M. Mecliii B : 56 şartlara uygun özel sistemi kurup, uygulıyabilmekte ve olumlu sonuçları alabilmektedir. Bu da, herşeyden önce, kendimize güven duygu­ sundan yoksunluğu ifade eden taklitçilik özen­ tisinden kurtulmamızı gerektirir. Dış ticaret sistemimizde ıslahat ihtiyaçları : Muhterem, arkadaşlarım, Meselenin esası hakkındaki bu mütalâaları­ mızdan sonra mevcut sistem üzerinde düşün­ düğümüz ıslah tedbirlerini ifade edelim: Evvelâ konunun dış ticaret dengemiz yö­ nünden değil, dış ödemeler dengemiz yönünden ele alınmak lüzumuna işaret etmek isterim. Bugün dış ticaretlerinde ihracat hadleri önemli şekilde gelişmiş memleketlerden pek ço­ ğunda dahi., dış ticaret dengeleri aleyhte so­ nuçlandığı halde dış ödemeler dengeleri açıksız kapatılabilm ektedir. Bizde ithalât ve ihracat hadleri farklılıkla­ rının büyüklüğü, ihracat hadlerimizin çok ya­ vaş gelişmekte .bulunması* konunun bu yönden ele alınması ihtiyacını daha da önemli hale ge­ tirmektedir. Dış ödemeler dengemizin ıslah ihtiyaçları : Dış ödemeler dengemizin cari işlemler bö­ lümünün görünmiyen kalemlerinden turizm ve dış seyahatler kalemi devamlı surette açık vermektedir. Bilhassa resmî mahiyetteki dış seyahatlerin her türlü kontrol dışında günlük turistik hareketler haline geldiğini inkâra, im­ kân yoktur. Bütçesi açık, dış ödemeler dengesi daha da açık olan bir devletin bu mevzuda çok hassas bulunması gerektiğini hükümete hatırlatmaya lüzum olmamak icabeder. Turizm gelirlerimizi artırma çabalarımızı da daha verimli hale getirmek mecburiyetinde­ yiz. Her zaman söylediği üzere, bugün pek çok memleket turizmde kaydettikleri dikkate şa­ yan ilerlemelerle bu kaynaktan ihracat hadle­ rine yakın gelirler elde etmeye başlamışlardır. Beş Yıllık Plânın ve yıllık programların ıs­ lahı bahsinde yatırım hedeflerini verimli saha­ lara yöneltmek zorunda olduğumuz ve bu he­ deflerden birinin turizm sanayii olduğu yolun­ daki görüşümüz burada önem kazanmaktadır. Konunun lâfını ederek vakit kaybetmek ye­ rine Beş Yıllık Plânımızla irtibatını kurmak ve onun bir parçası olmak üzere memleket turiz- — 41 12.2.1965 0:2 'mini geliştirmek için bir münferit plânlı ham­ leye girişmemiz mutlak bir zarurettir. Bu münferit plânda özel sektör ve âmme sektörünün yapacakları turistik çalışmalar için gerekli hukukî, malî, ekonomik ve teknik tedbir­ ler kendi özellikleri içinde pekâlâ düzenlenebi­ lirler. Dış ödemeler dengesinde üzerine ciddiyetle eğilmemiz gereken ikinci büyük kalem dış borç ödemelerimizdir. Dış ödeme mükellefiyetlerimizin 1962 yılında ihracatımızın % 25 ini, 1963 yılında % 31 ini, 1964 yılının ilk 8 ayında % 33 ünü teş­ kil ettiğini bütçe gerekçemizden öğrenmekteyiz. 1965 yılında 220 milyon dolara yaklaşan bir dış ödeme mükellefiyetiyle durumun çok daha ağır bir mahiyet alacağı anlaşılmaktadır. Dış borçlarımız, maalesef yıldan yıla olduk­ ça yüklü kalemler halinde artmaktadır, Nitekim 1959 yılı sonunda 4 milyar 403 milyon lira olan devlet bütçesi dış borçları, 30 Eylül 1964 tari­ hinde 1 milyar 642 milyon liralık bir artışla 6 milyar 45 milyon liraya yükselmiştir. Beş Yıllık Plânımızla ekonomik kalkınmamız süratli bir hamle, haline getirilebilmiş olsa idi, şüphesiz bu borçlanmalardan çekinmek için bir sebep olmazdı. Fakat sonuçları tatmin edici olmıyan bu plânın finansmanı maksadiyle girişi­ len ağır borç taahhütlerinin gelecekte ekonomi­ mizin takatini büsbütün zorlayıcı durumlar ya­ ratmaları muhtemeldir. Bu itibarla konuyu Hükümetin daha ciddî bir açıdan mütalâa etmesi ve bâzı prensip ka­ rarlarına varması lüzumuna işaret etmekte fay­ da görürüz. Evvelâ önümüze getirilen her krediye arzu ile sarılmak gibi bir ruh halinden kendimizi kur­ tarmalıyız. Kalkınmamız için girişilecek dış borçlanma­ ların kalkınma kredisi niteliğine sahibolmalarına özel önem verilmek icabeder. Milletlerarası îmar ve Kalkınma Bankası, Milletlerarası Finansman Kurumu, Milletlerara­ sı Kalkınma Birliği gibi müesseselerin gerek özel sektör, gerekse âmme sektörü için bu ba­ kımdan müsait bulunan kredilerinin itina ile ta­ kiplerinden doğacak faydalar aşikârdır. Muayyen ödemesiz süresi olmıyan, vadesi kısa, faiz nisbeti yüksek borçlanmalarla kal­ kınmanın sağlanamıyacağı gerçeğinin dikkat­ ten uzak tutulmaması lâzımdır. Konsorsiyum