VERGİ HUKUKU Öğr. Gör. Yusuf Bahadır Kavas Vergi Nedir? Vergi; devletin ya da devletin yetkilendirdiği kamu tüzel kişilerinin kamu harcamalarını karşılamak üzere yasalar çerçevesinde gerçek ve tüzel kişilerin ödeme gücü üzerinden zora dayanarak ve karşılıksız olarak aldığı parasal değerlerdir. Resim Ve Harç Nedir? Resim: Devlet kurumlarınca yapılan hizmetler karşılığında alınan paralardır. Kamu kuruluşlarının belirli bir işi yapmaya yetki ve izin vermesi karşılığında alınır. Ekonomik işlem sonucu ortaya çıkar. Avlanma ve ruhsat resmi, trafik resmi, damga resmi, eğlence resmi resimlere birer örnektir. Resim Ve Harç Nedir? Harç: Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının yaptıkları hukuki işlemden ve sundukları hizmetten dolayı aldıkları paraya harç denir. Harç konusu olan hizmetleri sadece devlet yerine getirir ve karşılığındaki parasal değeri devlet alır. tıpkı vergi gibi kanuna dayalı olarak zorla alınır. harca konu olan işlemden yararlananlar öderler Harç miktarı siyasi, sosyal ve mali olanaklar dikkate alınarak kamu yetkililerince belirlenir. Vergi Resim Ve Harç Arasındaki Benzerlikler Ve Farklar Harç da tıpkı vergi gibi kanuna dayalı olarak zorla alınır. Harç, hizmetten faydalanma derecesine göre tespit edilerek belirlenebilir. Yani kişilerin bu hizmetlerden sağladığı özel fayda karşılığında bedel belirlenir. Vergilendirmede ise böyle bir tespit zordur. Kişilerin onlara sunulan hizmetlerden faydalanıp faydalanmadıklarına ya da ne kadar faydalandıklarına bakılmaz. Yani vergi karşılıksız iken harç karşılıklıdır. Harç, isteğe bağlı bir ödemedir. Vergi gibi zorunlu bir ödeme değildir. Harç tarifeleri, vergiler kadar sık değişmez; vergi gelirlerine göre daha az gelir sağlarlar. Bu yüzden kamu gelirleri içerisinde harçların payı küçüktür, fazla yer tutmaz. Vergi Resim Ve Harç Arasındaki Benzerlikler Ve Farklar Resim, ekonomik işlem sonucu ortaya çıkar. Harçlara benzeyen tarafı, kişiye özel karşılığının olmasıdır. Resimlerin vergilere benzeyen yanı kanuna dayanılarak zorla alınmasıdır. Pul yapıştırılarak, damga basılarak, makbuz verilerek resimler ödenir. VERGİNİN ÖZELLİKLERİ Vergi devlet tarafından alınır. Ülkeyi yöneten merkezi birimler dışında da verginin yerel yönetim yada vergilendirme yetkisine sahip diğer kamu kurum ve kuruluşlarını ifade eder. Vergi kamu harcamalarını finanse etmek için ayrılır. Vergi meydana getiren fert ve kurumlardan ödeme güçleri nispetinde alınır. Vergi kişiler için karşılıksız bir ödemedir Vergi zorunlu bir ödemedir. Vergi sonuç itibari ile ekonomik bir değerdir. Vergi Hukukunun Hukuk Bütünü İçindeki Yeri Ve Tanımı Hukuk ; "Belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (müeyyide) bağlanmış kurallar bütünüdür". Hukuk bilimi özel hukuk ve kamu hukuku olmak üzere iki ana dala ayrılmaktadır. Bunlar; Tarafların eşit durumda bulunduğu ilişkileri, Devletin egemenlik gücünden kaynaklanan ilişkileri düzenler. MALİ HUKUK HARCAMA HUKUKU GELİR HUKUKU VERGİ HUKUKU DİĞER GELİRLER Vergi Hukuku Nedir? Öncelikle vergi hukuku ve vergi mevzuatını açıklığa kavuşturmak gerekir. Vergi Mevzuatı, Yürürlükte bulunan yazılı hukuk kurallarının bütünüdür. Vergi mevzuatı vergi konusunda yürürlükteki anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik gibi yazılı hukuk kurallarından oluşmaktadır. Vergi Hukuku; vergi ilişkisinden doğan hak ve ödevler ile, bu ödevlere uygun hareket edilmemesi durumunda ortaya çıkabilecek olan cezalar ve uyuşmazlıklar konularını inceleyen maddi ve şekli hukuk kurallarının bütünüdür . VERGİ HUKUKUNUN KONUSU Vergi hukukunun konusuna; vergi, resim, harç, fon gibi isimlerle alınan çeşitli kamu gelirlerinin; Tarh-tahakkuk-tahsili, Vergi suçları ve cezaları, Vergilendirme sürecinde çıkan uyuşmazlık çözümü gibi konular girmektedir. VERGİ HUKUKUNUN DALLARI Vergi hukuku kendi içinde; Vergi Ceza Hukuku, Vergi İcra Hukuku, Vergi Yargılama Hukuku, Uluslararası Vergi Hukuku, Vergi Usul Hukuku olarak bölümlere ayrılır. Vergi Hukukunun Dalları Vergi ceza hukuku, mükelleflerin yükümlülüklerine uymamaları durumunda karşılaşacakları yaptırımları düzenlemektedir. (Türk vergi hukukunda cezalarla ilgili düzenlemeler, esas olarak Vergi Usul Kanunu içinde yer almaktadır.) Vergi icra hukuku, devletin vergi alacağının güvence altına alınması ve ödenmemesi durumunda uygulanacak önlemleri içermektedir. Vergi Hukukunun Dalları Vergi yargılama hukuku, mükellef ile vergi idaresi arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların yargı oranlarındaki çözüm yöntemlerini incelemektedir. Uluslararası vergi hukuku, vergi olayının uluslararası boyutunu, özellikle birden fazla ülke arasında söz konusu olabilecek çifte vergilendirme sorununun çözüm yollarını incelemektedir. Çifte vergilendirme sorunu ya devletlerin kendi iç hukuklarına koydukları hükümlerle ya da başka devletlerle imzaladıkları çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile giderilmeye çalışılmaktadır. Vergi Hukukunun Dalları Vergi Usul Hukuku ise vergilendirme tekniği şeklinde isimlendirilir ve vergi ilişkilerinden doğan hak, yetki ve görevlerin gerçekleştirilme ve kullanılma şekillerini gösteren kuralları içermektedir. Bu anlamda vergilerin tarh ve tahakkuku, süreler, tebliğ, zamanaşımı, mükellefin ödevleri vb. gibi konular vergi usul hukukunun konusuna girer. Vergi tarhı, Vergi tebliği, Vergi Tahakkuku ve Vergi Tahsili Vergi Tarhı: Mükellefin vergi borcunu ödeyebilmesi için ödeyeceği miktarın hesaplanması veya bulunması işlemidir. Verginin tarhı işlemi, vergi kanunlarında gösterilen matrahlar üzerinden vergi dairesi tarafından ödenecek vergi miktarının hesaplanması ve bu alacağın miktar itibariyle belirlenmesidir. Vergi Tebliği: Mükellefin vergi borcunu ödeyebilmesi için, vergi dairesince hesaplanan vergi miktarı mükellefe bildirilir. Bu işleme “Verginin Tebliği” diyoruz. Vergi tarhı, Vergi tebliği, Vergi Tahakkuku ve Vergi Tahsili Verginin Tahakkuku Hesaplanan (Tarh ) ve tebliğ edilen verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesidir. Kısaca vergi borcunun kesinleşmesidir. Tahakkuk, tahsilden önce gelen ve vergi alacaklısı olan kamu kurumunun bu vergi alacağının kesinleşerek tahsil edebileceği aşamaya gelmesidir. Verginin kesinleşmesi için, tahakkuk aşamasında mükelleflerin bu vergi borcuna itiraz etmemeleri gerekir. İtiraz edilirse tahakkuk dava sonucuna kalır. Vergi tarhı, Vergi tebliği, Vergi Tahakkuku ve Vergi Tahsili Vergi Tahsili Kanuna uygun surette vergi borcunun ödenmesidir. Tahsil ile mükellefin vergi borcu sona ermektedir. Vergiler vergi dairesi veya tahsil ile görevli kamu kurumu veznesine veya bankalardaki hesaplarına yatırılmak suretiyle ödenmektedir. Maddi Ve Şekli Vergi Hukuku Nedir ? Maddi vergi hukuku, devletle kişiler arasında vergi kanunları nedeni ile ortaya çıkan hukuki ilişkinin yönlerini düzenler. Maddi vergi hukuku kuralları kişileri belli bir verginin borçlusu durumuna sokan kurallardır. Vergi alacağının doğması ve sona ermesi maddi vergi hukukunun konusuna girer. Şekli vergi hukuku ise verginin tarh, tahakkuk ve tahsili, vergi uyuşmazlıklarının idari ve yargısal aşamada çözülmesi, vergilerin cebri icra yolu ile tahsil edilmesi, şekli vergi hukukunun alanına girer. Dolayısıyla Vergi Hukukunun Konusuna; vergi, resim, harç, fon gibi isimlerle alınan çeşitli kamu gelirlerinin; Tarh-tahakkuk-tahsili, Vergi suçları ve cezaları, Vergilendirme sürecinde çıkan uyuşmazlık çözümü gibi konular girmektedir. Vergi Hukukunun Kaynakları Vergi Hukukunun Kaynakları Vergi hukukunun kaynaklarının bazıları asli kaynak diğerleri ise yardımcı kaynak niteliğindedir. Asli kaynaklar, verginin konusunu, mükellefini veya oranını etkileyen, vergi idaresinin, vergi mükellefinin ve vergi mahkemelerinin uymak zorunda olduğu kaynaklardır. Anayasa, kanunlar, anlaşmalar, kanun hükmünde kararnameler, bakanlar kurulu kanunları, tüzükler, yönetmelikler, yeni hükümler içeren genel tebliğler, anayasa mahkemesi kararları ve içtihadı birleştirme kararları asli kaynak özeliği taşımaktadır. Yardımcı kaynaklar ise, verginin aslını değiştirmeyen, yani verginin matrah ve oranını etkilemeyen, yalnızca mevcut düzenlemelerin açıklaması niteliğinde olan kaynaklardır. Bunlar vergi kanunlarının daha iyi anlaşılmasını sağlar. Bu yüzden bu kaynakların ilgililer açısından bağlayıcılığı yoktur. Açıklayıcı özellik taşıyan genel tebliğler, muktezalar(özelgeler), mahkeme kararları ve doktrin yardımcı kaynaklar arasında sayılabilir. Vergi hukukunun kaynakları Vergi hukukunun kaynakları Anayasa vergi hukukunun temel kaynağıdır. Vergi kanunları gücünü anayasadan alır. Kanunların anayasaya aykırı olması düşünülemez. Anayasanın 73. maddesinde herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olacağı hüküm altına alınmıştır. Vergiler kanunla konulup kanunla kaldırılır. Ancak vergi kanunlarındaki muaflık istisnalar ve vergi oranlarındaki değişikliklerin yapılması hususunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Türk Vergi Sisteminde mevcut vergilerin özellikleri ve bu özelliklerden çıkan vergileme ilkeleri Verginin Özelliği İlgili Vergileme İlkesi Kamu giderlerini karşılamak üzere alınır. Verginin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesi Herkesten alınır. Verginin genelliği ilkesi Maliye politikasının sosyal amacı olarak vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı gerekmektedir. Vergi yükünün adaletli ve dağılımı ilkesi Vergi kanunla konulur değiştirilir ve Verginin kanuniliği ilkesi Kanunlar anayasaya aykırı olmamak üzere yasama organı tarafından çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır. Vergi koyma yetkisi anayasa tarafından yasama organına vermiştir. Yasama organı bu yetkiyi kanun yaparak yerine getirir. Diğer kanunlarda olduğu gibi vergi kanunları da yasama organınca çıkarılır. Vergi kanunları vergiye ilişkin temel unsurları içerir. Bunlar: Verginin konusu, mükellefi, matrahı, vergiyi doğuran olay, tarifesi, tahsili istisna ve muafiyete ilişkin esaslardır. Uluslar arası ekonomik ilişkilerin artması ile vergi uygulamalarında da çifte vergilendirme, verginin tahakkuk ve tahsilin gecikmesi gibi sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Devletler kendi sınırları içerisinde vergi kanunları kapsamındaki kendi vatandaşlarını yabancı kişileri ve malları vergilendirir. Buna kanunların mülkiliği prensibi denir. Bunun yanında devletler yabancı ülkelerdeki kendi vatandaşlarının elde ettiği gelirlerini ve mallarını da vergilendirmek isterler. Buna da kanunlarının şahsiliği prensibi denir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş bulunan uluslar arası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık bakımından Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Bu özellik dolayısıyla uluslar arası vergi anlaşmaları hiyerarşik bakımdan kanunlardan üstün durumdadır. KHK lar yazılı hukuk niteliğinde kararnamelerdir. Sıkı yönetim seferberlik ve savaş hallerinde Bakanlar Kurulu vergi dahil her konuda KHK çıkarma yetkisine sahiptir. Bu kararnameler hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine dava açılamaz. KHK ları vergi hukukunun kaynağı olarak gösterebiliriz. Ancak unutulmaması gereken husus, KHK ların normal koşullarda değil olağanüstü koşullarda uygulanabileceğidir. Anayasaya göre temel kural vergilerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı şeklindedir. Ancak bu kurala bir istisna olarak, vergi resim harç vb. mali yükümlülüklerin muaflık istisnalar indirimler ve oranlarla ilgili hususlarda kanunda belirtilen yukarı aşağı sınırlar içerisinde değişiklik yapma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bakanlar kurulu kararları vergi hukukunun temel kaynağıdır. Bakanlar kurulu kararları Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girerler. Tüzükler Kanunun uygulanmasını göstermek emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmek koşulu ile Bakanlar Kurulunca çıkarılır. Tüzüklerde kanunlar gibi Cumhurbaşkanı tarafından imzalanıp Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer. Tüzükler muhakkak surette bir kanuna bağlı olmak durumundadır. Kanunlara aykırı olan tüzükler Danıştayda iptal ettirilebilir. Yönetmelikler; başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla çıkarttığı düzenleyici metinlerdir. Yönetmelikler yürürlüğe girmeden önce Danıştay’ın denetiminden geçmezler. Ancak kendilerinden önce gelen Tüzük, Bakanlar Kurulu Kararı, Kanun ve Anayasa ya aykırı olamazlar Hangi yönetmeliklerin Resmi gazetede yayınlanacağı kanunda belirtilir. Böyle bir belirleme yoksa yürürlüğe girmesi için Resmi Gazetede yayınlanması zorunlu değildir. Maliye bakanlığınca çıkarılan tebliğler kural olarak açıklayıcı yorumlayıcı yol gösterici kaynaklardır. Ancak vergi kanunlarıyla Maliye Bakanlığına düzenleme yetkisi verilmesi halinde çıkarılan tebliğler vergi hukukunun bağlayıcı kaynakları arasında yer almaktadır. Yargı organlarına intikal eden vergisel uyuşmazlıklara bağlı olarak verilen kararlar da vergi hukukuna kaynak teşkil eden önemli düzenlemelerdir. Anayasa mahkemesi kanunların, KHK’ların ve TBMM İçtüzüğünün Anayasaya uygunluğunu denetlemektedir. Bu denetimler sırasında verilen kararlar dolayısıyla da hukuka kaynaklık etmektedir. Bir yüksek mahkemenin aynı konu ile ilgili olmak üzere dava daireleri tarafından farklı görüşler uygulamalar ve kararlar alması halinde bu daireler arasında karar birliği sağlamak için adli yargı alanında Yargıtay, idari yargı alanında Danıştay içtihadı birleştirme kararı alırlar. Belli bir uyuşmazlık konusu hakkında farklı uygulamalara gidilmesi içtihadı birleştirme kararları yolu ile önlenir. İçtihadı birleştirme kararları hem vergi yargısı ve vergi dairesi hem de mükellefler açısından bağlayıcı karakterde olup kesinlikle uyulması gereken yazılı kurallardır Vergi hukuku içerisinde yer alan kanunların ve kanun maddelerinin çokluğu ve soyut oluşu nedeniyle vatandaşların kanunları iyi anlaması için genel tebliğlerin çıkarılması bir bakıma zorunlu olmuştur. Genel Tebliğler İlgili idarenin kanunlar hakkındaki yorumunun açıklanmasından ibarettir. Tebliğlerin bağlayıcı niteliği bulunmamaktadır. Maliye bakanlığınca 2003 yılından beri yayımlanmaya başlayan sirkülerler, genel olarak, genel tebliğ, iç genelge, genel yazı özelliklerini taşıyan hukuki metinlerdir. Genelgeler, Maliye Bakanlığının vergi dairelerine uygulamalarda birliği sağlamak üzere gönderdiği yazılardır. Genelgeler, idareyi bağlayıcı bir nitelik taşımakla birlikte mükellef ve vergi yargı organları açısından bağlayıcı değillerdir. Mükelleflerin vergi uygulamalarında karmaşık veya anlaşılması güç durumlarda Maliye Bakanlığından aldıkları yazılı görüşlere Özelge denir. Genelge ve Özelgeler maliye bakanlığı bünyesinde vergi işlemlerinin yürütülmesi konusundaki açıklamalar olup idari işlem anlamında kesin ve yürütülmesi zorunlu objektif ya da subjektif işlem niteliği taşımaz. Anayasa mahkemesi kararları ve içtihadı birleştirme kararları dışında kalan yargı kararları vergi hukukunun tali kaynakları arasında yer alır. Bu kapsamda değerlendirilebilecek yargı kararları; Vergi Mahkemesi Kararları B.İ.M Kararları Danıştay Daireleri Kararları Dava Daireleri Kurulu kararları yer alır. Örf ve adetler toplumda öteden beri devamlı uygulanan uyulmasının zorunluluğuna inanılan devlet gücü ile desteklenmiş yazısız kurallardır. Vergi hukukuna örf ve adetlerin kaynak olma özelliği çok zayıftır. Bilim adamları tarafından ortaya konulan bilimsel görüşleri ifade eder. Bilimsel görüşler yasama yürütme ve yargı gerçekleştirilmesi alınabilmektedir. organlarınca sırasında işlemlerin dikkate Vergilendirme yetkisi; devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayanarak vergi, resim harç ve diğer mali yükümlülükleri alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili gücü olarak tanımlanabilir. Vergilendirme yetkisinin kaynağı mali egemenlik yani devlet egemenliğidir. Vergilendirme yetkisi dar ve geniş anlamda olmak üzere ikiye ayrılır. Geniş anlamda vergilendirme yetkisinde karşılık esasına dikkat edilmektedir.(ÖRN; eğitim sağlık gibi yarı kamusal mal ve hizmetlerin finansmanında vergiler ile birlikte harçlar ve diğer mali yükümlülüklerde kullanılmaktadır.) Dar anlamda vergilendirmede ödeme gücü esas alınırken geniş anlamda vergilendirmede karşılık esası dikkate alınır. Bu durum dar ve geniş anlamda vergilendirmeyi ayıran belirgin özelliktir. Dar anlamda vergilendirme yetkisi tam kamusal mal ve hizmetlere, Geniş anlamda vergilendirme yetkisi eğitim sağlık gibi yarı kamusal mal ve hizmetlere uygulandığı söylenebilir. Vergilendirme yetkisinin sahibi genel anlamda devletken özel anlamda parlamentodur. Devlet egemenlik gücünü kullanarak vergi alır ve karşılığını vermeyi taahhüt etmez. Vergi Kanunlarının Uygulanması ve Yorumu Vergi kanunlarının mülkiliği ilkesine göre bir devler egemenlik hakkına dayanarak çıkardığı vergi yasalarına egemenliği altında bulundurduğu topraklarda yaşayan herkese uygulamak ister. Bu kişiler ister o ülkenin vatandaşı olsun ister başka ülkenin vatandaşı olsun o vergileri ödemek zorundadırlar. Her Vergi muhakkak surette kanunla yürürlüğe girecektir. Kanunların yürürlüğe girmesi için Resmi Gazetede yayınlanması gerekmektedir. Vergi Kanunlarının yürürlüğe giriş tarihi ile ilgili herhangi bir hüküm olmayabilir. Bu durumda Resmi Gazetede yayınlandığı günden itibaren 45 gün sonra yürürlüğe girer. Vergi Kanunlarının Uygulanması ve Yorumu Vergi Kanunları ekonomik ve sosyal durumlardan dolayı bazen işlevselliğini kaybeder. Bu durumda yeni bir kanun yapılarak eski kanunun işlevselliğine son verilir ya da yürürlükteki kanunun bazı maddeleri değiştirilir. Ayrıca kanunlarının yürürlükten kalkmasının bir yolu da Anayasa Mahkemesinin kanun denetimini yapıp uygun görmediği anda iptal etmesi şeklinde olur. Vergi Kanunları ileriye doğru yürütülür. Mükellefin lehine olduğu durumlarda geriye doğru da yürütülebilir. Vergilendirmede Taraflar Vergi alacaklısı devlet ve vergi borçlusu da mükellefler olmak üzere vergilendirmede iki taraf bulunmaktadır. Vergi olayı iki taraflı bir ilişkiyi ifade eder. Yani vergi alacaklısı Genel olarak devlet ya da TBMM, Özel olarak da Maliye Bakanlığı veya Vergi Dairesidir. Gelir vergisinde gelir sahibi gerçek kişiler, Kurumlar vergisinde gelir sahibi tüzel kişiler, Motorlu Taşıtlar Vergisinde adlarına tescil yapılmış olan Gerçek ve Tüzel kişiler vergilerini ödemekle mükelleftir ve aynı zamanda Vergi Borçlusudur. Vergi Hukukunda Ehliyet Hukukta hak ehliyeti ve Fiili ehliyeti (Kanuni ehliyet) olmak üzere iki tür ehliyet vardır. Hak ehliyeti ; sağ doğmak koşuluyla herkes medeni haklardan yararlanma ehliyetine (hak ehliyetine) sahiptir. Fiili ehliyete sahip olmak için medeni kanunda 3 şart vardır. Bunlar ** Sezgin(mümeyyiz) olmak ** Ergin (reşit) olmak ** Kısıtlı (mahcur) olmamak Vergi Hukukunda Ehliyet Fiil ehliyetine sahip kimse kazandırıcı işlemlere girişebileceği gibi borçlandırıcı işlemlere de girişebilir. Vergi olayında alacak borç ilişkisi bulunmaktadır. Ancak Vergi Hukukunda borçlanmayla ilişkili olarak fiili ehliyetine sahip olma şartı aranmaz. Yani vergi mükellefi olabilmesi için kanuni ehliyet şart değildir. Örneğin küçük ya da kısıtlı olan bir kişi bu halini ileri sürerek vergi mükellefiyetinden kaçamayacaktır. Vergi Hukukunda Temsil Vergi hukukunda temsil yetkisi kanuni temsil ve iradi temsil olmak üzere iki şekilde ele alınmaktadır. Kanuni Temsil: Temsilcinin temsil yetkisini bizzat kanun hükmünden aldığı temsil türüne kanuni temsil denir. Küçüklerin ve kısıtlıların (mahcurların) veli ve vasilerinin temsil yetkisi, kanuni temsile birer örnektir. Gerçek kişilerde Kanuni Temsilci; Veli, Vasi Kayyumken Tüzel Kişilerde Kanuni Temsilci; Yönetim Kuruludur. İradi temsil yetkisi ise, temsil olunanın iradesinden kaynaklanır. Mükellef ya da vergi sorumlusunun yapması gereken bazı işlemleri resmi vekalet vereceği vekili vasıtasıyla yerine getirmesidir. Vergilendirmede Sorumluluk Vergi sorumlusu verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Örneğin; Siz KDV yi mal satın alırken ödersiniz ancak KDV yi vergi dairesine ödeyen kişi siz değilsinizdir. Malı satan kişi KDV beyannamesi hazırlayarak KDV yi vergi dairesine öder. Dolayısıyla Vergi Sorumlusu Siz değil Malı Satan Kişidir. Vergi Sorumluluğuna Girmeyen Durumlar Her Vergi Borçlusu vergi borcunun ödenmesinden sorumludur. Ancak Vergi Hukukunda sorumluluk kavramı geniş anlamı değil, Başkasının vergi borcu için görevlendirilmeyi öngören dar anlamı ifade etmektedir. Bu nedenle yükümlünün kendi vergi borcundan doğan sorumluluğu vergi sorumluluğuna girmeyen bir durumdur. Vergilendirme İşleminde birden fazla asıl borçlunun bulunduğu durumda da sorumluluktan söz edilemez. Vergilendirme Süreci Vergiyi Doğuran Olay Vergi kanuna göre vergi alacağı vergiyle alakalı olayın gerçekleşmesi ile doğar. Verginin konusu matrahı ve oranı vergiyi doğuran olayın meydana geldiği zamana göre belirlenir. Vergiyi doğuran olayın diğer kanunlarca yasak edilmiş olması mükellefiyete engel teşkil etmez. Yasak faaliyetler sonucu elde edilen gelirler de vergilendirilir. Yasak faaliyetlerin vergilendirilmesi vergi adaletinin gerçekleştirilmesi düşüncesi ile kabul edilmiştir. Vergilendirme Süreci Verginin Matrahı Vergi Matrahı gerekli indirim istisna ya da muafiyet uygulamaları sonucunda ortaya çıkan üzerinden vergi alınacak değerdir. Matrah hesaplanırken sayı , adet, litre gibi miktarla ifade edilirse bu vergilere spesifik vergiler(Miktar Esası )denir. ÖRN: MTV de motorlu taşıtlara ilişkin silindir hacmi, yaş gibi ölçülerin kullanılması ya da ÖTV de akaryakıt ürünlerine ilişkin kilogram litre gibi ölçülerin kullanılması. Matrah fiyat gibi ekonomik değerlerle olursa bu şekildeki vergilere ad valorem ( değer Esası) vergiler denir. ÖRN: Gelir Vergisinde elde edilen gelirin dikkate alınması ya da KDV de Satış tutarının dikkate alınması. Vergilendirme Süreci Verginin Matrahı Vergi matrahının tespitinde en çok kullanılan yöntem beyan usulüne göre yapılan yöntemdir. Beyan usulüne göre vergi uygulamasında mükellefler ya da vergi sorumluları vergi matrahını kanunda belirlenen usuller çerçevesinde kendileri hesaplayarak, vergi dairesine bir beyanname ile bildirirler. Gelir, Kurumlar, Veraset Ve İntikal, Gümrük, Emlak,Katma Değer, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ile Damga Vergisinin bir kısmında Beyan Usulüne göre Matrah tayin edilmektedir. Vergilendirme Süreci Vergilendirme de 4T vardır. Tahsil Tahakkuk Tebliğ Tarh Vergilendirme Süreci Verginin Tarhı Verginin Tarhı verginin vergi idaresi tarafından hesaplanmasıdır. Kanun tarh aşamasını idari bir işlem olarak tanımlamaktadır. Verginin tarhı ile ödenecek vergi miktarı belirlenir. Vergi sistemimiz esas itibari ile beyan esasına dayandığından mükellefler verginin tarhına esas alınacak matrahı vergi dairesine bildirir. Vergi dairesi ödenecek verginin tutarını kanundaki oranlar üzerinden ve bildirilen bu matrahı esas alarak hesaplar. Vergilendirme Süreci Verginin Tebliği Mükellefin adına yapılan işlemlerden haberdar olması ve haklarını koruyabilmesi için kendisi ile ilgili konularda tebliğ vasıtasıyla haberdar olması gerekmektedir. Tebliğ mükellefin kendine, kanuni temsilcilerine umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. Mükellef gerçek kişiyse tebliğ öncelikle mükellefin kendisine yapılır. Mükellefin kendisi bulunmaması halinde tebliğ ikametgah adresinde bulunan kişilere, eğer ikametgah adresi işyeri ise görevli memura ya da müstahdeme yapılır. Mükellefin kendi dışında tebliğ yapılacak kimsenin 18 yaşından büyük ve bariz şekilde ehliyetsiz olmaması gerekir. Vergilendirme Süreci Verginin Tebliği Vergilerin birçoğu ihbarname ile mükelleflere bildirilir. İhbarnamelerde yer alması kanunen zorunlu olan bilgiler vardır. Bunların olmaması durumunda ihbarnameler geçersiz sayılır. Mükellefin Adı Verginin Türü Ve Miktarı Vergi Mahkemesinde dava açma sürelerinin yazılmamış olması Görevli bir Makam tarafından Düzenlenmemiş olması Vergilendirme Süreci Verginin Tahakkuku Verginin Tahakkuku tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenme safhasına gelmesidir. Vergi herhangi bir şekilde tarh edildikten sonra mükellefe tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren 30 gün beklenilmektedir. 30 gün içerisinde vergi tarhiyatına karşı vergi mahkemesine başvurulmaz ise verginin tahakkuku yapılmaktadır. Vergilendirme Süreci Vergi Alacağının Ortadan Kalkması Vergi alacağı vergilendirmenin son safhası olarak önem arz etmektedir. Vergilendirme ile ilgili yapılan tarh,tebliğ ve tahakkuk gibi bütün işlemler tahsilat safhasını hazırlamak içindir. Vergi tahsil edilince vergi olayı sona erer. Vergi alacağını sonlandıran normal yol verginin tahsilidir. Vergi Hukukunda vergi alacağı şu durumlar olduğunda da ortadan kalkar. Zamanaşımı Terkin(silinme) Tahakkuktan Vazgeçme Takas Af Hata Düzeltme Uzlaşma Yargı Kararları Ölüm Vergilendirme Süreci Verginin Ödenmesi Vergi mükellefin ödeme yapması ile ortadan kalkar. Ödemelerin geçerli olabilmesi için V.U.K’nun belirttiği gibi kanuna uygun bir biçimde yapılması gerekir. Aksi halde alacak ortadan kalkmaz ve buna ek olarak bir takım ödemelerle karşı karşıya kalınabilir. Verginin ödenmesinin hukuki esasları bakımından ödeme zamanı, verginin ödeneceği daire, vergi ödemesinin nasıl yapılacağı önem arz etmektedir. Vergilendirme Süreci Verginin Ödeme Zamanı Vergiler Kanunda belirtilen süreler içinde ödenir. Ödeme süresinin son günü verginin vade tarihidir. Vergi kanunlarının her birinde ödeme süreleri belirtilmiştir. Özel kanunlarda ödeme zamanı saptanmamışsa Maliye Bakanlığınca yapılacak tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içerisinde ödeme yapılır. Vergilendirme Süreci Verginin Ödeme Zamanı G.V de Verginin Ödeme Zamanı: Kazancı basit usulde belirlenen ticari kazanç sahipleri vergilerini Şubat ve Haziran Aylarında, Kazancı diğer gelir unsurlarına girenler ise vergilerini Mart ve Temmuz aylarında iki eşit taksit halinde öderler. K.V de Verginin Ödeme Zamanı: Nisan ayının son günü yani 30 Nisandır. Veraset Ve İntikal Vergisinde Verginin Ödeme Zamanı: Verginin tahakkuk tarihinden itibaren üç yıl içinde ve her yıl Mayıs ve Kasım ayları içinde 2 eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir. K.D.V Vergisinin Ödenme Zamanı : Vergilendirme süresi 1 aydır.Bir vergilendirme dönemine ait vergi, ertesi ayın 24 ü günü akşamına kadar beyan edilir ve 26. günü akşamına kadar ödenir. Vergilendirme Süreci Gelir vergisi vergi mükellefinin ikametgahının bulunduğu yerdeki vergi dairesine ödenir. Veraset ve İntikal vergisinde, miras yoluyla intikalde ölenin, diğer hallerde intikalle ilgili tasarrufu yapan şahsın ikametgahının bulunduğu yerlerdeki vergi dairesine ödenir. Zamanaşımı, belli sürelerin geçmesi nedeniyle vergi alacağının ortadan kalkması olarak belirtilmiştir. Gelir Vergisinde zaman aşımı 5 yıldır. Gelir vergisinde zaman aşımı süresi işin bittiği süreyi izleyen takvim yılı başında başlar. ÖRN: 2006 da inşaata başlandı, 2009 da inşaat bitti, 2014 yılında mükellef incelemeye alındı fatura kesmediği anlaşıldı. Zaman aşımı süresi 1.1.2010 da başlar ve 31.12.2014 de sona erer. Vergilendirme Süreci Kurumlar Vergisinde zaman aşımı süresi 5 yıl olup, vergi alacağının doğduğu yılı izleyen takvim yılından başlamaktadır. Veraset ve İntikal vergisinde zamanaşımı süresi vergi kanununda belirlenen durumlardaki tarihten itibaren bu tarihleri izleyen yılın başından itibaren 5 yıldır. ÖRN: Bir benzin istasyonunun 10.10.2010 tarihinde düzenlediği çekilişte hediye kazanan bir kişinin kazandığı bu hediyeyi beyan etmemesi durumunda zamanaşımı 01.01.2011 tarihinden başlayıp 31.12.2015 tarihinde bitecektir. Vergilendirme Süreci Vergi Hukukunda vergi alacağı Terkin ile de ortadan kalkar. Verginin Terkini; tahakkuk etmiş veya tahsil edilmiş bir verginin tahakkuk kaydının iptali yahut tahsil edilen verginin mükelleflere red ve iadesi suretiyle vergi alacağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir işlemdir. Tahakkuktan vazgeçerek vergi alacağı ortadan kalkabilir. Maliye Bakanlığı 2013 yılı için 21 liranın altında olan alacaklar için vazgeçebilir. Vergilendirme Süreci Vergi alacağı ile vergi borcunun takası mümkündür. Mahsup işlemi ödenmiş vergi borcundan ödenmemiş vergi borcunun düşülmesi şeklinde olmaktadır. ÖRN: Mükellefin vergi dairesine 1000 TL vergi borcu ve ayrıca vergi iadesi olarak 800 TL alacağı varsa bu karşılıklı borçlar takasa tabi tutulur ve sonuçta mükellefin vergi dairesine 200 TL borcu kalır. Vergi afları vergi borcunu ortadan kaldıran bir nedendir. Af; kanun yoluyla belli mükellef gruplarının, ödemekle yükümlü oldukları vergi ve cezaları alınmasından vazgeçmesi işlemidir. Vergilendirme Süreci Ölüm durumunda mirasçılara mirası kabul veya reddetmek için üç aylık süre tanınmıştır. Bu üç ayda mirasçılar mirası kabul etmişlerse ölenin vergi borcu mirasçılara geçer. Ayrıca vergi borcu Hata düzeltme Uzlaşma ve Yargı Kararları ile de sona ermektedir. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER Vergi hukukunda bazı görevlerin yerine getirilebilmesi veya bazı işlemlerin yapılabilmesi için süreler belirlenmiştir. Süreler sonuç itibariyle önemli sonuçlar doğurmaktadır. Belli bir süre içerisinde yapılmayan işlemler bazen tamamen yok sayılmakta, bazen de karşılığı cezai yaptırım olmaktadır. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER Gerek maddi gerek şekli vergi hukukuna ilişkin kurallarda süre ile ilgili hükümler geniş yer tutmaktadır. Maddi Ve Şekli Vergi Hukuku Nedir ? Maddi vergi hukuku, devletle kişiler arasında vergi kanunları nedeni ile ortaya çıkan hukuki ilişkinin yönlerini düzenler. Maddi vergi hukuku kuralları kişileri belli bir verginin borçlusu durumuna sokan kurallardır. Vergi alacağının doğması ve sona ermesi maddi vergi hukukunun konusuna girer. Şekli vergi hukuku ise verginin tarh, tahakkuk ve tahsili, vergi uyuşmazlıklarının idari ve yargısal aşamada çözülmesi, vergilerin cebri icra yolu ile tahsil edilmesi, şekli vergi hukukunun alanına girer. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER Süreler bir yandan vergi yükümlüsüne ödevlerini yani görevlerini yerine getirebilmesi için güvence ve kesinlik sağlamakta, bir yandan da vergi alacağının süratle ve etkinlikle toplanma amacı gütmektedir. Veri hukukunda süreler bu iki zıt amacı bağdaştıracak şekilde saptanmalıdır. SÜRELERİN SINIFLANDIRILMASI Vergi hukukunda süreler çeşitli kriterlere göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmalar: MADDİ VERGİ HUKUKUNA İLİŞKİN SÜRELER, ŞEKLİ VERGİ HUKUKUNA İLİŞKİN SÜRELER ORGANİK SINIFLANDIRMA BAKIMINDAN SÜRELER • *Kanuni süreler,*İdari süreler, *Yargısal süreler HUKUKİ NİTELİKLERİNE GÖRE SÜRELER • * Vergi Yükümlülükleri ile ilgili süreler, *Düzenleyici Süreler, * Hak düşürücü süreler, *İzin Süreleri , * Zamanaşımı süreleri MADDİ VERGİ HUKUKUNA İLİŞKİN SÜRELER, ŞEKLİ VERGİ HUKUKUNA İLİŞKİN SÜRELER Maddi vergi hukukuna ilişkin süre hükümleri vergi borcunun esasını doğrudan doğruya etkileyen hükümlerdir. Vergi hukukunda zaman aşımı tahakkuk zamanaşımı ve tahsil zamanaşımı olmak üzere ikiye ayrılır. Tahakkuk zaman aşımı süresi dolduktan sonra alacaklı vergi dairesi vergiyi tahakkuk ettirme yetkisini kaybeder. Tahsil zaman aşımı süresinin geçmesi ile de idare, tahakkuk etmiş olan vergilerin tahsilini takip etme yetkisini kaybeder. Şekli vergi hukukunun uygulamasını sağlamak yönünden de süreler büyük önem taşırlar. ( Tarh, Tahakkuk ya da İtiraz süresi ve yargılama sürelerinin olması) ORGANİK SINIFLANDIRMA BAKIMINDAN SÜRELER Organik Sınıflandırma süreyi koyan devlet organına göre yapılmaktadır. Vergi hukukunda süreler Yasama Organı, Yürütme Organı ya da Yargı Organı tarafından Saptanabilmektedir. Bu Doğrultuda; *Kanuni süreler,*İdari süreler, *Yargısal süreler ayrımı yapılabilmektedir. Kanuni Süreler İdari Süreler Yargısal Süreler ORGANİK SINIFLANDIRMA BAKIMINDAN SÜRELER Kanuni Süreler; Yasama organı tarafından konulur. Örn: Gelir Vergisinin Mart ve Temmuz aylarında ödenmesi ve Kurumlar Vergisi Beyannamesinin Nisan ayının son günü yani 30 Nisana kadar verilme süreleri Kanuni sürelerin içerisine girer. İdari Süreler; Bu süreler idarelerce belirlenmektedir. İdari süreler vergi işlemlerinin tamamlanabilmesi için idarenin bilgiye veya belgeye ihtiyaç duyduğu ve kanunda açıkça bir süre belirtilmemiş olması halinde uygulanmaktadır. Örn: Mükellefin defter ve belgelerinin idareye istenmesinin gerektiği durumlarda , mükellefe 15 gün süre verilir ve belgelerini 15 gün içerisinde idareye getirmesi gerektiği bildirilir. ORGANİK SINIFLANDIRMA BAKIMINDAN SÜRELER Yargısal Süreler; Yargı organları tarafından koyulmaktadır. Vergi uyuşmazlıklarının yargı organlarınca çözümü aşamasında gerekli olduğu hallerde yargı organlarınca, belli işlemlerin yapılasını sağlamak üzere, ilgililere tebliğ edilmek suretiyle belirlenen sürelere denilmektedir. ÖRN; Bilirkişi incelemesi için verilen süre, bir belgenin ibrazı için verilen süre yargısal sürelerdir HUKUKİ NİTELİKLERİNE GÖRE SÜRELER Vergi hukukunda süreler yükümlünün ödevleriyle, idarenin işleyişiyle, yükümlünün hak elde etmesi ve bu hakkı kullanması ile ilgili olabilir. Bu durumda hukuki niteliklerine göre süreler devreye girer. * Vergi Yükümlülükleri ile ilgili süreler, *Düzenleyici Süreler * Hak düşürücü süreler *İzin Süreleri * Zamanaşımı süreleri HUKUKİ NİTELİKLERİNE GÖRE SÜRELER * Vergi Yükümlülükleri ile ilgili süreler; V.U.K ve diğer kanunlarda düzenlenmiş vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmesi ile ilgili sürelerdir. ÖRN: işe başlamanın bildirilmesi, defter ve belgelerin saklanma süreleri vb. Bu sürelere uyulmaması durumunda yükümlü ve sorumluların çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalmaları söz konusu olacaktır. *Düzenleyici Süreler: İdare ve yargı organlarının işlerini yürütürken uymaları gereken sürelerdir. ÖRN: Verginin tarhı ya da yoklama fişinin (Deftere usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığı, Levha asılıp asılmadığı) gönderilme süresi. HUKUKİ NİTELİKLERİNE GÖRE SÜRELER * Hak düşürücü süreler; Geçmesiyle belli bir hakkın kullanımının imkansız hale geldiği sürelerdir. ÖRN: Dava açma süresi, uzlaşma yoluna başvurma süresi *İzin Süreleri; Vergi kanunlarında belirlenen süreler içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen fakat daha sonra pişman olan iyi niyetli yükümlülere yönelik olarak kabul edilmiş sürelerdir. Bu sürelerde kanuni yükümlülüklerin yerine getirilmesi durumunda uygulanacak yaptırımlarda indirime gidilecektir. Zaman Aşımı Süreleri; Geçmesiyle vergi idaresinin veya yükümlünün çeşitli haklardan yoksun kalmasını sağlayan hak düşürücü sürelere benzeyen sürelerdir. ÖRN; tahakkuk, tahsil, hata düzeltme, ceza kesme zamanaşımı süreleri gösterilebilir. Sürelerin Hesaplanması Sürelerin başlaması ve bitmesi vergi hukukunda önemli hukuki sonuçlar doğuracağından, vergi kanunlarında sürelerin ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceği açıkça gösterilmiştir. Bu doğrultuda V.U.K’nun 18. maddesinde sürelerin ne zaman başlayıp ne zaman biteceği ve hesaplanmasında uyulacak ilkeler belirlenmiştir. Sürelerin Hesaplanması Buna Göre; süre gün olarak belli edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter. ÖRN; vergi mahkemesinde dava açmak için ihbarnamenin tebliğinden itibaren 30 günlük süre tanınmıştır. 11 mayıs 2010 tarihinde tebligat yapılması halinde mükellefin 10 haziran 2010 tarihinin saat 17:00 tarihine kadar dava açması gerekmektedir. Süre hafta ya da ay olarak belirtilmişse başladığı güne son hafta ya da ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa o ayın son günü tatil saatinde biter. Sürelerin Hesaplanması Süre yıl olarak belirtilmişse sürenin hafta veya ay olarak belirtilmesi halinde olduğu gibi başladığı yıla son yılda tekabül eden günün tatil saatinde sona erer. Sonu belli bir gün olarak belirlenen sürelerde süre o günün tatil saatinde biter. Resmi tatil günleri süreye dahildir. Sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili izleyen ilk çalışma gününün tatil saatinde biter. ÖRN; G.V beyannamesini süresinde veremeyen mükellef, bu beyannamesini V.U.K ‘nun 371. maddesinde belirtilen pişmanlık hükümleri çerçevesinde 08.10.2010 günü daireye verir. Vergi ödeme süresi beyannameyi daireye verdiği günün ertesi günü olan 09.10.2010’dan başlar ve 15 gün içinde yani 23.10.2010 akşamına kadar sürer. Eğer 23.10.2010 Cumartesi gününe denk gelirse süre, tatil gününü takip eden ilk iş günü olan 25.10.2010’a kadar uzar. Sürelerin Uzaması Vergi kanunları ve idarece belli edilen süreler bazı hallerde işlemezler. Sürelerin uzamasını gerektiren haller şunlardır: Mücbir sebepler Ölüm Zor Durum Vergi incelemesi nedeniyle sürelerin uzaması Mücbir Sebepler Mükelllefler ve vergi sorumluları görevlerini zamanında yerine getirmekle sorumludur. Aksi taktirde cezai yaptırımlarla karşılaşırlar. Ancak vergi mükellefi ve sorumluları önceden önüne geçemeyecekleri ve iradeleri dışında meydana gelen bazı olaylar nedeniyle görevlerini zamanında yerine getirememelerinden dolayı sorumlu tutulamazlar. Bu haller mücbir sebepler olarak tanımlanmaktadır. Mücbir sebepler vergi hukukunda sürelerin uzamasına sebep olan en önemli hallerdir. Mücbir Sebepler Vergi Usul Kanunu Madde 13 de mücbir sebeplerin neler olduğu belirtilmektedir: Vergi Ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık, tutukluluk Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın yer sarsıntısı ve su basmaları gibi afetler gibi nedenlerle defter ve kayıtlara ulaşılamaması, Kişinin iradesi dışında meydana gelen kayıp durumu, Sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle defter ve vesikaların (belgelerin) elden çıkmış olması. Yukardaki gibi haller Mücbir Sebepler Vergi Usul Kanunu Madde 13 de mücbir hallerinin unsurları da sıralanmıştır. Buna göre: Kusursuzluk Sezilmezlik Karşı konulmazlık Gerçeklik Sayılan bu unsurlara göre herhangi bir olayın mücbir sebep olarak tanımlanabilmesi için, ilgilinin olayda kusurunun olmaması, ilgilinin olayı önleyememesi ve olayın ilgilinin vergi ödevini yerine getirmesini engellemesi gerekmektedir. Öte yandan maddeye «gibi haller» eklenmesiyle ilerde zaman içerisinde çıkabilecek farklı olaylarında mücbir sebepler sayılabileceği amaçlanmıştır. Mücbir Sebep Halleri V.U.K madde 13 de vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel teşkil eden mücbir sebep hallerine yer verilirken, aynı kanunun 15. maddesinde bu hallerin ortadan kalkmasına kadar vergi ödevlerinin yerine getirilmesiyle ilgili sürelerin işlemeyeceği belirtilmiştir. Mücbir Sebep Halleri Ağır Kaza, Ağır hastalık , tutukluluk Ağır kaza ya da ağır hastalıktan söz edilebilmesi için kişinin düşünemeyecek ve konuşamayacak kadar veya günlük işlerini görüp sürdüremeyecek durumda olması gerekmektedir. Mücbir sebebin bir hüküm ifade edebilmesi için malum kişilerce kanıtlanması gerekir. ÖRN: ağır hastalık resmi doktor veya sağlık kurulu raporu ile belgelenmelidir. Mücbir Sebep Halleri Ağır Kaza, Ağır hastalık , tutukluluk Maliye bakanlığı mücbir sebepler olarak « ağır hastalık» halini ileri süren mükellefler için kanıt açısından uygulama esaslarını şe şekilde belirlemiştir. İlgililerce « ağır hastalık» halini kanıtlamak için ibraz edilen raporların mutlaka hastanelerden, hastaneler dışında hükümet tabipliği, sağlık ocağı gibi resmi sağlık kuruluşlarından alınacağı özel doktorlardan alınan raporların dikkate alınmayacağı belirtilmiştir. Mücbir Sebep Halleri Ağır Kaza, Ağır hastalık , tutukluluk Rapor ve rapordaki hastalıkları «ağır hastalık» olarak onaylayan kurum yazısının birer örneğinin işlemin yapıldığı tarihten itibaren en geç 15 gün içerisinde maliye bakanlığına gönderilmesi gerekmektedir. Ağır hastalık hallerinde mücbir sebep raporda belirtilen mutlak istirahat halinin bittiği tarihte sona ermiş sayılacaktır. Ağır kazada ise ilgilinin ağır kazanın etkisinden kurtulduğu tarih esas alınacaktır. Ağır kaza sonucunda işini yürütemeyecek duruma gelen bir kimse umumi vekil veya kanuni temsilci tayin edildiğinde mücbir sebep hali bitmiş sayılacaktır. Mücbir Sebep Halleri Yangın, Yer Sarsıntısı ve Su Basması gibi afetler Vergi mükellefleri vergi ödevlerini başlarına gelen bir afetten dolayı süresi içinde yapamamışlarsa bu durum mücbir sebep sayılmaktadır. Afetlerin bir kısmı genel niteliktedir. ÖRN: Büyük bir yangın, deprem, sel vb. genel nitelikte olan ve idare tarafından bilinen ya da bilinmesi gereken afetleri yükümlülerin kanıtlamasına gerek yoktur. Ancak mükellef bu afetin, vergi ile ilgili ödevlerini ya da işlemlerini yerine getirmesini engellediğini kanıtlamak zorundadır. Bir bölgede meydana gelen bir afetin bu bölgedeki herkesin vergi yükümlülükleri bakımından mücbir sebep sayılması doğru değildir. Afetin tek tek bütün yükümlüleri hangi ölçüde etkilediği araştırılmalıdır. Mücbir Sebep Halleri Yangın, Yer Sarsıntısı ve Su Basması gibi afetler Defter ve belgelerin yangında kaybedilmesi halinde İtfaiye Müdürlüğü yangın raporu ve TTK nın 68. maddesi uyarınca ticaret mahkemesinden 15 gün içinde alınacak «ZAYİ BELGESİ» ile bu durumun kanıtlanması gerekmektedir. Zayi belgesi alınmaması halinde idarece mükellefin defter ve belgeleri istendiği taktirde yararlanamayacaktır. mükellef mücbir sebepten daha sonra Mücbir Sebep Halleri Kişinin iradesi dışında meydana gelen mecburi gaybubetler(bulunmama, yokluk halleri) Vergi yükümlüleri iradeleri dışında belli bir yerde bulunmamaları nedeniyle vergi ile ilgili ödevlerini ve işlemlerini yerine getirememişlerse bu durum mücbir sebep sayılır. ÖRN: bir vergi mükellefinin askere alınması, rehin alınması veya kaçırılması beyanname verme açısından mücbir sebeptir. Bu gibi hallerde vergi ödevlerinin veya işlemlerinin yapılabilmesi olanağı doğuncaya kadar süreler işlemez. Mükellefin kendisine bir temsilci tayin etmesi halinde o andan itibaren süreler işlemeye başlar. Mücbir Sebep Halleri Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikaların(belgelerin) elden çıkmış bulunması Bu mücbir sebep haline örnek olarak mükellef veya vergi sorumlusunun kanuni defter ve belgelerinin bulunduğu büro ve işyerinin terör gasp ve saldırı sonucunda tahrip edilerek söz konusu defter ve belgelerin kullanılamaz hale gelmesi gösterilebilir. Mücbir sebepler içerisinde sayılmamış olmakla birlikte beyanname verme ödevini işyerinin grevde olması nedeniyle yerine getiremeyen mükellef bakımından söz konusu ödevle ilgili olarak mücbir sebebin varlığından söz edilebilir. Mücbir sebebin varlığı halinde mücbir sebebe neden olan durum ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez, işlemeyen süreler mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra başlar. Mücbir Sebebin Sonuçları Mücbir sebepten dolayı kanuni ve idari süreler durdurulur ve uzar . Mücbir sebep kalktığı an süre yeniden başlar. Mücbir sebep halinin sona erdiğinin tespitinin mükellef açısından tevsik edilmesi(ispatlanması) mücbir sebeple ilgili olarak kanuni hakların kazanılması açısından önemlidir. Çünkü bu tarihin tespiti vergilendirme ile ilgili ödevlerin tamamlanması ve bu gecikmeden dolayı kanun önünde cezalı duruma düşmemek için bir başlangıç noktası niteliğinde olmaktadır. Mücbir Sebebin Sonuçları V.U.K madde 114 e göre vergi alacağının doğduğu takvim yılını izleyen yılın başından başlayarak beş yıl içerisinde tarh ve tebliğ edilmediği taktirde zamanaşımına uğrayacağı belirtilmektedir. Öte yandan aynı kanunun 15. maddesinde bu tarh ve tebliğ zamanaşımının mücbir sebepler nedeniyle işlememiş olan süre kadar uzayacağı açıklanmaktadır. Vergi tarhiyatının mücbir sebep nedeniyle gecikmesi halinde buna bağlı olarak tahsil süreside gecikecektir. Mücbir Sebebin Sonuçları Mükellefin kanuni ya da iradi temsilcisi mücbir sebeple karşılaşırsa yine süreler uzar. Buna karşılık bir işletmenin vergi işleriyle görevli muhasebecisine yönelen mücbir sebep bu kişi hiçbir şekilde vergi sorumlusu sayılamayacağından sürelerin işlemesini engellemez. Ölüm Sürelerin uzamasını gerektiren haller şunlardı: Mücbir sebepler Ölüm Zor Durum Vergi incelemesi nedeniyle sürelerin uzaması Mükellefin ölümü halinde mükellefin vergilendirmeyle ilgili ödevleri mirası reddetmemiş olan kanuni mirasçıları tarafından yerine getirilir. Ölüm halinde mirasçıların acılarından dolayı vergi ödevlerini hemen yerine getirmeleri mümkün olamayacağından mirasçılara bu ödevleri yerine getirebilmeleri için belli bir süre tanınır. Bu bağlamda mirasçılara 3 aylık ek süre tanınır. Ölüm Üç ay olarak belirlenen süre kendi özel kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde geçerlidir. ÖRN: Gelir vergisi kanununda ölüm halinde gelir vergisi beyannamesi ölüm tarihini izleyen 4 ay içinde verilir hükmü ile, ölüm halinde mirasçıların G.V beyannamesinin 3 ay içerisinde değil 4 ay içerisinde verecekleri hükme bağlanmıştır. Üç aylık süre uzatma içerisinde mirasçılar aleyhine takibat yapılmaz, gecikme zammı uygulanmaz. Ancak bu üç ay içerisinde mirasçılar mirasla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunurlarsa ÖRN: ölene ait gayrimenkulü kiraya verirler veya kirasını alırlarsa mirası reddetme hakkını kaybetmiş olacaklarından bu tarihten itibaren aleyhlerine takibat yapılacağı gibi gecikme zammı da uygulanır. Zor Durum V.U.K madde 17 de bazı zor durumların varlığı dolayısıyla vergiye ilişkin ödevlerini süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara kanuni sürenin bir katını kanuni sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemek üzere Maliye Bakanlığınca uygun bir süre verilebileceği belirtilmektedir. Zor durum talebinin mükellef tarafından maliye bakanlığına kanuni süre içerisinde yapılması gerekmektedir. Zor durumlar sebebiyle uzayacak süreler sadece kanuni sürelerdir. İdari sürelerin zor durum sebebiyle uzatılması söz konusu değildir. ÖRN: Bakmak zorunda olduğu annesinin ağır hastalanması sebebiyle vergi ile ilgili yükümlülüklerini yerine getiremeyen mükellef zor durumda sayılır ve süreler zor durum ortadan kalkıncaya kadar uzar. Vergi İncelemesi Sebebiyle Sürelerin Uzaması V.U.K madde 144 de vergi incelemesi sebebiyle mükellefe ait defter ve belgelerin muhafaza altına alınmış olması halinde, kural olarak mükellefin beyanname verme yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır. Böyle bir durumda mükellef beyanname düzenlemek için gerekli bilgileri defter ve belgelerden alabilecektir. Ancak defter ve belgelerin muhafaza altına alındığı süre beyanname verileceği tarihe kadar olan süre bir aydan az ise, beyanname verme süresi kendiliğinden bir ay uzar ve ek süre bu müddetin sonunda başlar. Beyanname verme süresine 1 ay kala Maliye Bakanlığından deftere bakmak için izin alınır. Eğer bir aydan daha az süre varsa beyanname verme süresi otomatik olarak bir ay uzar. Mükelleflerin Denetlenmesi Yolları Mükelleflerin Denetlenmesi Yolları Türk vergi sisteminde vergiler ağırlıklı olarak mükellefin beyanı üzerine tarh edilmekte, dolayısıyla, vergi tahsilatının zamanında ve eksiksiz olarak gerçekleştirilebilmesi bakımından vergi mükelleflerinin çeşitli yollarla denetlenmesi gerekmektedir. Vergi mükelleflerinin denetlenmesine yönelik uygulamalar: yoklama, inceleme, arama ve bilgi toplama şeklinde dörde ayrılmaktadır. Yoklama Verginin tarh, tahakkuk ve tahsili mükelleflerin kendi bildirimleri sonucunda oluşmaktadır. Bu bildirimlerin eksik söylenmesi gizlenmesi mümkündür. Vergiyi doğuran olayın gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti yoklama yolu ile yapılır. Mükellefler işe başlamalarını, işyeri adres değişikliklerini, şube işyeri açılışlarını, işi terklerini, işçi çalıştırmalarını ve buna benzer vergilendirmeyi etkileyen maddi olayları bir bildirimle vergi dairesine haber vermek zorundadırlar. Vergi dairesi tarafından bu bildirimin doğruluğu yerinde görülerek tespit edilir. İşte söz konusu bu tespit yoklamadır. Yoklama Mükellefler bazen vergilendirmeyi ilgilendiren hususları vergi dairesine bildirmeden yani kaçak olarak faaliyette bulunurlar. Bu tür durumlar da yine yoklama ile re’sen(kendiliğinden) tespit edilir. Mükellefleri ve mükellefiyete ilişkin maddi olayları, kayıtları, ve konuları araştırmak ve saptamaktır. Yoklama Yoklama durumunda yapılabilecek olanlar şunlardır. -Günlük hasılatı tespit etmek, -Ödeme kaydedici cihaz kullanmak zorunda olanların bu zorunluluğa uyup uymadıklarını tespit etmek, -Defter ve belge düzenine uyup uymadıklarını tespit etmek, -Taşıtları durdurarak taşıtlarda bulunması gereken belgelerle taşınan yolcu ve malları karşılaştırmak, -Gerekli belgeler gösterilinceye kadar taşıtı trafikten alıkoymak. Yoklamaya Yetkili Olanlar Yoklama yetkisi olanlar VUK 128. maddesinde sayılmıştır. Bu maddeye göre: Vergi dairesi müdürleri, yoklama memurları, ve vergi incelemesine yetkili olanlar yoklama yapabileceklerdir. Yoklamaya Uygulaması Vergi usul kanunu 129. maddesinde yoklamaya yetkili olan kişiler görevleri sırasında yoklamaya yetkili olduklarına dair bir belgeyi yanlarında bulundurmak ve mükelleflerin talebi olsun ya da olmasın görevlerine başlarken yetki belgelerini mükellefe muhakkak suretle göstermek zorundadırlar. Yoklamanın belirli bir zamanı yoktur. Yoklamaya başlarken mükellefe haber verilmesi zorunluluğu da yoktur. İşin özelliğine göre yoklamanın gece yapılması gerekebilir. Bu nedenle yoklama her zaman yapılabilir. Yoklamaya Uygulaması Yoklama esnasındaki durumlar tutanak mahiyetinde olan yoklama fişine geçirilir. Bu fişler yoklama yerinde iki nüsha olarak tanzim olunur (düzenlenir) ve tarihlenir. Yoklama fişi yoklama yapılana ya da yoklamanın yapıldığı yerdeki yetkili kişiye imzalattırılır. Eğer bu kişiler yoklama sırasında mevcut değillerse ya da imzadan çekinirlerse keyfiyet fişe yazılır ve yoklama fişi polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılır. İmzalanmayan tutanaklar geçersiz sayılmaktadır. Yoklamaya Uygulaması Yoklama fişinin bir örneği yoklama yapılan kişiye ya da yetkilisine bırakılır. Eğer kendileri mevcut değilse bilinen adresine 7 gün içinde posta gönderilir. Yoklamanın ikinci örneği dosyasına konulmak üzere vergi dairesine bırakılır. İnceleme Vergi incelemesinde amaç ödenmesi gereken vergilerin doğru beyan edilip edilmediğinin, beyan edilen verginin tespitinin doğru yapılıp yapılmadığının, defter, kayıt ve belgelere dayanılarak ve tanık ifadesi, envanter ve istihbarat yapılarak tespit edilmesidir. Vergi incelemesi ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Eksik vergi ödendiğinin tespiti halinde cezai işlem uygulanır. Verginin fazla ödendiğinin anlaşılması halinde ise fazla ödenen kısmın mükellefe iadesi icap eder. İnceleme Vergi iadesi yapılabilmesi için ödenmesi gereken verginin doğruluğu her yönü ile araştırılır. Yani derinlemesine bir araştırma yapılır. Eski defter ve belgelerde bu araştırma sırasında incelenir. Ayrıca bazı hallerde tanık ifadelerine de başvurulabilir. Vergi İncelemesinde Yetkili Olanlar Vergi incelemesine yetkili olanlar V.U.K 135. maddeye göre: Hesap uzmanları ve yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi denetmenleri ve yardımcıları, yada vergi dairesi müdürleri ile maliye müfettişleri tarafından inceleme yapılmaktadır. Vergi incelemesi yapanlar yanlarında memuriyet sıfatlarını ve inceleme yetkisini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika(evrak) bulundurur ve gittikleri yerlerde incelemeye başlamadan önce bu vesikayı ilgililere gösterirler. Vergi incelemesi yapanların yetkileri görevli oldukları il ile sınırlı değildir. Karşıt inceleme dolayısıyla incelenmekte olan mükellefin iş ilişkisi içinde bulunduğu diğer illerdeki kurum ve kuruluşlarında incelemesi yapılabilir. İncele Zamanı ve Yeri Defter tutmak mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişiler vergi incelemesine tabidirler. Bu kişilerin defter ve belgelerinin ne zaman inceleneceği mükelleflere önceden haber verilmez. İnceleme tarh zamanaşımına kadar o dönemle ilgili olarak mesai saatleri içerisinde her zaman yapılır. Vergi incelemeleri esas itibariyle mükellefin iş yerinde yapılır. İşyerinde incelemenin müsait olmaması durumunda ya da mükellef isterse inceleme vergi dairesinde de yapılabilir. Mükellef tarafından imzalanmamış olan inceleme tutanağı geçerli sayılmaz. Mükellefler imzalamaktan çekindikleri taktirde incelenen defter ve belgelere el konulur ve vergi ve cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez. İncele Zamanı ve Yeri İncelemeye başlanıldığı tarihten itibaren tam inceleme yapılması halinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde ise en fazla altı ay içinde incelemenin bitirilmesi gerekir. Bu süreler içinde incelemenin bitirilmesi halinde ek süreler istenebilir. Tam inceleme: Bir mükellef hakkında, bir vergi türü itibariyle bir veya birden fazla vergilendirme dönemine ilişkin her türlü iş ve işlemlerinin bütün matrah unsurlarını içerecek şekilde yapılan vergi incelemesini, Sınırlı inceleme: Tam inceleme dışında kalan vergi incelemesini ifade eder. Arama İhbar ya da yapılan incelemeler dolayısı ile bir mükellefin vergi kaçırdığını gösteren kanıtlar bulunması halinde, bu mükellef yada kaçakçılıkla ilgisi görünen diğer kişilerin işyerlerinde, evlerinde yada üzerlerinde araştırma yapılmasına arama denilir. Aramanın yapılabilmesi için ihbarda bulunulması yeterli değildir. İhbarın yetkililerce ciddi bulunması ve sulh Ceza hakiminden izin alınması gerekmektedir. Aramada bulunanlar tutanak düzenler. Arama sonucu alınan defter ve belgeler üzerindeki incelemelerin en geç 3 ay içinde bitirilerek sahibine bir tutanakla geri verilmesi gerekmektedir. 3 ay içinde bitirilemezse Sulh hakiminden ek süre alınmalıdır. Bilgi Toplama Bilgi verme, kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişiler, Maliye Bakanlığı’nın veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye –VUK hükümlerine göre- mecburdurlar. Tek bir olaya ilişkin olabileceği gibi sürekli de olabilir. 1.1. MÜKELLEFLERİN ÖDEVLERİ Mükellefin ödevlerini iki ana noktada toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi, işin maddi yönü olan vergi borcunu ödemektir. Ancak, ödemesi gereken vergi borcunu ödemeden önce, mükellefin yerine getirmesi zorunlu olan başka mükellefiyetleri de bulunmaktadır. MÜKELLEFLERİN ÖDEVLERİ Bunlar, maddi mükellefiyetin yanında, ikinci bir mükelleflik grubu oluşturmaktadır. Sözü edilen bu mükelleflikler, daha çok şekli hususların yerine getirilmesi biçimindedir. Özellikle sürekli mükellefiyet gerektiren gelir, kurumlar ve harcama vergileri gibi, vergilerde şekli mükellefiyet denilebilecek bu mükelleflikler çok önemlidir. Önemi dolayısıyla, Vergi Usul Kanunu’nun ikinci kısmı “Mükellefin Ödevleri” başlığı altında bazı mükellefiyetlere ayrılmıştır. Mükellefin, MÜKELLEFLERİN ÖDEVLERİ Mükellefin, kanunda yer alan ödevleri; bildirim; defter tutma; envanter, bilanço ve öz sermaye çıkarma; vesikalar düzenleme; ekim sayım beyanında bulunma; vergi karnesi alma ile muhafaza ve ibraz ödevleridir. 1.1.1. İşe Başlamayı Bildirme Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı, serbest meslek erbabı, kurumlar vergisi mükellefleri, kolektif ve adi şirket ortaklarıyla komandit şirketlerin komandite ortakları, işe başladıklarını vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. 1.1.1. İşe Başlamayı Bildirme Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanunu uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. 1.1.1. İşe Başlamayı Bildirme Bir işyeri açmak, işyeri açılmamış olsa dahi ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kayıt olmak ve kazançları basit usulde tespit edilenlerin işle bilfiil uğraşmaya başlamaları, tüccarlarda işe başlamanın belirtileri olarak kabul edilmiştir. Burada, bir iş yeri açmaktan amaç, belli bir yerde bilfiil ticari ve sınai faaliyete geçmek demektir. Bir yerin hangi amaçla olursa olsun, sadece tutulmuş olması veya iç gereksinimlerin yapılması, iş yerinin açıldığı anlamına gelmez. 1.1.1. İşe Başlamayı Bildirme Muayenehane, yazıhane, atölye gibi özel iş yerleri açmak; çalışılan yere tabela, levha gibi mesleki faaliyette bulunduğunu gösteren alametleri asmak; her ne şekilde olursa olsun sürekli olarak mesleki faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar yapmak ve serbest meslek faaliyetinde bulunmak üzere mesleki kuruluşlara kaydolmak da; serbest meslek erbabı için işe başlamanın belirtileridir. 1.1.2. Değişiklikleri Bildirme Adres, iş ve işletmelerdeki değişikliklerin bildirilmesi kanuni zorunluluktur. Mevcut olan iş veya ikamet yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Öte yandan, daha önce işe başladıklarını bildiren mükellefler, yeni bir vergiye tabi olmayı, mükellefiyet şeklindeki mükellefiyetten muafiyete geçmeyi gerektirecek şekilde işlerinde değişiklik olması durumunda, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmek zorundadırlar. Aynı teşebbüs ve işletmeye dahil bulunan işyerlerinin sayısında meydana gelen artış ve azalışların da, aynı şekilde bildirilmesi gerekmektedir. İşyeri değişikliği söz konusu olanlar Vergi dairesine bu durum vukuu bulmasından itibaren 1 ay içerisinde bildirmek zorundadırlar. 1.1.3. İşi Bırakmanın Bildirilmesi Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durması ve sona ermesi, işi bırakma anlamına gelir. Ancak, işlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durması, işi bırakma sayılmaz. Tasfiye ve iflas ile ölüm halinde, iş bırakılmış sayılır. Tasfiye ve iflas hallerinde mükellefiyet, vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam eder. Tasfiye memurları veya iflas dairesi, tasfiye kararlarını ve tasfiyenin veya iflasın kapandığını vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecburdurlar. İşi Bırakmanın Bildirilmesi de Vergi dairesine bu durum vukuu bulmasından itibaren 1 ay içerisinde bildirilmek zorundadır. 1.1.4. Bina ve Arazi Değişiklikleri Mükellefler, Emlak Vergisi konusuna giren bina ve arazi değişikliklerini de bildirmek zorundadırlar. Buna göre bina ve arazide meydana gelen belirli değişiklikler ilgili vergi dairesine bildirilir. Defter ve Belge Tutma Saklama Defter tutma yükümlülüğü Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tespit etmek; Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini belirleyebilmek; vergiyle ilgili muameleleri belli etmek; Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek; Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumunu denetleyebilmek amacıyla, mükelleflere defter tutma mükellefiyeti getirilmiştir. Defter ve Belge Tutma Saklama Ticaret ve sanat erbabı, çiftçiler, serbest meslek erbabı, ticaret şirketleri, iktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, defter tutma zorunluluğundadırlar. Defter tutma yükümlülüğü tutulması zorunlu defterler, defterleri tutmakla mükellef olan; tüccarlara, sınai müesseselere, zirai kazanç sahiplerine, serbest meslek erbabına ve diğer müesseselere göre bir ayrıma tabi tutulmuştur. Defter ve Belge Tutma Saklama Buradaki ayrımda, birinci sınıfa giren tüccarlar; yevmiye (günlük) defteri, defteri kebir (büyük defter) ve envanter defteri tutarlar. İkinci sınıfa giren tüccarlar ise, işletme defteri tutmak zorundadırlar. Defter tasdiki ile ilgili yükümlülükler Yevmiye ve envanter defterlerinin, işletme defterinin, çiftçi işletme defterinin, nakliyat vergisi defteri ile yabancı nakliyat kurumlarının hasılat defterinin, tasdik ettirilmesi zorunludur. Mükelleflerin birinci sınıfa mı yoksa ikinci sınıfa mı tabi olacakları VUK 177 . Maddede açıklanmıştır. Buna göre alış-satış tutarları ve gayrisafi hasılatlarına bakılarak tayin edilirler. Defter Tutma Bakımından Mükellefler Defter Tutmak Zorunda Olanlar Defter Tutmak Zorunda Olmayanlar Ticaret Ve sanat erbabı Gelir vergisinden muaf esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler Ticaret Şirketleri GVK’na göre kazançları basit usulde tespit edilenler İktisadi Kamu Müesseseleri Dernek Ve Vakıflara Ait iktisadi İşletmeler Serbest Meslek Erbabı Gerçek Usule Tabi Çiftçiler Kurumlar vergisinden muaf olan iktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakılara ait iktisadi işletmeler 1. Sınıf Tüccarların Tutacakları Defterler Tutacakları Defterler 1. 2. 3. 4. Türkçe olarak Tacir hükmündeki şahıslar Yevmiye defteri, Defteri kebir, Envanter defteri Karar defteri 2. Sınıf Tüccarların Tutacakları Defterler İkinci Sınıf tacirler ise; İşletme Hesabı Defteri, Günlük Perakende Satış ve Hasılat Defteri tutarlar. 1. Sınıf Tüccarlar Kimlerdir 1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 1.1.2013’den itibaren 150.000. -TL veya satışları tutarı itibaren 200.000. - TL lirayı aşanlar 2.Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 80.000.- TL aşanlar; 3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 150.000. -TL lirayı aşanlar, (V.U.K. MADDE 177) 1. Sınıf Tüccarlar Kimlerdir 4. Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukardaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.); 5. Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler (Bunlardan işlerininin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.); 6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler. 2. Sınıf Tüccarlar Kimlerdir 1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar; 2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler. Yeniden işe başlayan tücarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler. SINIF DEĞİŞTİRME (V.U.K.MADDE 179-180) (II)'nciden (I)'inciye geçiş (I)'inciden (II)'nciye geçiş 1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya; 2. Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse. 1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette fazla olursa, veya; 2. Arka arkaya 2 dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir fazlalık gösterirse. İHTİYARİ SINIF DEĞİŞTİRME (V.U.K MADDE 181) II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler. Defterler Ticari defterler, tutulacakları yıldan önceki ayda notere onaylatılır. Noter defterin tüm sayfalarını numaralandırır ve mühürler. Ticari defterlerin yasalarda temel kuralları belirtilmiş olan kendine özgü ve muhasebe tekniğine uygun bir tutuluş şekli vardır. Yapılan yanlışlar da yine muhasebe tekniği kurallarına uygun olarak düzeltilir. Silinti kazıntı yapılmaz, sayfa koparılmaz, ilave edilemez. Mürekkepli kalem ya da yazı makinesi veya bilgisayar yazıcısı ile tutulabilir. Defterler Ticari defterler, ait oldukları yılı izleyen yıldan itibaren Vergi Usul Kanunu’na göre 5 yıl, Türk Ticaret ve Sosyal Güvenlik Kanunlarına göre ise 10 yıl süre ile saklanmak zorundadır. Yevmiye Defteri 1. Yevmiye Defterinin Tanımı: Muhasebede, ticari işlemlerin belgelere dayanarak tarih sırası ile, maddeler halinde kaydedildiği deftere yevmiye defteri (Günlük Defter) denir. Yevmiye defterine yapılan her kayıt mutlaka bir belgeye dayanmalıdır. Muhasebede belgesi olmayan hiçbir işlem kaydedilemez. Yevmiye defterine ilk olarak yeni işe başlayan işletmelerde açılış bilançosu, eskiden beri işe devam eden işletmelerde önceki dönem sonu bilançosunda yer alan bilgiler esas alınarak açılış kaydı yapılır. Muhasebe işlemlerinin defterlere günü gününe kaydedilmesi esas olmakla birlikte en geç 10 gün içinde deftere kayıt yapılmalıdır. Muhasebe kayıtlarını, muhasebe fişlerine dayanarak yürüten işletmelerde en geç 45 gün içinde deftere kayıt yapılmalıdır Defteri Kebir Büyük defter, yevmiye defterlerine kaydedilmiş olan işlemleri buradan alarak sitemli bir şekilde hesaplara dağıtan ve düzenli olarak bu hesaplarda toplayan muhasebe defteridir. Büyük defterin diğer adı da Defteri Kebir'dir. Defteri Kebir Yevmiye defterlerine yapılan işlemler tarih ve işlem sırasına göre, belli bir düzenlemeye tabi tutulmadan yazılır. İşletmenin muhasebe işlemlerinin takip ve kontrolü için muhasebe kayıtlarının hesaplara dağılımının daha düzenli bir şekilde yapılmasını sağlamak ister. Bu nedenle hesaplardaki hareketliliklerin takip ve kontrolü için ayrı bir deftere ihtiyaç duyarlar. Bu hesaplarda oluşan rakamların sistemli bir şekilde bir araya getirilmesi ve dağıtılması işlevini gören deftere büyük defter (defteri kebir) adı verilir. Büyük defter tutulması zorunlu bir defterdir (VUK madde 182). Envanter defteri Envanter defteri, ticari işletmenin açılışında ve açılıştan sonra her hesap döneminin sonunda taşınmazların, alacakların, borçların, nakit para tutarının ve varlıklar ile borçların değerlerinin teker teker kaydedildiği ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı defterdir. Kayıtlarda kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde, bunların anlamları duraksamaya yer bırakmayacak kesinlikte ve tekdüze olur. Defterlere yazımlar ve diğer gerekli kayıtlar, eksiksiz, doğru, zamanında ve düzenli olarak yapılır. Defterlerde kayıtlar arasında boşluk bırakılamaz ve satır atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli müteharrik yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz. Faaliyet Türü İtibariyle Tutulacak Ek Defterler İmalat Defterleri: Birinci sınıf tüccarlardan devamlı olarak imalat ile uğraşanların tutması gereken defterlerdir. Banka Ve Sigorta Muameleleri Vergisi Defteri: Bankalar, sigorta şirketleri ve özel finans kuruluşları; banka ve sigorta muameleleri kapsamına giren işlemlerini ayrı bir Banka Ve Sigorta Muameleleri Vergisi Defterinde gösterirler ya da muhasebe defterlerinin ayrı bir yerine kaydederler. Faaliyet Türü İtibariyle Tutulacak Ek Defterler İşletme Hesabı Esasına Tabi Olanların Tutacağı Defterler: İşletme defteri işletmenin hesaplarını gösteren basit bir defterdir. Söz konusu defterin sol tarafına satın alınan mallar veya yapılan hizmetler karşılığında ödenen veya borçlanılan paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün giderler yazılır. Sağ Tarafına ise: Satılan mal bedeli veya yapılan hizmet karşılığı olarak tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacaklar ve işletme faaliyetinden elde edilen diğer bütün hasılat kaydedilir. Faaliyet Türü İtibariyle Tutulacak Ek Defterler Serbest Meslek Kazançları Defteri: Kendi şahıslarına, belli bir kuruluşa bağlı olmadan kendi mesleki yeterliliklerine göre ticari mahiyette olmayan , serbest olarak çalışan kişilere denir. Serbest meslek sahipleri serbest meslek kazanç defteri tutarlar. Bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden, bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan fark serbest meslek kazancıdır. İşte bu kazançların basit usul yöntemine göre kaydedildiği defter serbest meslek kazanç defteridir. Defterlerin Kayıt Nizamı, Tasdik Ve Kayıt Süreleri Defterlerin Kayıt Nizamı Defter ve kayıtlar Türkçe olarak hazırlanır. Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılacaktır. Defterler mürekkeple ya da makineyle yazılacaktır. Yevmiye maddelerinde yapılan yanlışlıklar kazınarak, karalanarak çizilerek değil muhasebe kaidelerine uygun düzeltilecektir. Defterlerdeki satırlar çizilemez atlanamaz silinemez. Ciltli defterlerde defter sayfaları ciltten koparılamaz. Defterlerin Kayıt Zamanı - İşlemlerin ticari defterlere 10 gün içinde kaydedilmesi gerekir. - Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan, yazılmış evraklara dayanarak yürüten kuruluşlarda, işlemlerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak işlemlerin esas defterlere aktarılması 45 günü aşmamalıdır. - Serbest meslek kazanç defterine ise işlemler günü gününe kaydedilir. Halen günü gününe tutulması zorunlu bulunan tek ticari defter serbest meslek kazanç defteridir. VUK’na göre Tasdik Edilecek Defterler Vergi Usul Kanunumuzun 220. maddesi çerçevesinde aşağıda yazılı defterlerin tasdik ettirilmesi zorunludur. - Yevmiye defteri - Envanter ve bilanço defteri - İşletme hesabı defteri - Serbest meslek kazanç defteri - Çiftçi İşletme Defteri - İmalat ve üretim defteri - Yabancı nakliyat kurumlarının hasılat defteri. Defter-i kebir, yukarıdaki maddeler içinde yer almamıştır. O halde yasal olarak tasdike tabi değildir. Ancak unutulmamalıdır ki tasdike tabi olmayan bir defter usulüne göre tasdik ettirildiğinde daima sahibi lehine bir ispat aracıdır. Defteri Kebirlerin TTK ya göre tasdiki zorunludur. Tasdik zamanları VUK’ da tutulması gereken ticari defterler ile ilgili olarak bazı tasdik zamanları belirlenmiştir.(Madde 221-222) Buna göre: - Öteden beri işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, (Hesap dönemi bir takvim yılı olanlar Aralık ayı içinde - Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından belirlenenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda - Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler, işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde Tasdike tabi defterlerin dolması, dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce - Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı içinde, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca belirlenenler bu dönemin ilk ayı içinde Ticari İşlemleri Belgelendirme: Ticari işlem, ticari ilişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İşletmeler üçüncü şahıslarla olan ticari ilişki ve işlemleriyle ilgili kayıtlarını belgelemek zorundadırlar. (VUK madde 227) Bu belgelendirme defter tutmak zorunda olmayan tacirlerinde vergiye tabi kazançlarının (vergi matrahlarının) belirlenebilmesi için gerekli ve zorunludur. VUK’ un 229-242. maddeleri, düzenlenmesi gereken belgeleri, belgelerle ilgili şekil ve esasları ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Unutulmamalıdır ki bu şekil ve esaslara uyulmaması halinde o belge hiç düzenlenmemiş sayılır. VUK’ da belirtilen ve düzenlenmesi gereken belgeler şunlardır: - Fatura - Perakende satış belgeleri (perakende satış fişi, yazar kasa fişi, giriş ve yolcu taşıma biletleri) - Müstahsil makbuzu - Serbest meslek makbuzu - Sevk irsaliyesi - Gider pusulası - Ücret bordrosu - Kıymetli maden alım belgesi (VUK 379 1.3.2008’den itibaren geçerli olmak üzere) Dileyen mükelleflerin bu tarihten önce de söz konusu belgeleri düzenlemeleri mümkün bulunmaktadır. - Kıymetli maden satım belgesi (VUK 379 1.3.2008’den itibaren geçerli olmak üzere) Dileyen mükelleflerin bu tarihten önce de söz konusu belgeleri düzenlemeleri mümkün bulunmaktadır. - Taşıma irsaliyesi - Yolcu listeleri - Günlük müşteri listeleri - Muhabere evrakı - Diğer vesikalar (sözleşme, taahhütname, kefaletname, mahkeme ilâmı gibi hukuki belgeler, ihbarname, karar örnekleri, vergi makbuzları) Defterlerin Saklanması Defterlerin Saklanması: Defter tutmak zorunda olanlar, tutmuş oldukları defterlerle bu defterlere kayıtta esas alınan tüm belgeleri ilgili bulundukları yılı izleyen takvim yılından başlamak üzere 5 yıl süre ile saklamak zorundadırlar. (VUK madde 253) TTK’nın 68. maddesinde ise ticari defter ve belgeleri saklama süresi, son işlem tarihinden itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir. Defterlerin İbrazı (VUK 256): Defterlerin İbrazı (VUK 256): Defter tutmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişiler saklamak zorunda oldukları her türlü defter ve belgelerini, kayıtlarını başka bir ortamda tutuyorlarsa o ortamla ilgili araçlarını (disket, CD, mikrofilm, manyetik teyp, mikrofilm gibi) ve kayıtlara ulaşmak için gerekli şifreleri saklama süresi içinde yetkili makam ve memurların isteği üzerine inceleme için vermek zorundadırlar. İnceleme ve kontrol sırasında, denetimi yapılan kişinin yani mükellefin, yetkili olan memurun çalışmasını sağlamak amacıyla, iş yerinde bir yer tahsis etmek, kendisinden istenen her türlü açıklamaları yapmak, gerektiğinde iş yerini gezip görmesini sağlamak gibi ödevlerinin olduğunu ve bu ödevlerin yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olduğunu bilmesi gerekir.(VUK madde 257) Defterlerin İbrazı (VUK 256): Mükellefler kendilerinden incelenmek üzere istenen her türlü defter ve belgelerini, hangi süre içinde yetkili kişilere teslim edecektir. VUK’da bununla ilgili olarak açıkça bir süre belirtilmemiştir. Ancak aynı kanunun 14. maddesinde kanunda açıkça bir süre belirtilmemişse en az 15 gün süre verileceği belirtilmiştir. Buna göre defter ve belgelerin yetkili kişilere 15 gün içinde teslim edilmesi gerekmektedir. Defterlerin Kaybolması ile İlgili Sorumluluklar Defterlerin Kaybolması ile İlgili Sorumluluklar: Saklanılması zorunlu olan defter ve belgelerin yangın, deprem, su baskını ya da tacirin elinde olmayan diğer nedenlerden dolayı kaybolması durumunda, tacirin 15 gün içinde işletmesinin bulunduğu yerin yetkili mahkemesine başvurup zayi belgesi verilmesini istemesi gerekir. Zayi belgesini alan ve inceleme elemanına sunan tacire defterleri ibraz etmeme ile ilgili vergi cezaları kesilemez. Ticari defter ve belgeleri saklama görevi tacire aittir. Eğer tacir defter ve belgelerin korunmasında gerekli dikkat ve özeni göstermemişse zayi belgesi kendisine verilemez. Zayi belgesini almamış bir tacir ise defter ve belgelerini ibrazdan (yetkili mercilere incelenmesi için vermekten) kaçınmış sayılır.