O. Senatosu B : 25 manma ihtiyaç varken, çok uzağa gitmiyelim, 1972 de, yani dört yıl sonra 57 bin mühen­ dis ve teknisyen 522 bin sanatkâr açığımız bu­ lunacakken, ve nihayet 12 yıl sonraa 270 bin civarında mühendis ve teknisyen, 2 milyona ya­ kın sanatkâr noksanı şeklinde bu ihtiyaç ken­ disini gösterecekken çağ dışı zihniyet aşıladık­ ları açıkça meydana çıkan imam - hatip okulları misali verimsiz eğitim üzerinde ısrar etmek ülkeler yarışının kaybedilmesinde en ağır sorumluluğu yüklemek demektir. Pırıl pırıl zekâlı bu işte hiçbir günahı olmıyan köy çocuklarını yarının mühendisleri, teknisyenleri ve ilim adamları olmaları şansını tanıyıp onlara bu yolları kesin olarak açma­ lıyız. ilkokulu bitiren her 100 köy çocuğun­ dan ancak birkaçının üst eğitime devam ede­ bilmek imkânı varken, bu fırsat eşitliğinin varolduğu iddia edilemez. Teknik eğitim yatı­ rımlarını temel yatırım haline getirerniyeıı ülkeler hiçbir zaman yarışı kazanamazlar. Ka­ naatimize göre bu okullar pek mahdut tir miktara indirilip, geri kalanları da yarının güçlü teknisyenlerini yetiştirmelidirler. Devrimci ve çağdaş bir zihniyetin dışında faaliyet gösterecek hiçbir eğitim kurumuna imkân tanınmamalıdır. Görüşümüzce gerçek­ leştirilmesi kesin bir zorunlukluk icabettim! işlerden biri de ekonominin parazit faaliyet lerden temizlenmesidir. Bunların bir kısmı üre­ tim ve tüketim arasındaki dağılım sisteminde yani iç ticaret sistemine, bir kısmı ise yabancı ülkelerle olan dış ticaret sistemine yerleşmiş­ lerdir Aracı, tefeci, açıkçı, stokçu, inhisarcı gibi bâzı faaliyetlerle - yapanları söylüyorum - Ti­ cari faaliyetlere kadar yayılmış olan birinci grup üretimle tüketim arasındaki kopukluk ve dengesizliğinin ve piyasa keşmekeşinin belli başlı sebeplerinden birisidir. Ama hemen ek­ liydim ki, bunlarda suç aramak insafsızlık olur. Suç ve günah bu ekonomik sistemdedir. Anayasamızın .ticaret serbestisini biz vatan­ daş emeğinin heba edilmesi, tüketici zaruri ihtiyacının insaf ve merhamet kavramına terkedilmesi şeklinde anlamıyoruz. Gereğinden çok fazla olan bu özel teşebbüsü de yararlı bulmuyoruz. Hele tek doların kaybedilmesine tahammülü olmıyan ithalâtımızın aracılar elin­ den kurtarılmasını zaruri görüyoruz. 28 . 1 . 1989 O :3 Devlet bu kadar beceriksiz ve güçsüz müdür ki, plânlı dönemde ihtiyaç mallarının cinsi­ ni ve miktarım hesaplamak imkânı varken, ara­ ya birtakım kişi ve firmaları koyarak bir sürü mahsurlar yaratılmasına sebeboluyor. Devlet bu işi yapacak güçtedir. Dış ticaret, özellikle ithalât Devlet elinde bulunmalî. ih­ racat için Devlet ve üreten elele en yakın bir işbirliği halinde bulunarak, madeni yağlı zeytinyağı, eğer doğru ise - affınızı dilerim - ke­ çi pisliği olan üzüm veya çivili incir reza­ letine elbetteki bir son verilmelidir. Arz edeyim, kalkınmamızı ve sanayileşmemizi tarım ürününe bağlamışız. Tarım insanının eme­ ğine bağlamışız. Kalkınma payından çok az al­ masına rağmen, sırtından geçinmeye çalışıyo­ ruz. mecburuz, O sonra faydalanacak aynen ""isim gibi, sonra Türk malım bu türlü işlerle dünya piyasalarında, hem de nerede? Yarışta olduğumuzu söylediğimiz ülkelerin içerisinde, rakibimiz ülkelerin içerisinde. Bu şekilde bir hale getiriyoruz. Bunun çaresi bulunmalıdır. Başka hiçbir çaresi yoktur. Sanayileşmenin gerçek niteliği ve etkenliği Genelinde stratejik mallan üretecek ağır sana­ yi "kv-valmEkidir. Bu da ancak Devlet eli ve ayyn?tiyİ3 olur kanaatimize göre. Değişik ka­ naatler var, tartışırız, hepsi muhteremdir. Ka'^ry-İTûize göre tasan böyle olur. Bizim gibi 4 dbel"? inin bu alanda karma, ekonomi sistemi *a+bik edilemez. Bu alanda diyorum yalnız, bir k?amı emredici, bir kısmı teşvik edici bir rîlân politikacına bağlı bir ağır endüstri siste­ k i kalkınabilmek gayretindeki ülkelerin bütün ianayiksme çabasını felce uğratır. Kalkınacak^••JIZ raal tesebbiheü olun, koruyacaksınız, ya­ ni na yr nacaksınız ona garanti vereceksiniz, is­ tediği malı istediği zaman değismiyen veya mâk^.l değinen fiyatlarla bulmak imkânına saH v okcak özel teşebbüsü iş adamı yarın için ıolvj\)"r yapacak, rekabet yolunu açacak, yar^acak emmileri ile. Bir kısmı emredici plâna bağlı, Hr kı^mı teşvik edici ıılâna bağlı, fiya­ tı istedi Tİ gibi artırır. Üretimini istediğiniz kadar söyleyin kontrol edemezsiniz, temel sa­ nayi böyle, Böyle karma ekonomi ile geliş­ mekte olan bir memleketin sanayii hiçbir şekil­ de gelinemez, kanaatimiz budur. Bunun üs*imd.e olabilir, o zaman özel teşebbüs;' bilir ki ben malımı zamanında müstakar fiyatlarla ala81 —