, M. Meclisi B : 60 caret konusunda gerçekten 1978'de fiyat hareketleri artışındaki hepimizin üzerinde sık sık eleştirdiğimiz, eleştirildiğimiz konuda bir hükümetin yetkilisi ola­ rak şunu belirtmek isterim ki; kalkınmakta olan ül­ kelerin, hele son yıllardaki ham petrol fiyatlarıntfa dizgini azıya almış fiyat hareketleri içinde petrol üret­ meyip, petrol tüketen ülkelerin başında gelen Tür­ kiye'nin çok dikkatli olması gereğine işaret etmek isterim. Çünkü fiyat hareketleri bizim elimizde ol­ mayan sebeplerle de, dışardan ithal ettiğimiz pet­ rolün fiyatında ve petrol fiyatları arttıkça sanayileş­ miş ülkelerin ikendi, bizim de ithal eitıttiğimiz bazı malların fiyatlarını da artırarak bizim elimizde ol­ mayan sebeplerle geliştiğini belirtmek isterim. Ayrıca bu konuda şu hususa ve şu gerçeğe tek­ rar dönmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Wells Fargolar gelir, başka kredi müesseseleri gelir, I M F ' ler gelir gider; ama bir gerçeği hepimiz artık kabul edelim: Türkiye kendi kaynaklarına dayalı bir eko­ nomi politikası yürütmek zorundadır. 1978 zorluğu şu gerçeği ortaya 'koydu. Eğer kendi kaynaklarımıza dayalı bir ekonomi politikası yürütürsek, bizi se­ ven - sevmeyen dostlarımız bile müdahaleden elle­ rini çekeceklerdir arkadaşlarım. O bakımdan bugün dünyada artık siyasal bloklaşmanın ekonomik ve ti­ caret hareketleri içinde ne kadar bir detanta gitti­ ğini de görüyoruz. Ben, daha önce de Mecliste açık­ ladım; Moskova'dan ben ayrılırken Amerika Birle­ şik Devletlerimin 130 kişilik bir heyeti iki bakanıyla beraber oradaydı, Moskova'ya gelmişti. Kıta Çin' iyle Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomik ilişki­ leri ortada. Dünyada artık siyasal bloklaşma, eko­ nomik hareketler karşısında daha değişik bir şey gösteriyor. Biz 1978'de dış ticaret politika ve uy­ gulamalarda şunu. yapmak istedik: Bugüne kadar ihmal eittiğimiz Ortadoğu ve Afrika ülkeleriyle kar­ şılıklı çıkarlarımıza uygun ticari ilişkilerimizi geliştirirsek Türkiye'ye Wiells Fargolar da gelmez, IMF' ler de gelmez arkadaşlarım. O bakımdan eğer yıl­ larca Ortadoğu ülkeleriyle Tunus'uyla, Irak'ıyla, Libya'sıyla ve Cezayir'iyle ticari ilişkilerimiz bu dü­ zenli ve kendi kaynaklarımıza dayalı şekilde geliştirilmediyse, bundan sonra buna daha ağırlık, daha büyük hız verilmesi gereğine inanıyorum. Değerli arkadaşlarım, geçen yıl uyguladığımız bu dış politikalar sonucu Ve dış ekonomik politikaları sonucu, kim ne derse desin şu gerçek görüldü ki, Türkiye bir yıl önce 4 milyar 43 milyon dolar olan 22 , 2 , 1979 O : 3 dış ticaret açığını, 2 milyar 310 milyon dolara in­ dirdi. Devamlı ithalatla hem de devamlı dışardan borç­ lanarak ithalatla kalkınmayı bir yıl yaparsınız, iki yıl yaparsınız, hele seçim ekonomisi döneminde malları getirirsiniz, ama ondan sonra gelirler an­ laşmalara IMF'in iyi ortağı ol şartını koyarlar. On­ dan sonra gelirler eğer bu borcunu ödemezsen şunu da rehin istiyorum, bunu da rehin istiyorum derler. O bakımdan Türkiye gibi kendi kaynaklarını harekete geçirdiği takdirde, daha iyi potansiyeli olan ve jeopolitik durumu itibarıyla önemli bir mevkide bulunan ülkeler belli bir blokla değil, her türlü ül­ ke ile ticari münasebetini artırarak ihracatını artır­ malıdır ve ihracatını artırdıkça dış ticaret açığını küçülterek ondan sonra da o dostlarımıza veya kom­ şularımıza da benim dış ticaret açığım buradan bu­ raya kadar indi, benim kredi alabilirlUik olanağım arttı demelidir. Çünkü Sayın Başol ve ekonomistler de iyi bilirler ki, bir ülke dışardan dış yardım iste­ diği zaman her şeyden önce kredi alabilirliiiğinin birinci şartı dış ticaret açığıdır. Eğer dış ticaret açı­ ğı çok büyükse o memleketten teminat olarak çok şey isteyebilirler; ama dış ticaret açığı küçükse o memleketin kredi alaibilirliliği milletlerarası piyasa­ da, milletlerarası finansman kuruluşlarında daha ko­ laylaşır. O bakımdan Türkiye'nin 1977 yılında dışsalımın dış alımı karşılama oranı c/f, 30,2 iken, 1978 yılın­ da bu oran % 49,8'e çıkmıştır. Böylece de Türki­ ye'nin yurt dışındaki kredi itibarının daha düzel­ diği bir döneme girilmiştir. Değerli arkadaşlarım, 1978 yılında dış ticaret politikası uygulamalarını gözden geçirdiğimizde şu­ nu görüyoruz ki, mesela komşumuz Irak yıllar boyu bir iki büyük ülke dışında çok zor sattığımız tütünü Romanya veya Bulgaristan'dan aldığı halde, 1978' de ilk yaptığımız bir anlaşma ile hem de 5 yıllık bir anlaşma ile Irak, tütününü Türkiye'den almaya baş­ lamıştır. Dostumuz ve komşumuz Libya canlı hayvanını, bizim Osmanlı dönemimizde bir vilayetimiz olan Ro­ manya'dan hem etini, hem canlı hayvanını yıllar bo­ yunca aldığı halde, ilk defa Türkiye Libya'nın et ve canlı hayvan ihracatını karşılamaya başlamıştır. Yine Libya zeytinyağı ihtiyacını ilk defa Türkiye' den karşılamaya başlamıştır. Yine Libya domates salçası gibi önemli bir gıda ihtiyacını Türkiye'den karşılamaya başlamıştır. 700 — .