B : 52 25.2 . 1949 leri ile sanat eğitimi okullarının bir pılânın mevcudiyetini îma eder mahiyette olduğunu itiraf etmek lâzımdır. Fakat bunlar da başka bir şey değildir. Eğitim dâvası her yeni Bakanın bâzı kaprislerini tatmin edecek bir saha değil, bütün pılâıüarmı ve politikası önceden tesbit edilmiş bir saha olmalı ve hayati mühim bir zaruret olmadıkça bu politika ve plân değişmemelidir, Maarifimizin böyle bir anlayış seviyesine getirilmesini millî bir görev sayıyoruz. Şu halde maarif işlerini bir dâva olarak ele alıp bir pılâna bağlamalı ve bu pılânı uzun vadeli bir pragramla kuvveden fiile her halde çıkarmalıdır. Bu dâva başlıca iki cepheden mütalâa edilebilir kanaatindeyiz. 1. — Maarif politikası, 2. — Bu politikayı gerçekleştirecek teşkilât ve vesait. Bulardan birincisi; işin pılân, nazariye ve gaye cephesi, diğeri de memleketin şartlarına uygun tatbikat, usul, teşkilât ve vasıta gibi amelî cephesidir. Bunlardan her ikisinin dayanabileceği ye­ gâne temel, hiçbir zaman amprik usuller değil, ilim ve sağlam tecrübe olmalıdır. Tecrübe ve pratikin de ilmin anası olduğu asla gözden ka­ çırılmamalıdır. Maarifin uzun vadeli bir politi­ kası olarak akla başlıca şunlar geliyor: A) Milleti ümmilikten ve cehaletten tarmak. politikası, kur­ B) Eğitim imkânlarının yalnız bu imkân­ ları satın almıya muktedir* malî kudret sahibi vatandaşların değil, kabiliyetli olan herkesin faydalanacağı bir hale getirilmesi Yani her Türk'e eğitim imkânlarında fırsat verilmesi po­ litikası, C) Tahsil ve terbiyenin lüks bir metağ ol­ maması. Üçüncüsü demokrasi terbiyesi veril­ mesi ve her şeyin halk için ve halk tarafından yapıldığının öğretilip tatbik edilmesi, D) Eğitimin muayyen yaşlarda yapılması gerekirken muhtelif sebeplerle zamanında ya­ pılamadığı takdide bir daha yapılamıyacak bir şey olmak halinden çıkarılması. Yani eğitim im­ kânlarının zaman, mekân ve malî kudretle mu­ kayyet olmaktan kurtarılması ve beşikten me­ zara kadar eğitim görmek fırsat ve imkânları­ nın sağlanması. i j \ j j ] j j O :2 Sayın arkadaşlar, şimdi de bunlardan her biri hakkında biraz tafsilât yemekliğinize lütfen müsaade buyurmanızı rica ederiz. Milleti üm­ milikten, cehaletten kurtarmak politikası; bu, ilk şarttır ve muhakkak erişilmesi .lâzımgelen bir merhaledir. Çünkü okuma yazma bilmiyen ! bir millet, kalkınamaz. Bir memleketin kalkın­ ması tek taraflı olmayıp, ancak bütün cephele­ ri ile olabileceğine göre, okuma yazma bilmiyen, fikrî kabiliyetleri az çok gelişmemiş 'bir millet, meselâ zirai kalkınması yapamaz. Zira zirai kal­ kınmanın bağlı bulunduğu modern teknik bil­ gi, çeşitli vasıta ve metodları kullanmasını be­ ceremez. Burada büyük Türk Milletine su ve hava kadar lüzumlu olan bütün bunların ken­ disine temin edildiğini farzediyoruz. Okuma yazma bilgisi modern bir cemiyette, hele demok­ raside vatandaş olabilmenin en iptidai bir şar­ tıdır. Bir demokrasi vatandaşı hiç olmazsa memlekette olup biteni matbuattan takip ede­ bilmelidir. Bir demokrasi vatandaşı artık par­ mağını kâğıda 'basmaktan kurtulmalıdır. İmza­ sını atabilmesi ve şimdi vatanperver ve iyi yü­ rekli olan, bilhassa muarızlarının da Türk, na­ muslu ve yurtsever olduğunu vicdanlariyle gö­ ren İktidar Partisi hükümetlerinden hürmetle soruyoruz. Türkiye'de durum r/u mudur? Sayın arkadaşlar, birçok memleketlerde ilk trfhs.il. değil, orta tahsil görenler artık ekseriye­ ti teşkil etmektedir. Burada mühim nokta, yal­ nız okuma, yazma, öğrenme değil, bu 'bilgiyi ımutturmıyacâk tedbirleri de almaktır. Bugün okuma yazma bilenlerin bir bakıma bilhassa köylerde azaldığına şüphe yoktur. Zira kullauılmıyan bilgi unutulur. Bu, münakaşaya ta­ hammülü olmıyan bir hakikattir. Eğitim im­ kânlarını malî kudret sahibi vatandaşların de­ ğil, kabiliyeti olan her vatandaşın faydalana­ cağı bir hale getirilmesi meselesine gelince : İlk, orta, lise ve bilhassa yüksek tahsil yapan­ ların en çoğunun hangi hayat seviyesindekilerden olduğunu österecek bir istatistik yapılsa, herhalde bunların daha ziyade malî durumu müsait olan­ lar tarafından yapıldığını bize österecektir. Maamafih bunu günlük tecrübelerimizle de biliyoruz. Şu halde eğitim imkânlarını müsavi şartlar altında, herkese sağlamak zarureti ortaya çıkı­ yor. Yalnız parası olan değil, kabiliyeti olan herkesin, kabiliyetli olduğu sahada okuması d.a. mesleki kabiliyetlere göre olmalıdır. — 638