Danışma Meclisi B : 121 Daha 1961 Anayasasının mürekkebi bile kuruma­ dan, «Yeni düzen», «Bozuk düzen» propagandaları toplumun belli kesimlerinde yansımaya başlamış, gide­ rek yaygınlaşmış, siyasî partilerden de destek görmüş­ tü. Bu propagandalar, aslında başka bir devlöt mode­ li oluşturma girişimi idi. O sırada, malum olduğu üze­ re Anayasa yürürlükte idi; fakat uygulanmıyordu, çok kere de yanlış yorumlanıyordu. Bunun açık delillerine, unutulmaz örneklerine kısaca temas etmek isterim : 12 Eylül öncesinde Cumhurbaşkanı seçiminde, ver­ gi yasalarında, güvenlik teşkilatının güçlendirilmesi tedbirlerinde görülen tıkanmalar, kilitlenmeler hep bu yüzden olmuştur. Yeni Anayasa hazırlanırken bun­ ları göz önünde tutrmak zorundayız. Bu bir tepki değil, bu, gerçek bir teşhistir. Atatürkçü ülkü ve ilkeler ışı­ ğında hazırlanacak yeni Anayasa, bu teşhise göre ta­ mamlanmalıdır. Yeni Anayasada belki herkes her aradığını bula­ mayacak; fakat her insaf sahibi bu Anayasada de­ mokrasinin özünü bulacaktır; çünkü bugünkü reji­ min amacı ve inancı budur. Tasarı metninde eksikler, yanlışlar, hatta ifratlar olduğu söylenebilir, nitekim söyleniyor da; fakat Tasarı, Danışma Meclisinden ve Millî Güvenlik Konseyinden geçtikten sonra bu en­ dişe ve eleştirilerin büyük ölçüde azalacağı inancında­ yım. Değerli arkadaşlarım; Bu vesile ile bir ciheti daha açıklamakta yarar gö­ rüyorum : Bir kısım basında yer alan iddialar hilafına Danışma Meclisinde gruplaşmalar, bölünmeler yoktur. Bir parti düzeni içinde çalışmayan, grup kararma bağ­ lı olmayan Danışma Meclisi üyeleri, fikir ve kanaat­ lerini tek tek, açık ve serbestçe beyan etmektedirler; bu konuda herhangi bir tesir ve telkin de söz konusu de­ ğildir. Böyle olunca da, görüşlerde, «üslupta farklılıklar olması tabiîdir. Bu farklılıkları, «Atatürkçü Liberal­ ler,» «Sosyal Demokratlar» ya da «Radikallar» diye sı­ nıflandırmak ise tamamiyle anlamsız ve isabetsizdir; çünkü Atatürk ne liberaldi, ne de sosyalist. öte yandan, memleketimizde, «sosyal demokrasi» kavramı çok kere Batı'dakinden farklı bir anlamda' yorumlanmış, bazı çevreler de onu, Marksist ideoloji­ nin bir kamuflajı olarak kullanmışlardı. Ayrıca, Ata­ türkçü felsefe, milliyetçilik ve laiklik esasına dayanan bir dünya görüşüdür; sosyalistlerde ise, milliyetçi ve laik olmak esas değildir. — 92 5 . 8 . 1982 O : 1 Son günlerde basında yer alan başka bir iddia ve yermelere de değinmek gereğini duyuyorum. Malum olduğu üzere 1961 Anayasasını hazırlayan Meclis üye­ leri de genel oyla seçilmemişlerdi. O dönemde de ya­ salar ikinci meclis durumunda olan Millî Birlik Ko­ mitesinden geçtikten sonra tamamlanıyordu. Ayrıca, 1961 Meclisi, korporatif nitelikli bir kuruluş halinde idi. Danışma Meclisi ise illerden ve merkezden genel olarak seçilen üyelerden kuruludur. Bu Meclisi yetersiz bulanlar vaktiyle 1961 Meclisi­ ni de yeriyorlardı. Şimdi de o dönemin Anayasasına sarılmış görünüyorlar. Tarih hükmünü bir kere daha verecektir, buna inanıyorum. Bir gerçeği daha belirtmek isterim : Bu Anayasa­ da da tepkinin yeri ve ıizi olacaktır; çünkü tepki, bir anlamda yeni beliren bir ihtiyaçtır. Bu Anayasa da top­ lumun ihtiyaçlarına cevap vermek için hazırlandığına göre, tepkiden arınmış olamaz, önemli olan tepkinin ifrada dönüştürülmemesidir, yani «Yağmurdan kaçar­ ken doluya tutulmamak»tır. İfrattan uzak kalma uya­ nıklığını gösterebilrsek çalışmalarımız amacına ulaş­ mış olur, yeni tepkiler de doğmaz. Değerli arkadaşlarım; 1961 Anayasası, uygun bir iklime elverişli bir ortam hazırlanmadan halkoyuna sunulmuştur, tş ace­ leye gelmiş, hareket de hedefine ulaşmamıştır. Bu ye­ ni Anayasanın da henüz suç dosyalarının tamamı ele alınmadan, mahkemeler bitirilmeden kamuoyuna su­ nulmasını erken bulanlar olduğu gibi, geç kaldığını da söyleyenlerde vardır. Kanaatimce önemli olan oylama­ nın er ya da geç olması değil, gelecekte bu Anayasa­ nın temel espirisine ters düşmeyecek bir siyasî kadro eliyle yürütülmesidir. Bu, anayasaları ömürlü ve et­ kili kılan başlıca nedenlerden biridir. 1961 Anayasası, böyle bir mazhariyete erişmemişti. O Yasanın kaderi zaman zaman ona olumsuz tavır takınan ellere geçmiş, yeni düzen sloganları din sömürüsü de siyasî havayı büsbütün bulandırmıştı., Hatırlanacağı üzere 1961 ihtilalini yapanlardan bir grup da Parlamentoda yer almıştı. Bunlar, başın­ dan itibaren eski yönetim taraftarlarıyla anlaşamamış, yan yana gelememiş, karşı karşıya kalmışlardı. Bir de bu sebeple siyasî mücadeleler bir türlü rejim mihve­ rinden uzaklaşmamıştı. Yeni Anayasada böyle bir kadro öngörülmemektedir. Bu, önemli bir aşamadır. Küskün, dargın büyük bir kitlenin hisleri, heyecan­ ları da af vaatleriyle uzun müddet 1961 Anayasasının karşısında ayakta tutulmuştu. Sürüp gelen siyasî dar­ gınlıklar da ancak iş işten geçtikten sonra rakip iki