Heperan Sülfat Proteoglikan (HSPG) Miktarının Kanserli Hücrelerdeki Değişimi Kemal SÖNMEZ 122204012 ÖZET Heperan Sülfat Proteoglikanlar (HSPG) bir glikoprotein ailesi üyesidir. Tüm HSPG’ların ortak özelliği HS+ GAG (Glikozaminglikan) zinciri bulundurmak. Kanserli hücrelerde bu molekülün çeşitli modifikasyonları fazla miktarda görülmektedir. Belki de bu araştırmalar sayesinde yeni bir anti-kanser ilacı üretebiliriz. GİRİŞ PG çekirdek proteine anyonik bir polisakkarit (GAG) bağlanmasıyla oluşurlar. 3 tip HSPG ailesi var; Glikofosfatidilinositol (GPI) bağlı PG’lar Glipikans Membran boyunca uzayan PG’lar Syndecans (SDCs) Hücre dışındaki matrikse salgılanan PG’lar Agrin, Kollajen 18 ve Perlecan (PRCAN) HSPG’ler çok kompleks bir yapıya sahiptirler. Hem hücre içi ve hücre dışında görev yapabilir. GİRİŞ Hem çözünmüş ligandlara hem de özel ligandlara bağlanabilir. HS sentezi random bir protokol değildir; 1) Transkripsiyonel 2) Translasyonel 3) Post-translasyonel Kanserli hücrelerdeki HSPG ekspresyonunda hem PG çekirdek hem de GAG zinciri etkilenir. Genetik değişimler ve Transkripsiyonel kontrol Genetik ve epigenetik seviyedeki değişimler protein seviyesini değiştirir ve bu da kanserleşmeye yol açabilir. HS zincir golgide üretilir. Ardından çekirdek proteinin serin rezidüleri eklenir. HS sentezine katılan Glikoziltransferazların (GTs) değişmesi bazı kanser hücrelerinde görülen bir durumdur. EXT1 ve EXT2 HS sentezinde görev alan enzimleri kodlayan genlerdir. Bu genler iyi bilinen 2 tümör baskılayıcı genlerdir. Kalıtımsal çoklu ekzotoz (HME) ile bağlantılı olan bu genler iyi huylu iskelet tümörlerinde görülmüştür. Genetik değişimler ve Transkripsiyonel kontrol Ayrıca EXT benzeri EXTL1 ve EXTL3 genlerde tümör baskılayıcı ve HS polimerizasyonunda görev alır fakat HME ile bağlantılı değildirler. N-deasetilaz/N-sülfotransferaz (NDST) enzimleri de HS sentezinde görev alır fakat istisnalar haricinde bu enzimlerin tümör hücrelerinde modifikasyonları görülmez. NDST1 ve NDST2 enzimlerinin hepatocellular kanserlerde görülme oranı fazladır. NDST4 yayılmacı meme duktal karsinomalarda artıyor. Bununla beraber NDST4’ün bir kanser baskılayıcısı olduğu son yıllardaki araştırmalarla kanıtlanmıştır ve yokluğunda kolerektal kanser oluşumu gözlemlenmiştir. Genetik Değişimler ve Transkripsiyonel Kontrol GLCE geni HS zincirinin esnekliğini sağlayan C5-glukoronik asit epimeraz enzimini kodlar. Çoğu kanser için baskılayıcı özelliği olsa da akciğer kanserinde bu enzimin seviyesi değişir. O-sülfotransferazlar (HSST) HS sentezinde görev alan genlerinin birçoğunu içeren bir gen ailesidir. Çoğu tümörlü hücrelerde bu genin ekspresyonu değişir. HS2ST1 genleri hücre bölünmesi ve yayılması ile ilişkili genlerdir. Özellikle prostat kanserinde tümör metastazı ile ekspresyonu arasında bir ilişki vardır. Ayrıca HS6ST1, ovaryum kanseri ve HCC; HS6ST2, kolerektal ve ovaryum kanserinde daha fazla ifade edilirken; HS6STs1-3 genleri ise glioblastoma da daha az ifade edilir. Genetik Değişimler ve Transkripsiyonel Kontrol 3-O-sülfotransferazlar HSST ailesi ile uyumlu çalışan ve HS üretiminde görev alan 7 elemanı bulunan bir enzim ailesidir. Farklı tümörlerde bu enzimlerin değişimi gözlemlenmiştir. HS3ST1, HCC’de; HS3ST3A ise glioblastoma da fazla üretildiği gözlemlenmiştir. HS3ST2’nin metilasyon bağımlı susturulması ise kolon, meme, pankreas, akciğer ve kötücül melanoma 17 kanserlerinde görülmektedir. HS3ST1, HS3ST2 ve HS3ST3A’nın aşırı metillenmesi ile yayılmacı kondrosarkoma hücreleri ortaya çıkar. HS3ST4, HS3ST5 ve HS3ST6’nın miktarının azalmasıda yayılmacı meme duktal karsinomada görülmüştür. Genetik Değişimler ve Transkripsiyonel Kontrol Çekirdek proteinlerinin ekspresyon seviyesindeki değişimlerde tümörleşmeyle ilgili olabilir. SDC1 ekspresyonunnun artması akciğer, meme, beyin ve pankreas tümörlerinde görülürken; aynı zamanda bu genin diğer gastrointestinal (kalın bağırsak, karaciğer ve yemek borusu) kanserlerde ifade miktarında azalma görülmüştür. SDC2 mRNA seviyesi ile nöroendokrin tümörlerinin farklılaşma kabiliyetleri arasında bir doğru orantı vardır. GPC3 iyi çalışılan bir tümör baskılayıcı gendir ve çoğu kanserde ifade edilme miktarı azalır. HCC hariç. GPC5’in ifadesi ise nöroendokrin tümörlerde normalden farklı olmaktadır. Genetik Değişimler ve Transkripsiyonel Kontrol Hücre dışı HS çekirdek proteinlerini kodlayan genler bazı tümörlerde ifade bozuklukları gösterir. PRCAN’ın trankripsiyon seviyesi HCC ve akciğer kanserinde ölçülemez. Bu durumda tümör büyümesi ve metastaz kabiliyetini destekler. Post-Transkripsiyonel ve Traslasyonel Kontrol miRNA’nın yaptığı posttranskripsiyonel modifikasyonlar kanserli hücrelerde HSPG’nin yapı ve fonksiyonlarını etkiliyor. Son yıllarda yapılan PCR ve immünohistokimyasal çalışmaların sonucu olarak miRNA’nın kanser oluşumunda görev aldığı düşünülmektedir. miR-21, HS sülfataz enziminin ekspresyonunu engeller ve bu da HCC hücrelerinde tümör büyümesine yol açar. GPC3, HCC hücrelerinde fazla miktarda görülürken miR-1271 (GPC3’ün inhibitörü) GPC3’ün miktarını azaltır. Post-Transkripsiyonel ve Traslasyonel Kontrol Yayılmamış meme kanserindeki SDC1 geni ve miR-10b arasındaki ters orantı SDC1’in posttranskripsiyonel düzenlenmesini göstermektedir. Ayrıca pankreas kanserinde de aynı durum görülmüştür. NDST mRNA’larının 5’ uçlarının düzenlenmesinin de kanser oluşumu ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Heperanaz genlerinin 3’ bölgesindeki 185 bç’lik kodlanmayan bölgenin Heperanaz (HPSE) enziminin fonksiyonu engellemesi de translasyonel düzenlemeye örnek verilebilir. Posttranslasyonel Düzeyde Kontrol HSPG hücre içinde üretildikten sonra hücre yüzeyine veya hücre dışı ortama salgılanır. Bu aşamada 3 farklı düzenleme mekanizması vardır: 1) Hücre dışı sülfatazlar tarafından HS zincirinin 6-O pozisyonundaki sülfatın uzaklaştırılması 2) Heperanaz (HPSE) tarafından HS zincirinin parçalanması 3) PG’nin hücre dışı domainin uzaklaştırılması Hücre Dışı Sülfatazlar Tarafından Yeniden Düzenlenme Hücre dışı sülfataz aktivitesi endonükleaz gibi davranan 2 hücre dışı izoenzim (Sulf1 ve Sulf2) tarafından yapılır. HS zincirinin özel bölgelerindeki 6S gruplarından glikozamin kopartarak HSPG düzenlenir. Hücre dışı sülfatazların bozuklukları çoğu kanserde görülen bir belirteçtir. Heperanazlar Tarafından HS Zincirlerinin Parçalanması HPSE bir endo-β-D-glukoronidazdır ve HSPG’nın HS zincirini hücre yüzeyinde veya hücre dışı ortamda keser. HPSE aktivitesinin kanser gelişimi, yayılma ve metastaz ile doğru orantılı olduğu düşünülmektedir. HPSE aktivitesi ile kesilen parçalar biyolojik olarak aktif olup hem kanserli hücrenin hem de komşu hücrenin davranışlarını etkileyerek tümör hücresine uygun bir ortam oluşmasını sağlar. PG’ın Hücre Dışı Domainlerinin Uzaklaştırılması Syndecan’lar (SDCs) en çok çalışılan HSPG grubudur ve pek çok kanser türünde shedding oldukları gözlemlenmiştir. Çoğu matriks metalloproteaz shedding protokolünde görev alır. Shedding işlemi hücrenin davranışlarını özellikle de hücresel tutunma ve büyüme faktörü salgılama gibi kanser hücreleri için çok önemli olan davranışlarını etkiler. Matriks metalloproteazlar PG’leri shedding yaparak diğer hücrelerle bağlantı kurulmasını sağlar. Bu sayede tümör hücresi; büyüme, damarlanma ve metastazını sağlar ve tümör büyümesi kolaylaşır. PG’ın Hücre Dışı Domainlerinin Uzaklaştırılması Yüksek oranda SDC1 hem myeloma hem de akciğer kanserinde hastalığın teşhisini zorlaştırır. Bununla birlikte fazla SDC1 tümör büyümesi ve metastaza sebep olur. Ayrıca SDC1’in stromal ekspresyonu pankreas kanserinde yanlış ve hastalığın teşhisinden bağımsız sonuçlar ortaya çıkmasına sebep olarak hastalığın teşhisini zorlaştırır. SDC2’nin stromal ekspresyonu ise pankreas kanseri ile ilgili herhangi bir etki göstermezken kanserle ilgili daha iyi sonuçların ortaya çıkmasına sebep olur. Stromal SDC’ler ve kanser epiteli farklı fonksiyonlara sahiptirler ve bu fonksiyonlar bulundukları yere göre değişiklik gösterebilir. PG’ın Hücre Dışı Domainlerinin Uzaklaştırılması Son araştırmalar gösterdi ki myeloma hücrelerinde shed olmuş SDC1 membrana bağlanarak çekirdeğin yerini değiştirir. Bu da tümör gelişimini kolaylaştırır. HPSE enzimleri meme ve myeloma kanserlerinde SDC1’in yerini ve oranını değiştirir. Böylece tümörlü hücre daha kolay shedding yapar ve ortama daha kolay uyum sağlar. Syndecan çekirdek proteinindeki HS zincirinin proteoglikanların shedding’ini baskıladığı ortaya çıkmıştır. HPSE tarafından HS zincirinin uzaklaştırılması ile kanserli hücrenin shedding yapma oranı artar. Ayrıca hücre oksidatif strese maruz kaldığında shedding yapma kapasitesi artar ve tümörleşme daha hızlı gerçekleşir. Kemoterapi SDC1 shedding uyarıyor. Bu da hastalığın tekrarlanma ihtimalini arttırıyor. TARTIŞMA HSPG çoğu kanser türünde çeşitli modifikasyonlara uğruyor. Her 3 evrede de bu farklı yapıların oluşması için düzenleyiciler olabilir. Verilen örneklerinde kanıtladığı gibi HSPG karsigogenesis ve tümör gelişiminde önemli rol alır. Eğer HSPG’nin kanserdeki etkisi çözülebilirse belki de anti-kanser ilaçları yapılabilir.