KANSERLI HASTALARIN KENDİLERİNE VE AILELERINE YÖNELİK PSIKOLOJIK MÜDAHALE KANSER NEDİR? Kanser; belirli bir doku ya da organdaki hasarlı hücrelerin kontrolsüz bir biçimde üreyerek bir kitle ya da tümör oluşturmasıdır. KANSER NASIL OLUŞUR? Hücreler doğar, gelişir ve ölürler. Bu olay genetik bir kontrol altındadır. Bu kontrolün, kalkması ile dengenin bozulması sonucu, ya çok sayıda oluşmaları ya da oluşan hücrelerin ölmemeleri sonucu çoğalan hücreler tümör dokusunu oluşturur. Hücrelerdeki bu olayların gelişmesine neden alan bir çok kanser yapıcı (kanserojen) madde vardır. KANSERİN OLUŞUMU KANSERİN 6 HABERCİSİ Rahim ve makattan gelen normal olmayan bir kanama veya akıntı Memede veya vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan şişlik ve sertlikler İyileşmeyen yaralar Uzun süreli ses kısıklığı ve öksürük Yutkunma güçlüğü ve hazımsızlık Ben ve siğillerde meydana gelen büyüme, kanama, renk değişikliği, yara... EN SIK GÖRÜLEN KANSER TİPLERİ Meme kanseri Akciğer kanseri Kan Kanseri (Lösemi) Mide kanseri Rahim ağzı kanseri KANSER HAKKINDA BİLİNMEYENLER 1.Hangi organlarda kanser olur? 2.İyi huylu ve kötü huylu tümör ne demektir? 3.Kanser ne sıklıkla görülen bir hastalıktır? 4.Kanserden korunmak mümkün mü? 5.Kanserden nasıl korunabilirsiniz? 6.Sigara ve tütün kullanımından kaçınmak 7.Beslenme ve diyet 8.Kanserden kurtulmak ne oranda mümkündür? KÖTÜ HABERLE YÜZLEŞME İnsanların ölümlü olmak gerçeğini en net hissettikleri anlardan biriside kanser tanısı ile yüzleştikleri zaman dilimidir. Bu evre sadece hasta için değil, diğer aile bireyleri ve tanıyı açıklayan hekim içinde oldukça zor bir durumdur. Literatürde bu konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde ölümcül hastalık söyleminin “Kötü haber verme” başlığı altında irdelendiği görülmektedir. KÖTÜ HABER NASIL VERİLMELİDİR? 1) Kötü haber, sakin ve özel bir ortamda verilmelidir. 2) İlk görüşmenin kesintiye uğramadan yapılması için yeterli zaman ayrılmalıdır. 3) Hastanın verilen bilgiyi anlayıp anlamadığı ve duygu durumu değerlendirilmelidir. 4) Dürüst ve yakın bilgi vermelidir. 5) Hastanın duygularını ifade etmesine fırsat vermelidir. 6) Hastanın duygularına empati ile yanıt verilerek, kesin belli bir zaman limiti vermekten kaçınılmalıdır. 7) Prognoz ( hastalığın seyri) için geniş bir zaman çerçevesi verilmelidir. 8) Bundan başka bir şey yapılamaz mesajı vermekten kaçınılmalıdır. 9) Durumu tekrar gözden geçirmek için yeni görüşme zamanı belirlenmelidir. 10) Tedavi seçenekleri konuşulmalı ve tanının söylenebileceği diğer kişiler belirlenmelidir. 11) Destek alınabilecek kaynaklar hakkında bilgi verilmelidir 12) Verilen bilgi belge haline getirilmelidir. HASTA TEPKİLERİ 1) İnkâr: Hastalık ya da önemi reddetme 2) Öfke: Hastalığa, tanıyı koyan doktorlara, yakınlara ve bazen de sağlıklı kişilere kızgınlık 3) Pazarlık: Bu dönemde hasta işbirliği içerisindedir. Tedavilere uyum ve gerekenleri yapma ve çaba gösterme dönemidir. 4) Depresyon: Bir süre sonra hasta kayıplarını fark eder yapamadıkları ve yapamayacakları için yas tutar. Kabullenme dönemine geçebilmek için gerekli bir dönemdir. 5) Kabullenme: Bu dönemde hastalık kabullenilir. Kabullenme umutsuzluk olarak düşünülmemeli hastalığın ve durumun ciddiyetini anlamak olarak ele alınmalıdır. Bir yaşam süresi bildirmek ve ümidi tümüyle yok etmek ise kabul edilmesi çok zor bir durum yaratır Kanser Hastalarına ve Ailelerine Psikolojik Destek Kanser tanısıyla beraber yaşanan psiko-sosyal uyum süreçleri gerek hasta gerekse ailesince; tedavi öncesinde, tedavi süresinde ve tedavi sonrasında farklılıklar gösterir. TEDAVİ SÜRECİNDE PSİKOLOJİK DURUM Bu aşamalarda da hastayı ve yakınları zorlayan psikososyal ve ekonomik süreçler olacaktır. Özellikle tedavi uzadıkça ve istenen etkiler tam olarak alınamadıkça kişinin kendine ve tedavi ekibine güveninde belirgin bir azalmanın olduğu gözlenebilir. Yorgunluk, iştah kaybı, ağrı ve uykusuzluk problemlerine de rastlanabilir. Hasta farkında olmasa da doktordan hastalığının sadece fiziksel yönüne değil, yaşamakta olduğu sürecin her yönüne çözüm bulmasını bekler. Doktorun bu durumda hastasına vereceği en büyük güvence, yaşamakta olduğu duygusal karmaşada yalnız olmadığıdır. Hemen her kanser hastasının benzer deneyimlerden geçtiğinin, bu deneyimlerin olayın doğal seyrinin bir parçası olduğunun, yaşamını korku, endişe, yanıtını kimsenin bilmediği sorulara endeksli sürmesinin tedavisine katkıda bulunmayacağının, olumsuz duygulardan kurtulmanın bir yerde zamana bağlı olduğunun, duygusal karmaşanın basit birkaç öneriyle bugünden yarına geçemeyeceğinin, ancak tedavi sürecindeki her aşamanın birlikte yaşayacağının, deneyimiyle kendisine yol göstereceğinin anlatılmasıyla hasta bir ölçü de rahatlatılır. TEDAVİ SONRASI DÖNEM Koruyucu amaçla tedavi alan ya da tedavisi başarıyla sonuçlanan ve hatalığı iyileşme gösteren kişileri de tedavi sonrası yine stresli bir dönem beklemektedir. Çoğu zaman hastalığın atlatılmasının verdiği sevinç; tedavinin bıraktığı yan etkilerin yaşanması, belki organ kaybının olması ve kanserin tekrarlayacağı kaygısıyla yarım kalabilir. Kişi yakınlarının ve çevresindekilerin kendisini anlayamadığını, hayata tekrar adapte olamayacağını, iyileştiği halde hala rahatlamış ve mutlu hissetmediğini, insanların ona eskisi kadar özenli ve ilgili davranmadığını düşünerek tekrar depresif duygular içerisine girebilir. Tüm kayıpları için üzüntü, pişmanlık, korku ve öfke hissedebilir. Kişinin bu dönemi atlatabilmesi için en önemli şartlardan biri zamandır. Tekrar eski hayatına uyumunun kolaylaştırılmasında özellikle tedavi ekibinin ve yakınlarının yine önemli bir rolü bulunmaktadır. Hastanın bu kişilerle iletişim kurması ve duygularını paylaşması, zorlukları aşmada en önemli adımdır. Arkadaşlarına ve sevdiklerine daha çok zaman ayırması, her zaman yapmak istediği ama yapamadığı işlerle meşgul olmaya çalışması, önceliklerini tekrar gözden geçirmesi, hayatına içinde bulunduğu duruma göre yeniden şekil vermeye çalışması varsa mesleğine yoğunlaşması, hem duygusal olarak hem fiziksel olarak daha çabuk iyileşmesine imkân tanıyacaktır. KANSER VE DEPRESYON Uyum bozuklukları dışında kanser hastalarında en sık ortaya çıkan ve her aşamada görülebilen bozukluk depresyondur. Son dönemde yapılan bir gözden geçirme çalışmasında kanser hastalarında depresyonun %58'e kadar varan sıklıklarda görüldüğünü bildirmektedir. Kanser hastalarında depresyon görülme sıklığı, tümörün türüne, hasta popülasyonuna ve tanı kriterlerine göre farklılıklar gösterir. Kanser hastalarındaki depresyonlarda suçluluk duygusu, obsesif ve hipokondriak uğraşlar, anksiyetenin somatik bulguları ve psikomotor retardasyon daha az görülürken; bu kişilerin daha sık insomni, daha fazla iştah bozukluğu ve kilo kaybı gösterdikleri, daha az anksiyete, çaresizlik, gelecekle ilgili kaygılar hissettikleri bildirilmektedir. Bu çalışmanın önemli sonuçlarından birisi de kanser hastalarındaki depresyonlarda daha fazla ağrı ve fiziksel performansta daha fazla bozulma bildirilmesidir. Depresif kanser hastasında psikiyatrik tedavinin amacı duygusal zorlanmayı azaltmak ve morali, baş etme becerilerini, kendine saygıyı, algılanan kontrolü gibi durumları arttırmaktır. Kanser hastalarında bilişsel terapi, süre sınırlı dinamik psikoterapi ve davranışçı yöntemler kullanılmakta ayrıca eğitim verme şeklindeki müdahalelerde uygulanmakatadır. Bilişsel terapi düşünce hataları ve algıları düzelterek ve yeniden yapılandırarak hastanın bakış açısını değiştirmeyi hedefler. Bilişsel terapide uyuma yönelik olmayan duygu ve davranışları değiştirebilmek için temel inançlar ve algılar üzerinde çalışmak, olumsuz otomatik düşünceleri fark etmek ve değiştirmek, hedeflenir. Tehdit algısı karşısında kişi tek yönlü, kutuplaşmış ve genel yargılarda bulunur. Durumu felaketçi olarak ele almak, aşırı genellemeler yapmak, kişiselleştirmek, seçici soyutlama yapmak gibi bilişsel çarpıtmalar ortaya çıkar. Bu tür bilişsel çarpıtmalar kaygı düzeyini arttırır, öfke ve depresyona yol açabilir. HAZIRLAYANLAR YaGmur yavuz