Bilgi Toplumu’na ilişkin Prof.Dr. Hüsnü Erkan İnsanlık , uygarlığın gelişim süreci içinde 4 temel toplumsal yapılanma aşaması sergilemiştir.Her toplumsal gelişme aşamasının temelinde yatan ana teknolojik paradigma her seferinde yeni ve üst bir aşamaya sıçramıştır. Bu tür köklü paradimal kayma veya sıçramalar uygarlığın evrim sürecinde her defasında yeni bir toplumsal yapılanmaya yol açmıştır. Bu toplumsal yapı ve temel teknolojik paradigmalar şunlardır: 1. İlkel toplum ve El - Parmak kullanımı ( el ve elin uzantısı olan sivriltilmiş taş ve sopa,çelgel gibi araçlar sayesinde toplayıcılık-avcılık); 2. Tarım Toplumu ve Geleneksel teknoloji ( doğadan alınmış malzemenin şekillendirilmesine dayalı –tekerlek ve saban gibi –aletlerle tarımsal üretim); 3. Sanayi Toplumu ve Mekanik Teknoloji ( İlk bilimsel devrim olan Newtongil düşünceye dayalı, görünür doğanın mekanik işleyiş yasalarına bağlı olarak sınai üretim –Kapitalist veya komünal örgütlenme içinde) ve nihayet 4. Bilgi Toplumu ve Kuantum Teknolojisi (İkinci bilimsel devrim olan kuantum düşüncesine dayalı olarak atom altı ve sinir ağlarının -görünmez doğa olarak- işleyiş ilişkilerinin ortaya çıkardığı mikro elektronik , mikro biyoloji ve nano teknoloji alanlarındaki bilimsel yeniliklerin yol açığı , elin değil beynin uzantısı olan bilgi üretimi). Kuantum düşünce biçimi ile, doğa ve evren algılayışımız kadar toplum ve insan ilişkilerine ilişkin tüm anlayış , algılayış , düşünce ve bakış açılarımız değişmiştir.Bu nedenle Bilgi Çağı ve Bilgi Toplumu , yeni bir toplum, yeni bir insan, yeni insan ilşkileri, yeni küresel düzen ve yeni küresel ilişki sistemi gerektirmektedir. Sanayi toplumu, maddi malların sahiplik ve üretim ilişkilerinin gerektirdiği bir organizasyon ve işleyiş yapısı şekillendirmiştir. Bilgi toplumu ise ,insan merkezli olup, beynin kullanım ve işleyiş potansiyellerinin ürünü olan, bilimsel bilgi , teknik ve yenilik (inovasyon) üretiminin örgütlenmesini öne çıkarmaktadır.Bilgi toplumu,sanayi toplumunun yalnızca mantıksal zekayı öne çıkarmasının aksine;mantıksal zeka yanında çoklu zekayı,yani duygusal ve sosyal zeka ile sezgisel düşünceyi hep birlikte;beynin tam kullanımı olarak öne çıkarır. Bilgi Toplumunda ,bilimsel bilgi ,teknik ve yenilik üretebilmek için bir yandan, eğitim, bilişsel öğrenme, entellektüel sermaye ve insani gelişme ön plana çıkarken; diğer yandan ekip çalışması, kurum kültürü , teknopark ,Ar-Ge ve yenilik merkezleri ile üniversite – sanayi-örgütlü toplum ilşkilerini geliştirecek sosyal sermaye öne çıkmaktadır. Bilgi Toplumu; beyindeki sinir ağları arasındaki ilişki gibi, toplumsal bütünde de karşılıklıinteraktif ilişki içinde pozitif sinerji yaratmaya yöneliktir. Bu n edenle çatışma ve zıtlıklar üzerine değil , tam aksine pozif düşünce ve ilişkiye dayalı işbiriği ve ortak çalışmayı hedefler . Bilgi toplumu, sanayi topumunun,noktaya dayalı statik düşünce tekniğinden, atom altının veya sinir ağlarının çoklu ve dinamik etkileşiminde olduğu gibi, sistem ve süreç düşüncesine geçer. Sitem ve süreç düşüncesinde, nokta ve çizgiler değil, dinamik akış ve işleyişin, karmaşık içeriği bir bütün olarak ele alınır. Bu nedenle, statik-noktasal planlama değil, sürecin dinamik-stratejik planlaması ile Stratejik yönetimi söz konusudur. Bilgi toplumunun stratejik süreç yönetimi,geleçek çekişlidir. Sanayi toplumundaki bilim anlayışı, olup bitmiş olayları , geri dönüp sonradan incelerken, bilgi toplumunda geleceğin yaratılması esastır. Gelecekteki hedef ve vizyona odaklanarak, tüm potansiyellerle geleceğe bir yürüyüş esastır. Sürecin her aşamasında,hata ve başarılardan öğrendiklerimizi, duygu,heyacan ve motivasyonlarımızı yeniden işin içine katarak, pes etmeden odaklanılan hedefe ,güçlü ve zayıf yönlerimizle ;fırsat ve tehditleri sürekli değelendirerek bitmeyen bir yürüyüş vardır. Bilgi toplumunda; Geleneksel ve Mekanik paradigmalara dayalı teknolojilerden , Kuantum teknoloji ve Paradigmasına; Meta üretiminden , bilimsel bilgi üretimine dayalı Bilgi ekonomisine; Bağımlı veya Bireyci toplumsal ilşkilerden, biliçli kişiliğin işbirliğini esas alan Sinerjik Topluma; Politik güçün, üst otoritelerde toplandığı bir otokrasi ve demokrasi anlayışından, yerele ve alt örgütlenmelere yayıldığu Katılımcı Demokrasiye ve Zıtlaşmacı ve mutlakcı kültürel değerlerden,farklılığın zenginlik oluşturduğu ,hoşgörüye dayalı Çoğulcu Kültür Sistemine dayalı bir Toplumsal Bütün anlayışı geçerlidir.Ancak bu alt sistemlerin bir biriyle uyumlu birlikteliği sağlıklı ve pozitif sinerjiye dayalı bir bütünselliği sağlar. Bilgi çağının gerçekleri,yalnızca tek tek ele alınan ayrıntılarda değil, bu ayrıntıların oluşturduğu ilintiler bütününde aranır.