1 ÖZET Postmortem incelemelerin bölümlerinden otopsi ve laboratuvar incelemeleri, çalışan personel için enfeksiyon açısından yüksek risk taşır. Postmortem inceleme sürecine aktif olarak katılan adli tıp uzmanları, otopsi teknisyenleri, patologlar ve laboratuvar çalışanları çok çeşitli mikrobiyolojik etkenin bulaşma riski altındadırlar. Bunların başında tüberküloz ile kan kaynaklı virüsler olan Hepatit B Virüsü (HBV), Hepatit C Virüsü (HCV), Human Immunodeficiency Virüs (HIV) ve Human T Lenfosit Virüsü (HTLV) gelmektedir. Etkenlerin bulaşma yollarının en önemlileri solunum ve kan yoludur. Diğer bulaşma şekilleri direkt mukoza/deri teması ve oral yol olarak bildirilmiştir. Bu makalenin amacı literatür bilgileri derlenerek, otopsi ve postmortem laboratuvar uygulamaları sırasındaki enfeksiyon riskini minimalize etmek için ideal çalışma ortamının nasıl olması gerektiğine ve alınması gerekli önlemlere dikkat çekmektir. Anahtar Kelimeler: enfeksiyon, otopsi, tüberküloz, hepatit, HIV 2 SUMMARY Autopsy and laboratory research as a part of postmortem investigation include a high infection risk for the staff. Forensic specialists, autopsy technicians, pathologists and laboratory workers who participate in postmortem investigation process have a risk of infection with various microbiological agents. Among these agents, mycobacterium tuberculosis and blood originated viruses like HBV, HCV, HIV and HTLV take the foremost places. The most important ways of contamination are inhalation and blood. The other ways of contamination are direct contact with skin/mucous membranes and oral way. The goal of this article is to atract attention to the preventive measures in the workplaces inorder to minimalize the infection risk during autopsy and laboratory researches. Key Words: Infection, autopsy, tuberculosis, hepatitis, HIV 3 1. GİRİŞ : Postmortem incelemelerin bölümlerinden otopsi ve laboratuvar incelemeleri, çalışan personel için enfeksiyon açısından yüksek risk taşır. Cesette ölümden önce tanısı konmuş ya da konmamış bir enfeksiyon hastalığı etkeni bulunması veya putrefaksiyon nedeniyle enfeksiyon etkeni barındırması bu yüksek riskin nedenidir. Postmortem inceleme sürecine aktif olarak katılan adli tıp uzmanları, otopsi teknisyenleri, patologlar ve laboratuvar çalışanları çok çeşitli mikrobiyolojik etkenin bulaşma riski altındadırlar. Bunların başında tüberküloz ile kan kaynaklı virüsler olan Hepatit B Virüsü (HBV), Hepatit C Virüsü (HCV), Human Immunodeficiency Virüs (HIV) ve Human T Lenfosit Virüsü (HTLV) gelmektedir. Literatürde daha seyrek rastlanmakla birlikte, Creutzfelt-Jakob gibi “slow virüsler”, Q ateşi, Lassa ateşi ve Lejyoner hastalığı etkenleri, şarbon, tetanoz, tifo-paratifo etkenleri, proteus, streptokoklar, meningokoklar, ekto/endoparazitler ve mantarlar da bildirilmiştir (1,2). Etkenlerin bulaşma yollarının en önemlileri solunum ve kan yoludur. Diğer bulaşma şekilleri direkt mukoza/deri teması ve oral yol olarak bildirilmiştir (1). İnhalasyon yolu ile bulaşma enfekte organlar ve dokular cesetten çıkartılırken ya da kesitleri yapılırken uygulanan manüplasyonlar sonucu ortam havasında asılı halde kalan mikroorganizmaların solunmasıyla gerçekleşir (3). Kemik dokuların el testeresi ya da elektrikli testere ile kesilmesi sırasında ortaya çıkan kemik tozlarının solunması da inhalasyonla bulaşmada etkendir (4,5). Kan yoluyla bulaşma, manüplasyonu yapan personelde kesikler gibi açık yaralar ve mukozalarla enfekte kanın teması sonucu gerçekleşir. Otopsi sırasında kullanılan alatlerle kaza sonucu yaralanma veya önceden bu tip yaraları bulunan personelin 4 kullandığı koruyucu gereçlerin, özellikle de eldivenlerin delinmesi, kan yoluyla bulaşan etkenler için açık kapı oluşturur (1,6). Mukozalar ve cilde direkt temas ile bulaşan etkenlerin başında parazitler ve mantarlar gelmektedir. Ayrıca kan kaynaklı virüsler ve proteus cinsi bakteriler konjonktivaya temasla vücuda girebilirler (1). Oral yolla bulaşmanın tipik örnekleri olan Hepatit A Virüsü (HAV) ve tifoparatifo etkenleri otopsi ve laboratuvar çalışanları için, görece düşük de olsa, bir risk oluştururlar (1). 2. EN SIK KARŞILAŞILAN ETKENLER : 2.1. Tüberküloz : 1990’larda, bir kısmı hastane çalışanlarını etkileyen nosokomiyal (hastane kaynaklı) tüberküloz olgularının yoğun biçimde ortaya çıkması, bu enfeksiyonun sağlık çalışanları için hala önemli bir mesleki risk olduğunu göstermiştir (7). ABD Arkansas’da 2001 yılında yapılan çalışmada sağlık personelinin % 41,2’sinde pozitif tüberkülin reaksiyonu saptanmış ve bu oran genel popülasyona göre oldukça yüksek bulunmuştur (8). 1999 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada otopsi ve laboratuvar çalışanları için tüberküloz bulaşma olasılığının, toplumdaki genel bulaşma olasılığından 100 ila 200 kez fazla olduğu ortaya konmuştur. Ölen kişide otopsi öncesi tüberküloz tanısının konmamış olduğu olgularda, koruyucu önlemlerde ihmal daha sık görülmüş, buna bağlı olarak bulaşma riskinin daha da arttığı bildirilmiştir (9). Tüberküloz bulaşımı otopsi salonunda yetersiz hava akımına bağlı olarak infeksiyöz damlacıkların solunmasıyla ilişkilidir. Ayrıca kesikler/sıyrıklar yoluyla bulaşma sonucu cilt tüberkülozu ortaya çıkabilir (3,9). Tüberküloz etkeni kaynağı sıklıkla akciğerlerdir. Bununla birlikte, 2001 yılında 5 yapılan bir çalışmada genitoüriner sistem tüberkülozu bulunan hastaların takip ve tedavileri ile ilgilenen sağlık çalışanlarının %13’ünde, önceden nonreaktif olan tüberkülin deri testinin, hastalarla karşılaşmadan sonra pozitifleştiği bildirilmiştir (10). Bu çalışma akciğer dışı tüberkülozlu dokuların manüplasyonunun da bulaşmada etken olduğunu göstermektedir. Otopsi ve laboratuvar çalışanları için tüberküloz bulaşma riskini azaltan metodlar arasında; izoniazid ile profilaktik tedavi, eldiven, maske ,önlük gibi koroyucu gereçlerin kullanılması ve efektif havalandırma sistemleri/ ultraviole ile dezenfeksiyon ön planda tutulmalıdır (3). 2.2.Kan Kaynaklı Virüsler : Kan kaynaklı virütik hastalıklardan hepatit, otopsi ve labaratuvar çalışanlarında tüberkülozdan sonra en sık görülen hastalıktır. Özellikle Hepatit B kanla bulaşması ve toplumda görülme sıklığı açısından en önemli enfeksiyonlardan biridir. Hepatit C daha düşük oranda görülmesine rağmen morbidite ve mortalitesi yüksek olmasından dolayı önemli bir risk faktörüdür (11). Hepatit etkenleri tüm vücut sıvılarında belli konsantrasyonlarda mevcuttur ve otopsi aletleri ile yaralanmalar suretiyle veya mukozalara direkt temas ile bulaşabilir (1). Güney Afrika populasyonunda yapılan bir çalışmada HBsAg taşıyıcılığı kentte %10-15, köyde %1-10 , HCV ve HTVL 1-2 < %1 bulunmuştur (12). Güney Afrika’da yapılan diğer bir çalışmada travma sonucu ölen 263 kişinin cesetlerinden kan örnekleri alınmış ve toplam %21.3’ünde kan kaynaklı virüs tespit edilmiştir. Bunların %11’inde HIV 1-2, %8’inde HbsAg, %0.3’ünde HbsAg ve HbeAg birlikte, %1’inde HCV, %0.3’ünde HTLV 1-2 pozitif bulunmuştur (12). 6 1991-1993 yılları arasında Newyork’ta cinayet kurbanı olan 5852 olgunun taranmasında 344 (5.9 %) olguda HIV (+) bulunmuştur (13). 1997 yılında yapılan bir başka çalışmada yüksek doz uyuşturucuya bağlı ölen 2159 olgunun 646 (29.9%)’ünde HIV(+) bulunmuştur (14). Ayrıca bir çalışmada buzdolabında saklanan HIV(+) cesetlerden seri kan örnekleri alınmış ve 16.5 gün sonrasına kadar kandan HIV izole edilebilmiştir. Bu da göstermektedir ki cesedin taşıdığı HIV riski otopsi sonrasında da devam etmekte olup otopsi ve postmortem laboratuvar çalışanlarını tehdit etmektedir (15). Bugüne kadar otopsi sırasında bulaşmış herhangi bir HIV ya da HTLV olgusu bildirilmemişse de, bu sonuçlar otopside bulaşma riski açısından HBV ve HCV ile birlikte HIV ve HTLV’nin de postmortem materyalden bulaşma riski içerdiğini ortaya koymaktadır. 3. POSTMORTEM İNCELEME SÜRECİNDE ENFEKSİYONA KARŞI ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER : Otopsi ve postmortem laboratuvar uygulamaları sırasındaki enfeksiyon riskini minimalize etmek için ideal çalışma ortamının nasıl olması gerektiği ve alınacak önlemler şu şekilde sıralanabilir : İmmunsupresyon tedavisinde ya da immun yetmezliği olanların, hamilelerin, açık yarası bulunanların, bulaşıcı hastalıklar ve bulaşma yolları ile ilgili eğitimden geçmemiş personelin otopsi ve postmortem laboratuvar uygulamalarında çalıştırılmaması gerekmektedir (2). Otopsi salonu herkesin kolaylıkla giremeyeceği bir konumda olmalı, salonda sadece yeterli sayıda görevli personel bulunmalıdır. Salonun zemini kolay temizlenebilecek nitelikte olmalıdır. Otopsi salonunda yalnızca diseksiyon için 7 gerekli araçlar, organ ve vücut sıvıları için kaplar, aletlerin dezenfeksiyonu için %5’lik NaOCl veya glutaraldehit, alınan doku örneklerinin fiksasyonu için %10’luk formalin solüsyonu bulundurulmalıdır (2). Koruyucu giysiler giyilmeden salona girilmesi önlenmelidir. Otopsi personeli cerrahi gömlek ve pantolon üzerine su gecirmez önlük, saçları tamamen kapatan bone, koruyucu gözlük, su geçirmez çizme, maske ve eldiven kullanmalıdır (2). Maske gibi solunum yollarını koruyucu gereçlerin personeli inhalasyon yoluyla bulaşan enfeksiyonlardan koruduğuna ilişkin kesin kanıtlar olmamasına rağmen, 0,3 mikron ve daha büyük çaptaki partikülleri en az %95 yeterlilikte filtre eden maskeler bulaşma riskini azaltabilirler. Özellikle otopsi sırasında vücut boşluklarından birine girerken ya da organlar çıkartılıp kesitleri yapılırken maske kullanmanın değeri vardır (7). Yapılan bir çalışmada otopsi sonrası, kullanılan eldivenlerde mikrobiyolojik kontaminasyonun yüksek düzeyde olduğu, eldivenler çıkartıldıktan sonra eller yıkanmadan yapılan incelemede daha düşük düzeyde de olsa enfeksiyon etkenleri saptandığı bildirilmiştir. Aynı çalışmada teknisyenlerde %38, hekimlerde %12 oranında otopsi sırasında kullanılan eldivenlerde delik tespit edilmiştir (6). Bu sonuçlar, otopsi sırasında kalın lastik ve bez eldivenin birlikte kullanılmasının ya da metalli eldiven giyilmesinin riski azaltma yönünden uygun olacağını ortaya koymaktadır. Özellikle kaynakları kısıtlı ülkelerde bütçe ile ilgili zorluklara rağmen, otopsi merkezlerinin devletçe zorunlu tutulan enfeksiyon kontrol prosedürleri uygulamaları ve otopsi salonlarının uygun havalandırma sistemleri içerecek şekilde yeniden yapılandırılmaları gerekmektedir. Çalışılan ortamın havasının belirli periodlarla değiştirilmesi ve negatif basınçlı sistemler kullanılması uygun düşer. Bu amaçla 8 otopsi ve organ diseksiyon masalarının, ortam havasını aşağıya doğru emen sistemle donatılmış olması gereklidir. Bu sistem otopsi sırasında hava akımından oluşan ve cesedi çevreleyen bir “perde” oluşturur (16). Otopsi salonunda kullanılması en uygun havalandırma sisteminde, hava tavandan salona girer ve zemin düzeyine yakın olarak duvarlardaki deliklerden salonu terkeder. Böyle bir sistemle hava anaforu oluşmaz. Hava akımı otopsi yapan personelin uzağından geçerek zemine doğru hareket eder. Bu sistem sadece kokuyu azaltmakla kalmaz, aynı zamanda diseksiyon sırasında inhalasyonla bulaşan enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olur (1). Otopsi sırasında fleksibl plastik izolatör kullanımı tartışmalı bir konudur. Kokuyu ve ortamın mikrobiyolojik kontaminasyonunu önlediği, enfeksiyonlara karşı yüksek derecede güvenlik sağladığı şeklinde ortak görüş bulunmasına karşın, yapılan çalışmalarda el becerisi ve görüşü kısıtlayıp kısıtlamadığı konusunda çelişkili sonuçlar bildirilmiştir (6,17). Literatürde tartışılan bir başka konu da “sınırlı otopsi” kavramıdır. Enfeksiyon açısından yüksek risk taşıyan HIV pozitifliği ya da benzeri olgularda, vücut boşlukları açılmadan tanı için gerekli materyalin iğne biopsisi ile güvenli şekilde alınması anlamına gelen sınırlı otopsinin zaman ve paradan tasarruf sağlayan, hızlı biçimde tanıya ulaşmaya yarayan ve ölen kişinin yakınlarının otopsiye onam vermesini kolaylaştıran işlevsel bir metod olduğu bildirilmiştir (18). Ölüm nedeni tıbbi belgelerin incelenmesi ile ortaya konmuş olsa bile, adli otopsilerde vücut boşluklarının açılarak incelenmesi, ölüme etki eden travma vb. etkenlerin araştırılması gerektiği bilinmektedir. Bu nedenle sınırlı otopsi, sadece tıbbi otopsilerde kullanılabilecek bir metoddur. 9 Otopsi sırasında kemik dokular el testeresi ya da elektrikli testere ile kesilirken ortaya çıkan kemik tozlarının solunması enfeksiyon açısından belirgin risk taşır. Yapılan bir çalışmada kemik tozlarının üzerine yapışan bakteriler ve mantarların birkaç metre mesafeye kadar yayılabileceği bildirilmiştir. El testeresinin elektrikli testereye oranla daha az kemik tozu oluşturduğu bilinmekle birlikte, kafa boşluğunun el testeresi ile açılması beyin dokusunun da kesilmesine neden olduğundan, elektrikli testere kullanmak daha uygundur. Oluşan kemik tozlarını emerek haznesine toplayan ve su püskürtme sistemiyle kemik tozlarının ortam havasına karışmasını önleyen elektrikli testerelerin kullanımı, enfeksiyon riskini azaltacaktır (4,5). Bu sistemleri bulunmayan elektrikli testere kullanılması durumunda, kemik tozlarının ortama yayılmasını minimum düzeye indirmek amacıyla ıslatılmış bir havlu testerenin üzerine tutulmalıdır (1). Yüksek enfeksiyon riski bulunan olgularda doku örneklemesinde kullanılan kaplar ve vücut sıvılarının konduğu tüplere, laboratuvara gönderilirken uyarıcı etiketler yapıştırılmalıdır (1). Otopsi sırasında kullanılan tüm aletler ve malzemeler %5’lik NaOCl ile yıkanmalı ve bu solüsyon içerisinde birkaç saat bekletilmelidir (1,2). Otopsi salonunda doku ve vücut sıvılarıyla bulaşan tüm yüzeyler %10’luk hipoklorid, glutaraldehit, formalin ya da sodyumhipoksid solüsyonları ile yıkanmalı ve salon 24 saat süreyle kapalı tutulmalıdır (1). Otopsi sırasında kullanılan koruyucu gereçler ve tıbbi atıklar çift kat torbaya konup izolasyonu sağlanarak yakılmalıdır (1,2). Otopsi ve postmortem laboratuvar çalışanlarına tam immunizasyon uygulanmalıdır. Bu uygulama mutlaka Hepatit B aşısını, BCG ve tetanoz toksoidini 10 içermelidir. Personel her 6 ayda bir göğüs grafisi, tüberkülin testi ve hepatit antijenleri açısından kontrol edilmelidir (19). Olguların çoğunda en büyük tehlike otopsi ya da enfekte materyal değil, postmortem inceleme sürecinin her bir basamağının taşıdığı potansiyel riskin farkında olunmaması ya da umursanmamasıdır. Postmortem inceleme sürecinin aktif katılımcıları olan adli tıp uzmanları, otopsi teknisyenleri, laboratuvar çalışanları ve patologlar için enfeksiyonlardan korunmanın ana yolu bilgi birikimi ve kavrama yeteneği ile uygun laboratuvar ve otopsi pratiğidir. 11 Kaynaklar : 1. Soysal Z, Eke MS, Çağdır AS. Adli Otopsi. Cilt 1; İstanbul Üniversitesi Basımevi, İstanbul, 1999: 71-98. 2. Salaçin S, Çekin N, Alper B, Gülmen MK, Özdemir MH. Otopside Enfeksiyondan Korunma. Birinci Adli Bilimler Kongre Kitabı içinde. Çukurova Üniversitesi Basımevi, Adana, !995: 317-319. 3. Kantor HS, Poblete R, Pusateri SL. Nosocomial transmission of tuberculosis from unsuspected disease. Am J Med 1988; 84(5): 833-8. 4. Kernbach-Wighton G, Kuhlencord A, Rossbach K, Fischer G. Bone-dust in autopsies: reduction of spreading. Forensic Sci Int 1996; 83(2): 95-103. 5. Saternus KS, Kernbach-Wighton G. On the contamination of ambient air by preparations carried out with a band-saw. Forensic Sci Int 1999; 104(2-3): 163-71. 6. Babb JR, Hall AJ, Marlin R, Ayliff GA. Bacteriological sampling of postmortem rooms. J Clin Pathol 1989; 42(7): 682-8. 7. Curran E, Ahmed S. Do health care workers need to wear masks when caring for patients with pulmonary tuberculosis? Commun Dis Public Health 2000;3(4):240-3. 8. Stead WW. Variation in vulnerability to tuberculosis in America today: random, or legacies of different ancestral epidemics? Int J Tuberc Lung Dis 2001; 5(9):807-14 9. Collins CH, Grange JM. Tuberculosis acquired in laboratories and necropsy rooms. Commun Dis Public Health 1999; 2(3): 161-7. 10. D’agata EM, Wise S, Stewart A, Lefkowitz LB Jr. Nosocomial transmission of Mycobacterium tuberculosis from an extarpulmonary site. Infect Control Hosp Epidemiol 2001; 22(1): 10-2. 11. Grist NR, Emslie JA. Infections in British clinical laboratories, 1988-1989. J Clin Pathol. 1991; 44(8): 667-9. 12 12. Reinette du Plessis, Lynne Webber, Gert Saayman. Bloodborne viruses in forensic medical practice in South Africa. The American Journal of Forensic Medicine and Pathology 1999; 20(4): 364-368. 13. Tardiff K, Marzuk PM, Leon AC, Hirsch CS, Stajic M, Portera L, Hartwell N. HIV seroprevalence rates among homicide victims in New York City: 1991-1993. J Forensic Sci 1997; 42(6): 1070-3. 14. Tardiff K, Marzuk PM, Leon AC, Hirsch CS, Portera L, Hartwell N. HIV infection among victims of accidental fatal drug overdoses in New York City. Addiction 1997; 92(8): 1017-22. 15. Douceron H, Deforges L, Gherardi R, Sobel A, Chariot P. Long-lasting postmortem viability of human immunodeficiency virus: a potential risk in forensic medicine practice. Forensic Sci Int 1993; 60(1-2): 61-6. 16. Al-Wali W, Kibbler CC, McLaughlin JE. Bacteriological evaluation of a downdraught necropsy table ventilation system. J Clin Pathol 1993; 46(8): 746. 17. Trexler PC, Gilmour AM. Use of flexible plastic film isolators in performing potentially hazardous necropsies. J Clin Pathol 1983; 36(5): 527-9. 18. Ortiz E, De Pablos M, Atares B, Guerra I, Portu J, Aldamiz-Etxebarria M. Value of limited necropsy in HIV-positive patients. Pathology Research And Practice 2001; 197(3): 165-8. 19. Lohiya GS, Tan-Figueroa L, Lohiya S. Bloodborne pathogen exposures in a developmental center:1993-2000. Infect Control Hosp Epidemiol 2001;22(6):382-5.