Genel Embriyoloji 1 Germ hücrelerinin oluşumu Genital sistemin gelişimi Embriyolojik Gelişimin İlk 2 haftası Uteroplasental Dolaşım Dr. Murat TOSUN Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı http://www.murattosun.com İnsanda gebelik süresi 280 gün olup bu dönemin ilk 60 günü embriyonun geliştiği ve tüm organ taslaklarının oluştuğu Embriyogenesis dönemidir. Bu dönemde canlı EMBRİYO olarak isimlendirilir 60 günden doğuma dek olan süreç ise Organogenesis dönemi olup bu dönemde canlı FETUS adını alır. Klinikte ise genelde gebelik süresi kabaca 3’er aylık 3 döneme ayrılır ve her döneme TRİMESTER adı verilir. Hamile olan bir kişinin kabaca doğum zamanını belirlemek için son adet gördüğü tarihin 1 yıl sonrası tarihten 3 ay çıkarılıp 10 gün eklenir. Embriyonik gelişimin değerlendirilmesinde bilimsel anlamda yaygın olarak kabul edilen bir sınıflama Carnegie sınıflamasıdır. Bu sınıflamada tüm gebelik süresi belli periodlara ayrılmıştır. Erkek ve dişi gonadlarının, genital kanallarının ve dış genitallerin gelişimi oldukça komplike bir olaydır ve genetik ekspresyon, gelişim zamanlanması ve cinsiyet hormonlarının arasında gelişen kompleksin bir sonucudur Germ Hücrelerinin Gelişimi Üreme sisteminin gelişiminde, gonadların yani üreme sistemi ana hücrelerinin yerleşip geliştiği yerdeki gelişime, esas olarak 4 farklı türde hücre serisi katkıda bulunmaktadır. mesonefrozun medial kesimindeki çoğalmakta olan çölom epiteli altta uzanan mezonefrik mezenşim hemen hemen mezenşimin her yerinde görülen anjiojenik mezenşimin istilası gelişimin erken döneminde epiblasttan köken alan primordial germ hücrelerinin ilerleyen dönemlerde allantoik duvardaki birikimlerinden göçü. Gametlerin yani dişi ve erkek cinsiyet hücrelerinin geliştiği hücre dizisine germ line adı verilir. Bu hücreler ilk olarak gelişimin 4. haftasında ayırt edilebilir ki bu hücrelere primordial germ hücreleri (PGH) adı verilir. Bu hücreler vitellüs kesesinin arka duvarındaki endodermden köken alırlar. Pluripotent kök hücre karakterindeki bu hücreler erişkinlerde de bulunan yegane Pluripotent kök hücre grubudur Primordial germ hücreleri gelişimin erken dönemlerinde ilkel çizginin (=Primitive streak) yanındaki ekstraembriyonik dokular ile bunların bağlandığı sapta bulunurlar. Burada erken gelişim süresince somatik hücrelerin büyük bir kısmını etkileyen uyarıcı etkide bulunurlar. Primordial germ hücreleri embriyo gelişiminin 11. basamağında (25-30 gün) yapısal hücrelerden büyüklükleri ve kromatin içerikleri bakımından ayrılırlar. Bir çok vücut hücresi ile karşılaştırıldığında 12-20m çapa kadar ulaşan büyüklükte oldukça iri hücrelerdir. Karakteristik olarak zarı oldukça iyi bir şekilde gözlenebilen veziküler bir nukleusları vardır. Bu hücreler allantoisin çıkış kısmının hemen önünde vitellüs kesesi duvarında kaudal bölgede yerleşik durumda bulunur. 13. basamakta (4. hafta sonrasında) bu hücreler ameboid hareketlerle vitellüs kesesi duvarından dorsal mezenter aracılığıyla gonadal kabartıya göç eder. Göç 6. haftaya kadar devam eder. Göçlerinin takibi yapılarında bulunan Alkalen Fosfataz enzimi işaretlemesiyle yapılır. Bu göç sırasında ameboid hareketler yanında embriyonun büyümesine bağlı yer değişimi sonucunda primordial germ hücreleri dorsokranial yönde mezenter içine geçer. Buradan çölomun dorsal açısını geçerek 15. basamakta genital tüberküle ulaşır. Genital tüberkülün göç etmekte olan primordial germ hücreleri sayısı üzerine geniş bir alanda etki ettiği ve göçün yönünü belirleyip primordial germ hücreleri topluluğuna destek konusunda yardımcı olduklarına inanılmaktadır. PGH’leri göç hareketlerini tamamlayıp gonadal kabartıya ulaştıklarında embriyo Dişi karakterdeyse (XX) gonadal kabartının dış kısmına; Erkek karakterdeyse (XY) iç kısmına yerleşirler. (Erkeklerde testis tübüllerinin iç kısımda; dişilerde ovarium’un epitelinin dış kısımda olduğunu hatırlayınız) Diğer yandan embriyoda gonadların dişi veya erkek yönde farklılaşması için bu PGH lerinin uyarımına ihtiyaç vardır. Eğer bu hücreler gonadal kabartıya ulaşamazlarsa gonadlar oluşmaz ve Sterilite meydana gelir. Bazen bu hücreler göç sırasında batın duvarında bir araya gelerek keseleşirler. Bunun sonucunda oldukça ölümcül bir gençlik çağı hastalığı olan Teratom meydana gelir. PGH’leri 2n kromozomlu çekirdeğe sahip hücreler olup mitoz bölünmeyle çoğalma gösterirler. 1. mayoz bölünmeye girmeden önce hücre siklusunda S fazında DNA miktarı 2 katına çıktığı için 2n kromozom sayısına karşın 4C DNA miktarı vardır PGH’leri göçleri süresince mitoz bölünmelerine devam ederler Göç ettikleri gonadal kabartıda embriyonun cinsine göre spermatogonia veya oogonia’lara farklılaşırlar. Bu hücrelerde 2n kromozomlu hücrelerdir. Ama DNA miktarı 2C’ye indirgenmiştir. Gonadal kabartıya ulaştıklarında gonadın cinsini belirlemek üzere buradaki mezodermal dokuyu uyararak ovaryum veya testis gelişme sinyallerini oluştururlar. Bir çok omurgalıda germ hücrelerinde mitoz, genital primordiuma ulaştıklarında yenilenmek için erken dönemde ayrıldıklarından sonra durmaktadır. Bununla birlikte memelilerde duraklama görülmez ve hücreler mezonefrik tüberküle doğru gerek giderken ve gerekse ulaştıktan sonra üremeye devam ederler. Bu göçü tamamlayamayan hücreler parçalanırlar Embriyonik Dönemde Üreme Sisteminin Oluşması Üreme sisteminin gelişiminde ilk dönem olan indifferent veya ambisexual dönemde gerek erkek ve gerekse dişi üreme sisteminin embriyolojik gelişim özellikleri tamamen aynıdır. Nitekim embriyonun geliştiği ilk 6 haftayı içine alan bu dönemde daha embriyonun cinsiyeti morfolojik olarak henüz belirlenmemiş durumdadır. Embriyonun incelenmesinde gerek erkek ve gerekse dişi genital sistemin iletici yollarını oluşturacak olan her iki kanalda (Mezonefrik ve Paramezonefrik kanallar) embriyoda ilk 6 haftada bir arada bulunurlar. Embriyo kural olarak öncelikle dişi geliştirmek üzere programlanmıştır. Bu nedenle ilerleyen dönemde paramezonefrik kanalların gelişim yönü cinsiyet hakkında belirleyici rol oynamaya başlar Erkek embriyoda testisten çıkıştan başlayarak epididimisten penise kadar olan tüm iletim yolları Mezonefrik Kanal (Wolffian kanal)dan gelişir Dişi embriyoda ise tuba uterinanın ovariuma bakan ağzından vaginanın alt 2/3 duvarına kadar olan tüm iletim yolları Paramezonefrik Kanal (Mullerian kanal)dan gelişir. Gelişim sürecinde eğer embriyonun cinsiyeti erkek ise Y kromozomu üzerinde yer alan Sry geni aktivasyonu sonucu salınan TDF (Testis Determining Factor=Testis Belirleyici Faktör) embriyodaki dişiye ait yapıları oluşturacak Paramezonefrik (Mullerian) kanalların gerilemesine neden olur. TDF yanında Sertoli hücrelerinden salınan MIS (Mullerian Inhibiting Substance= Anti Mullerian Hormon)ve Leydig hücrelerinde salınan Testosteron ile paramezonefirk kanalların yok olması sağlanır. Eğer embriyo dişi ise Mezonefrik kanallar kaybolur. Ancak bu kanallar tamamen kaybolmazlar ve çok küçük doku artıkları şeklinde dişi ve erkekte bulunurlar. Erkekte Paramezonefrik kanal kaybolduktan sonra geride prostatın yakınında Utriculus prostaticus adı verilen doku artığı kalır Dişide ise Mezonefrik kanal kalıntısı vagen duvarında Gartner kisti olarak kendini gösterir Erkek ve Dişi Genital Sistemlerin Gelişimlerinin Karşılaştırılması MAYOZ BÖLÜNME SPERMATOGENESİS OOGENESİS ERKEK VE DİŞİDE MAYOZ BÖLÜNME FARKLILIKLARI İşler Yolunda Gitmezse? Spermatogenesis-Spermiogenesis) Oogenesis Menstrüel siklusta görülen değişiklikler Fertilizasyon Cinsel birleşme sonrası vagina içine akıtılan meni (=Semen) içinde yaklaşık olarak 70-150 milyon/ml civarında spermatozoa vardır. Bunların büyük kısmı ilk dönemlerde elimine olur ve kaliteli olanlar yollarına devam eder. Tubalara ulaşıp orada ovariumdan gelecek oositi bekleyen spermatozoa sayısı 200-500 kadardır. Fertilitede sperm sayısının öneminden daha çok sperm kalitesinin çok önemi vardır. Yoğun mayotik bölünmelerden geçen ve sürekli çoğalan ve farklılaşan spermatogonialardan bu çoğalma sırasında çok sayıda morfolojik veya fonksiyonel anlamda bozuk hücreler gelişir. Fertilizasyon Fertilizasyon Bu spermatozoa’ların oosite ulaşabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle doğal yollardan bu hücrelerin yok edilmesi ve sağlıklı ve güçlü spermatozoaların yolunun açılması sağlanmalıdır. Sağlıklı bir semende tam fertilizasyon yeteneğine sahip yani Morfolojisi düzgün Hızı yüksek Viabilitesi yüksek spermatozoaların seçimi semenin vagina içinde kapasite olmasıyla başlar Fertilizasyon Kapasitasyon sürecinde semenin bazik pH’sı ile vagina’nın asit pH’sı etkileşerek hasarlı hücrelerin yok olmasını sağlayacak bir nötr ortam hazırlanmış olur. Önceleri yapışkan olan semenin bu süreç sonunda 10-15 dakika içinde tamamen çözünmesi sağlanır ve içindeki tüm kaliteli spermatozoalar cervix uteri’den içeri girmeye başlar ve uterus içinde yolculuklarına uterus’un ve tuba uterinanın siliar epiteli yardımcı olur. Tuba Uterina (Lümene bakan yüzeylerdeki silialara dikkat ediniz) Fertilizasyon Yapılan bir çalışmada spermatozoaların üzerinde koku reseptörleri olduğu ve bu reseptörlerin incir çiçeği kokusuna duyarlı olup bu koku etkisinde hızlarını arttırdıkları bilinmektedir. Uterusta ovulasyonda bu tarzda bir kokunun mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bunlar sekonder oosit arayarak bulduklarında içine penetre olurlar. Sperm oosit zona pellucidasına ulaştığında zonada mevcut olan insana özel glikoprotein reseptörlere (ZP1,2 ve 3) bağlanır ve spermin akrozomunda bulunan yıkıcı enzimlerle zona pellucidanın yırtılması sağlanır. Fertilizasyon Sperm oosite penetre olduktan sonra 2 hücrenin hücre zarı kaynaşır. Bunun sonucunda oosit hücre zarının hemen yanında binlerce küçük kortikal granüller meydana gelir. Bu granüllerden salınan maddelerle sperm reseptör moleküllerine cevap şekli değiştirilir ve başka sperm penetrasyonu engellenmiş olur. Ancak nadiren tam eş zamanlı penetrasyon veya aynı anda 2 veya daha fazla oosit olgunlaşması durumlarında beklendiği üzere çoğul gebelikler değil CİDDİ ANOMALİLER meydana gelir. Fertilizasyon Fertilizasyon Fertilizasyon Fertilizasyon süreci Tuba uterinanın ampulla kısmında görülür. Sperm ve oosit zarı füzyonu oositin mayoz bölünmesini uyarır. Oosit 2. mayotik metafazı tamamlayarak anafaza geçer ve ikinci polar cisimcik meydana gelir. Bu arada 1. polar cisimcikte eş zamanlı olarak 2.mayoz bölünmeye girer. 2. mayoz bölünmede spermin önemi 1. mayoz sonunda inaktif hale gelmiş oosit sentriollerinin yerine spermin sentriollerinin gelmesi ve bunlarla metafaz iği ipliklerinin sağlanmasıdır. Fertilizasyon Fertilizasyon Eğer sperm varlığını saymazsak 2. mayoz bölünme sonundaki oosit definitive oosit (tam anlamıyla olgun)adını alır. Sonrasında oosit ve sperm kromozomları dişi ve erkek pronükleus ile kaynaşır. Bu pronukleuslar kaynaşarak tek, diploid ve 2n kromozomlu fertilize zigot nükleusu meydana gelir. Bu an embryonik gelişimin “0” noktasıdır. İşler Yolunda Gitmezse? Mole hidatiform; farklı tipte olabilir. %0.1-0.5 oranında görülür. Komplete yani tam formunda embriyo olmaksızın gebelik durumu (anembriyonik gebelik) söz konusudur. Sadece plasental membranlar vardır. Normalde maternal dolaşımdan alınan sıvının fetal damarlara geçmesi gerekirken bu hastalıkta bu olay olmaz. Plasental villuslar şişmiş ve vezikül şeklindedir. Bu haliyle bir üzüm salkımını andıran (Mole=Üzüm) görüntüye sahiptir. Bu hastalar kliniğe vajinal kanama, ödem ve hipertansiyon ile başvururlar. Normal gebeliklerdeki gibi bu hastalarda da hcG salgısı mole tarafından yapılır. Ancak bu hormon kontrolsüz üretildiği için anormal seviyelere çıkarki bu tanı amaçlı kullanılır. İşler Yolunda Gitmezse? Burada genetik analizde hücrelerde normal karyotip gözlenir ama tüm kromozomlar babadan alınmadır. Bunun olma nedeni olarak aynı anda 2 spermin oositi fertilize etmesi gösterilir. Ancak burada oosit kendi nükleusunu kaybetmiş durumdadır. Dolayısıyla 2 spermin pronükleusu birleşir ve diploid nükleus meydana gelir (dispermik fertilizasyon). Alternatif olarak eğer tek bir sperm nükleusu olmayan oositi insemine ederse sperm pronükleusu mitozla 2’ye bölünüp cleavage (yarıklanma) olmaksızın diploid nükleusu (2n kromozomlu) meydana getirir (monospermik fertilizasyon). Dispermik tipte zigot XX veya XY olabilirken monospermikte sadece XX olur. Çünkü YY zigotlar X kromozomları üzerinde bulunan esansiyel genler olmadığı için gelişemezler İşler Yolunda Gitmezse? Complete Mole Hydatiform İşler Yolunda Gitmezse? Parsiyel Mole Hydatiform Parsiyel mole hidatiformda triploidi vardır. 2 adet paternal kromozom vardır ve embryo parsiyel olarakda olsa gelişir. Sex kromozom karyotipi XXX, XXY veya XYY şeklinde olur. İşler Yolunda Gitmezse? Mole Hydatiform İşler Yolunda Gitmezse? Mole hidatiform zamanında tahliye edilemezse persistan trofoblastik hastalık adı verilen tümöral form gelişir. Parsiyel mole’de tümör genelde benign karakterdeyken komplete tipte malign formdadır ve hem invaziv mole hemde koriokarsinom gelişebilir. İşler Yolunda Gitmezse? Nadir Görülen Triploid Yenidoğan Olgusu EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİN 1. HAFTASI Gelişimin ilk gününde zigot tuba uterinaya ilerlerken bir yandanda yarıklanıp bölünmeye başlar. Bu mitoz bölünme tarzında bir çoğalma büyümesi değildir. Zigot adını verdiğimiz büyük hücrenin küçük hücrelere bölünmesini sağlar. Bu olaya cleavage (Yarıklanma) adı verilir. Cleavage sonucu oluşan bu hücrelere blastomer adı verilir. Bu dönemde zigot hacminde değişme olmaz. Fertilizasyondan 40 saat sonra 2. bölünme olur ve 4 eşdeğer blastomer meydana gelir. 3. gün 6-12 hücre , 4. gün 16-32 hücre oluşmuş olur. 32 hücreli dönem görünüşü nedeniyle morula adını alır. Gelişimin 1. haftası Gelişimin 1. haftası Morula hücreleri embriyo ve bağlandığı zarlar yanında plasenta ve ilişkili oluşumların düzenli gelişimini sağlayacak yapılarıda geliştirecektir. Cleavage süresince bu hücreler yığılma gösterir. 8 hücre fazında yuvarlak ve birbirine zayıf bağlı blastomerler giderek yassılaşmaya başlar Bunun sonucu hücre kitlesinin merkezinde blastomerler arasında iç-dış yüz polaritesi gelişerek hücre-hücre ilişkisi güçlenir. Bu durumda hücrelerin dış yüzü konvex iç yüzü konkav halini alır. Bu süreç compaction (sıkılaşma) adını alır ve blastomer hücre iskeleti ile direkt ilişkilidir. Gelişimin 1. haftası Hücreler arasında merkezdeki ve çevredeki yığılma farklı blastomer grupları arasındaki farklı yapışmaya bağlı meydana gelir. İç taraftaki hücreler embriyoblast, dış kısımdaki hücreler trofoblast adını alır. Kesin olmamakla birlikte genelde embriyoblast embriyonun büyük kısmını meydana getirir. Dıştaki trofoblastların bu adı alma nedeni ise öncelikle plasenta membranlarının kaynağını oluşturmasıdır. Morula yaklaşık 30 kadar hücreden meydana gelir ve giderek sıvı emmeye başlar. Bu sıvı ile blastomer içinde ilk hücre içi vakuoller meydana gelir. Daha sonra bu sıvı hücreler arasına geçmeye başlar. Blastomerler arasında tight junctionlar gelişir. Gelişimin 1. haftası Artan hidrostatik basınca bağlı kavite genişleyerek blastosist kavitesi adını alır. Embryoblast hücreleri kavitenin bir tarafına yığılırlar ve trofoblast tabakası tek katlı epitel haline dönüşür. Bu haliyle embriyo blastosist adını alır. Embryoblast içeren blastosist kısmı embriyonik kutup adını alırken diğer taraf abembriyonik kutup olarak isimlendirilir. Morula uterusa 3-4. günlerde ulaşırken 5.günde blastosist enzimatik yollarla zona pellucidadan sıkışmak suretiyle ayrılır (hatching). Bu haliyle artık blastosist orijinal yapıda ve endometriumla direkt etkileşim kuracak bir yapıya erişir. Gelişimin 1. haftası Gelişimin 1. haftası Gelişimin 1. haftası Bir süre sonra uterusa ulaşan blastosist uterusla sıkı yapışma gösterir. Endometrial stroma hücreleri embryo varlığını algılayınca cevap oluşturarak corpus luteumdan farklılaşan metabolik olarak aktif salgı hücreleri olan desidual hücreleri aracılığıyla progesteron salgısına başlarlar. Bu süreç desidual reaksiyon adını alır. Endometrial bezler şişer, lokal olarak uterus duvarı vaskülarize olur ve ödem oluşur. Bunun nedeni olarak desidual hücrelerin salgısının içindeki growth faktörlerin gibi değişik uyarıcı faktörlerdir. Gelişimin 1. haftası Uterus epiteli en uygun hale gelmiştir ve aşırı progesteron salgısından korunacak şekildedir. Eğer implantasyon olmazsa korpus luteum 13 gün içinde dejenere olur. Eğer olursa trofoblastlar hcG salgısına başlayarak corpus luteumu progesteron salgısıyla desteklerler. Korpus luteum sex steroidlerini 11-12. haftaya dek salgılar. Sonrasında bu görevi plasenta üstüne alır ve corpus luteum kaybolarak corpus albicansa dönüşür. İşler Yolunda Gitmezse? Ektopik Gebelikler ► Normal koşullarda uterus içinde ampulla alt kesimine implante olması gereken embriyonun başka bir kavite içine yerleşmesidir. En sık olarak periton içine, ovarium yüzeyine, tuba uterinanın değişik bölgelerine ve uterusun anormal bölgelerine yerleşim görülür. İşler Yolunda Gitmezse? Ektopik Gebelikler ► Buralarda da implantasyon alanındaki hücreler uterus epitel hücreleri gibi benzer şekilde tepki göstererek blastosiste uygun destek vermeye çalışırlar. ► Ancak buralarda artan vaskülarizasyon bir dönem sonra ağır kanamalarla annenin ölümüne neden olabilir. Genelde karın ağrısı ve vaginal kanama semptomları ile kendini gösterir. Cerrahi tedavi uygulanması şarttır. İşler Yolunda Gitmezse? Ektopik Gebelikler İşler Yolunda Gitmezse? Ektopik Gebelikler İşler Yolunda Gitmezse? Ektopik Gebelikler İşler Yolunda Gitmezse? Çoğul Gebelikler Genelde normal ovulasyon sürecinde sadece 1 tane oosit tam olgunluğa erişir. Ancak bazen bunun sayısı 2 ve daha fazla olabilir. Bu durumlarda bir cinsel ilişki sırasında atılan spermlerden ayrı ayrı 2 ve/veya daha fazla tanesi, ayrı ayrı olgunlaşmış bu 2 ve/veya daha fazla oositi fertilize eder (döller). Bu durumda doğan bebekler birbirlerinden tamamen farklı özelliklere sahip normal insanlar olacaktır. İşler Yolunda Gitmezse? Çoğul Gebelikler Ancak bazen tek bir embriyo bilinmedik nedenlerle embriyoblast fazında kendini dublike eder ve çoğul gebelikler ortaya çıkar. Burada kendi içinde farklılıklar olmakla birlikte doğacak bebekler genetik bakımdan hemen hemen identiktirler. Bu gebeliklerde bazen embriyoların plasentasıda ortak olabilir. Bu oldukça saf bir DNA benzerliği doğurmaktadır Ancak unutulmaması gereken nokta her ne kadar aynı genetik diziye sahip insanlar olsalarda bu bebeklerin arasında epigenetik farklılıkların mevcut olduğu gerçeğidir. İşler Yolunda Gitmezse? Çoğul Gebelikler İşler Yolunda Gitmezse? Çoğul Gebelikler İşler Yolunda Gitmezse? Çoğul Gebelikler EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİN 2. HAFTASI (İmplantasyon-Bilaminar Germ Diski Oluşumu) Hatching olan embriyo implantasyona başlar • • 1. hafta sonunda blastosist uterus duvarına tutunur. Bu tutunma sonucu lokal olarak embriyonik kutupta trofoblastları çoğalmaları için uyarır. Bu çoğalan hücrelerin bazıları hücre zarlarını kaybederek sinsityumu meydana getirir. Bu oluşan yapılar ise sinsityotrofoblast adını alır. Zıt olarak blastosist duvarını oluşturan trofoblast hücreleri hücre zarlarını koruyarak sitotrofoblast adını alırlar. Sinsityotrofoblastlar 2. hafta süresince sayıca artarak embriyonik kutupta mevcut olan ve sinsityumla kaynaşmış ve sayıları giderek artan sitotrofoblastlardan ayrılır. GELİŞİMİN 7.GÜNÜ Hatching olan embriyo implantasyona başlar • Son yıllarda yapılan çalışmalarda embriyonun uterus duvarına tutunabilmesi için etkin rol oynayan faktörlerden birinin L-selectin adı verilen bir hücre yapışma molekülü olduğunu ortaya koymuştur. • Fertilizasyon sonrası oluşan sinyallerle trofoblastların yüzeyinde ortaya çıkan L-Selectin ve uterus üzerinde bu proteine karşı mevcut karbohidrat reseptörü etkileşerek zigotun uterus duvarına tutunmasını sağlarlar. Hatching olan embriyo implantasyona başlar • 6. günde başlayan implantasyon 9. gün civarında tamamlanırki bu süreç esas olarak çok invaziv bir şekilde sinsityotrofoblastların etkinliği ile sağlanır. Bu hücrelerden salınan hidrolitik enzimler endometrial hücreler arasındaki ekstrasellüler matriksi parçalar ve bu hücrelerin arasında embriyo sinsityotrofoblastların etkisiyle yerleştirilir. GELİŞİMİN 8.GÜNÜ Hatching olan embriyo implantasyona başlar • İmplantasyon sürerken genişleyen sinsityotrofoblastlar blastosisti sarar. 9. günde blastosist tam olarak bu hücrelerle örtülü hale gelir. Ancak sadece küçük bir noktada (endometriuma implante olunan noktada) hücresiz bir koagülasyon tıkacı kalır. • Bu dönemde implantasyonunu tamamlayan embriyonun dış kısmında bulunan koagülasyon tıkacının kaybolması ve gerçek anlamda implantasyonun %100 olarak tamamlanması 11-12. günde gerçekleşir. GELİŞİMİN 9.GÜNÜ GELİŞİMİN 9.GÜNÜ 12. Gün Embriyoblast epiblast ve hipoblast tabakalarına ayrılır; • İmplantasyon olmadan önce embriyoblast 2 tabakaya ayrılmaya başlar. 8. günde 2 esas tabakaya yani • • Epiblast (primer ektoderm) Hipoblast (primer endoderm) tabakalarına ayrılır. • Epiblastlar morulanın iç hücre kitlesinin en içindeki apolar hücrelerden köken aldığı için bu iç hücre kitle bölgesinin bu tabakalara ayrılacak hücreleri kendi belirlediği görüşünü uyandırmaktadır. Ekstrasellüler bazal membran bu 2 tabaka arasında uzanır. Bu nedenle bu 2 tabakalı embriyoblast bilaminar germ diski olarak adlandırılır. Amnion kavitesi epiblastlar içinde gelisir; • • 8. günde epiblast hücreleri arasında toplanan sıvı ile amnion kavitesi meydana gelir. Epiblast hücre tabakası bu sıvının etkisiyle embriyonik kutuba doğru yoğun bir şekilde yer değiştirir ve sitotrofoblastları yeni oluşan bu kaviteden ayıran ince bir zar oluşturmak üzere farklılaşırlar. Bu zar amnion zarı adını alır ve yeni kavitede amnion adını alır. Bu amnion zarını oluşturan hücreler amnioblast adını alır. Amnion kavitesi ilk başlarda küçük olmasına karşın giderek genişleyerek 8. haftada tüm embriyoyu kaplar hale gelir. GELİŞİMİN 8.-9.GÜNÜ (Epiblast-Hipoblast tabakaları oluşumu) Hipoblastlardan primer vitellüs kesesini olusturan ekstraembriyonik endoderm gelisir; • 8. günde yeni oluşmuş hipoblastların periferinde yer alan hücreler sitotrofoblastların iç yüzüne göç ederek yassılaşırlar. 12. günde bu hücreler tüm blastosist kavitesini döşeyen ince ekstraembriyonik endodermi meydana getirir. Bu membran eksoçölomik veya Heuser membranı adını alır GELİŞİMİN 9.GÜNÜ (Heuser membranı oluşumu) Hipoblastlardan primer vitellüs kesesini olusturan ekstraembriyonik endoderm gelisir; • Önceki blastosist kavitesi ise primer vitellüs kesesi veya eksoçölomik kavite adını alır. Primer vitellüs kesesi oluşurken kalın ve gevşek yapıda asellüler karakterde ekstraembriyonik retikulum oluşur. Bu yapı Heuser membranı ve sitotrofoblastlar tarafından salınır. GELİŞİMİN 10-12.GÜNÜ Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin gelisimi ile iliskilidir; • Her ne kadar ekstraembriyonik retikulum hipoblast orijinli hücreler içerse de bariz olarak ekstraembriyonik mezoderm hücrelerinin ayırt edilebilmesi için 12. ve 13. günlere ulaşılması gerekmektedir. Yeni koryonik kavitenin oluşumu ile ilgili çelişkili teoriler vardır. Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin gelisimi ile iliskilidir; • Bunlardan biri ekstraembriyonik mezoderm hücrelerinin bilaminar germ diskinin tabanındaki epiblastlardan köken aldığı ve 2 tabakayı (Heuser membranının dış yüzü ve sitotrofoblastların iç yüzünü) oluşturduğu yönündedir. • Ekstraembriyonik retikulum ekstraembriyonik mezodermin 2 tabakası arasına sıkıştırılır ve parçalanarak koryonik kaviteyi oluşturacak sıvıya dönüşür. GELİŞİMİN 10-12.GÜNÜ Koryonik Kavitenin Ekstraembryonik Mezoderm oluşuma katkısı teoremi Vitellüs kesesi olusumu ve koryonik kavite olusumu tam anlaşılamamıştır; • Peşisıra 2 adet membran hipoblasttan göç ederek blastosist kavitesini döşer ve önce primer sonra kalıcı vitellüs kesesine dönüşür. Yeni oluşan boşluk koryonik kavite adını alır ve amnion ve vitellüs kesesi ile birlikte olan embriyoyu blastosist dış duvarından ayırır ve bu haliyle koryon adını alır. Bununla birlikte, tam olarak bu süreç anlaşılamamıştır. GELİŞİMİN 12-13.GÜNÜ (Extraembriyonik mesoderm oluşumu) Kalıcı vitellüs kesesi hipoblastdan göç eden ve yeni tip hücrelerden ve Heuser membranının yer degistirmesinden meydana gelir; • Kalıcı vitellüs kesesi 4. haftaya dek embryonun en önemli kısmını oluşturur. Vitellüs kesesinin dış tabakasını oluşturan ekstraembryonik mezoderm hematopesis’in esas alanıdır. Kese duvarını örten endoderm ise serum proteinlerinin yapıldığı yerdir. Kalıcı vitellüs kesesi embriyonik besin metabolizması konusunda sınırlı etkiye sahiptir. Kalıcı vitellüs kesesi hipoblastdan göç eden ve yeni tip hücrelerden ve Heuser membranının yer degistirmesinden meydana gelir; • Ayrıca vitellüs kesesi endodermi primordial germ hücrelerinin ana kökenini oluşturur. Vitellüs kesesi gelişen embryonik diske paralel olarak 4. haftadan sonra hızla büyür. Normalde doğumdan önce kaybolmakla birlikte nadiren kaybolamaz. Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin gelisimi ile iliskilidir; • 2. hafta süresince koryonik kavite genişlerken ekstraembryonik mezodermde büyüyüp göç etmek suretiyle amniondan sitotrofoblastları ayırır. 13. günde embryonik disk koryonik kavite içinde tek başına kalın bir mezoderm sapı (bağlayıcı sap) ile asılı durumda bulunur. 2. HAFTANIN SONU(14.GÜN) (Bilaminar Germ diski oluşumu tamamlanması) İşler Yolunda Gitmezse? • Primer vitellüs kesesinin kalıcı vitellüs kesesine dönüşmesinden sonra geri kalan artıklar tam rezorbe olmazsa (kaybolmazsa) Meckel divertikülü meydana gelir. Meckel Divertikülü • Uteroplasental Dolaşım Uteroplasental dolaşım sistemi 2. haftada baslar; • 1. hafta süresince embriyo besin alım ve atılımı basit difüzyonla sağlanmakla birlikte ilerleyen dönemlerde daha iri bir embryo söz konusu olduğu için daha etkin mekanizmaların çalışması gerekir. Bu ihtiyaç uteroplasental dolaşım ile giderilir. Maternal ve fetal kan plasenta aracılığıyla gaz ve metabolitleri difüzyon yoluyla bir yerden diğerine aktarır. Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar; • Bu sistem ilk olarak 9. günde sinsityotrofoblastlar arasında oluşan ve trofoblastik lakuna adı verilen vakuollerin oluşumuyla başlar. Sinsityotrofoblastların yanındaki maternal kapillerler hızla büyüyerek maternal sinusoidleri meydana getirir. Bunlarda trofoblastik lakunalarla hemen anastomoz kurarlar. GELİŞİMİN 9.GÜNÜ Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar; • 11-13. günlerde bu anastomozlar büyür ve sitotrofoblastlar lokal olarak çoğalarak sinsityotrofoblastlar içine doğru uzantılar uzatırlar. Bunların yeni ekstraembryonik mezoderm tarafından uyarıldığı düşünülmektedir. Bu uzantılar kan dolu lakunalara doğru uzar ve primer stem villi adı verilen ilk büyüme sürecini gerçekleştirir. Uteroplasental Dolaşım 11-13.gün Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar; • 16. günde sitotrofoblastlarla ilişkide bulunan ekstraembryonik mezoderm primer stem villiyi deler ve sekonder stem villiye dönüşümü sağlar. 3. hafta sonunda ise villöz mezoderm kan damarlarına dönüşür. Bu yapı damarlar aracılığıyla embriyo ile bağlantı kurarak uteroplasental dolaşımın olması sağlanmış olur. Farklılaşmış kan damarları içeren villuslar tersiyer stem villi adını alır Uteroplasental Dolaşım 16.gün Uteroplasental Dolaşım 21.gün Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar; • Tüm besin maddelerinin maternal-fetal kan arasında difüzyonu sırasında 4 katman geçilmek zorundadır. • • • • Villus kapiller endoteli Villus ortasındaki gevşek bağ doku Sitotrofoblast tabakası Sinsityotrofoblast tabakası • Maternal kan damarlarının endotelial döşemesi trofoblastik lakunalar içine uzanmaz. Plasenta ve Fetal Zarların Gelişimi 2. hafta timeline şeması 2. hafta timeline şeması Gelişimin 2.haftası özet • 1. haftada bilindiği üzere iç hücre kitlesi (embriyoblast) ve dış hücre kitlesi (trofoblast) adı verilen tabakalardan meydana gelmiş blastosist oluşum söz konusudur. 2. hafta ise bilaminar germ diskinin oluştuğu dönemdir. • 2. haftanın başında embriyoblast 2 parçaya ayrılır. • • Epiblast(primer ektoderm) Hipoblast (primer endoderm) Gelişimin 2.haftası özet • Kavite amniotik kavite adını alır ve sonrasında epiblastlar içinde ince bir tabaka halinde amniotik membran gelişir. Geriye kalan epiblastlar ve hipoblastlar amniotik kavite ile blastosist kavitesi arasında yer alan bilaminar germ diskini meydana getirir. • Bu germ disk hücreleri embriyo içine büyür ve ekstraembriyonik membranların bazılarının oluşumuna yardımcı olur. 2. hafta süresince hipoblastlar blastosist kavitesini döşeyen endodermal hücrelere 2 adet uyaran gönderir. Gelişimin 2.haftası özet • Bunlardan ilki ile blastoseller dönüşüm göstererek primer vitellüs kesesi oluşturur. 2. ile ise primer vitellüs kesesi sekonder (kalıcı) vitellüs kesesine dönüşür. • 2. hafta ortasında sitotrofoblastların iç yüzü ve vitellüs kesesinin dış yüzü ve amnion ekstraembriyonik adı verilen yeni bir epitelle döşeli hale gelir. Ekstraembriyonik mezodermin iki tabakası arasında ise ekstraembriyonik çölom veya koryonik kavite adı verieln yeni bir kavite meydana gelir. Gelişimin 2.haftası özet • Bu arada implantasyon devam etmektedir. Burada öncelikle trofoblastlar çok yardımcı olur. Hücresel trofoblastlar artık sitotrofoblast olarak isimlendirilir. Trofoblastlardan sinsityotrofoblast adı verilen endometrium içine yayılarak blastosisti uterus duvarına yapıştıran periferal sinsityal tabaka meydana gelir. Gelişimin 2.haftası özet • Bu trofoblast tabakaları embriyoyu değil bizzat ekstrasellüler membranları etkilerler. 2. hafta süresince ekstraembriyonik mezoderm, sitotrofoblast ve sinsityotrofoblast bir araya gelerek plasentayı meydana getirir. Fetal dokularda dışa doğru uzantılar (koryonik villuslar) vererek maternal kan sinusleri içine doğru uzanırlar. Gelişimin 2.haftası özet 2. haftayla ilgili önemli bir ipucu 2’ler kuralıdır. Ancak bazı istisnalarda olduğu unutulmamalıdır. • 2. hafta süresince • 2 adet germ tabakası (epiblast ve hipoblast) embriyoblastdan gelişir • 2 adet doku (sitottrofoblast ve sinsityotrofoblast) trofoblastlardan gelişir. • 2 kez blastosist kavitesi yapı değiştirir ve önce primer sonra sekonder vitellüs kesesi meydana gelir. • 2 yeni kavite belirir. Bunlar amniotik ve koryonik kavitedir. • Ekstraembriyonik mezoderm (koryonik kaviteyi döşeyen) 2 tabakaya bölünür Genel Embriyoloji 2 Embriyolojik Gelişimin 3. haftası Embriyolojik Gelişimin 4.-8. haftaları Plasenta ve Fetal Zarlar Primitif streak (çizgi) 3. hafta başında ortaya çıkar; • 15. günde germ diski (Bu dönemde oval şekli almıştır.) uzunlamasına orta hattında hafif bir oluk meydana gelir. Ertesi gün bu oluk derinleşir ve yaklaşık olarak embriyonun yarısı kadar uzunluğa erişecek şekilde uzar. • 16. günde germ diskinin merkezinin yanında, bu oluğun olası kranial ucunda beliren bir miktar epiblastlar ile bu çöküntü sarılır. Bu oluk primitif oluk adını alırken çökme alanı primitif çukur ve bu çöküntüyü saran epiblast tepeciği primitif nod adını alır. Tüm bu komponentleri ile yapı primitif çizgi(streak) olarak isimlendirilir. Primitif Çizgi oluşumu Primitif streak (çizgi) 3. hafta başında ortaya çıkar; • Gelecekte baş primitif çukurun yanındaki germ diski son kısmından şekillenirken, orta hatta yakın bölgedeki epiblastların yüzeyi embriyonun dorsal yüzünü oluşturacaktır. Primitif çizginin görünümü uzunlamasına olduğu için erişkinde bilateral simetri durumu söz konusu olacaktır. Primitif streak (çizgi) 3. hafta başında ortaya çıkar; • Embriyonik hayatta sağdaki dokular adult hayatta sağ kısmı oluştururken soldakilerde sol kısmı oluştururlar. Her ne kadar primer germ tabakaları 4. haftada embriyo katlantılarında değişiklik gösteriyor olsada esas olarak kranial/kaudal, sol/sağ ve ventral/dorsal eksenler daha 3. haftada belirlenmiş olur. Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • 14-15. günlerde epiblast tabakası altta yer alan hipoblast tabakasına doğru göçerek bu tabakanın endoderme dönüşmesine neden olur. • 16. günde primitif çizgi yanındaki epiblastlar çoğalır, yassılaşır ve birbirleriyle bağlantılarını kaybederler. • Bu yassılaşmış hücreler uzun, ayak benzeri uzantılar (psödopod) geliştirerek primitif streak boyunca ilerler ve epiblast ve hipoblast arasına yerleşir. Bu invaginasyon yani katlanma ve girinti oluşturma süreci gastrulasyon adını alır. Gastrulasyon Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • Girinti oluşturan epiblastların bazıları hipoblastları iterek yer değişimlerine neden olur. Bu sayede hipoblastlar yeni bir hücre tabakası ile yer değiştirmiş olurlar ki bu tabaka kalıcı endoderm olarak adlandırılır. Buradan gelecekte gastrointestinal sistem ve solunum sistemi organları gelişecektir. Gastrulasyon Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • 16. gün başında olan bu gastrulasyon sürecinde primitif çizgi boyunca göç eden epiblast hücrelerinin göçleri rastgele olmayıp tamamen belirlenmiş yönlerde gerçekleşmektedir. • Bu hücrelerin bir kısmı lateral ve kranial yönde ilerlerken diğerleri giriş alanının kenarında birikirler. • Her hücre grubu ilerleyen dönemde 3 farklı mezodermal tabakanın ve bunlardan organların oluşmasını sağlayacak altyapıyı oluşturacaktır. Gastrulasyon sürecinde epiblast hücrelerinin primitif çizgi boyunca göç yolları Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • Primitif çukur boyunca göç eden ve orta hatta dinlenmeye gelen hücreler 2 adet yeni yapı oluşumunu sağlarlar. Bunlar • prekordal tabaka: primitif çukurun kranialinde yer alan yoğun mezoderm kitlesi • notokordal çıkıntı: yoğun orta hat tüp yapısı • Orta hattın diğer tarafında mezoderm hücreleri epiblast ve endodermden ayrı kalan gevşek bir ağ veya tabaka oluşturmak üzere yayılırlar. Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • Her ne kadar intraembriyonik mezoderm tabakası epiblast tabakası ve kalıcı endoderm arasına yayılsa da ilerleyen dönemde ağzın gelişeceği «orofarengeal membran» ve anüsün gelişeceği «kloakal membran» bölgelerinde mezoderm tabakası bulunmaz. Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir; • İntraembriyonik mezoderm ve kalıcı endoderm geliştiğinde epiblast ektoderm olarak isimlendirilmeye başlanır. Bu 3 kalıcı tabaka trilaminar germ diski adını alır. Bunun nedeni içinde ektoderm, mezoderm ve kalıcı endoderm tabakaları olmasıdır. Dikkat edilirse bu tabakaların her 3’üde epiblastdan gelişmiştir. Primitif çizginin gerileme ve kaybolma süreci; • 16. günde primitif çizgi embriyonun yarısı uzunluğuna ulaşır. Bununla birlikte, gastrulasyon devam ederken kaudal kısım giderek geriler ve küçülür. 22. günde primitif çizgi embriyonun %10-20’sini oluştururken 26. günde tamamen kaybolur. • Bununla birlikte, 20. günde çizgi kaudal eminens (kaudal yükseklik) adı verilen kaudal ve orta hat yerleşimli mezoderm kitlesi oluştururki buradan vücudun kaudal mezodermal yapıları ve nöral tübün kaudal kısmı gelişir. • Trilaminar germ diski oluşum tamamlanması (Resim B) ve Primitif çizgi kaybolma süreci başlaması (Resim A ve C’de primtif çizginin boyundaki kısalmaya dikkat ediniz.) Gastrulasyon mekaniği; • Tam olarak anlaşılamamkla birlikte Aktin mikrofilamentlerinin fonksiyonlarını etkileyen ilaçların gastrulasyonu engellemesi nedeniyle epiblast hücrelerinin göçünde aktin aracılı kontraktil sistemin etkin olduğu söylenebilirse de başka faktörlerinde olduğu muhakkaktır. • Ayrıca bu çizginin girintisindeki tüm hücrelerin kökeni şu an için tam olarak bilinmemektedir. • Primitif çizginin epiblast tabakasının oldukça lateral kısmından doğan epiblast hücreleri için taşıyıcı bir kemer gibi görev gördüğü söylenebilir. Bununla birlikte, çizgide çoğalan hücrelerin bizzat kendisininde etkisi olması muhtemeldir. Gastrulasyon mekaniği; • Primitif çizginin farklı bölgelerinin ekstraembriyonik mezodermin, intraembriyonik mezodermin farklı altgruplarının ve kalıcı endodermin yapımından sorumlu olduğu düşünülmektedir. Örneğin yukarıda belirtildiği gibi primitif çizgi kaudaline göçen hücreler kaudal eminensi meydana getirir. Göç eden epiblastların farklı alt tiplerinin artışı hücre izleme ve hücre soyu çalışmalarında deneysel olarak çalışılmıştır. Gastrulasyon mekaniği; • Bu çalışmalara göre çizginin en kaudal kısmı ekstraembriyonik mezodermin, ortası germ diskinin yanlarına göçen mezodermin ve kranial kısmı orta hatta yer alan ve dinlenme durumundaki mezodermin (kalıcı endoderm gibi) oluşumunda yer almaktadır. Hücre soy çalışmaları ise epiblastların çoğunun pluripotent kök hücre karakterinde olduğunu ortaya koymuştur. Notokord oluşumu; • Yeni oluşan Prekordal plağın hemen altında primitif nod içi oyuk tüp şekilli mezodermal uzantılar çıkartmaya başlarki bu yapı notokordal uzantı adını alır. Bu tüpün boyu primitif nodun proksimal kısmına hücreler eklenip çoğalma sonucu giderek uzarken primitif çizgi geriler. Notokord oluşumu; • 20. günde notokordal süreç tamamlanır. Bu dönemde çok sayıda önemli yapısal değişiklikler olur ve tüp şekilli yapı katı çubuk haline dönüşür. Önce tüpün ventral yani iç kısmı alttaki endodermle kaynaşır. Tüp daha sonra primitif çukurda ventral olarak tekrar açılır. • Bu kaynaşma sürecinde Vitellüs kesesi kavitesi primitif çukurun (ki bu anda nörenterik kanal olarak adlandırılır) açılma kısmında amniotik kaviteyle kısa süreliğine bağlantı kurmuş olur. Tüp zemininin açılması notokordal süreci notokordal plak adı verilen yassılaşmış midventral mezoderm çubuğuna dönüştürür. Notokord oluşumu; • 22-24. güne değin notokordal plak endodermden tam olarak ayrılır ve ektoderm ve endoderm arasında mezoderm içeren boşluk içine geri döner ve notokord adı verilen katı silindirik yapıya dönüşür. Bu süreçte endodermal orijinli bazı hücreler notokord için girebilirler. • Notokordun en son büyüme derecesi tartışmalıdır. Vertebral cisimlerin artıkları başlangıçta notokord etrafında birikir ve burası muhtemelen vertebral disklerin orta kesiminde yer olan nukleus pulposusun gelişeceği yerdir. Notokord oluşumu; • Embriyo, fetus ve yenidoğan için bu durum ispatlanmış olup erken çocukluk döneminde notokord orijinli bu nükleus pulposus hücrelerinin dejenere oldukları ve komşu mezodermal hücreler ile yer değiştirdikleri gözlenmiştir. Ancak Notokord omurganın kemik elemanlarının oluşumu ile ilişkili değildir. • Ancak Notokord vertebral cisimlerin uyarımında önemli role sahip olduğu için gelişen vertebral cisimcik merkezindeki notokordal hücrelerin dejenerasyonu sonucu c. vertebralis anomalileri ortaya çıkabilir. Bukkofarengeal ve kloakal membranlarda mezoderm yoktur; • 3. haftaki gelişim sürecinde ektodermde 2 küçük çökme görülür. Bunlardan ilki prekordal plağın yanında embriyonun kranial ucunda ve diğeri primitif çizgi arkasında alt kesimdekidir. 3. hafta sonlarında buradaki ektoderm alttaki endodermle kaynaşarak mezodermden ayrılır ve bilaminar membran oluşumuna neden olur. Bukkofarengeal ve kloakal membranlarda mezoderm yoktur; • Kranial membran bukkofarengeal membran ve kaudal membran kloakal membran adını alır. Bu zarlar daha sonra mide tübünün kör ucunu oluşturur. Bukkofarengeal membran 4. haftada parçalanır ve ağız kavitesi açılırken kloakal membran daha sonra açılarak (7.haftada) anus, uriner ve genital yolların dışa açılma ağızlarını meydana getirir. Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler tarafından meydana getirilirler; • Primitif çizgi 3. haftada gerilerken yanlardan göç eden mezoderm hücreleri notokordun iki yanında çubuk veya tabaka tarzında yoğunlaşır. Bu süreç embriyonun kranial ucunda başlar ve arkaya doğru ilerler. Bu süreç 3. ve 4. haftalarda devam eder. Mezoderm tabakalanması Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler tarafından meydana getirilirler; • Notokordun hemen 2 yanında uzanan mezoderm paraksial mezoderm adı verilen bir çift silindirik yoğunlaşma alanlarını meydana getirir. Daha az yoğun silindirik yoğunlaşma çifti ise intermediate mezoderm adını alır ki paraksial mezodermin hemen yanında bulunur. Yan mezodermin kalanı ise yassılaşarak lateral plak mezodermini meydana getirir. Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler tarafından meydana getirilirler; • Bu mezodermin 3’e bölünme olayı erişkin için özel yapıların oluşumunu sağlar. • Paraksial mezoderm aksial iskelete, istemli kas yapılara ve derinin dermis tabakasına dönüşürken • İntermediate (ara) mezoderm üriner sistem ve genital sistemin bir kısmını meydana getirir. • Lateral mezodermden ise periton boşluğu ve torakal kavite ve bunlara ait yapılar gelişecektir. Mezoderm tabakalanması Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler tarafından meydana getirilirler; • 17. günde lateral plak mezoderm 2 tabakaya bölünür • Ventral tabaka (endodermle ilişkilidir) • Dorsal tabaka (ektodermle ilişkilidir) • Endoderme komşu ventral tabaka visseral (iç) organları saran mezoteli meydana getirir ve splankno plörik mezoderm adını alır. Ektoderme komşu dorsal tabaka ise vücudun iç duvar döşemesini, kol ve bacakların bir kısmını ve dermisin büyük kısmını meydana getirir ve somatoplörik mezoderm adını alır. Paraksial mezodermden önce somitomerler ve sonra somitler gelişir; • Oluştuktan sonra paraksial mezoderm seri şekilde yuvarlak ve halka dizilimli yapıları oluşturmaya başlarlar. Bu yapılara somitomer denir. • İnsanda bu yapıların diğer canlılardan daha erken geliştiği gösterilmiştir. • Somitomerlerin yakından gözle muayenesinde paraksial mezodermin disk şekilli halka yapılı hücrelerinden oluştuğu tespit edilmiştir. Paraksial mezodermden önce somitomerler ve sonra somitler gelişir; • Somitomer oluşumu 3 ve 4. haftalarda devam eder. Önce kranial kabul edilen kısımda çok sayıda çiftler şeklinde başlayan somitomer oluşumu giderek servikal, torasik, lumbal, sakral ve koksigeal bölgelere yani kaudal bölgeye doğru ilerler. Paraksial mezodermden önce somitomerler ve sonra somitler gelişir; • Somitomerlerin çoğu ileride somit adı verilen segmental mezodermin ayrı bloklarını meydana getirir. Bununla birlikte, tüm tür çalışmalarında ilk oluşan 7 somitomerden somit gelişmediği görülmüştür. Bu 7 çift somitomerler yüzün çizgili kaslarının, çenenin ve boğazın geliştiği yerlerdir • İnsan embriyolarınında birçok hayvanlardaki gibi 20. günden itibaren benzer şekilde somitleri oluşturduklarına ve tüm somitlerin embryonik olarak kraniokaudal ilerleme ile 30. günde tamamlandığı kabul edilmektedir. Somitomerlerin ve somitlerin oluşumu SEM’de embriyonun uzunlamasına kesitinde (üst resim) somitlerin ve enine kesitinde (alt resim) nöral tüp ve paraksial mezodermin görünümü Somitlerin Gelişimi; • İnsanda embriyonik kuyruğun oksipital tabanından notokordun yanına doğru yaklaşık 42-44 çift somit meydana gelir. Bununla birlikte, kaudal kısıma doğru bazı somitler kaybolur ve yaklaşık 37 çift somit geriye kalır. • Somitler iskelete sisteminin büyük kısmını meydana getirirler. Bu iskelet yapı içinde columna vertebralis ve kafatası oksipital kemiği bulunur. Ayrıca, boyunun, vücut duvarının ve bacakların istemli kasları ve boyun ve gövdedeki dermisin bir kısmını meydana getirir. Somitler vücudun segmental organizasyonunu sağlarlar; • Bu nedenle, somitlerin organizasyonunun ve göçünün tüm vücudun oluşumunun planlı gelişiminde en önemli etkiye sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. • Somitlerin ilk 4 çifti oksipital bölümü meydana getirir. Bu somitler kafatası oksipital kısmının gelişiminde, burun, göz ve iç kulakların çevresindeki kemiklerde, dış oküler kaslar ve dil kaslarının gelişiminde etkindir. Sonraki 8 çift somitdense ileride servikal bölgenin gelişecektir Somitler vücudun segmental organizasyonunu sağlarlar; • Birçok servikal somit aynı zamanda oksipital kemik oluşumuna katkıda bulunurken daha ileridekiler servikal vertebra ve bu bölge kasları yanında boyun dermisi gelişimini sağlarlar. Sonraki 12 çift yani torasik somitler torasik vertebrayı, toraks kemik ve kas yapısını, torasik dermisin bir kısmını ve abdominal duvarın bir bölümünü meydana getirir. • Servikal ve torasik somit hücreleri aynı zamanda üst ekstremite kabartısına geçerek ekstremite kas yapısını meydana getirir. Somitler vücudun segmental organizasyonunu sağlarlar; • Torasik somitler tabanına doğru 5 lumbar somit abdominal dermisi, abdominal kasları, lumbar vertebrayı meydana getirirken 5 sakral somit sakrum ve bunlarla ilgili dermis ve kas yapı gelişimini sağlarlar. • Lumbar somitlerdeki hücreler alt ekstremite kabartısına geçerek bu bölgedeki kas yapısının gelişimini sağlar. Son olarak, kaudale doğru somitlerin dejenerasyonu sonrası geriye kalan 3 koksigeal somitte coccyx oluşumunu sağlar. Nöral Plak oluşumu; Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak oluşumunu sağlar; • Gelecekte santral sinir sistemi gelişecek alandaki ilk bulgu 18. günde midsagittal eksende kranial bölgeden primitif çukura doğru epiblast içinde kalınlaşmış nöral plak şeklindeki yapıdır. Nöral plak altta uzanan aksial mezoderm yapılardan salınan uyarıcı maddelere cevap olarak gelişir. SEM’de nöral plak görünümü (20. gün) Nöral Plak oluşumu; Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak oluşumunu sağlar; • Bu maddeler üstte uzanan epiblast hücreleri içine yayılır ve burada özel genleri aktive ederek hücrelerin silindirik ve psödostratifiye yapıda kalın plağı oluşturan nöroepitelyal hücrelere dönüştürür ve bu yapı nöroektoderm adını alır. Nöral plak ilk olarak embriyonun kranial kısmında oluşur ve kraniokaudal yönde farklılaşır. Nöral Plak oluşumu; Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak oluşumunu sağlar; • Nöral plak katlantıları 4. hafta süresince merkezi sinir sisteminin ön yapısı olan nöral tübü meydana getirir. Nöral plağın yan yüzleri neural crest adı verilen çok önemli hücre topluluğunun oluşumunu sağlar ve bunlar nöral tüp oluşumu sürecinde buradan kopup ayrılarak değişik vücut yapılarını oluşturmak üzere farklılaşırlar. • Nöral plak kranial olarak genişlerken aşağıya doğru sivrileşir. Kranial kısımdaki genişlemeden beyin meydana gelir. Hatta erken dönemlerde beyin taslağı 3 bölgeye ayrılmış olarak görülebilir. Nöral Plak oluşumu; Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak oluşumunu sağlar; • Bunlar • forebrain (ön beyin), • midbrain (orta beyin) ve • hindbrain (arka beyin)dir. • Nöral plağın kaudal kısmının yanından (notokord üzerinde yer alır ve gelişen somitler tarafından yandan kuşatılır) spinal kordon gelişir. Embriyolojik Gelişimin 4.-8. Haftaları 3. hafta sonunda trilaminar germ diski oluşumundan sonra 4. hafta süresince bilhassa sinir sisteminin gelişeceği «nörülasyon süreci» çok önem taşır. Embriyonun 3 yaprağı olan ektoderm, mezoderm ve endoderm bu dönemde oluşmuştur Bu dönemde embryonun diğer tabakalarına ait organ taslaklarıda gelişimlerine başlarlar veya sürdürürler. 8. hafta sonunda (56-60 gün) embriyoda organ taslakları tam olarak oluşmuş ve artık fetal dönem başlamış ve bebek artık «FETUS» adını almıştır. Ektoderm Gelişimi ve Nörulasyon Nöral plağın nöral tübe dönüşme sürecine verilen isimdir. Bilindiği üzere 3. hafta sonunda bir yaprak gibi yatay düzlemde olan embriyoda gelen uyarımlara bağlı olarak kanat kısımlarında yukarı orta kısımdan aşağı doğru yön değiştirerek bir «tüp yapısı» oluşturmaya başlar. Süreçte başlangıç önce servikal bölgeden olup buradan yukarıya ve aşağıya doğru tüp yapısı kapanarak oluşmaya başlar. Tüp yapısı oluşuncaya kadar tüp içinde yer alan 2 uç kısım olan «anterior nöropor» ve «posterior nöropor» arasında amnion sıvısı bulunur. 25. günde anterior nöropor 28. günde posterior nöropor kapanır ve yapı tam bir tübüler yapıya dönüşür ve «NÖRAL TÜP» adını alır. Nöral tüpten ilerleyen dönemde merkezi ve periferik sinir sistemi farklılaşacaktır. Bu süreçte nöral tüpte mevcut olan çok önemli bir yapı «nöral krest» adı verilen bölgedir. Bu yapı son yıllarda bazı araştırmacılarca 4. embriyo tabakası olarak da tanımlanmaktadır. Nöral Krest Nöral krest’ten gelişen yapılar Ektodermden gelişen diğer ana yapılar ise; ◦ ◦ ◦ ◦ Deri üst tabakası Kıl Kemik Diş İşler Yolunda Gitmezse Anensefali: Nöral Tüp Defektlerinin en ağır formudur. Beyin hiç oluşmamıştır. Ensefalosel: Daha hafif bir NTD olup bazı vakalarda dikkatli bir yaşamla hayat normal devam ettirilebilir. İşler Yolunda Gitmezse Spina Bifida: Nöral Tüp Defektlerinin bir diğer formu olup farklı tipleri vardır. Lumbosakral bölgede nöral tüpün tam kapanamamasına bağlı meydana gelir En önemli nedenlerinden birisi Folik asit eksikliğidir Mezoderm Gelişimi Temel anlamda Paraksial (Eksen yanı) mezodermden somitlerin Lateral (yan) plak mezodermden batın ve göğüs kafesi boşluklarının İntermediate (Ara) mezodermden ürogenital sistemin oluşumunu kapsar. Somitler daha önce bahsedildiği üzere vücudun segmental organizasyonunu sağlarlar ve buundukları segmentlere ait iskelet kas ve deri yapılarının oluşumunu sağlarlar Somitlerin gelişimi Endoderm Gelişimi 3. haftada gastrulasyon sürecinde primitif çizgiden aşağıya göç eden epiblast hücrelerinin etkisiyle hipoblast tabakasının endoderme dönüşmesi başlar ve 3. hafta sonunda kalıcı endoderm meydana gelir. Endodermden tüm gastrointestinal sistem organları ve solunum sistemi organları gelişir. Endoderm gelişimi Endodermden gelişen yapılar Plasenta ve Fetal Zarlar Bu konuya başlamadan önce buraya tıklayarak «Uteroplasental Dolaşım» konusunu tekrarlayınız PLASENTA VE FETAL ZARLAR • İlk haftalarda difüzyonla beslenen embriyonun 11. günde başlayan ve 21. günde tamamlanan primer, sekonder ve tersiyer villus oluşumları 3. hafta sonunda iyice olgunlaşır 2. ayın başında ise trofoblastların sekonder ve tersiyer villuslar aracılığıyla çevrelenmesi ile yapılanma tamamlanır. Koryonik plak mezoderminden köken alan villuslar periferik olarak yerleşmiş dış sitotrofoblastik kabuk aracılığıyla maternal desiduaya tutunur. • Villuslar ortada bol damarlı bir mezoderm (ekstraembriyonik mezoderm), ve onu dıştan saran sitotrofoblast hücreleri ve en dıştada villusları saran sinsityumdan oluşmuştur. Villusların orta kısmında gelişmeye başlayan kapiller sistem kısa süre sonra korion plağı ve bağlantı sapı içinde gelişen kapillerlerle birleşir ve gelişmiş bir ekstraembryonik vasküler sistem ortaya çıkar PLASENTA VE FETAL ZARLAR • İlerleyen aylarda ana villuslardan sayısız uzantılar çevre lakünalara doğru büyür. İlk dönemlerde oldukça ilkel yapıda olan fetal dolaşım 4. ayın başlarında sitotrofoblast hücrelerinin ve bağ doku hücrelerinin bir kısmının kaybolması sonucu daha organize olur ve maternal ve fetal dolaşımlar arasında sadece sinsityum ve fetal kan damarları engelleri kalır. • Sıklıkla çok incelmiş sinsityumdan kopan iri parçalar maternal kan dolaşımına geçer ve burada kaybolur. Bu parçalara sinsityal düğüm adı verilir. Sitotrofoblastlar önce ufak sonra giderek iri villuslarda kaybolur ancak çok irilerde hiç kaybolmayan sitotrofoblastlara da rastlanabilir. Ancak bunlar inaktif yapılardır. • KORİON FRONDOZUM VE DESİDUA BASALİS • Gelişimin ilk haftalarında korion çevresini kaplayan villuslar ilerleyen dönemde embriyonik kutupta daha yoğunlaşarak koryon frondosumu oluştururlar. Abembriyonik kutuptaki villuslar ise dejenere olup kaybolur ve 3. ay civarında burası iyice düzleşir ve koryon leve adını alır. • Bu değişim endometriumun fonksiyonel tabakası olup doğumda atılan desidua yapısını da etkiler. Desiduanın koryon frondosuma yakın olan kısmı desidua basalis adını alır ve sıkıca bir araya gelmiş lipid ve glikojenden zengin desidua hücrelerinden meydana gelir. Desidual plak adı da verilen bu yapı koriona sıkıca tutunmuş haldedir. • Abembryonik kutupta bulunan desidua ise desidua kapsüllaris adını alır. Koryon boşluğu büyüdükçe bu yapı baskı altında kalarak dejenere olur ve sonuç olarak koryon leve karşı duvardaki uterus duvarı yani desidua paryetalis ile kaynaşır ve uterus lümeni kapanır. KORİON FRONDOZUM VE DESİDUA BASALİS • Korionun madde alışverişinde fonksiyon gören tek kısmı korion frondosumdur. Korion frondozum desidua basalis ile birlikte plasentayı oluşturur. Öte yandan amnion ile koryon kaynaşarak amniokoryonik zarı oluşturur ve koryon boşluğu böylece kaybolur. Bu zar doğumda yırtılır. PLASENTANIN YAPISI: • 3. ayın başında plasenta 2 parçadan oluşur. 1. fetal parça (koryon frondozum tarafından oluşturulur) 2. maternal parça (desidua basalis tarafından oluşturulur) • plasenta fetal tarafta koryon plak maternal tarafta ise desidual plak ile sınırlandırılmış durumdadır. Bu iki yapının birleşme kısmında trofoblastlar ve desidual hücreler birbirlerine karışır. PLASENTANIN YAPISI: • Bu bölge yapıca desidua hücreleri ile dev sinsityum hücreleri ve bunların arasındaki amorf maddeden meydana gelir. Sitotrofoblastların çoğu kaybolmuştur. Koryon plak ile desidual plak arasında anne kanı ile dolu intervillöz boşluklar kalır. Sinsityotrofoblastik lakünalardan köken alan intervillöz boşluklar fetal sinsityumla döşelidir. Dallanan villuslar bu kan gölcüklerinin içine doğru büyür. PLASENTANIN YAPISI: • 4. ve 5. aylarda desidua kökenli desidual septa adı verilen bağ doku bölmeleri intervillöz aralıklar arasına doğru büyür ama koryon plağına kadar uzanmazlar. Septaların esas yapısını oluşturan maternal doku dıştan sinsityotrofoblastlar ile çevrilidir. Böylece intervillöz kan gölcüklerindeki anne kanı ile villusların fetal dokusu arasında daima ayırıcı bir sinsityum bulunur. PLASENTANIN YAPISI: • Sinsityumlar plasentayı kotiledon adı verilen bölümlere ayırırlar. Desidual septaların koryon boşluğuna kadar uzanamaması nedeniyle komşu kotiledonlar içinde bulunan intervillöz boşluklar birbirleriyle olan ilişkisini sürdürür. • Fetusun sürekli büyümesi ve uterusun genişlemesiyle plasentada büyür. Gebelik süresince plasenta uterusun iç yüzünün ortalama %15-30’unu kaplar. Villusların dallanması plasentanın kalınlığının artmasına neden olur. MİYADINDA (FULLTERM) PLASENTA • Plasenta en olgun durumunda disk biçimli 15-25 cm çapında ortalama 3 cm kalınlığında ve 500-600 gm ağırlıktadır. Doğumdan sonra uterus duvarından ayrılır ve 30 dakika içinde atılır. Doğum sonrası incelemede üstünde ince bir desidua basalis tabakasıyla kaplı 1520 adet yüzeyleri hafifçe kabarık kotiledonlar seçilebilir. Kotiledonler arasındaki oluklarda desidual septalar yer alır. Desiduanın uterus içinde kalan kısmı doğum sonrası devam eden kanamalarla atılır. MİYADINDA (FULLTERM) PLASENTA • Plasentanın fetal yüzü koryon plağı ile örtülüdür. Bu yüzde koryonik damarları oluşturan büyük arter ve venlerin göbek kordonuna doğru uzandıkları görülür. Koryon içten amnion ile döşelidir. Göbek kordonu çoğunlukla plasenta üzerinde merkezi nadiren de kenara yakın yerleşim gösterir. Nadiren koryon zarlarına da yapışma görülebilir ki buna velamentöz yapışma adı verilir. PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI • Plasenta da kotiledonlara kan desidual plağı oldukça düzgün aralıklarla delen 80-100 adet spiral arter aracılığıyla gelir. Spiral arterlerin lümenleri dardır. Bu yüzden kan yüksek basınçla yayılarak boşalır. Bu yüksek basınç intervillöz boşlukların derin kısımlarının da oksijene kanla yıkanmasını sağlar • Buradan kan koryon plağından desiduaya geri döner ve endometrial venlere boşalır. Böylece intervillöz kan gölcüklerindeki kan endometrial venler aracılığıyla maternal dolaşıma dönmüş olur. • Miyadında bir plasentada intervillöz aralıklarda dakikada ortalama 3-4 kez yenilenen 150 ml kadar kan bulunur. Bu kan yüzey alanları 4-14 m2 kadar olan koryon villuslarının çevresinde dolaşır. PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI • Ancak plasentada madde alışverişi bu villusların hepsinde değil yalnızca fetal damarların yüzeyi örten sinsityal zarla yakın ilişkide bulunduğu villuslarda olur. Bu villuslarda sinsityumun üzerinde iyi gelişmiş mikrovilluslardan oluşan ve maternal-fetal dolaşımlar arasındaki alışveriş hızını büyük ölçüde arttıran bir fırçamsı kenar bulunur. • Bu 2 dolaşımı birbirinden ayıran plasenta bariyeri 4 ay öncesi dönemlerde yukarıdaki slaytlarda bahsedildiği gibi 4 tabakadan meydana gelir. • fetal damarların endotel örtüsü • villusların içini dolduran bağ doku • sitotrofoblast tabakası • sinsityum PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI • 4. aydan sonra incelerek bu bariyer geriye fetal damar endoteli ve sinsityal zardan oluşan bu plasenta bu sayede daha çok madde geçişine izin verir. İntervillöz boşluklardaki anne kanı, fetal kandan koryondan köken alan yapılarla ayrıldığı için insan plasentası hemokoryal olarak kabul edilir. PLASENTANIN İŞLEVLERİ • Plasentanın temel işlevlerine bakıldığında 1. Maternal-fetal dolaşımlar arasında metabolik artık ve gaz değişimi sağlamak 2. Hormon salgılamak 3. Maternal antikorların geçişini düzenlemek 4. Değişik enfeksiyon ajanlarının ve ilaçların geçişini engellemek veya düzenlemek • Gazların değişimi sürecinde CO2 gibi gazlar oksijen ile basit diffüzyon yoluyla değişirken terme yakın dönemde fetus anne kanından dakikada 20-30 ml kadar oksijen aldığı için kısa anoksik durumlarda bile fetal ölüm söz konusu olabilir. PLASENTANIN İŞLEVLERİ (METABOLİK MADDELERİN VE PASİF İMMUNİTENİN GEÇİŞİ) • Besin maddeleri içinde bulunan amino asitler, serbest yağ asitleri, karbonhidratlar yanında elektrolit ve vitaminlerde plasenta aracılığıyla giderek artan oranda geçiş yaparlar. • Maternal antikorlar sinsityotrofoblastlar tarafından pinositozla alınıp fetal kapillerlere geçirilirler. Fetusa bu yolla geçen IgG (7S) grubu gamma globulinler, difteri, çiçek, kabakulak gibi hastalıklara karşı pasif bir bağışıklı meydana getirir. Ancak varicella ve boğmacaya karşı anneden geçen antikorlarla bağışıklık oluşmaz. PLASENTANIN İŞLEVLERİ (HORMON SALGISI) ► Plasenta 4. ayın sonlarına dek gebeliğin devamını sağlayacak kadar progesteron üretir. Hormonlar sinsityotrofoblastlar tarafından üretilir. Plasenta aynı zamanda estriol başta olmak üzere estrojenik hormonlarda salgılar. Bunların miktarı giderek artar ve uterus büyümesi ve meme bezleri büyümesi estrojen ile sağlanmış olur. ► Sinsityotrofoblastlar LH benzeri bir hormon olan hcG’yi salgılar. Somatommamotropin ise anne kanındaki glikozu fetusun kullanmasını sağlayarak anneyi diabetojenik hale getirir. ► Maternal hormonların çoğu plasentadan geçmez. Tiroksin gibi geçebilenlerde çok yavaş geçiş gösterir. Annenin sentetik progestinleri kullanması sonucu dişi fetuslerde maskülinizayon gözlenebilir. Ancak sentetik bir estrojen olan detilstilbestrol ise çok tehlikeli olup ilerleyen yaşlarda vajinal karsinomlara veya testis anomalilerine neden olabilir. PLASENTANIN İŞLEVLERİ (ENFEKSİYON AJANLARININ GEÇİŞİ) • Genelde plasenta iyi bir bariyer olsa da rubella (kızamıkçık), coxsakie, variola (çiçek), varicella (suçiçeği), kızamık ve poliviruslar kolayca geçiş gösterebilir. • Birçok ilaç geçiş gösterip ciddi anomalilere neden olabilir. Bu ilaçlar ve etkilere ileride değinilecektir. GEBELİK SONUNDA PLASENTADA GÖZLENEN DEĞİŞİKLİKLER: • villuslar içindeki fibröz doku artar. • kapillerlerin bazal membranları kalınlaşır • villuslardaki küçük kapillerlerde tıkanmalar görülür. • koryon plağı ve birleşme bölgesinde villusların yüzeyinde fibrinoid birikir. İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE Erythroblastosis fetalis (Kan Uyuşmazlığı) Eritrosit antijenleri ile ilişkili olarak en önemli konulardan biri Rh Uyuşmazlığıdır. Fetusun Rh + ve annenin Rh- olduğu durumlarda maternal dolaşıma geçen fetal eritrositlerin antijenlerine karşı gelişen antikorlar sonra fetusa dönerek bebeğin eritrositlerinin yıkımına neden olur. Bu fetal dönemde anormal derecede eritrosit yıkımı eritroblastosis fetalis adını alır ve genelde fataldir. Acil durumlarda kan transfüzyonu bazen hayat kurtarıcı olabilirken daha önceki gebeliğinde bu sorunu yaşayan kadınlara soraki gebelikler öncesinde yapılan aşılamalarla immun reaksiyonun oluşumu ve klinik tablonun ortaya çıkışı engellenebilir. İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE Kordon Dolanması Doğumda göbek kordonu ortalama 2 cm çapında 50-60 cm uzunluğunda olup kıvrıntıları nedeniyle oluşmuş yalancı düğümler içerir. Uzunluk çok olursa kordon dolanması, kısa olursa güç doğum olabilir. AMNİON VE GÖBEK KORDONU •Amnion ve embriyonik ektoderm primitif göbek halkası adı verilen oval biçimli bir çizgide birleşirler. Gelişimin 5. haftasında bu halkadan • • • allantois ile 2 arter ve 1 venden oluşan umblikal damarları içeren bağlantı sapı vitellüs kesesi sapı ile vitellin damarlar intra ve ektraembryonik çölom boşluklarını birleştiren kanal geçer. Vitellüs kesesi ise amnion ve koryon boşluğu ile sınırlanmış koryon boşluğu içinde bulunur. AMNİON VE GÖBEK KORDONU • • Gelişimin ilerlemesiyle amnion boşluğu koryon boşluğundan daha hızlı büyüyerek koryon boşluğunu daraltır. Böylece amnion bağlantı sapı ile vitellüs kesesi sapını dıştan sararak ilkel göbek kordonunun oluşmasını sağlar. Distalde kordonun içinde vitellüs kesesinin sapı ile umblikal damarlar yer alır. Daha proksimalde ise bunların yanında bazı barsak kıvrımları ve allantois kalıntıları bulunur. Koryon boşluğu içinde vitellüs kesesi de göbek kordonuna bir sapla bağlıdır. 3. ayın sonunda amnion iyice genişleyerek koryon ile sırtsırta gelir ve koryon boşluğu kaybolur. Vitellüs kesesi bundan sonra büzüşür ve zamanla tıkanır AMNİON VE GÖBEK KORDONU • Bu dönemde karın boşluğu büyümekte olan barsak kıvrımlarının sığamayacağı kadar dar olması nedeniyle barsak bölümlerinin bazı kısımları göbek kordonu içindeki ekstraembryonik çölom içine sarkar ve fizyolojik umblikal herni meydana gelir. Bu ilerleyen dönemlerde normale döner ve göbek kordonu içindeki çölom boşluğu kaybolur. AMNİON VE GÖBEK KORDONU • Sonrasında kordon içindeki allantois, vitellin kanal ve vitellin damarlarda kaybolur ve geriye sadece Wharton jeli adı verilen bir gevşek bağ doku ile çevrili umblikal damarlar kalır. Umblikal arterler müsküler bir duvara sahip oldukları ve bol elastik fibril içerdiği için doğum sonrası göbek kordon bağlandığında hızla gerilerler. Amnion Sıvısı: • • Amnion boşluğu kısmen amnion hücreleri tarafından oluşturulan fakat esas olarak anne kanından gelen berrak bir sıvı ile doludur. Bu sıvı miktarı 10. haftada 30 ml, 20. haftada 350 ml, 37. haftada ise 800-1000 ml kadardır. Gebeliğin erken dönemlerinde embriyo göbek kordonuyla bu sıvı içinde emniyettedir. Bu sıvı ile dıştan gelen darbeler emilir, amnion zarına yapışma engellenir ve fetus rahatça hareket eder. Amniondaki sıvı her 3 saate bir değişir. Muhtemelen 5. ayın sonunda fetus kendi amnion sıvısını içmeye başlar. Bu sıvı ortalama 400 ml kadardır. Yutulan sıvı fetus barsaklarından emilir ve plasenta araclığyla anne kanına geçer. Amnion Sıvısı: • Gebelik sonuna doğru fetus idrarıda amnion sıvısına karışır ancak metabolik artıklar plasenta aracılığıyla atıldığından fetal idrar büyük oranda sudan oluşur. Doğum anında birbirleriyle birleşmiş haldeki amnion ve koryon servikal kanalın dilatasyonunda hidrostatik bir görev görür İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE Amnion Sıvısı miktarı değşikliği Amnion sıvısı çokluğuna polihidramnioz, azlığına oligohidramnioz adı verilir. Her ikisinde de konjenital malformasyon oranı fazladır. Polihidramnioz nedenleri arasında maternal diabet (%25), santral sinir sistemi anomalileri (anensefali), özofagus atrezisi böbrek agenesisi gibi malformasyonlar bulunur. Önemli Not: Bu sunum bilimsel anlamda Tıp Fakültesi öğrencilerine Genel Embriyoloji hakkında Eğitim vermek amaçlı olarak hazırlanmıştır. Sunumda kullanılan kaynaklar Langman’ Medical Embryology 11th ed Larsen’ Human Embryology 4th ed Carlson Human Embryology and Developmental Biology 4th ed Netter Atlas of Embryology 1st Ed Histology and Cell Biology 1st Ed