Hasan Ersel

advertisement
Çin, ABD'ye neden borç veriyor
17.08.2009 | Hasan Ersel |
YENİ DÜNYA DÜZENİ İÇİN SORULAR-1
Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de sürekli olarak
fazla elde ediyor. Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz
rezervini artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor.
Yani ABD'ye borç veriyor.
ABD ile Çin arasındaki ticarete baktığımızda kabaca şöyle bir manzarayla
karşılaşıyoruz. Çin ABD'e çeşitli mallar satıyor. Bunun karşılığında ABD'den aynı
değerde mal alamıyor. Bunun pek çok nedeni var. İki tanesine değinmekle yetineyim.
Bunlardan ilki ABD'de üretilen pek çok malı Çin'in daha düşük bir maliyetle başka
ülkelerden temin edebilmesi. Bir de siyasal neden var. ABD neredeyse mutlak
avantaja sahip olduğı teknoloji yoğun malların önemlice bir kısmının Çin'e satılmasını
yasaklıyor. Sonuçta, Tablo1'den de görüldüğü üzere, Çin'in ABD ile ticaret dengesi
(ihracatı ile ithalâtı arasındaki fark) sürekli olarak büyük ölçüde fazla veriyor.
Çin ABD ile olan dış ticaretinden elde ettiği bu fazlayı kabaca, aşağıda belirtilen iki
farklı biçimde kullanıyor:
1) Çin'in her ülkeyle yaptığı ticaret, ABD ile olduğu gibi, ticaret fazlası yaratmıyor.
Çin'in dış ticaret açığı verdiği pek çok ülke var. Aşağıdaki tabloda, 2007, yılı itibariyla
Çin'in dış ticaretinde fazla ve açık verdiği ülkelerin sıralaması yer alıyor. Çin'in dış
ticaret fazlasının ve açığının çok önemli kısmı bu sıralamalarda yer alan ilk üç ülke
tarafından yaratılıyor. Bu ülkelerin 2001-2007 döneminde sıralamalardaki konumları
pek değişmemiş.
Çin ABD (ve benzeri ülkelerden) elde ettiği dış ticaret fazlasının bir kısmıyla, diğer
ülkelerle olan dış ticaret açığını kapatıyor. Bunu yapabilmesini sağlayan önemli bir
özellik ABD dolarının uluslararası para olması. Diğer ülkeler kendilerine ABD doları
cinsinden ödeme yapılmasını kabul ediyorlar.
2) Ancak, Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de
sürekli olarak fazla elde ediyor. Yani yukarıda değinilen netleşme gerçekleştirildikten
sonra bile Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz rezervini
artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor. Yani ABD'ye
borç veriyor.
Garip bir ticaret
Burada nereden bakılırsa bakılsın garip bir ticaret var. Bir kere ABD, Çin'den kredi
alarak ithalât yapmış görünüyor. Üstelik bunu yıllardır yapıyor. Oysa, ABD, Çin'e
oranla kişi başına geliri çok daha yüksek bir ülke. IMF'nin 2007 yılına ilişkin olarak
yaptığı tahminlere göre ABD'de, satın alma paritesiyle ölçüldüğünde, kişi başına gayri
safi yurt içi hasıla 46.859 ABD doları. Aynı yıl için dünyada ortalama kişi başına gelir
ise 10.497 dolar. Yani ABD'de kişi başına gayri safi yurt içi hasıla dünya
ortalamasının 4,46 katı. ABD IMF'nin, satın alma paritesine göre, kişi başına gelir
sıralamasında dünya altıncısı durumunda.
Oysa aynı yöntemle Çin'in kişi başına gayri safi yurt içi hasılası ölçüldüğüne 5.963
dolar çıkıyor. Bu Çin'de kişi başına gelirin dünya ortalamasının sadece yüzde 56,8'i,
ABD'nin kişi başına gelirinin ise yüzde 12,7'si olması demek. Çin, 180 ülkenin yer
aldığı IMF verilerinde 100'üncü sırada. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere, Çin,
aslında, dünya ölçüleriyle, "fakir" bir ülke. Ama "zengin" ABD'ye kredi açıyor. Hem de
bunu sürekli yapıyor. Bunda bir terslik yok mu?
Bu olayın, biraz abartarak, sonul görünümüne bakacak olursak, bir başka garip
manzarayla karşılaşıyoruz. Görünüşe göre Çin ABD'ye mal satıp karşılığında da
"ABD devlet tahvili" denilen bir "malı" alıyor. Amerikalıların Çin mallarını neden
aldıklarını açıklamak görece kolay. Ya tüketicilerin gereksinimlerini karşılayan malları,
ya da bu tür malların üretileminde kullanılan ara malları satın alıyorlar. Sonuçta
ABD'de yerleşik olanlar bundan bir fayda elde ediyor. Peki Çin'liler ABD devlet
tahvillerini ne yapıyorlar? Bunlar doğrudan ne tüketilir ne de üretimde kullanılabilir!
Akla gelebilecek bir yanıt, Çin'in bunlardan faiz geliri elde etmesi. Ancak burada bir
sorun var. Faiz geliri elde etmek isteyecekler için ABD devlet tahvilleri en uygun
yatırım aracı mı acaba? Bu tahvillerin faizi, diğer borçlanma kağıtlarına oranla, hep
düşüktü, şimdi de öyle. Çünkü risksiz bir menkul kıymet olarak kabul ediliyorlar.
Üstelik Çin'in ABD devlet tahvillerine önemli ölçüde yatırım yapmaya başladığında bu
yana geçen sürenin tümü göz önüne alınıp, ABD enflasyonu da hesaba katılırsa,
Çin'in bu yatırımında elde ettiği reel kazanç sıfır hatta eksi düzeyde. Çin'liler bir kere
böyle bir yatırım yapmış olsalardı, "hata etmişler" denilebilirdi. Oysa, Çin'liler bu tür
hesabı pek de iyi bilmelerine rağmen bu tercihlerine ısararlı olduklarına göre,
amaçlarının faiz geliri elde etmek olmadığı sonucuna varmaktan başka çare yok.
Bu seçeneği eleyince Çin'in bu yolu sürdürmesinin tek bir akılcı nedeni kalıyor. O da
Çin'in döviz rezervlerini güçlendirmeyi istiyor olması. Tablo 3'den görüleceği üzere
Çin'in rezerv birikimi sürecinde süreklilik var. Bugün, dünyanın en çok döviz rezervi
biriktirmiş olan ülkesi Çin. Bu ülkeyi Japonya, epeyce geriden, izliyor. Dünya ikincisi
Japonya'nın döviz rezervleri 2009 Haziran ayında 1019,2 milyar dolar, yani Çin'in
yarısından az.
Çin neden döviz rezervi biriktiriyor
Peki Çin neden döviz rezervlerini, kazanç amacı olmaksızın, ısrarlı bir biçimde
artırmak istiyor? Akla gelebilecek tek neden, olumsuz gelişmeler söz konusu
olduğunda karşısında döviz rezervlerinin sağlaması beklenen güvence. Örneğin
ihracat gelirlerinde bir düşme olması durumunda hem gerekli ithalâtın yapılabilmesi,
hem de ülkenin ileriye yönelik dış iktisadi ilişkilerini yürütebilmesi (örneğin dış
borçların geri ödemesi vs.) için gerekli saygınlığının devamı için böyle bir güvenceye
gerek var. Bu kurallar sadece Çin için değil elbette. Türkiye için de geçerli.
Türkiye'nin döviz rezervleri Çin kadar çok değil ama yine de, 26 Haziran 2009
itibariyle, 64,8 milyar dolar! Türkiye için önemli bir rakam. Biz de Çin'liler gibi küresel
ekonomideki konumumuzu güvence altına alabilmek için bu kadar kaynak ayırıyoruz.
Diğer gelişmekte olan ülkeler de...
Dikkat edilirse söz konusu ülkelerin bu maliyete katlanmalarının nedeni, küresel
ekonominin bugünkü işleyiş kuralları. Başka bir deyişle, küresel ekonomi için seçilen
mekanizmanın işleyebilmesi için üstlenilmesi gereken bir maliyet. Akla iki soru
geliyor. Bunlardan ilki bu maliyetin ülkeler arasında nasıl bölüşüldüğüne ilişkin.
Dünya ülkelerinin 2009'un ilk yarısında ellerindeki döviz rezervlerinin toplamı 8,5
milyar dolara yakın. Ama Çin ve Japonya'nın rezervleri bunun yaklaşık yüzde 38'ini
oluşturuyor. Geri kalan ülkeler arasında da rezervlerin dağılımında belirgin bir
eşitsizlik var.
Almanya ve Japonya
En çok rezerv tutan ilk 10 ülke arasında sadece iki gelişmiş ülke var: Onlar da
Japonya ve Almanya. Üstelik Almanya'nın döviz rezervleri, Japonya'nın rezervlerinin
ancak yüzde 19'u düzeyinde. ABD ise ilk on ülke arasında bile değil, sıralamada
21inci! Döviz rezervleri sadece 78,6 milyar dolar. Sadece diyorum, çünkü ABD'den
çok daha küçük bir ekonomi olan Türkiye'nin döviz rezervleri aynı tarihte 67,7 milyar
dolar! Peki komşumuz Yunanistan'ın ne kadar? Sadece 4,5 milyar dolar! Ama bu
Yunanistan'in, hem Türkiye'den daha büyük cari açık ve bütçe açığı verip, hem de
daha
düşük
faiz
oranlarından
yararlanmasını
engellemiyor.
Örnekler artırılabilir. Ancak sonuç pek değişmiyor. Gelişmiş ülkeler (Japonya hariç)
gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha az döviz rezervi tutuyorlar. O zaman akla
şu soru geliyor: Dünya sisteminin işletim maliyetinin bölüşümünde, gelişmekte olan
ülkeler aleyhine neden böyle bir eşitsizlik var? Tabii bu soru beraberinde bir ikinci
soruyu daha gündeme taşıyor. Acaba dünya sistemi için daha düşük maliyetle
çalışan (daha etkin) bir mekanizma tasarlanamaz mı? Yaşadığımız krizin bir olumlu
sonucu varsa o da bu soruların daha yüksek sesle sorulması ve tartışılması yolunu
açmış olmasıdır. Ancak, bu soruların sorulmuş olması çözümlerinin bilindiği ve/veya
kolaylıkla uygulanabilecekleri anlamına gelmiyor. Olayın çözümü dünya ekonomisi
için yeni bir işleme mekanizması tasarlanması ve bunun her ülke tarafından
benimsenmesi gibi uzun ve zahmetli bir yolun aşılmasını gerektiriyor.
2004
2005
2006
2007
2008
2009*
ABD-Çin Ticareti (Milyar dolar)
Çin'in ABD'ye ihracatı
Çin'in ABD'den ithalâtı Çin'in ABD ile olan ticaret
dengesi
196,7
34,4
+162,3
243,5
41,2
+202,3
287,8
53,7
+234,1
321,4
62,9
+258,5
337,8
69,7
+268,1
133,4
30,4
+103.0
Sıralama
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Çin'in en çok dış ticaret
Çin'in en çok dış ticaret
fazlası verdiği 10 ülke
açığı verdiği 10 ülke
Hong Kong
Tayvan
ABD
Güney Kore
Hollanda
Japonya
Birleşik Krallık
Filipinler
Birleşik Arap Emirlikleri
Angola
Singapur
Malezya
İspanya
Tayland
İtalya
Suudi Arabistan
Hindistan
Avusturalya
Türkiye
Brezilya
Kaynak: http://www.starmass.com
Çin'in döviz rezervleri
(Milyar dolar)
1977
2,3
1987
16,3
1997
142,8
2004
609,9
2005
818,9
2006
1066,3
2007
1528,2
2008
1946,0
2009 (Haziran)
2132,0
Kaynak: State Administration of Foreign Exchange, People's Republic of China.
Download