Nöropazarlama - WordPress.com

advertisement
NÖROPAZARLAMA
(NEUROMARKETİNG)
1Ethem
ÖZGÜVEN
Abdulkadir TEMİR
Bahri Alp TUTAL
Özet
Nöropazarlama üzerine yapılan araştırmalar, son yıllarda artış göstermeye başlamış,
tüketiciyi anlamak ve ihtiyaçları tanımlamak için nöropazarlama önemli bir çalışma alanı
olarak görülmeye başlanmıştır. Bu çalışma, nöropazarlamayı akademik perspektiften
değerlendirerek nöropazarlamayı daha yakından tanımak ve anlamak için hazırlanmıştır.
Çalışmada nöropazarlamanın alanı, işleyişi ve nasıl sonuçlar doğuracağı irdelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet, Reklamcılık, Toplumsal Cinsiyet ve
Reklamlar
Giriş
Günümüzde döngüsel bir gelişim gösteren pazarlama anlayışının, ürün odaklı
anlayıştan çıkıp insan, akıl, duygu ve düşüncelerinin önemsendiği bir noktaya geldiği bu
süreçte pazarlama yöntemleri değişmiştir. Böylece, pazarlamada uygulama alanı bulan
Nöropazarlama ile beyin görüntüleme yöntemlerini kullanarak tüketici karar sürecinin daha
iyi anlaşılması yolunda büyük bir adım atılmıştır. Bu yöntemin kullanıldığı Nöropazarlama da
insan zihni üzerinde çalışıldığı için çeşitli anlam kargaşası yaşanarak bilinçaltı reklamcılıkla
karıştırılmaktadır. Bu çalışmada bilinçaltı reklamcılık ve Nöropazarlama kavramları
açıklanarak çeşitli örneklemelerle kıyaslama yapılmakta böylece bu iki alanın farklılıkları
ortaya konulmaya çalışılmaktadır (Çubuk ve Yücel, 2012: 172). Nöropazarlama, tüketicilerin
tercih mekanizmalarını etkileyen faktörleri anlamakta ve aynı anlamı tekrar inşa etmekte
kullanılmaktadır. Pazarlamanın bu yeni alanı, ürüne karşı beynin tepkilerini ölçmekte tıbbi
teknolojileri kullanmaktadır. Farklı beyin bölgelerinde beliren etkinliklerin değişimini ölçmek
_____________________________________
1Yüksek
Lisans Öğrencileri, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam ve Tanıtım Bölümü
yalnızca tüketicilerin neden o ürünü seçtiklerini değil, aynı zamanda hangi beyin bölümünün
bu seçimde etkin olduğunu göstermektedir.
Uzbay (2015), pazarlamada yeni gelişmelere giden süreci, yeni ortaya çıkan
disiplinleri ve bunların beyni, dolayısı ile insanı anlama sürecindeki olası katkılarını tartışıp
geleceğe yönelik bir öngörü oluşturmak amacıyla yaptığı çalışmada, beyin işlevlerinin net
olarak tanımlanabilmesi sadece nörobilim çerçevesinde ve indirgemeci yaklaşımlarla
mümkün olmayacağını savunmuş, yine de bu araştırmalarla toplumun daha iyi
tanımlanabileceğine değinmiştir. Yüksel ve Çubuk (2013), Nöropazarlamanın, bilinçaltı
reklamcılıkla karıştırılması varsayımından yola çıkarak, bilinçaltı reklam ve nöropazarlamayı
kıyaslanarak aralarındaki farklara değinmişlerdir. Ural (2008), kuramsal açıdan incelediği
nöropazarlamanın niyeti, yöntemi, yaratacağı olumlu ve olumsuz sonuçlarına değinerek etik
yönden durumu irdelemiştir. Durmaz, Bahar ve Kurtlar (2011), yaptıkları araştırmada
tüketicilerin satın almaya yönelik karar ve eylemlerini etkileyen yaş ve yaşam dönemi
aşamaları, meslek, yaşam stili ve kişilik üzerinde durmuştur. Tüketici davranışını etkileyen
kişisel faktörlerin Türkiye’deki tüketicilere nasıl etki ettiğini incelemek için belli illerde anket
çalışması yürütmüş ve elde edilen veriler yorumlamıştır. Nöropazarlama ve etik ilişkisini
inceleyen Akın (2014), bu çalışmada, yeni bir araştırma alanı olan ve tüketiciyi anlamaya
yönelik olarak nöropazarlamaya başvurulma sebeplerini belirleyerek, etik yönünü
incelemektir. Nöropazarlama ve din odaklı çalışmasında Lindstorm (2014), tüketicinin bir
ürünü satın alma nedenini doğru bilindiğini sanmasının aksine nöropazarlama teknikleriyle
bundan tam tersi bir doğrunun ortaya çıkarılmasını derinlemesine incelemiştir. Ural (2008),
nöropazarlama üzerine kuramsal bir değerlendirme yaparak bir pazarlama akademisyeni
perspektifiyle,
nöropazarlama
tartışmalarına
katkı
sağlamıştır.
Tüzel
(2010)
ise,
nöropazarlamanın yöntemlerini ve etki alanlarını ayrıntılı örneklerle çeşitleyerek bu alanda
yapılacak olan çalışmalara ışık tutmuştur.
Bu çalışmanın ilk bölümünde Nöropazarlama kavramsal olarak ele alınarak ortaya
çıkış nedenleri ve pazarlamaya getirdiği boyut ele alınacaktır. İkinci bölümünde ise
nöropazarlamanın tüketiciler üzerinde ne gibi etkiler bıraktığını incelemek için insan beyninin
nasıl işlediği irdelenecektir. Çalışmanın üçüncü bölümünde nöropazarlama tekniklerinin nasıl
kullanıldığı ve çalışma alanı ele alınacak. Çalışmamızın son bölümünde ise nöropazarlamanın
artıları ve eksileri ele alınarak etik yönümden irdelenecektir.
1. Nöropazarlama Nedir?
Son yıllarda geleneksel pazarlama araştırmalarının doyma noktasına gelmiş dünya
pazarlarında yeterli olmadığı anlaşılmıştır (Çevik, R. 2015: 12). Reklam kampanyalarının test
edilmesinde geleneksel olarak fokus gruplar, mülakatlar ve pazar araştırmalarının diğer
yaygın biçimleri sıklıkla kullanılmaktadır. Nöropazarlama tekniklerinde ise, denekler ürün
veya hizmetin reklam görüntülerini izledikleri esnada beynin hareketlenen bölgelerine bağlı
olarak, onların bilinçdışı düşünce eğilimleri hakkında tahminler yürütülebilmektedir. Elde
edilen analiz verileri sayesinde tüketicilerin reklam hakkında hissettikleri heyecan, tutku,
mizah
gibi
duygularla,
bu
duyguların
hareketlendirdiği
yaklaşık
beyin
bölgeleri
karşılaştırılabilmektedir. Eğer söz konusu duygu ile bağlantılı olan beyin kısımlarının aktif
hale gelmemesi, söz konusu reklamın testteki başarısına gölge düştüğü anlamına gelmektedir
(Fugate, 2007: 3. akt. Akın, M. S. 2014). Beynin özel bir bölgesinde ölçülebilen doğal
değişiklik oluşturan uyaran, asıl satın alma davranışı hala cevaplanmamış bir soru olmasına
rağmen, başarılı bir karşılaştırma anlamına gelebilmektedir.
Reklamların beyinde hangi bölgeleri harekete geçirdiği nöropazarlama uygulamaları
aracılığıyla ortaya çıkarılabilmektedir. Örneğin beynin soyut düşünme, akıl yürütme,
planlama ve şahsi değerlendirme işlevini yürüten frontal lobunda yer alan medyal prefrontal
korteksin (mPFK) aktif hale gelmesi, reklamcılık açısından belirli bir görselin yüksek oranda
takdir kazandığını ifade etmektedir. Çünkü frontal lobda yer alan mPFK’in benlik hissi ve
tercihle ilişkili olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, reklamcıların hangi ürün görsellerinin
mPFK ile yakın ilişki kurulduğunu tespit etmeleri halinde, reklamı yapılan ürün veya hizmetin
tercih edilme olasılığını arttırma imkânı bulacakları beklenmektedir (Cranston, 2004 akt. Eser,
Işın ve Tolon, 2011: 6.akt. Akın, M. S. 2014).
Tüketicinin zihnindeki kara kutuyu açmak ve anlamak konusunda önemli bir adım
olarak görülen nöropazarlama araştırmaları akademisyenleri, reklam şirketleri, büyük marka
sahibi işletmeleri heyecanlandırmaktadır (Solmaz, 2014: 38). Pazarlamanın odağı olan insan
beyninin nasıl çalıştığını, ürünü alırken nasıl karar verdiğini, hangi markayı neden tercih gibi
sorular nöropazarlamanın en temel sorularındandır.
Nöropazarlama yaşamlarımızda her gün aldığımız satın alma kararlarına yön veren
bilinçaltı düşünceler, duygular ve arzuları açıklığa kavuşturmanın anahtarıdır. Başka bir
deyişle, nöropazarlama, tüketicilerin satın alma davranışlarını anlamak için nörobilimde
kullanılan tekniklerin pazarlamada uygulanmasıdır. Nöropazarlama tüketicilerin tercih
mekanizmalarını etkileyen faktörleri anlamakta ve aynı anlamı tekrar inşa etmekte
kullanılmaktadır. Pazarlamanın bu yeni alanı, ürüne karşı beynin tepkilerini ölçmekte tıbbi
teknolojileri kullanmaktadır. Farklı beyin bölgelerinde beliren etkinliklerin değişimini ölçmek
yalnızca tüketicilerin neden o ürünü seçtiklerini değil, aynı zamanda hangi beyin bölümünün
bu seçimde etkin olduğunu göstermektedir. Nöropazarlama, sinir bilimini ve davranış
araştırmalarını, pazarlama reklam ve ürün tasarımı ile kesiştirir. Modern psikolojiye göre, bazı
kararlar, ekonomik olanlar da dahil olmak üzere, sezgisel, otomatik ve bilincin kontrolü ve
çabası olmadan alınıyor. Nöropazarlamayı anlayarak insan davranışı üzerinde içgörü
kazanmaktayız. Bu içgörü pazarlamacıların vermek istedikleri mesajları düzeltmelerine ve
tüketicilerin ilgilerini daha fazla çekmek için çalışmalarına imkân veriyor. Nöropazarlama,
pazarlamacıların tüketicilere daha fazla ulaşmaları için hem pratik hem de teknik bir yoldur.
Nöropazarlama nörobilimsel metotların pazarlarla ve pazar değişimleri ile ilişkili insan
davranışını anlamak ve analiz etmek için uygulanmasının yanında pazarlamacıların geleneksel
pazarlama araştırmasından uzaklaşarak sosyal bağlamda örgütsel davranışın anlaşılması için
uygulama fırsatı olan pazarlama araştırmasına yönelmelerine yardımcı olur (Valiyeva, T.
2015: 17).
Pazarlamanın yaşantımızdaki her alana girmesi ile beraber, pazarlama sinirbilim olan
Nöroloji alanında da kullanım alanı bulması ve bu yöntemin pazarlamaya adapte edilmesiyle,
Nöropazarlama, pazarlama yöntemlerinden biri olarak literatüre girmiştir. Nöropazarlama;
birbirinden farklı disiplinler olan, psikoloji, sosyoloji, pazarlama, nörolojiyi bir araya getiren,
tüketicinin satın alma kararı verirken “rasyonel olmayan”, “irrasyonel olan kararlarını”
incelemektedir. Bu irrasyonel kararları duygusal, dürtüsel ve beş duyu organımızın algıladığı
uyarıcılara göre vermektedir. Tüketici kararlarının sadece rasyonel değil irrasyonel etkilerinde
etkisinin de bulunduğunu açıklamaya çalışır. Bu bağlantıyı göstermek için de beyin
görüntüleme yöntemlerini kullanır. 1990 yıllara kadar gizli yürütülen bu çalışmalar, Gerry
Zaltman’ın beyin görüntüleme yöntemini pazarlama alanında kullandığını duyurmasıyla
beraber, yapılan araştırmalar gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.. Sinirbiliminin yani
Nörolojinin pazarlama alanında kullanım alanı bulmasıyla beraber doğan nöropazarlama
(nöromarketing) kavramı henüz genç bir kavramdır. Pazarlamacıların, reklamcıların ve
araştırmacıların işletmelerin, dikkatini çekmiştir. İşletmelerin ürettiği mal ve hizmetleri
tüketicilere daha fazla satabilmek, tüketici zihninde kalıcı olmak ve tüketiciyi satın alma
eğiliminde neleri tercih edeceğinin belirlenmesi ve etkili bir reklam pazarlama stratejisi
oluşturmak için Nöropazarlama yöntemleri kullanılabilir. Tüketicinin bilincini veya
bilinçaltının neleri etkilediğini tespit edebilmek ve bu tercih varsayımlarının kullanılmasıyla
oluşturulacak pazarlama stratejilerinin oluşturulduğu pazarlama yöntemi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Başka bir deyişle nöropazarlama, bilinçaltının sayısallaştırılmış tepkilerinin,
özellikle, kişinin düşünce yapısını etkileyen, dikkat, ilgi ve duygusal çekim, görsel, işitsel,
Psikoloji profesörü olan Daniel Kahneman’ın insan sezgileri ve karar alma süreçleri yaptığı
çalışmalar sadece psikoloji alanında değil, diğer bilimsel araştırmalar içinde temel
gösterilebilir. Davranışsal finans üzerine yaptığı çalışmalar, nöropazarlama çalışmalarıyla
paralellik gösterdiği söylenebilir. Daniel Kahneman 2002 Ekonomi Nobel ödülünü almıştır.
(Çubuk, F. 2012: 187). Nöropazarlama kavramının nasıl işlediği ve tüketici zihninde nasıl
etkiler bıraktığını anlamak için insan beyninin nasıl çalıştığının analiz edilmesi
gerekmektedir.
2. Beyin Nasıl Çalışır?
Beyin ve sinir sistemi canlı organizmaların en önemli organıdır. Bizim de dâhil
olduğumuz memeliler sınıfında diğer canlılara göre daha büyüktür. Daha büyük olması bu
grup canlılarda hem anatomik hem de işlevsel yönden daha karmaşık bir yapıyı da
beraberinde getirir. Tüm canlılar âleminde insan gerek yapısal gerekse işlevsel anlamda en
büyük ve gizemli beyne sahiptir. Gizemli kelimesi burada özellikle kullanılmıştır; çünkü
insan beyninin çalışma prensipleri ve bazı temel işlevlerinin mekanizmaları hala net olarak
aydınlatılamamıştır. Henüz erken dönemlerini yaşamakta olduğumuz 21. yüzyıl sadece bilim
çevreleri tarafından değil, devlet politikalarına yön veren siyasetçiler tarafından da beyin
yüzyılı ilan edildi. Bu amaçla Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başlangıç bütçesi sadece
2014 yılı için 100 milyon Amerikan Doları olan “Beyin İnisiyatifi Hareketi ve İnsan Beyni”
projesini başlattı. Projenin tanıtımı ve ilanı 2 Nisan 2013 tarihinde bizzat Başkan Barack
Obama ve Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institute of Health) direktörü Dr. Francis Collins
tarafından gerçekleştirildi. Projenin ana hedefleri arasında yapay beyin ve yapay zekâ
oluşturulması, beyinde zihin ve düşünce süreçleri ile ilişkili düzeneklerin aydınlatılması ile
alzheimer, otizm ve şizofreni gibi önemli beyin hastalıklarının radikal bir biçimde tedavi
edilmesi var. Beyin sadece ABD’nin ilgi alanında değil; Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak
üzere bilimsel araştırma olanağı olan tüm ülkelerde araştırma teşvikleri ve ilgisi büyük ölçüde
beyni anlamaya ve beyin hastalıklarını çözmeye odaklandı. Yirminci yüzyılın hemen başında
beyni anlama yolunda gerçekleşen en önemli gelişme beynin işlevsel anlamda en önemli
hücrelerinden biri olan nöronun keşfedilmesidir. Nöronun keşfi ve sonrasında işlevlerinin
anlaşılmasına yönelik yeni gelişmeler bir taraftan beyin ve davranış ekseninde birçok yeni
bilgiye yol açarken diğer taraftan algı, düşünce, zihin ve davranış gibi beyin ile ilişkili her
konunun doğrudan nöron faaliyetleri üzerinden açıklanmaya çalışılmasına neden oldu (Uzbay,
2015: 121).
İnsan beyni; dil, mantık ve matematik gibi doğrusal düşüncenin merkezi olan sol
yarım küre; sanat, müzik, yaratıcılık ve ilham gibi kavramsal düşüncelerin merkezi olan sağ
yarım küre olmak üzere iki yarım küreden oluşmaktadır (okyanusum.com). Beynin her iki
yarısı fonksiyonları bakımından dört loba ayrılmıştır. Frontal bölge, özellikle rasyonel verinin
işlenmesinde, karar alma süreçlerinde, konuşma sırasında, motor fonksiyonlarında, cinsel
davranışların belirlenmesinde etkin rol oynar. Aynı zamanda sosyalleşme, hafıza ve ani (satın
alma gibi) davranışları kontrol eder. Bir anlamda, davranışların planlanması ve hayata
geçirilmesi konusunda yardımcı olur. Parietal bölge, vücudun çeşitli bölgelerindeki beş duyu
organından gelen bilgileri işleyen bölgedir. Aynı zamanda rakamların ve algılanan objelerin
anlamlandırılması konusunda rol oynar. Osipital bölgede görsel korteks bulunmaktadır. Bu
bölge görüntünün anlamlandırıldığı bölgedir. Temporal bölge ise özellikle hafıza konusunda
aktif rol oynar. Baskın temporal lob özellikle kelimelerin anlamlandırılması ve objelerin
isimleri konusunda etkin rol oynar. Baskın olmayan temporal bölgede ise görsel hafıza
bilgileri işlenir. Beyin aynı zamanda, farklı hücresel ve işlevsel özellikleri olan üç farklı gruba
ayrılır. Yeni Beyin düşünür. Rasyonel verileri işler. Entelektüel süreçlerden sorumludur. Orta
Beyin hisseder. Duyguları ve içten gelen hisleri işler. Eski beyin asıl kararı verir. Diğer iki
beyinden gelen verileri hesaba katar (pazanova.com). Beynimizin yapısı böyle çalışırken aynı
zamanda beynimizin çalışması sırasında, bu çalışmayı ve verdiğimiz tepkileri ve satın alma
davranışlarımızı etkileyen bazı özel hormonlar ve nöronlar bulunmaktadır.
Ayna
Nöronlar,
motor
öncesi
beyin
bölgesindeki
nöronların
bir
eylem
gerçekleştirirken ve başka biri bir eylemi gerçekleştirirken gördüğünde harekete geçen
nöronlardır. Hedef alınan hareketlere değil (dolaşmak, ellerini kavuşturup oturmak vs.) belli
bir nesneyi içeren hareketlere tepki verirler (Altınbaş vd., 2010:15). Unilever yöneticileri
kaşıma ve kaşıntı lafı geçtiğinde odak grubu çalışmasındaki tüketicilerin kafalarını kaşımaya
başladıklarını fark etmişlerdir. Kısaca, bir insanın yaptığını gözlediğimiz ve okuduğumuz
sırada biz de zihnimizden aynısını yapıyoruz. Satın alma açısından ise, ayna nöronlar satın
alma davranışını taklit etme biçiminde ortaya çıkıyor. Apple kulaklıkları, GAP’ın genç ve
seksi görünümlü giysileri, kendimizi vitrindeki mankenin yerine koymamızı sağlıyor ve onları
satın alırsak bizim de genç, havalı ve seksi görüneceğimizi düşündürüyor. Burada aslında
satın aldığımız şey bir tutum ya da imaj oluyor.
3. Nöropazarlama Neden Önemlidir?
“Reklam için harcadığım paranın yarısı boşa gidiyor. Sorun şu ki, hangi yarısının boşa
gittiğini bilmiyorum.” - John Wanamaker (1838-1922).
Bu söz nöropazarlamanın
gerekliliğini aslında ortaya koyan etkili sözlerden birisidir. Nöropazarlama parayı veren
tarafın işe yaraması düşünülen işi önceden tahmin edebilmesine olanak sağlamak amacıyla
ortaya çıkmıştır.
Özellikle ABD ve Avrupa’nın önde gelen üniversitelerindeki nöro bilim bölümlerinde
hemen her gün çok ciddi araştırmalar yapılıyor ve sonuçları akademik makalelerle dünyaya
duyuruluyor. Türkiye’de bazı üniversiteler konudan tamamen bihaber olmakla birlikte bazıları
da aldıkları birkaç eeg ve eye tracker cihazı ile bir odayı laboratuvara çeviriyor. Ancak
örneğin Copenhagen Business School’daki nöro bilim laboratuvarı, isteyen her öğrencinin
girip kendi araştırmasını yapabileceği kadar araştırmaya açık ve rahat bir ortam sunarken,
bizim üniversitelerde cihazları etkin bir şekilde kullanacak ve pazarlama, iletişim, insan
davranışları alanında yeni keşifler yapacak öğretim görevlisi bile bulmak en önemli
problemlerden biri (http://www.neurodiscover.com/turkiyede-neuro-marketing-arastirmalari/).
Ekonomide “Homo Economicus” yani “Rasyonel İnsan” dediğimiz bir kavram vardır.
İnsanların karar verirken rasyonel (Akılcı) davrandıkları ifade edilir. Fakat yapılan
araştırmalar insanların rasyonel değil, çoğunlukla duygusal karar verdiklerini ortaya
çıkarmıştır. Satın alırken rasyonel kararlar verebilseydik, bir ayakkabı için 4 haneli fiyatlar
ödemezdik herhalde. Bu nedenle Nöropazarlama beynin bu duygusal tarafıyla ilgilenmektedir.
(http://hakanokay.com/noro-pazarlama).
Son yıllarda, tüketicinin zihnindeki kara kutuyu açmak ve anlamak konusunda önemli
bir adım olarak görülen nöropazarlama araştırmaları pazarlama akademisyenleri ve
uygulamacılarını heyecanlandırmaktadır (Ural, 2008).
Washington Street Journal’da yayınlanan bir makaleye göre Unilever, Kimberly Clark
ve P&G gibi şirketler nöromarketing yöntemlerini kullanarak tüketici davranışlarının gerçek
kaynağına, onları alışveriş sırasında yerinde inceleyerek, ulaşıyorlar.
Beyin dalgalarının ölçümlendiği nöromarketing araştırmaları, alışveriş deneyimi
konusunda yeni döneme işaret ediyor.
Çünkü akademik çalışmalar gösteriyor ki, tüketicilerin odak gruplarında söyledikleri
her zaman gerçeği yansıtmayabiliyor. Bu, tüketicilerin yalan söylediklerini değil, kendilerinin
bile farkında olmadıkları bilinçaltı tepkilerini bilinç seviyesinde ifade edemediklerini
gösteriyor.
Öte yandan, tüketicilerin ürünle ilk karşılaşmalarının yani ürüne ilk bakışlarının bu
denli etkili olduğunun belirlenmesi; ambalaj tasarımındaki değişim yönetiminin önemini de
bir kez daha ortaya koyuyor.
Nöropazarlama, tüketicilerin tercih mekanizmalarını etkileyen faktörleri anlamakta ve
aynı anlamı tekrar inşa etmekte kullanılmaktadır. Pazarlamanın bu yeni alanı, ürüne karşı
beynin tepkilerini ölçmekte tıbbi teknolojileri kullanmaktadır. Farklı beyin bölgelerinde
beliren etkinliklerin değişimini ölçmek yalnızca tüketicilerin neden o ürünü seçtiklerini değil,
aynı zamanda hangi beyin bölümünün bu seçimde etkin olduğunu göstermektedir.
Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler tü- ketici davranışlarını da değiştirmektedir.
Dijital çağ olarak nitelendirilen günümüzde pazarlamacılar ve reklamcılar, tüketicilerin
zihnini etkileyen faktörleri bulabilmek için nö- ropazarlama gibi değişik yöntemlere
başvurmakta ve tıpta yararlanmak üzere geliştirilen teknolojileri, tüketicilerin zihninde olup
bitenleri öğrenmek için kullanmaktadırlar (Tüzel 2010: 168).
4. Nöropazarlama Nasıl Çalışır?
Nöropazarlama, tüketicilerin pazar davranışını anlamak amacıyla nöro bilimde
kullanılan tekniklerin tüketicilere uygulanmasıdır. Bu teknikler, pozitron emisyon tomografi
cihazı (PET- positron emission tomography), işlevsel magnetik tınlaşım görüntüleme cihazı (
fMRI-functional magnetic resonance imaging), elektro beyin grafisi cihazı (EEGelectroencephalography) ve galvanik deri tepkisi cihazı (GSRgalvanic skin response) gibi
cihazları kullanan tıbbi yöntemlerdir.
Örneğin, galvanik deri tepkisi cihazı; cildin, özellikle de avuç içlerinin ve diğer kılsız
bölgelerin, uyarıcıya bir tepki olarak elektrik direncinin değişmesini saptar. Özerk sinir
sisteminin otomatik bir tepkisi olarak gözlenen bu durum, ter bezlerinin etkinliğine bağlıdır ve
hem haz verici, hem de stres yaratıcı uyarıcılarla, hatta yeni veya şartlı uyarıcılarla ortaya
çıkabilmektedir.
fMRI, farklı uyarıcılar gösterildiğinde beynin hangi alanlarının aktif hale geldiğini ve
bunların derecesini gösteren bir harita vererek beyin taraması yapmaktadır. Bu tekniklerle
nöropazarlama uygulamaları ise farklı şekillerde yapılmaktadır. Örneğin, katılımcılara görsel
materyaller gösterilirken aynı anda da beyinleri bu tarayıcı cihazlarla incelenmektedir. Beynin
ön lob korteksinde parlaklığın olması durumu, nöro faaliyetin arttığını göstermektedir (Ural,
2008).
Bir kişinin kendine gerekli olan fonksiyonlarını yitirmemesi, haklı nedenlere dayanan
davranışın yarattığı fayda ve yarattığı zarar karşılaştırıldığında faydanın zarardan yüksek
olması ve davranışın nesnelere verdiği zararın az olması durumunda istenmeyen yan etkilere
izin verilebilir.
Garrett’in oransallık ilkesine göre nöropazarlamanın kullandığı yöntem bu koşulları
sağladığı takdirde uygulanabilir. Nöro görüntüleme tekniklerinin kullanımı psikoloji, tıp ve
ekonomi alanlarında da kullanıldığı ve gönüllülük esasına dayandığı için doğru kabul
edilebilir. Aletli gözlem yöntemleri çok eskiden beri pazarlamada kullanılmaktadır.
Örneğin, galvanik deri tepkisi cihazı önceki bölümde açıklandığı gibi reklâm filmine
terlemeyle verilen tepkiyi ölçmek için kullanılmıştır. Diğer taraftan, pazarlamada psikolojik
yöntemlerin kullanılmasının yararları son yirmi yılda üzerinde en çok durulan konulardan biri
olmuştur. Özellikle, tüketicinin kendini değerlediği ölçmelerin yer aldığı pazarlama
araştırmalarında cevaplayıcının kendi tutum ve davranışlarını tam ve gerçekçi bir biçimde
ifade etme yeteneği ve gönüllülüğüne sahip olduğu varsayılır. Oysaki cevaplayıcıları bu
bağlamda kontrol altında tutmak son derece güçtür.
Hatta istenilen cevabı almak için onları etkilemek hiç de zor değildir. Psikolojik
cevaplar bireysel farklılıklar, farklı sosyal durum ve farklı uyarıcıların güçlü etkisi altındadır.
Nöropazarlamanın kullandığı yöntem bu etkileri aza indirgeyen bir yöntem olarak
gözükmektedir (Ural, 2008: 3).
5. Nöropazarlamada Kullanılan Yöntemler
Tüketicinin gerçekten ne düşündüğünü anlamak Nöropazarlama yöntemleri ile
mümkün gözükmektedir. Nöropazarlama, 1990 yılının ikinci yarısında, ilk kez Harvard
Üniversitesi’nden Gerry Zaltman’ın işlevsel manyetik tınlaşım (rezonans) cihazını (fMRI)
pazarlama araştırmalarında kullandığını duyurmasıyla gündeme gelmiştir. Bu çalışmaları,
2002 yılında, Nöropazarlama kavramı ile ifade eden ise Profesör Ale Smidts’tir
(Tengilimoğlu, 2013: 248).
Morin (2011)’e göre, reklamların fizyolojik tepkilerini ölçmek için birçok yol
bulunmaktadır. Fakat ölçüm ve beyin aktivitelerini görüntüleme tekniklerinden sadece üç
tanesi
daha
iyi
sonuçlar
elde
edilmektedir.
Bunlar;
elektroensefalografi
(EEG),
manyetoensefalografi (MEG) ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI)’dir. Bu
üç yöntemde zararlı değil bundan dolayı Nöropazarlama uygulamalarında güvenle
kullanabileceklerini ifade etmiştir. (Behremen, 2015: 79).
5.1. FMRI (Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme):
Nöropazarlama araştırmalarında en fazla kullanılan cihaz fMRI (fonksiyonel manyetik
rezonans görüntüleme) cihazıdır. fMRI kullanımı; nöropazarlamayı güçlü bir araştırma
metodu haline getiren, beyindeki doğrulayıcı tepkilerin gözlenmesini sağlayan ve
Nöropazarlamanın temelini oluşturan bir tekniktir (Özdoğan, Tolon ve Eser, 2012: 3)
FMRI vücuda oksijen taşıyan alyuvarlardaki hemoglabinin manyetik özelliklerini
ölçer. FMRI beyindeki bir milimetre küçüklüğündeki bir alanı bile izleyip oldukça kapsamlı
bir enformasyon sağlayabilir.
fMRI taraması sırasında beynin hangi kısmı kullanılıyorsa, o bölge kıpkırmızı parıldar
böylece nörologlar bu hareketliliği izleyerek, herhangi bir anda beyinde hangi alanların
faaliyet halinde olduğunu saptarlar.
fMRI, farklı uyarıcılar gösterildiğinde beynin hangi alanlarının aktif hale geldiğini ve
bunların derecesini gösteren bir harita vererek beyin taraması yapmaktadır. Bu tekniklerle
Nöropazarlama uygulamaları ise farklı şekillerde yapılmaktadır.
Beynin ön lob korteksinde parlaklığın olması durumu, nöro faaliyetin arttığını
göstermektedir. Beynin bu alanı, bireyin tercihlerini yaptığı alandır. Bu alanda işlenen ürünle
ilgili görüntülerin tüketiciyi satın almaya teşvik ettiği düşünülmektedir (Tengilimoğlu, 2013:
249).
Bugünün en ileri beyin tarama tekniği olan fMRI tüm vücuda oksijen taşıyan
alyuvarlardaki hemoglobinin manyetik özelliklerini ölçmektedir. Diğer bir ifadeyle, fMRI
beyinden geçen oksijenli kan miktarını ölçerek bir milimetre kadar küçük bir alanı bile tespit
edebilmektedir. Bilindiği gibi, beyin özel bir görev üzerinde çalışırken daha fazla yakıt
(oksijen ve glikoz) talep etmektedir. Bundan dolayı beynin bir bölümü ne kadar yoğun
çalışırsa, yakıt tüketimi, dolayısıyla oraya oksijenli kan akışı o kadar artmaktadır. Buradan da
anlaşıldığı gibi, fMRI taraması sırasında beynin hangi kısmı kullanılıyorsa, o bölge kıpkırmızı
parıldamaktadır. Böylelikle nörologlar bu hareketliliği izleyerek, herhangi bir anda beyinde
hangi alanların faaliyet halinde olduğunu saptayabilmektedirler (Lindstrom, 2014: 18).
fMRI cihazının kullanım alanı ile ilgili yapılan araştırmalardan biri olarak Coca Cola
ve Pepsi ile ilgili yapılmış olan araştırma örneği verilebilir.
Teksas’ta bulunan Baylor Tıp Koleji tarafından 2004 yılında gerçekleştirilen bir
araştırmada, insanların Coca-Cola’yı neden Pepsi’ye tercih ettikleri incelenmiştir. Gözleri
kapalı bir halde Coca-Cola ve Pepsi içirilen deneklerin beyin ödül merkezi olan vantal
putamen adı verilen bölgelerinin Pepsi içenlerde daha çok uyarıldığı ortaya çıkmış olduğu
halde deneklerin gözleri açıldığında, deneklerin beyinleri Pepsi içince daha çok uyarılmasına
rağmen daha güçlü bir marka olan Coca-Cola’yı tercih etmişlerdir. FMRI tekniği kullanılarak
yapılan araştırmada beynin sadece duygularla hareketlenen bölgesi dışında kültürel bir
bilginin hatırlanmasında etkili olan bir bölgesinde de hareketlilik olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre, sevilen bir içeceğin seçiminde tat ve kültürel etki, ikisi bir arada etkili olmaktadır
(Tüzel, 2010: 168).
5.2. Göz Hareketleri İzleme Teknikleri
Göz hareketi, bir kişinin dışsal bir uyarıcıya maruz kaldığında gözlerindeki sabitlenme
sayısının veya uyarıcının üstünde kalma zamanının (fixations or dwell times) kaydedilmesiyle
ölçülmektedir. Araştırmacılar, karmaşık dışsal bir uyarıcı nedeniyle oluşan, istemli (somatik)
veya istemsiz etkileri, göz örneklerinin kullanılmasıyla tanımlayabilmektedirler (Utkutuğ ve
Alkibay, 2013: 183).
1960’larda
pazarlamacılar
rasyonel
ölçülebilir
güçlerin
insan
davranışını
yönlendirdiğine inanmaktaydılar. Bilim ve teknolojinin, reklâm ve pazarlama performansının
tahmin edilmesi için bilimsel bir temel oluşturacağı düşünülmekteydiler. Bu zamanlarda hala
kullanılan bir takım teknikler ortaya çıkmıştır. Teknikler, Gözbebeğimetrik ölçümleri (reklam
ya da ürün resimleri için tepki olarak göz bebeği büyüklüğünün ölçülmesi), göz hareketi kayıt
cihazı ve katılımcının gözlem sırasındaki ilk izlenimini ölçen projektör’dür (Özdoğan, 2008:
136).
5.3. Gözbebeğimetrik
Gözbebeği tepkisi analizi, kişilerdeki gözbebeği boyutundaki fizyolojik değişimleri
ölçmektedir. Gözbebeği tepkilerine dayalı psikofizyolojik araştırmalar, görsel bir uyarıcıya
karşı
memnuniyet
ve
uyarılma
gibi
duygulanım
tepkilerinin
göstergesi
olarak,
gözbebeklerinin geçici genleşmesine odaklanmaktadır. Gözbebeği tepkileri ürün, ürün
ambalajı, reklam ve benzerleri gibi uyarıcıların etkinliğinin değerlendirilmesinde olası bir
uygulama olarak ortaya çıkmaktadır (Utkutuğ ve Alkibay, 2013: 176-177).
5.4. Göz Hareketi Cihazı
Gözün hareketlerini ve pozisyonunu ölçmektedir. Bu yöntem, psikolojide, bilişsel dil
bilimde kullanılmasının yanı sıra web sayfası tasarımı, reklamlar, televizyon programları,
paket ve raf tasarımı gibi alanlarda da kullanılmaktadır.
Kayıt cihazı, gözbebeğimetrikle ortaya çıkan sonuçların tam aksine, katılımcıların
gözlerinin paket etiketini ya da kopyasını okumaya çalıştığında doğal olarak gözlerinin
küçüldüğünü ortaya koymuştur. Göz hareketi kayıt cihazı teşhis edici bir araçtır. Amacı
katılımcının belli bir satırı fark edip etmediğini belirlemektir. Paketteki tüm etiket elemanları
okunabilmekte midir?, Okunamıyorsa nasıl düzenlenirse okunması sağlanır? Katılımcıya ya
bir raf ya da farklı paket tasarımları gösterilmektedir. Göz hareketi kayıt cihazı dergi
okuyuculuğunun ölçülmesi (örnek: bir sayfa ya da bölümde harcanan zaman) için
kullanılabilir. Ancak, kullanılan malzeme çoğunlukla slâyt şovu halinde sunulduğu için
katılımcı normal okumada kullandığı yolu takip edememektedir (Özdoğan, 2008: 137).
5.5. Katılımcının Deney Sırasındaki İlk İzlenimini Ölçen Projektör
Raf performansı için paket dizaynlarının test edilmesi amacıyla kullanılmaktadır.
Araştırmacılar projektör sunumunun farklı katılımcıların değişken göz özelliklerinden yoğun
bir şekilde etkilendiğini göstermiştir.
Ancak bu alanda yeni teknolojiler hızla ortaya çıkmakta ve eski metotların eksiklerini
kapatmaktadır. Örneğin, yazılı reklâmların etkisini ölçmek için oluşturulan sistem, katılımcıya
evindeymiş gibi dergi ve gazeteleri inceleme imkânı vermektedir. Bu teknoloji, katılımcının
gözlerini kaydeden gizli bir kamera kullanmaktadır. Bilgisayar simülasyonlu hazırlanmış
fotografik gösterim ise, katılımcıya, gerçek hayatta bir süpermarkette ya da rafın önündeymiş
gibi algılamasını sağlamaktadır (Özdoğan, 2008: 137-138).
Eye Tracking: Göz bebeği hareketlerini hassas biçimde ölçümleyerek, raporlayan bir
araştırma yöntemidir. . Kişilerin alışveriş sırasında ya da herhangi bir görüntü izlerken tam
olarak nereye baktığını, göz bebeklerinin nereye odaklandığını ölçer. Eye Tracking tekniği
1980′lerin başından beri kullanılan bir araştırma yöntemidir.
Yeni oluşan teknik ise, Eye Tracking ve EEG analizlerinin birlikte kullanılmasıdır. Bu
iki sistemin birlikte kullanıldığı araştırma modelinde, tüketicilerin gerek ekran karşısında
gerekse alışveriş sırasında ne gördüğünde ne hissettiğini bilimsel olarak bulgulamak
mümkündür.
Galvanic Skin Response(Galvanik Deri Tepkisi): Cildin, avuç içlerinin uyarıcıya bir
tepki olarak direncinin değişmesidir. Bu durum, ter bezlerinin etkinliğine bağlıdır ve coşku ve
stres yaratıcı uyarıcılarla ortaya çıkabilmektedir.
Özerk sinir sisteminin otomatik bir tepkisi olarak hem haz veren hem de stres yaratan
şeyler karşısında cilt, özellikle de avuç içleri bazı reaksiyonlar gösterir. Bu reaksiyonların
takibiyle görüntülerin ya da ürünlerin haz veren ya da rahatsız eden kısımları saptanmaktadır.
2004 yılında Sundar ve Kalyanaraman tarafından internet reklamlarının animasyon
hızının fizyolojik ve psikolojik etkilerini araştırılmıştır. Gösterim sırasında deri iletkenliğinin
ölçümü yapılmıştır. Bu araştırma sonucunda, hızlı animasyonların düşük hızlı animasyonlara
kıyasla daha çok dikkat uyandırdığı, yüksek uyarılma ortaya çıkarttığı; yavaş animasyonların
ise genel anlamda Web sitesinin çekiciliğini (appeal) arttırdığı belirlenmiştir (Utkutuğ ve
Alkibay, 2013: 179)
EEG: Beyin EEG verilerinin analizine dayanır. İnsanın hissettiği her duygu parçacığı
beyinde küçük elektrik akımlarının oluşmasını sağlar.
Nöronların harekete geçmesiyle oluşan aktivite deneklerin başına yerleştirilen
elektrotlarla ölçülür. Böylece elde edilen EEG verisiyle, izlenilen görüntünün ya da alışveriş
sırasında hissedilen her duygunun beynin hangi bölümünü harekete geçirdiği anlaşılır. Aynı
duyguların beyinde harekete geçirdiği bölgeler de hep aynıdır.
Örneğin dünyanın çok farklı bölgelerinde yaşayan insanların bile heyecanlandığında
beyinlerinde harekete geçen bölge aynıdır.
Türkiye’nin ilk Nöropazarlama şirketi ThinkNeuro, Acun Ilıcalı’nın Star TV’de
yayınlanan çeşitli programlarda sunumunu yaptığı Digiturk reklam filmini izleyenlerin beyin
dalgalarının ölçüldüğü EEG kaydı ve göz takibi (eye-tracking) yöntemlerinin birlikte
kullanıldığı AdNeuro testine tabi tutulmuştur. Bir evin oturma odası şeklinde dekore edilmiş
laboratuvarda gerçekleştirilen araştırmada reklamın amacına ulaşıp ulaşamadığı ve logo gibi
görsel detayların bütünüyle algılanıp algılanmadığı yüksek güvenilirlikte bilimsel verilerle
belirlenmiştir. Sonuçlar, Acun Ilıcalı’nın ve reklam verenlerin dikkat etmesi gereken önemli
unsurları ortaya koymuştur.
Digitürk reklam filminin Nöropazarlama bulguları; Acun konuşmaya başladıktan
sonra söz Fenerbahçe-Galatasaray derbisine gelince izleyenler bir anda dikkat kesilmekte
ancak 16. saniyeden sonra Drogba, Sneijder gibi isimleri saymaya başlayınca dikkat
kaybolmaya başlamaktadır. Reklamın 16. ve 23. saniyeleri arasındaki bölümü algıya olumsuz
etki etmektedir.
Genel itibariyle izleyicilerin ilgisini çeken ve keyif algısını doğrudan etkileyen
Digiturk reklamı duygusal etkinin yukarıda kalmasını sağlamaktadır. Şekil 20’deki görüntüde
izleyenlerin nereye odaklandığı görülmektedir. Kırmızı odaklanmanın çok olduğu, yeşil ise az
olduğu anlamına gelmektedir. Digiturk reklamında da daha önce yapılmış analizlerde olduğu
gibi odaklanma Acun’un yüzünde ancak izleyenler altta çıkan yazıyı da okumaktadır. Ancak
fiyat bilgisini ya da iletişim bilgisini içeren alt yazıların ya da bannerların yeteri kadar
ekranda kalması gerekiyor ki bu koşul Digiturk reklamında sağlanmış gibi görünmektedir.
5.6. Manyetoensefalografi - M.E.G
Morin (2011), EEG ile benzer özellikler taşıyan MEG, 1960’ların ortasında ortaya
çıkmış ve beyinde manyetik alanları görüntüleme ve ölçme nedeniyle muazzam gelişmeler
kaydederek büyük bir ilgi görmüştür.
Bu cihaz en gelişmiş teknolojiyi kullanmaktadır. 3 boyutlu ve zamana bağlı
çözünürlüğü sayesinde en iyi görüntüleme bu cihazda yapılabilmektedir. Fakat bu cihazın
kullanım maliyetinin yüksek olması nedeni ile Nöropazarlama tekniklerinde tercih
edilmemesine sebep olmaktadır. MEG cihazının tasarlanmasında katkıları bulunan psikolog
Claudia Tesche, dış dünyadan gelen bir enformasyonu değerlendirmeye başladığında beynin
çeşitli bölümlerinin farklı çalıştığını belirtmiştir. New Mexico Üniversitesi'nden Cheryl Aine
de bu cihaz sayesinde beyin aktivitelerinde meydana gelen değişimleri "salise ölçeğinde"
görmenin mümkün olduğunu söylemiştir. MEG, beyin hücreleri arasında meydana gelen
minik elektrik akımları sayesinde beyni okuyabilmektedir. Her düşünce, her tepki, beyin
hücreleri arasında bir dizi elektro-kimyasal sinyale yol açmaktadır. Bu zayıf sinyaller, MEG.
cihazının 122 sensörü tarafından algılanmaktadır. Bu sensörler, bir rock konserinde böceğin
ayak seslerini ayırt edebilecek kadar hassas bir yapıya sahiptir (Çubuk, 2012: 33)
5.7. Pozitron Emisyon Tomografi Cihazı-PET
PET, nükleer tıp görüntüleme yöntemlerinin içerisinde en iyilerden biridir. PET
cihazları beyin ve kalbin görüntülenmesi konularında öne çıkmaktadır. Özellikle beynin
görüntülenmesine yönelik devrim niteliğinde gelişmelere ön ayak olduğunu belirtilmesi
mümkündür. PET yöntemi vasıtasıyla beynin yürüttüğü zihinsel faaliyetlerin hangi
bölümlerde gerçekleştiği aydınlatılmaktadır. Örneğin ayrıntılı kodlanan ve uzun süre
hatırlanacak olan bilginin kodlanmasında sol frontal lobun ön kısmının sorumlu olduğu
bilinmektedir. Fakat PET maliyeti yüksek bir yöntemdir. Daha çok klinik çalışmalarda ve
görüntüleme sırasında radyoaktif element kullanıldığından, Nöropazarlama faaliyetlerinde
pek tercih edilmemektedir (Çubuk, 2012: 35).
SST (Steady State Typography/Sabit Hal Tipografisi): Anlık tepki ölçme
avantajına sahiptir. Görsel uyaranlara karşı insan beyninde oluşan faaliyetleri gerçek zamanlı
kaydedebilir.
Diğer ölçümlerin yanı sıra deneklerin duygusal tepkilerinin düzeyini (izledikleri şeye
ne kadar ilgi gösterdikleri), belleklerini (izledikleri görüntüleri hangi parçaları uzun süreli
belleklerinde yer ediyor) ve yakınlaştıkları ve uzaklaştıkları anları da belirleyebilir.
Profesör Richard Silberstein öncülüğünde geliştirilen ve kullanılan bu SSPT tekniği
kullanılmaya başladığı ilk yıllarda klinik vakalarda uygulanmaktaydı. Beyin görüntüleme
işleminin pazarlamada da yer almasıyla bu yöntem Nöropazarlama alanında kullanılmaya
başlamıştır. EEG yöntemine benzeyen bu yöntem EEG yönteminin gelişmiş bir versiyonu
gibidir. Bu cihazında 3 boyutlu görüntülemede çözünürlük düşük olduğu için bu yöntemin
dezavantajıdır. Beyinin hangi tarafının ağırlıklı olarak kullanıldığını belirlemek için kullanılan
bir cihazdır (Çubuk, 2012: 35).
Rossiter ve Silberstein 2001 yılında yapmış oldukları bir deneyde, tv reklamlarının
hangi sahnelerinin, sol veya sağ frontal yarıkürelerde aktivasyon yarattığını, sağ elini kullanan
35 kadın üzerinde SSPT ile araştırmıştır. Bu araştırmanın sonucunda, doğru tanıma
sonuçlarının sadece sol yarıküredeki daha hızlı gelişen bir aktivasyonla oluştuğu tespit
edildiği gözlenmiştir. Buna ek olarak, resimli (pictorial) uyarıcının baskın olarak sol
yarıkürede kodlandığı belirlenmiştir (Utkutuğ ve Alkibay, 2013: 175).
WEB EEG: Web EEG araştırmalarında eye tracking ve EEG cihazlarını senkronize
kullanımıyla web sayfasında kullanıcıların nereye baktığını, ne zaman zorlandığını, neyin
dikkatlerini çektiğini, nerelerde duygusal bağın kurulduğunu ortaya çıkarmak mümkündür.
Web EEG; Reklamın sayfanın neresinde etkili olacağı, ürünün, markanın ne şekilde
sunulması gerektiği, kısaca sayfa yerleşimi ve site tasarımının kullanıcıdaki duygusal etkiyi
artırarak satın almaya yönlendirici olmasını sağlama konusunda markalara yardımcı olur.
Web sitenizde rakamların etkisini (social proof) kullanmanız geri dönüşleri arttırıyor.
Ürünün kaç kez satın alındığı, kaç ürün kaldığı, sosyal medya hesaplarınızın beğeni sayısı,
demo sayısı gibi rakamları web sitenizde kullanarak hem güveni arttırabilir hem de
rakamların artmasını sağlayabilirsiniz.
Vektörel görseller sevilir. Ancak “acı noktası”nı vurgulayan gerçek görseller harekete
geçirir. Özellikle anasayfa slider alanında çözüm getirdiğiniz acı noktasını göstermek ve
hedef kitlenize hissettirmek bu nedenle önemlidir. Burada basit olmanız, tezatlıktan
faydalanmanız ve yine hissettirmeniz önemli.
Eğer bir e-ticaret siteniz varsa, indirimli fiyatlar rekabet avantajınız olmadığı sürece,
rakamları ön plana çıkarmamayı tercih edin. Lüks markalara ait ürünler satılıyorsa ve fiyatlar
yüksekse önceliğiniz ürünün faydaları ve hedef kitlenin ilgilendiği özellikleri olsun. Ancak
eğer önceliğiniz indirimleriniz ve düşük fiyatlarınız ise tam tersini uygulayabilirsiniz. Aynı
şekilde önceliğiniz olmayanı font ve renk olarak da geri planda tutmaya özen gösterin.
İddianızı web sitenizde tekrar etmekten çekinmeyin. Mümkünse her sayfanızda
maksimum 1 kere olacak şekilde konumlandırın. Yapılan araştırmalara göre beynimiz
tekrarlanan kelimeleri daha kolay işliyor. Hatta şimdiye kadar en çok tutan şarkıların ortak
özelliklerinden biri de tekrarlı kelimelerinin çok olması. Bu aralar bizde çok dinlenen “Miş
Miş”i düşünün (https://netvent.com/neuromarketing-ve-inbound-pazarlama/)
6. Tüketici Satın Alma Davranışı
Satın alma davranışı insan ihtiyaçları konusunu anlamada önemlidir. Tüketici
davranışı, alım ve değişim sürecini elde etme ve mal, hizmet ve fikirleri isteklendirme
çalışmaları olarak tanımlanır. Pazarlamanın görevi, tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerini kesin bir
şekilde tespit etmek ve sonra da onları memnun edecek mal ve hizmetleri geliştirmektir.
Pazarlamanın başarılı olabilmesi için, sadece tüketicilerin isteklerini tespit etmesi önemli
değildir, fakat o isteklerin nedenleri ortaya çıkarılmalıdır. Yalnızca yoğun bir çaba ve alıcı
davranışlarını ayrıntılı bir şekilde anlamakla pazarlamanın amaçları gerçekleşebilir. Böyle bir
alıcı davranışını anlama tüketici ve pazarların karşılıklı avantaj sağlamasına olanak verir, hızlı
ve verimli bir şekilde pazarı tüketicilerin ihtiyaçlarını memnun etmek için daha iyi donanıma
teşvik edecektir ve işletmenin ürünlerine karşı olumlu tavırlarıyla sadık bir müşteri grubu
oluşturacaktır (Cömert, Y. & Durmaz, Y. 2006: 352).
Tüketiciler satın alırken ürünü alıp almamayı, hangi kaynaktan ya da hangi satıcıdan
alacağını da göz önünde de bulundururlar. Bu yüzden işletmeler tüketicileri satın alma
davranışlarını etkilemek için fiyatlarda indirim ve promosyonla etkilemek isterler (Lattin ve
Bucklin, 1989: s. 299.akt. Durmaz, Y & Bahar (Oruç), R. & Kurtlar, M. 2011: 117) . Bazı
toplumlarda aşırı tüketim etkisinden ve bu toplumların alabilme imkânlarının olmasından
dolayı çok miktarda daha sık aralıklarda satın almaktadırlar (Khan, 2006: s. 5.akt. Durmaz, Y
& Bahar (Oruç), R. & Kurtlar, M. 2011: 117). Yakın geçmişe kadar, Amerika’da tüketici
davranışlarını etkileyen faktörler pek fazla ön planlarda yer alan bir araştırma konusu
olmamakla birlikte birçok endüstride önde gelen firmalar böyle bir disiplinden
yararlanacakları konusunda bilgisizlerdi. Piyasa araştırmasının ekonomik kazançları ve
avantajlarını ön plana çıkarmak amacı ile çıkan bu disiplin üzerinde yapılan araştırmalar ve
bunun sonucu olarak ortaya çıkan American Customer Satisfaction Index (ACSI) sisteminden
faydalanan firmalar kendi sektörlerinde tüketicinin davranışlarını göz önünde bulundurarak bu
davranışlara yönelik gerek fiziksel gerekse psikolojik pazarlama stratejileri geliştirmektedirler
(Ittner, Larcker ve Taylor, 2009: s. 830.akt. Durmaz, Y & Bahar (Oruç), R. & Kurtlar, M.
2011: 117).
Rekabet koşulları işletmelerin faaliyetlerinde tüketici yönlü olmayı ve tüketici
memnuniyetini başararak diğer işletmelere göre üstünlük kazanmanın mümkün olabileceğini
görmeleri gerekmektedir. Tüketici tercihlerinin belirlenmesi, değişen tüketim alışkanlıklarının
incelenmesi kaçınılmaz bir işletme sorumluluğudur. Tüketicinin hayalini süsleyen isteklerin
gerçeğe dönüştürüldüğü bir başarı, işletmelerin imajını daha da güçlü kılacaktır. Tüketicilerin
beklentilerinin yüksek düzeyde bir memnuniyetle karşılanması işletmenin etkinliğini de
artıracaktır ki bu da finansal gücüne olumlu katkı sağlayacaktır (Çakır, M. & Çakır, F. &
Usta, G. 2010: 94).
Tüketici satın alma davranışlarını etkileyen faktörler tüketici bilinci, kültür, teknoloji
ve rekabet ortamındaki hızlı değişimin etkisiyle farklı kavramlardan etkilenmeye başlamıştır.
Pazarlama yöneticilerinin başarı için tüm faktörleri göz önünde bulundurarak tüketici beklenti
ve ihtiyaçlarını karşılamada sürekli değişen şartları dikkate almaları gerekir (Yağcı, M. İ. &
İlarslan N. 2010: 151).
7. Nöropazarlama Ve Etik
Son on yılda toplum üzerinde çeşitli pazarlama faaliyetlerinin sayısında büyük artış
yaşanmıştır. Bunlardan bazıları pazarlamadaki etik konulara odaklanmıştır. Bu husus yalnızca
pazarlama araştırmalarına has değildir. Aynı zamanda sosyoloji, politika, psikoloji gibi
disiplinler için de geçerlidir. Pazarlama alanındaki faaliyetlerinde etik konulara odaklanan
alanların çoğu reklamların etkisi üzerinedir. Tüketiciler artık gereğinden fazla pazarlama
bombardımanına maruz kalarak, aşırı tüketim ve ihtiyaç dışı satın alma bağımlılığı gibi
zararlarla karşı karşıya kalmıştır. Araştırmalar da artık bu tehlikeyle ilgilenmeye başlamıştır.
Satış araştırmalarında, çoğu araştırmalar etik dışı satış faaliyetleri ve bazı taktiklerle elde
edilen olumsuz gelirleri ortaya çıkarmıştır (Lee, Broderick ve Chamberlain, 2007:5.akt. Akın,
M. S. 2014: 75).
‘Etik’ sözcüğü bazen ahlâk anlamında, yani; belirli bir grupta, belirli bir zamanda,
kişilerin birbirleriyle ilişkilerinde değerlendirmelerini ve eylemlerini belirlemeleri beklenen
değerlendirme ve davranış normları sistemleri anlamında kullanılmaktadır. Bunlar yazılı
olmayan norm sistemleri, ya da belirli bir zamanda, belirli bir kültürde neyin “iyi” neyin
“kötü” olduğuna ilişkin norm sistemleri, dolayısıyla kişilerin genel olarak neleri yapmaları,
neleri yapmamaları gerektiğini dile getiren değişik ve değişken norm sistemleridir. Bu ahlâk
normlarını, etik değerlerle karıştırmamak gerekir. (Kuçuradi, İ. 2003: 8).
Nöropazarlama çalışmalarındaki ana mesele, nöropazarlamada kullanılan teknikler
sonucu tüketiciler hakkında elde edilen verilerin ticari maksatlı kazançların yükseltilmesi
hakkındaki ahlakî kaygılardır. Pazarlama biliminin temelini oluşturan en önemli tutundurma
faaliyeti olan reklama dair etkinlik araştırmaları, nörobilim çevrelerince korkuya sebep
olmakta, beyindeki “kara kutu” olarak anılan satın almaya etki eden faktörlerin değerlendirme
sürecinin öğrenilmesine dair kaygıları artırmaktadır. Gerçekte, bir reklamın hangi bileşeninin
ürüne dair farkındalık, nitelik ve değerlendirme için kritik öneme sahip olduğu firmalara olan
güvenilirliği azaltabilecektir. Nörobilimin pazarlamaya uyarlanması insanoğlunun günlük
yaşamda markalara dair bilgileri nasıl oluşturduğu, depoladığı, hatırladığı ve ilişki kurduğunu
anlama konusunda temel teşkil edebilmektedir. Reklamların ve pazarlama faaliyetlerinin
belirli yönlerinin ihtiyaç fazlası tüketim gibi olumsuz etkileri tetikleyip tetiklemeyeceğinin
keşfi muhtemel görünmektedir (Lee, Broderick ve Chamberlain, 2007:5.akt. Akın, M. S.
2014: 76).
Yukarıdaki iddialar etik kavramı açısından ele alındığında teleolojik yaklaşımın
benimsendiği, bu nedenle nöropazarlama araştırmaları sonucunda fayda-zarar terazisinde kötü
sonuçların ağır bastığı yargısı görülmektedir. Teleolojik yaklaşımın “sonuçların insanlığa
faydalı olması” kuralını ihlal etmesi nedeniyle etik olmadığı ileri sürülmektedir (Özyer ve
Azizoğlu, 2010:62 akt. Akın, M. S. 2014: 76).
Etik, ahlaki davranış, eylem ve yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin
önemli bir parçası ve sistematik bir çalışma alanı olmuştur. Ahlak yanlış-doğru, iyi- kötü,
erdem ve kusur ile davranışlar ve davranışların sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir (Aydın,
2001, s. 4.akt. Karpat Aktuğlu, I. 2006). Bu tanım kapsamında etiğin; bireylerin yaptıkları
seçimleri ve nasıl davranacaklarını etkileyen, doğru ve yanlışa ilişkin ilkeler olarak
tanımlandığını gördüğümüz gibi, “doğru ya da iyinin ne olduğunu belirleme sanatı, aynı
zamanda genel bir yol, hayat tarzı, bir dizi eylem kuralı ya da ahlak ilkesi olarak
değerlendirildiğini ve etik rehberlerin değerler üstüne kurulu olduğuna dair fikirleri bulabiliriz
(Dedeoğlu, 2004, s. 113.akt. Karpat Aktuğlu, I. 2006). Dolayısıyla etik tartışmalarda temel
konu eylemlerin ahlaki bakımdan değerli ya da değersiz kılan unsurların anlaşılması, iyi ve
kötünün, doğru ve yanlısın ne olduğunun belirlenmesi ile ilgilidir. Bu kapsamda reklam
sektörü açısından etik, reklam sürecinde yer alan ve reklamın oluşturan tüm unsurların birlikte
ele alındığı bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir(Karpat Aktuğlu, I. 2006: 7-8).
Pazarlama araştırmasında etik konusu, 1960’ların sonu 1970’lerin başlarındaki tüketici
hareketinin ve işletme toplulukları içindeki işletme sosyal sorumluluklarının farkına varılması
sonucunda
1960’larda
literatürde
de
büyük
ilgi
çekmeye
başlamıştır.
Araştırma
endüstrisindeki uygun davranışla ilgili tartışma, 1970’lerin ortalarındaki uluslararası rüşvet
skandallarının ortaya çıkmasıyla şiddetli bir artış göstermiştir. Bu skandallar, birçok büyük
şirketi sadece satış faaliyetlerini değil, pazarlama araştırmasını da içeren şirketin tüm faaliyet
alanlarındaki etik durumlarını incelemeye yöneltmiştir (Schneider/ Holm, 1982: 89.akt.
Özdemir, E.2009: 122: 73).
Nöropazarlama kapsamında şirketlerin ticari gelirlerini artırmak için bilimsel
teknolojiyi kullanmaları açısından problem teşkil etmediği düşünülmektedir. Fakat insan
beyninin içerisindeki çalışma prensiplerini açığa çıkaran tekniklerin kullanılması etik açıdan
endişe sebeplerinin başında gelmektedir. Bu endişelerin kaynakları literatürde iki ana başlıkta
ele alınmıştır. Birincisi, insan beyninin çeşitli kısımlarının nöropazarlama tarafından zarar
görmesi veya istismar edilmesi, ikincisi de tüketici anatomisinin korunmasıdır (Murphy, Illes
ve Reiner, 2008; Eser, Işın ve Tolon, 2011.akt. Akın, M. S. & Sütütemiz, N. 2014: 73).
7.1. İnsan Beyninin İstismar Edilme Riski
Nöropazarlama alanı, ağırlıklı olarak beyin görüntüleme teknikleri kullandığı için,
elde edilen veriler neticesinde insan beynine dair önemli bilgilerin elde edildiği, bu bilgilerin
tüketicileri istismar edebileceği ve kendilerine zarar verebilecek eylemlerde bulunmalarına
sebep olacağı iddia edilmektedir. Bazılarının görüşüne göre, nöropazarlamanın ve onların
işbirliği halinde olduğu müşteri firmalarının tüketicinin mahremiyetini istila etmesine mi,
yoksa tüketici tercihlerine dair kararlarını manipüle etmesine mi sebep olacağını
sorgulamaktadır (Lewis, 2007 akt. Eser, Işın ve Tolon, 2011:7.akt. Akın, M. S. & Sütütemiz,
N. 2014: 73).
7.2. Tüketici Verilerinin Korunması
Nöropazarlama faaliyetlerine dair etik kaygıların diğer ana kaynağı tüketici
anatomisinin yeteri kadar korunup korunamadığına yönelik olmasıdır. Araştırmalar
neticesinde tüketicilerin fizyolojik ve nörolojik verileri kayıt altına alınmakta ve pazarlama
faaliyetleri bu veriler doğrultusunda şekillenmektedir. Elde edilen veriler nöropazarlama
temelli kampanyalarda etik çerçevede kullanılabilecektir. Fakat söz konusu verilerin kötü
amaçlara hizmet edilmesini engellemek için gerekli korunma tedbirlerinin alınması
gerekmektedir (Ariely ve Berns, 2010.akt. Akın, M. S. & Sütütemiz, N. 2014: 74).
7.3. Yönetmelikler Açısından Nöropazarlama
Nöropazarlama ve bu araştırmalarına dair ülkemizde yayınlanmış herhangi bir
mevzuat, yönerge, yönetmelik bulunmamaktadır. Dünya çapında nöropazarlama bilim ve iş
birliği teşkilatı olan ve önceki başlıkta değinilen NMSBA’nın web sitesinde yayınladığı “etik
kurallar” beyanı nöropazarlama araştırmalarının temelinde dikkat edilmesi gereken hususları
sıralamıştır. Yayınlanan “etik kurallar” beyannamesinde nöropazarlama araştırması,
araştırmacısı, müşterisi gibi tanımlar yapılarak, yürütülen çalışmanın şeffaflığı, elde edilen
verilerin gizliliği, katılımcıların mahremiyeti gibi hususlar hakkında dikkat edilmesi gereken
noktalar ayrıntılı olarak açıklanmıştır (http://www.nmsba.com/ethics, 2013.akt. Akın, M. S. &
Sütütemiz, N.
2014: 75). Mevcut durumda, bir nöropazarlama araştırması yürütülürken
NMSBA’nın etik kurallarına uyum sağlamanın daha sağlıklı ve etik bir çalışmaya aracılık
etmesi beklenmektedir(Akın, M. S. & Sütütemiz, N. 2014: 75).
8. Nöropazarlama Ve Din
Din sosyolojisi bilim dalında “dindar olma kavramının birçok tanımı” yapılmıştır.
(Köktaş, 1993: 62-67; Mehmedoğlu 2004: 30-31.akt. Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5). Kişinin
günlük hayatında dinin önemini ifade eden, kişinin dine inanma ve bağlanma derecesini
gösteren dindarlık kavramı ibadethanelere devam, ibadethane için gönüllü çalışma ve bağış
yapma, dini kitaplar okuma, dini inançlara ve değerlere inanma, ahlaki ilkelere uyma, yoksula
yardım etme gibi göstergelerden yola çıkılarak belirlenmeye çalışılmaktadır (Kirman, 2004:
63.akt. Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5). Bir başka tanıma göre dindarlık, “kutsal olanın yahut
özel bir formu olmak itibariyle belli bir dinin muayyen bir zaman ve şartlarda belli bir kişi
veya grup ya da toplum tarafından yaşanmasıdır” (Günay ve Çelik, 2006: 22.akt.
Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5). Delener’e göre dindarlık kişinin bir dini gruba bağlılık
derecesidir ve bu bağlılık tüketici davranışına etki eden en önemli kültürel faktördür (1990:
28). Dindarlığın inanç, ibadet, cemiyet, kültür, örf, adet, gelenek, bilgi ve değer gibi birçok
boyutu vardır. Bu yüzden bir kimsenin dindar olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi
konusunda sadece inanç ve ibadetlere devamlılık yeterli bir ölçü olarak kabul edilmemektedir
(Yapıcı, 2002: 76.akt. Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5).
Dindarlık pazarlama faaliyetlerini etkilemektedir. Dini gelenekler ve kurumlar; ticaret
kurallarını etkileyebilir ya da belirli ürünleri yasaklayabilir veya pazarlama zamanı ve
yerlerini etkiler (Mittelsteadt, 2002: 6.akt. Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5). Başka bir deyişle dini
ibadetler ve inançlar bazı ürünlerin kullanımını veya kullanılmamasını etkilediğinde
pazarlama bilimi bu ihtiyaçları karşılamalıdır. Aynı şekilde pazarlama da dini kimlik ve
uygulamaları etkiler. Politik kurumlar, ahlak ve rekabet yoluyla pazarlama, dini değişkenler
üzerine etki eder ve dindarların dindar olma algısını yeniden değerlendirmelerine neden olur.
Günümüzde sadece urun ve hizmetler değil, anlamlar ve yaşam tarzları da bu olgu ile
pazarlanmaktadır (Sandıkçı ve Ger, 2007: 191.akt. Çubukçuoğlu, M. E.2012: 5).
Dindarlık olgusunun pazarlama ve diğer sosyal bilimler için önemli olmasının bir
nedeni de kişilerin kendilerini tanımlamada bu kavramı kullanmaları ve aynı zamanda
kendine özgü kuralları, normları, algıları ve değerleri olan bir sosyal grup meydana
getirmeleridir. Dindarlık olgusunun sosyal değerler sistemine ve bu değerlerin de tüketicilerin
davranış şekillerine olan etkileri çok önemlidir (Delener, 1989: 64.akt. Çubukcuoğlu, M.
E.2012: 5-6).
Bunun yanında dinin yapılan bazı Martin Lindstorm’un (2014) yaptığı bazı deneylerde
insanların dini algılayış biçiminin markaları algılayış biçimiyle aynı özellikleri yani
beyinlerinde aynı noktayı ifade ettiği anlaşılmıştır. Bu, markaların da başlı başına birer din
olduklarını ya da insanların zihinlerindeki din algılarıyla aynı düzeyde etkilere sahip olarak
var olması demektir(Lindstorm, 2014: 107-125).
Sonuç
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte modern pazarlama anlayışında da yeni etkenler
ortaya çıkmaktadır. Henüz üzerinde çok fazla çalışma gerçekleştirilmemesine rağmen
Nöropazarlama, tüketicileri daha iyi anlamak için kullanılabilecek etkili bir yöntemdir. Bunun
en önemli nedenlerinden biri de insanların karar verme sürecinde bilincinden bağımsızlaşarak
ağırlıklı olarak bilinçaltının etkisinde kalmasıdır. Tüketicinin markalarla ilgili bilgileri nasıl
depoladığı ve hatırladığı anlaşılabilirse daha etkin bir pazarlama anlayışı geliştirilebilecektir.
Nöropazarlamaya her ne kadar etik yönden olumsuz olarak yaklaşılsa da medyadaki
gürültünün azalması açısından insanlara faydası da dokunabilir. Kullananın amacına göre
farklı sonuçların elde edilebileceği Nöropazarlama, sağlıklı ellerde olduğu sürece markalar ve
insanlar için olumlu sonuçlar doğuracaktır. Yakın gelecekte nöropazarlama araştırmaları
tüketici davranışını anlamakta önemli yararlar sağlayabilir.
KAYNAKÇA
AKIN, M. S. & SÜTÜTEMİZ, N. (2014). Nöropazarlama Ve Uygulamacıların
Perspektifinden Etik Yönü Uluslararası İşletme Ve Yönetim Dergisi C.:2 S.:1, Ss. 67-83
AKIN, M. S. (2014). Pazarlama Araştırmacıları Perspektifinden nöropazarlama: Keşifsel Bir
Araştırma. T.C. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi
ALTINBAŞ, K., GÜLÖKSÜZ, S. Serap ÖZÇETİNKAYA, S., ORAL, E.T. (2010),
Biological Correlates of Empathy, Current Approaches in Psychiatry. 2010; 2(1): 15-25.
AKIN, M. S. (2014), Pazarlama Araştırmacıları Perspektifinden Nöropazarlama: Keşifsel Bir
Araştırma. T.C. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi
ÇAKIR, M. & ÇAKIR, F. & USTA, G. (2010). Üniversite Öğrencilerinin Tüketim
Tercihlerini Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi. Organizasyon Ve Yönetim Bilimleri Dergisi
CÖMERT, Y. & DURMAZ, Y. (2006). Tüketicinin Tatmini İle Satın Alma Davranışlarını
Etkileyen Faktörlere Bütünleşik Yaklaşım Ve Adıyaman İlinde Bir Alan Çalışması. Journal
Of Yasar University, 1(4), 351-375
ÇUBUKCUOĞLU, M. E.(2012). Dindarlık Olgusunun Satınalma Davranışı Faktörleri
Üzerinde Etkisi. Tuketici ve Tuketim Araştırmaları Dergisi, Cilt 4 Sayı 1, 1-18.
ÇEVİK, R. (2015), An Awareness Research For Neuromarketıng That Is A New Scıentıfıc
Way Of Doıng Market Research, Republıc Of Turkey Bahcesehır Unıversıty Master’s Thesis
DURMAZ, Y & BAHAR (ORUÇ), R. & KURTLAR, M. (2011).
Kişisel Faktörlerin
Tüketici Satın Alma Davranışlarına Etkisi Üzerine Bir Araştırma. Akademik Yaklaşımlar
Dergisi, Cilt:2 Sayı:1
KARPAT AKTUGLU, I. (2006). Tüketicinin Bilgilendirilmesi Sürecinde Reklam Etigi.
Küresel İletişim Dergisi, Sayı 2
KUÇURADİ, İ. (2003). Etik Ve “Etikler”. Tmh - Türkýye Mühendýslýk Haberlerý Sayı 423 2003/1
LİNDSTORM, M. (2014, Şubat). Buy-Ology: Satın Almaya Dair Bildiğimiz Şeyler Neden
Yanlış?. İstanbul: Optimist Yayınları.
ÖZDEMİR, E.(2009). Pazarlama Araştırmasında Etik Karar Alma. Ankara Üniversitesi Sbf
Dergisi, 64-2
ÖZDOĞAN, B., TOLON, M. ve ESER, Z.(2012). Nöropazarlama üzerine Kavramsal Bir
Çalışma. http://www.metehantolon.com/noropazarlama-uzerine-kavramsal-bir-calisma/
SOLMAZ, I. (2014). Nöropazarlama Faaliyetlerinde Bilinçaltı Reklamcılık ve Tüketici Algısı
Üzerindeki Etkisi. T.C. Gediz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı
İşletme Programı Yüksek Lisans Tezi
ŞAHİN, B., ÇELİK, Y. ve TENGİLİMOĞLU, D. (Şahin, B.) (2013). Sağlık Hizmetleri
Pazarlaması. (1. Basım). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Web-Ofset Tesisleri
VALİYEVA, T. (2015), Tüketici Davranışlarını Etkilemede Yeni Bir İletişim Tekniği Olarak
Nöropazarlama İletişimi. T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
YAĞCI, M. İ. & İLARSLAN N. (2010). Reklamların Ve Cinsiyet Kimliği Rolünün
Tüketicilerin Satın Alma Davranışları Üzerindeki Etkisi. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11(1)
S.138-155
YÜCEL, A., ÇUBUK, F. (2013), Nöropazarlama Ve Bilinçaltı Reklamcılık Yaklaşımlarının
Karşılaştırılması, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 2, s.172-183
UTKUTUĞ, Ç. P. ve ALKİBAY, S. (2013). Nöropazarlama: Reklam Etkinliğinin
Psikofizyolojik Tekniklerle Değerlendirilmesi Üzerine Yapılmış Araştırmalarının Gözden
Geçirilmesi. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 31, Sayı:
2, Sayfa: 167-195
UZBAY, Tayfun (2015), Beyin Yüzyılında Nörolojik Bilimlerden Sosyal Bilimlere Yeni
Açılımlar, Yeni Yaklaşımlar, Üsküdar University Journal of Social Sciences
http://okyanusum.com/makale/beynin-bolumleri-ve-fonksiyonlari/, Erişim Tarihi: 10.04.2016
http://pazanova.com/noromarketing-beynin-uc-bolumu-bir-karar-vericisi-vardir/, Erişim
Tarihi: 11.04.2016
http://www.neurodiscover.com/turkiyede-neuro-marketing-arastirmalari/, Erişim Tarihi:
13.04.2016
http://hakanokay.com/noro-pazarlama, Erişim Tarihi: 13.04.2016
https://netvent.com/neuromarketing-ve-inbound-pazarlama/, Erişim Tarihi: 13.04.2016
Download