Vergi Sistemimize Anayasal İrdeleme

advertisement
Vergi Sistemimize Anayasal İrdeleme
Bir hukukçu olarak vergi sistemini tahlil ederken hep ölçüt olarak hukuk biliminin kurallarını ve hukuk
devletinin ilkelerini temel aldığımıza göre Referans’taki ilk yazılarımızdan birinde, vergi sistemimize
anayasal ilkeler açısından bakalım istedik.
Anayasamızdaki pek çok hüküm, özünde vergi ile ilgilidir. Örneğin anayasanın hak ve özgürlüklere
ilişkin hükümleri vergilendirme yetkisinin sınırları bakımından, Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin hükümleri
vergi kanunlarının anayasallık denetimi bakımından, idarenin yargı denetimine ilişkin hükümleri
vergilendirme işlemlerinde hukuka uygunluğun sağlanması bakımından, kanunların yapılışına ilişkin
hükümleri vergi kanunlarının yapılışları bakımından, bütçe ile ilgili hükümleri yürütme organına verginin
tahsil yetkisinin verilmesi bakımından vergi hukuku ile ilgilidir.
Anayasanın özgürlükler ve kişi hakları ile ilgili hükümlerine bakmadan, hâkim güvencesi ve yargı
denetimine ilişkin hükümleri bir kenara bırakarak, kişileri sırf vergi borcu var diyerek yurtdışı seyahat
özgürlüğünü sınırlamak olanaksızdır.
Ancak vergi hukukunun temel ilkelerini belirleyen düzenleme, 73. maddedir. Bu maddenin hemen ilk
fıkrasına göre “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle
yükümlüdür.”
Düzenleme vergi kanunlarıyla
Anayasa düzenlemeleri soyut kuralları, ilkeleri içerir. Bu soyut kuralların içerikleri, normlar
hiyerarşisinde aşağı doğru indikçe somutlaşır ve ilkelerin içi doldurulmaya, kurallar yaşama
aktarılmaya başlanır. Anayasa-kanun-KHK-tüzük-yönetmelik şeklinde düzenlemeleri yukarıdan
aşağıya sıralayan ve alttaki normun üstündekilere aykırı olamayacağını ifade eden normlar
hiyerarşisinde, üstte bulunan normlar ilkelere, daha altta bulunan normlar ise uygulamaya yakındır. Bu
nedenle üstte yer alan normun yaratıcılığının çok uygulanırlığının az, altta bulunan normların ise
uygulanırlığı çok yaratıcılığının az olduğu söylenir. Bu nedenle vergi hukukunun anayasal ilkelerini
yaşama geçiren asli düzenlemeler vergi kanunlarıdır.
Kanunlarda yer alan istisnalar ve muafiyetler, özünde, anayasanın herkesi vergi ödemekle yükümlü
tutan buyruğuna aykırıdır. İstisna veya muafiyetin, anayasa ile bağdaşabilmesi, ancak bir anayasal
dayanağa sahip olmasına bağlıdır. Örneğin, özürlülere tanınan indiriminin devlete özürlüleri koruma
görevi yükleyen anayasa hükmüne dayanması gibi. Bunlardan anayasal dayanağı olmayanlar ise
herkesin vergi ödemesi buyruğu ile çelişir ve adaletsizlik yaratır.
Herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkesi, sadece vergi kanunlardaki düzenlemelerle ihlal
edilmez. Bazen fiili olgular da bu ihlali yaratabilir. Örneğin, etkin bir denetimin olmayışı da verginin
genelliğini ve eşitliğini zedeler. Denetimsizlik, vergi kanunlarına uymayanlar lehine, uyanlar aleyhine
adaletsizlik yaratır, piyasalardaki rekabet düzenini bozar.
Anayasadaki “herkes (...) vergi öder” düzenlemesi, herkese ödeme, devlete de ödetme ve tahsil etme
yükümlülüğü getirmektedir. Devletin denetimde zaaf göstermesi ve tahsilatın tahakkuka oranı, aynı
zamanda devletin bu anayasal buyruğu yerine getirme oranını da gösterir.
Anayasa verginin, herkesin mali gücüne göre alınmasını, vergi salınırken “mali güç ilkesi"nin
gözetilmesini emretmiştir. Ancak uygulamada, özellikle kazanç üzerinden alınan vergilerde mali güç
ilkesinin yaşama aktarılmış olduğunu hiç kimse söyleyemez. Özellikle kazanç vergilemesinde, bazı
kazanç veya iratları üniter yapının dışına çıkartan beyan dışı bırakma, nihai vergiyi stopaj yolu ile alma
gibi düzenleme ve uygulamalar mali güce göre vergilendirme ilkesini zedelemektedir.
Öte yandan dolaylı vergiler, içlerinde doğal olarak mali güç ilkesini barındırmazlar ve bu vergilere
hâkim olacak ilkeler, dolaysız vergilerde olduğu gibi anayasal ilke düzeyinde pek fazla
düzenlenmemiştir. Türk Vergi Sistemi'nin ağırlığının dolaylı vergilere verilmesinin, anayasa ile
oluşturulmak istenen sistemle bağdaştığını söylemek bu açıdan pek mümkün değildir.
Öte yandan anayasanın ceza hukukuna ilişkin “suç ve cezaların yasallığı”, “suç ve cezaların önceden
belli olması” vb ilkeler, vergi ceza hukukunun da temel ilkeleri olmak durumundadır.
Hukuk devleti ilkesinin hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri aynı zamanda vergi hukukunun da
ilkeleri olmak durumundadır.
Özel girişim özgürlüğü ve sözleşme özgürlüğünün asıl olması, vergileme ilkeleri içerisinde, bu
özgürlükleri kullanılamaz hale getirmemek şeklinde belirmelidir.
Anayasal ilke ve buyruklar açısından baktığımızda Türk vergi sisteminin sınıfı geçtiği pek söylenemez.
Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=59797&ForArsiv=1
Download