlerinden yüksek olduğu sektörler şunlardır: 23-24 (Deri ve kösele), 29-33 (kimya), 34-35 (lastik+plastik işleme), 39 (demir çelik), 40 (demir dışı metal), 41 (madeni eşya), 42-43 (makine imalat+tarım alet ve makinaları), 44 (Elektronik+elektrik makine ve gerçleri), 45-48 (Karayolu+demiryolu+deniz yolu taşıtları), 49 (Diğer imalat sanayi) olarak tespit edilmiştir. W/vüd değerinin ig/vüd değerinden büyük olduğu sektörler ise, 11-19 (gıda, içki, yaş meyve, sebze, su ürünleri), 21-22 (dokuma-giyim), 25-28 (orman ürünleri, kağıt), 36-38 (cam, seramik, pişmiş kil) olarak sıralanmıştır. Türkiye imalat sanayiinde geleneksel sektörleri oluşturan; gıda, içki, yaş meyve, sebze, su ürünleri, dokuma, giyim, ormancılık, kağıt, cam, seramik, pişmiş kil sektörlerindeki ithal girdilerin üretim değeri içindeki payları ücret paylarının gerisinde kalmıştır. Tabloların incelenmesinde ortaya çıkan ikinci bir bulgu da, taşıt, demir-çelik, demir dışı metal, madeni eşya, lastik ve plastik işleme sektörlerindeki ithal girdi oranının % 11,8 ile % 35,3 arasında değişen yüksek düzeylerde bulunmasıdır. Yeniden yapılanma sürecinde ihracata uygulanan yüksek vergi iade oranlarının 79 anılan sektörlere yönelik gerçekleştirildiği düşünülürse, bu uygulamanın uluslararası pazarlarda karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olabilecek sektörleri desteklemekten ziyade, kur ayarlamalarının yarattığı maliyet dezavantajlarını gidermeyi hedeflediği söylenebilir. II.7.Reel Kuru Belirleyen Faktörler ve Rekabet Gücü Herhangi bir X sektöründe hasıla ile maliyetler arasındaki ilişki genel olarak şöyle tanımlanabilir: PQ= WL+ Pm M+θ Pk K+R İlişkide; P; üretilen malın fiyatını, Q; üretilen malın miktarını, W; ücreti, L; istihdam düzeyini, Pm; ara malların fiyatını, K; üretimde kullanılan sermaye stokunu, θ Pk; sermayenin fiyatını θ; kar oranını (kar/sermaye stokunu) R; işletme sermayesi ile ilgili faiz ödemelerini göstermektedir. İlişkinin her iki tarafı üretim miktarına (Q’a) bölündüğünde ilişki aşağıda gösterilen formu alacaktır. P=(W/(Q/L))+(M/Q)Pm+(K/Q) θ Pk+(R/Q) (1) Formülde, Q/L=APL işgücünün ortalama verimlilik düzeyini göstermektedir. P*; yurt dışı fiyat düzeyini, E; TL/$ döviz kurunu ve P; yurt içi fiyat düzeyini göstermek üzere 80 reel kur= P*E/P olarak yazılabilir. Yukarıda 1 nolu eşitlik reel kuru da içerecek şekilde şöyle ifade edilebilir: 1/ (P*E/P)=(W/APL P*E)+ (MPm/Q P*E)+(K/Q)( θ Pk/ P*E)+ (R/ Q P*E) (2) İki nolu ilişkide W/ APL ya da W/(Q/L) birim işgücü maliyetini, Q/L ya da APL işgücü verimliliğini göstermektedir. İki nolu ilişki, reel kurun dolaysıyla rekabet gücünün aşağıda belirtilen parametreler tarafından belirlendiğini göstermektedir. Rekabet gücünün artması, 1. Birim işgücü maliyetinin (W/(Q/L) azalmasına, 2. İşgücü (Q/L), sermaye (Q/K) ve ara mal (Q/M) verimliliğinin artmasına, 3. Birim sermaye maliyetinin (K/Q) θ Pk azalmasına, 4. Ara malı maliyetinin (MPm/Q ) azalmasına bağlıdır. Yukarıda tanımlanan parametrelerin tümüne ilişkin veri bulmadaki güçlükler yanında, tüm faktörlerin birim maliyetlerine ilişkin sağlıklı veri de bulunmamaktadır. Anılan bu nedenlerden dolayı dolar bazında birim işgücü maliyetleri üzerinde durulmuş, özel sektör imalat sanayiine ilişkin birim işgücü maliyetlerine ve sanayi ihracat endeksi aşağıda Tabloda gösterilmiştir. 81 Tablo: Özel İmalat Sanayiinde Birim Ücret ve İhracat Endeksi (1997=100). Yıllar İstihdam 1 Endeksi Verimlilik3 Üretim 2 Nominal Endeksi Dolar Birim S.İhracat Birim Ücret Kuru Ücret Endeksi8 Endeksi5 Endeksi6 Endeksi7 (IX) ($) (TL) ($/TL) (UWI) ($) Nominal 4 Ücret End . 1988 105,8 53,3 50,4 0,4 0,8 0,9 84,6 38,66 1989 101,4 56,8 56,0 0,8 1,4 1,4 102,0 39,64 1990 101,1 63,3 62,6 1,5 2,4 1,7 136,6 44,74 1991 86,5 64,5 74,6 3,4 4,6 2,8 166,6 46,20 1992 79,7 68,2 85,6 5,8 6,7 4,5 148,0 53,11 1993 80,2 75,9 94,6 10,1 10,6 7,3 146,3 55,31 1994 78,5 66,7 85,0 15,7 18,5 19,6 94,2 67,08 1995 86,0 79,8 92,7 28,6 30,8 30,2 101,9 82,52 1996 92,2 86,8 94,1 53,0 56,4 53,6 105,1 87,41 1997 99,9 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 1998 101,6 100,0 98,4 182,9 185,9 171,8 108,2 103,2 1999 91,7 95,8 104,5 326,6 312,5 275,8 113,3 102,69 Kaynak: DPT. (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) DİE özel imalat sanayi üretimde çalışanlar endeksi, mevsimsel düzeltilmiş. DİE özel imalat sanayi üç aylık sanayi üretim endeksi. 2/1 Nominal ücret serisi: DİE dönemler itibariyle özel imalat sanayi, üretimde çalışılan saat başına ücret endeksi (1997=100) mevsimsel düzeltilmiş. 4/3 Merkez Bankası dolar kuru (1997=100). 5/6. Sanayi ihracat endeksi İmalat sanayiinde rekabet gücü açısından önemli bir gösterge dolar cinsinden birim ücret endeksidir. Bu endekse, dolar cinsinden ücret endeksinin verimlilik endeksine oranlanması sonucu ulaşılmaktadır. Endekste meydana gelen artışlar dolar cinsinden ücretlerin verimlilikten daha hızlı arttığını göstermektedir. Bu durum, üretilen malın dünya fiyatlarının veri olduğu varsayımı altında, sektörün rekabet gücünde göreceli düşüşü ifade etmektedir. Tablo incelendiğinde ücretleri işgücü verimliliğindeki değişmeyle birlikte veren birim işgücü maliyetleri (uwı), özel kesimde 1989-1993 döneminde 102,0'den 146,3'e yükselerek %44,3 artmış, 1994 'da krizin etkileri neticesinde 1993 yılına göre dolar bazında % 52,1 düşmüşür. Bu eğilim sonraki yıllarda devam etmiş 1993-1999 arasında 82 birim işgücü maliyetleri dolar bazında % 33 azalmıştır. İşgücü maliyetindeki azalmaya paralel ihracat artmıştır. 1993-1997 döeminde ihracatın artış yüzdesi dolar bazında % 42,8 olarak gerçekleşmiştir. İşgücü maliyetlerindeki gelişme ile ihracat arasındaki ilişkiyi gösteren çizelge 4 incelendiğinde, aradaki ilişki daha net görülmektedir. 19931997 döneminde dolar bazında işgücü maliyetleri düşerken, ihracat değeri (rekabet gücü ) artmıştır. Ancak 1997 den sonraki dönemde birim işgücü maliyetlerinde nisbi bir artış olmuş, ihracatın artış hızı düşmüştür. 1998 yılında dünya ekonomisinde daralma ve kriz şartları da ihracatı olumsuz etkilemiştir. Ç iz e l g e 4 :Ö z e l K e s im d e B i r im Ü c r e t v e S a n a y i İh r a c a t E n d e k s i ( 1 9 9 7 = 1 0 0 ) ( $ ) 180 160 140 120 100 UWI XI 80 60 40 20 19 99 19 98 19 97 19 96 19 95 19 94 19 93 19 92 19 91 19 90 19 89 19 88 0 III.İTHAL ARA VE TÜKETİM MALLARI VE İHRACATIN DOĞRUDAN VE DOLAYLI İTHALAT GEREĞİ:INPUT-OUTPUT METODOLOJİSİ Bu bölümde ilk olarak dış ticaretin ithalat boyutu ele alınıp, sektörel düzeyde ithalat bağımlılığı, ithalatın ara mal ve nihai mal kullanım amaçlı yapısı analiz edilecektir. Sonrasında da bir birim ihracat için gerekli ithalat gereği analize dahil edilecektir. Bunun 83 için Leontief/ Input- Output modelinden ters matriks yönteminden (ters matriks yöntemi doğrudan ve dolaylı ithalat gereğini vermektedir) yararlanılmaktadır. III.1. Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı Toplam girdiler içinde ithal girdilerin payını gösteren Tablo 34, 35, 36 ve 37 değerleri incelendiğinde, imalat sanayiinde ithal girdilerin toplam girdiler içerisindeki payının 1985 yılı itibariyle % 9,42 olarak gerçekleştiği görülmektedir. I-O Tablosu sınıflamasına göre ithalat bağımlılığı en yüksek sektörlerin başında, diğer petrol ve kömür ürünleri , diğer kara ulaşım araçları , metal eşya sanayi, elektriksiz makinalar, tarımsal makine ve teçhizat sektörleri yer almıştır. Input-Output sektörlerinin toplulaştırılması ile ulaşılan Tablo 35 incelendiğinde, sektörel düzeyde ithalat girdi bağımlılığı en yüksek sektörleri; madeni eşya (%23,83), karayolu, demiryolu, demiryolu taşıtları (%23,51), makine imalatı, tarım alet ve makinaları (%21,68), demir dışı metal (%18,15), lastik,plastik işleme (%16,52) sektörleri oluşturmuştur. Toplam girdi kullanımı içerisinde ithal girdi kullanımının en düşük olduğu sektörlerin başında ise; gıda sektörü (%2,41), çimento (%5,09), orman ürünleri ve kağıt (%5,82), cam,seramik ve pişmiş kil (%7,01) sektörleri yer almıştır. 1990 yılında imalat sanayiinde ithal girdi bağımlılığı 1985 yılına göre artmış, ortalama girdi ithal bağımlılığı % 13,08 olarak gerçekleşmiştir. 1990 yılında, toplam girdiler içerisinde ithal girdi bağımlılığı en yüksek sektörlerin başında, diğer imalat sanayi (%66,51), elektrikli makinalar (%30,92), diğer taşıma araçları sanayi (%44,55), ilaç sanayi (% 28,93), demir, çelik ana sanayi (% 26,99), plastik ürünleri (% 24,56), kağıt ve kağıt ürünleri (% 18,42), elektriksiz makinalar (%19,55), bitkisel ve hayvansal yağlar (% 17,33) gibi sektörler yer almıştır. 1990 yılına ilişkin, Sektörel düzeyde Toplulaştırılmış I-O değerlerini gösteren Tablo 37 incelendiğinde, diğer imalat sanayi (% 66,51), elektronik, elektrik makine ve gereçleri (% 30,92), demir-çelik (% 26,99) ve lastik, plastik işleme (% 21) sektörleri, ithal girdi bağımlılığı en yüksek sektörler olmuştur. 84 1985 yılına göre, 1990 yılında ig/tg değeri yükselen (toplulaştırılmış tabloya göre) sektörler; 11-19 (gıda+içki+yaş meyve+sebze+su ürünleri), 25-28 (orman ürünleri+kağıt), 29-33 (kimya), 34-35 (lastik+plastik işleme), 37 (çimento), 39 (demirçelik), 44 (elektronik+elektrik makine ve gerçleri), 45-48 (kara yolu+demir yolu4deniz yolu taşıtları) ve 49 (diğer imalat sanayi) olarak gerçekleşmiştir. İg/tg değeri, 1990 yılında 1995 yılına göre düşen setörleri ise şunlardır: 21-22 (dokuma-giyim), 23-24 (deri ve kösele), 41 (madeni eşya), 42-43 (makine imalat+tarım alet ve makinaları) ve 45-48 (karayolu+demiryolu+denizyolu taşıtları). Tablo 34:Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı Ya da Sektörel İthalat Bağımlılığı (1985) I-O 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 ig/tg 0,22 2,43 9,29 0,25 0,35 2,79 2,21 3,03 0,99 0,67 10,57 10,57 17,49 4,92 2,10 4,50 10,48 8,61 9,94 9,17 17,33 0,10 36,76 14,09 19,34 9,06 5,09 5,73 15,82 18,15 23,83 22,44 20,25 14,49 7,28 16,48 24,82 11,90 16,43 Mezbaha ürünleri Sebze ve meyve işleme sanayi Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali Un ve Unlu mamuller Şeker Üretimi Diğer besin maddeleri Alkollü içkiler Alkolsüz içkiler Tütün sanayi Çırçırlama Dokuma sanayi Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya Deri ve kürk evleri Ayakkabı sanayi Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç) Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi Kağıt ve kağıt ürünleri Basım,yayım ve ciltçilik Kimyasal gübreler imali İlaç sanayi Diğer kimyasal maddeler imali Petrol arıtımı Diğer petrol kömür ürünleri Kauçuk ve kauçuk ürünleri Plastik ürünleri Cam ve camdan mamul eşya Çimento sanayi Taş ve toprağa dayalı sanayi Demir, çelik ana sanayi Diğer metal ana sanayi Metal eşya sanayi Elektriksiz makinalar Tarımsal makine ve teçhizat Elektrikli makinalar Deniz ulaşım araçları Demiryolları ulaşım araçları Diğer kara ulaşım araçları Diğer taşıma araçları sanayi Diğer imalat sanayi 85 TOPLAM 9,42 İg/tg: İthal girdi/toplam girdi Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Tablo 35:Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı Ya da Sektörel İthalat Bağımlılığı (1985) I-O KODU 11-19 21-22 23-24 25-28 29-33 34-35 36,38 37 39 40 41 42-43 44 45-48 49 Toplulaştırılmış ig/tg Olarak Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri 2,41 Dokuma Giyim 10,57 Deri ve Kösele 14,45 Orman ürünleri+Kağıt 5,82 Kimya 6,47 Lastik+Plastik işleme 16,52 Cam+seramik+pişmiş kil 7,01 Çimento 5,09 Demir-çelik 15,82 Demi dışı metal 18,15 Madeni Eşya 23,83 Makine imalat+Tarım alet ve makinaları 21,68 Elektronik+ Elektrik M. ve Gereçleri 14,49 Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları 23,51 Diğer imalat sanayi 16,43 Toplam 5,63 İg/tg: İthal girdi/toplam girdi Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 86 Tablo 36: İmalat Sanayiinde Kullanılan ithal Girdinin Toplam Girdi İçerisindeki Payı ya da İthal Girdide Dışa Bağımlılık (1990) I-O 11 Mezbaha ürünleri 12 Sebze ve meyve işleme sanayi 13 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali 14 Un ve Unlu mamuller 15 Şeker Üretimi 16 Diğer besin maddeleri 17 Alkollü içkiler 18 Alkolsüz içkiler 19 Tütün sanayi 20 Çırçırlama 21 Dokuma sanayi 22 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya 23 Deri ve kürk evleri 24 Ayakkabı sanayi 25 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç) 26 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi 27 Kağıt ve kağıt ürünleri 28 Basım,yayım ve ciltçilik 29 Kimyasal gübreler imali 30 İlaç sanayi 31 Diğer kimyasal maddeler imali 32 Petrol arıtımı 33 Diğer petrol kömür ürünleri 34 Kauçuk ve kauçuk ürünleri 35 Plastik ürünleri 36 Cam ve camdan mamul eşya 37 Çimento sanayi 38 Taş ve toprağa dayalı sanayi 39 Demir, çelik ana sanayi 40 Diğer metal ana sanayi 41 Metal eşya sanayi 42 Elektriksiz makinalar 43 Tarımsal makine ve teçhizat 44 Elektrikli makinalar 45 Deniz ulaşım araçları 46 Demiryolları ulaşım araçları 47 Diğer kara ulaşım araçları 48 Diğer taşıma araçları sanayi 49 Diğer imalat sanayi Toplam İg/tg: İthal girdi/toplam girdi Kaynak: DİE, 1990 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. 87 ig/tg 2,50 1,68 17,33 0,14 0,73 3,38 5,08 4,00 2,42 0,01 7,46 12,12 8,74 4,08 1,18 9,67 18,42 8,16 24,03 28,93 26,55 0,12 6,90 18,97 24,56 12,99 7,68 5,07 26,99 18,56 12,06 19,55 4,61 30,92 5,13 0,49 11,67 44,55 66,51 13,08 Tablo 37:Girdide Dışa Bağımlılık (1990) KODU Toplulaştırılmış Olarak İg/tg 11-19 Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri 3,71 21-22 Dokuma Giyim 8,93 23-24 Deri ve Kösele 6,66 25-28 Orman ürünleri+Kağıt 8,11 29-33 Kimya 13,33 34-35 Lastik+Plastik işleme 21,00 36,38 Cam+seramik+pişmiş kil 7,95 37 Çimento 7,68 39 Demir-çelik 26,99 40 Demir dışı metal 18,56 41 Madeni Eşya 12,06 42-43 Makine imalat+Tarım alet ve makinaları 16,18 44 Elkektronik+ Elektrik M.ve Gereçleri 30,92 45-48 Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları 11,39 49 Diğer imalat sanayi 66,51 İg/tg: İthal girdi/toplam girdi Kaynak: DİE, 1990 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. III.2.Sektörler İtibariyle İthalatın Ara Mal ve Nihai Mal Kullanımı 1985 Yılına ilişkin ithalatın ara mal kullanımını ve nihai talep kullanımını gösteren Tablo 38 incelendiğinde, toplam ara mal kullanımının % 47,4’nün imalat sanayi için gerçekleştirildiği görülmektedir. İmalat sanayiinde ara mal kullanımının ağırlıkta olduğu sektörler; demir, çelik ana sanayi (%13,71), diğer kimyasal maddeler üretimi (%10,63), dokuma sanayi (%2,98), kimyasal gübreler imali (%2,49), diğer metal ana sanayi (% 2,98) olarak sıralanmıştır. Nihai tüketim kullanım amaçlı ithal girdi incelendiğinde , elektriksiz makinalar (%32,26) ilk sırada yer almış, onu elektrikli makinalar (%14,31) ve diğer kimyasal maddeler imali (%12,58) izlemiştir. İmalat sanayi nihai tüketim kullanımı, I-O Tablosunda yer alan tüm sektörlerin üzerinde bir ağırlığa sahip olup, 1985 yılında % 94,34 gibi yüksek bir değere ulaşmıştır. Nihai tüketim kullanımlı ithalat içerisinde en düşük paya sahip sektörleri gıda, dokuma, mobilya, plastik gibi sektörler oluşturmuştur. 1985 yılı itibariyle toplam ithalatın ara ve nihai mal kullanımı arasındaki dağılımı incelendiğinde; ara mal kullanım amaçlı ithalatın % 63,26 bir paya sahip olduğu ve nihai 88 amaçlı mal kullanım amacıyla yapılan ithalatının ise % 36,74 düzeyinde kaldığı görülmektedir. 1990 yılı itibariyle imalat sanayiinin ara mal kullanımı, toplam ithalat içerisindeki payı % 66,6 olarak gerçekleşirken , 1985 yılına göre önemli düzeyde artmıştır. Bu artışta diğer metal ana sanayiinin 1985 yılında % 2,98 olan payının, 1990 yılında % 9,17’e yükselmesi, diğer kimyasal maddeler imalatının % 10,63’den % 13,48’e yükselmesi etkili olmuştur. I-O Tablosunda yer alan ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretiminin 1985 yılında % 45,5 olan payının, 1990 yılında % 24,87 olarak gerçekleşmesinde diğer sektörlerin ara mal kullanım değerinin düşük gerçekleşmesine neden olmuştur. Nihai tüketim kullanım amaçlı ithalat değerinde de 1985 yılına göre artış gerçekleşmiş, % 98,14 olarak tespit edilmiştir. 1985 yılında olduğu gibi, 1990 yılında da nihai tüketim kullanımlı ithalat da elektriksiz makinalar (%35,41) ilk sırada yer almıştır. 1990 yılında, nihai tüketim amaçlı ithalatın payı toplam ithalat içerisinde 1985'e yakın düzeyde gerçekleşirken (%36,51), ara mal kullanımlı ithalatın toplam ithalat içerisindeki payı % 63,49 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle amk/ti ve nt/ti oranları değişmemiştir. İmalat sanayiinde 1990 yılında, toplam ithalatın % 54,14’ü ara mal kullanım amaçlı ithal edilirken, % 45,86’sı nihai tüketim amaçlı olarak ithal edilmiştir. 1990 yılı itibariyle, toplam ithalat içerisinde imalatın payı % 78 ile 1985 yılına göre 14 puan artarak % 78,11 olarak gerçekleşirken, toplam imalat sanayi ithalatı içerisinde en fazla ödeme % 14,68 ile elektriksiz makinalara ve % 10,92 ile diğer kimyasal maddeler üretim sanayiine yönelik olarak gerçekleşmiştir. Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretim ithalat değeri 1985 yılına göre önemli ölçüde düşmüştür. 1985 yılında, ithal ara mal kullanımlı imalat sanayi toplam ithal ara mal kullanımı içindeki payı % 47,4 olarak gerçekleşirken, bu oran 1990 yılında % 66,6'a yükselmiştir. Bu yükselişte en temel faktör imalat dıındaki I-O Tablosunda 06 kodu ile gösterilen ham petrol çıkarımı ve tab gaz üretiminin payının 1985 yılına göre önemli ölçüde düşerek % 45,5'ten % 24,87'e düşmesi olmuştur. 1985 yılında imalat dışı sektörlerin ithal ara malı 89 kullanımı % 51,07 olarak gerçekleşirken, 1990 yılında % 33,37'e düşmüştür. İthal mali tüketim malının 1985 yılında % 4,92 olan payı 1990 yılında % 1,85'e düşmüştür. 1990 yılında amk/ti oranı, 1985 yılına göre 8 puan civarında artarken, ntk/ti oranı da 8 puan düzeyinde düşmüştür. Başka bir ifadeyle, 1985 yılında, imalat sanayiinde, nihai tüketim lehine gelişen ithalat 1990 yılında ara mal kullanımının lehine gelişmiştir. 90 Tablo 38:Sektörler İtibariyle İthalatın Nihai Talep ve Ara Mal Dağılımı (1985)(%) I-O ntk amk/ti ntk/ti ti Tarım 1,32 2,18 Hayvancılık 0,52 0,86 Ormancılık 0,82 0,22 Balıkçılık 0,01 0 Kömür madenciliği 1,02 1,68 Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretimi 45,5 Demir cevheri çıkarımı 0,73 Demir cevheri dış. Diğer metalik cevher çık. 0,27 Metalik olmayan madenler çıkarımı 0,47 Taş ocakçılığı 0,39 ARA TOPLAM 51,07 4,94 11 Mezbaha ürünleri 0,78 0,92 12 Sebze ve meyve işleme sanayi 0 0,09 13 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali 0,97 2,86 14 Un ve Unlu mamuller 0,02 0,59 15 Şeker Üretimi 0 0 16 Diğer besin maddeleri 0,12 0,92 17 Alkollü içkiler 0,02 0,02 18 Alkolsüz içkiler 0 0,02 19 Tütün sanayi 0 1,31 20 Çırçırlama 0,03 21 Dokuma sanayi 2,98 0,38 22 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya 0 0,03 23 Deri ve kürk evleri 0,22 0,01 24 Ayakkabı sanayi 0,01 0,12 25 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç) 0,17 26 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi 0 27 Kağıt ve kağıt ürünleri 1,15 0,28 28 Basım,yayım ve ciltçilik 0,04 0,12 29 Kimyasal gübreler imali 2,49 30 İlaç sanayi 0,26 1,01 31 Diğer kimyasal maddeler imali 10,63 12,58 32 Petrol arıtımı 3,63 0,69 33 Diğer petrol kömür ürünleri 0,32 0,03 34 Kauçuk ve kauçuk ürünleri 0,39 0,02 35 Plastik ürünleri 0,12 0,15 36 Cam ve camdan mamul eşya 0,1 0,11 37 Çimento sanayi 0,01 38 Taş ve toprağa dayalı sanayi 0,48 0,55 39 Demir, çelik ana sanayi 13,71 40 Diğer metal ana sanayi 2,98 41 Metal eşya sanayi 0,6 2,54 42 Elektriksiz makinalar 0,97 32,26 43 Tarımsal makine ve teçhizat 0,55 1,04 44 Elektrikli makinalar 0,83 14,31 45 Deniz ulaşım araçları 0,19 1,78 46 Demiryolları ulaşım araçları 0 0,98 47 Diğer kara ulaşım araçları 2,04 8,14 48 Diğer taşıma araçları sanayi 0,01 4,85 49 Diğer imalat sanayi 0,54 5,64 İMALAT TOPLAMI 47,4 94,34 50 Elektrik 1,49 0,71 62 Kişisel ve mesleki hizmetler 0,05 GENEL TOPLAM 100 100 amk: İthal Ara malı kullanımının yüzde dağılımı ntk: İthal nihai tüketim malının yüzde dağılımı amk/ti: Ara malı ithalatının toplam ithal içerisindeki payı ntk/ti: Nihai ithal malının toplam ithalat içerisindeki payı ti:İthalatın sektörel dağılımı Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. amk 51,08 50,96 86,7 90,09 51,25 100 100 100 100 100 94,68 59,49 6,32 36,89 4,95 81,11 18,65 70,51 30,02 0 100 93,14 9,97 96,32 8,97 99,67 0 87,49 38,85 100 30,88 59,27 90,05 94,44 97,33 57,93 61,18 98,37 60,16 100 100 28,98 4,95 47,52 9,09 15,44 0 30,17 0,42 14,08 46,39 78,16 100 63,26 48,92 49,04 13,3 9,91 48,75 1,64 0,65 0,60 0,01 1,26 28,79 0,46 0,17 0,30 0,25 34,13 0,83 0,03 1,67 0,23 0,00 0,42 0,02 0,01 0,48 0,02 2,02 0,01 0,14 0,05 0,11 0,00 0,83 0,07 1,57 0,54 11,35 2,55 0,22 0,25 0,13 0,11 0,01 0,50 8,68 1,88 1,32 12,47 0,73 5,78 0,77 0,36 4,28 1,79 2,41 64,64 1,20 0,03 100,00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 91 5,32 40,51 93,68 63,11 95,05 18,89 81,35 29,49 69,98 100 0 6,86 90,03 3,68 91,03 0,33 100 12,51 61,15 0 69,12 40,73 9,95 5,56 2,67 42,07 38,82 1,63 39,84 0 0 71,02 95,05 52,48 90,91 84,56 100 69,83 99,58 85,92 53,61 21,84 0 36,74 Tablo 39:Sektörler İtibariyle İthalatın Nihai Talep ve Ara Mal Dağılımı (1990)(%) I-O 01 Tarım 02 Hayvancılık 03 Ormancılık amk 4,12 0,4 1,08 ntk 0,68 0,66 0 ti 2,86 0,50 0,69 amk/ti 91,36 51,28 100 nt/ti 8,64 48,72 04 Balıkçılık 0,02 0,01 0,02 80,59 19,41 05 Kömür madenciliği 1,74 0,5 1,29 85,72 14,28 24,87 15,79 100 07 Demir cevheri çıkarımı 0,46 0,29 100 08 Demir cevheri dış. Diğer metalik cevher çık. 0,17 0,11 100 09 Metalik olmayan madenler çıkarımı 0,13 0,08 100 10 Taş ocakçılığı 0,38 0,24 100 06 Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretimi Ara Toplam 11 Mezbaha ürünleri 12 Sebze ve meyve işleme sanayi 33,37 0,36 0,01 1,85 1,43 0,04 21,87 0,75 0,02 96,9 30,25 26,18 3,1 69,75 73,82 13 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali 1,36 0,78 1,15 75,16 24,84 14 Un ve Unlu mamuller 0,07 0,6 0,26 17,08 82,92 0,3 2,96 1,27 15,16 84,84 16 Diğer besin maddeleri 0,39 0,58 0,46 53,41 46,59 17 Alkollü içkiler 0,03 0,06 0,04 45,22 54,78 18 Alkolsüz içkiler 0 0,01 0,00 27,78 72,22 19 Tütün sanayi 0 3,66 1,34 0 100 0,56 100 0 15 Şeker Üretimi 20 Çırçırlama 0,89 21 Dokuma sanayi 22 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya 3,33 0 1,32 0,06 2,59 0,03 81,46 10,12 18,54 89,88 23 Deri ve kürk evleri 0,76 0,07 0,51 94,97 5,03 24 Ayakkabı sanayi 25 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç) 0,02 0,28 0,15 0,04 0,06 0,19 16,5 92,75 83,5 7,25 26 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi 0,06 0,07 0,06 60,81 39,19 27 Kağıt ve kağıt ürünleri 1,81 0,18 1,22 94,5 5,5 0 1,65 1,45 13,48 2,62 0,31 0,8 0,6 0,25 0,3 0,91 11,35 9,17 1,28 2,75 0,12 6 0,02 0 3,22 0,48 7,23 2,3 35,41 0,33 7,87 2,15 0,27 9,37 0,17 1,05 1,30 10,92 2,15 0,29 0,66 0,42 0,26 0,19 0,66 7,20 8,46 1,65 14,68 0,20 6,68 0,80 0,10 5,46 0,15 100 70,88 78,32 77,3 66,74 76,49 91,42 60,76 100 87,11 100 68,79 49,09 11,91 38,1 57,04 1,39 0 37,4 99,85 0 29,12 21,68 22,7 33,26 23,51 8,58 39,24 0 12,89 0 31,21 50,91 88,09 61,9 42,96 98,61 100 62,6 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 Basım,yayım ve ciltçilik Kimyasal gübreler imali İlaç sanayi Diğer kimyasal maddeler imali Petrol arıtımı Diğer petrol kömür ürünleri Kauçuk ve kauçuk ürünleri Plastik ürünleri Cam ve camdan mamul eşya Çimento sanayi Taş ve toprağa dayalı sanayi Demir, çelik ana sanayi Diğer metal ana sanayi Metal eşya sanayi Elektriksiz makinalar Tarımsal makine ve teçhizat Elektrikli makinalar Deniz ulaşım araçları Demiryolları ulaşım araçları Diğer kara ulaşım araçları 48 Diğer taşıma araçları sanayi 1,03 6,49 1,34 0,26 0,43 0,1 0,28 0,23 0,2 3,27 1,32 9,79 90,21 49 Diğer imalat sanayi İmalat Toplamı 50 Elektrik 0,51 66,6 0,03 7,28 98,14 0,01 2,98 78,11 0,02 10,82 54,14 81,56 89,18 45,86 18,44 62 Kişisel ve mesleki hizmetler Genel Toplam 100 100 100 63,49 36,51 92 III.3.İhracatın Doğrudan ve Dolaylı İthalat Gereği Bu alt bölümde DPT (1995) tarafından Leontief Modeli kullanılarak hesaplanan "ihracatın ithal gereği" bulgularından yararlanıyoruz. İhracatın artması cari işlemler ve dış ticaret dengesini olumlu etkilemesine karşın, malların üretiminde ithal girdiler de kullanıldığından dolayı net etki daha düşük olmaktadır. Üretimden doğrudan ithal girdi kullanılacağı gibi, girdi olarak kullanılan yerli ara malının ithal girdisini de dikate almak gerekecektir. Bu nedenle doğrudan ve dolaylı ithal girdilerinin toplamı ihracatın toplam ithal gereğini ortaya koyacaktır (DPT,1995:41). Hesaplama sonuçları gösterilmiştir. 93 Tablo 40'da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 Tablo 40:Leontief Modeline Göre Sektörel İthalat Gereği Katsayıları: 1979, 1985, 1990 I-O 1979 1985 Tarım 0,0532 0,0977 Hayvancılık 0,0213 0,0518 Ormancılık 0,0119 0,0293 Balıkçılık 0,0245 0,0679 Kömür madenciliği 0,0485 0,0768 Ham petrol çıkarımı ve tabii gaz üretimi 0,0179 0,0632 Demir cevheri çıkarımı 0,0584 0,0935 Demir cevheri dışındaki diğer metalik cevher çık 0,0402 0,0694 Metalik olmayan madenler çıkarımı 0,0339 0,0589 Taş ocakçılığı 0,0623 0,1053 Mezbaha ürünleri 0,0247 0,0473 Sebze ve meyve işleme sanayi 0,0465 0,0906 Bitkisel ve hayvansal yağlar imali 0,1243 0,1437 Un ve unlu mamuller sanayi 0,0460 0,1083 Şeker üretimi 0,0925 0,1049 Diğer besin maddeleri 0,0496 0,1200 Alkollü içkiler 0,0277 0,0599 Alkolsüz içkiler 0,0645 0,1039 Tütün sanayi 0,0310 0,0387 Çırçırlama 0,0423 0,0676 Dokuma sanayii 0,0578 0,1585 Elbise,giyim eşya ve dokumadan hazır eşya 0,0236 0,1750 Deri ve kürk ürünleri 0,0428 0,2112 Ayakkabı sanayi 0,0322 0,0893 Ağaç ve mantar ürünleri (mobilya hariç) 0,0386 0,0782 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi 0,0394 0,0776 Kağıt ve kağıt ürünleri 0,0978 0,1814 Basım,yayım ve ciltçilik 0,1255 0,1294 Kimyasal gübreler imali 0,1890 0,2073 İlaç sanayi 0,1515 0,1133 Diğer kimyasal maddeler imali 0,2067 0,2615 Petrol arıtımı 0,3409 0,5642 Diğer petrol ve kömür ürünleri 0,3340 0,4601 Kauçuk ve kauçuk ürünleri 0,1501 0,2461 Plastik ürünleri 0,1351 0,2521 Cam ve camdan mamul eşya sanayi 0,0985 0,1380 Çimento sanayi 0,1399 0,1784 Diğer taş ve toprağa dayalı sanayi 0,1035 0,1839 Demir,çelik ana sanayi 0,1858 0,2743 Diğer metal ana sanayi 0,1381 0,3021 Metal eşya sanayi 0,1053 0,2719 Elektriksiz makinalar 0,1543 0,2117 Tarımsal makine ve teçhizat 0,1317 0,2911 Elektrikli makinalar 0,1157 0,1872 Deniz ulaşım araçları 0,0386 0,1103 Demiryolları araçları 0,0496 0,1949 Motorlu kara ulaşım araçları 0,1561 0,2422 Diğer taşıma araçları 0,1084 0,0723 Diğer imalat sanayi 0,0593 0,1489 Elektrik 0,1087 0,1571 Gaz ve su 0,0265 0,0737 Bina inşaatı 0,0738 0,1947 Bina dışı inşaat 0,0615 0,0952 Toptan ve parekende ticaret 0,0061 0,0199 Otelcilik,lokantacılık,kahvecilik,vs 0,0307 0,0677 Demiryolu taşıması 0,1342 0,2373 Diğer kara taşıması 0,0961 0,1721 Deniz yolu taşıması 0,1025 0,1421 Hava yolu taşıması 0,1497 0,1063 Haberleşme 0,0128 0,0208 Bankacılık,sigortacılık ve kooperatifçilik 0,0063 0,0211 Kişisel ve mesleki hizmetler 0,0311 0,0923 Kamu hizmetleri 0,0000 0,0000 Konut sahipliği 0,0175 0,0076 0,0758 0,1475 Toplam 1990 1979-85 1985-90 1979-90 0,0569 83,6 -41,8 7,0 0,0400 143,2 -22,8 87,8 0,0188 146,2 -35,8 58,0 0,0523 177,1 -23,0 113,5 0,0540 58,4 -29,7 11,3 0,0303 253,1 -52,1 69,3 0,0902 60,1 -3,5 54,5 0,0577 72,6 -16,9 43,5 0,0274 73,7 -53,5 -19,2 0,0456 69,0 -56,7 -26,8 0,0690 91,5 45,9 179,4 0,1137 94,8 25,5 144,5 0,1963 15,6 36,6 57,9 0,1409 135,4 30,1 206,3 0,0785 13,4 -25,2 -15,1 0,1198 141,9 -0,2 141,5 0,0742 116,2 23,9 167,9 0,0865 61,1 -16,7 34,1 0,0486 24,8 25,6 56,8 0,0519 59,8 -23,2 22,7 0,0968 174,2 -38,9 67,5 0,1397 641,5 -20,2 491,9 0,1007 393,5 -52,3 135,3 0,1091 177,3 22,2 238,8 0,0419 102,6 -46,4 8,5 0,1148 97,0 47,9 191,4 0,2184 85,5 20,4 123,3 0,1550 3,1 19,8 23,5 0,2681 9,7 29,3 41,9 0,2264 -25,2 99,8 49,4 0,2838 26,5 8,5 37,3 0,4525 65,5 -19,8 32,7 0,2547 37,8 -44,6 -23,7 0,3042 64,0 23,6 102,7 0,2752 86,6 9,2 103,7 0,1295 40,1 -6,2 31,5 0,0952 27,5 -46,6 -32,0 0,1321 77,7 -28,2 27,6 0,3696 47,6 34,7 98,9 0,2451 118,8 -18,9 77,5 0,2025 158,2 -25,5 92,3 0,2107 37,2 -0,5 36,6 0,1442 121,0 -50,5 9,5 0,2841 61,8 51,8 145,5 0,1316 185,8 19,3 240,9 0,0762 292,9 -60,9 53,6 0,1758 55,2 -27,4 12,6 0,1657 -33,3 129,2 52,9 0,5096 151,1 242,2 759,4 0,0301 44,5 -80,8 -72,3 0,0553 178,1 -25,0 108,7 0,1175 163,8 -39,7 59,2 0,1344 54,8 41,2 118,5 0,0203 226,2 2,0 232,8 0,0609 120,5 -10,0 98,4 0,1326 76,8 -44,1 -1,2 0,1076 79,1 -37,5 12,0 0,0910 38,6 -36,0 -11,2 0,0906 -29,0 -14,8 -39,5 0,1025 62,5 392,8 700,8 0,0176 234,9 -16,6 179,4 0,1076 196,8 16,6 246,0 0,0000 0,0124 -56,6 63,2 -29,1 0,1278 94,6 -13,4 68,6 Hesaplama sonuçlarına göre, 1979, 1985 ve 1994 yıllarında ihracatın dolaylı ve dolaysız ithalat bağımlılığı en yüksek 10 sektör aşağıda gösterilmiştir. 94 Tablo 41:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1979) Sektör İthalat gereği katsayısı Petrol arıtımı Diğer petrol ve kömür ürünleri Diğer kimyasal maddeler imali Kimyasal gübreler imali Demir çelik ana sanayi Motorlu kara taşım araçları Elektriksiz makinalar İlaç sanayi Kauçuk ve kauçuk ürünleri Plastik ürünleri 0,341 0,334 0,2067 0,189 0,1858 0,1561 0,1543 0,1515 0,1501 0,1351 Tablo 42:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1985) İthalat gereği katsayısı Petrol arıtımı Diğer petrol ve kömür ürünleri Diğer metal ana sanayi Tarımsal makine ve teçhizat Demir-çelik ana sanayi Metal eşya sanayi Diğer kimyasal maddeler sanayi Plastik ürünleri Kauçuk ve kauçuk ürünleri Motorlu kara ulaşım araçları 0,5642 0,4601 0,3021 0,2911 0,2743 0,2719 0,2461 0,2551 0,2461 0,2422 1979'da ilk on içerisinde yer alan kimyasal gübreler, elektriksiz makinalar ve ilaç sanayiileri 1985'in ilk onu içerisinde yer almamıştır. Bunların yerine tarımsal makine, metal eşya ve motorlu kara ulaşım araçları yer almıştır. Tablo 43:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1990) Diğer imalat sanayi Petrol arıtımı Demir çelik ana sanayi Kauçuk ve kauçuk ürünleri Elektrikli makinalar Diğer kimyasal maddeler imali Plastik ürünleri Kimyasal gübreler imali Diğer petrol ve kömür ürünleri Diğer metal ana sanayi İthalat gereği katsayısı 0,5096 0,4525 0,3696 0,3042 0,2841 0,2838 0,2752 0,2681 0,2547 0,2451 1990 yılında ise 1985'e göre tarımsal makine, metal eşya ve motorlu kara ulaşım araçları ilk on içerisinde yer almaz iken, diğer imalat, elektrikli makinalar ve kimyasal gübreler 95 sanayiiler yer almıştır. Bu tür değişiklikte sektörel arz-talep dengesi ve göreli fiyat yapısındaki değişmenin etkili olduğu söylenebilir (DPT, 1995:47-48). 1990 Yılında Yüksek İhracat Payına Sahip ilk üç Sektör 1. Dokuma Sanayi İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,0578, 1985: 0,1585, 1990: 0,0968 1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; Diğer kimyasal maddeler imali (0,0241), Ham petrol çıkarımı (0,0086), Dokuma sanayi (0,0066) ve Petrol arıtımıdır (0,0049). 1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; diğer kimyasal maddeler imali (0,0516), Ham petrol çıkarımı (0,0358), Dokuma sanayi (0,0362), ve hayvancılıktır (0,0117). 1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayi 80,0353), çırçırlama (0,0185), diğer kimyasal maddeler imali (0,0184) ve ham petrol çıkarımı (0,0104)'ndan oluşmaktadır. 2. Elbise, Giyim Eşyası ve Dokumadan Hazır Eşya İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,0236, 1985: 0,1750, 0990:0,1397. 1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; Diğer kimyasal maddeler imali (0,084), ham petrol çıkarımı (0,052), petrol arıtımı (0,003) ve dokuma sanayiidir (0,0014). 1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayii (0,0751), ham petrol çıkarımı (0,0267), diğer kimyasal maddeler imali (0,0214), mezbaha ürünleri (0,0220) ve deri kürk ürünleridir (0,0077). 96 1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayi (0,0662), çırçırlama (0,0185), diğer kimyasal maddeler imali (0,0184) ve ham petrol çıkarımıdır. İthalat bağımlılığının 1979'a göre önemli miktarda yükseldiği ve bitkisel hammadde ithalatının yanında ithal deri ve kürk kullanımının da arttığı gözlenmektedir. 1985 ve 1990 yılları arasındaki farklılaşmayı da dokuma sanayi ile ilgili ticaret politikasıyla açıklamak mümkündür 3. Demir-Çelik Ana Sanayii İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,1858, 1985: 0,2743, 1990: 0,3696 1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; demir-çelik (0,0920), ham petrol çıkarımı (0,0281), kömür madenciliği (0,0236) ve petrol arıtımıdır (0,0182). 1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; demir-çelik (0,1491), ham petrol çıkarımı (0,0545), demir cevheri çıkarımı (0,0276), ve kömür madenciliğidir (0,0123). 1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; tarım (0,0382), ham petrol çıkarımı (0,0238), diğer kimyasal maddeler imali 80,0211) ve diğer besin maddeleridir (0,0086). Demir-çelik sanayiinin ithalat gereği 1979-1990 döneminde iki katına ulaşmıştır. Bu gelişmede, yarı mamül ithalatına dayalı bir ihracat politikası ile elektrik ark ocaklı tesislerin üretimdeki göreli paylarının yüksekliği vehaddehane ağırlıklı bir yapı etkili olmuştur. 97 IV.DIŞ TİCARETTE EĞİLİMLER:ULUSLARARASI BİR KARŞILAŞTIRMA II. bölümde incelediğimiz Türkiye'nin dış ticaretine ilişkin doğrudan analiz yanında, bu bölümde, Türkiye'nin dış ticareti, diğer ülkelerle karşılaştırılarak, göreli olarak incelenecek ve uluslararası dış ticaretteki gelişmeler ekseninde bir değerlendirme yapılacaktır. 1980 sonrası dünya ekonomisinde yaşanan yeniden yapılanma süreci, tüm ülkelerin iktisadi yapılarını etkilemiş, bu politikalardan tüm ülkeler farklı derecelerde olmakla birlikte etkilenmiştir. Eğer tüm ülkeler için bu etkilenme/etkileşim söz konusu ise, Türkiye ekonomisinin bu süreçteki yerini tanımlayıp, araştırmak iktisadi yönelimleri/eğilimleri anlamak açısından da oldukça önemli bir işlevselliğe sahip olacaktır. Bunun için ülkelerin dış ticaretine ilişkin olarak şu parametrelerden yararlanıyoruz: 1) X/M ya da ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2) X/M büyüklüğünü belirleyen X/ GSMH ve M/ GSMH oranları, 3) ihracat ve ithalat miktarındaki gelişmeler ve artış hızları, 4) ülkelerin toplam dünya ticareti içindeki payları, 5) ihracatın sektörel dağılımı ve 6) dış ticaret dengesi. IV.1.İhracat (X) AB ülkelerinin dünya ihracatı içerisinde 1970 yılında % 42,3 olan payı, 1998 yılında % 38,1’e düşerken, ABD’nin 1970 yılında % 14,6 olan payı ise 1998 yılında % 12,09’a düşmüştür. Ek Tablo1ve 2'de gösterilen ihracat ile ilgili gelişmeler incelendiğinde, “Gelişmekte Olan Ülkeler” olarak gösterilen grubun dünya ihracatında 1970 yılında % 23,5 olan payları, 1998 yılında % 32,96’a yükselerek en önemli gelişmeyi göstermiştir. Dünya ihracatı içerisinde diğer önemli iki ülkenin Almanya ve Japonya’nın ihracatı ise şöyle gelişmiştir: 1970 yılında Japonya’nın dünya ihracatı içerisinde payı % 6,5 iken, 1998 yılında %6,7’e yükselmiş, Almanya’nın 1970 yılında % 11,8 olan payı, 1998 yılında % 9,7’e gerilemiştir. Sanayileşmiş ülkelerin 1970 yılında dünya ihracatında % 76,4 olan payları, 1998 yılında % 47,7’e gerilemiştir. İhracat performansında en önemli gelişme gelişmekte olan 98 ülkelerin göstermiş olduğu performansta izlenmektedir. Ancak bu performans homojen olarak tüm ülkeleri içermemiş, Latin Amerika’da en önemli performansı Meksika ve Arjantin gösterirken, diğer önemli gelişmeyi "Asya Kaplanları" olarak da tanımlanan Uzak Doğu Asya ülkeleri göstermiştir. G. Kore, Tayland, Malezya ve Endonezya’nın ihracatta gösterdikleri gelişme gerçektende oldukça parlak olmuştur. G.Kore’nin 1970 yılında 0,9 milyar dolar olan ihracat değeri 1997 yılında 138,6 milyar dolara yükselerek önemli bir gelişme göstermiştir. G.Kore’nin ihracat performansı 1990’lı yıllarda da sürmüş, 1990 yılında 63,1 milyar dolar olan ihracat miktarı 1997 yılında 138,6 milyar dolara yükselmiştir. Bu dönemde G. Kore’ye ek olarak, Tayland, Endonezya ve Malezya’nın göstermiş olduğu performans oldukça ilgi çekicidir. Türkiye’nin aynı dönmedeki performansı değerlendirildiğinde şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz: 1970 yılında 0,6 milyar dolar olan ihracat değeri, 1998 yılına gelindiğinde bavul ticaretinin de eklenmesiyle 31,2 milyar dolara kadar yükselmiştir. Bu performans gelişmekte olan ülkeler bağlamında ele alındığında-son yıllarda ihracat artış hızında gözlemlenen düşmeye karşın- oldukça yüksek bir gelişmeyi ifade etmektedir. V.2.İhracat (X) / GSMH İhracatın milli gelir ile ilişkilendirilmesi sonucu ulaşılan İhracat/ GSMH oranları açısından (Ek Tablo 3 ) yapılacak bir değerlendirmede ise, AB’ne üye ülkeler içerisinde Belçika, İrlanda ve Hollanda’nın ihracat/GSMH değerleri oldukça yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. ABD ve Almanya gibi ihracat değeri yüksek ülkelerde ise, ihracat/GSMH değeri daha düşük düzeylerde gerçekleşmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise, S. Arabistan ilk sırada yer almış (bu ülke ihracatında petrolün ilk sırada yer alması esas olarak bu gelişmeyi sağlamıştır ve bu nedenle bir performans gelişmesi olarak değerlendirilmemelidir) G.Kore, Tayland, Endonezya ve Malezya gibi "ihracata dayalı büyüme modeli" uygulayan ülkelerde oldukça yüksek seyretmiştir. Türkiye bu oran açısından, Tabloda yer alan ülkelerden Çin’in performansına yakın bir gelişme göstermiştir. 99 V.3.İthalat (M) / GSMH M/GSMH göstergesi aynı zamanda ülkenin ithalat bağımlılığını göstermesi açısından da oldukça önemli bir göstergedir. Bu göstergeye göre, Türkiye, Ek Tablo 6' da yer alan Malezya, Tayland, G. Kore gibi ülkelerin gerisinde yer almakta, ancak diğer ülkelerin üzerinde bir performans sergilemektedir. Başka bir ifadeyle, Asya Kaplanları olarak tanımlanan ülkelerin dışa bağımlılığı oldukça yüksek düzeylerde bulunmakta, Türkiye bu ülke grubunun arkasında yer almaktadır. Diğer yandan, ithalat ve artış hızları da göz önüne alındığında (Ek Tablo 4 ve 5) Tabloda verilen zaman dilimi içerisinde, Türkiye bu parametre açısından, 1990 ve 1993 yıllarında, Çin'den sonra ikinci sırada, 1995 yılında birinci sırada, 1996 yılında Meksika'dan sonra ikinci sırada yer almıştır. Bu durum Türkiye'nin ithalat artış hızının gelişmekte olan ülkeler içerisinde oldukça yüksek düzeylerde geliştiğini göstermektedir. Türkiye ekonomisinin ithalat artış hızında görülen bu gelişme AB ülkeleri ve diğer sanayileşmiş ülkeler göz önüne alındığında da belirgin olarak farklılaşmaktadır. Örneğin, AB'ne dahil ülkelerin ortalama artış hızı maksimum noktasına 1995 yılında ulaşmakta, bu düzeyde dahi Türkiye'nin oldukça gerisinde kaldığı görülmektedir. V.4.İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M) X/M, dış ticaret dengesi ilgili olarak fazla sofistike olmayan bir gösterge olmasına karşın, bu parametre, ekonomik ilişkinin yönünü, dış açık, borçlanma ve nihayet ekonomik bağımlılığın bir göstergesi olması açısından bu çalışmada temel parametrelerden biri olarak değerlendirilmektedir. X/M parametresi açısından ülkelerin performansları incelendiğinde, Türkiye'nin bu temel parametreye göre EK Tablo 7' de verilen ülkelerden belirgin bir biçimde geride kaldığını göstermektedir. Bu parametre bakımından, Türkiye 1970 yılında, % 62,1 ile sadece Pakistan ve Tayland'ın üzerinde bir performans göstermiş, Tabloda yer alan diğer tüm ülkelerin gerisinde kalmıştır. Bu gelişme sonraki yıllarda giderek daha da kötüleşmiş, 1990'lı yıllarda sadece Pakistan'ın üzerinde bir performans göstermiştir. Bir başka ifadeyle, Türkiye ekonomisi dünya ekonomisi ile entegresyon sürecinde, giderek bağımlı bir konuma gelmiş, dış açığı artmış, borçlanma önemli düzeylere ulaşmış, ekonomik bağımlılık düzeyi artmıştır. Bu süreç Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisi ile eklemlenme sürecinde, dış ticaretinde bir deformasyon olarak görülmelidir. 100 V.5.İhracatın Sektörel Dağılımı İhracatın sektörel dağılımına göre (EK Tablo 8 ) ülkelerin ihracat yapısı incelendiğinde şu noktalar öne çıkmaktadır: Gelişmekte olan ülkelerin 1980 yılı itibariyle, ihracatında gıda, hayvancılık, içki, tütün ve bitkisel yağlar (G), ilk sırada yer alırken, bunu tarımsal gıda (TG) izlemiştir. İmalatın, bu ülke grubu içerisindeki en yüksek payı % 90 ile G. Kore'ye ait olup, Türkiye % 27 ile orta sıralarda yer almıştır. Türkiye’nin ihracatında, 1980 yılında başat olduğu sektör, (G) sektörü olmuştur. 1997 yılına gelindiğinde, gelişmekte olan ülkelerde imalatın payı önemli miktarda artmış, buna karşın G ve TG’nin payında önemli düşüşler yaşanmıştır. Türkiye, 1997 yılı itibariyle, toplam ihracat içerisinde imalatın payını % 76’a yükselterek önemli bir gelişme göstermiştir. G’nin 1980 yılında % 51 olan payı, 1997 yılında % 20’e düşmüştür. Ancak, yukarıdaki satırlarda da belirtildiği üzere, Türkiye’nin ihracatında sanayi ürünlerinin gittikçe ağırlık kazanmasına karşın, ihracattın kompozisyonu incelendiğinde, ihracattın temel olarak emek yoğun ve kaynak yoğun sektörlere dayandığı görülmektedir. Sanayileşmiş ülkelerin sektörel ihracat yapıları incelendiğinde ise, ihracattın belli bir istikrar kazandığı, 1980’den 1997’e ihracat yapısında çok temel değişmelerin yaşanmadığı görülmektedir. V.6.Ülkelerin Dünya Ticareti İçindeki Payları Ülkelerin dünya ticareti içerisindeki payları incelendiğinde (EK Tablo 9 ), Gelişmekte olan ülkelerin 1970 yılında % 23,78 olan payının zamanla artarak, 1998 yılında % 39,03’e yükseldiği görülmektedir. Bu dönemde, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde, dünya ticareti içerisindeki paylarını en fazla artıran ülkeler olarak; G.Kore (1970’de % 0,45 olan payı, 1997 yılında % 2,66’a), Çin (1970’de % 0,00 olan payı, 1997 yılında %3,02’e) ve Meksika (1970 yılında % 0,60 olan payı 1998 yılında % 2,30’a yükselmiştir) olmuştur. Türkiye bu grup içerisinde düşük bir performans göstermiş, 1970 yılında dünya ticareti içerisinde % 0,26 olan payı, 1998 yılında ancak % 0,73’e yükselmiştir. Bu dönemde, toplam dünya ticareti içindeki payları açısından, üç bloğun; ABD’nin, Japonya’nın ve Avrupa Birliği'nin dünya ticareti içindeki payları, farklı hız ve düzeylerde gelişmiştir: ABD’nin 1970 yılında % 13,80 olan dünya ticaret payı, 1990 yılında 12,97’e gerilerken, 1998 yılında % 15,5’e yükselmiş, Japonya’nın payı dalgalı 101 bir gelişme izlemiştir. Japonya'nın 1970 yılında % 5,69 olan dünya ticaret payı, 1994 yılında en yüksek düzeyine ulaştıktan sonra (%7,50), 1998 yılında % 5,93’e gerilemiştir. AB ülkelerinin payı ise, 1970 yılında % 37,89 olarak gerçekleşirken, 1990 yılında % 39,44 olarak gerçekleşmiş ve 1998 yılında % 40,84 olarak tespit edilmiştir. Başka bir ifadeyle, bu üç bloktan, Japonya dünya ticareti içerisindeki payını zamanla artıramazken, ABD ve AB ülkelerinin ticaret paylarında nispi artışlar yaşanmıştır. Daha önemli bir olgu ise, AB ülkelerinin Japonya ve ABD'ye karşı bir blok olarak önemli bir güç olduğunu göstermektedir. IV.6.1. Reel Ticaretteki Gelişmeler ve "Mukayeseli Üstünlükler Kuramı" Ülkeler arasında yapılan ticaret incelendiğinde, bu ticaretin büyük kısmının gelişmiş ülkeler arasında gerçekleştirildiği, azgelişmiş ülkelerin bu döngünün dışında kaldığı görülmektedir. Kuşkusuz bu süreç uluslararası karşılaştırmalı üstünlükler kuramının temel mantığına zıt bir süreci ifade etmektedir. Geleneksel dış ticaretin temel nedeni olarak, ülkeler arasındaki teknolojik farklılıklarının (Ricardian Modeli) veya ülkeler arasındaki faktör donanımı farklılıklarının (HecksherOhlin Modeli) neden olduğunu ileri süren, "mukayeseli üstünlükler" kuramıdır. Bir başka söyleyişle, geleneksel dış ticaret teorisine göre “faktör donanımları” veya “teknolojik açıdan”benzer ülkeler arasında ticaret hacminin büyük olmaması gerekmektedir. Geleneksel dış ticaret teorisinin geçerli olduğu bir durumda (ülkeler arasında teknolojik veya faktör donanımının farklı olması durumunda) ticaretin kompozisyonu ülkelerin göreli olarak daha fazla avantaja sahip oldukları malları ihraç etmelerini gerektirir. Ancak, reel dış ticaretteki gelişmeler, teorinin öngördüğü gibi gelişmemekte, aynı endüstriye ait homojen veya benzer malların hem ihracatının hem de ithalatının yapıldığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle, “endüstri içi ticaret” yaşanmaktadır13. Bu durum, geleneksel dış ticaretin temel mantığıyla çelişmektedir ( Bir ülkenin hem aynı maldan “üstünlüğe” hem de “dezavantaja” sahip olması geleneksel dış ticaretin öngörmediği bir durumdur) Geleneksel dış ticaret kuramının üretim faktörü donanımındaki farklılığa dayanan anlayışının geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Uluslar arası alanda uzmanlaşmayı ve ticareti 102 sağlayan karşılaştırmalı üstünlükler değil, artan getiridir .Artan getiri ise geleneksel dış ticaretin “tam rekabet” varsayımı ile taban tabana zıttır. Diğer bir reel gelişme de, dünya ekonomisinde gittikçe artan entegrasyonlardır. Dünyadaki iktisadi entegrasyonlar, kendi aralarında gümrük birliğine girmiş üç temel blokun (AB, K. Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) ve Japonya -Pasifik bölgesi) ortaya çıkması, dış ticaret teorisindeki “bağımsız birimler”dışında, bloklar içi ve ticaretin bu bloklar arasında gittikçe yoğunlaşması, ayrı bir teorik açıklamayı gerektirmektedir. Geleneksel dış ticaret teorisi bu yeni durumu açıklamada yetersiz kalmaktadır (Türkcan, 1996a: 139). Aşağıda Tablo 44' de dünya ticaret hacminin gelişimi, Tablo 45'de ise dağılımı gösterilmiştir. Tablo 44: Toplam Dünya Ticaret Hacmi 1980 % 1994 % Düşük-orta gelir 1.157 29 2.119 24 Yüksek gelir 2.854 71 6.599 76 Dünya 4.011 100 8.718 100 Kaynak: World Bank (1982,1996)' dan aktaran Türkcan (1996). Tablo 45:Dünya Ticaretinin Dağılımı Birim : Milyar $ İhracat İthalat 1980 % 1994 1980 % 1994 % Düşük ve orta gelir 628 31 1.035 24 529 26 1.084 25 Yüksek gelir 1.376 69 3.291 76 1.479 74 3.307 75 Dünya 2.004 100 4.326 100 2.008 100 4.391 100 % Kaynak: World Bank (1982,1996)' dan aktaran Türkcan (1996). Dünya gelir ve ticaretini gerçekleştirenler ise dünya çapında örgütlenmiş birkaç bin çokuluslu veya en yeni deyimle, uluslar-ötesi firmalar topluluğudur. Ticaret bunlar arasında ve bunların kendi kolları arasında (intra-firm / intra-industry) gerçekleştirilmektedir (Türkcan, 1996a: 140). 103 V.7.Dış Ticaret Dengesi Çalışmada uluslararası dış ticaret ile ilgili kullandığımız diğer bir parametre de, dış ticaret dengesine ilişkin gelişmedir. Dünya ekonomisi 1970 yılında 15,3 milyar dolar açık verirken (Ek Tablo 10), açık 1990 yılında 88,9 milyar dolara yükselmiş, ancak 1990-97 döneminde fazla vermeye başlamıştır. Ancak 1998 yılında, dış ticaret tekrar açık vermeye başlamıştır. Dünya dış ticaretinin 1998 yılında açık vermesinin en temel nedeni ABD’nin 252,9 milyar dolara varan yüksek düzeydeki açığından kaynaklanmıştır. Dünya ticareti ve dış ticareti esas olarak ABD, AB ve Japonya tarafından belirlenmektedir. AB içinde, Almanya’nın diğer önemli bir güç olduğunu belirtmek gerekir. Dış ticarette fazla veren ülkeler grubunun başında AB ülkeleri yer almakta olup, AB içinde, ilk sırada dış ticaretinde oldukça yüksek düzeyde fazlalık veren Almanya gelmektedir. Almanya’nın 1970 yılında 5,7 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, zamanla artarak 1998 yılında 79 milyar dolara yükselmiştir. 1998 yılında tüm AB ülkelerinin verdiği dış ticaret fazlasının 154,2 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa, bunun % 51,2'si Almanya tarafından karşılanmıştır. Dünya ticaretinde diğer önemli bir ülke olan Japonya ise sürekli dış ticaret fazlası vermiştir. Japonya’nın 1970 yılında 4,0 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, 1990 yılında 63,6 milyar dolara, 1998 yılında ise 122,4 milyar dolara kadar yükselmiştir. ABD ise Japonya ve Almanya’nın aksine, sürekli dış ticaret açığı vermiştir. ABD’nin 1970 yılında 2,6 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, 1990 yılında açığa dönüşerek 109,0 milyar dolar açık gerçekleşmiştir. Bu açık sonraki yıllarda kronikleşmiş, 1998 yılında en yüksek noktasına ulaşarak, 245,0 milyar dolar gibi yüksek bir düzeye ulaşmıştır. ABD’de dış ticaretinin açık vermesini en temel nedenlerinden biri, dolardaki aşırı değerlenme olmuştur. Özellikle 1980 yılında uygulamaya konan “Arz Yanlı EkonomiSupply Sided Economics” talepten ziyade arz unsuruna ağırlık vererek, üretimin artırılmasına ve özel kesimin teşvikine dayanmıştır. Reagan döneminde uygulamaya sokulan bu politikaların esasını vergilerin indirilmesi ve kamu harcamalarının kısılması oluşturmuştur. Ancak bu politikalarının dolaylı bir sonucu olarak ortaya çıkan yüksek 104 düzeydeki bütçe açıkları, iç ve dış borçlanmayla, başka bir ifadeyle, yüksek faiz politikası ile finanse edilme yoluna gidilmiştir. Yüksek faizlere dayalı politika ise kısa süreli fonların (özellikle Avrupa ve Uzak Doğudaki fonların) ABD’ye akmasına yol açmıştır. Doların yapay bir biçimde yükselmesi ABD’nin rekabet gücünü düşürürken açıkların daha da yükselmesine neden olmuştur. politikasından etkilenen Sonraki yıllarda , yüksek faiz Almanya ve Japonya bu politikalara yönelik eleştirilerini yoğunlaştırırken, ABD ise özellikle Japonya’nın kısıtlayıcı politikaları sonucu oluşan fazlanın, ABD’nin dış ticaret açıklarına neden olduğunu belirtip, bu ülkelerin daha liberal bir politika izlemesini telkin ederek karşı argümanlar ileri sürmüştür. Tüm bu süreç sonunda, “Plaza Anlaşması” olarak anılan anlaşma gerçekleşmiştir. "Plaza Antlaşması"ndan sonra doların değerinde yaşanan düşüşe karşın, sonraki yıllarda uluslar arası borsalarda meydana gelen gelişmeler doların değerinde dalgalı bir sürece neden olmuş, ABD dış ticaret açığında gözlemlenen dalgalanmalar dış ticaret açığını önleyememiştir. Türkiye’nin dış ticaret dengesi incelendiğinde, “gelişmekte olan ülkeler" kategorisinde, Meksika ile birlikte en fazla dış açık veren ülke olmuştur. Türkiye’nin dış ticaret açığı 1970 yılında 0,4 milyar dolar ile diğer gelişmekte olan ülkelerin oldukça gerisinde olmasına karşın, 1990’lı yıllarda açık gittikçe büyümüş, sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği 1989 yılından itibaren ise (32 Sayılı Karar’dan sonra) artmaya başlamıştır. 105 daha da V.YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE İMALAT SANAYİİNDE YAPISAL DEĞİŞME Yeniden yapılanma politikalarının temel amaçlarından biri , ihracata dayalı büyüme modelinin, piyasa yapıları üzerinde etkide bulunarak, piyasalarda rekabet koşullarını sağlayacağı ve bunun sonucu olarak da kaynak etkinliğini artıracağını (World Bank, 1987) ileri süren argümandır. Bu argümana göre eğer ülkelerin serbest dış ticaret politikaları izlemesi sonucunda uluslararası rekabetin ekonomideki etkinsizlikleri azaltacağı belirtilmektedir. Bu argümana Rodrik (1992) aşağıda belirtilen gerekçeler dolaysıyla karşı çıkmaktadır (Türel,1996). 1. Firmalar tatmin edici değil de optimize edici tarzda davranışsal bir kalıp sergiliyorlarsa, koruma, verimlilik düzeyini artırmak için girişimci davranışı üzerinde olumsuz etkide bulunmayacaktır. Optimize eden firma için ticaret kısıtlarının sağladığı daha geniş piyasa payları, maliyet düşürücü teknolojik ilerlemeyi güdüleyecektir. İthalatta serbestleşme yurtiçindeki firmanın satışlarını gerileterek, tekonolojiye yatırım yapma motivasyonunu olumsuz etkileyecektir. 2. Korumanın yarattığı oligopolcü piyasa yapıları teknolojik çabalara zarar verebilir. Ancak bu bekleyiş Bertrand tarzında agresif rekabet varsayımına dayanmaktadır. Oligopolü oluşturan firmalar rakiplerinin davranışsal eğilimlerine ilişkin bilgilere sahiplerse ya da Cournot tarzı bir davranış eğilimi içerisinde iseler, verimliliği artırmanın önündeki olumsuzluk giderilmiş olacaktır. 3. Serbestleşmenin girişimcileri dinamizme itmesi ya da aylaklıkları, ataleti önleyeceği beklentisi ancak gelir etkilerinin ikame etkilerinden fazla olacağı varsayımına dayanmaktadır. Bu varsayım geçerli olmayabilir. Serbest dış ticaretin etkinliğe yol açıp açmayacağına ilişkin bu açıklamalardan sonra bu bölümde, Türkiye imalat sanayiinde, sektörel düzeyde yeniden yapılanmanın bir analizi yapılmaktadır. Bunun için 6 parametre gösterge olarak kullanılmaktadır. Bunlar; yoğunlaşma düzeyi (CR4), mark-up oranları, dış ticaret payları, ücret/katma değer, verimlilik düzeyi ve işgücü yoğunluk endeksidir. İzleyen ikinci alt bölümde ise, Türkiye imalat sanayiinde uzmanlaşma ve yoğunlaşma düzeyleri incelenmektedir. Üçüncü alt 106 bölümde imalat sanayiinde yapısal değişme ara, yatırım ve tüketim malları bağlamında irdelenmekte, yeniden yapılanma sürecinin imalat sanayiinde bir yapısal değişmeye neden olup olmadığı araştırılmaktadır. V.1. Parametreler ve Tanımları V.1.1. Yoğunlaşma Düzeyi CR4; ilk dört firmanın sektörün toplam satış hasılatı içerisindeki paylarına göre sektörel düzeyde yoğunlaşma oranlarını göstermektedir. Yoğunlaşma düzeyi belirlenirken, ilk dört firmanın piyasa payının %50 ve üzerinde bulunduğu sektörler “monopolcü-tekelci”, %30 ile % 49 arasında piyasa paylarına sahip sektörler “oligopolcü”, % 30’un altında piyasa payına sahip sektörler ise “rekabetci” sektör olarak tanımlanmaktadır. V.1.2. Mark-Up Oranları Mark-Up oranları (göreli kar marjları/kar oranları) hesaplanırken; gayri safi karlar/ (toplam ücret ödemeleri-girdi giderleri) oranından hareketle elde edilmiştir. Gayri safi kara ulaşmak için ise katma değerden ücretle çalışanlara yapılan yıllık ödemeler çıkarılmıştır. V.1.3. W/VA Değerleri Ya da Ücret Payları Çalışmada kullandığımız bir diğer parametre; ücret/katma değer (W/VA) oranıdır. Bu oran zaman içerisinde ücretlerin katma değer içerisindeki payını vermektedir. Bu oranın düşmesi üç koşula bağlıdır. (i). Mark-up oranının düşmediği, ancak reel ücretlerin düştüğü bir durumda; (ii) reel ücretlerin artmadığı ancak mark-up oranının yükseldiği bir durumda; ya da (iii) reel ücretlerin gerilediği ve mark-up oranının arttığı bir durumda sözkonusudur (Boratav,1988). V.1.4. Yurt İçi ve Yurt Dışı Yönelimli Sektörler Çalışmada kullanılan yurt içi yönelimli ve yurt dışı yönelimli sektör ayrımları, ilgili sektörün toplam dış ticaretinin, sektörel üretime oranı ((X+M)/Q) olarak tanımlanmaktadır. Oranın %50’yi aşması ilgili sektörün dışa açık, altında kalması durumunda ise sözkonusu sektör yurt içi yönelimli sektör olarak tanımlanmıştır. 107 V.1.5. Verimlilik Düzeyi Çalışmada kullandığımız diğer bir parametre de teknolojinin bir göstergesi olarak da kullanılabilecek kısmi verimlilik (APL) düzeyidir14. Bunun için işgücü başına katmadeğer formülünden yararlanılmıştır. V.1.6. İşgücü Yoğunluk Endeksi İşgücü yoğunluk indeksi ise aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanmıştır. CL= (Vİ / Lİ )/ (V/L) Denklemde; Vİ= i alt sektöründeki katma değeri Lİ=i alt sektöründe ücretle çalışanların yıllık ortalama sayısını V=İmalat sanayi katma değerini L=İmalat sanayiinde ücretle çalışanların yıllık ortalamasını göstermektedir. CL endeks değeri ile her bir sektörün emek yoğunluğu arasında ters bir ilişki sözkonusudur. Düşük endeks değeri yüksek emek yoğunluğuna karşılık gelmektedir (Şahinkaya, 1993:30). Çalışmada kullanılan değişkenler (Mark-Up oranları, W/VA, APL, CL) DİE’nin yıllık imalat sanayi istatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Seriler 1987 fiyatları ile, GSMH deflatörü kullanılarak indirgenmiştir. Yoğunlaşma Düzeyi DİE verilerinden, Yurt içi ve Yurt dışı yönelimli sektör tasnif değerleri Köse & Yeldan (1998)'dan alınmıştır. Hesaplama sonuçları Tablo 46, 47 ve 48'de gösterilmiştir. Sektör kodlarına ilişkin açıklama Tablo 7'de verildiği için burada tekrarlamıyoruz. 108 Tablo 46:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme: Rekabetçi Sektörler 1980 CR4 Mark-Up W/VA (X+M)/Q APL CL Sektör REKABETÇİ SEKTÖRLER Sektör Yurt İçi Yönelimli Sektörler 311 10,21 0,22 32,49 0,1 84,866 0,68 321 12,71 0,42 33,85 0,13 74,435 2,07 383 14,98 0,39 31,93 0,25 121,042 1,11 381 16,25 0,44 29,78 0,31 87,196 0,80 331 19,89 0,33 37,33 0,03 69,149 0,64 356 25,44 0,29 26,5 0,01 88,892 0,82 312 22,1 0,18 43,04 0,16 58,857 0,42 323 21,64 0,16 45,87 0,01 48,208 0,44 369 17 0,46 27,85 0,08 102,458 0,94 352 21,19 0,29 27,72 0,09 147,825 1,36 Ticarete Açık Sektörler 322 21,33 0,25 35,03 0,66 45,336 0,64 109 (X+M)/Q APL CL 321 311 369 381 356 312 341 352 331 1994 CR4 Mark-Up W/VA REKABETÇİ SEKTÖRLER Yurt İçi Yönelimli Sektörler 7,72 0,47 17,09 15,14 0,35 18,73 20,55 0,90 14,45 16,11 0,55 19,44 19,26 0,47 12,77 19,69 0,19 31,19 21,68 0,48 21,38 22,36 0,75 12,94 26,84 0,23 37,37 0,49 0,29 0,21 0,47 0,16 0,17 0,35 0,26 0,21 148,516 187,815 231,858 159,761 191,874 114,221 218,232 508,723 79,448 2,1 0,63 0,98 0,67 0,81 0,44 0,92 2,15 0,34 383 322 Ticarete Açık Sektörler 26,71 0,64 16,72 6,33 0,36 14,61 0,72 0,78 276,176 105,395 1,16 0,79 Tablo 47:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme: Oligopolcü Sektörler 1980 CR4 Mark-Up OLİGOPOLCU SEKTÖRLER Yurt İçi Yönelimli Sektörler 384 35,84 0,23 342 36,47 0,26 341 47,37 0,21 372 47,19 0,32 314 46,43 0,32 332 37,56 0,34 390 42,28 0,49 Ticarete Açık Sektörler 382 33,44 0,3 385 32,16 0,47 351 49,2 0,49 1994 W/VA (X+M)/Q CL APL 50,1 44,72 51,39 36,68 49,75 31,35 30,64 0,26 0,02 0,12 0,13 0 0,05 0,26 0,83 0,68 0,83 1,02 0,54 0,36 0,66 89,918 73,714 90,795 111,074 69,831 39,137 71,362 41,42 27,89 21,28 0,53 4,85 0,74 0,79 0,44 2,28 86,075 47,887 248,464 110 (X+M)/Q APL CL 371 313 372 384 332 324 CR4 Mark-Up W/VA OLİGOPOLCU SEKTÖRLER Yurt İçi Yönelimli Sektörler 31,72 0,41 19,62 32,84 1,00 10,77 46,39 0,33 23,74 46,35 0,46 23,85 41,58 0,63 16,56 36,4 0,40 24,20 0,49 0,04 0,44 0,44 0,26 0,43 352,116 497,666 205,977 205,466 115,104 90,84 1,48 0,79 0,87 0,87 0,49 0,38 323 390 382 Ticarete Açık Sektörler 30,48 0,30 23,66 32,86 0,66 18,37 43,46 0,61 17,61 0,75 1,29 1,21 100,88 103,215 219,702 0,43 0,44 0,93 Tablo 48:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme:Tekelci Sektörler 1980 CR4 Mark-Up W/VA (X+M)/Q APL TEKELCİ SEKTÖRLER Yurt İçi Yönelimli Sektörler 354 54,7 0,58 7,18 0,01 534,68 313 55,8 1,23 17,83 0,01 225,03 371 54,76 0,24 45,7 0,17 115,784 353 100 0,37 4,39 0,2 1,582,921 361 79,56 0,80 35,56 0,02 86,629 324 63,18 0,22 47,2 0 55,021 355 71,49 0,42 25,97 0,06 157,688 362 72,11 0,73 30,61 0,16 96,708 CL 4,92 0,78 1,06 14,55 0,80 0,51 1,45 0,89 362 353 355 361 342 314 354 351 385 111 1994 CR4 Mark-Up W/VA TEKELCİ SEKTÖRLER Yurt İçi Yönelimli Sektörler 56,86 0,93 19,78 98,86 1,01 2,21 73,34 0,70 21,51 57,5 1,55 11,57 63,17 0,69 11,26 63,36 0,42 29,38 64,12 0,44 13,29 Ticarete Açık Sektörler 58,33 0,67 15,76 56,84 0,60 16,00 (X+M)/Q APL CL 0,34 0,11 0,32 0,09 0,08 0,05 0,11 308,221 4,946,052 325,962 326,49 307,376 187,389 490,019 1,30 20,86 1,37 1,38 1,30 0,48 2,07 1,04 3,01 451,224 173,747 1,90 0,73 Tablo 46,47,48,49 ve Tablo 50'de gösterilen bulgulardan hareketle, Türkiye ekonomisinde yeniden yapılanma sürecinde, imalat sanayiinde yapısal değişmenin temel unsurları aşağıda özetlenmiştir. (i) Rekabetçi Sektörler: İmalat sanayiinde 1980 yılı itibariyle rekabetçi ve yurt içi yönelimli sektörler şunlardır: Gıda, içki ve tütün sanayi(311); dokuma sanayi(321); Elektrikli makine sanayi (383); Metal eşya sanayi (381); Ağaç ve mantar ürünleri sanayi (331); Başka yerde sınıflandırılmamış plastik ürünler sanayi (356); Başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi (312); Deri, deri benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi (323); Taş ve toprağa dayalı diğer sanayi (369); Diğer kimyasal ürünler sanayi (352). Rekabetçi sektörlerden sadece ayakkabı dışında giyim sanayi (322), ticarete açık sektörler kategorisinde yer almıştır. (ii) Oligopolcü Sektörler: 1980 yılında oligopolcü sektörler şunlardır: Ulaşım araçları (384); Basım yayın ve bunlara bağlı sanayi (342); Kağıt ve kağıt ürünleri sanayi (341); Demir çelik dışında metal ana sanayi (372); Tütün sanayi (314); Ağaç mobilya ve döşeme sanayi (332); Diğer imalat sanayi (390); Ticarete açık sektörler ise; Makine sanayi (382); Mesleki ve ilim aletleri (385); Ana kimya sanayi (351) . (iii) Tekelci Sektörler:1980 yılı itibariyle tekelci sektörler ; Petrol ve kömür ürünleri (354); İçki sanayi (313); Demir, çelik ana sanayi (371); Petrol arıtma (353); Çanak,çömlek vs. sanayi (361); Ayakkabı sanayi (324); Plastik ürünleri sanayi (355) ve cam ve cam ürünleri (362) sanayidir. 1980 Yılında birçok sektörün aksak rekabet piyasasında çalıştığı görülmektedir. Rekabetçi piyasa şartlarında çalışan sektör sayısı 1980 yılında 11 iken, aksak rekabet şartlarında çalışan sektör sayısı 18 dir. Başka bir ifadeyle 1980’lerin başında rekabetçi sektörlerin toplam sektör içindeki payı %38 iken, oligopol ve tekelci piyasa yapılarında çalışan sektörlerin yüzdesi %62 olarak tespit edilmiştir. 112 Sektörlerin faaliyette bulunduğu piyasa şartlarının yeniden yapılanma sürecinde hangi yönde geliştiği veya sektörler arası geçişleri gösteren gelişmeler aşağıda Tablo 49'da gösterilmiştir. Tablo 49:Sektörel Düzeyde Piyasa Geçişleri 1980 R 1994 O 311 321 383 381 331 356 312 323 369 352 T R 311 321 383 381 331 356 312 0 369 352 384 342 341 372 314 332 390 382 385 351 O T Piyasa Geçişleri 383 Rekabetçi piyasadan rekabetçi ticarate açık sektöre geçiş 323 323 Rekabetçi yurt içi yönelimli sektörden oligopolcü ticarate açık sektöre geçiş 384 342 342 Oligopolden tekele geçiş 341 Oligopolden rekabetçi piyasaya geçiş 341 372 314 314 Oligopolden tekele geçiş 332 390 382 390 Oligopolcü yurt içinden ticarete açık sektöre geçiş 385 385 Oligopolcü ticarete açık sektörden ticarete açık tekelci sektöre geçiş 351 351 Oligopolcü ticarete açık sektörden ticarete açık tekelci sektöre geçiş 354 313 Tekelci sektörden oligopole geçiş 371 Tekelci sektörden oligopole geçiş 353 361 324 Tekelci sektörden oligopole geçiş 355 362 354 313 313 371 371 353 361 324 324 355 362 R: Rekabetçi sektör O: Oligopolcü sektör T. Tekelci Sektör Kaynak: Tablo 46, 47 ve Tablo 48 verilerinden hareketle tarafımızdan düzenlenmiştir. 113 1. Bunlardan birincisi, dışa açık sermaye birikim rejiminin piyasa yapısı üzerinde temel değişikliklere yol açmadığı, piyasa yapılarının devam ettiği görülmektedir. 1980 yılında Rekabetçi sektörde yer alan, deri ve kürk işleme sanayi (323), 1994 yılında oligopolcü piyasa şartlarında çalışmaya başlamış, elektrikli makine imalat sanayi (383) ise yurt içi yönelimli sektörden, ticarete açık sektör kategorisine geçmiştir. 1980 yılında dışa açılma sürecinde tek bir sektör; kağıt ve kağıt ürünleri sanayi (341), 1994 yılına gelindiğinde rekabetçi piyasa şartlarında çalışmaya başlamıştır. Halbuki 1980 yılında oligopol piyasa şartlarında çalışan (342,314,385,351) sektörleri, 1994 yılında tekelci piyasa şartlarında çalışmaya başlamışlardır. Diğer yandan, 1980 yılında tekelci piyasa şartlarında çalışan (313,371,324) sektörleri, 1994 yılında oligopol piyasa şartlarında çalışmaya başlamışlardır. Başka bir ifadeyle, aksak rekabet şartlarında çalışan sektörlerden sadece biri rekabet şartlarında çalışan piyasaya geçiş sağlarken, iki aksak rekabet piyasası arasındaki geçişler oldukça hızlı olmuştur. 2. Bir diğer ilginç bulguda, 1980 yılında yurt içi Pazar için üretim yapan 383,323,390 sektörlerinin 1994 yılında, ticarete açık sektörler kategorisinde yer almalarına karşın, sadece 390 sektöründe yoğunlaşma düzeyi düşmüş, diğer iki sektörde yoğunlaşma düzeyi artmıştır. 3. Sektörel düzeyde verimlilik gelişmeleri incelendiğinde; 1980 yılında ihracat oranları açısından ilk üç sırada yer alan dokuma sanayi (321), gıda maddeleri sanayi (311) ve giyim eşyası sanayiinde (322) verimlilik düzeyi her üç sektörde de, genel imalat sanayi (3) verimlilik düzeyinin altında kalmıştır. 1994 yılına gelindiğinde bu eğilim devam etmiş, bu üç temel ihracat sektöründe verimlilik düzeyi artmamıştır. Verimlilik düzeyi Ticarete açık sektörler bağlamında incelendiğinde de benzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum işgücü yoğunluk endeks sonuçlarında da gözlemlenmektedir. 1980 yılında 0,64 değerine sahip giyim eşya sanayi (322), işgücü yoğunluk endeksi, 1994 yılında 0,79 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, sektörde emek yoğunluğu göreli olarak azalmış olmakla birlikte, emek yoğun özelliğini korumuştur. Dışa açık sektör kategorisinde yer alan makine sanayiinde (382), 1994 yılına gelindiğinde işgücü yoğunluğu göreli olarak azalmıştır. 114 Diğer yandan 1980 yılında yurt içi yönelimli sektör kategorisinde yer alan, ancak 1994 yılında ticarete açık sektör sınıflaması içerisine giren diğer imalat sanayiinde (390), işgücü yoğunluk endeksi 1980 yılında 0,66 olarak gerçekleşmiş, 1994 yılında 0,44 düzeyine düşerek emek yoğunluğu artmıştır. 4. Dışa açılma süreci ile birlikte piyasa yapılarının verdiği tepkileri/değişiklikleri yukarıdaki satırlarda açıklamıştık. Burada ise dışa açılmanın sektörel düzeyde yarattığı kaynak dağılım ve bölüşüm etkileri incelenecektir. Bunun için fiyatlama davranışlarının incelenmesi gerekmektedir. Çalışmada mark-up oranları ve ücret/katma değer oranlarının gelişimi 1980 ve 1994 yılları için incelenmektedir. Sektörel düzeyde bakıldığında, 1980 yılına göre mark-up oranı düşen sektörler şunlardır: Ağaç ve mantar ürünleri (331); petrol ve kömür ürünleri (354); içki sanayi (313). Diğer tüm sektörlerde, fiyatların, kar oranlarını belirli düzeylerde koruyan mark-up fiyatlama yapısı ile belirlendiğini ortaya koymaktadır. Yeniden yapılanma politikalarının başlangıç yılı olan 1980 yılında, imalat sanayiinde mark-up oranı 0,34 iken, 1994 yılında 0,54’e yükselmiştir. Dışa açılan sektörlerde ise mark-up oranlarında azalma yerine önemli miktarlarda artışlar gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, dışa açılma sürecinde sektörlerdeki tekelleşme eğilimlerinin devam ettiği, dışa açılmanın rekabeti zorunlu olarak gerçekleştiremeyeceğini ortaya koymaktadır. 5. Mark-Up fiyatlamanın geçerli olduğu durumlarda W/VA değeri, işgücünün göreli durumunu da temsil etmektedir. Bu oran yukarıda da belirtildiği gibi reel ücretlerdeki ve/veya mark-up oranlarındaki değişmelere bağlıdır. Bu bağlamda 1980-88 döneminde ücretlerin katma değer içindeki payları hızla düşerken, mark-up oranları artmıştır. Ancak 1989 yılından itibaren, “klasik birikim sürecinin sonuna gelinmiş (Köse& Yeldan,1998)”, W/VA oranı artarken, mark-up oranları da yükselmiştir. Bu durum, Köse ve Yeldan (1998)’e göre, sözkonusu dönemde Türkiye ekonomisinde, Sraffagil bir görünüm izlenimi vermektedir. Ticarete açık sektörlerde W/VA oranı, zamanla özellikle giyim eşya sanayiinde (322) dramatik düzeylerde düşmüş, 1980 yılında 35,03 olan W/VA oranı, 1994 yılına gelindiğinde 16,72’ye gerilemiştir. 1980 yılında yurt içi yönelimli sektör niteliğindeki elektrikli makine sanayi (383), 1994 yılında ticarete açık sektör niteliği kazanmış, 1980 yılında 31,93 olan W/VA oranı, 1994 yılında 16,72’a gerilemiştir. Ticarete açık 115 makine sanayiinde (382), W/VA oranı 1980 yılında 41,72 iken, 1994 yılında % 17,61’e, 1980 yılında yurtiçi yönelimli üretimde bulunan diğer imalat sanayiinde (390) W/VA oranı 30,64 iken, sektörün ticarete açık duruma gelmesi ile birlikte 1994 yılında 18,37’e gerilemiştir. Tüm dışa açık sektörlerde W/VA oranı düşmüştür. Genel olarak tüm sektörlerde W/VA oranı düşerken, ticarete açık sektörlerde düşüş oranı daha yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. Bu gelişme, 1989 yılından itibaren W/VA değerindeki yükselmeye rağmen gerçekleşmiştir. Bu durum sektörlerdeki verimlilik ve işgücü yoğunluk endeksleri ile birlikte değerlendirildiğinde, 1980 sonrası dışa açık büyüme modeli uygulamaları neticesinde, piyasa işleyişlerinde önemli değişiklikler meydana gelmemiş, dışa açılma süreci ileri sürüldüğü gibi emek faktörünün gelirini artırmamış, sektörler rekabetçi piyasa şartlarında çalışmaya başlamamıştır. "Emeğin bol, sermayenin kıt olduğu azgelişmiş ekonomilerde, sanayileşmeyi amaçlayan korumacılık/ithal ikamesi ülkenin mevcut kıt kaynaklarını, ülkenin mevcut faktör donanımına uymayan biçimde dağıtmıştır". Kısacası StolperSamuelson (1942) olarak tanımlanan bu yaklaşıma göre, korumacılığın tasfiyesi bu ülkelerin emek-yoğun faaliyetlerde uzmanlaşmasına bu da bol olan faktörün, emeğin, göreli fiyatının artmasına neden olacaktır. Bu esasında, serbest ticaretin tüm dünyaya şamil olması durumunda "faktör fiyatları eşitlenme kuramı"nın dünya çapında eşitlenme eğiliminin doğal bir sonucu olarak gerçekleşecektir. Başka bir ifadeyle, emek faktör donanımı açısından oldukça zengin olan azgelişmiş ülkelerde zamanla emek gelirlerinin payı artacaktır. Yukarıda kısaca ifade edildiği üzere, Türkiye ekonomisinde bu argüman Türkiye'nin şu 20 yıllık iktisadi gelişme mecrası göz önüne alındığında doğrulanmamıştır. 1980 sonrasında gündeme gelen yeniden yapılanma sürecinde uygulamaya konan dışa açık büyüme modeli, faktörlerin ulusal gelirden aldıkları farklılaştırmış, bol olan emek faktörünün ulusal gelirden aldığı pay düşmüştür. 6. Sektörel düzeyde hesaplanan yoğunlaşma düzeyleri, aynı zamanda sektöre dönük yatırım kararlarını da etkilemekte, sektöre giriş şartlarında önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Tekelci ve oligopolcu bir piyasaya yatırım yapıp o piyasa içerisinde tutunmak, rekabetçi piyasa şartlarına göre daha zor olmaktadır. Aksak rekabet 116 piyasasında faaliyette bulunmak için, başlangıçta daha yüksek işletme maliyetlerine ihtiyaç duyulacağından bu durum girişleri engelleyecektir. Aşağıda Tablo 47'de rekabetçi, oligopolcü ve monopolcü sektörler verilmekte, rekabetçi sektörler piyasa girişlerinin kolay, oligopolcü piyasalar piyasa girişlerinin zor ve tekelci piyasalar girişlerin en zor olduğu sektörler olarak tanımlanmış ve sonuçlar aşağıda Tablo 50' de gösterilmiştir. Tablo 50: Sektörel Yoğunlaşma Düzeyleri ve Sektörlere Giriş Kolaylığı (Küçükten Büyüğe Doğru Sektörel Yoğunlaşma) 1980 RS 311 321 383 381 369 331 352 322 312 323 356 1980 OS CR4 10,21 12,71 14,98 16,25 17 19,89 21,19 21,33 22,1 21,64 25,44 385 382 384 342 332 390 314 372 341 351 1980 TS CR4 32,16 33,44 35,84 36,47 37,56 42,28 46,43 47,19 47,37 49,20 313 354 371 324 355 361 362 353 1994 RS CR4 55,8 54,7 54,76 63,18 71,49 79,56 72,11 100 322 321 311 381 356 312 369 341 352 383 331 1994 OS CR4 6,33 7,72 15,14 16,11 19,26 19,69 20,55 21,68 22,36 26,71 26,84 323 371 313 390 324 332 382 384 372 1994 TS CR4 30,48 31,72 32,84 32,86 36,4 41,58 43,46 46,35 46,39 385 362 361 351 342 314 354 355 353 CR4 56,84 56,86 57,5 58,33 63,17 63,36 64,12 73,34 98,86 RS: Rekabetçi sektörler OS: Oligopolcü Sektörler TS: Tekelci Sektörler Kaynak: DİE verilerinden hareketle tarafımızdan düzenlenmiştir. 1980’de sektörel düzeyde girişlerin en kolay olduğu sektörlerin başında gıda maddeleri sanayi (311), dokuma sanayi (321), elektrikli makine sanayi (383), metal eşya sanayi (381), diğer taş ve toprağa dayalı sanayi (369) vs. sanayiler gelirken, 1994 yılında giyim eşyası sanayi ilk sıraya yerleşmiş (322), onu dokuma sanayi (321) izlemiştir. Her iki dönemde de dokuma sanayiinin kolay girilen piyasa özellikleri devam etmiştir. 1994 yılında, 1980 yılına göre elektrikli makine sanayiinde yoğunlaşma düzeyi göreli olarak yükselmesine karşın rekabetçi özelliğini korumuştur. Piyasaya girişlerin zor olduğu başlıca sektörler ise; Tabloda "oligopolcü" olarak gösterilen sektörleri oluşturmaktadır. Bunlar, 1994 yılı itibariyle; deri ve kürk işleme sanayi (323), demir, çelik ana sanayi (372), içki sanayi (313), diğer imalat sanayi (390), ayakkabı sanayi (324), ağaç mobilya ve döşeme sanayi (332), makine sanayi (382), ulaşım araçları (384), diğer metal ana sanayi (372) gelmektedir. 117 Piyasaya girişlerin çok zor olduğu Tekelci sektörler ise 1994 yılı itibariyle şunlardır: mesleki ve ilim aletleri (385), cam ve cam ürünleri (362), çanak, çömlek vb sanayi (361), ana kimya sanayi (351), basım ve yayın (342), tütün sanayi (314), petrol ve kömür ürünleri (354), plastik ürünleri (355), petrol arıtma (353) sanayi olarak sıralanmıştır. V.2.Uzmanlaşma Düzeyi Türkiye imalat sanayiinde piyasa yönelimleri/eğilimleri incelendikten sonra, bu alt bölümde, imalat sanayiinde uzmanlaşma düzeyi ve bu uzmanlaşmanın zaman içerisindeki gelişimi incelenecektir. Bunun için her sektörün ithalat ve ihracatının toplam ithalat ve ihracat içinde tuttuğu paylar (xi/X ve mi/M) arasındaki korelasyonlar hesaplanmıştır. r= [Cov (xi /X , mİ/M)] / [Var (xi/X) . Var (mi/M)] olarak ifade edilen korelasyon katsayısı, –1 ile +1 aralığında değerler almaktadır. Korelasyon katsayısının +1 olması durumunda sektörlerin ihracat ve ithalat yapıları aynıdır ve bu nedenle hiç uzmanlaşmanın olmadığı sonucu çıkarılmalıdır. Korelasyon –1 olduğunda ise, ihracatçı sektörlerin hiç ithalat yapmadığı, ithalatçı sektörlerin ise hiç ihracat yapmadığı şeklinde yorumlanabilir. Burada endüstriler arası ticaret söz konusudur. Korelasyon katsayısının sıfır olması durumunda ise, sektörlerin ihracat ve ithalat yapıları arasında hiçbir ilişkinin olmadığı anlamına gelecektir (Boratav &Türkcan, 1993:56). Tablo 51' de Türkiye ekonomisinde düzeyindeki 1990-1999 dönemine ilişkin uzmanlaşma gelişme gösterilmiştir. Tablo 51:xi/X ve mi/M Arasındaki Korelasyon 1990 -0,2176 1991 0,0746 1992 0,0603 1993 0,0710 1994 0,1679 1995 0,1617 1996 0,1595 1997 0,1607 1998 0,1525 1999 0,1627 Kaynak: DPT, verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Tablo 51 incelendiğinde, korelasyon katsayılarının sıfır etrafında, düşük değerler aldığı görülmektedir. Başka bir söyleyişle, ihracat ve ithalat yapan sektörler bir birinden 118 farklıdır. Ancak bunların ihracat ve ithalat payları arasında uzmanlaşmadan bahsedilebilecek kadar bir negatif ilişki yoktur. Bu durum sektörlerin ara malı ve mamül madde üretici olmasına göre dış ticaretin şekillenmesinden kaynaklanmaktadır. V.3.İhracatta Yoğunluk Katsayısı Yoğunluk katsayısı , ihracatın çeşitliliğini ölçmeye yarayan bir kavramdır. Herhangi bir ekonomide, ülke döviz girdilerinin büyük bir bölümü birkaç temel ürüne dayanıyorsa, dış piyasalarda meydana gelecek bir istikrarsızlık dış şoklar yoluyla, ilgili ülkenin döviz gelirlerinde önemli dalgalanmalara sebep olacaktır. Bu süreç zamanla birçok makro büyüklükleri etkileyecek ve ekonominin iç istikrarı da bozulacaktır. Ya da bir ülkenin ihraç gelirleri birçok üründen meydana geliyorsa, ilgili ülke, uluslararası mal fiyatlarında meydana gelecek dalgalanmalardan fazla etkilenmeyecektir. Yoğunlaşma katsayısı Hirschman tarafından geliştirilip, Bond ve Milne tarafından kullanıldığı üzere (1987) ; n δ = 100 * ∑(X İ / X )2 i =1 olarak formüle edilmektedir. İhracata yoğunlaşma artıkça δ katsayı yükselmekte, tersi durumda düşmektedir. Tek bir maldan uzmanlaşıp onu ihraç eden ülkenin yoğunlaşma katsayısı tanım gereği 100’e eşit olmaktadır. Tüm malların eşit üretildiği koşullarda ise yoğunlaşma katsayısı n mal için; δ=100 (1 / n )½ olacaktır. Tablo 52'de, 1990-1999 dönemi için, imalat sanayiinde yoğunlaşma katsayılarının yıllar itibariyle gelişimi gösterilmiştir. Yoğunlaşma düzeyinde zamanla azalma olmakla birlikte (ürün çeşitlenmesindeki nispi gelişmeye karşın), Türkiye ihraç ürünleri az sayıda ürüne dayalı bir ihracat kompizosyonu sergilemektedir. Bu durum, daha önceki bölümde incelenen imalat sanayiine ilişkin ihracat oranı göstergesinde de açıkça görülmektedir: 1990 yılı itibariyle emek yoğun sanayilerin ( dokuma sanayii, giyim eşyası) ve hammadde sanayilerin ( gıda maddeleri sanayii, diğer gıda) toplam ihracat içerisindeki payı 1990 yılında % 63,3 iken, 1999 yılında %59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifade ile , dokuma, gıda ve giyim sanayiinin toplam ihracat içerisindeki payı 0.50’lerin üzerinde olup ,Türkiye 119 ekonomisinin dünya ekonomisi içerisinde az sayıda üründe uzmanlaştığını, henüz ürün çeşitliliğine ulaşamadığını, yarı- sanayileşmiş bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Tablo 52:Yoğunlaşma Düzeyleri Yıllar Yoğunlaşma 1990 38,7462 1991 37,6455 1992 37,7798 1993 38,3244 1994 36,8438 1995 36,8003 1996 35,7393 1997 35,7749 1998 35,7234 1999 34,3169 Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. V.4.Üretimin Yapısı Bu alt bölümde, imalat sanayiindeki yapısal değişmenin yönü, daha önce yaptığımız analize ek olarak, ara, yatırım ve tüketim malları sektörlerine ilişkin katma değer parametresi bağlamında analiz edilecektir. İmalat sanayiinde yapısal değişme, sanayi üretim içinde zamanla ara ve yatırım malları payının artması şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, üretimde kullanılan girdilerle ve makine araçlarının yurt içi üretim payındaki gelişmeler yapısal değişmenin bir ölçüsü olarak kabul edilmektedir. 1963-80 döneminde sanayide en hızlı gelişen sektörler; dayanıklı tüketim malları ve ara malları olmuştur. Ara mallar ve yatırım malları üreten alt sektörlerin gelişme hızı, sanayileşme sürecinin modernleşme ve derinleşme yönündeki gelişmesini yansıtmaktadır. 1963-80 arasında, yatırım malları üreten sektörlerinin toplam sanayi içerisindeki payının üretim değeri % 8,4'ten % 7,5'e ve istihdam sayısı da % 12,2' den % 9,9'a düşmüştür. Bu yetersizliğe rağmen 1970'li yıllar sonunda ara ve yatırım mallarının imalat sanayi içerisindeki payının, üretim değeri bakımından % 50'yi aşmış olması önemli bir gelişmedir (Boratav, 1990:107-109). 120 1970-1997 döneminde büyük imalat sanayi içerisinde yer alan sektörler alt sektörlere göre incelendiğinde kritik bazı bulgularla karşılaşıyoruz (Tablo 53 ). Ara malların toplam imalat sanayi içerisinde 1970 yılında % 44.9 olan payı, 1997 yılında % 48.3’e yükselmiştir. Ara mallar alt kalemlerinden kimya sektöründe gözlenen katma değer artışı ara mallarında yaşanan 3,4 puanlık artışın temel belirleyeni olmuştur. Aynı dönemde yatırım mallarının/mühendislik sanayilerin payı ise % 14'ten % 22.6’a yükselmiştir. Yatırım malları katma değerinde görülen artış başlıca iki sektörün katma değer artışından kaynaklanmıştır. Bunlar, taşıt araçları ve elektrikli makinalar sektörleridir. Burada elektrikli makine ve taşıt sanayi alt kalemlerinin temel yatırım mallarından ziyade, dayanaklı tüketim malları kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmek gerekir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, yatırım mallarındaki artışın daha sınırlı kaldığı görülecektir. Ele alınan dönemde, elektriksiz makine imalatının 1970 yılında %4 olan katma değer payı, 1997 yılına gelindiğinde yarım puan artarak % 4,5 olarak gerçekleşmiştir. Ele aldığımız dönem tüketim malları açısından değerlendirildiğinde, yaratılan katma değer açısından önemli bir düşüşün yaşandığı görülmektedir. Tüketim mallarının 1970 yılında toplam yaratılan katma değer içerisindeki payı % 40.7 iken, zamanla düşüş eğilimine girmiş ve 1997 yılında % 29.1 olarak gerçekleşmiştir. Bu düşüşteki en temel faktör gıda, içki ve tütün imalatında yaratılan katma değer düzeyinde yaşanan dramatik düşüş olmuştur. Örneğin bu sektörün 1970 yılında imalat sanayiine katma değer katkısı % 26.1 iken, 1997 yılına gelindiğinde % 12.0 olarak gerçekleşmiştir. Üretimin yapısı, 1970-80 ve 1980-1997 dönemlerine ayrılarak, iki alt dönem altında da incelenebilir: 1970-80 döneminde, 1970’li yılların sonlarına doğru ithal ikameci gelişme stratejisi tıkanırken, 1980 yılı dışa dönük büyüme stratejisinin uygulamaya konduğu yılı temsil etmektedir. 1980-1997 dönemi kendi içinde farklı iktisat politika yönelimlerini barındırmakla birlikte genel özelliği, dışa yönelik gelişme stratejisinin uygulandığı dönemi kapsamasıdır. 1970 yılında, tüketim mallarının toplam katma değer içerisindeki payı % 40.7 iken, 1980 yılına gelindiğinde % 33.6’a düşmüştür. 1980-1994 döneminde tüketim mallarının toplam katma değer içerisindeki nispi payının çok az düştüğü görülmektedir. Ara malları sanayiinde ise 1970-1980 ve 1980-1997 periyotları arasında önemli bir değişikliğin olmadığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, 1970 yılı itibariyle 121 sanayi ara mallarının toplam imalat sanayi katma değer içerisindeki payı % 44,9 iken, 1980 yılında% 48,6’a çıkmış, sonraki 1980-1997 döneminde ise değişmeyerek % 48.3 olarak gerçekleşmiştir. İki dönem boyunca göreli olarak daha fazla artış yatırım/mühendislik sanayilerinde gerçekleşmiştir. 1970-1980 döneminde mühendislik sanayilerin toplam imalat katma değer içerisindeki payı 3.4 puan artarken, 1980-1997 döneminde 4.8 puan artmıştır. Başka bir ifadeyle imalat sanayiinde katma değer düzeyi/yapısal değişim ağırlıklı olarak 1970-1980 döneminde gerçekleşmiş, 1980-1997 döneminde yapısal değişimin artış hızı düşmüştür. Tablo 53 bütün olarak incelendiğinde, yapısal değişmenin yatırım malları lehine ve tüketim malları aleyhine geliştiği, ara malları sanayi katma değer üretiminde kayda değer bir gelişmenin yaşanmadığı gibi sonuç çıkarılabilir. Bu sonuç, Türel'e (2000:7677) göre yanıltıcıdır. Zira Türkiye’de sınai ara mallar sektöründe son 25 yılda önemli sayılacak dönüşümler yaşanmıştır: 1. Bazı ara malları sanayileri kişi başına daha fazla katma değer yaratan ürün ve/veya üretim süreçlerine yönelmişlerdir. Örnek olarak, kimya ve orman sanayileri verilebilir. 2. Bazı ara malı sanayileri kitlesel üretim yerine, görece uzmanlaşmış faaliyet alanlarında üretim yapmaya yönelmişlerdir. Bu sanayilerdeki egemen firma modeli uzmanlaşmış üretici (specialised supplier) modelidir. Kağıt sanayiindeki gelişme buna örnek olarak gösterilebilir. 3. Bir grup ara malı sanayiinde ise yığınsal üretimin ölçek ekonomilerinden yaralanma çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Çimento, cam ve bir ölçüde demir-çelik üreticileri böyle bir eğilim göstermektedir. 122 Tablo 53:Büyük İmalat Sanayi Katma Değerinin Sektörel Dağılımı Sektörler (ISIC Kodları) Tüketim Malları Sanayileri Gıda, içki & Tütün (31) Dokuma & Giyim (32) Sınai Ara Mallar Orman ürünleri (33) Kağıt & Basım (34) Kimya (351&352) Petrol Ürünleri (353&354) Lastik&Plastik (355&356) Metal Dışı Ürünler (36) Metaller (37) Mühendislik Sanayileri Madeni Eşya (381) Elektriksiz Makinalar (382) Elektrikli Mak.& Elektronik (383) Taşıt Araçları (384) Diğer (385&39) a:sadece ISIC 355. 1970 40.7 26.1 14.6 44.9 1.1 4,5 6,6 15,2 1,7a 5,2 10,6 14,4 4,3 4,0 1,4 3,1 1,6b 1975 38.4 26.0 12,4 43,3 1,3 3,3 8,9 14,5 2,3 4,7 8,2 18,3 3,0 4,5 3,9 6,4 0,4 1980 33.6 18,3 15,3 48,6 1,2 2,8 10,2 14,5 3,2 6,8 9,9 17,8 3,6 4,7 4,3 5,0 0,3 1987 33.1 17,0 16,1 47,4 1,3 3,2 11,3 11,2 2,6 8,4 9,4 19,4 3,6 4,4 6,0 5,0 0,4 1994 32.1 14,8 17,3 48,5 0,9 3,9 10,9 12,5 3,4 7,6 9,3 19,4 2,9 4,8 5,0 6,1 0,6 1997 29.1 12,0 17,1 48,3 1,2 3,0 10,1 14,9 3,6 6,8 8,8 22,6 3,9 4,5 5,3 7,9 1,0 b:sadece ISIC 356. Kaynak: Türel (2000). İmalat sanayi üretimi gelişmiş ülkelerde ara ve yatırım malları lehine iken, gelişmekte olan ülkelerde tüketim malları lehinedir. Türkiye'de dışa bağımlılığı azaltan bir sanayi yapının oluşturulabilmesi için imalat sanayi içinde ara ve yatırım malları üretim paylarının artırılması gerekmektedir. İlk 3 plan döneminde sınai yapıda dışa bağımlılığı azaltacak nitelikte ara ve yatırım malları lehine öngörülen ölçüde yapısal bir değişim sağlanamadığı gibi, sanayi işletmelerinin genellikle optimum ölçeklere göre küçük, ithal girdilere aşırı bağımlı iç piyasaya dönük ve göreli olarak düşük verimlilikteki yapısı da süregelmiştir (Soyak, 1999:179). 123 VI.TÜRKİYE'NİN MAKRO REKABET GÜCÜ Bu bölümde, Türkiye’nin makro rekabet gücündeki gelişmeler, diğer ülkelerin rekabet gücündeki gelişmelerde göz önüne alınarak, IMD'nin (International Management Development) “The World Competitiveness Yearbook-Dünya Rekabet Gücü Raporu” adlı çalışmalarından hareketle yapılmaktadır. "IMD International" , ülkelerin rekabet gücünü sekiz faktör ile ölçmektedir. Bu faktörler şunlardan oluşmaktadır: 1. Ekonomik Güç: Bu faktör, ilgili ulusal ekonominin genel bir değerlendirmesini yapmak için kullanılmakta ve kantitatif olarak ölçülmektedir. Bu gücü tespit için 50’ye yakın değişken kullanılmaktadır. Bu değişkenlerin bazıları şunlardır: Gayri safi milli hasıla ve yıllık artışı, yatırımlar ve yıllık artışları, tasarruflar, sermaye oluşum düzeyi, sınai üretim, tarımsal üretim, enflasyon, kalkınma hızı, ekonomik risk, ülke parasının dış değeri, gibi parametreler yer almaktadır. 2. Küreselleşme: Bu faktör, bir ülkenin uluslararası ticarette ve yatırımlarda ne ölçüde faal olduğunu belirleyen bir faktör niteliğindedir ve 60 civarında değişkenden oluşmaktadır. Bu faktör oluşturulurken ele alınan bazı değişkenler şunlardır: İhracat ve artış düzeyi, ithalat ve artış düzeyi, ihracatın ülkelere göre dağılım yoğunluğu, ithalatın ülkelere göre dağılım yoğunluğu, dış ticaret kuralları ve koşulları, yabancı ülke firmaları ile gerçekleştirilen işbirliği gibi. 3. Devlet: Bu faktör ile, hükümet ve devlet kuruluşlarının ülke firmalarının rekabet gücünü iç ve dış pazarlarda ne derece artırdığını ölçmekte ve 55 civarında değişkenden oluşmaktadır. Bu faktörü oluşturan bazı değişkenler şunlardır: Dış borçlar, devlet iç borç stoku, yabancı döviz rezervleri, M.B. rezervleri, altın rezervleri, vergi türleri ve yüzdeleri, para politikası, askeri harcamalar, kamu sektöründe istihdam edilen memur ve işçi sayısı, sübvansiyonlar, fiyat kontrolleri, bütçe açığı, siyasi risk, adalet mekanizması vs. Tüm bu göstergelerin bileşkesinden hareketle “devlet” faktörü tanımlanmakta, buradan hareketle devlet yapılanmasının ne derecede firmaların rekabet ortamı içinde çalışmasını gerçekleştirmeye yönelik olduğu analiz edilmektedir. 124 4. Finans: Bu faktör, bir ülkedeki sermaye, sermaye piyasasının oluşumunu ve işleyişini ve finans kuruluşlarının hizmet kalitesini ölçmektir. Bu faktörün oluşturulması için göz önüne alınan değişken sayısı 35 civarındadır. Bunların bazıları şunlardır: Sermayenin maliyeti, sermayenin getirisi, sermaye piyasalarının gelişmişlik düzeyi, sermaye piyasalarında işlem hacmi, borsa faaliyet düzeyi, banka sayısı, faktoring, banka büyüklükleri, vs. 5. Altyapı: Bu faktör, ile uluslararası rekabetin gerektirdiği ticari ve sanayi ihtiyaçlarının karşılanması açısından altyapı sisteminin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Bu faktörün oluşturulmasında yaklaşık 45 gösterge kullanılmakta olup bazıları şunlardır: Doğal kaynakların üretimi, enerjide kendi kendine yeterlilik, tarıma uygun arazi, ormanlar, kara-deniz-hava yolları ağı, telli ve telsiz haberleşme ağı, fert başına telefon sayısı, kişi başına bilgisayar sayısı, gücü ve kullanım düzeyi, kentleşme oranı vs. 6. Firma Yönetimi: Bu faktör, firmaların ne ölçüde karlı, etkin ve yeniliklere ne kadar açık olduğunun ve “dış şokları” mass etme kabiliyetlerini ölçmeye çalışmaktadır. Bu faktörün belirlenmesinde 40 civarında değişken kullanılmaktadır. Bu değişkenlerin bazıları şunlardır: Verimlilik, ücretler, imalat sanayiinde işçi maliyetleri, risk ve inisiyatif alma, Fortune 500’e giren firma sayısı, firmalarda enformasyon teknolojisi kullanım düzeyi, üst kademe yöneticilerin uluslararası iş tecrübesi, fiyat-kalite oranı, toplam kalite oranı, vs. 7. Bilim ve Teknoloji: Bu faktör ile ülkedeki bilimsel ve teknolojik kapasitenin rekabet gücü ortamının oluşturulmasındaki rolü ölçülmeye çalışılmaktadır. Bu faktörü oluşturan bazı göstergeler şunlardır: Kamu ve özel ar-ge harcamaları, ar-ge personel sayısı, kazanılan patent sayısı, mühendislik bilimlerine karşı gençlerin ilgisi, bilim ve teknolojinin eğitimdeki konumu, ülke içindeki teknoloji kaynağının büyüklüğü vs. 8. İnsan Sermayesi: Bu faktör ile bir ülkenin insan gücü varlığı ve nitelikleri ölçülmektedir. Bunun için şu göstergelerden yararlanılmaktadır: Nüfus, nüfus artışı, çalışma gücü, doğuşta hayatta kalma ümidi, kadın işgücünün toplam işgücüne oranı, işsizlik oranı, genç işgücünün toplam işgücüne oranı, beyin göçü kaçışı, eğitimde insan başına yatırım, bilgisayar kullanma beceri düzeyi, genel ekonomik bilgi düzeyi, hayat kalitesi, sağlık yatırımları, okur yazar oranı, zorunlu öğretim süresi, işe alışta eşitlik, çalışan insan sayısı ve yüzdesi vs. 125 Tablo 54' de IMD’nın yaptığı dünya rekabet sıralamasının gelişimi gösterilmiştir. Tablo incelendiğinde, Türkiye ele alınan tüm yıllarda orta-alt grupta yer almıştır. 1998 yılında nispi bir gelişme gösteren ülkemizin rekabet gücü, 2000 Nisan itibariyle tekrar düşerek 42. sıraya inmiştir. Diğer yandan ele alınan tüm yıllarda Amerika ve Singapur’un rekabet gücü ilk iki sırayı korurken, İrlanda, İsveç, Avustralya ve İzlanda’nın rekabet gücündeki artış dikkat çekmektedir. Japonya’nın rekabet gücündeki düşüş diğer önemli bir bulgu olarak karşımıza çıkmaktadır. 1996 yılında 4. Sırada bulunan ülke rekabet gücü, 1997 yılında 9. Sıraya, 1998 yılında 18. Sıraya düşerken, 1999 yılında 2 basamak yükselmesine rağmen, 2000 yılında tekrar düşerek 17. Sıraya gerilemiştir. Tablo 54:Dünya Rekabet Gücü Sıralaması Ülke Amerika Singapur Hong Kong Finlandiya Norveç Hollanda İsviçre Danimarka Japonya Kanada İngiltere Lüksemburg Yeni Zelanda Almanya İrlanda İsveç Malezya Avustralya Fransa Avusturya İzlanda Belçika Tayvan Şili İspanya İsrail Çin Arjantin Tayland Kore Filipinler Portekiz Brezilya İtalya Çek Cum. Macaristan Yunanistan Türkiye Endonezya 1996 1 2 3 15 6 7 9 5 4 12 19 8 11 10 22 14 23 21 20 16 25 17 18 13 29 24 26 32 30 27 31 36 37 34 34 39 40 35 41 1997 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 1998 1 2 3 5 6 4 7 8 18 10 12 9 13 14 11 17 20 15 21 22 19 23 16 26 27 25 24 31 39 35 32 29 37 30 38 28 36 33 40 1999 1 2 7 3 5 6 6 8 16 10 15 4 20 9 11 14 27 12 21 19 17 22 18 25 23 24 29 33 34 38 32 28 35 30 41 26 31 37 46 126 2000 1 2 14 3 6 7 7 12 17 11 15 6 21 8 7 9 25 13 19 18 11 20 22 26 24 23 31 41 33 28 39 29 34 30 37 27 32 42 45 Meksika 42 40 Hindistan 38 41 Kolombiya 33 42 Polonya 43 43 G.Afrika 44 44 Vanezuella 45 45 Rusya 46 46 (*):2000 değeri Nisan ayı itibariyledir. Kaynak: World Competıtıveness Yearbook 34 41 44 45 42 43 46 36 39 43 44 42 45 47 36 43 44 40 38 46 47 Bu bölümde yukarıda açıklanan sekiz faktör göz önüne alınrak, makro rekabet gücündeki gelişmeler her bir faktör bağlamında detaylı olarak incelenecektir. VI.1.Ekonomik Güç Türkiye’nin son altı yıldaki ekonomik gücünü gösteren sıralama Tablo 55' de gösterilmiştir. Tablo 55: Türkiye Ekonomisinin Gücünün Gelişimi Yıllar Yurt İçi Ekonominin Gücü 1993 36 1994 28 1995 34 1996 36 1997 35 1998 38 Kaynak: The World Competitiveness Yearbook Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 1994, 1995, 1997 ve 1998 yıllarında Yurt İçi ekonominin gücü genel rekabet gücünü pozitif yönde etkileyip arttırken, 1993 ve 1996 yıllarında yurt içi ekonominin gücü genel rekabet gücünü azaltıcı yönde olmuştur. Tablonun okunmasında çıkan diğer ilginç bir bulgu da, yurt içi ekonominin gücü ile genel rekabet gücünün bir birine yakın gelişmesi, parallelik göstermesidir. 127 Tablo 56' da ise bileşik göstergelere göre Türkiye ekonomisinin gücü gösterilmektedir. Tablo 56: Bileşik Göstergelerle Türkiye Ekonomisinin Gücü Bileşik Gösterge 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Katma değer Yatırımlar Nihai Tüketim Sektörel Performans Hayat Pahalılığı Tasarruf Ekonomik Tahminler Genel Rekabet Gücü 35 42 37 31 7 31 23 32 31 23 41 27 45 17 3 37 29 45 21 26 19 5 19 27 34 15 31 43 35 37 35 28 20 30 22 29 45 14 38 40 43 22 39 Herhangi bir ülkenin ekonomik gücü faktörünü belirleyen göstergeler; Katma Değer, Yatırımlar, Nihai Tüketim, Sektörel Performans, Hayat Pahalılığı, Tasarruf ve ekonomik tahminler’den oluşmaktadır. Tablo incelenmesinde ortaya çıkan bazı temel sonuçlar şunlardır: Türkiye ekonomisinin katma değer açısından son iki yılda olumlu performans gösterdiği, yatırımlar ve nihai tüketim bazında önemli gelişmelerin yaşandığı, Sektörel performans olarak özellikle 1995, 1996 ve 1997 yıllarında önemli gelişmelerin yaşandığı izlenmektedir. Hayat pahalılığı açısından ise, 1993 ve 1995 yıllarında bu göstergenin genel rekabet gücüne önemli ölçüde katkı yaptığı, 1998 yılında olumsuz etkilediği izlenmektedir. Ekonomik tahminler açısından ise özellikle son iki yılda üst düzeylere sıçradığı görülmektedir. VI.2.Küreselleşme Tablo 54' den izleneceği üzere, son yıllarda küreselleşme düzeyinin Türkiye’nin genel rekabet gücüne önemli ölçüde katkı yaptığı görülmektedir. Türkiye’nin 1993 yılında küreselleşme düzeyi 22. Sırada iken, 1997 yılında 36. Sıraya düşmüş, genel rekabet gücü de 34. Sıradan 38. sıraya inmiştir. Tablo 57: Türkiye Ekonomisinde Küreselleşme Düzeyi Yıllar 1993 1994 Küreselleşme Düzeyi 22 29 128 Genel Rekabet Gücü 34 31 1995 1996 1997 1998 27 27 36 31 35 35 38 39 Tüm yıllarda küreselleşme düzeyi sıralaması genel rekabet gücünün altında kalmış, rekabet gücünü arttırıcı yönde katkıda bulunmuştur. Küreselleşme düzeyinin genel rekabet gücünü en üst yüksek düzeyde etkilediği yıl 1993 yılı olmuştur. Aşağıda Tablo 58' de bileşik göstergelere göre Türkiye'nin küreselleşme düzeyindeki gelişmeler gösterilmiştir. Tablo 58: Bileşik Göstergelerle Türkiye’nin Küreselleşmesi(*) Bileşik Gösterge Dış Ticaret Performansı Cari Hesap Dengesi Mal ve Hizmet İhracı Mal ve Hizmet İthali Döviz Kuru Portfilo Yatırımlar Doğrudan Yabancı Yatırımlar Ulusal Korumacılık Açıklık Genel Rekabet Gücü 1993 22 1994 32 1995 24 1996 29 29 35 31 40 30 23 28 37 38 10 39 11 42 19 44 18 34 31 35 35 1997 1998 24 28 45 45 43 28 8 39 38 21 20 45 45 33 5 14 40 39 (*): IMD’nin hesaplamalarında göstergeler açısından bir sürekliliğin bulunmaması nedeniyle bazı yıllar boş bırakılmıştır. Küreselleşme faktörünü oluşturan başlıca göstergeler; cari hesap dengesi, mal ve hizmet ihracı, mal ve hizmet ithali, döviz kuru, portfilo yatırımlar, doğrudan yabancı yatırımlar, ulusal korumacılık ve açıklıktır. Türkiye’nin küreselleşme düzeyine bileşik göstergelerle bakıldığında ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz: Türkiye’nin dış ticaret performansının, genel rekabet gücüne göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. 1994 yılı istisna kabul edilirse, diğer yıllarda dış ticaretteki gelişmeler genel rekabet gücünü artırıcı bir işlev görmüştür. Cari işlemler dengesi açısından da genel rekabet gücü üzerinde bir performans elde edilmiştir. Türkiye’nin mal ve hizmet ihracı açısından, Tablodaki tüm yıllarda, genel rekabet gücüne göre daha iyi bir performans sergilediği görülmektedir. İthalatta aynı yargıya varmak güç gözükmektedir: 1995 yılı istisna kabul edilirse, ithalat performansının sürekli genel rekabet gücünün gerisinde kaldığı görülmektedir. Başka bir 129 söyleyişle, 1995 yılı dışındaki tüm yıllarda ithalatın genel rekabet gücüne etkisi olumsuz olmuştur. Pörtföy yatırımlarıyla ilgili olarak elimizde geçmiş yıllara ait veri bulunmamakla birlikte, 1997 ve 1998 yıllarındaki değerler göz önüne alındığında, bu göstergenin genel rekabet gücünün gerisinde kaldığı görülmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlar açısından bakıldığında ise 1997 ve 1998 yılları hariç, genel olarak bu bileşik gösterge itibariyle elde edilen performans sürekli genel rekabet gücünün altında kalmış ve bu nedenle, genel rekabet gücüne katkısı negatif yönde olmuştur. Bir diğer bileşik gösterge ise, "ulusal korumacılık"tır. Bu bileşik gösterge açısından, Türkiye oldukça iyi bir konumda bulunmaktadır. Türkiye tüm ülkeler içerisinde 1993 yılında 10. Sırada, 1997 yılında ise 8. Sırada ve 1998 yılında 14. sırada yer almıştır. Korumacılık bileşik göstergesini oluşturan başlıca göstergeler olarak, “yabancı yatırımcılara firma kontrol imtiyazı”, “yabancılara tanınan haklar” gibi göstergeler oluşturduğundan, bu bileşik gösterge Türkiye’nin rekabet gücünü artırıcı bir işlev görmüştür. Türkiye’nin genel açıklık düzeyi göz önüne alındığında 1997 yılında tüm ülkeler açısından 39. Sırada, 1998 yılında ise 39. sırada yer aldığı, ancak bu düzeyin genel rekabet gücünün gerisinde kaldığı izlenmektedir. VI.3.Devlet Tablo 59 incelendiğinde tüm yıllarda devletin genel rekabet gücünü arttırıcı yönde bir işlev gördüğü, bu işlevin 1998 yılında azalmış olmakla birlikte, eğilimin devam ettiği görülmektedir. Tablo 59: Devletin Göreceli Durumu Yıllar 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Devletin Durumu 26 28 30 29 33 38 Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 Devlet faktörünü oluşturan bileşik göstergeler ise aşağıda Tablo 60' da gösterilmiştir. 130 Tablo 60: Bileşik Göstergelerle Devletin Durumu Bileşik Gösterge Ulusal Borç Devlet Harcamaları Devletin Verimliliği Devletin Ekonomik Faaliyetleri Adalet ve Güvenlik Genel Rekabet Gücü 1993 26 18 37 34 1994 28 18 38 31 1995 26 16 41 22 1996 28 16 39 15 1997 35 30 38 20 1998 37 17 42 34 31 35 35 32 38 35 39 Ulusal borç bileşik göstergesi, 1993-96 döneminde genel rekabet gücünü artırıcı yönde bir etki yaparken, son iki yılda bu katkı giderek azalmıştır. Katkının en yüksek olduğu yıl 1995 yılı olurken, katkının minimal düzeyde gerçekleştiği yıl 1998 yılı olmuştur. Devlet harcamalarının ele alınan tüm yıllarda, rekabet gücüne katkısı olumlu yönde gerçekleşmiştir. Bu bileşik göstergenin genel rekabet gücüne katkısı, diğer bileşik göstergelere göre oldukça yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. Devlet harcamalarının genel rekabet gücüne en yüksek düzeyde katkı yaptığı yıllar 1995 ve 1996 yılları olurken, en düşük katkı 1997 yılında gerçekleşmiştir. Devletin verimliliği bileşik göstergesi tüm yıllarda genel rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir. Ancak bu bileşik gösterge ile genel rekabet gücü göstergesi sıralamaları arasında çok yüksek düzey farklarının bulunmaması, devletin verimliliği bileşik göstergesinin genel rekabet gücünü yüksek düzeyde etkilemediğini göstermektedir. Devletin ekonomik faaliyetleri bileşik göstergesine göre, bu göstergenin genel rekabet gücüne katkısı yıllara göre değişmiştir. Örneğin 1996 yılında bu gösterge genel rekabet gücünü oldukça yüksek düzeyde etkilerken, 1998 yılında şiddetli olmamakla birlikte olumsuz etkilemiş, 1993, 1994 yıllarında nötr olmuştur. Adalet ve güvenlik bileşik göstergesinin genel rekabet gücüne etkisi olumlu olmakla birlikte, sınırlı düzeyde kalmıştır. 131 VI.4.Finans Finas sektörü de tıpkı küreselleşme faktöründe olduğu gibi genel rekabet gücünü arttırıcı bir işlev görmüştür. Finans sektörü göstergesi 1993, 1997 ve 1998 yıllarında genel rekabet gücüne oldukça yüksek düzeyde katkı da bulunurken, tüm yıllarda genel rekabet gücü sıralamasının üzerinde yer almıştır. Tablo 61: Türkiye Finans Sektörünün Göreceli durumu Yıllar Finans Genel Rekabet Gücü 1993 21 34 1994 24 31 1995 30 35 1996 28 35 1997 25 38 1998 26 39 Aşağıda Tablo 62'de ise bileşik göstergelere göre Türkiye Finans sektörünün genel rekabet gücüne olan göreceli katkısı gösterilmiştir: Tablo 62: Bileşik Göstergelerle Finans Sektörünün Göreceli Durumu Bileşik Gösterge Sermaye Maliyeti Finansman olanakları Menkul Borsalar Finansman Hizmetleri Banka Sektörünün Verimliliği Genel Rekabet Gücü 1993 16 6 44 34 1994 21 10 35 40 1995 19 22 38 41 1996 24 20 39 38 34 31 35 35 1997 27 10 29 35 38 1998 27 32 43 39 Sermaye maliyeti göstergesi (faiz oranları, ülke kredi notu, sermaye maliyeti vs gibi değişkenlerden oluşmaktadır) tüm yıllarda genel rekabet gücünü arttırıcı bir işlev görmüştür. Bu göstergeye göre Türkiye diğer tüm ülkeler içerisinde 16. ve 27. sırada yer almıştır. Başka bir ifadeyle, bu göstergenin genel rekabet gücüne katkısı oldukça yüksek düzeylerde bulunmuştur. 132 Rekabet gücünü yüksek düzeylerde etkileyen diğer bir bileşik gösterge de, finansman olanakları bileşik göstergesi olmuştur. Bu göstergeye göre 1993 yılında 6. sırada yer alan Türkiye, rekabet gücü sıralamasında üst dilimde yer almıştır. Menkul Borsalar bileşik göstergesi 1997 ve 1998 yılları istisna kabul edilirse, genel olarak Türkiye’nin genel rekabet gücünü azaltıcı yönde etkide bulunmuştur. Banka sektörünün verimliliği genel rekabet gücünü minimal düzeyde pozitif etkilerken, Finasman hizmetleri genel olarak rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir. VI.5.Bilim ve Teknoloji Tablo 63'de, Türkiye'nin Bilim ve Teknoloji sıralamasındaki gelişimi gösterilmiştir. Tablo incelendiğinde, Türkiye’de bilim ve teknoloji sektöründe hala ciddi sorunların bulunduğu, yıllar boyu bu alanda ciddi atılımların yapılamadığı, bu nedenle Türkiye’nin bu alanda alt-ülke kategorisi içerisinde yer aldığı görülmektedir. Diğer yandan özellikle 1970’li yılların ortasından itibaren merkez ülkelerde yaşanan III.Sanayi Devrimi ve üretim sisteminin Fordist kitlesel üretimden esnek üretime evrimi sonucunda ülkelerin rekabet gücünde bilim ve teknoloji merkezi bir rol üstlenmiştir. Tablo 63: Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Yıllar Bilim ve Teknoloji 1993 41 1994 38 1995 43 1996 41 1997 38 1998 35 Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 Bileşik göstergelerle bilim ve teknolojinin rekabet gücüne katkısı ve gelişimi Tablo 64'de gösterilmiştir. Tablo 64: Bileşik Göstergelerle Bilim ve Teknoloji Bileşik Gösterge Ar-Ge Kaynakları Ar-Ge Personeli 1993 38 1994 38 1995 37 133 1996 38 1997 46 32 1998 46 19 Bilimsel Altyapı Fikri Haklar Patentler Teknoloji Yönetimi Bilimsel Araştırmalar Genel Rekabet Gücü 40 36 42 34 40 32 35 31 38 38 38 35 35 35 41 35 25 41 31 43 35 29 38 39 Ar-Ge kaynakları açısından bakıldığında, tüm yıllarda bu göstergenin genel rekabet gücüne katkısı olumsuz yönde olmuştur. Bu olumsuz etkinin özellikle son iki yılda daha da arttığı izlenmektedir. Ar-Ge personeli açısından, 1998 yılında önemli bir gelişme görülmekle birlikte, bu kopuşun kısa bir zaman aralığında gerçekleşmiş olmasına ihtiyatla yaklaşılmalıdır Bilimsel alt-yapının genel olarak ülke rekabet gücüne katkısı olumlu olmuştur. Bu göstergeye göre Türkiye tüm ülkeler arasında 1997 yılında 25 ve 1998 yılında 31. sırada yer almıştır. Fikri hakların rekabet gücüne etkisi olumsuz olurken, Türkiye bu alanda ele alınan 47 ülke arasında 41. ve 43. sırada yer almıştır. Patentler bileşik göstergesi incelendiğinde, bu göstergenin genel rekabet gücüne etkisi, serinin hesaplandığı tüm yıllarda negatif olmuştur. Diğer taraftan bu bileşik göstergeye göre, Türkiye’nin rekabet gücü 40. ve 35. Sırada olup, alt-grupta yer almıştır. Teknoloji yönetimindeki gelişme, 1993-97 döneminde genel rekabet gücündeki gelişmeye oldukça paralellik göstermiştir. 1998 yılında Türkiye’nin yeri 35. sıradan 29. sıraya yükselmiş, önemli bir gelişme göstermiştir. Ancak elimizde daha fazla bir veri olmadığından bu gelişmenin geçici bir durum mu, ya da önemli bir gelişmenin başlangıcını mı temsil ettiği hususunda karar vermek için ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. VI.6.Altyapı Türkiye’nin altyapısının göreceli durumu incelendiğinde, altyapının 1994, 1995 ve 1996 yıllarında genel rekabet gücünü arttırıcı yönde bir işlev gördüğü anlaşılmaktadır. 134 Altyapının göreceli durumu genel rekabet gücünün üzerinde gerçekleşmiştir. Altyapının ülke sıralamasındaki yeri, 1994 yılında 5 puan, 1995 yılında 2 puan ve 1996 yılında 7 puan genel rekabet gücü sıralamasının üzerinde gerçekleşmiştir. Ancak son iki yılda altyapının genel rekabet gücüne katkısı nötr olmuştur. Tablo 65: Türkiye Altyapısının Göreceli Durumu Yıllar Altyapı 1993 36 1994 26 1995 33 1996 28 1997 38 1998 39 Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 Aşağıda Tablo 66' da bileşik göstergeler açısından altyapının genel rekabet gücüne etkisi gösterilmektedir. Tablo 66: Bileşik Göstergelerle Türkiye Altyapısının Göreceli Durumu Bileşik Gösterge Enerjide kendi kendine yeterlilik Business Altyapısı Ulaştırma Altyapısı Çevre Teknolojik Altyapı Temel Altyapı Genel rekabet gücü 1993 41 32 38 35 1994 40 22 29 32 1995 39 28 30 36 1996 38 21 28 25 34 31 35 35 1997 42 1998 39 26 37 33 38 25 38 38 39 Tablo incelendiğinde, Türkiye’nin enerjide kendi kendine yeterlilik bileşik göstergesine göre oldukça sorunlu bir sırada yer aldığı görülmektedir. Bu göstergeyi oluşturan; “toplam enerji üretiminin toplam enerji tüketimine oranı”, “enerji ithalatının ihracata oranı” göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda en temel sorunlarından birinin enerji olacağını düşündürmektedir. "Business" altyapısının Türkiye ekonomisine rekabet gücü kazandırdığı görülmektedir. Bu göstergeyi oluşturan “haberleşme altyapısı”, “kişi başına düşen telefon ve faks sayısı” gibi değerler göz önüne alınarak oluşturulan business altyapısı açısından Türkiye’nin iyi bir konuma sahip olduğu gözlemlenmektedir. 135 Ulaştırma altyapısı açısından da Türkiye tüm ülkeler arasında 28. ile 38. sırada yer aldığı görülmektedir. Bu göstergeyi oluşturan “altyapı yatırımlarının yeterliliği”, “demiryolu altyapısının yeterliliği”, “liman altyapısının yeterliliği” “karayollarının yeterliliği” gibi göstergelere göre Türkiye ekonomisinde son yıllarda göreli bir iyileşmenin yaşandığı görülmektedir. Ancak burada önemli bir çarpıklığa da işaret etmek gerekmektedir. “Karayolları yeterliliğine”göre 15. sırada yer alan Türkiye, “demiryollarının yeterliliği”söz konusu olduğunda, 31. sıraya gerilediği görülmektedir. Bu sorun, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda daha da şiddetli yaşayacağı, çözmesi gereken sorunların başında gelmektedir. Çevre göstergesi incelendiğinde, bu göstergenin son üç yılda genel rekabet gücüne olumlu katkı yapmaya başladığı, 1993 yılında 35. sırada yer alan Türkiye’nin zamanla bu alanda gelişme kaydederek 25. sıraya yükseldiği izlenmektedir. Başka bir ifadeyle, bu bileşik gösterge zamanla Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmaya başlamıştır. Bu göstergeyi oluşturan değerlerin bazıları şunlardır: “kaynakların geri döndürülmesi”, “yerel artık ve çöpler”, “sanayi artıklar” gibi. Teknolojik altyapı bileşik göstergesine göre, Türkiye'nin ülke grupları arasında son grupta yer aldığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, Türkiye bu alanda henüz rekabet gücüne katkı yapacak bir gelişme ivmesini yakalayamamıştır. Benzer bir eğilim “temel altyapıda”da görülmektedir. VI.7.İnsan Sermayesi Bu göstergenin genel rekabet gücüne etkisi, tüm yıllarda olumsuz olmuştur. Bu göstergeye göre 1993 yılında 42.sırada yer alan Türkiye, 1997 yılına gelindiğinde 39. sıraya yükselmiş, ancak gene de genel rekabet gücü sıralamasının gerisinde kalmıştır. 136 Tablo 67: Türkiye’de İnsan Sermayesi Yıllar İnsan Sermayesi 1993 42 1994 41 1995 40 1996 42 1997 39 1998 39 Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 Bileşik göstergelere göre Türkiye’nin durumu incelendiğinde daha net bulgularla karşılaşıyoruz.Aşağıda Tablo 68' de bu bağlamdaki gelişmeler gösterilmiştir. Tablo 68: Bileşik Göstergelerle Türkiye İnsan Sermayesinin Rekabet Gücüne Katkısı Bileşik gösterge Nüfusun Özellikleri İş Gücünün Özellikleri İstihdam İşsizlik Eğitim Yapısı Hayat Kalitesi Gelenekler ve değerler Genel Rekabet Gücü 1993 43 33 38 41 43 37 1994 44 30 38 39 43 37 1995 45 26 41 41 43 39 1996 44 38 40 42 44 39 1997 44 40 16 38 42 41 34 31 35 35 38 1998 42 25 36 43 39 4 39 Nüfusun özellikleri açısından, Türkiye tüm ülkeler arasında, en kötü konumda bulunan ülkeler arasında yer almıştır. Bunun nedeni bu bileşik göstergeyi oluşturan, “15 altı ve 65 üstü yaş grubundakilerin nüfusun toplam nüfusa oranı”, “yaşam süresi beklentisi” gibi göstergeler açısından Türkiye’nin oldukça kötü bir konumda bulunmasıdır. Başka bir ifadeyle, 15 ve 65 yaş özellikleri göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisinde geniş bir tüketici kitlesi dikkat çekmektedir. İşgücünün özellikleri bileşik göstergesine göre ise Türkiye, 1995 yılında 26. sırada yer almış ancak diğer tüm yıllarda önemli bir gelişme gösterememiştir. Son iki yılda Türkiye’nin bu bileşik göstergeye göre durumunun daha da kötüleştiği izlenmektedir. Bu bileşik göstergeyi oluşturan bazı değişkenler şunlardır: “kadın işgücünün toplam işgücüne oranı”, “işgücünde artış”, “işgücünün toplam nüfusa oranı” gibi . 137 İstihdam bileşik göstergesinin son iki yılda Türkiye’nin genel rekabet gücünü artıran bir işlev gördüğü gözlemlenmektedir. Daha önceki yıllarda genel rekabet gücünü azaltıcı bir işlev gören bu bileşik gösterge, son iki yılda pozitif etkide bulunmuştur. İşsizlik bileşik göstergesi incelendiğinde, Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından biri öne çıkmaktadır. Bu gösterge, sadece 1998 yılında genel rekabet gücünü artıran bir işlev görmüştür. Diğer tüm yıllarda genel rekabet gücünü aşağı çeken bir nitelik kazanmıştır. Eğitim yapısı bileşik göstergesi de işsizlik göstergesi gibi oldukça sorunlu bir alanı oluşturmaktadır. Türkiye’nin ülkeler arasındaki sıralaması incelendiğinde, en kötü ülkeler arasında yer aldığı, bu göstergede zamanla da bir iyileşmenin gerçekleşmediği izlenmektedir. Başka bir ifadeyle, bu gösterge Türkiye ekonomisinin genel rekabet gücünü aşağı çeken göstergelerin en önemlilerinden birini oluşturmuştur. Bu göstergeyi oluşturan, “kişi başına devletçe ayrılan eğitim harcaması”, “okuma yazmaya bilmeyenlerin düzeyi”,“öğrenci-öğretmen oranı” gibi değişkenlerin aldığı değerler eğitim yapısını olumsuz etkilemiştir. Bu değişkende gözlenen olumsuzluklar Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş tasarımlarını da oldukça olumsuz etkileyecektir. Hayat kalitesi bileşik göstergesi zamanla, Türkiye’nin rekabet gücünü arttıran bir işlev görmemiş, tersi bir sürece neden olmuştur. Bu göstergeyi oluşturan, “doktor başına düşen insan”, “kamu harcamalarının GSMH’a oranı” gibi değişkenlerle ölçülmektedir. Bu değişkenler açısından Türkiye ekonomisi oldukça yetersiz bir konuma sahiptir. Tutumlar ve değerler açısından bakıldığında, insan sermayesini oluşturan tek olumlu bileşik göstergenin bu olduğu görülmektedir. 1998 yılında Türkiye tüm ülkeler arasında 4. sırada yer alarak önemli bir performans göstermiştir. VI.8.Firma Yönetimi Firma yönetimi açısından Türkiye ekonomisinin sıralaması genel rekabet gücü sıralamasına yakın gözükmektedir. 1994, 1996 ve 1997 yıllarında firma yönetiminin 138 sıralaması genel rekabet gücü sıralamasının 1-2 puan üzerinde iken, 1998 yılında 8 puan bir avantaj yakalamaktadır. Başka bir ifadeyle, 1998 yılındaki firma yönetiminde yaşanan performans gelişimi genel rekabet gücünü artırıcı bir işlev görmüştür. Tablo 69:Türkiye’de Firma Yönetimi Yıllar 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Firma Yönetimi 36 29 35 34 36 31 Genel Rekabet Gücü 34 31 35 35 38 39 Aşağıda Tablo 70' de firma yönetimine ilişkin daha ayrıntılı bilgiler sunulmaktadır. Tablo 70: Bileşik Göstergelere Göre Firma Yönetiminin Rekabete Katkısı Bileşik Gösterge Verimlilik İşçi Maliyeti Firma performansı Yönetim verimliliği Şirket Kültürü Genel Rekabet Gücü 1993 36 33 35 32 1994 36 35 28 22 1995 36 40 33 22 1996 32 44 31 24 1997 41 44 27 21 34 31 35 35 38 1998 35 38 28 19 24 39 Verimlilik bileşik göstergesi incelendiğinde, Türkiye’nin bu bileşik göstergeye göre iyi bir düzeyde bulunmadığı görülmektedir. 1993 yılında 36. sırada yer alan Türkiye, 1997 yılında 41. sıraya kadar düşmüş, ancak 1998 yılında 6 basamak birden yükselerek 35. sıraya yükselmiştir. Bu bileşik göstergeyi, “imalat sanayiinde verimlilik düzeyi”, “genel verimlilik düzeyi”, “genel verimlilik düzeyindeki değişme” gibi değişkenler oluşturmaktadır. İşçi maliyetleri açısından Türkiye’nin son yıllarda durumunun kötüleştiği izlenmektedir. Bu bileşik göstergenin genel rekabet gücüne katkısı 1995, 1996, 1997 yıllarında olumsuz olmuş, ancak 1998 yılında 1 puan farkla pozitife dönüşmüştür. 139 Firma performansı açısından Türkiye’nin sıralamasında önemli sayılabilecek gelişme yaşanmıştır. 1993 yılında bu bileşik göstergeye göre 35. sırada yer alan Türkiye 1998 yılına gelindiğinde 28. sıraya yükselmiştir. Başka bir ifadeyle, son iki yılda firma performansındaki gelişmeler genel rekabet gücünü oldukça olumlu etkilemiştir. Firma performansı ölçülürken şu değişkenlerden yararlanılmaktadır: “fiyat-kalite oranı”, “toplam kalite yönetiminin yaygınlığı”, “reklam harcamaları”, “yeni ürün geliştirme sıklığı”, “yöneticilerin sosyal sorumluluk düzeyleri” gibi. Yönetim verimliliğinde zamanla meydana gelen olumlu gelişmeler Türkiye’nin genel rekabet gücünü arttıran bir işlev görmüştür. Keza şirket kültüründeki gelişmelerde benzer bir etki yaratmıştır. 140 VII.İHRACAT DÜZEYİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER:AMPİRİK BİR ANALİZ GOLDSTEİN VE KHAN MODELİ Bu bölümde Goldstein ve Khan’ın (1982) yaklaşımından hareketle, ihracatı belirleyen faktörlerin analizi gerçekleştirilecektir. Bu yaklaşım ihracat arz ve talep fonksiyonlarından hareket etmektedir. Bu yöntem, Goldstein ve Khan’ın (1982) yaklaşımı gözönüne alınarak şu şekilde tanımlanmaktadır. lnxd=α0+α1 lnyf +α2ln (px / pf) $ (1) lnxs=β0+β1lny+β2ln(px/p) (2) px= px$(1+S) E (3) lnxd= lnx s (4) Denklemde yer alan xd ;ihraç mallarına olan yurt dışı talebi, xs; ihraç mallarının yurt içi arzını, yf ; yurt dışı reel geliri, y ;yurt içi reel geliri, pf ;yurt dışında üretilen malların fiyatını, p ,yurt içinde üretilen malların fiyatını, PX ;İhraç edilen malların yurt içi fiyatını, px$ ;ihraç edilen malların yurt dışı fiyatını, S ;ihracat sübvansiyon oranını ve E (TL/$) döviz kurunu göstermektedir. 141 Birinci denklem, Türkiye’nin ihraç mallarına olan yurt dışı talebi tanımlamaktadır. Buna göre yurt dışında mallarımıza olan talep yurt dışındaki reel gelir ile göreli fiyatlarla bağlantılıdır. Burada göreli fiyat , ihracata konu olan malların yurt dışı fiyatının, yurt dışında üretilen malların fiyatına oranı olarak tanımlanmaktadır. Talep ilişkisini daha iyi tanımlamak için tekstil örneği verilebilr. Birinci denklem, Türkiye’de üretilen tekstil ürünlerine olan dış talebi göstersin. Ve tekstil talebi, yurt dışındaki reel gelir ile tekstilin göreli fiyatına bağlıdır. Yurt dışında reel gelir, göreli fiyatların sabit düzeyde bulunması halinde artarsa, ihraç edilen tekstile talebi artıracaktır. Göreli fiyatın artması durumunda ise (ihracata konu olan tekstilin yurt dışı fiyatının, yurt dışında üretilen tekstilin yurt dışı fiyatına olan oranı artarsa) ülkenin ürettiği tekstile talep azalacaktır. Hipotez, parametre değerlerinin α1> 0 ve α2< 0 koşullarını sağlayacağı, değerlerin bu yönde beklendiğini tanımlamaktadır. İkinci denklem ihraç mallarına olan arzı tanımlamaktadır. Denkleme göre arzı belirleyen değişkenler; ülkenin üretim kapasitesinin göstergesi olarak reel gelir düzeyi ve göreli fiyatlardır. Burada göreli fiyat , ihracatın yurt içi fiyatının içeride üretilen diğer malların fiyatına oranı olarak tanımlanmaktadır. Reel gelirin ve göreli fiyatların artması (göreli fiyatların artması ihracatın karlılığını artırarak ve ihraç edilecek malların arzı artacaktır) durumunda ihracat arzının artması beklenmektedir. Bu nedenle hipotez gereği denklemde yer alan β1 ve β2’nin sıfırdan büyük olması beklenmektedir. Üçüncü denklem, ihracat mallarının yurt içi fiyatı ile yurt dışı fiyatı arasındaki ilişkiyi tanımlamaktadır. Denkleme göre, etkilenmesi mümkün olmayan(veri kabul edilebilecek) yurt dışı ihraç fiyatı için yurt içi fiyat, sübvansiyon oranı ve döviz kuru ile ilişkilidir. Dördüncü denklem ise,ihraç malları piyasasındaki dengeyi göstermektedir. Her dönemde ihraç malları piyasasında talebin arza eşit olduğu varsayılmaktadır. Modelde endojen (içsel) değişkenler; xd, xs, px ve px$ den oluşmaktadır. Eksojen değişkenler ise; yf, y, p, pf, S ve E dir. Modelin endojen değişkenlerinden xd değişkeni 142 [(x=xd=xs) kabülü altında] eksojen değişkenler cinsinden ifade edilirse, aşağıda belirtilen denkleme ulaşılacaktır. Lnx=γ +( α2β2/B)ln [ (1+S)Epf /p ]- (α1β2/B)lnyf +(α2β1/B)lny (5) Denklemde yer alan B=(α2-β2)<0 ve γ=β2α0 – β0α2 /B olarak tanımlanmıştır. Hipotez gereği α1>0, α2<0, β1>0 ve β2>0 olduğundan ihracat denklemindeki tüm katsayıların pozitif olması beklenilmektedir. Denklemden de anlaşılacağı üzere, ekonomideki reel ihracat değerini belirleyen üç faktör söz konusudur: Bunlar; 1. İhracat faaliyetinin karlılığını belirleyen ve pf (1+S)E/p olarak tanımlanan reel kur, 2. Yurt dışı reel gelirdeki gelişmeler ve 3. Yurt içinde ihraç edilebilir mal kapasitesini belirleyen y, yani GSYİH düzeyi. Denklem 5’in ekonometrik olarak belirlenmesinde bağımlı değişken olarak X/GSYİH ele alınmakta ve parametreleri tahmin edilecek denklem şu şekilde ifade edilmektedir. ln(x/y)=δ0+δ1ln [pf (1+S) E /p]+δ2lny+ δ3lnyf (6) Çalışmada, reel kur tanımındaki yurt içi fiyatı gösteren p değişkenini, Türkiye GSYİH deflatörü, yurt dışı fiyatı gösteren pf değişkenini ABD GSYİH deflatörü, yurt dışı geliri gösteren yf değişkenini ise ABD ve Almanya GSYİH değerlerinin toplamı temsil etmektedir. Çalışmada döviz kurunu gösteren E değişkeni ise TL/Dolar olarak tanımlanmaktadır. Çalışmada tüm yıllara ait Sübvansiyon değerleri elde edilemediğinden sıfır kabul edilmiştir. Modelde kullanılan değişkenlerin aldığı değerler aşağıda Tablo 71' de ve değişkenlerin anlamı ise Tablo 72'de gösterilmiştir. 143 Tablo 68:İhracatı Etkileyen Faktörler ve Reel Kur Değerleri X/GDP 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 3,25 3,97 4,06 4,81 4,05 2,97 3,63 2,85 3,37 2,98 4,23 6,56 8,81 9,23 11,83 11,75 9,77 11,67 12,82 10,85 8,60 9,00 9,27 8,51 13,90 12,74 12,61 TÜRKİYE 1987 Fiyatları ile GDP (Milyon TL) 33765,132 35644,7 38291,639 39540,78 41752,876 44748,268 49429,503 5113,351 51881,586 51557,767 50295,991 52738671 54617937 57332998 61181164 63776134 68248101 74721925 76306292 76498311 83578465 84352830 89400745 96590370 91320722 97887800 104745152 144 TÜRKİYE GDP deflatörü ABD GDP deflatörü 1987=100 1990=100 0,61 0,72 0,8 0,97 1,25 1,51 1,73 2,15 3,15 5,63 10,4 14,98 19,21 24,25 35,95 55,03 74,84 100 169,35 297,16 470,29 747 1223 2051,83 4236,09 7929,94 14156,8 29,68 31,29 32,83 34,87 37,99 41,72 44,35 47,29 51,00 55,53 60,78 66,84 71,08 74,16 77,55 80,53 82,77 85,21 95,02 97,87 100 100,98 103,75 106,5 108,89 111,61 113,8 ABD ALMANYA 1990 GDP Fiyatları ile deflatörü GDP 1990=100 (Billion$) 3488,7 45,48 3596,9 49,00 3769,1 51,56 3965 54,8 3940,2 56,75 3908,1 62,09 4101,1 64,21 4286,1 66,79 4492,6 69,33 4605,8 72,08 4581,00 75,62 4661,9 78,84 4561,5 82,33 4739 85,02 5032,4 86,77 5191,7 88,55 5342,9 91,36 5507,4 93,08 5723,9 94,5 5868,9 96,79 5916,7 100 5859,2 103,74 6018,6 109,41 6152,9 113,55 6369,7 116,18 6499 118,74 6657,4 119,9 ALMANYA 1990 Fiyatları ile GDP (Billion$) 1484,84 1530,08 1596,53 1673,76 1674,66 1653,44 1745,15 1789,72 1851,45 1926,10 1945,00 1947,70 1927,40 1960,90 2016,30 2062,20 2110,20 2139,20 2216,00 2297,30 2429,40 2750,60 2811,10 2778,50 2858,00 2913,70 2952,40 E (TL/$) 11,34 14,98 14,00 14,00 13,74 14,31 15,86 17,83 24,07 37,55 76,03 110,24 160,94 224,03 364,85 513,34 669,4 855,69 1420,76 2120,78 2607,62 4169,85 6868,69 10986 29704,3 45705,4 81137,2 Reel Reel Kur (1) Kur(2) 1,13 1,34 1,18 1,04 0,85 0,80 0,82 0,78 0,77 0,72 0,85 0,93 1,12 1,28 1,46 1,39 1,37 1,35 1,44 1,26 1,00 1,02 1,07 1,05 1,40 1,18 1,19 1,00 1,17 1,04 0,91 0,75 0,71 0,73 0,71 0,70 0,67 0,80 0,89 1,07 1,24 1,42 1,35 1,34 1,32 1,44 1,26 1,00 1,02 1,05 1,03 1,38 1,16 1,18 Tablo 72: Değişkenlerin Anlamı Değişken Ln x Logaritması alınmış, (X/GSYİH) değişkeni Dlnx Logaritması ve birinci farkı alınmış (X/GSYİH) değişkeni lnrer Logaritması alınmış reel kur değişkeni Dlnrer Logaritması ve birinci diferansiyeli(farkı)alınmış reel kur değişkeni lnyf Logaritması alınmış dış gelir (ABD ve Almanya gayri safi yurt içi hasıla toplamları) değişkeni Dlnyf Logaritması ve birinci farkı alınmış dış gelir değişkeni lny Logaritması alınmış Türkiye gayri safi yurt içi hasıla değişkeni Dlny Logaritması ve birinci farkları alınmış Türkiye gayri safi yurt içi hasıla değişkeni Önce modele ait parametreler orijinal serilerden hareketle tahmin edilmiş, tahmin sonucu aşağıda 7 nolu denklemde gösterilmiştir. Lnx = -14.75+0.9744lnrer+1.863lnyf (t) (-12.87) (9.22) (14.37) (7) R2=0.95 DW=1.80 F=297.37 Tahmin edilen 7 nolu regersyonda tüm katsayıların istatistiki olarak anlamlı olması yanında, açıklayıcı değişkenlerin bağımlı değişkendeki açıklama yüzdesini gösteren R2'de oldukça yüksek bulunmuştur. Diğer yandan, açıklayıcı değişkenlerin açıklanan değişken üzerinde etkili olup olmadığının (ya da regresyon sabiti dışındaki bütün parametrelerin anlamlı olup olmadığını) testine yönelik F testi sonucuna göre ise, regresyon bir bütün olarak anlamlıdır. DW testine göre ise otokorelasyon (hata terimlerinin birbirini izleyen değerleri arasında ilişki) yoktur. Parametrelerin işaretleri de beklenen yönde çıkmıştır.Tahmin oldukça tatmin edici sonuçlar vermesine karşın, bu sonuca durağan olmayan serilerle yapılan analiz neticesinde ulaşılmıştır. Granger ve Newbold (1974), durağan olmayan serilerle yapılan tahminin "sahte regresyon-spurious regressions" olma olasılığının güçlü olduğunu belirtmektedir. 146 Regresyonun "sahte" olup olmadığının anlamanın en iyi yolu, bir eş-bütünleşme /koentegrasyon testi yapmaktır. İki zaman serisi trend nedeni ile durağan olmayabilir. Fakat ikisi de aynı dereceden entegre iseler (her ikiside I(d) iseler), o zaman iki seri arasında bir ko-entegrasyon olabilir ve o zaman regresyon sahte olmayacaktır. Bu durumda, Parametreler ile ilgili t ve F testleri uygulanabilecektir. Farklı bir ifadeyle, koentegresyon testinin yapılabilmesi için, her bir değişkenin seviye/level değerlerinde durağan olmaması, fakat aynı derecede fark değerlerinde durağan olmaları gerekmektedir. Durağan olmayan serilerde durağanlığı sağlamak için serilerin logaritmaları ve farkları alınmaktadır. Farkların alınması sadece değişkenlerin geçmiş dönemlerde maruz kaldığı şokların etkisini yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda dönemler arasında bu şoklar dışında varolabilecek uzun dönemli ilişkilerin de ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Serilerin farklarını almak neticesinde, özgün düzeylerince belirlenen uzun dönem ilişkileri yok edebilir. Çoğu iktisat kuramı ilk farklar arasında değil, düzey/level değerler arasındaki ilişkiyi temel almaktadır (Gujarati, 1999: 726). Bu nedenle, bu şekilde durağanlaştırılmış seriler arasında bulunacak bir regresyon uzun döneme ait tüm bilgilerin yok edilmesi nedeniyle bir uzun dönem denge ilişkisini vermeyecktir. Koentegrasyon metodolojisi iktisadi değişkenlere ait seriler durağan olmasalar bile I(I), bu serilerin durağan I(0) bir doğrusal kombinasyonunun olabileceğini ve eğer varsa bunun ekonometrik olarak gösterilebileceğini anlatır . Ekonometrik analize geçmeden önce, serilerin durağanlık koşulunu sağlayıp sağlamadığı test edilmiştir. Serilerin durağanlık koşulunu sağlayıp sağlamadığının tespitine yönelik iki testten yararlanılmıştır: Bunlar Otokorelasyon (Korelogram) testi ve Birim Kök (Unit Root) testleridir. VII.1.Durağanlık Testleri Genellikle bir çok makro ekonomik değişken durağan değildir ve zaman serilerini etkileyen faktörleri içerirler. Bu faktörler; trend, mevsimlik dalgalanmalar, konjonktürel 147 dalgalanmalar ve düzensiz hareketlerdir (Serper, 1970:24). Ancak uygulamada daha çok trend ve mevsimlik dalgalanmalar üzerinde durulmakta ve değişkenlerin logaritmik değerlerinin birinci veya ikinci farklarının serilerde büyük ölçüde durağanlığı sağladığı belirtilmektedir (Box & Jenkins, 1970: 85). Daha teknik olarak ifade edilecek olunursa; “ortalamasıyla varyansı zaman içinde değişmeyen ve iki dönem arasındaki ortak varyansı bu ortak varyansın hesaplandığı döneme değil de yalnızca iki dönem arasındaki uzaklığa bağlı olan olasılıklı bir süreç için durağandır (Gujarati, 1999:713)" tanımı yapılmaktadır VII.1.1.Otokorelasyon (Korelogram) Testi Çalışmada serilerin durağanlıklarının tespitine yönelik olarak önce logaritmaları alınmış, sonrada birinci farkları alınarak durağanlığın sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmiştir. Logaritmaları alınan serilerin birinci farklarından sonra büyük ölçüde durağanlığın sağlandığı tespit edilmiştir. Yapılan korelogram testi sonuçları aşağıda Tablo 73 ve Tablo 74' de gösterilmiştir. Tablo 73: Reel Kur ve İhracat Değişkenlerine Ait Otokorelasyon Katsayıları Dlnrer Dlnx Gecikme AC PAC AC PAC 1 0.142 0.142 -0.248 -0.248 2 0.119 0.101 -0.016 -0.083 3 0.003 -0.028 0.110 0.091 4 -0.112 -0.125 -0.122 -0.077 5 -0.039 -0.007 -0.042 -0.091 6 -0.076 -0.044 0.063 0.015 7 -0.316 -0.312 -0.137 -0.112 8 -0.284 -0.245 -0.261 -0.355 Box-Pierce Q-Stat: 6.10 (Dlnrer) Box-Pierce Q-Stat:4.80 (Dlnx) Ljung-Box Q-Stat.8.78 (Dlnrer) Ljung-Box Q-Stat:6.50 (Dlnx) 148 Tablo 74: Yurt dışı (ABD + Almanya) ve Türkiye GSYİH Serilerine İlişkin Otokorelasyon Katsayıları Dlnyf Dlny Gecikme AC PAC AC PAC 1 0.161 0.161 -0.054 -0.054 2 -0.311 -0.346 -0.116 -0.120 3 -0.277 -0.179 0.174 0.163 4 -0.264 -0.347 -0.365 -0.379 5 0.102 0.040 -0.010 0.025 6 0.081 -0.252 0.053 -0.089 7 0.210 0.221 -0.325 -0.248 8 0.084 -0.141 -0.145 -0.366 Box-Pierce Q-Stat: 8.78 (Dlnyf) Box-Pierce Q-Stat: 8.06 (Dlny) Ljung-Box Q-Stat: 11.01 (Dlnyf) Ljung-Box Q-Stat: 10.88 (Dlny) Serilerin durağanlığını ölçmeye dönük olarak, Ljung-Box (LB) Q-istatistiği testi ( Q=n(n+2) Σ (r2k / n-k) ~ X2m ) kullanılmaktadır. Hesaplanan Box-pierce Q-istatistikleri ve Ljung-Box-istatistiklerine ait değerler Aşağıda Tablo 75' de toplu olarak gösterilmiştir. Tablo 75: Logaritmaları ve Birinci Farkları Alınmış Serilerde BP ve LB Değerleri Değişken Box-pierce Q istatistiği Ljung-Box (LB) istatistiği Dlnrer 6.10 8.78 Dlnx 4.80 6.50 Dlnyf 8.78 11.01 Dlny 8.06 10.88 Dlnx; BP istatistiğine göre 0.05 anlamlılık düzeyinde, ilk gecikmeden sonra durağan. LB istatistiğine göre ise ikinci gecikmeden sonra durağan Dlnrer; BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan. LB istatistiğine göre ise, 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan Dlnyf; BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan. LB istatistiğine göre ise 0.010 anlamlılık düzeyinde ikinci gecikmeden sonra durağan. 149 Dlny BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan. LB istatistiğine göre ise 0.010 anlamlılık düzeyinde ikinci gecikmeden sonra durağan. VII.1.2. Birim Kök (Unit Root) Testi Birim kök analizinde, Dickey-Fuller (DF) (1981) testinden yararlanılmıştır. Çalışmada standart DF testi üç ayrı model üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bunlar sabit terimli, sabit terimsiz, trend ve sabit terimli tesadüfi yürüyüş modelleri olup sırasıyla SDF1, SDF2, SDF3 olarak isimlendirilmiştir. SDF1: ∆ Wt=δWt-1+εt (8) SDF2: ∆ Wt=α+ δWt-1+εt (9) SDF3: ∆ Wt= α+γT+ δWt-1+εt (10) SDF testlerinin her birinde , W serisinin tesadüfi yürüyüş sürecinde bulunduğunu ifade den sıfır hipotezi (HO :δ=0) genel alternatifine karşı test edilmektedir. VII.1.3.Genişletilmiş Dickey-Fuller Testi Yapılan çalışmalarda sıkça karşılaşılan problemlerden biri regresyon hata terimlerindeki ardışık bağımlılık problemidir. Hata terimlerindeki ardışık bağımlılık problemini gidermek için SDF3’de verilen 10 nolu denkleme bağımlı değişkenin gecikmeli m ∆wt = α + γT + δWt −1 + ∑σ k ∆Wt − k + ε t (11) k değerleri ilave edilerek Geliştirilmiş DF regresyon denklemine ulaşılmaktadır: Hesaplanan DF testinin mutlak değeri Monte Carlo Simülasyonlarına göre hesaplanmış MacKinnon kritik değerlerinin mutlak değerleri ile karşılaştırılmaktadır. Eğer DF istatistiğinin mutlak değerleri MacKinnon kritik değerlerinden büyükse seri durağan, aksi durumda durağan olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. 150 Tablo 76: ADF* Testi (Regresyon Denklemine Sadece Sabit ilave edilmiştir) Değişken D-F t istatistiği Dlnx %1 %5 %10 (0) -3.73 -2.99 -2.63 (0) -6.077 Dlnrer -3.892 Dlnyf Dlny -3.73 -2.99 -2.63 -5.02 (0) -3.73 -2.99 -2.63 -4.14 (0) -3.73 -2.99 -2.63 (*): Önce değişkenlerin durağan olup olmadıklarına level/düzeyde bakılmış, değişkenlerin durağan olmadıkları tespit edilmiştir. Tablo 77 : ADF Testi (Regresyon denklemine trend ve sabit terim ilave edilmiştir) Değişken Dlnx Dlnrer Dlnyf Dlny D-F t istatistiği %1 %5 %10 -5.94 (0) -4.39 -3.61 -3.24 -3.81 (0) -4.39 -3.61 -3.24 -4.04 (0) -4.39 -3.61 -3.24 -4.87 (0) -4.39 -3.61 -3.24 Tablo78: ADF Testi (Sabit terimsiz veya trendsiz sadece ADF) D-F tistatistiği %1 %5 %10 Dlnx -5.72(0) -2.66 -1.95 -1.62 Dlnrer -3.97(0) -2.66 -1.95 -1.62 Dlnyf -2.25(0) -2.66 -1.95 -1.62 (0) -2.66 -1.95 -1.62 Dlny -2.67 Durağanlaştırılan serilerle yapılan regersyon tahmini aşağıda gösterilmiştir. Dlnx=0.0054+0.857Dlnrer+2.110Dlnyf (t) (-0.103) (3.539) (12) (1.231) R2=0.37 Dw=2.70 F=6.90 Regresyon tahmininde kesme parametresine ilişkin t değeri anlamsız bulunmuş, dış gelire ait parametre ise ancak 0,25 anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklı bulunmuştur. 151 Reel kura ilişkin t istatistiği 0,05 anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklıdır. Tahminde gözlenen bir diğer sonuçta dw değerinin kararsız bölgede olmasıdır. Açıklayıcı değişkenlerin açıklanan değişken üzerinde etkili olup olmadığını (ya da regresyon sabiti dışındaki bütün parametrelerin anlamlı olup olmadığını) anlamak için uygulanan F testi sonucuna göre regersyon bir bütün olarak anlamlıdır. Birim kök analizi sonucu serilerin sadece birinci farklarının alınması sonucu seriler durağan hale gelmiştir. Simgelerle ifade edilirse; Dlnx~I(1), Dlnrer ~I(1), Dlnyf ~I(1). Bu sonuç serilere ko-entegresyon tekniğinin uygulanabileceğini göstermektedir. VII.2.Ko-Entegresyon Analizi VII.2.1.Engle-Granger Ko-Entegresyon Test Sonuçları Ko-entegresyon, durağan olmayan (non-stationary) değişkenler arasındaki durağan (stationary) uzun dönemli ilişkiyi tanımlamaktadır. Başka bir ifadeyle, co-integration, teknik olarak aynı fark derecesine I(d), sahip değişkenlerin, doğrusal kombinasyonlar sonucunda, durağan I(0) ilişkisine dönüşmesidir. İki değişken arasındaki ko-entegresyon ilişkisini belirlemede birden fazla metodoloji kullanılmaktadır. Bunlardan ikisi; Johansen&Jeselius (1990) ve Engle-Granger (1987) metodolojileridir. Bu çalışmada Engle-Granger prossedürü kullanılmıştır. Engle-Granger prosedürü aşağıda belirtilen denklemin hesaplanmasını gerektirmektedir. logXt=α1+βlogYt+RESt (1) Bu metodolojide Xt d kez farkı alındıktan sonra durağan hale gelmişse d seviyesinde entegre olmuş demektir ve bu süreç genellikle Xt ~ I(d) simgeseli ile ifade edilmektedir. Xt ve Yt gibi iki serinin (ya da daha fazla serinin) aynı seviyede entegre oldukları kabul edilirse [Xt~ I(d), Yt~ I(d)] , Xt’nin Yt’ye regresyonunda hata terimleri I(d-b) ve b>0 ise bu iki serinin ko-entegre oldukları kabul edilmektedir. Ko-entegresyon testi üç evreden oluşmaktadır: İlk olarak serilerin aynı seviyede entegre olup olmadıkları, başka bir ifadeyle Xt ~ I(d) ve Yt~ I(d) belirlenmektedir. Bu belirlenme birim kök (unit root) testi ile gerçekleştirilmektedir. İkinci evrede ise yukarıda 1 nolu ko-entegresyon denklemi EKK yöntemi ile tahmin edilmektedir. Üçüncü evrede ise 1 nolu denklemin hata 152 terimlerinin durağan olup olmadığı (RESt~ I(d-b)) tespit edilmektedir. Bu durumda Xt ,Yt birlikte I(1, ve vt I(0) ise bu iki serinin ko-entegre ilişkisi içerisinde bulunduklarına karar verilmektedir. Yukarıda yapılan ADF testleri neticesine göre serilerin I(1) olduğu anlaşıldığından, koentegresyon testinin ikinci aşamasına geçilebilir. İkinci evrede ise yukarıda 1 nolu koentegresyon denklemi EKK yöntemi ile tahmin edilmiş ve sonuçlar aşağıda regresyonI, regresyon II ve regresyon III olarak gösterilmiştir. E-G yöntemi, ko-entegrasyon denklemindeki bağımlı değişken seçimine karşı hassas olduğundan, aynı denklem bağımsız değişkenlerden herbirinin bağımlı değişken olacak şekilde tahminini gerektirmektedir. I. regresyon Lnx = -14.75+0.970lnrer+1.863lnyf+RESx,t (t) (-12.87) (9.22) (14.37) R2=0.95 DW=1.80 F=297.37 II.regresyon Lnrer=10.679+0.803lnx-1.363lnyf+RESrer,t (t) ( 5.44) (9.22) (-5.75) R2=0.83 DW=1.55 F=60.12 III.regresyon Lnyf=8.015+0.480lnx-0.425lnrer+RESyf,t (t) (136.94) (14.37) (-5.75) R2=0.92 DW=1.60 F=140.44 Denklem I, Denklem II ve Denklem III’e ait kalıntıların (RES’lerin) durağan olup olmadığını bulmak için ADF testi uygulanmıştır. Dickey-Fuller testi aşağıda belirtilen 153 regresyonun tahminini gerektirmektedir. Kullanılan denklemde intercept (sabit) yer almamaktadır. T ∆RESt = γRESt-1+Σ βJ ∆RESt-J + et J=1 Aşağıda Tablo79'da kalıntıların birim kök testleri/ko-entegresyon test sonuçları gösterilmiştir. Tablo 79: Engle-Granger Ko-Entegresyon Test Sonuçları Ko-entegresyon eşitlikleri I.regresyon II.regresyon III.regresyon MacKinnon kritik değerleri Katsayı (γ) -0.951 -0.869 -0.810 DW 1.99 2.02 1.90 R2 0.50 0.48 0.40 ADF t istatistiği -4.92(0)(*) -4.79(0)(*) -4.02(0)(*) %1 -2.66 -2.66 -2.66 %5 -1.95 -1.95 -1.95 %10 -1.62 -1.62 -1.62 Parantez içindeki değerler optimal gecikme uzunluğunu göstermektedir. (*) üst indisi, değişkenler arasında ko-entegresyon ilişkisi olmadığı şeklindeki H0 hipotezinin red edildiğini ifade etmektedir. Hata teriminin ADF birim kök testleri incelendiğinde, bütün kalıntıların durağan olduğu görülmektedir. γ katsayısının t istatistiği mutlak değerleri MacKinnon kritik değerlerinden büyük bulunmuştur. Başka bir ifadeyle, %1 anlamlılık düzeyinde ve diğer düzeylerde kalıntıların durağan olmadığı hipotezi ret edilmekte, kalıntıların durağan olduğu hipotezi kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, e'nin entegresyon derecesi, regresyon I, regresyon II ve regresyon III'de e~ I(0) olduğundan ihracat, reel kur ve dış gelir arasında uzun dönemli bir ilişki söz konusu olup, birlikte hareket etmektedirler. Aksı takdirde, serilerin ko-entegre olmadıkları, uzun dönemde aynı stokastik trendi paylaşmadıkları sonucuna ulaşılacaktı. Yapılan testte eş-bütünleşme sonucu bulunmuş, böylelikle serilerin düzey değerleri ile tahmin edilen regresyondaki katsayılar için t testinin uygulanabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre reel kurdaki % 10'luk devalüasyon, ihracatta %9.7'lik bir artışa neden olmaktadır. Yurt dışı gelirde meydana gelecek % 10'luk bir artış ise ihracatta % 18,63'lik bir artışa neden olmaktadır. 154 Eğer değişkenler arasında ko-entegresyon varsa o zaman en azından tek yönlü nedensellik ilişkisi olduğu söylenebilir (Engle &Granger, 1987: 251-276). Aşağıdaki bölümde değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi, Granger Nedensellik testi yoluyla analiz edilmektedir. VII.3.Granger Nedensellik Testi Ekonometride nedenselliğin en fazla kullanılan tanımı, nedenselliğin Granger tanımıdır. Tanıma göre “Diğer bilgiler aynı iken, Y’nin öngörüsü X’in geçmiş değerleri kullanıldığında, X’in geçmiş değerlerinin kullanılmadığı duruma göre daha başarılı ise X, Y’nin Granger nednidir" (Granger,1969). Üç tür nedensellikten söz edilebilir (Granger, 1969: 429-429). Eğer nedensellik iki değişkenden sadece birinden diğerine doğru ise bu durumda tek yönlü nedensellik vardır. t döneminde, Xt'nin tahminin Yt'nin sağladığı bütün bilgiler kullanılarak yapılmasından elde edilen sonuç, bu bilgiler kullanılmadan elde edilen tahminden daha iyi ise, Yt'nin Xt'ye neden olduğu söylenir ve tek taraflı bir nedensellik söz konusudur. Bu ifade Yt → Xt simgeseli ile ifade edilmektedir. Nedensellik bazı durumlarda sadece değişkenlerden birine doğru olmaz, aynı anda her iki değişkene doğru da olabilir. Bu durum iki yönlü nedensellik/ geri bildirim (feedback) olarak adlandırılmaktadır. Bu tarz bir nedensel ilişki Yt ↔ Xt biçiminde gösterilmektedir. İki yönlü nedenselliğin bulunması her iki değişkenin de modelde içsel değişken olarak yer alması anlamına gelmektedir (Granger, 1969: 426). Granger nedensellik testinin gerçekleştirilmesi için ele alınan serilerin durağan olması gerekmektedir. İktisadi değişkenler genellikle bu koşulu taşımazlar. Yani, kovaryansdurağan değildirler ve trend unsuru taşırlar. Ya da mevsimlik dalgalanma gösterirler. Granger nedensellik testi, ekonomide çok bilinen gelir ile tüketim arasındaki ilişkiden hareketle şöyle açıklanabilir: Örneğin Y=f(C) türü bir ilişkide Granger nedensellik var ise bu durum C → Y simgeseli ile gösterilmektedir. Eğer ilişki C= f (Y) türü bir ilişki ise ve Granger nedensellik var ise bu durum Y → C simgeseli ile ifade edilmektedir. Test sonucunda ; 155 1) Y → C 2) C → Y 3) Y ↔ C 4) Y ile C arasında bir nedenselliğin bulunmadığı seçeneklerden birine karar verilir. Granger nedensellik testi aşağıda tüketim ile gelir arasındaki ilişkide örneklendirilen (ve diğer gecikmeli iktisadi ilişkilere genelleştirilebilen) ilişkilerin ifadesidir. m m C t = ∑ µ i C t −i + ∑ δ j Yt − j + ε 1t i =1 j =1 m m Yt = ∑ θ i Yt −i + ∑ ψ J C t − j + ε 2t i =1 j= 1 Bu denklemlerde hata terimlerinin birbirlerinden bağımsız olduğu varsayılmaktadır. Birinci denklemde tüketimin hem kendisinin geçmiş değerleriyle hem de gelirin geçmiş değerleri ile ilişkili olduğu varsayılmaktadır. Aynı varsayımlar ikinci regresyon denklemi için de geçerlidir. Granger nedensellik testinde Hipotez ; m ∑δ J =0 j=1 Olup Yt-1,..............Yt-m gecikmeli değişkenlerin ilişkide yeri olmadığı (Y’den C’ye Granger nedenselliği yok) düşüncesini anlatmaktadır. Bu hipotezi test etmek için aşağıdaki (F )değerini hesaplamak gerekmektedir. F= ((RSSR-RSSUR)/m) / (RSSUR / (n-k)) burada m, dışarıda bırakılan gecikmeli değişken sayısını; n, örnek hacmini; ve k kısıtlamasız regresyonda tahmin olunan parametre sayısını gösterirken, RSSR kısıtlamalı ilişkideki hata terimlerinin kareleri toplamını, RSSUR ise kısıtlamasız ilişkideki hata terimlerinin karelerinin toplamı değerini göstermektedir. 156 Test yapılırken, F- tablosundan Fα (m, n-k) değerleri bulunmakta sonrada hesap edilen F değeri tablodan bulunan F değerin ile karşılaştırılmaktadır. Hesap edilen F değeri tablodan bulunan F değerinden küçük ise (Y’den C’ye doğru Granger nedenselliği yok olduğu görüşünü ) kabul edilmekte, büyük ise hipotezi red edilmekte ve alternatif hipotez (Y’den C’ye doğru Granger nedenselliği var görüşünü) kabul edilmektedir. Aynı yöntem bu kez C’den Y’ye doğru Granger nedenselliğin olup olmadığının tespitine dönük olarak ikinci ilişki üzerinde uygulanmaktadır. Çalışmada ele alınan model için gerçekleştirilen Granger nedensellik testlerinin sonuçları aşağıda Tablo 80' de gösterilmiştir. Tablo 80: Granger Nedensellik Test Sonuçları Boş Hipotez Dlnrer değişkeni ile Dlnx değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur Dlnx değişkeni ile Dlnrer değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur Dlnyf değişkeni ile Dlnx değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur Dlnx ile Dlnyf değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur (*): 0,05 anlamlılık düzeyinde boş hipotezin reddini ifade etmektedir. Yapılan analiz neticesinde, Dlnrer Dlnx’e doğru ve Dlnyf F değeri 0.471 5.121* 0.285 4.519* Dlnx’e doğru tek taraflı bir nedensellik saptanmıştır. Başka bir ifadeyle, reel kurdan ihracata ve dış gelirden ihracata tek taraflı bir nedensellik ilişkisi söz konusudur. Dış gelir ve reel kur ihracatın nedenleri olarak belirlenmiştir. 157 VIII.SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 1. Türkiye ekonomisinde 1970-1979 arasında uygulanan kalkınma stratejisi, ithal ikameci kalkınma stratejisidir. Bu stratejiye göre, korunan geniş bir iç pazar, ucuz hammadde ve ara malları üreten kamu sektörü sayesinde özel kesim sermaye birikimi desteklenmiş, iç-ticaret hadlerine ve ücretlerin yükselmesine dayalı bir gelişme izlenmiştir. Bu dönemde devlet, hem yönlendirici hem de yatırımcı bir aktör olarak iktisadi faaliyetleri düzenlemede etkin bir rol üstlenmiştir. Bu dönem 1977’den itibaren, başta döviz sorunu olmak üzere, ithalat kapasitesinin sınırlarına varmasıyla kendini yeniden üretemeyerek krize girmiştir. Aşırı değerli döviz kuru (sabit kur rejimi) ihracatçı sektörlerin ihracat kapasitelerini olumsuz etkilerken, sanayi bütün olarak kendi iç dinamikleriyle döviz yaratabileme kapasitesini kaybetmiş, yüksek enflasyon, cari işlem açıkları ve negatif büyüme hızları gibi makro-ekonomik sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Bu sürecin sonunda, Türkiye ekonomisi 1980 yılından itibaren dış dünya ile farklı tarzda bir eklemlenmeyi/entegrasyonu hedefleyen yeni bir stratejiyi uygulamaya sokmuştur. 2. 1980 sonrasında dışa yönelik gelişme stratejisinin uygulanması ile birlikte, özellikle 1980’li yılların ilk yarısında kur politikasının, kredi ve mali teşviklerin yüksek düzeylerde kullanıldığı görülmektedir. 1983-1987 dönemi gösterdiği özellikler nedeniyle, ihracata dayalı büyüme olarak tanımlanabilir. Bu dönemde, bir yandan yoğun teşvik politikası, diğer yandan 1980 öncesinde atıl kalan kapasitelerin devreye girmesi ve yaygın devalüasyonlar neticesinde, imalat sanayiinde ihracat değerlerinde önemli artışlar gerçekleşmiştir. 3.İhracata yönelik sanayileşme stratejisi, sektörel gelişmeyi ülkenin karşılaştırmalı avantajlara sahip olduğu emek-yoğun sektörlere kaydırmayı hedeflemiş, sektörel gelişme zamanla bu sektörlerde yoğunlaşmıştır. Başlangıçta geleneksel olarak Türkiye’nin göreli üstünlüğe sahip olduğu (tekstil, gıda gibi emek-yoğun) sektörlerde 158 yoğunlaşan yatırımlar, ekonomideki belirsizlik ve risk ortamının etkisiyle zamanla ürün çeşitlenmesine gidilmesini engellemiştir. Bu ve benzeri nedenler sonucunda, Türkiye ekonomisinde dış ticaretinde emek ve kaynak yoğun sektörler öne çıkarak başat sektörleri oluşturmuştur. Bu durum mekan düzeyinde de görülmekte, 1980 sonrasında Anadolu’da yeni gelişen sanayi odaklarının başta tekstil ve gıda olmak üzere, emekyoğun sektörlerde uzmanlaştıkları gözlemlenmektedir. 4. 1988 yılında reform sürecinin tükenmesi ve 1989 yılından itibaren finansal serbestleşmenin sağlanması ile birlikte, Türkiye ekonomisi yeni bir büyüme evresine; “iç talebe dayalı büyüme” evresine girmiştir. Bir yandan 1988 yılından itibaren imalat sanayiinde artan işgücü maliyetleri, diğer taraftan ücret gelirlerinin katma değerden aldıkları paydaki artışlar neticesinde, iç piyasanın sürükleyici gücü öne çıkmış, ihracat ikincilleşmiştir. Burada, 1989 sonrasında finansal serbestleşme neticesinde, Türkiye ekonomisinde büyüme ve birikim sürecinin kısa vadeli sermaye akımlarının -başta döviz ve faiz değişkenleri olmak üzere -belirlemesine bırakıldığını belirtmek gerekir. Finansal serbestleşmenin tam olarak sağlandığı 1989 yılından itibaren, aşırı miktarlarda giren sermaye girişleri neticesinde, yerli para, yabancı paralar karşısında değer kazanmış, yerli paranın reel olarak değerlenmesi, devalüasyonun enflasyondan düşük tutulması anlamına geldiğinden (değerli kur söz konusu olduğundan), ihracat düşmüş, ithalat ise (ithal malların yurt-içi pazarda ucuzlaması sonucu) artmıştır. 1989-1993 döneminde, Türkiye ihracatının %80 düzeyinde imalat sanayi ürünlerinde olduğu gözönüne alınırsa, TL’nin değer kazanması imalat sanayiinin rekabet gücünü düşürmüştür. Aynı şekilde ithalatın ucuzlaması, yurtiçinde ithal ürünlerle rekabet etmek zorunda kalan imalat sanayi sektörlerini de olumsuz etkilemiştir. Yükselen faiz, aşırı değerlenmiş döviz kuru politikasında sıkışan ekonomi, kaynakları üretken sabit sermaye yatırımlarına yönelterek birikimi artırmak yerine, kısa vadeli spekülatif bir büyüme sürecini beslemiştir. Ancak bu büyüme süreci 1993’ün son çeyreğinde bir krize sürüklenmiş, ithalat hacmi %25’ler düzeyinde düşerken, GSYİH %5.5 düzeyinde daralmış, enflasyon düzeyi %106’ya yükselmiş, imalat sanayi reel ücretleri ise %30’lar düzeyinde gerilemiştir. 1994 finansal krizi ile birlikte TL. devalüe edilmiş ve bunun sonucunda ihracat miktarında da artış gerçekleşmiştir. 1993 IV. Çeyreğinde 100 olan 159 ihracat endeksi, 1994 yılının IV. Çeyreğinde 125.5’e çıkarak önemli bir gelişme göstermiştir. Miktar cinsinde ise, 1993 yılında 15.345,1 milyon dolar olan ihracat, 1994 yılında 18.106,1 milyon dolara yükselmiştir. 1993 yılında 90.27 olan reel kur endeksi 1994 yılında 63.4’e düşerek TL. önemli ölçüde develüe edilmiştir. Reel ücretlerin işgücü verimliliğindeki değişme ile birlikte veren birim işgücü maliyeti ise dolar cinsinden 1993 IV. Çeyreğinden 1994 IV. Çeyreğine göre %68.5’e düşmüştür. 5. Merkez sanayileşmiş ülkelerde, 1970’li yıllarda yaşanan kriz, yeni bir teknolojik devrimle sonuçlanmış, tekno-ekonomik paradigma değişmiştir. Bu paradigmanın merkezinde yer alan kavramlar ise; esneklik ve esnek üretim sistemleridir. 1970’li yılların ortasında krize giren fordist/kitlesel üretimin yerini, değişen pazar ve tüketici ihtiyaçlarına hızla ve esneklik kuralları içerisinde yanıt veren esnek üretim teknolojileri sayesinde, rekabetin temel unsuru giderek teknoloji, Ar-Ge, Innovasyon (yenilik) gibi parametreler almaya başlamıştır. Türkiye imalat sanayiinde dışa açık sermaye birikim rejiminin uygulanması ile birlikte, uluslararası piyasalarda yarışmak zorunda kalan firmalar, bu süreç karşısında başlangıçta bir savunma psikozu içerisinde davranmışlar ve önemli düzeyde teknolojik atılım gerçekleştirememişlerdir. Tekil düzeyde firma bazında, yeni teknolojileri üretime adaptasyona yönelik uygulamalar olmakla birlikte, bu uyum sınırlı düzeyde kalmıştır. Bu sürecin en açık izleri dışa açık sektörlerdeki sektörel verimlilik düzeyinde ve teknolojik değişim hızındaki gelişmelerde görülmektedir. Dışa açık sektörlerdeki verimlilik düzeyleri ve teknolojik değişme hızları göreli olarak düşük gerçekleşmiştir. Bir başka ifadeyle, dışa açılma sürecinde rekabetin temel unsuru; reel kur, sübvansiyonlar ve ücret gibi parametreler sayesinde gerçekleşmiştir. 6. Türkiye'nin ihracat kompozisyonunda sanayi ürünlerinin payında zamanla önemli bir artış görülmesine karşın, sanayi ürünleri ihracatı geleneksel emek yoğun özelliğini sürdürmüştür. Sanayileşmiş ülkelerde üretim içerisinde gıda, dokuma-giyim sektörlerinin payı gerilemekte, metal-eşya, makine, kimya, bilgi teknolojilerin payı ise artmaktadır. Ülkemizde gıda, içki, ve tütün ürünleri gibi kaynak yoğun sanayiin ihracat 160 içerisindeki payında zamanla bir azalma görülmekle birlikte, dokuma ve giyim sektörlerinin payında artışlar görülmektedir. 7. 1980 sonrasında ihracata verilen büyük destek daha ziyade kar ve satış mantığına dayandırıldığından, uzun vadede rekabet gücü üzerinde etkide bulunacak ürün kalitesini ve çeşitliliğini artıracak, tasarım ve yenilik sistemlerini işletmelere adapte ederek verimliliği artıracak bir yapısal dönüşüm mekanizması gerçekleştirilememiştir. Başka bir ifadeyle, ihracatın artırılması o anın bir sorunu gibi algılanmış, uzun vadede üretim kapasitesinin artırılması ihmal edilmiştir. 8. İmalat sanayiinde Türkiye'nin geleneksel ürünlerde rekabet gücünün sürdüğü görülmektedir. İmalat sanayiinde rekabet gücü yüksek olan başlıca sektörler; gıda ürünleri ve içecek, tütün ürünleri, tekstil ürünleri, giyim eşyası, metalik olmayan diğer minerallerden oluşmaktadır. Rekabet gücü marjinal sınırda olan sektörler ise; bavul, saraçlık ve ayakkabı, ağaç ve mantar ürünleri, plastik ve kauçuk ürünleri, ana metal sanayi, metal eşya sanayi (makine, teçhizat hariç), elektrikli makine ve cihazlar ve mobilya sektörleri, Rekabet gücü düşük olan sektörler; kağıt ve kağıt ürünleri, basım ve yayım, kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt, kimyasal madde ve ürünler, makine ve teçhizat ithalatı, büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları, haberleşme teçhizatı ve cihazları, motorlu kara taşıtları ve römork, diğer ulaşım araçları, yeniden değerlenme olarak tespit edilmiştir. 9. Faktör kullanım yoğunluklarına göre sektörel rekabet gücü değerlendirildiğinde; Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayilerde rekabet gücünün yüksek olduğu, ölçek yoğun sanayilerde düşük/marjinal sınırda kaldığı, farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallarda ise düşük olduğu saptanmıştır. 10. Rekabet gücüne sahip sektörlerin toplam ihracat içerisinde 1990 yılında % 63,3 olan payı, 1991 yılında % 65,5, 1992 yılında % 66,6, 1993 yılında % 64,8, 1994 yılında % 63,5, 1995 yılında % 65,1, 1996 yılında % 63,6, 1997 yılında % 63,6, 1998 yılında % 63,4 ve 1999 yılında % 59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, zaman içerisinde emek ve hammadde yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında göreli olarak bir azalmanın meydana geldiği görülmektedir. 161 11. Farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların toplam ihracat içerisindeki payında zamanla bir artış görülmekle birlikte, toplam ihracat içerisindeki ağırlığı önemsiz düzeyde bulunmaktadır. Bu kategori içerisinde yer alan en temel mallar; makine ve teçhizat imalatı ile elektrikli makine ve cihazlar, haberleşme teçhizatı ve cihazları alt sektörleridir. Ölçek yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında zamanla nispi bir düşüş görülmekle birlikte, toplam içerisindeki % 25'ler düzeyini korumuştur. Bu kategoride yer alan sektörler içerisinde ana metal sanayinin 1990 yılında % 16,9 olan payı zamanla azalarak 1999 yılında % 8,9'a düşerken, motorlu kara taşıtları ve römorkun payında artış yaşanmış, bu sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı, 1999 yılında % 6,8'e yükselmiştir. Kimyasal madde ve ürünleri payında da ana metal sanayiinde olduğu gibi düşüş gerçekleşmiştir. 12. Sektörel düzeyde ithalatın gelişimi incelendiğinde; ölçek yoğun sanayiler ilk sırada yer almış, onu farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar izlemiştir. Emek yoğun ve hammadde yoğun sanayiilerin toplam ithalat içerisindeki payında zamanla azalma görülmektedir. Ölçek yoğun sanayi ithalatı içerisinde kimyasal madde ve ürünlerin payında zamanla sıçrama niteliğinde bir gelişme yaşanırken, diğer ulaşım araçları ithalatının payında düşüş yaşanmıştır. Ölçek yoğun sanayilerin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 38,3 olan payında sonraki yıllarda göreli bir artış yaşanmış ve 1999 yılında %44,9 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar ithalatının toplam ithalat içerisindeki payında zamanla önemli farklılaşmalar yaşanmamış % 33-35'ler düzeyinde bir ağırlığa sahip olmuştur. Örneğin, 1990 yılında farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların % 33,2 olan payı, 1999 yılında % 35,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu kategori içerisinde en ağırlıklı ithalata sahip ürün, makine ve teçhizat ithalatı olup, bu sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı 1999 yılına gelindiğinde % 14,9'a yükselmiştir. Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayi ithalat paylarında zamanla azalma gerçekleşmiştir. Bu iki kategorinin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 27,8 olan payları, 1999 yılında % 17,8'e düşmüştür. 162 13. Genel olarak, Türkiye’nin geleneksel sanayi dallarındaki rekabet gücünü koruduğu, az sayıda ara malı ve yatırım malları sanayiinde rekabet gücü kazandığı görülmektedir. Rekabet gücü zayıf olması nedeniyle, uluslararası piyasalarda rekabet etme gücü bulunmayan sektörler ya korumayla üretimlerine devam edecekler (ki bu seçenek küreselleşme sürecinin gittikçe hızlanması nedeniyle şimdilik zor gözükmektedir) ya da üretimlerini durdurmak zorunda kalacaklardır. Hali hazırda rekabet gücüne sahip sektörlerin ve potansiyel rekabet gücü bulunan sektörlerin tespit edilip desteklenmesi gerekmektedir. Ancak bu politikalar belirli bir zaman aralığı içerisinde seçilmiş alt sektörleri hedeflemeli, rekabeti ve etkinliği artırıcı yönde olmalıdır. Bugün marjinal rekabet gücüne sahip sektörlerin desteklenerek, gelecekte rekabet gücü elde etmeleri sağlanabilir. Bu amacı gerçekleştirmek için uygulanan teşvik sistemi de yeniden gözden geçirilmelidir. Geçmiş yıllarda birçok sektörde üretim ve kapasite planlaması yapılmadan verilen teşvikler, başta tekstil sektöründe olmak üzere, toplam talebin çok üzerinde kurulan kapasiteler zamanla atıl kapasitelerin oluşmasına neden olmuş, sektörel karlılığı olumsuz etkilemiştir. Birçok sektörde uzun süredir devam eden teşvikler, emzikten kesilmeyen bebekler gibi sektörlerin normal gelişmesini engellemekte, kaynakların etkin kullanımını engellemektedir. 14. Dünyada son yıllarda meydana gelen teknolojik gelişmeler sonucunda sektör politikaları da değişmekte, bir çok sektör önemini kaybederken yeni bazı sektörler öne çıkarak önemi artmaktadır. Bu yeni gelişmeleri kavramak ona uygun sektör politikası belirlemek (sektör politikasının sanayileşme politikasının bir unsuru olduğu göz önüne alınırsa) küreselleşme eğilimlerinin gittikçe arttığı bir konjonktürde daha da can alıcı bir süreci ifade etmektedir. Bu tespitten hareketle, sektörel düzeyde yeniden yapılanma çerçevesinde bazı noktalara burada değinmek istiyoruz. Üçüncü Sanayi ve Teknoloji Devriminin yaşandığı bugünkü dünya koşullarında, çeşitli sektörlerin ürünlerine karşı talepde de değişme gözlenmektedir. Bazı ürünlere olan talep daha hızlı artarken, bazı ürünlere yönelik talepte ise düşüş gözlemlenmektedir. 1960'lardan 1985'e uzanan dönemde, dünyada yılda ortalama yüzde 6 dolayında talebi artan ürünler; elektrikli araç gereç, elektronik eşya, bilgi teknolojisi ürünleri, otomatik büro aletleri, ince ayar aletleri, kimya sanayii ürünleri ve ilaç sanayii ürünleridir. Buna karşılık, talebi en yavaş (yüzde 1 dolayında) artan sektörler ise, demir çelik, maden 163 cevherleri, madeni eşya, dokuma ürünleri, deri ve giyim, inşaat malzemesi ve metal dışı madenleri sektörlerinden meydana gelmiştir. 15. 1980 sonrası yeniden yapılanma süreci sonunda imalat sanayiinde teknolojik gelişme/teknik ilerleme sağlanamamıştır. Türkiye'nin ihracatında düşük teknoloji içerikli ürünlerin (tekstil, giyecek, deri ürünleri gibi) ağırlığı devam etmektedir. Diğer taraftan, yapılan ampirik analiz sonucunda Türkiye imalat sanayiinde 30 alt sektörden sadece 8 alt sektörün "öncü"nitelikte olduğu görülmüştür. Bu sekiz öncü sektörden üçünün (tütün, ağaç ürünleri ve diğer gıda ürünleri) geleneksel sektörlerden oluştuğu görülmektedir. 16. Sanayi politikalarında, öncelikli sektörlerin seçiminin doğru yapılması oldukça önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Japonya ve Kore gibi sektör planlamasını iyi yapan ülkelerin bile, geçmişte önceliklerin iyi belirlenememesi nedeniyle başarılı olamadıkları, kaynak israfına neden oldukları bilinmektedir. Japon ekonomisinde oldukça özellikli bir konuma sahip otomobil ve elektronik sektörlerini başlangıçta öncelikli sektörler kapsamına almayan hükümet, çelik sanayiine yönelik sübvansiyonlarla hatalı kaynak dağılımına yol açmıştır. Benzer şekilde, Kore'de 1970'lerin sonunda yanlış teknoloji seçimi, kuruluş yeri ve hatalı sübvansiyon politikaları sonucu petro-kimya, gübre ve demir dışı maden sektörlerinde bir çok işletme kapanmak zorunda kalmıştır. İyi eğitimli işgücü, ileri teknoloji bilgisi gerektiren elektronik sektöründe makine ve teçhizat şeklindeki donanım teknolojisini, buna uygun örgütsel formları ve altyapıyı oluşturmadan, ithal eden Latin Amerika ülkelerinde de benzer hatalı kaynak dağılımına yol açmıştır. Bu nedenle doğru seçim yapılmadığında, belirli sektörlere öncelik veren sanayileşme stratejileri başarı sağlayamamaktadır 17. Bir ekonomide, girişimcilerin piyasa sinyallerine dayalı ve karı maksimize etmek temel gaye olması durumunda ve piyasa aksaklıklarının olmaması durumunda dahi, başlıca dört nedenden dolayı sanayi politikasının gereği ortaya çıkmaktadır15: 1) Sanayiinin içerisinde faaliyette bulunacağı yasal ve kurumsal çerçevenin ekonomik gelişmeye paralel olarak yenilenmesi ve güçlendirilmesi sorunu sürekli gündemde olacaktır. 2) Gelişmekte olan bir ülkede sanayi yapının dönüştürülmesi tek başına bir amaç olarak görüleceği gibi, bu amacı gerçekleştirmek için ilgili ülkenin sanayi dönüşümünü gerçekleştirebilecek bilgi ve birikime sahip olması gerekir. 3) Sanayi 164 gelişim sürecinin farklı evrelerinde sanayi dallarının göreli önem ve ağırlıkları farklı olacaktır. 4) Bugünkü cari fiyatlar ancak cari yatırım kararları üzerinde etkili olacaktır, bu fiyatlar gelecekteki göreli fiyatlar ve yatırım fırsatları için yeterli olmayacaktır. Sayılan bu nedenlerden dolayı, sanayi politikaları, sadece orta dönemde değil, uzun dönemde de bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır (Boratav & Türkcan, 1993: 99). 18. Türkiye ekonomisinde, ihracattın belirlenmesinde, gerek reel kur ile ihracat/GSMH arasındaki ilişkinin incelenmesinde, gerekse de ekonometrik analiz sonucunda reel kur ihracatı açıklayan önemli bir değişken olarak belirlenmiştir. Yaptığımız Ekonometrik analizde reel kur ve dış gelirdeki gelişmeler ihracat üzerinde etkili olmaktadır. Buna göre, reel kurdaki % 10'luk devalüasyon, ihracatta %9.7'lik bir artışa neden olurken, Yurt dışı gelirde meydana gelecek % 10'luk bir artış ise ihracatta % 18,63 oranında bir artışa neden olmaktadır 19. Dışa açılma ve verimlilik ilişkisi ele alındığında, 1980 yılı itibariyle ihracat oranları açısından ilk üç sırada yer alan dokuma, gıda ve giyim sektörlerinde verimlilik düzeyinin genel imalat sanayi ortalama verimlilik düzeyinin altında kaldığı görülmektedir. 1994 yılına gelindiğinde bu eğilim devam etmiş, bu üç temel ihracatçı sektörde verimlilik düzeyi artmamıştır. 1980 yılından itibaren uygulamaya sokulan yeniden yapılanma proğramı, Türkiye ekonomisinin son 20 yılda içine düştüğü krizleri göz önüne alarak, en temel sorun olarak, dövizin bulunabilirliğini teşhis etmiş, bunun için ihracatın artırılması temel bir yaklaşım olarak belirlenmiştir. İthal ikameci dönemde verimlilik düzeyinde istenen gelişmeler sağlanamdığı için iç piyasa hem üretim hem de tüketim kapasitesi yönünden daralmıştır. Bu dönemde ekonomi, üretimi artırıp, ihracatı geliştirip döviz kazanamadığı için iç talep de yeterli düzeyde gelişememiştir. Yeniden yapılanma proğramında, eğer temel sorun, verimliliği artıracak önlemlerin alınması olarak belirlenseydi, yeniden yapılanma boyunca verimliliği artıracak yatırımlar, birikim ve teknoloji alanlarında gelişmenin sağlanması gerekirdi. Verimlilik artışı ile içerde oluşacak gelir artışı, tüketimi de artırabileceği halde, üretimi daha hızlı artırarak, ihracattın artışına neden olabilecekti. Böylece, ihracat artışı, bir dönem uygulandığı gibi, iç tüketimi kısarak değil, tam tersine, sermaye birikimini iç tasarruflarla besleyerek geliştirilebilirdi. Ancak yeniden yapılanma boyunca, düşük yatırım ve birikim 165 sonucunda, verimlilik düzeyi gerilemiş, sermayenin verimliliğini gösteren marjinal sermaye/hasıla katsayısı yükselmiştir. Gelişmiş merkez ülkelerde emek-yoğun sektörlerin payında önemli düşüşler yaşanmış, % 9-10 düzeylerine inmiştir. Türkiye ekonomisinin emek yoğun sektörlerin ihracattaki payı % 45'in üzerinde bulunmaktadır. Kaynak yoğun/ hammadde yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payının da % 15'ler düzeyinde olduğu düşünülürse, Türkiye ihracatının esas olarak emek ve kaynak yoğun sanayilere dayalı olduğu görülecektir. Bu durum Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda öncellikle çözmesi gereken stratejik sorunların başında gelmektedir. Bunun için öncelikle dünya ekonomisindeki sektörel gelişmeler göz önüne alınarak yeniden yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Katma değeri yüksek, ürün çeşitliliğine dayalı, ileri teknoloji içeren sektörlere yönelinmesi, buna uygun kurumsal ve mevzuata ilişkin değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Bu gelişmelerin ışığında aşağıda belirlenen sektörlerin "temel" sektörler olarak belirlenip desteklenmesi gerekmektedir: 1) CAD ve CAM sistemleri sonucu, esnek üretim teknolojileri kullanılarak piyasadaki tercih değişmelerine (moda, marka vs) cevap verebilecek tekstil ve konfeksiyon sanayi, 2) elektrikli araç, gereç ve elektronik sanayi, 3) makine imalat sanayi, 4) bilgi teknolojileri ürünleri, 5) otomatik büro ürünleri, 6) otomotiv ana ve yan sanayi olarak tespit edilmiştir. 20. Son iki yüzyıllık dönemde üç büyük teknolojik devrim yaşanmış etkileri açısından en temel gelişme III.Sanayi devriminde gerçekleşmiştir. Birinci teknolojik devrim, buhar makinasının üretime uygulanması olarak tanımlanmaktadır. James Watt tarafından geliştirilen buhar makinası, yaklaşık olarak ikiyüzyıl önce üretime sokulmuş bu süreç sonraki yıllarda büyük bir yaygınlık kazanmış ve bunun sonucunda sanayi devrimi ortaya çıkmıştır. Birinci teknolojik devrimin belirleyeci öğesi kullanılan enerji türüdür. Metalden inşa edilen buharlı gemiler ve özellikle demiryolları birinci teknoloji devriminde motor işlevi görmüştür. İkinci teknolojik devrim ise, 19. Yüzyılın sonlarında elektrik enerjisinin kullanılması ile gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisinin kullanımı ile birlikte buhar enerjisinin yarattığı sınırlamalar (başta maliyetler ve mekansal sınırlamalar olmak üzere) ortadan kalkmıştır. Elektrik enerjisi ile birlikte üretim gücü büyük ölçüde artmış, enerjiyi kolayca nakletmek 166 ve sanayiyi yaygınlaştırmak hızlanmıştır. Diğer yandan bu devrimle birlikte birçok sentetik madde üretilmeye başlanmış, iletişimde de önemli sıçramalar gerçekleşmiştir. Halen içinde yaşadığımız üçüncü teknolojik devrimi ise mikro-elektronik teknolojilerdeki gelişmeler karekterize etmektedir. 1940'ların sonunda tarnsistörün icadı ile başlayan süreç içinde, "entegre devreler", "micro chipler"deki gelişmeler toplumsal ve iktisadi yaşamın her alanını etkilemeye başlamıştır. Elektronikteki büyük atılım ya da entegre devreler ile yarı iletken maddelerin bulunuşu bilgi teknolojilerinin gittikçe egemen olması ile sonuçlanmıştır. Bilgisayarların ve elektronik araçların kullanılması üretim ve tasarım süreçlerini otomatikleştirmiştir. Kısaca CAD ve CAM olarak tanımlanan dizayn ve üretim teknikleri karar ve tasarım süreçlerini rasyonelleştirmiştir. Birinci ve İkinci Teknolojik Devrimleri karekterize eden unsur üretimde kullanılan enerji iken, Üçüncü Teknolojik Devrimi karekterize eden unsur bilgi ve bilgiyi iletmek (information and communication) olmaya başlamıştır. Teknolojik gelişmeler sadece yeni ürünlerin üretilmesi ile sınırlı kalmamış, üretim sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Tek amaçlı makinalara ve bant sistemine dayalı Fordist üretim sisteminin yerine çok amaçlı üretme olanak veren, talepteki değişmelere uyum yeteneği güçlü esnek üretim teknolojileri ikame olmuş, bunun neticesinde kitlesel üretime özgü katılıklar büyük ölçüde aşılmıştır. 1970'li yıllarda gelişmiş ülkelerde meydana gelen bu değişmeler neticesinde sektörel gelişme politikaları da etkilenmiş, gelişmiş merkez ülkeler esnek teknolojilere dayalı sektörel gelişme stratejisini uygulamaya sokarken, tekstil, demir-çelik, çimento gibi emek yoğun sektörleri gelişmekte olan ülkelere kaydırmaya başlamıştır. Bu sektörleri karekterize eden unsurlar; doğal kaynaklara dayalı gelişmesi, emek-yoğun olması ve teknolojik gelişmeye ihtiyaç duymamasıdır. İşte bu noktada sanayileşme politikası ile "güneşi batan sektörler"olarak tanımlanan sektörlerin yerine "güneşi parlayan sektörler"olarak belirtilen bilişim teknolojisini ya da daha genel olarak yayılgan jenerik teknolojileri sektörel gelişmenin merkezine koyan sektörel düzeyde 167 yeniden yapılanmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Ülke ekonomisinin uzun dönemde rekabet gücü kazanmasının en temel yolu, bu politikaları uygulamaya konmasından geçmektedir. Gelişmiş ülkelerin sektörel aktörlerini oluşturan "yaygın jinerik" (pervasive generic) teknolojilerin başlıcaları şunlardır: 1) Enformasyon (Bilgisayar, mikroelektronik ve telekomünikasyon) 2) İleri teknoloji malzemeleri 3) Biyoteknoloji 4) Uzay teknolojisi 5) Nükleer teknolojilerden oluşmaktadır. Bu teknolojilerden en yagın kullanım alanı bulunan teknolojiler ve etki alanları en geniş teknolojileri enformasyon, ileri teknoloji malzemeleri ve yeni biyoteknolojileri oluşturmaktadır. Enformasyon Teknolojisi : Mikroelektronik, komünikasyon/telekomünikasyon, bilgisayar ve ağ teknolojilerinden oluşmaktadır. Bu teknolojilerde meydana gelen gelişme sayesinde üretim sistemi değişmiş, esnek üretim giderek kitlesel üretim sisteminin yerini almaya başlamıştır. Bugün enformasyon teknolojisi, zaman ve mekan sınırlamalarının getirdiği ortadan kaldırmış, ses, görüntü, hareketli görüntü, veri biçimindeki enformasyon aktarımlarını tek ve esnek bir şebeke içinde tümleştirmeyi mümkün kılacak bir boyut kazanmıştır İleri malzeme teknolojileri: Üretim sürecinde verimliliği, üründe kaliteyi ve teknik performansı yükselten, sürdürülebilir üretim için malzeme tüketim ya da kullanımı açısından gerekli koşulları yaratmak, teknolojilerin diğer alanlardaki gelişmelerin gereklerini karşılamak ya da benzeri amaçlar için geliştirilen teknolojilerdir. İleri malzeme teknolojilerinin konusunu oluşturan ürün kategorilerin başlıcaları şunlardır: 1) İleri metalik malzemeler/süperalaşımlar 2) İleri seramikler /mühendislik seramikleri 3) İleri polimerler/mühendislik polimerleri 4) Kompozitler/ polmer, cam, bor ya da seramik lif kombinasyonları, armid vs.) 5) Optoleketronik malzemeler 6) Yeni biyomedikal malzemelerinden meydana gelmektedir. 168 Yeni Biyoteknoloji: Biyoteknoloji, maddenin biyolojik unsurlarla işlenmesi yoluyla üretimde bulunabilmenin yöntem ve araçların tasarımlama ve bu tasarımları gerçekleştirmenin bilgi ve deneyimi olarak tanımlanmaktadır. Yeni biyoteknolojinin başlıca konularını; hücre füzyonu, doku mühendisliği, rekombinat DNA'lar oluşturmaktadır. Son yıllarda bu teknolojideki gelişmeler sayesinde tarım, insan sağlığı, enerji üretimi, gibi bir çok sektörde kullanılır hale gelmiştir. Bu teknolojilerin temel özellikleri ise; 1) Ekonominin tüm sektörlerine (tarım, sanayi, hizmetler) yayılma yeteneğine sahip olması, 2) Sektörler arasındaki girdi-çıktı ilişkisini güçlendirmesi, 3) Sosyo-ekonomik gelişme ve yüksek katma değer yaratması, 4) Rekabet gücünde stratejik öneme sahip olması ve 5) Teknoloji yoğun olması olarak sıralanmaktadır. 21. Türkiye ekonomisinde yeniden yapılanma süreci sonunda gerçekleştirilen tüm önlemlere karşın, Türkiye ekonomisine gerekli düzeyde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yapılmadığı, bu yatırımların düşük kaldığı görülmektedir. Diğer yandan giren doğrudan dış yatırımların teknoloji transferi, istihdam etkilerinin imalat sanayine göre düşük gerçekleştiği turizm, toptan-parekende, ticaret, bankacılık gibi sektörlere yöneldiği izlenmektedir. Türkiye'nin AB sürecinin bir gereği olarak imzaladığı Gümrük Birliği Antlaşması'da yabancı dış yatırımlarının Türkiye'ye tercihini etkilemiştir. Zira yatırımcı ülke ve/veya firma ürünlerini hiçbir kısıtlama olmadan kolayca ihraç edebilmekte (gümrük mevzuatında yapılan değişiklikler nedeniyle) bu durum büyük maliyetler ve riskler taşıyan direkt dış yatırımları engelemektedir. Diğer yandan hiçbir sınırlama olmadan iç pazara ürünlerini satan yabancı firmalar, yerli imalat sanayi kapasitesinde (aynı sektörde üretim yapan firmalarda) zamanla atıl kapasitelerin doğmasına neden olmaktadır. Yabancı sermaye ile ilgili süreçte bir diğer gelişme de, sanayileşmiş ülkelerde üretim sisteminin değişmesi ile yakından ilgilidir. Gelişmiş ülkelerde giderek üretim sürecini karkterize etmeye başlayan esnek üretim sistemi daha vasıflı işgücüne ihtiyaç duymakta, klasik sanayi paradigmasına göre kurgulanmış "yabancı sermaye"kuramı bu yeni sürecin dinamiklerini açıklamada yetersiz 169 kalmaktadır. Başka bir ifadeyle, ucuz işgücü ve pazar rasyonelleri mekan tercihinde temel parametreler olmaktan çıkmıştır. Tüm bu gelişmelere karşın yabancı sermaye yatırım kararlarında hala geçerliliğini koruyan parametrelerden biri siyasi istikrardır. Türkiye, son dönemde yaptığı yapısal reformlar ile yabancı sermaye açısından oldukça cazip bir konuma gelmiştir. Vergi reformu, bankalar yasası, uluslararası tahkim konusunda gerçekleştirilen anayasa değişikliği gibi reform niteliğindeki değişikliler, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda yabancı doğrudan yatırımlar açısından önemli potansiyellere sahip aday ülkeler arasına sokmuştur. Bu potansiyelin realize olmasının aşağıda belittiğimiz kimi önlemlerle yakından ilgili olduğunu düşünüyoruz: Türkiye ekonomisinde bulunmaktadır. mevcut enflasyon Fiktif karların düzeyi yatırımlar üzerinde vergilendirmesini caydırıcı engelleyecek etkide "enflasyon muhasebesi"nin uygulamaya konmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. 6224 sayılı kanun ve bununla ilgili kararname ve tebliğler dışında doğrudan yabancı yatırım ile ilgili mevzuatın AB ile uyumlu hale getirilmesi oldukça önemli bir aşamayı ifade edecektir. Yabancı yatırımlar ile yerli yatırımcıların ortak girişimlerini destekleyecek teşvik sisteminin oluşturulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. 22. Türkiye'nin sanayileşme ve teknolojik gelişme sürecini önümüzdeki yıllarda etkileyecek önemli gelişmelerden biri, GATT Uruguay müzakereleri sonunda kabul edilen "Uruguay Turu Nihai Senedi" olarak anılan Antlaşmadır. Bu anlaşma, ülkelerin ekonomik ve sanayileşme süreçlerini yakından ilgilendirmekte, çeşitli yaptırımlar getirmektedir. Senet, "Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Antlaşması" ile devletin hangi sektörlere, ne ölçüde ve hangi koşullarda destek sağlayabileceğinin şartlarını belirtmekte ve bu şartlara uymayan ülkelere uluslararası düzeyde uygulanacak yaptırımları ortaya koymaktadır. Bu tedbirler, 1927 Teşvik-i Sanayi Kanunu ile birlikte Türkiye sanayileşme deneyiminde herzaman önemli bir işlev görmüş teşvikler açısından da önemli kısıtlamalar getirmektedir. Antlaşmada "Dava Edilemiyen Sübvansiyonlar" altında toplanan sübvansiyonlar şunlardan oluşmaktadır: i) "Spesifik"olmayan sübvansiyonlar (belirli bir sanayi dalı ya da grubuna, bir teşebbüs ya da grubuna bir teşebüs ya da grubuna özgü olmayan sübvansiyonlar), ii) Firmalarca yürütülen ya da yüksek öğretim ya da araştırma kuruluşlarının firmalarla yaptıkları sözleşmeler bazında yürüttükleri sanayi araştırmalar ve rekabet öncesi geliştirme faaliyeti için yapılan yardımlar, iii) Bölgesel kalkınma çerçevesinde, önceden açıkça tanımlanmış 170 "dezavantajlı"bölgelere verilen ama "spesifik" olmayan yardımlar, iv) Mevcut tesislerin, yasa ve/veya yönetmenliklerle getirilen ve sonuçta firmalar için daha büyük yük ve sınırlamalara yol açan yeni çevre şartlarına uyumun sağlanabilmesine yönelik yardımlardır. Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Antlaşması ve Ticarete Bağlantılı Yatırım Tedbirleri Antlaşması, devletin teknolojik güç oluşturmakta kullandığı bir çok politika aracını engellemektedir. İhracatı teşvik etmek, yatırımları yönlendirmek ve firmaları sürekli ürün yenilikleri ve yöntem yenilikleri yapmağa sevk etmek için kullanılabilecek selektif sübvansiyonlar yasaklanmaktadır. Diğer yandan Yatırım Tedbirleri Antlaşması, taraf devletleri, ucuz kredi veya vergi indirimi gibi bir avantaj karşılığında bile yatırım tedbirleri uygulamaktan alıkoymaktadır. Sanayi sektörleri için oldukça sınırlayıcı unsurlar taşıyan "Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması" Ar-Ge harcamaları ve ve çevre koşullarına uyum harcamaları ile ilgili yardımlar söz konusu olduğunda Türkiye sanayi için yeni fırsatlar/imkanlar sunduğunu burada belirtmek gerekir. GATT (General Agreement on Tariffs and Trade / Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması ve sonradan WTO) sekizinci tur Uruguay görüşmeleri sonucunda, 1994’de 117 ülke Uruguay Nihai Senedini imzalamıştır. Türkiye anlaşmanın geçerliliğini 1995 yılında kabul ederek bu tarihten itibaren vereceği teşvik ve sübvansiyonlarda bu anlaşma hükümlerine uymayı taahhüt etmiştir. Ar-Ge faaliyetlerine sağlanan devlet yardımları “Karşı Önlem Alınmayan Sübvansiyonlar” kapsamında yer almaktadır. Buna göre“sanayi araştırmalarda” giderlerin %75’ine; “rekabet öncesi sanayi geliştirme”lerde ise % 50’sine kadar olan bölümünün devletçe karşılanmasına olanak tanımaktadır. Uruguay Turu Nihai Senedi ile getirilen tanıma göre; sanayi araştırma terimi, yeni ürünlerin, proseslerin ya da hizmetlerin geliştirilmesi ya da mevcutların önemli ölçüde iyileştirilmesinde yararlanabilecek yeni bilgilerin bulunması amacını taşıyan planlanmış araştırma ya da kritik incelemeleri ifade etmektedir. Rekabet öncesi sınai geliştirme terimi de, sınai araştırma bulgularının, ister satış isterse kullanmak suretiyle olsun, yeni, değişik ya da iyileştirilmiş ürünler, prosesler ya da hizmetlere yönelik bir plan, taslak ya da tasarıma dönüştürülmesini anlatmaktadır. Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi, gerek sanayi araştırma, gerekse rekabet öncesi sınai geliştirme doğrudan inovasyonu hedefleyen Ar-Ge faaliyetleridir. 171 23. 1970'li yıllardan sonra gelişmiş ülkelerde başlayan III.Sanayi devrimi neticesinde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki teknoloji açığı giderek artmaya başlamıştır. Özellikle Uruguay Roundu'unda alınan kararlar göz önüne alındığında, gelişmiş ülkelerde üretilen teknolojilerin elde edilmesi, kopyalanması ya da geliştirilmesi önünde ciddi engeller oluşmuştur. Ancak yukarıdaki satırlarda da belirtildiği gibi Ar-Ge'ye yönelik teşviklerin yasaklanmamış olması gelişmekte olan ülkeler açısından yeni imkanlar da doğurmaktadır. Bu bağlamda Türkiye'de 1995 yılında gündeme gelen Ar-Ge yardımlarına burada kısaca değinmek istiyoruz. Bakanlar Kurulu'nun 27.12.1994 tarih ve 94/601 sayılı "ihracata yönelik devlet yardımlarının 4.maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun aldığı ve 1995 yılının Haziran ayında Resmi Gazete'de yayımlanan"Ar-Ge Yardımına İlişkin Karar" ile yürürlüğe girmiştir. Karar, kurul kararıyla 4 Kasım 1998 yılında geliştirilerek Resmi Gazate'de yayımlanmıştır. Bu uygulamaya ek olarak, 3 Nisan 1986 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan "Araştırma ve Geliştirmeyi Teşvik Amacıyla Vergi Ertelemesi Uygulaması" kararı da halen yürürlükte bulunmaktadır. 24. Girişimcilerin sahiplendikleri bir yeniliğin (innovation) geliştirilmesi açısından, klasik banka sisteminin aradığı şartlarla değil, proje ve girişimci kalitesi açısından kredi ilişkisine giren risk sermayesi (venture capital) sistemine ihtiyaç duyulmaktadır. Ürün devrelerinin giderek kısalması, firmalara büyük risk getirdiği gibi teknoloji yeteneği yüksek yeni ve genç girişimci gruplarının yeni bir teknoloji ile piyasaya girerek, hızlı bir gelişme göstermeleri olağan duruma gelmektedir. Risk sermayesi ile önemli gelişmeler ABD'de gerçekleştirilmiş, risk sermayesi yeni kurulan ileri teknoloji kuruluşlarına başta Route 128 ve Silicon Valley olmak üzere yönlenmiştir. Benzer bir gelişme Avrupa Birliği'ni oluşturan ülkelerde de gözlemlenmektedir. 1990 yılı itibariyle AB'nde 4,13 milyar ECU risk sermayesi yatırımı gerçekleşmiştir. 25. Teknoloji ithalat politikaları ile diğer malların ithalat politikalarının bir birinden ayrılması, teknoloji ithalatı açısından önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Teknoloji ithalatı, sadece makine ve teçhizat olarak algılanmamalı, üretim bilgisi ve satış sonrası hizmetleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Başka bir ifadeyle, ulusal bir teknoloji 172 transfer politikası teknolojilerin gittikçe karmaşıklaştığı bir dünyada daha da önemli hale gelmiştir. Teknoloji transferi ile ilgili kısa dönemde yapılacak düzenlemeden biri, kullanım öncesi ve sonrasında yapılacak hizmetler açısından Türkiye'de temsilciliklerin açılması, bakım, yedek parça temini gibi sorunların çözümüne kısa sürede çözüm getirecektir. Bu tarz bir yapılanma Türkiye gibi teknolojide dışa bağımlı bir ülkede, teknoloji üreticileri ile teknoloji tüketicileri ülkeler arasındaki kopukluğu bir ölçüde gidermiş olacaktır. 26. Bilginin ve yeni teknolojilerin üretilmesi ve kullanılması giderek nitelikli insangücünün (beşeri sermayenin) donanımına bağlıdır. Beşeri sermaye stokunun yenilenmesi ancak uzun dönemde uygulanacak politikalarla mümkün olmakla birlikte, ancak kısa dönemde eğitim sisteminin yapısında mevcut beşeri sermaye stokunu yükselten ve daha verimli kılan önlemler alınabilir. Sanayileşme ve teknoloji sürecinin boyutu, günümüzde, sadece sermaye stokunu- yatırımı artırmak şeklinde "mekanik"bir anlayıştan giderek uzaklaşmaktadır. "En büyük sermaye stoku, insan gücü potansiyeli yani beşeri sermayedir. Tamamen, yeni sorunlar formüle edip çözmeye yönelmiş, ileri teknik bilgiyle teçhiz edilmiş genç bir kuşak; yoksa, eski bilgileri olduğu gibi almış ve değiştirmeden nakletmeye eğilimli bir "diplomalılar ordusu"değil" (Türkcan, 1998: 106). Teknoloji transfer etmek zorunda kalan bir ülkenin aynı zamanda nitelikli işgücüne de ihtiyacı vardır. Ancak beşeri sermaye stoğu büyük ölçüde ülkenin genel gelişme düzeyi ile ilintilidir. Uzun dönemde teknoloji yaratacak politikaların temel bileşeni, araştırmacı bilim adamı ve teknologlar yetiştirmek ve yaratılacak teknolojileri yenilik olarak ekonomiye uygulayacak girişimlerin yetiştirilmesidir. 173 Notlar 1 Bu çalışmanın ana temasını ihracat büyüme ilişkisi oluşturmaması nedeniyle ana metinde bu konuya değinilmemiştir. Ancak, konuyla ilgili genel bir çerçeveye burada kısaca değinmek istiyoruz. İhracat ve büyüme ilişkisini açıklayan başlıca kuramsal yaklaşımlar; a) Çarpan modeli, b) “İkiAçık(Two-Gap)” modeli, c) Ölçek ekonomileri, ve d) Geleneksel iktisat kuramındaki “Karşılaştırmalı Üstünlükler”kuramlarıdır. Çarpan modeli, Keynes’çi kuramın dış ticarete uygulamasını anlatan bir modeldir. Modele göre, imalat sanayiinde atıl kapasite ve işsizlik bulunuyorsa, ihracat artışından kaynaklanan harcama artışları milli harcamaları da artıracaktır. Reel üretim-marjinal tasarruf ve marjinal ithal eğilimi toplamının tersinin büyüklüğü tarafından belirlenen-bir çarpan katsayısı kadar artacaktır. Keynes’çi dünyada ihracat dışsaldır ve dünya talebi tarafından belirlenmektedir. Döviz kuru sabit ve veridir. b) Gelişmekte olan ülkeler için geliştirilen “İki-Açık”modele göre, gelişmekte olan ülkelerin üretimi sürdürebilmeleri ithalat kapasitelerine/dövizin bulunabilirliğine bağlıdır. Döviz kısıtı ise malların ithalattında sorun yaratacaktır. Bu ise, büyümede tasarruf yanında, dış finansmanın da hesaba katılmasını gerekli kılmaktadır. c) Ölçek Ekonomileri Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre, bir çok sektörde üretim optimal ölçekte yapılmaktadır: Demir-çelik, petro-kimya, çimento gibi bir çok sektörde minumum maliyetle üretim yapan işletme ölçekleri milyon tonlarla ifade edilmektedir. Halbuki bir çok gelişmekte olan ülkede iç pazar oldukça sınırlıdır ve bu nedenle büyük ölçekte kurulacak tesisleri mass edecek bir iç pazar kısıtı bulunmaktadır. İhracat, iç talep yanında dış talebi de devreye soktuğu için, imalat sanayiinde firmaların gelişmiş teknolojileri kullanarak optimal ölçekte kurulmasına olanak tanıyacaktır. d) Diğer bir model, geleneksel dış ticaretin temel nedeni olarak, ülkeler arasındaki teknolojik farklılıklarının (Ricardian Modeli) veya ülkeler arasındaki faktör donanımı farklılıklarının (Hecksher-Ohlin Modeli) neden olduğunu ileri süren "Mukayeseli Üstünlükler Kuramı"dır. Geleneksel dış ticaret teorisine göre, “faktör donanımları” veya “teknolojik açıdan”benzer ülkeler arasında ticaret hacminin büyük olmaması gerekmektedir. A priori, geleneksel dış ticaret teorisinin geçerli olduğu bir dünyada (ülkeler arasında teknolojik veya faktör donanımının farklı olması durumunda) ticaretin kompozisyonu ülkelerin göreli olarak daha fazla avantaja sahip oldukları maları ihraç etmelerini gerektirir. Ancak, reel dış ticaretteki gelişmeler, kuramın öngördüğü gibi gelişmemekte, aynı endüstriye ait homojen veya benzer malların hem ihracatının hem de ithalatının yapıldığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle, “endüstri içi ticaret” yaşanmaktadır. Bu durum geleneksel dış ticaretin temel mantığıyla çelişmektedir ( Bir ülkenin hem aynı maldan “üstünlüğe” hem de “dezavantaja” sahip olması geleneksel dış ticaretin öngörmediği bir durumdur) Geleneksel dış ticaret kuramının üretim faktörü donanımındaki farklılığa dayanan 174 anlayışının geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Uluslar arası alanda uzmanlaşmayı ve ticareti sağlayan karşılaştırmalı üstünlükler değil, artan getiridir . Artan getiri ise geleneksel dış ticaretin “tam rekabet” varsayımı ile taban tabana zıttır. Geleneksel dış ticaret teorisi, dış ticaretin beşeri ve fiziki sermaye ve doğal kaynaklar gibi benzer özelliklere sahip ülkeler arasında değil, farklı ülkeler arasında yapılmasını öngörür. Oysa reel dünyada dış ticaretin büyük bölümü benzer ülkelere sahip merkezi ülkeler arasında yapılmaktadır. 1953 yılında gelişmiş ülkeler arasındaki ihracat % 53 iken, 1990’da bu oran %76’ya yükselmiştir . 1960'lı yıllardan sonra yapılan ampirik araştırmalarda ihracattaki artış ile GSYİH arasında doğrusal bir bağlantı olduğu ve ihracatın iktisadi büyüme sürecinde en temel parametrelerden birini oluşturduğu belirtilmektedir. İhracat ile büyüme arasındaki ilişkileri son yıllarda ekonometride oldukça yaygın bir uygulama alanı bulunan nedensellik testi yoluyla analiz eden Jung & Marshall (1985)'ın analiz sonuçlarına göre, ihracat performansı büyümeye neden olmakta fakat aynı zamanda üretimdeki büyümenin de ihracat performansını etkilediğini belirtmektedir. Başka bir ifadeyle, büyüme ile ihracat arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi söz konusudur. Darrat'da (1987) ihracat ile büyüme ilişkisini nedensellik testi ile analiz etmiştir. G.Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong gibi yeni sanayileşen ülkelerden hareketle (1955-1982 dönemini kapsayan araştırmada) ihracat ile büyüme arasında pozitif bir korelasyon tespit edilirken, yapılan nedensellik testinde Kore dışındaki diğer üç ülkede ihracata dayalı büyüme tezi red edilmiştir. Darrat'a göre nedensellik ilişkisi red edilen ülkelerde, teknolojik ilerleme beşeri sermaye düzeyindeki gelişmeler gibi içsel nedenlerle de ekonomik büyümenin gerçekleştiği, bu nedenle sadece ihracat artışına dayalı bir yaklaşımın tatmin edici olmayacağını belirtmektedir. Türkiye'ye ilişkin zaman serisi ve ekonometrik analizler kullanarak ihracat-büyüme ilişkisini ele alan kimi ampirik çalışmalar için bkz. Ayanoğlu (1994), Taşkın (1994). Daha genel araştırmalar için bkz. Daratt (1987), Greeaway & Sapsford (1993), Riezman et.al (1996). 2 1970'li yılların ortasında başlayan iktisadi kriz sonucu dünya ekonomisinde "yeniden yapılanma"politikaları gündeme gelmiş, krizden çıkış politikaları uygulanmıştır. Yeniden yapılanma politikaları sonucu, ulusal mali piyasalar giderek yurt dışı mali piyasalarla eklemlenmiş ve bu piyasaların spekülatif/istikrar bozucu denetimi altına girmiştir. Bu süreç sadece mali piyasaları etkilemekle kalmamakta, reel sektörü de etkisi altına alarak dalgalanmalara neden olmuştur. Diğer yandan sermaye gelirlerini/karlılığını artırmaya dönük iktisat politikası demeti, giderek büyüyen kamu kesimi borçlanma gereği, 1989'dan itibaren finansal liberalizasyon politikaları sonucunda, borç-faiz sarmalıyla ekonomideki üretim-bölüşüm ilişkilerini de yeniden yapılandırmıştır. 3 Sermaye hareketleri üzerindeki denetimlerin kaldırılması ve finansal serbestleşme, banka ve döviz krizlerinin bütünleşmesine ve genel finansal krizlerin oluşmasına neden olmaktadır. Sermaye 175 hareketlerinin tam liberalizasyonunun sağlanmadığı önceki yıllarda bankalar veya döviz piyasalarında meydana gelen dalgalanmaların, etkileri daha minimal düzeyde, sektörle sınırlı etkiler doğurmakta idi. İç ve dış finansal piyasaların gittikçe entegre olduğu bir dünyada, gittikçe kısa aralıklarla tekrarlanan finansal krizler yaşanmaya başlanmıştır. Finanasal krizler genel olarak; canlanma/patlama/çöküntü aşamalarından oluşan bir döngüyü kapsamaktadır. Sermaye girişleri ile eşanlı bir kredi genişlemesi, psikolojik faktörlerin de etkisiyle sürdürülemezlik algısı ile sona ermekte, sermaye kaçışları ve finansal daralma ile minimal düzeye inmektedir. Hem çıkış hem çöküş aşamaları ekonominin tüm reel değişkenlerini etkilemekte, yatırım, üretim, istihdam ve milli gelir düzeylerinde de dalgalanmalara/istikrarsızlığa neden olmaktadır . 4 Kapitalizmin "Altın Çağ -Golden Age" dönemi boyunca uygulanan efektif-talep yönelimli Keynesgil iktisat ve sosyal devlet/refah devlet uygulamaları, 1970'li yılların ortasından itibaren krize girmiştir. Merkez ülkelerde, ağırlıklı olarak piyasa ekonomilerinin istikrarsızlığa sürükleyen kriz potansiyelini denetleme işlevini yüklenen ve bu anlamda sosyal devlet uygulamaları olarak anılan iktisat politikası seçenekleri, çevre ülkelerde farklı bir biçimde tezahür etmiştir. "İthal ikameci sermaye birikim rejimi" olarak tanımlanan bu gelişme stratejisi, iç pazarı hedeflemesi nedeniyle, uluslararası rekabetten kopuk gelişmiştir. Ekonominin dışa bağımlılığını azaltacağı varsayılan ithal ikameci sanayileşme modeli, beklenenin aksine bir sonuç vermiş, ekonominin dışa bağımlılığı artarken, zamanla dövizin bulunabilirliği/ithalat kapasitesi birikim rejiminin sürekliliğini belirleyen temel parametre olmuştur. Krizle birlikte, krizin doğasına ilişkin ve kriz sonrası döneme ilişkin çeşitli okullar tarafından kuramsal açıklamalar getirilmiştir. Bu kuramların başlıcaları; Amerika'lı bazı iktisatçıların geliştirdikleri "Esnek Uzmanlaşma Kuramı", Fransız iktisatçıların geliştirdikleri "Düzenleme Okulu", ve İngiliz kimi iktisatçıların geliştirdikleri "Tekno-Ekonomik Paradigma"kuramlarıdır. Esnek uzmanlaşma yaklaşımına göre, Sanayi Devrimi'nde gelişmiş merkez ülkeler iki seçenek arasında tercih yapmak durumundaydılar. Bu seçenekler kitlesel üretim ve esnek üretim idi. Ancak o andaki politik mekanizmaların etkisiyle kitlesel üretim egemen olmuştur. Ancak kitlesel üretim, 1970'li yıllarda piyasaların doygunluğa ulaşmasıyla tıkanmış ve esnek uzmanlaşmaya dönük bir yönelim başlamıştır. Düzenleme Okulu'na göre ise, krizin esas sebebi, düzenleme biçiminin birikim rejimine tekabül etmemesi sonucunda meydana gelmektedir. Yeni birikim rejiminin gelişmesi eski düzenleme tarzı tarafından engelleniyorsa veya mevcut düzenleme tarzı veri iken var olan birikim rejiminin potansiyelleri tüketilmişse "büyük-yapısal krizler" meydana gelir. Düzenleme kuramına göre merkez ülkeler II.Dünya Savaşı'ndan sonra "Altın Çağı" yaşadılar. Bu dönmede merkez ülkeler kitlesel üretime dayalı bir üretim sistemi ve bu kitlesel üretimi destekleyen düzenleme tarzı neticesinde tempolu ve yüksek büyüme oranlarına ulaştılar. Ancak gelişmeyi sağlayan Fordist birikim rejimi zamanla tıkandı. Üretimde ve verimlilik düzeylerinde altın çağ boyunca gerçekleşen verimlilik ve üretim artışları, hızlarını kaybetmeye başladı. Bu yeni dönem Düzenleme Okulu "NeoFordizm" olarak tanımlanmaktadır. Krizi açıklamaya yönelik Tekno-Ekonomik Paradigma 176 kuramında ise merkezi kavram teknolojidir. Kuramda, Teknolojik yenilikler dörde ayrılarak incelenmektedir: Küçük, sürekli yenilikler, radikal yenilikler, teknolojik sistemdeki değişmeler ve Tekno-Ekonomik Paradigmanın değişmesi neticesinde oluşan "Teknolojik Devrimler" dir. Kurama göre, II.Dünya Savaşı'ndan sonraki gelişme kitlesel uzun üretim dalgası sonucu gerçekleşmiştir. Fakat bu dalganın da teknolojik sınırlarına ulaşması neticesinde, yeni bir tekno-ekonomik dalga, enformasyon ve iletişim teknolojilerine dayalı uzun dalga gelişecektir. Esnek uzmanlaşma kuramına ilişkin daha detaylı olarak bkz. Piore & Sabel (1984), Hirst & Zeitlin (1993), Düzenleme kuramı için Aglietta (1987), Boyer (1988), Lipietz (1988), Dunford (1990) ve Tekno-Ekonomik Paradigma için bkz. Rosier (1991), Freeman (1989), Dosi (1988). Ve tüm kuramlara ilişkin genel bir çerçeve için bkz. Taymaz (1993). 5 Keynesgil Paradigma, kaynak tahsisine yönelik müdahaleleri altın çağ süresince (1945-73(4)) statik ve dinamik etkinlik çerçevesinde sağlamaya çalışmıştır. Bu paradigmaya göre, eğer piyasa mekanizması kaynak tahsisini etkin olarak gerçekleştiremiyorsa, piyasalara müdahale edilerek bu sürecin yönlendirilmesi gerekir. Başka bir ifadeyle, statik etkinlik sağlamak üzere kaynak tahsisine yönelik müdahaleler "piyasa başarısızlıkları"na (aksak rekabet piyasalarının düzenlenmesi, dışsal ekonomiler, kamusal mallar, eksik veya çalışmayan piyasalar vs) yönelik bir müdahale olarak görülmekteydi. Keynesgil dünyada dinamik etkinlik problematiği, yapısal değişme, sanayileşme, hızlı büyüme, ve teknolojik gelişmenin sağlanması amaçlarıyla iç içe girmişti. Türkiye ekonomisinde geçmiş yıllarda ve günümüzde kaynak tahsisine yönelik müdahalelerde statik etkinlik fazla önemli olmamıştır . Oysa "Keynesgil altın çağ'dan, Monetarizmin kurşuni çağına geçerken (Boratav, 1990)", (Keynesgil iktisadın cari olmaktan çıkması ile birlikte, kalkınma iktisadı da gündemden düşmüş, bunların yerine “makro iktisadın mikro temelleri”, “monetarizm”, “rasyonel beklentiler” gibi klasik döneme dönüşü ifade eden kuramlar almıştır.) kaynak tahsisine ilişkin modelde değişikliğe uğramıştır. Neoklasik okula göre, piyasa başarısızlıkları değil, hükümet başarısızlıkları daha önemlidir. ve bu nedenle kaynak tahsisini piyasa güçlerine ve "yapısal uyum" programlarına bırakılmasını ileri sürmektedir. Yapısal uyum programlarında “Kamu Kesimi Borçlanma Gereksinimi -PSBR” merkezi kavramdır. Bu programlarda birikim oranları ve yatırımlar sorun olarak görülmemektedir. Oysa Keynesgil dünyada, sermaye birikimi, sermaye birikiminin profili, yatırımların sektörel dağılımı, tasarruflar en temel parametreler olarak değerlendirilmiştir. Türkiye ekonomisinde 1980'lerde gündeme gelen birikim ve yatırım sürecindeki gelişmeleri bu paradigma değişimi ekseninde ele almak gerekir (Türel, 1998: 149-150). 6 Emek verimindeki değişmeyi etkileyen teknolojik gelişmeler, sermaye birikim oranı ile büyüme oranı arasındaki ilişkiyi ifade eden sermaye/hasıla katsayısını zaman içerisinde değiştirecektir. Burada unutulmaması gereken diğer bir nokta, ekonomik durgunluk dönemini izleyen yıllarda, sanayideki üretim artışları, geçmiş yıllara ait kullanılmayan kapasitelerin devreye sokulması ile 177 gerçekleştirilebilir. Talep artışlarının sürüklediği bu tarz bir büyüme sürecini, çok sınırlı sermaye birikimi ile gerçekleştirmek mümkündür. Böyle bir durumda, sermaye/hasıla katsayısı çok düşük çıkmasına karşın anlamlı olmayacaktır. 7 Bu sonucun gerçekleşmesindeki en temel faktörlerden biri, özellikle 1980’li yıllardan itibaren kamu yatırımlarında yaşanan reel gerilemeler olduğunu düşünüyoruz : İmalat sanayiinin sabit sermaye yatırımlarından aldığı pay, 1973 yılında toplam olarak %35 iken, 1980 yılında %28,5’e, 1996 yılında ise %21,8’e düşmüştür. Ancak bu düşüş kamu imalat sanayiinde dramatik düzeylerde gerçekleşmiştir: Kamu imalat sanayiinin 1973 yılında %23,8 olan payı, 1980 yılında % 26,3 ve 1996 yılında %4,1 olarak gerçekleşmiştir. Özel imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarında da bir düşüş olmakla birlikte bu düşüş göreli olarak daha az olmuştur:1973 yılında %39,5 olan oran, 1980 yılında %30’a ve 1996 yılında ise %24,5'e düşmüştür (DPT,1997: 28-29). 8 Diğer bir teknolojik bağımlılık göstergesi de, yatırım malları ithalatının toplam ithalattaki payı, dışarıdan satın alınan lisans, marka, know-how için yapılan ödemeler ile bunların dış satımında sağlanan gelirlerin karşılaştırılması yapılarak hesaplanabilir. Ancak bu tarz bir hesaplama için çok detaylı istatistiklere ihtiyaç olduğundan, böyle bir çalışma ancak ayrı bir araştırmanın konusu olabilir . 9 İhracatta yaşanan bu gelişmenin, sanayileşmiş ülkelerde durgunluk ve korumacı eğilimlerin yaşandığı bir konjonktürde gerçekleşmiş olması, ihracattaki gelişmeyi daha da ilginç kılmaktadır. IMF'nin (1987) hesaplamalarına göre,1970-79 döneminde % 7,1’lik bir büyüme hızına ulaşan dünya ticareti, Türkiye’nin ihracat mucizesinin gerçekleştirdiği yıllarda 1980-86’da % 2,8 gibi düşük bir büyüme hızına ulaşmıştı. Dünya Bankası'nın (1987) hesaplamalarına göre ise , 1980-85 döneminde Türkiye ihracatta sağladığı %25,3’lük bir ortalama ile tüm ülkelerin üzerinde bir performans göstermiştir. 10 1980 sonrası dönemde ihracat performansı ile, ihracatın sübvansiyonuna dönük politiklar arasındaki ilişkiyi ampirik olara inceleyen Ersel ve Temel (1984), ihracattın vergi desteğine göre esneklik değerini, ihracattın fiyatına göre esneklik değerinden daha büyük bulmuştur. Başka bir ifadeyle, ihracattın artırılmasında teşviklerin payı daha büyüktür. Ancak, Arslan ve Wijnbergen (1989) reel kurun düşürülmesinin teşviklere göre ihracattı artırmada daha etkin bir araç olduğunu belirtmektedir. Celasun ve Rodrik (1989), 1970-89 dönemine ilişkin olarak 3'er aylık verilerden hareketle yaptıkları analizde, ihracattın döviz kuruna karşı duyarlı olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Tansel ve Togan (1987), 1960-85 dönemine ilişkin yaptıkları analizde, ihraç ürünleri talebi ve ihraç ürünleri arzı fiyat esneklikleri için elde ettikleri bulgular, diğer araştırmalara göre daha yüksek bulunmuştur. 178 11 1950 yılında Prebisch (1950) ve Singer (1950) yaptıkları ayrı çalışmalarda "net takas ticaret hadleri"nin uzun dönemde mamul mallar lehine, birincil malların ise aleyhine geliştiğini ampirik düzeyde test etmişlerdi. Bu görüş sonrasında literatürde Prebisch-Singer tezi olarak adlandırılmıştır. Bu tez daha sonraki yıllarda ECLA’nın (Birleşmiş Milletler Latin Amerika Ekonomik Komisyonu- Economic Comission for Latin America) ya da Yapısalcı Okul'un temel tezlerinden birini oluşmakta idi. ECLA, esas olarak Latin Amerika’nın geri kalmışlığının nedenleri üzerinde araştırma yapan ve batılı kalkınma çizgisinin tekrarlanarak hızlı kalkınmanın gerçekleşeceğini savunan, BM desteğindeki aydınların oluşturduğu bir kadrodan oluşuyordu. ECLA yada "yapısalcı okul" Latin Amerika’nın azgelişmişliğini dünya ticaret sistemindeki eşitsiz ve hakça olmayan değişim ilişkisinde arıyordu. Bu okula göre, birincil mallarda ve mamül mallarda talebin gelir esneklikleri farklıdır. Kısaca talebin gelir esnekliği olarak adlandırılan bu durum, tüketicinin gelirindeki meydana gelen % değişimin, tüketicinin talep edeceği miktardaki % değişimine oranını vermektedir. Bu durum kısaca şöyle formüle edilmektedir. (εg=(d m / d g) *(g / m)). Burada ; εg=talebin gelir esnekliğini, d m=miktardaki % değişmeyi,d g=gelirdeki % değişmeyi ifade etmektedir. Birincil mallarda εg<1(Engel Yasası) dir. Okul, çevre ülkelerin uzmanlaştığı hammadde ve temel gıda maddelerinin esnekliğinin birden küçük olduğunu belirtmektedir. Bunun anlamı ise, tüketicinin gelirindeki bir artış, ham madde ve gıda maddeleri tüketiminde bir artış yaratır ancak bu gelir artışından daha küçük olacaktır. Bu durum, merkez ve çevre ülkeler arasındaki mal ticaretinde önemli sonuçlar doğurur .a) Merkez ülkelerin gelirindeki her artışın ancak küçük bir kısmı birincil mallara talep olarak yansır. b) Diğer yandan azgelişmiş ülkelerde yaşayan (Latin Amerika) insanların ithal edilen sanayi mallarına dönük taleplerinin gelir esnekliği birden büyüktür. Yani, gelir artışında meydana gelen her % artışın büyük bir kısmı sanayii mallarına talep olarak yansır. Bunun anlamı ise şudur: Çevre ülkelerde meydana gelecek gelir artışları sanayi mallarına olan talebi artıracaktır. Prebisch buna bağlı olarak, merkez ülkelerin çevre ülkelerden ithal ettikleri hammaddelerin yerine (teknolojik gelişmeler sayesinde) yapay olarak üretilen sentetik malların ikame edildiğini ve bu gelişmenin çevre ülkeleri olumsuz etkilediğini belirtmektedir. Prebisch’in analizinde bir diğer önemli unsur da, çevre ve merkez ülkelerin arz yapılarının farklı olmasının yarattığı etkilerde gözlemlenmektedir. Bu farklılık, merkez ülkelerde üretici kesimin oldukça güçlü olduğunu oligopol yada tekelci konumda bulunduğunu, ürünlerin rekabeti sonucunda fiyatların düşmeyeceğini ima etmektedir. Bu ülkelerde mark-up fiyatlama geçerlidir. Halbuki çevre ülkelerde üreticiler güçsüzdür ve daha çok esnek fiyatlama geçerlidir. Eşitsizliğin temelinde yatan bir diğer etken ise, ücret yapısı ile ilgilidir. Merkez ülkelerde emek piyasasında sendikaların güçlü yapısı beraberinde verimlilik artışı ile birlikte ücretlerin artması yönünde bir etki yaratırken, ücret artışı karşısında tekelci konumdaki firma, bu artışı tekrar ürün fiyatına (mark-up fiyatlama yolu ile) yansıtmakta, bu fiyatın nihai yükünü çevre ülkelerin tüketicileri çekmektedir. Oysa emek piyasası yapısı çevre ülkelerde tam tersine örgütsüzdür ve ücretlerin düşük olması nedeniyle ihraç mallarının fiyatı da düşüktür. Yani dış ticaret, tarihsel olarak farklı donanımlara sahip merkez ile çevre arasında eşitsiz bir değer aktarımına neden olmaktadır. ECLA’nın bu eşitsiz sürece ilişkin çözüm önerisi ise, ihracatta ürün 179 çeşitlenmesine gitmek ve ithal edilen malları zamanla yurt içinde üretmek şeklinde olmuştur. Başka bir ifadeyle, ithal ikameci sanayileşme stratejisi ve sermaye birikimi bu okulun temel kuramı haline gelmiştir. L. Amerika ülkelerinde uygulanan ithal ikameci birikim rejimi, dış ödeme dengesizliklerinin artmasına, ekonomiye ÇUŞ’ların sızmasına, işsizliğin artmasına, ekonominin konjonktürel dalgalanmaların etkisine daha fazla girmesine, geleneksel birincil malların dış satımına dayalı bir ihracat yapısının devam etmesine ve rekabet gücü olmayan bir sanayileşmeye neden olmuştur. Godfrey (1980)’e göre, ECLA tüm radikal yaklaşımına karşın, bu sorunun çözümünü yine Ortodoks iktisat yaklaşımında araması nedeniyle bir çıkış yolu olamazdı. Zira bu yaklaşım, yine Harrod-Domar tipi bir planlama modelini benimsiyor ve bu nedenle dış yardımlar ve yabancı yatırımlar sermaye sorunlarını hafifletecek, teknolojik gelişmeyi hızlandıracak ve böylelikle az gelişmişlik sorununu aşacak yol olarak görülüyordu. Kısacası sorunu yaratanlarla sorunun çözümlenmesi isteniyordu. Gelişme problematiğini anlamaya yönelik “bağımlılık kuramı”, kuramsal çerçevesini oluştururken, ECLA’nın yapısal perspektifini daha da derinleştirmiş, yeni bir kuramsal çerçeve oluşturmuştur. Yapısalcı ve Bağımlılık kuramlarının eleştirisi için bkz. Booth (1975), Laclau (1971), Bernstein (1979). 12 Türkiye iktisat yazınında en çok tartışılan konuların başında ithal ikameci kalkınma stretejisi üzerine yapılan tartışmalar olagelmiştir. İthal ikameci kalkınma stretejisi üzerine yapılan tartışmalar için bkz. Boratav (1983,1988), Kepenek (1977), Keyder (1988), Kruger (1985), Gülalp (1983), Olgun (1975,1980) 13 Geleneksel teorinin iddia ettiği gibi, eğer ülkeler arasındaki teknolojik veya faktör donanımları arasındaki farklılıklar ticaretin temel nedeni ise, ticaretin kompozisyonu bunu yansıtarak, ülkelerin göreli olarak daha fazla sahip oldukları üretim faktörünü içeren malları ihraç etmelerini gerektirir. Ancak gelişmiş (merkez) ülkeler arasındaki ticaret yapısı incelendiğinde, aynı endüstriye ait homojen veya benzer malların iki yönlü ticaretinin; yani hem ithalatının hem de ihracatının yapıldığı görülmektedir. Bu olgu endüstri içi ticaret olarak tanımlanmaktadır. Geleneksel dış ticaret teorisine göre bir ülkenin ilgili malda hem karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması ( ilgili malı ihraç etmesi ) hem de dezavantaja sahip olması mümkün olmadığına göre endüstri içi ticaret olgusu geleneksel teorinin öngörüleri ile çelişmektedir. Endüstri içi ticaret ölçek ekonomilerinde ve mal farklılaştırmasından kaynaklanmaktadır. Geleneksel uluslar arası ticaret teorisinde ticarete konu olan malların homojen oldukları başka bir ifade ile ilgili malın hem ihracatının hem de ithalatının yapılamayacağı anlamına gelir. Bu varsayımın temelinde tam rekabet piyasa varsayımı bulunmaktadır. Ancak reel dünyada sanayi mallarının çoğu homojenlik varsayımına uymamaktadır: Bileşimleri, görüntüleri ve kullanışları bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Diğer yandan bazı homojen mallar (fiziksel olarak kaba ve ağır mallar) üzerinde de endüstri içi ticaret gerçekleşmekte, taşıma giderlerinde tasaruf sağlanmaktadır. Tüm bu açıklamalar bize sanayi 180 malları üzerindeki ticaretin doğru bir açıklamasının ancak mal farklılaştırması ile onun doğurduğu endüstri içi ticaretin etkilerinin gözönüne alınarak mümkün olacağını göstermektedir . Endüstri içi endeks ( intra- industry trade index) Grubel ve Lloyd (1975) ile Hufbauer ve Chilas (1974) tarafından geliştirilmiş olup, Xİ - M İ Tİ = abs (------------- ) olarak tanımlanmaktadır. Formülden de kolayca çıkarılacağı gibiX =M Xİ + M İ olması durumunda endeks değeri minimum değer olan sıfıra inmektedir. Sektör içi ticarette azalma olduğunda endeks maksimum değer olan bire eşitlenmektedir. Aşağıda Tabloda Türkiye imalat sanayi için hesapladığımız endüstri içi ticaretin 1989-1996 dönemindeki gelişimi gösterilmiştir. Tablo : Türkiye İmalat Sanayiinde Endüstri İçi Ticaretin Gelişimi 1989 Sek. Kod Ti 15 0,192 16 0,977 17 0,836 18 0,993 19 0,082 20 0,028 21 0,697 22 0,663 23 0,152 24 0,327 25 0,049 26 0,257 27 0,008 28 0,393 29 0,808 30 0,942 31 0,652 32 0,641 33 0,940 34 0,472 35 0,921 36 0,264 37 0,932 Kaynak: Kendi Hesaplamalarımız. 1996 Ti 0,048 0,418 0,450 0,921 0,214 0,301 0,738 0,472 0,621 0,672 0,225 0,264 0,092 0,347 0,805 0,591 0,221 0,631 0,902 0,500 0,846 0,264 0,856 1989-1996 döneminde endüstri-içi ticaretin en yüksek düzeylerde gerçekleştiği başlıca sektörler şunlardır: 15 (Gıda ürünleri ve içecek), 16 (tütün ürünleri), 17 (tekstil ürünleri), 22 (basım ve yayım), 30 (büro,muhasebe ve bilgi işlem makinaları), 31 (elektrikli makinalar ve cihazlar), 35 ( diğer ulaşım araçları) olarak hesaplanmıştır. Endüstri-içi ticaretin özellikle gıda sektöründe yüksek düzeylerde gerçekleştiği dikkat çekmektedir. Tarım sektöründe yeniden yapılanma süreci sonunda yaşanan olumsuzluklar esas olarak bu sonucu doğurmuştur. Diğer taraftan sektör -içi ticaretin azaldığı sektörler ise şunlardır: 19 (bavul,saraçlık ve ayakkabı),20 (ağaç ve mantar ürünleri), 21 181 (kağıt ve kağıt ürünleri),23 (kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt),24 (kimyasal madde ve ürünler),25 (plastik ve kauçuk ürünleri), 27 (ana metal sanayi),34 (motorlu kara taşıtları ve romork) olarak belirlenmiştir. Ele alınan 23 sektörden 10 tanesinde sektör-içi ticaret azalmış, 12 sektörde ise sektör-içi ticaret artmıştır. Tabloda hesaplama sonuçları incelendiğinde, endüstri içi ticaret beklentilere uygun olarak artmıştır. Sektör Kodu (ISIC.Rev.3) Sektör Adı 15 Gıda ürünleri ve içecek 16 Tütün ürünleri 17 Tekstil ürünleri 18 Giyim eşyası 19 Bavul, saraçlık ve ayakkabı 20 Ağaç ve mantar ürünleri 21 Kağıt ve kağıt ürünleri 22 Basım ve yayım 23 Kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt 24 Kimyasal madde ve ürünler 25 Plastik ve kauçuk ürünleri 26 Metalik olmayan diğer mineraller 27 Ana metal sanayi 28 Metal ana sanayii(makine,teçhizat hariç) 29 Makine ve teçhizat imalatı 30 Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları 31 Elektrikli makine ve cihazlar 32 Haberleşme teçhizatı ve cihazları 33 Tıbbi,hassas optik aletler ve saat 34 Motorlu kara taşıtları ve römork 35 Diğer ulaşım araçları 36 Mobilya 37 Yeniden değerlendirme 14 Kısmi verimlilik dışında üretim faktörlerinin verimliliğini ölçmeye dönük ikinci yöntem, Toplam Üretim Fonksiyonu kullanılarak yapılan analizdir. Bu analizle büyümenin ve verim artışlarının kaynakları belirlenmektedir: Toplam üretim fonksiyonu yaklaşımında, işgücü, sermaye ve ara girdilerin net katma değer içindeki payları ile ağırlıklandırılmış üretim girdilerine oranlamasıyla toplam faktör verimliliğine ulaşılmaktadır. Toplam üretim fonksiyonu yaklaşımını kullanılarak yapılan analizler çeşitli eleştirilere neden olmuştur. Örneğin, Singh (1995), yaptığı ampirik araştırmada, toplam üretim fonksiyonunun oldukça yanıltıcı sonuçlar verdiğini göstermiştir. Singh’in TFV yaklaşımını kullanarak, 1970-1985 dönemini ele aldığı çalışmada, (TFV’nin yıllık 182 artış oranlarından hareketle yaptığı ülke sıralamasında), Botswana, Kongo, Pakistan gibi azgelişmiş ülkeler ilk sırada yer almış, Tayvan, Kore ve Çin gibi yüksek kalkınma hızlarını yakalamış ülkelerin, Zimbabwe, Gabon ve Uganda gibi azgelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını göstermiştir. Türkiye’de imalat sanayiine ilişkin olarak,Toplam üretim fonksiyonunu kullanılarak üretimin kaynaklarını ve verimliliklerini ölçmeye dönük kimi araştırmalar için bkz. Özmucur & Karataş (1994), Eser (1993), Aydoğuş (1993). 15 Örneğin Güney Kore ve göreli olarak Tayvan’ın (iki önemli dışa açık ekonomide) iktisadi gelişiminde “devlet kontrollü”, "tercihli"bir yol izlenmiştir. Hükümetler, özellikle G.Kore ve Tayvan’da teşvikleri (subvansiyonları) “karşılık ilkesi”doğrultusunda her büyük firmanın (Chaebol) göstermiş olduğu performanslara göre dağıttım ilkesini benimsemişlerdir. Yine, G.Kore’de verilen bu teşviklerin “spekülasyon”amaçlı değil, üretimde kullanma zorunluluğu getirtilmiştir (Amsden,1990). Devlet bu ülkelerde piyasaların yerini almamış, onları tamamlamıştır (Akıncı, 1996). G.Kore başta olmak üzere, “Asya Kaplanları”nın gelişmesinde devletin rolü için bkz. Kumar (1999), Weiss&Hobson (1999), Alam (1989), Johnson (1987), Wade (1990), Whitly (1992), Zeile (1989). KAYNAKÇA Aglietta (1987), A Theory of Capitalist Regulation: The US Experience, London Akıncı, A.(1996), İktisadi Büyüme Politikaları, Piyasalar ve Kalkınma Bankları, Başarılı Örnekler Işığında Bazı Gözlemler ve TKB Özelinde Değerlendirmeler, APM96/14, TKB Araştırma Müdürlüğü, Ankara. Akyüz, Y. (1980), Sermaye, Bölüşüm, Büyüme, AÜSBF Yayınları. Akyüz, Y. (1989),"1980'lerde Dünya Ekonomisi: Makroekonomi ve Bağımlılık Üzerine Bazı Dersler", Sadun Aren'e Armağan İçinde, Mülkiyeliler Birliği Yayınları: 8, Ankara. 183 Alam, M.S. (1989), Governments and Markets in Economic Development Strategies: Lessons from Korea, Taiwan and Japan, Praeger Publishers. Amendola, et al (1993), “The Dynamics of International Competitiveness”, Weltwirtschaftliches Archiv, Review of World Economics, Band 129, Heft 3. Amsden, A. (1990), “Third World Industrialization: “Global Fordism” or a New Model, New Left Review. Arslan,I.& Wijnbergen,S. (1989), "Türkiye'de İhracat Teşvikleri, Döviz Kuru Politikası ve İhracat Artışı", The Review of Economics and Statistics, Çev: A.Kandemir. Ayanoğlu, K. (1994), Türkiye İhracat Performansının Büyüme ve Üretkenliğe Katkısı, DPT, Yayın No: 573. Aydoğuş, O.(1993), “Türkiye İmalat Sanayiinde İthal İkamesi, İhracat Artışı ve Toplam Faktör Verimliliği İlişkileri: 1971-88”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 20(4). Balassa, B. (1965), “Trade Liberalization and Revealed Comparative Advantage”, The Manchester School of Economic and Social Studies Bernstein, H. “Sociology of Underdevelopment vs. Sociology of Development”, ed: Dilehman, Development Theory içinde, London. Boyer, R. (1988), Technical Change and the Theory of "Regulation", Technical Change and Economic Theory içinde, ed:G.Dosi et.al Boratav, K. (1983), "Türkiye'de Popülizm: 1962-76 Dönemi Üzerine Notlar", Yapıt, Ekim-Kasım. Boratav, K. (1988), “İktisat Politikası Alternatifleri Üzerine Bir Deneme”, Kriz Gelir Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları Boratav, K. (1988), Türkiye İktisat Tarihi 1908-1985, Gerçek Yayınevi, Yeni Dizi:1, İstanbul. Boratav,K. (1990), “Istikrar ve Yapısal Uyum Politikalarının Bir Bilançosuna Doğru”, Cahit Talas’a Armağan İçinde, Mülkiyeler Birliği Yayınları:9, Ankara. Boratav, K.& Türkcan, E., (Ed.,) (1993), Türkiye’de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve KİT’ler, İktisat Politikası Seçenekleri 1, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. Box, G.E.P & Jenkins, G.M (1970), Time Series Analysis:Forecasting and Control, Holden- Day, California. 184 Booth, D.(1975), “Andre Gunder Frank: An Introduction and Appreciation”, ed: I.O xall, T.Barnett, D.Booth, Beyond the Sociology of Development, London. Celasun, M.& Rodrik, D.(1989), "Debt, Adjustment and Growth: Turkey", der: J.D.Sachs ve S.M.Collings, Developing Country Debt and Economic Performance,Country Studies, Vol.3, (Indonesia, Korea, Phillipines and Turkey), Chicago, NBER and Chicago University Press. Çeçen et al.(1996), Türkiye’de Ekonomik Büyüme Yapısal Dönüşüm ve Kriz, Ege Yayınları, İstanbul. Cooper, C.(1995), Technology, Manufactured Exports and Competitiveness, UNU/INTECH Discussion Papers, No.9513. Darrat, A. F (1987), "Are Exports an Engine of Growth? Another Look at the Evidence", Applied Economics, Vol.19. Dickey, D.A & Fuller, W.A (1981), “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive Time Series With a Unit Root”, Econometrica, Vol.49,No.4 DİE (1985), Türkiye 1985 Input-Output Projesi Sonuç Tabloları, Ankara. DİE (1990), Türkiye Ekonomisinin Input-output Yapısı, Ankara. DİE (1996), İstatistik Göstergeler 1923-1995, Ankara DİE, Yıllık İmalat Sanayi İstatistikleri Dosi, G. et al (1988), Technical Change and Economic Theory. DPT(1995), Türk Ekonomisi'nin Rekabet Gücündeki Gelişmeler, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Ankara. DPT (1999), Temel Ekonomik Göstergeler, Ankara DPT(1999), Uluslararası Ekonomik Göstergeler, Ankara. Dunford, M.(1990), “Theories of Regulation”, Society and Space içinde, vol.9 Dünya Bankası (1987), World Development Report, Washington, D.C. Engle, R. F& C. W. J. Granger (1987), "Cointegration and ErrorCorrection:Representation, Estimation and Tasting", Econometrica, 55. 185 Eraydın, A. (1999), “Türkiye’de Üretim Yapısının Dönüşümü ve Esnek Üretim Örgütlenmesi ile Yeni İstihdam Biçimlerinin Ortaya Çıkışı”, Bilanço 1923-1998 II.Cilt İçinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul. Ersel, H.& Temel, A.(1984), "Türkiye'nin 1980 Sonrası Dışsatım Başarısının Değerlendirilmesi Üzerine Bir Deneme", Toplum ve Bilim, Güz, Ankara. Eser, U. (1990), “1980 Sonrası İktisat Politikaları ve Türkiye’de Sanayileşme”, Mülkiyeler Birliği Dergisi, 123, Eylül. Eser, U.(1993), Türkiye’de Sanayileşme, İmge Kitabevi, Ankara. Eşiyok, B. A. (1999), İmalat Sanayiinde (Kamu-Özel Sektör Ayrımı Ekseninde) Ücret ve Verimlilik Serilerinin İstatistiki ve Ekonometrik Bir Analizi, Türkiye Kalkınma Bankası, GA/ 99-3-16, Ankara. Freeman, C.(1989), “Technical Change and Depression in the 1930’s and 1980’s”, Technological and Social Factors in Long Term Fluctuations içinde. Goldstein, M.&.Khan M.S (1985), “Income and Price Effects in Foreign Trade”, P.B.Kenen & R.W.Jones (eds.), Handbook of International Economics İçinde, Vol.11, Amsterdam:North-Holland. Granger, C.W.J. (1969), "İnvestigating Causal Relations by Econometric Methots", Econometrica, July, 37/3. Greenaway, D & D. Sapsford (1993), "What Does Liberilization Do for Exports and Growth", Weltwirtsc- haftliches Archiv, Band 30. Grubel, H.G.& Peter j.Lyod (1975), Intra –Industry Trade, The Theory and Measurement of International Trade in Differentiated Products, Macmillan, London. Godfray, M.(1980), “Is Dependency Dead”, Bulletin, Institute of Development Studies, Sussex. Gujarati, D.N (1999), Temel Ekonometri, Çev:Ü.Şenesen, G.G.Şenesen, Literatür Yayıncılık, İstanbul Gülalp, H.(1983), Gelişme Stratejileri ve Gelişme İdeolojileri, Yurt Yayınları, Ankara. Hirst, P.& J.Zeitlin (1993), “Esnek Uzmanlaşma ve İngiliz İmalat Sektörünün Rekabetçi Başarısızlığı”,Toplum ve Bilim İçinde, Sayı: 56-61, Bahar. Hufbauer, G.C.& John G.Chilas (1974), “Specialization by Industrial Countries: Extend and Conseguences”, The International Division of Labour, Problems and Perspectives, International Symposium içinde, (der:Herbert Giersch), Tübingen 186 IMD, The World Competiteveness Yearbook’a ait çeşitli sayılar IMF (1987), World Economic Outlook, Washington D.C Johansen, S.& Juselius K.(1990), “Maksimum Likelihood Estimation and Inference on Co-integration-With Application to the Demand for Money”Oxford Bulletin of Economics and Statistics 52. Johnson, C.(1987), “Political Institutionas and Economic Performance: The Government –Business Relationship in Japan, South Korea and Taiwan” in the Politicial Economy of the New Asian Industrialism, edt: Frederic C.Deyo, Cornell University Press Jung, W &.Marshall P.J (1985), "Export Expansion and Economic Growth: Further Empirical Evidence", Journal Of Development Economics Vol. 18. Kepenek, Y.(1977), Türkiye İmalat Sanayiinin Üretim Yapısı, 1963-73, ODTÜ, Ankara. Keyder, Ç. (1988), “İthal İkameci Sanayileşme ve Çelişkileri”, Kriz Gelir Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları Keyder, Ç. (1989), Türkiye'de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yayınları, İstanbul. Köse, H. & Yeldan, E. (1998), “Dışa Açılma Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Dinamikleri: 1980-97”, Toplum ve Bilim, Yaz. Kruger, A.(1985), "Import Substitution Versus Export Promotion", Finance and Development, June 22(2). Kumar,K.(1999),Sanayi Sonrası Toplumdan Post-modern Topluma Çağdaş Dünyanın Yeni Kuramları,Dost Kitabevi, Ankara. Laclau, E.(1984), “Latin Amerika’da Feodalizm ve Kapitalizm”, ed: H. Keskinok, M. Ersoy, Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi Üzerine içinde, Birey ve Toplum, Ankara. Lipetz,A.(1988), “Dünya Çapında Fordizm’e Doğru” der: N.Satılgan & S.Savran, Dünya Kapitalizmin Bunalımı İçinde, Alan Yayıncılık. Nishimizu, M& Robinson,S.(1986 ), “Productivity Growth in Manufacturing”, der: H.Chenery et al, Industrialization and Growth içinde, Oxford University Press Olgun, H.(1975),"The Structure of Protection in Türkish Manufacturing Industries, ODTÜ Gelişme Dergisi,6, Kış. 187 Olgun, H.(1980), "Türkiye'de İthal İkameci ve Dışa Açılma Eleştirisi", ODTÜ Gelişme Dergisi, Vol.7(3-4). OECD (1996), Technology, Productivity and Job Creation, Analytical Report, Cilt 2, Paris: OECD. Özatay, F.(1999), “The 1994 Currency Crisis İn Turkey”, Yapı Kredi Bankası Research Department Staff Paper, No. 99-01. Özmucur & Karataş (1990), “Total Factor Productivity in Turkish Manufacturing, 197388”, Journal of Economic and Administrative Studies, Boğaziçi Üniversitesi,4(4) Pamuk, Ş. (1988), “İthal İkamesi, Döviz Darboğazları ve Türkiye: 1947-1979”, ”, Kriz Gelir Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları Piore, M.& C.Sabel (1984), The Second Industrial Divide: Possibilities for Prosperity, New York: Basic Books. Porter, M. (1990), The Comparative Advantage of Nations, New York. Riezman, R.et al (1996), "The Engine of Growth or its Handmaiden? A Time Series Asseosment of Export-Led Growth", Empirical Economics, V.21. Rosier,B.(1991),İktisadi Kriz Kuramları,İletişim Yayınları Serper, Ö.(1976), İstatistiğe Giriş, Filiz Kitabevi, Bursa Somel, C.(2000), "Bağımlılık Kuramı ve G.Kore Deneyimi", Küreselleşme içinde, der: E. Ahmet Tonak, İmge Kitabevi, Ankara. Soyak, A.(1999), “Planlı Dönemde Sanayileşme”, 75 Yılda Çarklardan Chip’lere içinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul. Sönmez, A. (1999),“Türkiye’de 1950 Sonrası Sanayileşme Politikası Üzerine Gözlemler”,Bilanço 1923-1998 İçinde ,Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul Singh, A.(1995), "How Did East Asia Grow So Fast?", UNCTAD Discussion Paper, No.97. Stolper, W.& Samuelson, P.A (1941), "Protection and Real Wages", Review of Economic Studies. Şahinkaya, S.(1993), “İmalat Sanayiinde Sektörel İşgücü Verimliliği, Reel Ücretler ve Gayrisafi Karlar veya Mark-Up Oranları (1963-87 Türkiye Örneği)”, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi 4, İstanbul. Şahin, H. (1997), Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, Bursa 188 Şenesen, Ü.(1993), “İmalat Sanayiinde Sektörel İşgücü Verimliliği, Reel Ücretler ve Gayri Safi Karlar veya Mark-up Oranları (1963-87 Türkiye Örneği) üzerine", Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi, Sayı.5, İstanbul. Tansel, A.& Togan, S.(1987), "Price and Income Effects in Türkish Foreign Trade", Weltwirtschattliches Archiv, 123(3). Taşkın, F. (1994), "An Analysis of Export-Output Growth Relationship in the Manufacturing Industry for Turkey", Bilkent Üniv., Dısccussion Paper, No:94-18. Taymaz, E. (1993), "Sanayi ve Teknoloji Politikaları: Amaçlar ve Araçlar", ODTÜ Gelişme Dergisi, 20(4). Taymaz, E. (1998), "Kriz ve Teknoloji", Toplum ve Bilim, Sayı. 56-61, Bahar. Togan, S. (1993), Türk İmalat Sanayiinde Koruma Oranları, Eximbank Yay., Ankara Türkcan, E. (1996a), "Yorum" Teknolojik Değişim ve İstihdam İçinde, Editör: Tuncer Bulutay, DİE Türkcan, E.(1996b), “Dünya’da ve Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikalarının Evrimi: Globalleşme Sürecinin ve Avrupa ile Gümrük Birliğinin Işığında Bir Değerlendirme”, Toplumsal Diyalog Proğramına Sunulan Tebliğ, Friedrich-Elbert Vakfı. Türel, O.(1996), "Uluslararası Ticaret ve Teknolojik Gelişme: Teori ve Politika Sorunları Üzerine Bir Değerlendirme", Teknoloji ve İstihdam İçinde, DİE. Türel, O.(1998), “Türkiye’de Kamu Sektörünün Yeniden Yapılandırılması”, 97 Sanayi Kongresine Toplu Bakış, Yayın no:209, TMMOB, Ankara. Türel, O.(2000), “21.Yüzyıla Doğru Sanayi Sektörlerimiz II. Oturum”, Sanayi Kongresi’99 İçinde, Yayın no:234, TMMOB, Ankara. UNCTAD (1994), Trade and Development Report 1991: Report by the secretariat of the United Nations Conference on Trade and Development, New York, United Nations, 1994, Sales No. E.94.II D.26. Uygur, E.(1991), Policy, Productivity Growth and Employment in Turkey, 1960-89 and Prospects for the 1990s, ILO, Geneva. Uygur, E.(1993), Financial Liberalization and Economic Performance of Turkey, TCMB, Ankara 189 Wade, R.(1990), Governing the Market:Economic Theory and the role of Government in East Asian Industrialization, Princeton University Press. Weiss, L & Hobson J. M. (1999), Devletler ve Ekonomik Kalkınma, Karşılaştırmalı Bir Tarihsel Analiz, Dost Kitabevi, Ankara Wolff, E.N.(1994), "Technology, Capital Accumulation, and Long-Rum Growth", in, J.Fagerberg, B.Verspagen, N. Von Tunzelmann (Ed), The Dynamics of Technology, Trade and Growth, Edward Elgar Publishing Limited, England. World Bank (1987), World Development Report 1987, Washington, D.C.:The World Bank. Yeldan, E.(1995), “Surplus Creation and Extraction under Structural Adjustment:Turkey,1980-1992”, Review of Radical Political Economics, Haziran, 27(2) Yener, E.(1999), “Türkiye Sanayiinin Yeniden Yapılanma Gerekleri”, Yeni Türkiye Ekonomi Özel Sayısı II. Yıldırım (1989), “Total Factor Productivity Growth İn Turkish Manufacturing Industry Between 1963-83: An Analysis”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 16(3-4). 190 Ek Tablo1:Ülkeler Düzeyinde Mal İhracatı Birim:Milyar$ Ülkeler 1970 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 AB Ülkeleri Almanya (2) İngiltere İtalya Fransa İspanya Yunanistan Portekiz Avusturya Finlandiya İsveç Hollanda Lüksemburg Danimarka Belçika (3) İrlanda AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD Avustralya İsviçre Japonya Kanada Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin Brezilya G.Kore Hindistan Türkiye(1) Endonezya Malezya İran Çin Mısır Tayland 123 34,3 19,5 13,2 18 2,5 0,6 1 2,9 1465,1 403,4 182,6 169,5 209,2 60,2 6,9 16,4 40,4 23 54,5 130,8 1562,3 430,5 189,4 178,2 227,4 65,8 6,1 18,3 44,5 23,9 55,4 137,3 1429,9 382,7 183 169,2 199 62 5,1 15,9 40,3 23,5 49,3 127,9 1633 430,5 207,4 191,4 230,8 73,9 5,3 18,6 45,2 29,7 60,2 141,8 2005,5 523,6 242,6 234 278,6 93,4 5,9 24 57,7 40,5 79,9 175,3 2065,3 522,6 261,6 252 281,9 102,7 5,9 25,5 57,9 40,6 84,7 175,3 2054,7 510,7 281,3 240,4 284,2 104,5 5,6 24,8 58,7 41,1 83,2 167 2118,9 540 271,1 242,6 301,7 109,8 6,8 10,9 1473,8 410,9 181,7 170,3 208,9 55,7 6,5 16,5 40,4 26,5 56,8 130 3,3 9,1 1,1 36,1 110,2 23,3 36,8 108 23,7 40,5 116,8 28,1 36,9 41,7 106,3 122,8 28,7 33,6 50,3 50,7 155,2 154,7 44,4 49,2 48,1 47,6 150 153,2 55,3 65 42,5 4,62 6,2 19 16,7 389,3 39,64 78 280,4 128,4 416,9 42,4 74,3 308,1 128,9 442,1 42,8 79,9 332,6 135,2 458,7 504,5 42,6 47,4 75,4 82,6 352,7 385,7 147,4 167 577,7 614 53,2 60,4 97,1 95,5 428,7 400,3 193,4 205,3 681,7 672,2 64,9 55,8 95 409,2 374 217,6 217,2 1,8 2,7 0,9 1,9 0,6 1,2 1,6 2,4 0,8 0,7 12,4 31,4 63,1 18,3 13 26,8 28,8 19,3 51,5 3,9 22,8 12 31,6 70,5 18,1 13,7 29,6 33,7 18,7 58,9 4,2 28,2 12,4 35,8 76,2 20 14,9 33,8 39,8 19,9 69,6 3,7 32,1 13,3 16 39,6 44,1 82,1 95 22 25,5 15,6 18,4 36,6 40,2 46,2 56,9 18,1 19,4 75,7 102,6 3,5 4 36,4 44,5 21,2 24 46,5 47,7 124,6 130 31,2 33,7 22 32,4 47,5 50,2 71,8 76,9 18,4 22,4 128,1 151,1 4,7 4,8 55,4 54,7 26,4 52,9 138,6 35,7 32,6 56,3 77,9 18,4 182,7 5,5 56,7 Dünya Toplamı(4) 290,6 3377,6 3522 3743,5 5060,2 5312,2 5502,5 5557,5 3740,2 4230 26 62,5 43,1 85,1 171,3 (1):Bavul Ticareti Dahil (2): 1990 Temmuz ayından itibaren Federal Almanya ve Demokratik Almanya’yı birlikte kapsamaktadır. (3): Lüksembourg dahil (4):IMF üyeleri ülkelerinin toplamıdır. Kaynak:IMF-IFS Yearbook 1998 , World Economic Outlook 1999 (May); DPT Temel Ekonomik Göstergeler; Balance of Payments Statistics Yearbook 1998 191 26,2 34,1 31,2 50,7 4,4 52,7 EkTablo2:Dünya Mal İhracatında Artış Yüzdesi (%) Ülkeler 1970 19,7 AB Ülkeleri Almanya 19,5 İngiltere 11,8 İtalya 13,5 Fransa 19,3 İspanya 24,4 Yunanistan 15,1 Portekiz Avusturya 18,4 Finlandiya İsveç 19,1 Hollanda 17,8 Lüksembourg Danimarka 11,2 Belçika 46,6 İrlanda 27,6 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 16,6 Avustralya 14,3 İsviçre 11,0 Japonya 21,0 Kanada 16,2 Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin 9,8 Brezilya 18,6 G.Kore 33,7 Hindistan 0,8 Türkiye 9,9 Endonezya 17,9 Malezya 2,1 İran 12,9 Çin Mısır 11,2 Tayland Dünya Toplamı 1990 20,5 20,9 20,6 21,2 21,3 23,8 6,3 28,1 26,5 14,1 11,3 20,2 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 -0,6 6,6 -1,8 6,7 0,5 3,7 -0,5 5,1 0,1 8,7 8,1 9,3 6,2 -11,6 -0,6 11,6 0,0 10,1 -13,2 3,9 -4,0 1,7 0,6 5,0 -8,5 -11,1 -3,4 -5,1 -12,5 -5,8 -16,4 -13,1 -9,4 -1,7 -11,0 -6,8 14,2 12,5 13,3 13,1 16,0 19,2 3,9 17,0 12,2 26,4 22,1 10,9 22,8 21,6 17,0 22,3 20,7 26,4 11,3 29,0 27,7 36,4 32,7 23,6 3,0 -0,2 7,8 7,7 1,2 10,0 0,0 6,3 0,3 0,2 6,0 0,0 -0,5 -2,3 7,5 -4,6 0,8 1,8 -5,1 -2,7 1,4 1,2 -1,8 -4,7 3,1 5,7 -3,6 0,9 6,2 5,1 4,8 6,5 4,9 2,3 2,6 25,6 19,6 14,7 1,9 -2,0 1,7 10,1 8,1 18,6 -8,9 -9,0 2,1 13,0 15,5 17,1 20,6 26,4 32,1 0,8 -0,3 10,8 -5,1 -3,0 12,4 -1,0 2,1 17,5 7,5 6,7 18,6 4,0 4,4 7,1 7,0 -4,7 9,9 0,4 6,0 0,9 7,5 8,0 4,9 3,8 -0,5 -5,6 6,0 9,0 10,0 11,3 9,5 9,4 13,3 14,5 12,2 17,6 11,1 15,8 6,3 13,5 -1,6 -6,6 6,2 11,0 7,5 -0,5 2,2 6,0 -1,4 -14,0 29,1 -8,6 2,8 13,3 10,6 16,7 16,3 47,6 19,2 25,8 15,0 -3,2 3,3 0,6 13,3 11,7 8,1 -1,1 10,5 5,4 8,8 10,4 14,2 17,0 18,1 -3,1 6,4 14,4 18,2 7,7 -11,9 23,7 13,8 4,3 6,3 7,3 10,6 7,7 10,0 4,7 8,3 16,1 -9,0 8,8 -5,4 13,4 -0,1 20,3 11,4 15,7 15,9 17,9 9,8 23,2 7,2 35,5 14,3 22,3 13,1 32,5 5,4 31,2 22,4 19,6 18,2 26,2 -5,2 24,9 17,5 24,5 19,6 13,2 2,6 4,3 8,0 47,3 5,7 7,1 21,7 18,0 2,1 -1,3 5,0 10,0 10,9 6,6 5,9 0,6 12,2 1,3 -17,9 20,9 14,6 3,7 3,6 -0,8 192 -8,6 -0,2 -4,5 -4,3 -9,9 -20,0 -7,1 1,0 Birim:Milyon $ EKTablo3: X/GSMH Ülkeler 1970 AB Ülkeleri 16,4 Almanya(1) 18,6 İngiltere 15,7 İtalya 12,3 Fransa 12,5 İspanya 6,8 Yunanistan 6 Portekiz 15,1 Avusturya 19,9 Finlandiya İsveç 20,3 Hollanda 32,4 Lüksembourg Danimarka 21 Belçika (2) 33,3 İrlanda 27,3 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 4,2 Avustralya 12,6 İsviçre 28,8 Japonya 9,3 Kanada Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin 8,4 Brezilya G.Kore 10 Hindistan 3,3 Türkiye (3) 3,3 Endonezya 12,9 Malezya 42,1 İran 24,9 Çin Mısır Tayland 9,7 1990 1991 1992 22,4 21,1 20,6 27,1 23,5 21,9 18,6 18 18 15,6 15 14,9 17,6 17,6 17,4 11,4 11,4 11,4 7,7 7,7 6,1 24,5 21,5 19,4 25,6 24,4 24 19,7 18,9 22 24,7 22,8 22,4 45,9 45,1 42,8 1993 20,8 20,1 19,3 17,5 16,1 12,9 5,5 20,1 22,2 27,2 26,6 40,9 1994 1995 1996 1997 1998 22,3 23,8 24 25,3 36,4 21 21,7 22,2 24,3 22,9 20,3 21,8 22,6 21,5 19,5 19,2 21,8 21 21,2 17,5 18,2 18,4 20,4 15,3 16,7 17,6 19,6 19,9 5,4 5,1 4,7 4,6 23 24,8 24,9 25,9 23 24,9 25,3 28,3 29,5 29,8 31,5 31,8 33,8 34,1 30,3 34,5 33,6 36,5 36,6 41,9 43,9 43,8 45,4 45 29,2 54,6 58,2 28,3 50,7 57,8 28,2 49 55,2 29,7 46,2 67,3 24,7 49,1 71,1 23,5 27,8 55,6 56,6 79,6 81,3 30,4 27,8 60,7 60,5 87,1 7 14,1 33,1 9,5 7,3 11,6 31,9 9,1 7,1 10,7 32,8 8,9 7 10 31,9 8,3 7,3 10,6 31,6 8,3 7,9 8 11,3 15,4 31,6 32,3 8,4 9 8,4 7,9 16,5 15,8 37,1 9,8 9,8 8,7 6,6 25,1 6,1 8,6 26,6 70,4 20,9 13,5 6,3 27 6,3 7,8 24,1 6,8 9 24,2 73,8 18,9 14,7 11,8 29,2 5,4 8,7 24,9 7,5 9,3 25,4 72,1 19,6 14,8 8,8 29,4 5,2 7,8 24,8 6,6 8,6 25,8 75,8 17,7 12,6 7,6 29,6 6,3 8,2 25,1 6,6 14 25 82,6 18,5 18,8 7,8 31,4 8,3 6,7 27,5 7,3 12,8 25,8 86,3 17,9 18 7,7 33,6 9,2 9 6,7 31,7 8,4 16,8 15,3 28,7 59,8 83,9 (1): Temmuz 1990'dan itibaren F.Almanya ve Doğu Almanya'nın toplamı (2):Lüksemburg dahil (3):Bavul ticareti dahil. 193 9 6,3 27,1 7,7 17,6 24 81,4 16,8 18,1 7,1 30,2 19,9 7,3 37,9 5,3 Ek Tablo4:Dünya Mal İthalatı (Fob) Ülkeler 1970 AB Ülkeleri Almanya 28,6 İngiltere 19,5 İtalya 13,5 Fransa 17,7 İspanya 4,4 Yunanistan 1,5 Portekiz 1,4 Avusturya 3,6 Finlandiya 0 İsveç 6,8 Hollanda 11,8 Lüksembourg Danimarka 4,1 Belçika 8,6 İrlanda 1,5 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 39,9 Avustralya 4,1 İsviçre 7,1 Japonya 15 Kanada 13,7 Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin 1,5 Brezilya 2,5 G.Kore 1,8 Hindistan 1,9 Türkiye 1 Endonezya 1,1 Malezya 1,3 İran 1,7 Çin 0 Mısır 1,1 Tayland 1,1 305,9 Dünya Toplamı Birim:Milyar $ 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 341,9 214,5 169,2 222,2 84,8 16,6 23,1 47,4 25,8 53,4 117,9 384,5 200,9 169,9 218,9 90,5 16,9 24,1 48,9 20,7 48,2 118,8 402,3 212,7 178,4 225,1 96,2 17,6 27,7 52,2 20,2 48,6 125 341,5 203,1 140,3 191,5 77 15,6 24 46,7 17,2 41,8 111 379,6 224,3 159,9 223,6 88,8 16,6 27 53,1 22,2 50,6 123,1 458,5 261,1 195,3 267,6 111,7 20,3 32,9 64,4 28,2 63,9 153,2 451,3 281,8 197,7 266,9 118,8 21,4 34,9 65,3 29,4 66,1 154,9 438,8 300,8 200,5 256,1 117,8 21 34,8 62,9 29,6 65,2 148 461 305,8 206,9 275,5 128,5 0 38,3 66,5 30,8 67,6 153 31,2 108,5 19,4 32 106 19,4 33,4 113,1 21,1 29,2 100,5 20,6 34,3 115,9 24,3 43,8 145,7 30,9 43,2 146 33,4 42,7 142,2 36,7 44 145,6 41,7 498,3 39,3 85,2 216,8 120,1 491 38,8 78,9 212,1 122,8 536,5 41,2 80,2 207,8 127,8 589,4 42,7 73,9 213,2 137,3 668,6 50,6 79,3 241,5 152,2 749,6 57,4 93,9 296,9 167,5 803,3 61 93,3 316,7 174,5 876,4 63 92,6 307,6 200,5 917,2 61,2 3,7 20,7 65,1 23,4 22,6 21,5 26,3 18,3 42,4 10,3 29,6 3466,5 7,6 21 77,3 21,1 21 24,8 33,3 25,2 50,2 9,8 34,2 3480,7 13,8 20,6 78 22,9 23,1 26,8 36,7 23,3 64,4 8,9 36,3 3692,1 15,6 25,3 79,8 24,1 29,8 28,4 43,2 19,3 86,3 9,9 40,7 3667,4 20,2 33,2 97,8 29,7 22,6 32,3 55,3 12,6 95,3 10 48,2 4131,2 18,8 49,7 129,1 38 35,2 40,9 71,9 12,8 110,1 12,3 63,4 4938,8 22,3 53,3 144,9 43,8 43 44,2 73,1 15 131,5 13,2 63,9 5207,4 28,6 61,4 141,8 45,7 48 46,2 74 14,1 136,4 14,2 55,1 5387 29,4 0 0 44,8 45,6 31,9 0 0 194 251,7 204,6 14,6 36,5 5810,4 Ek Tablo 5:Dünya İthalatında Yüzde Değişme Ülkeler 1970 AB Ülkeleri Almanya 21,3 İngiltere 9,2 İtalya 21,6 Fransa 10,5 İspanya 12,8 Yunanistan 19,0 Portekiz Avusturya Finlandiya İsveç 18,5 Hollanda 22,6 Lüksembou rg Danimarka 13,0 Belçika 12,5 İrlanda 9,6 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 11,3 Avustralya İsviçre 22,2 Japonya 25,2 Kanada 1,8 Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin 7,5 Brezilya 25,9 G.Kore 9,1 Hindistan Türkiye 6,8 Endonezya Malezya İran 6,8 Çin Mısır 23,4 Tayland 15,0 Dünya Toplamı 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 29,1 12,1 18,9 21,8 20,6 23,6 31,6 26,3 10,0 13,6 19,9 12,5 -6,3 0,4 -1,5 6,7 1,8 4,3 3,2 -19,8 -9,7 0,8 4,6 5,9 5,0 2,8 6,3 4,1 14,9 6,7 -2,4 0,8 5,2 -15,1 -4,5 -21,4 -14,9 -20,0 -11,4 -13,4 -10,5 -14,9 -14,0 -11,2 11,2 10,4 14,0 16,8 15,3 6,4 12,5 13,7 29,1 21,1 10,9 20,8 16,4 22,1 19,7 25,8 22,3 21,9 21,3 27,0 26,3 24,5 -1,6 7,9 1,2 -0,3 6,4 5,4 6,1 1,4 4,3 3,4 1,1 -2,8 6,7 1,4 -4,0 -0,8 -1,9 -0,3 -3,7 0,7 -1,4 -4,5 5,1 1,7 3,2 7,6 9,1 10,1 5,7 4,1 3,7 3,4 18,6 20,8 18,6 2,6 -2,3 0,0 4,4 6,7 8,8 -12,6 -11,1 -2,4 17,5 15,3 18,0 27,7 25,7 27,2 -1,4 0,2 8,1 -1,2 -2,6 9,9 3,0 2,4 13,6 4,4 -3,0 20,4 12,5 2,7 -1,5 -1,3 -7,4 -2,2 2,2 9,3 6,2 1,6 -2,0 4,1 9,9 3,6 -7,9 2,6 7,4 13,4 18,5 7,3 13,3 10,9 12,1 13,4 18,4 22,9 10,1 7,2 6,3 -0,6 6,7 4,2 9,1 3,3 -0,8 -2,9 14,9 4,7 -2,9 -3,6 13,1 14,6 105,4 1,4 18,7 -9,8 -7,1 15,3 26,6 37,7 18,4 -4,9 15,5 0,4 81,6 -1,9 0,9 8,5 10,0 8,1 10,2 -7,5 28,3 -9,2 6,1 6,1 13,0 22,8 2,3 5,2 29,0 6,0 17,7 -17,2 34,0 11,2 12,1 -0,7 29,5 31,2 22,6 23,2 -24,2 13,7 28,0 -34,7 10,4 1,0 18,4 12,6 -6,9 49,7 32,0 27,9 55,8 26,6 30,0 1,6 15,5 23,0 31,5 19,5 18,6 7,2 12,2 15,3 22,2 8,1 1,7 17,2 19,4 7,3 0,8 5,4 28,3 15,2 -2,1 4,3 11,6 4,5 1,2 -6,0 3,7 7,6 -13,8 3,4 2,8 36,3 31,5 28,2 36,3 -13,3 16,5 29,9 13,9 195 -18,2 2,0 -2,0 -5,0 -31,0 2,8 -33,8 7,9 Ek Tablo 6: İthalat/GSMH Ülkeler AB Ülkeleri Almanya(1) İngiltere İtalya Fransa İspanya Yunanistan Portekiz Avusturya Finlandiya İsveç Hollanda Lüksembourg Danimarka Belçika (2) İrlanda AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD Avustralya İsviçre Japonya Kanada Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin Brezilya G.Kore Hindistan Türkiye (3) Endonezya Malezya İran Çin Mısır Tayland 1970 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 15,5 15,7 12,6 12,3 11,9 15 22,7 24,7 22,4 19,8 15 18,4 17,1 18,8 31,6 29,6 17,1 20,1 41 20,4 20,2 14,9 17,2 16,7 17,7 29,3 28,2 18,5 19,6 39 17,9 21,5 14,5 15,4 16,1 16,8 30,2 25,8 20 22,5 35,5 18,6 21,9 16 16,9 18,4 16,7 33,3 27 22,3 25,5 36,4 19 23,5 18,2 17,5 20 17,4 34 27,7 21,9 27,6 38,4 19,2 24,3 16,5 17,4 20,4 17,2 34 28,4 23 26,2 38,7 20,9 22,9 17,7 18,3 22,1 17,4 36,3 30,4 24,4 28,6 40,3 19,5 22 19,4 35,1 22,6 21,9 15,5 18,8 17,4 19,8 34,4 30 19,2 23,3 41,6 25,8 31,6 38,1 25,2 53,7 48,4 24,6 49,8 47,3 23,3 47,4 41,4 21,4 43,7 48,1 23 46,3 51,3 24,6 52,2 55,3 23,8 53,4 55,3 25,6 57,5 57,7 25,7 57,5 3,9 11,2 33,2 7,4 16,3 9 14 36,1 7,3 21,7 8,6 10,6 33,9 6,2 21,5 8,6 10,3 32,9 5,6 23,2 9 10 31,2 5 25,7 9,6 11,3 30,3 5,2 28,9 10,3 12,2 30,6 5,8 30,2 10,5 15,5 31,5 7,1 29,8 10,8 16 36,2 7,3 32,9 10,8 17,3 7,1 2,6 4,3 25,9 7,8 14,8 21,3 64,3 19,9 11,1 16,6 34,9 4 5,2 26,5 7,9 13,8 20,3 72,9 25,5 12,6 27,8 35,4 6 5 25,5 8,6 14,4 20,1 66,4 23 13,7 21,3 33,3 6,1 5 24,1 7,2 16,4 20 70,8 18,8 14,4 21,2 33,1 7,9 6,2 25,9 7,7 17,3 20,1 80,3 12 17,4 19,4 34,1 7,4 7,2 28,5 8,8 20,5 22,2 86,4 12,5 15,5 20,3 38,5 8,3 7 30,2 10 23,3 21,2 77,3 11,3 15,8 19,5 35,4 10 7,8 32,4 10,7 24,7 23,5 79,7 9 14,9 18,7 36,9 10,1 20,5 3,3 5,3 12,3 33,1 17,1 16,2 196 23,2 31,5 24,3 29 40,2 6,6 35 22,3 37,7 17,7 Ek Tablo7:İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M) Ülkeler 1970 1990 100 99,9 AB Ülkeleri Almanya 119,9 120,2 İngiltere 99,8 84,7 İtalya 97,9 100,7 Fransa 101,5 94 İspanya 56,9 65,6 Yunanistan 40,4 39 Portekiz 66,4 71,1 Avusturya 80,6 85,3 Finlandiya 102,7 İsveç 100 106,4 Hollanda 92,2 110,2 Lüksembourg Danimarka 81,3 115,6 Belçika 105,4 101,5 İrlanda 71,5 120,3 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 106,5 78,1 Avustralya 112,5 100,9 İsviçre 86,8 91,6 Japonya 126,4 129,3 Kanada 122,4 106,9 1991 97,7 104,9 90,9 99,7 95,6 66,5 40,8 68,1 82,5 110,8 113,2 110,1 1992 99,3 107 89 99,9 101,1 68,4 34,5 66,2 85,3 118,7 113,8 109,8 1993 105,1 112,1 90,1 120,6 103,9 80,6 32,7 66,4 86,1 136,4 118,1 115,2 1994 105,8 113,4 92,5 119,7 103,2 83,3 32,1 69,1 85,1 133,7 118,9 115,2 1995 106,8 114,2 92,9 119,8 104,1 83,7 29,1 72,9 89,7 143,8 125 114,4 1996 108,1 115,8 92,8 127,3 105,6 86,5 27,5 73,2 88,8 138,1 128,2 113,1 1997 108,3 116,4 93,5 119,9 111 88,7 26,6 71,2 93,2 138,7 127,6 112,8 1998 107,9 117,1 88,8 117,2 109,5 85,4 114,8 101,9 122,2 121,1 103,3 133,4 138,6 105,7 139,8 107,7 95,3 106 106,6 138,6 143,9 116,5 106 147,1 112,6 105,5 150,8 108 105,2 156,1 84,9 109,1 94,2 145,3 105 82,4 104 99,6 160 105,8 77,8 99,9 102,1 165,4 107,4 75,4 77,1 93,5 92,6 104,2 103,4 159,7 144,4 109,7 115,4 76,4 99 102,4 126,4 117,6 77,8 102,9 102,6 133 108,5 73,3 91,2 148,6 106,2 92,9 103,4 103,6 101 97,5 100,1 99,6 100,1 100,3 91,8 118 109,2 48,9 100,4 62,1 105,1 127 145,8 331,6 152 96,9 78 57,7 124,9 109,6 105,3 121,6 38,1 77,2 97,4 158,5 150,3 91,2 85,8 65,1 119,3 101,2 74,1 117,4 42,4 82,5 101,2 89,9 174,1 97,7 87,3 64,5 126,2 108,6 85,4 108,1 41,2 88,5 101,4 84,9 156,6 102,9 91,3 52,4 129 107 93,7 87,7 35,7 89,4 102 79,5 132,7 97,1 86 81,4 124,4 102,9 154 107,7 40,5 92,3 102,4 112,5 93,6 96,6 82,3 62,5 116 99,9 143,7 116,4 38,1 87,4 102,5 107,9 89,6 89,7 77 75,4 113,4 105,2 149,4 114,9 36,3 85,1 102 92,6 86,2 97,8 78,1 68 121,8 105,2 130,1 133,9 39 102,8 102,1 89,1 Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin Brezilya G.Kore Hindistan Türkiye Endonezya Malezya İran Çin Mısır Tayland Dünya Toplamı 75,6 59,8 95 197 67,9 93,9 140 125,9 111,9 76 68,5 158,8 30,1 144,5 95,6 Ek Tablo 8:İhracattın Sektörel Yapısı Mal İhracatı Ülkeler 1980 1997 AB Ülkeleri Almanya(1 2E+05 510570 ) İngiltere 1E+05 278784 İtalya 77641 238161 Fransa 1E+05 282944 İspanya 20827 101228 Yunanistan 5142 10788 Portekiz 4629 23510 Avusturya 17478 57684 Finlandiya 14140 40933 İsveç 30788 81057 Hollanda 73801 184295 Lüksembourg Danimarka 16407 48793 Belçika (2) 63967 165725 İrlanda 8473 53258 AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD 2E+05 637505 Avustralya 21279 56228 İsviçre 29471 75999 Japonya 1E+05 420492 Kanada 63105 211961 Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin 8019 26263 Brezilya 20132 52478 G.Kore 17446 135986 Hindistan 7511 32201 Türkiye (3) 2910 26425 Endonezya 21909 53220 Malezya 12939 77894 İran 13804 25079 Çin 18136 182792 Mısır 3046 3908 Tayland 6369 57567 G: gıda, hayvancılık, içki, tütün ve bitkisel yağlar. TG:Tarımsal Gıda T:İmalat 1980 1980 1980 1980 1980 1997 1997 1997 1997 1997 G TG Y M T G TG Y M T 5 1 4 3 85 5 1 1 2 83 7 7 16 18 26 12 4 3 2 20 1 1 2 2 2 9 8 19 10 3 13 6 4 4 16 6 2 4 4 22 5 2 4 5 9 2 4 4 5 4 71 84 73 72 47 70 83 70 78 50 7 6 13 16 27 7 4 3 3 16 1 1 1 1 4 3 3 7 5 3 6 1 3 2 9 2 1 2 2 7 2 1 2 2 7 1 3 4 3 2 83 89 78 78 52 86 88 83 80 71 33 5 3 2 55 23 3 4 1 63 37 2 1 3 54 12 1 0 1 81 18 34 3 1 12 5 11 1 1 11 4 11 0 0 14 5 17 5 2 14 66 22 90 95 48 9 24 3 1 8 3 8 1 1 8 2 20 0 1 10 2 16 3 1 6 81 29 93 95 63 65 46 7 28 51 8 15 1 6 4 1 5 14 14 31 1 3 2 0 0 1 72 25 93 2 9 1 7 7 4 10 0 23 37 90 59 27 2 19 5 49 31 2 19 20 11 9 3 4 1 3 1 5 5 12 1 3 2 1 25 8 2 9 1 3 3 5 1 34 54 92 72 75 42 76 7 47 16 11 64 0 2 14 11 25 7 8 19 1 4 4 4 43 2 2 5 1 85 40 71 198 Ek Tablo9: Ülkelerin Toplam Dünya Ticareti İçindeki Payları Ülkeler AB Ülkeleri Almanya (2) İngiltere İtalya Fransa İspanya Yunanistan Portekiz Avusturya Finlandiya İsveç Hollanda Lüksembourg Danimarka Belçika (3) İrlanda AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD Avustralya İsviçre Japonya Kanada Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin Brezilya G.Kore Hindistan Türkiye(1) Endonezya Malezya İran Çin Mısır Tayland Birim:% 1993 1994 1995 1996 37,66 38 38,8 39,77 9,78 9,69 9,82 9,22 5,21 5,16 5,04 5,15 4,18 4,2 4,29 4,26 5,27 5,43 5,46 5,2 1,88 1,95 2,05 2,1 0,28 0,26 0,26 0,26 0,54 0,55 0,57 0,6 1,82 1,18 1,22 1,17 0,85 0,62 0,69 0,66 1,23 1,33 1,44 1,43 3,21 3,17 3,29 3,13 1970 37,89 10,55 6,55 4,48 5,97 1,15 0,36 0,4 1,07 0 2,26 3,8 1990 39,4 11 5,79 4,96 6,3 2,05 0,34 0,58 1,84 1,1 1,61 3,62 1991 38,97 11,25 5,48 4,85 6,11 2,15 0,34 0,58 1,87 0,92 1,47 3,56 1992 38,9 11,2 5,41 4,79 6,09 2,18 0,32 0,62 2,03 0,92 1,4 3,53 1,24 2,96 0,44 0,98 3,2 0,62 0,98 3,06 0,61 0,99 3,09 0,66 0,94 2,78 0,67 0,85 2,85 0,69 0,86 3,01 0,75 13,8 1,46 2,24 5,69 5,09 23,78 0,55 0,88 0,45 0,63 0,26 0,38 0,49 0,68 0 0,32 0,31 13 1,65 2,39 7,26 3,63 26,6 0,23 0,76 1,87 0,61 0,52 0,71 0,8 0,55 1,37 0,21 0,77 12,96 1,7 2,19 7,43 3,59 29,15 0,28 0,75 2,11 0,57 0,5 0,78 0,96 0,63 1,56 0,2 0,89 13,2 1,76 2,15 7,27 3,54 29,5 0,35 0,76 2,07 0,63 0,51 0,81 1,03 0,62 1,8 0,17 0,92 14,15 1,79 2,02 7,64 3,84 32,54 0,39 0,88 2,19 0,67 0,61 0,87 1,2 0,53 2,18 0,18 1,04 14 1,17 1,94 7,5 3,82 32,6 0,43 0,92 2,31 0,66 0,49 0,87 1,34 0,38 2,37 0,17 1,11 13,3 1,11 1,91 7,26 3,61 33 0,4 0,96 2,54 0,69 0,57 0,88 1,44 0,31 2,38 0,17 1,19 1997 39,52 8,99 5,51 4,18 5,12 2,1 0,25 0,56 1,15 0,67 1,41 2,98 1998 40,8 9,48 5,46 4,26 5,47 2,26 0,89 2,85 0,78 0,86 2,77 0,87 0,87 2,83 1,01 13,42 1,15 1,79 6,79 3,6 33,68 0,44 0,96 2,6 0,73 0,71 0,89 1,42 0,35 2,68 0,17 1,12 14,76 1,21 1,78 6,79 3,96 36,26 0,52 1,08 2,66 0,77 0,76 0,97 1,44 0,31 3,02 0,19 1,06 15,1 1,11 (1):Bavul Ticareti Dahil (2): 1990 Temmuz ayından itibaren Federal Almanya ve Demokratik Almanya’yı birlikte kapsamaktadır. (3): Lüksembourg dahil (4):IMF üyeleri ülkelerinin toplamıdır. Tabloda Eski Doğu Avrupa ülkelerine ilişkin değerler yer almadığından dünya toplamı 100 değildir Kaynak:IMF-IFS Yearbook 1998 , World Economic Outlook 1999 (May); DPT Temel Ekonomik Göstergeler; Balance of Payments Statistics Yearbook 1998 199 0,61 1,22 0,7 1,45 3,07 5,93 4 39 0,53 0,75 0,73 0,78 0,18 0,85 EkTablo10:Dış Ticaret Dengesi Ülkeler AB Ülkeleri Almanya(1) İngiltere İtalya Fransa İspanya Yunanistan Portekiz Avusturya Finlandiya İsveç Hollanda Lüksembourg Danimarka Belçika (2) İrlanda AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler ABD Avustralya İsviçre Japonya Kanada Gelişmekte Olan Ülkeler Arjantin Brezilya G.Kore Hindistan Türkiye (3) Endonezya Malezya İran Çin Mısır Tayland Birim:Milyon $ 1970 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 5,7 0 -0,9 69 -32,7 1,1 -13,3 -29,2 -10,1 -6,7 -7 0,7 3,4 12,1 18,8 -18,3 -0,5 -9,7 -30,3 -10 -7,7 -8,6 2,2 6,4 12 28,2 -23,3 -0,2 2,4 -30,4 -11,6 -9,4 -7,7 3,8 6,7 12,3 41,2 -20 28,9 7,5 -14,9 -10,5 -8,1 -6,5 6,3 7,5 16,9 50,9 -17 31,6 7,3 -15 -11 -8,3 -7,9 7,5 9,6 18,7 65,1 -18,5 38,7 11 -18,2 -14,4 -8,9 -6,7 12,3 16 22,1 71,3 -20,2 54,1 14,9 -16 -15,5 -9,4 -7,3 11,2 18,6 20,4 71,9 -20 39,9 28,1 -13 -15 -10 -4,3 11,5 18 19 79 -34,1 35,6 26,2 -18,7 0 -12,3 -4,1 12,3 17,5 18,2 -0,8 0,5 -0,4 4,9 1,7 3,9 4,7 2 4,3 7,1 3,7 7 7,7 5,8 8,2 7,4 6,9 9,4 6,5 9,6 13,6 7,5 8,7 15,8 5,4 7,8 18,6 3,5 7,6 23,4 2,6 0,5 -0,9 4 3,1 -109 0,4 -7,2 63,6 8,3 -74,1 3,5 -4,6 96 6,1 -94,3 1,6 -0,3 124,8 7,4 -131 0 1,6 139 10,1 -164 -3,3 3,3 144 14,8 -172 -4,2 3,2 132 25,9 -189 -0,6 2,3 83,6 30,8 -195 1,8 2,4 102 17,1 -245 -5,4 0 122,4 12,6 0,3 0,2 -0,9 8,6 10,7 -2 -5,2 -9,6 5,4 2,5 1 9,2 -6,4 -6,8 4,4 10,6 -6,8 -3 -7,3 4,8 0,4 -6,5 8,7 -5,7 -6 -1,4 15,2 -1,8 -2,9 -8,2 7 3,2 -3,4 5,2 -5,2 -4,2 -2,4 14,3 2,3 -2,1 -14,2 8,2 3 -1,2 -10,7 -6,4 -4,3 -4,1 10,9 -2,9 -4,2 -4,2 7,9 1,6 6,8 7,3 -6 -3,7 2,4 -3,2 -4,4 -6,7 -13,2 6,5 -0,1 5,6 18,1 -7,6 -8 1,8 -5,6 -15 -10,1 -10,6 5,9 3,8 7,4 19,5 -8,4 -9,5 -2,1 -8,5 -3,2 -10 -15 10,1 3,9 4,3 46,2 -8,6 1,6 -3,2 0 0 -10,8 -14,3 18,8 0 0 0 -10,2 16,2 -0,3 0,3 -1,9 -0,9 -0,5 -0,7 -0,4 0,1 0,3 0,8 -0,3 -0,5 200