Okyanus kıtaları birbirinden ayıran engin, açık denizlerdir1. Yeryüzünün yaklaşık üçte ikisini (%70) kaplarlar ve bu alanın yaklaşık yarısında su seviyesi 3000 metrenin üzerindedir. Okyanus kelimesi Yunanca "nehir" anlamına gelen "Okeanos"'dan gelmektedir, Yunanlar Cebelitarık Boğazı'ndan gelen güçlü akıntıyı fark etmişler ve bunun bir nehir olduğunu düşünmüşlerdir. Dört milyar yıl önce Dünya yüzeyi suyun sıvı olarak kalmasına olanak tanımayacak kadar sıcaktı. Su,uzayda yok olmak üzere volkanik gazdaki buhar olarak püskürürdü. Yaklaşık 3.85 milyar yıl önce dünya soğuyarak içinde buharında yer aldığı birvolkanik gaz atmosferi oluşturdu. Daha sonra su yoğunlaşmaya başladı ve okyanuslar oluştu. Okyanusların oluşmasından bu yana yağmur toprağa düşmekte ve kayalardaki tuzu denizlere taşımaktadır. Bu nedenle deniz suyu tuzludur. Ortalama olarak okyanus ağırlığının %2.9'unu tuz oluşturur. Deniz, bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su kütlesi. Terim genellikle okyanus terimi yerine de kullanılır. Denizler Dünya yüzeyinin % 70'ini kaplamaktadır. Yeryüzünde kapladıkları 1,338 milyar km³ hacimle dünya üzerindeki su varlığının % 96,5'ini oluşturmaktadırlar. Ancak, deniz suyu ortalama % 3,5 oranında tuz içerdiğinden, halen oldukça pahalı olan arıtma yöntemleri uygulanmadan içme suyu olarak kullanılamamaktadır. Denizler üzerinden gerçekleştirilen ticaret, hava yoluyla taşımacılığın gittikçe gelişmesine karşın, öneminden pek bir şey yitirmemiştir. Dünya ticaretinde aktarılan malların % 92'si, yılda 5,7 milyar ton, deniz yolu üzerinden taşınmaktadır. GÖL, karalar üzerindeki çanaklarda biriken,Okyanuslarla bağlantısı olmayan durgun su birikintilerine denir.Göllerin büyüklükleri,derinlikleri ve kimyasal özellikleri farklıdır. Yeryüzündeki bütün göllerin alanı yaklaşık 2.5 milyon km²dir. Bu alankaralar yüzölçümünün %1.8dir. Dünya üzerinde en geniş göl Hazar Gölü olup,en derin göl ise Baykal Gölü’dür. Deniz seviyesinden en aşağıda bulunan göl;Lût, en yüksekte bulunan göl ise Titicaca Gölü’dür. Göllerin oluşumu,beslenme şartları ve sularının kimyasal yapıları değişik coğrafi faktörlere bağlıdır. Göllerin su sıcaklığı ve tuzluluk oranları genellikle enleme bağlanabilir. Çoğunlukla Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe göl sularının tuzluluğu ve sıcaklılığı azalma göstermektedir. 1) Set Gölleri : Bu göller çoğunlukla uzun bir çukurluğun yada vadilerin önünün herhangi bir setle kapanması ve bu setin gerisinde suyun birikmesiyle oluşurlar. a) Alüviyal Set Gölleri : Akarsuların taşıdıkları alüvyonları,bir vadi,bir ova ya da körfezin önünde biriktirmesi ile oluşan göllerdir.Ör-> Köyceğiz, Moğan, Eymir, b) Heyelan Set Gölleri : Heyelan sonucu akarsu vadilerini kapanması sonucu ile oluşan göllerdir.Ör-> Sera, Tortum, Abant,Sülük, Yedigöller . c) Volkanik Set Gölleri : Bu göller patlamalar sırasında çıkan lavların,akarsu ya da çukurlukların önünü kapatmasıyla meydana gelen göllere denir. Van Gölü çevresinde yer alan Balık, Erçek,Nazik, Bulanık lavlarının vadi önlerini kapatması ile oluşmuştur. Bununla birlikte D.Anadolu Bölgemiz’de birçok irili ufaklı lav set gölleri bulunmaktadır.Bunlar; Çıldır, Haçlı Gölleri. d) Kıyı Set Gölleri : Körfez ya da koyların ön taraflarının dalga biriktirmesi sonucu kapatılmasıyla oluşan göllere denir. Bu tür göller genellikle deltaların gelişimi sırasında oluşurlar.Ülkemizde kıyı set göllerine en güzel örnekler Marmara Denizi’nin kuzeyinde yer alan Küçük ve Büyük Çekmece Gölleri ile Terkos Gölü’dür. Bu göllere aynı zamanda deniz kulağı ya da lagün de denir. e) Baraj Set Gölleri : İnsanlar tarafından Elektrik enerjisi elde etmek,sulama ve içme suyu sağlamak ya da su taşkınlıklarını önlemek için akarsu vadilerinin önlerinin çeşitli yapay setlerle kapatılması sonucu oluşan göllerdir. f) Moren Set Gölleri : Akarsu önlerinin morenler tarafından doldurulması sonucu oluşurlar.Kutuplar çevresindeki ülkelerde görülür. ABD, Kanada sınırındaki Superior, Büyük Esir, Büyük Ayı, Erie, Michigan Gölleri örnektir. 2) Yerli Kaya Gölleri : İç ve dış kuvvetlerin etkisiyle oluşan doğal çanakların suyla dolması sonucu oluşan göllerdir. Bu göller, çanağı oluşturan iç ve dış kuvvete göre isim alır. a) Tektonik Göller : Yer kabuğundaki kıvrılma,kırılma vb. Olaylarla oluşan çanaklardır.Ülkemizde fay hatları ile çöküntü alanları oldukça yaygın olduğundan bu tür göllere sıkça rastlanır. Marmara Bölgesi’nde Sapanca, İznik, Manyas, Ege Bölgesi’nde Simav, Göller Yöresi’nde Beyşehir, Eğirdir, Acıgöl, Burdur, Ilgın, Akşehir, Eber, Suğla, Kovada, İç Anadolu Bölgesi’nde Tuz Gölü, Seyfe ve Tuzla, D.Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü, Hazar, Hozapin gölleri tektonik göllere örnektir. b) Karstik Göller : Kireçli,kalkerli ve jipsli kayaların bulunduğu karstik arazilerde suların eritmesi sonucu oluşan çanaklara daha sonra suların dolmasıyla oluşmuş göllerdir. Ülkemizde karstik göllere daha çok Göller Yöresi’nde rastlanır. Kestel, Avlan, Salda, Suğla ve Obruk Platosunda yer alan Kızılören birer karstik göldür. c) Krater Gölleri : Volkanizma faaliyetleri sonucunda değişik şekillerde oluşan krater çukurlarının sularla dolması sonucu oluşan göllerdir. Ülkemizde krater göllerinin en çok bilineni Nemrut Dağı’nın kraterinde oluşmuş Nemrut Krater Gölü’dür.Isparta’da yer alan Gölcük Gölü de bir krater gölü sayılabilir.İç Anadolu’da yer alan Meke Gölü,volkanik gazların patlamasıyla oluşan bir maar çukurunun suyla dolması sonucu oluşmuştur. d) Buzul Gölleri : Buzulların oluşturduğu çanaklarda suların birikmesiyle oluşmuşlardır.Bu tür göllere İskandinav Yarımadası ile Kanada’nın kuzeyinde sıkça rastlanır.Örneğin Finlandiya göller yöresi olarak bilinir.Finlandiya’da yer alan göllerin çoğu buzul gölleridir. Ülkemizde bu göllere fazla rastlanmaz.Ancak Buzul,Kaçkar,Ağrı,Erciyes ile Toros Dağları’nın yüksek kısımlarında yer yer bu tür küçük göller görülebilmektedir. Ülkemizdeki göllerden tarım alanında sulama amaçlı, içme suyu elde etmede, su ürünleri üretiminde,ulaşımda,tuz elde etmede ve turizm faaliyetlerinde yararlanılmaktadır. Nehir ya da ırmak, genellikle denizlere, göllere ya da bir başka büyük akarsuya dökülen, özellikle genişliği ve taşıdığı su miktarı bakımından büyük akarsulara verilen genel isimdir.[1] Kimi durumlarda ise bir başka suya ulaşmadan yer altında kaybolduğu ya da tamamen kuruduğu da görülmektedir. Büyük akarsular nehir ya da ırmak olarak adlandırılırken daha küçükleri ise çay ve dere olarak adlandırılırlar. Irmak, su döngüsünün önemli bir öğesidir. Irmaklardaki suyun temel kaynağı yağışlardır. Yağmur ya da kar yağışı ile yer yüzüne inen suyüzey akıntıları, yer altı suları biçiminde nehirleri beslerken buzullar gibi doğal kaynakların erimesiyle oluşan suları da bu kaynaklara ekleyebiliriz.[2] Nehirlerin doğduğu yere kaynak, denize döküldüğü yere ağız denir. Büyük ırmaklara katılan görece küçük ırmaklar genellikle kol diye adlandırılır. Bir çay ile ırmak arasındaki fark açık ve net olarak tanımlanamamıştır. Çay dereden büyük ancak ırmaktan küçük akarsu olarak[3]tanımlansa da bu büyüklük kavramı görecelik göstermektedir. Bu ayrım akarsunun üzerinde yapılan etkinliklere (taşımacılık, suyun iktisadi değeri, çevrelik faktörler) göre belirlenebilir. Irmaklardaki su kayıpları nehir yatağından veya derindeki akiferden meydana gelen su sısıntıları ve kısmen de buharlaşma neticesinde olur.[2] Irmaklardaki toplam su miktarı dünyadaki toplam su miktarının sadece küçük bir parçasını oluşturmaktadır. Akarsu, yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su.[1] Çoğunlukla tatlı sudan oluşan akarsular, tatlı su gölleriyle birlikte insanlığın temel su ihtiyacını karşılamak için kullanılırlar. Bunun yanında gıda, enerji ve turizm sektörleri tarafından da kullanılırlar. Havza: Akarsuyun kaynağı ile ağzı arasında, akarsuya su veren tüm alanı kapsar. Akarsuyun kollarıyla birlikte sularını topladığı alandır. Akarsuyun açık denizlere okyanuslara ulaşması durumundaaçık havza, bir göle, bataklığa dökülmesi veya çölde buharlaşarak yok olması durumuda kapalı havza oluşur. Akarsu vadisi: Akarsuların, içinde aktıkları yatağı aşındırmalarıyla ortaya çıkan çukurluktur. Su bölümü çizgisi: İki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınırdır. Genellikle dağların doruk noktalarından geçerler. Kaynak: Akarsuyun doğduğu alandır. Yatak: Akarsuyun içinde aktığı çukurluğa yatak denir. Akarsuyun kıyılarının sınırladığı alan, suyun doldurduğu kısımdır. Kol: Ana akarsuya havzasında karışan, dökülen her bir akarsuya verilen ad. Akarsuyun kolları çoğunlukla akarsudan daha küçüktür. Akarsuyun kolunun kendisinden büyük veya eşit olduğu durumlarda ana akarsuyun hangisi sayılacağı sorunu oluşur. Bu durumda kolların debisi, akış doğrultusu veya boyu, ana akarsuyu belirlemekte kullanılır. Ağız: Akarsuyun bir başka akarsuya, göle, deniz veya okyanusa döküldüğü yere verilen isim. Akarsuyun en alçak kesimidir. Bazı durumlarda yer adı olarak kullanılır. Melen Çayı'nın Karadeniz'e döküldüğü yerde kurulan köy: Melenağzı Köyü. Buzul, dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır.Dünya'nın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir. Buzul oluşabilecek bölgenin deniz yüzeyinden yüksekliği, enlemin artmasıyla azalır. Ekvator yakınlarında 0° enlemçevresinde buzullara rastlamak için Runewenzorilerin 4.400 m yüksekliğine çıkmak gerekirken, Alplerde (45°) 2500 m'ye, Norveç'te (60°) 1500 m'ye çıkmak yeterlidir. Kutupta buzullara deniz yüzeyinde rastlanır. Buzullarla taşınan kayalar ve çökeltilerle oluşan uç, yanal, yer ve orta buzultaşları, buzul teknesi (U şekilli vadiler), buzyalağı (buz sirki) buzullarla ilgili jeolojik yüzey şekilleridir. Yeraltı suyu birçok şehrin, havzanın ve sanayi tesisinin su ihtiyacını karşılamak üzere faal durumda olan doğal su kaynağıdır. Yeryüzüne düşen yağışların bir bölümü bitkiler tarafından tutulmakta, bir bölümü toprak tarafından emilmekte, bir bölümü yüzeysel akıma geçerek akarsulara kavuşmakta, bir bölümü de yüzeyden alta doğru sızarak muhtelif derinliklerde kayaların çatlaklarında, çeşitli boyuttaki kum, mil ve çakıl gibi malzemelerin arasındaki boşluklarda depolanmaktadır. Yeraltındaki boşluk veya gözeneklerde tutulan suya “yeraltı suyu” denilmektedir.[1] Yeraltı suyu dünyanın tatlı suyunun yaklaşık olarak %22'sini sağlar. Hidrolojik döngünün bir parçasıdır. Yeraltı suyunun kaynakları yağışlar, okyanuslar, ırmaklar, göller, bataklıklar, yapay gölcükler ve su arıtma sistemlerinden oluşur. Su Kaynaklarının Yeryüzündeki Dağılımı 1. Kuzey Amerika: %15 2. Güney Amerika: %26 3. Avrupa: %8 4. Afrika: %11 5. Asya: %36 6. Avustralya ve Adalar: %5