AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Ġçindekiler TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ................................................................................................................ 2 Ege'de 24 saatte 300 deprem kaydedildi ............................................................................................. 2 Nuri Bilge Ceylan'a Altın Palmiye ...................................................................................................... 2 Çocukları dağa çıkarılan annelerin isyanı – Yasin Aktay – Yeni Şafak Gazetesi ............................... 2 Kürdistan petrolü, İstanbul Havaalanı ve ulusal hükümranlık – Orhan Miroğlu – Star Gazetesi ....... 4 Başbakan, Almanya ve yeni Türkiye – Vedat Bilgin – Akşam Gazetesi ............................................ 6 AVRUPA GÜNDEMĠ ................................................................................................................. 7 AP'de aşırı sağ yükseldi....................................................................................................................... 7 Avrupa Birliği karşıtlarından seçim zaferi .......................................................................................... 8 Katılım oranı ........................................................................................................................................ 8 Hile iddiası ........................................................................................................................................... 9 Ukrayna'ya milyarder lider .................................................................................................................. 9 Litvanya'da ikinci kez seçilen ilk devlet başkanı .............................................................................. 10 Yunanistan'da Türk azınlık 3 belediye başkanı seçti ......................................................................... 10 Polonya'nın son Komünist lideri öldü ............................................................................................... 10 Ukrayna‟yı neden umursamalı – Soli Özel – Haberturk Gazetesi..................................................... 11 Rusya ve Batı‟nın çıkarlarının getirdikleri ve götürdükleri – Sevil Nuriyeva- Star Gazetesi ........... 12 Köln manifestosu: Benimle eşit ilişki kur! – Marker Esayan – Yeni Şafak Gazetesi ....................... 13 AMERĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 15 Obama'dan Sürpriz Afganistan Ziyareti ............................................................................................ 15 Kaliforniya‟da silahlı saldırı dehşeti ................................................................................................. 16 ORTADOĞU GÜNDEMĠ ......................................................................................................... 16 Mısır Cumhurbaşkanını seçiyor ........................................................................................................ 16 İsrail, Papa için Aksa'da namazı yasakladı ........................................................................................ 17 AFRĠKA GÜNDEMĠ ................................................................................................................ 18 Nijerya'da Boko Haram saldırısı: 20 ölü ........................................................................................... 18 Libya'da Maatik hükümeti güvenoyu aldı ......................................................................................... 18 Somali‟de parlamento binasına saldırı .............................................................................................. 19 Jacob Zuma ikinci dönem için yemin etti.......................................................................................... 19 ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ ..................................................................................................... 19 Güney Kore'de otogarda yangın: 7 ölü 20 yaralı ............................................................................... 19 Tayland‟da cunta yönetimine Kral‟dan destek .................................................................................. 20 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI TÜRKĠYE GÜNDEMĠ Ege'de 24 saatte 300 deprem kaydedildi Dünya Bülteni Ege Denizi'nde dün meydana gelen 6.5'lik depremin ardından bugün de artçı sarsıntılar meydana geldi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı Deprem Dairesinin tespitlerine göre, saat 14.38'de merkez üssü Saros Körfezi olan 4,8 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. 300'DEN FAZLA ARTÇI Richter ölçeğine göre 6.5 büyüklüğündeki deprem sonrası 24 saati geçen sürede 300'den fazla kaydedilen artçı olduğunu belirten Prof. Dr. Perinçek, "Bunların olması çok normal. Artçıların büyüklükleri genelde azalıyor. Ancak aralıklarla büyüklerin de olabilmesi sürpriz değil. Artçılar devam edecektir" dedi. Nuri Bilge Ceylan'a Altın Palmiye Sabah Gazetesi Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, 67. Cannes Film Festivali'nde, "Kış Uykusu" filmiyle kazandığı "Altın Palmiye" ödülünü Türkiye'nin genç insanlarına ve geçen yıl hayatını kaybedenlere adadığını söyledi. Ceylan, törende yaptığı konuşmada, ödülün kendisini için sürpriz olduğunu ifade ederek, "Bu ödülü beklemiyordum" dedi. Ödülünü ABD'li ünlü yönetmen Quentin Tarantino'dan alan Ceylan, bu yıl Türk sinemasının 100. kuruluş yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak, kendisini destekleyenlere ve jüriye teşekkür etti. Ceylan, "Bu ödülü, Türkiye'nin genç insanlarına ve geçen yıl hayatına kaybedenlere adıyorum" ifadesini kullandı. "Kış Uykusu"nda Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen ve Nejat İşler rol alıyor. Nuri Bilge Ceylan, bugüne kadan Cannes Film Festivali'nde, ''Uzak'' ile jüri, ''Üç Maymun'' ile en iyi yönetmen ve ''Bir Zamanlar Anadolu'' ile de jüri büyük ödüllerini kazanmıştı. Çocukları dağa çıkarılan annelerin isyanı – Yasin Aktay – Yeni ġafak Gazetesi Yaklaşık 17 ay öncesine kadar ülkenin rutini haline gelmiş olan şiddetin yok olduğu bir ortamda meselelerin çok daha kolay konuşulabileceğini, her türlü sorunun veya talebin çok daha kolay dile gelebildiğini de gördük. Aslında çözüm sürecini daha öncelere götürebiliriz. 2009 Ağustos ayında Beşir Atalay Demokratik Açılım sürecini ilan ettiğinde Türkiye'de artık bir Kürt sorununun kalmamış olduğunun da işaretlerini vermiş oluyordu. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Kürt sorunu denilen şey büyük ölçüde Kürtçe dili ve tanınma sorunudur çünkü. Her ikisinin de devlet söyleminde artık tanınmış olduğu ve Kürt siyaseti zemininde artık konuşulamayacak hiç bir şeyin kalmamış olduğu bir döneme girmiş olduğumuza göre sorunun Kürtlükle ilgili kısmı halledilmiş olmalıydı. Nitekim öyle de oldu. Bugün Kürt siyasetinin marjı, yani tartışılabilecek, konuşulabilecek, ifade ve talep edilebileceklerin marjı alabildiğine genişlemiştir. Kürtlük, diliyle, kültürüyle, itibarıyla ülkenin normal bir unsuru olarak yerini almış bulunuyor. En uç sayılabilecek anadilde eğitim konusu bile 30 Mart seçimlerinden bir kaç gün önce TBMM'nde çıkan yasayla en azından özel okullar için bir yol olarak tanınmış oldu. Bu okullara gösterilecek teveccüh, devletin bu okullara desteğini de zorlayabilir. Ancak bunun için gerçekten reel talebin ve tablonun görülmesi gerek. Her şeyden önce gerçekten paralı olan ve genellikle anadilde eğitim talebini en çok dillendirenlerin kendi çocuklarını bu okullara göndermesini beklemek lazım. O kesimler genellikle kendi çocuklarını bu okullara göndermedikleri halde devlet eliyle bunun bir zorunluluk olarak benimsenmesini ve fakir fukara Kürt çocuklarına zorunlu olarak verilmesini istiyorlar. İstedikleri, yapmak istedikleri milliyetçiliğin yükünü yine fakir Kürt halkına çektirmek. Neticede, bir insan Kürttür diye Kürtçe eğitimi tercih etmek kendisine bir zorunluluk olarak dayatılamaz. Bu konuda daha ileri bir adım atmanın önü kapalı değildir, ama bu adımın gerçekten sağlıklı olması ve özgürlüklerle başka türlü çelişmemesi için talebin net olarak görülmesinden başka yol yok. Silahlı bir örgütün vesayetinin hala kendisini en ağır biçimde hissettirdiği bir ortamda reel talebin ortaya çıkması beklenemez. Ne yazık ki, çözüm sürecinde kendisinden beklenen silahsızlanma sözünü tutmayan bir örgütsel yapı var ve bu yapı sürecin içinden kendisine yönetecekleri bir alanın terkedilmesini sağlayacak şartların oluşumu hesaplarını yapıyor. Çözüm sürecinde kendisinden silahsızlanma şartını yerine getirmesi beklenirken, tam tersi sahadaki varlığını daha da artırmaya yönelen örgüt demokratik özerklik dediği sürecin muhtevasını kendince manidar bir biçimde dolduruyor. Dağdaki silahlı unsurlarını yurtdışına çekmesi gerekirken süreç içinde dağa sürekli daha fazla eleman celbetmeye devam ediyor. Çözüm sürecinin ruhuyla bağdaşan bir hareket değil bu. Ailelerinden zorla koparılarak dağa götürülen ve büyük kısmı 18 yaşın altında olan bu çocukların aileleri son zamanlarda ilk defa olmak üzere seslerini duyurmaya başladı. Önce Diyarbakır'da bir anne, 23 Nisan'da pikniğe götürülen çocuğun oradan dağa kaçırılmasına tepki olarak bir eylem başlattı. Eyleminde muhatap olarak doğrudan BDP milletvekillerini ve belediyeyi alan annenin tepkisi üzerine örgüt çocuğu ailesine teslim etti. Ardından yine Diyarbakır'da benzer durumda olan ve sayıları bugün itibariyle 9'u bulan çocukları dağa çıkarılmış anneler eylemlerine başladı. Muhatap aldıkları BDP-HDP AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI milletvekilleri kendilerine 'gurur duyun, çocuklarınız dağa çıktı' cevabı verince anneler, 'çok düşkünseniz yanınızdan ayırmadığınız çocuklarınızla siz dağa çıkın' diyerek yeni bir hareketin söylemini dillendiriyorlar. Kuşkusuz burada HDP milletvekillerinin çözüm sürecine karşı bu lakaytlıkları kadar, 30 yıllık süreç içinde ilk defa ortaya çıkan annelerin isyan hareketi de çok manidar. Bu hareketin yıllarca açığa çıkmak için fırsat kolluyor olduğunu biliyoruz. Eylemci kadınlardan birisinin 14 yaşındaki çocuğu üç yıl önce PKK tarafından dağa çıkarılmış. 14 yaşındaki çocuklardan üretilen bir militan hareketi Kürt sorununu değil sadece terör sorununu işaret eder. Esasen BDP veya HDP'lilerin anladığı manada bir demokratik özerklik fiilen uygulama alanı buldukça örgüte fiilen tabi olanların dışında hiç kimsenin güvende olmadığı, hiç bir ifade ve varlık hakkını kullanmadığı bir durumdan bahsetmiş oluyoruz. Bölgedeki üniversitelerde başka öğrenci gruplarının faaliyetleri bu mantıkla ve şiddetle engelleniyor, örneğin. Geçtiğimiz hafta Lice'de ve Siirt Üniversitesinde yaşananlar bu açıdan çok ilginç. Mısır'daki idamları kınamak üzere toplanıp bildiri okumak isteyen öğrencilere HDP'li bir grup engel olmak istiyor, gerekçe de Siirt Üniversitesi'nde kendilerinden izinsiz bu tür hareketlere geçit verilemeyeceği diye ifade ediliyor. Demokratik özerklik böylece, belli bir örgütsel yapının kendine derebeylik süreceği bir alan bırakılmasını istemekten farksız, kaba bir gücün gösterisine dönüşmüş oluyor. Kürdistan petrolü, Ġstanbul Havaalanı ve ulusal hükümranlık – Orhan Miroğlu – Star Gazetesi Kürdistan petrolü, Türkiye üzerinden dünya pazarlarına akmaya başlayınca, homurtular yükselmeye başladı. Amerika kaygı bildirdi; Bağdat, Uluslararası Tahkim‟e başvurdu. Amerika ve Irak, kendi toprağında çıkan petrol ve başka yeraltı zenginlikleri söz konusu olduğunda, hükümran uluslara tanınan bütün haklardan yararlanılabiliyor da Kürdistan‟da çıkan petrolün kime ve hangi petrol boru hattı kullanılarak satılacağına neden Amerikalılar ve Arap yönetimleri karar veriyor? Çin ve Rusya arasında imzalanan yeni doğalgaz anlaşmasına kimse bir şey diyebiliyor mu? Azerilere ve İranlılara, „petrolünü, doğalgazını, şuna sat, buna satma‟ diyen bir Allahın kulu var mı dünyada? Yoksa bu dünyada hükümran olan ve hükümran olmayan halklar kategorisi mi var? Topraklarında çıkan petrolü ve doğalgazı satamayan bir Kürdistan‟ı ne yapsın Kürtler? Kürdistan petrolünün dünya piyasalarına sevk edilmesinin siyasi sonuçları belli ki çok tartışılacak ve bu siyasi sorunları en çok da Kürtler ve Türkler hissedecekler. Çünkü her iki halk, Ortadoğu‟da yüzyıldır, kimin ne kadar hükümran olacağına karar veren Batı‟nın hiç hesabında olmayan bir stratejik ittifak anlayışı geliştirdiler. Ama, yeni bir KürtTürk siyasi ittifakını anlaşılan kimse pek istemiyor. Bu iki halka, Batılıların istediği ölçülerde siyasi flört serbest, iş evliliğe dönüşünce, koro halinde „bu evlilik olmaz‟ sesleri yükseliyor dünyadan! AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Barzani, Diyarbakır‟a gelince, „Osmanlılar Ortadoğu‟ya geri geliyor!‟ manşetleri atıldı... Batı‟da, özgürlüğü için o kadar çok kampanya yapılan Öcalan‟ı Batılılar çoktan unutmuş gibi görünüyor. Günahı, Erdoğan‟a barış eli uzatmak olsa gerek! Erdoğan‟dan sonra, istenmeyen iki kişiden biri, Öcalan‟sa diğeri şüphesiz Mesut Barzani‟dir. Bu üç liderin siyasi kaderi birbirine çok bağlı artık. Herşeye rağmen, tarihi bir mecburiyet bir zorunluluk yaşanmakta, Erbil ve Ankara arasındaki ilişkiler, Batı‟nın çizdiği sınırları aşmaktadır. Türkiye, Öcalan‟la müzakere yürüterek, kendi Kürt sorununu çözmeye çalışırken, Hewlêr‟le (Erbil) kıskançlık yaratan yeni bir dış politika izliyor. Bu yeni bir sorun ve yeni bir çatışma alanı demek. Diğer bir sorun da böylesi önemli bir süreçte, etkin ve güçlü Kürt partilerinin, kendi aralarında yaşamakta olduğu problemlerdir. Yüzyıl içinde kurulmuş, kimi 70 yaşında, kimi 40, kimi daha genç olan dört büyük Kürt partisi, bugün Kürt siyasi coğrafyasında hatırı sayılır bir iktidar alanına sahiptir. Erbil‟de KDP, Süleymaniye‟de GORAN ve YNK, Rojava‟da PYD, Türkiye‟de ise Kürt siyasi alanına PKK/BDP hakimdir. Suriye‟de geleceği belirsiz olsa da fiili bir özerk yapılanma var, Erbil‟de federal bir yapı, Türkiye‟de ise hem yerelde hem ulusal parlamentoda -TBMMgüçlü bir Kürt temsiliyeti var. Kürt partileri arasında çatışma hiçbir şekilde Türkiye‟nin çıkarına olmaz. Türkiye‟nin çıkarı Kürtlerarası barışın güçlenmesindedir. Ne yazık ki, siyasi olarak güçlenme, yeni Kürt ulusal uyanışı; Kürt ulusal birliğini, beklenin aksine güçlendirmemiş, fakat zayıflatmış gibi görünüyor. Filistin‟de ulusal birlik önündeki tüm engeller aşılıyorken, ve Hamas ile FKÖ arasında birlik inşa ediliyorken, Kürtler arasında derin bir bölünme yaşanıyor. Kürt toplumunun sosyal değişimi, artan orta sınıfların etkinliği, Kürt siyasetini o oranda çeşitlendirip çoğaltamadı. Bu yüzden birbiriyle kavga etmek isteyen Kürt partilerine „One Minute‟ çekecek güçlü bir sivil toplum ve güçlü, etkin bir aydın hareketi de söz konusu değil. Yeni bir uzlaşma ve diyalog süreci, büyük oranda çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına bağlıdır. Çünkü böylesi bir sonuç, Türkiye‟nin Kürt sorunundaki ağırlığını Ortadoğu ölçeğinde arttıracaktır. Kürt partileri arasındaki anlaşmazlıkların çözüm adresi, Brüksel ve Washington‟dan Ankara‟ya kayacaktır. Ama Türkiye Kürt partilerinin kendi aralarında yaşadıkları çeşitli sorunlarda arabulucu rolü üstelenebilecekse, bunun tek koşulu var: Kendi Kürt sorununda kalıcı ve kesin bir barışı AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI sağlamak. Bunun gerektirdiği siyasi bir bedel var kuşkusuz. AK Parti‟nin cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015 seçim sonuçlarını beklemeden bu siyasi bedeli nihai olarak göze alabileceğini düşünmemek, ama bu siyasi bedeli almaya aday tek partinin de AK Parti olduğunu unutmamak lazım. Bu gerçeği en çok da Kürt siyasetinin ve Kürt partilerinin anlamasında fayda var. Belirsizliğe mahkum olmak ve siyasi manada muhatapsız kalınmak istenmiyorsa tabi. İnşallah yeni Osmanlıcılıkla suçlanmam, ama bana göre, bugün Ortadoğu‟da, Kürt sorununa Türkiyeci çözümün mücadelesi veriliyor. Ulusal hükümranlığa sahip çıkıp onu savunmak bu gerçeği anlamaktan geçiyor. Unutmayalım ki, İstanbul‟a yeni havaalanı ve Kanalİstanbul istemeyenlerle, Kürt petrolüne dünya ölçeğinde rota belirlemek isteyen güçler, aynı güçler... BaĢbakan, Almanya ve yeni Türkiye – Vedat Bilgin – AkĢam Gazetesi Başbakan Erdoğan‟ın Almanya ziyareti öncesinde, eski Türkiye‟nin sözcüleriyle aynı dili kullanan Alman medyasının saldırıları gerçeği değiştirmedi. Başbakan Almanya‟da bu saldırganlığın, düşmanlığın, nefretin ve kinin dayandığı zihniyetin temellerini bir kere daha teşhir etmiştir. Bu bağlamda Başbakan‟ın Almanya gezisi nasıl yorumlanabilir? Bu soruya verilebilecek çok cevap var. Birçok kimse,BaĢbakan Erdoğan‟ın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu ülkede yaşayan Türklerle buluşarak, bir anlamda “seçim kampanyasını” bu ülkeden başlattığını düşünmektedir. Türkler Avrupa’da BaĢbakan Erdoğan‟ın bu gezisinin sadece Almanya değil bütün batıya verilen bir cevap olduğu söylenebilir: Karşınızda artık eski Türkiye yok. Türkiye‟de yakın ilişkilerde bulunduğunuz, ”iĢbirliği yaptığınız çevrelerin üzerinden iliĢkilerinizi sürdürerek, onların çizdiği Türkiye tablosuyla ne bu ülkeyi anlayabilirsiniz ne de bu iliĢkileri devam ettirebilirisiniz” denilmiştir. Bunda ısrar edilmesi halinde yanlış yapılacağı ikaz edilmiştir. BaĢbakan Erdoğan‟ın, Köln‟de binlerce kişiye yaptığı konuşmada ortaya çıkan manzara dışarıdan şöyle tanımlanabilir: Bu tabloda, ülkesine güvenen bir Başbakan, on yılı aşkın bir süredir başarıyla ülkesini farklı bir yere taşımış ve eski Türkiye‟yi ve onun dünyayla ilişkilerini değiştirmiş ve değiştirmeye devam etme kararlılığında olan bir siyasetçi; Almanya‟da, Köln‟de bir araya gelmiş Türklere “artık arkanızda güçlü bir Türkiye var, kendinize ve devletinize güvenin” diyen bir devlet adamı; yeni Türkiye‟nin gücünü ve Almanya‟nın bunu fark ederek AB‟ye katılım sürecine destek olması gerektiğini ortaya koyan bir lider vardır. Almanya ile Türkiye münasebetlerinin tarihi, diğer hiçbir Avrupa ülkesiyle kıyaslanamayacak kadar geniş ve derindir. Abdülhamit Han‟dan İttihatçılara kadar, imparatorluğun son yüzyılında her konuda işbirliği yapmış iki ülkenin birçok noktada “ortak kaderi paylaĢtığını” hatırlatmaya gerek yoktur. Dün Berlin- Bağdat demiryolu projesiyle dönemin en büyük yatırım ortaklığına imza atmış iki ülke, bugün de birçok konuda ortak yatırım yapar konuma gelmişlerdir. Türkiye ve Almanya arasında çıkan sorunların aşılması, dünya AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI sisteminde olduğu kadar Avrupa içinde de “yeni stratejik denge” merkezlerinin oluşumunu hazırlayacak potansiyele sahiptir. Eski Türkiye ile iĢ tutmak Batı‟yla Türkiye arasındaki temel sorunun kaynağı, Almanya içinde geçerlidir. Batı Türkiye ile ilişkilerini eski Türkiye‟nin “politik ekonomik güç merkezleri” üzerinden kurmuştur. Bugün bu merkezde yer alan sınıflar, onların, medyadaki uzantıları, aydın grupları arasındaki temsilcileri, bu ilişkiyi uzun bir dönem “bağımlılık düzeyinde” kabul edip, sürdürmüş olan unsurlardır. Türkiye‟de, bu unsurların dayandığı eski toplumsal yapının değişmesinin sonucu olarak oluşan toplumsal çoğulculuk, yeni sınıflar, yeni ekonomik kurumlar ortaya çıkınca, eski yapının egemen koalisyonunun üzerinden oluşmuş bulunan dış ilişkiler askıda kalmıştır. Türkiye‟nin demokratikleşme, ekonomik gelişme, toplumsal dönüşüm sürecinde yaşadıkları bu unsurların tepkisini çekmiş, onlarda oluşan rahatsızlık “eksen kayıyor” , ”Türkiye mezhepçi dıĢ politika uyguluyor” veya“Erdoğan otoriterleĢiyor” gibi kampanyalara dönüşmüştür. Almanya, Avrupa, kısacası bütün Batı eski Türkiye‟nin rahatsızlıklarını yansıtan ifadelerle meşgul olmak yerine, yeni Türkiye‟yi anlamaya çalışırsa, Başbakan‟ın Köln‟deki çağrısına samimi yaklaşırlarsa, bu bütün Avrupa için daha olumlu bir adım atılması anlamına gelecektir. Avrupa‟nın, Türkiye‟ siz bir geleceğinin olmadığını anlamak gerekir. AVRUPA GÜNDEMĠ AP'de aĢırı sağ yükseldi AA Avrupa Parlamentosu‟nun (AP) yeni üyelerini belirlemek için Avrupa Birliği‟nin (AB) 28 üye ülkesinde yapılan seçimlerde aşırı sağ ve Avrupa karşıtları net yükseliş kaydederken ana akım siyasi partilerin iki önemli temsilcisi Hristiyan Demokratlar ve Sosyalistler ciddi boyutta zemin kaybetti. AP‟deki 751 koltuğun siyasi gruplara göre dağılımına yönelik son tahminler Hristiyan Demokratların (EPP) 212 koltuğa sahip olacağını gösteriyor. Bu grup, mevcut AP‟de 275 üyeye sahipti. Hristiyan Demokratlar, 63 koltuk kaybetse de AP‟nin en büyük siyasi grubu olmayı sürdürecek. Seçim sonuçlarına yönelik tahminlere göre Sosyalistler (S&D), 186 üyeyle AP‟nin ikinci büyük gücü olmayı garantilemiş durumda. Bu grubun mevcut AP‟deki sandalye sayısı 195 seviyesindeydi. Liberallerin (ALDE), üçüncü büyük grup olma konumu da yapılan son tahminlere göre sürüyor. ALDE‟nin, 15 koltuk kaybederek 70 üyeye sahip olması öngörülüyor. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Ana akım siyasi partilerin bir başka üyesi Yeşiller de bir önceki AP seçimindeki sonuçlara yakın bir performans sergilemiş gibi gözüküyor. Güncellenmiş tahminlere göre Yeşillerin AP‟ye 55 üye sokması bekleniyor. Bu da 3 koltuğun kaybedildiği anlamına geliyor. Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformcular (ECR) için 56 yerine 44 koltuk öngörülürken aşırı sol GUE/NGL‟in koltuk sayısını 35‟ten 43‟e çıkaracağı tahmin ediliyor. Mevcut parlamentoda herhangi bir gruba bağlı olmayan ve ırkçı politika izleyen 29 koltuklu NI'nin üye sayısını 38‟e çıkarması öngörülüyor. Bünyesinde İngiliz UKIP gibi Avrupa karşıtı partilerin yanı sıra bazı aşırı sağ isimleri de barındıran Özgürlük ve Demokrasi Avrupası (EFD) grubunun 3 koltukluk artışla 36 üyeye sahip olması bekleniyor. Mevcut koltuk dağılımında herhangi bir siyasi grupla uyumlu olmayan ve ilk kez AP‟ye girecek siyasi partilere üye yeni seçilen parlamenter sayısının ise toplamda 67‟yi bulması bekleniyor. Şu aşamada "diğerleri" olarak adlandırılan bu gruptan da aşırı sağa kayma olabileceği belirtiliyor. AP‟de siyasi grup oluşturabilmek için 7 farklı Avrupa Birliği (AB) ülkesinden en az 25 parlamenterin bir araya gelmesi gerekiyor. Avrupa Birliği karĢıtlarından seçim zaferi BBC Fransa Başbakanı Manuel Valls, ülkede aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin zaferiyle sonuçlanan seçimleri "siyasi deprem" olarak nitelerken, İngiltere'de de Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi sandıktan birinci çıktı. Seçim sonuçlarını değerlendiren İngiltere Başbakanı David Cameron, halkın Avrupa Birliği konusunda "hayal kırıklığı" hissettiğini söyledi ve "Sandıktan çıkan mesajı aldık" dedi. Avrupa Parlamentosu'nda merkezdeki üç büyük grup da oy kaybına uğradı. Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan partilerin diğer ülkelerde de oylarını artırdıkları görüldü. Danimarka ve Yunanistan'da bu partiler birinci oldu. Bu sonuçlarla merkez sağ Avrupa Halk Partisi'nin parlamentoda en büyük grup olması bekleniyor. Katılım oranı Avrupa Parlamentosu'nun açıkladığı resmi olmayan rakamlara göre, seçimlere katılım oranı yüzde 43,1 oldu. Bu rakam, katılımın bir önceki seçime göre binde bir oranında arttığını gösteriyor. Yine bu sonuçlar, ilk kez katılımın bir önceki seçimlere oranla düşmediğine işaret ediyor. Kesin olmayan sonuçlara göre 751 üyeli parlamentoda Avrupa Halk Partisi oyların yüzde 28,3'ünü alarak 212 sandalye kazandı. Bununla birlikte sonuç, grubun 60 sandalye kaybettiğini gösteriyor. Sosyalistler yüzde 24,7 oyla 186, Liberaller yüzde 9,32 ile 70, Yeşiller de yüzde 7,32 oyla 55 sandalye kazandı. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Avrupa Birliği karşıtı Özgürlük ve Demokrasi grubunun sandalye sayısını koruması bekleniyor. Ancak hiçbir grubun üyesi olmayan Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin sayısının artması bekleniyor. Bunun da Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan bloğun gücünü artıracağı belirtiliyor. Aşırı sol ise Yunanistan'daki Siriza partisinin sayesinde 12 sandalye kazanarak seçimlerde oy oranını artırdı. Siriza oyların yüzde 26'sını alarak tüm partileri geride bıraktı. Aşırı sağcı Altın Şafak, yüzde 9 ile Avrupa Parlamentosu'na 3 temsilci gönderiyor. Hile iddiası Fransa'da Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen "Seçimlerde açık bir şekilde öndeyiz" dedi. Daha sonra yapılan açıklamada Ulusal Cephe, hükümeti seçimlere büyük oranda hile karıştırmakla suçladı. Açıklamada Başbakan Valls'in, seçimleri Ulusal Cephe'nin kazanmasını engellemek için "en iğrenç yöntemlere başvurduğu" öne sürüldü. Parti, bir çok oy kullanma merkezinde seçmenlere yanlış pusulaların ya da Ulusal Cephe'nin yer almadığı pusulaların verildiği iddia etti. Ukrayna'ya milyarder lider AA Ukrayna'nın yeni lideri milyarder Petr Poroşenko, sahip olduğu şekerleme ve çikolata fabrikalarından dolayı ülkesinde "Çikolata kralı" olarak tanınıyor. Son yıllarda iş dünyasından çok siyaset sahnesinde aldığı görevlerle ön plana çıktı. Yaklaşık 1,5 milyar dolar servete sahip olan Poroşenko daha önce Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı ve Ekonomi Bakanlığı görevlerinde bulundu. Ukrayna'daki devlet başkanlığı seçimlerinin ardından zaferini ilan eden Poroşenko'yu zorlu görev bekliyor. Nitekim Ukrayna'nın doğu ve güneydoğusundaki Donetsk ve Lugansk gibi büyük kentler Rusya yanlılarının kontrolü altında. Seçimden sonra yaptığı konuşmada ilk ziyaretini Donetsk'e yapacağını açıklayan Poroşenko, öncelikle ülke içinde yeniden huzur ve istikrarı sağlamayı amaçlıyor. Ancak Poroşenko'nun ajandası oldukça kabarık: Kırım sorunu, ekonomik kriz, Rusya'yla ilişkiler, işsizlik gibi sorunlar da Poroşenko tarafından çözüm bekliyor. Petr Poroşenko 1965 Odessa doğumlu iş adamı ve milletvekili Petr Poroşenko, yaklaşık 1,5 milyar dolarlık servetiyle ülkenin en zengin iş adamları arasında gösteriliyor. Kiev Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Hukuk Fakültesi mezunu Poroşenko, 1990'lı yıllarda iş hayatına atılarak birçok şekerleme ve çikolata fabrikası satın aldı. Daha sonra bu fabrikaları “Roshen” şirketler grubu adı altında bileştirdi ve halk arasında “Çikolata Kralı” olarak anılmaya başlandı. Poroşenko'ya ait çikolata ve şekerleme fabrikalarında üretilen ürünlerin yarısı Rusya'ya ihraç edilirken, iş adamının Rusya'da da çikolata fabrikası bulunuyor. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Poroşenko, aynı zamanda Lutsk Motorlu Araç Fabrikası ve haber kanalı 5 Kanal'nin de sahibi. Litvanya'da ikinci kez seçilen ilk devlet baĢkanı AA Baltık ülkelerinden Litvanya'da Dalia Grybauskaite, ülke tarihinde ikinci kez seçilen ilk devlet başkanı oldu. Resmi olmayan sonuçlarına göre, seçime merkez sağ partilerin desteğiyle bağımsız aday olarak katılan Grybauskaite, pazar günü yapılan ikinci turda oyların yüzde 58,5'ini aldı. Sosyal Demokratlar'ın adayı Zigmantas Balcytis'in oyu ise yüzde 41,5'te kaldı. Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından kendisine oy verenlere teşekkür eden 58 yaşındaki Grybauskaite, daha önce hiçbir devlet başkanının ikinci kez seçilmediği ülkede tekrar göreve gelmekten büyük gurur duyduğunu söyledi. Grybauskaite, iki hafta önceki ilk turda oyların yüzde 46'sını, Balcytis ise yüzde 13'ünü almıştı. 2009'da Litvanya'nın ilk kadın devlet başkanı seçilen Grybauskaite, daha önce maliye bakanı olarak görev yapmıştı. Grybauskaite, seçim öncesi Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesini kınayan açıklamaları ile oy oranını artırmıştı. Devlet başkanlığı seçiminde ülkede bulunan 2,5 milyon kayıtlı seçmenden 43,7'sinin oy kullandığı belirlendi. Yunanistan'da Türk azınlık 3 belediye baĢkanı seçti AA Dün yapılan yerel seçimlerin ikinci turunda Batı Trakya Türk azınlığının yoğun biçimde yaşadığı İskeçe ve Rodop illerindeki toplam 8 belediyeden üçünde Türk belediye başkanı seçildi. Türk nüfusun çoğunlukta bulunduğu Rodop ilindeki Kozlukepir (Ariana) Belediye Başkanlığına Rıdvan Ahmet, Yassıköy (İasmos) Belediye Başkanlığına ise İsmet Kadı seçilirken, İskeçe‟deki Mustafçova (Miki) Belediyesindeki başkanlık seçimini Cemil Kabza kazandı. Diğer yandan, İskeçe ve Rodop illerinde ise, Gümülcine‟de Yorgos Petridis ilk turda belediye başkanı seçilirken, İskeçe‟de ikinci tura kalan Hristos Pulios ile Haralambos Dimarhopulos arasındaki yarışın başa baş gittiği bildirildi. Polonya'nın son Komünist lideri öldü Deutsche Welle Polonya'nın eski devlet başkanlarından Yaruzelski, Varşova‟da tedavi gördüğü hastanede 90 yaşında hayatını kaybetti. Polonyalı lider, 13 Aralık 1981 tarihinde, Polonya'da sıkıyönetim ilan etmesiyle tanınmıştı. Yaruzelski, Polonya'nın sadece son Komünist lideri değil aynı AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI zamanda demokratik değişim sonrası da ülkenin ilk devlet başkanıydı. Polonya'da oldukça tartışmalı bir liderdi. Ukrayna’yı neden umursamalı – Soli Özel – Haberturk Gazetesi BUGÜN hem Avrupa Parlamentosu için AB çapında hem de Cumhurbaşkanlığı için Ukrayna‟da seçimler yapılıyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını hafta içinde değerlendirmek gerekecek. Ancak Rusya‟nın Kırım‟ı bir güzel yutması ve Ukrayna‟nın içini karıştırmak için gösterdiği gayret nedeniyle Ukrayna seçimleri tarihsel bir önem yüklendi. Rusya‟nın hamlelerine karşı çizginin nerede çekileceği ya da çekilip çekilmeyeceği bu seçimlerin nasıl yapılacağı ve nasıl sonuçlanacağıyla yakından ilgili olacak. Sonuçta Rusya‟nın Ukrayna politikasına karşı Batı İttifakı‟nın cevabı, daha doğrusu doğru dürüst bir cevabın yokluğu yakın dönemde güvenlikle ilgili önemli soruları da gündeme getirecek. Avrupa‟nın ve ABD‟nin Ukrayna krizine kısa vadede verdikleri tepki aslında son derece zayıf oldu. Kimsenin Ukrayna adlı devletin egemenlik hakları ve hatta toprak bütünlüğü için herhangi bir risk üstlenmeyeceği açıkça ortaya çıktı. Almanya için ticaret ve yatırımları, Britanya için Londra finans piyasasındaki Rus parası, Fransa içinse milyarlarca dolarlık helikopter gemileri kontratı egemenlik hakları, jeopolitik kaygılar veya demokratik ilkelerden daha ağır bastı. Türkiye açısından da Rusya ile ekonomik ilişkilerin ağır basması gibi... Bildiğiniz gibi geçen hafta pazar günü yani Mayıs‟ın 18‟i Kırım Tatarlarının dönemin Sovyet gizli servisi NKVD tarafından sürgüne gönderilişlerinin 70. yılıydı. Kırım Tatarları bu acılı günlerini Kiev‟de, yani Faşistlerin eline geçtiği propagandası yapılan Ukrayna‟nın başkentinde anarlarken, kendilerine yeni ve daha geniş haklar tanınacağı söylenen memleketleri Kırım‟da böyle bir tören gerçekleştiremediler. Sanırım Türkiye‟den de bu konuda dişe dokunur bir tepki gelmedi. Burada mesele ahlakçılık üzerinden dış politika eleştirisi ya da analizi yapmak değil. Uluslararası sistem ahlaki kriterlerden çok gücün, ulusal çıkarın ön plana çıktığı, riyakârlığın eşyanın tabiatına uygun sayıldığı bir alandır. Ukrayna da bu sistemde fazla değer taşıyan bir ülke değil. Üstelik bağımsızlığını kazandığından beri devletini düzgün şekilde işletmeyi beceremedi. Milletleşme yolunda yeterince mesafe kaydetmedi. Bu zaaflar ve Ukrayna‟nın kendi siyasi liderlerince soyulmuş olması ülkenin insanlarının beklentilerinin ve demokratik taleplerinin hiçe sayılmasını mazur göstermiyor. Sonuçta, geçenlerde bir grup Amerikalı ve Avrupalı aydınla birlikte Ukrayna Başbakanı‟nı dayanışmaamacıyla ziyaret eden tarihçi Timothy Snyder‟in özetlediği gibi, “Haftalarca süren barışçıl protestolardan sonra Ukraynalılar anayasayı kanunlara aykırı şekilde değiştiren, ülke bütçesinden epeyce para çalan, barışçıl gösterileri suç gibi gösteren ve göstericilerin öldürülmesinin sorumluluğunu taşıyan otoriter bir Cumhurbaşkanı‟nı devirdiler”. Gene Snyder‟in yazdığına göre, ülkenin Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu güneydoğu bölgesinde bile Ukrayna‟dan ayrılma fikrinden çok daha ademimerkeziyetçi bir yapı talebi geçerli. Kamuoyu yoklamalarında aşırı sağın iki adayı yüzde 1‟lik oranlarda sürünürken önde AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI giden adaylar çikolata üreticisi Poroşenko ile kendisi de yolsuzluklara bulaşmış eski başbakan Timoşenko. Eğer Ukrayna seçimlerini düzgün ve şiddet yaşanmayan bir şekilde yapmayı becerir ve selametle parlamento seçimlerine gidebilirse rejim meşruiyetini yeniden kurma konusunda büyük bir aşama kaydetmiş olacak. Vladimir Putin zayıf komşusu Ukrayna üzerinden Batı ittifakına ve bu arada şüpheniz olmasın Karadeniz‟de ihtirasları olan Türkiye‟ye, meydan okudu. Batı ittifakı Avrupası ve ABD‟siyle kısa vadede bu meydan okumaya kayda değer bir karşılık vermedi. Ukraynalıların Rusya‟ya rağmen kendi egemenliklerine sahip çıkma çabalarına destek vermezlerse gerek NATO gerekse AB ve Türkiye açısından güvenlik bakımından yönetilmesi zor bir dönem başlayacak demektir. Rusya ve Batı’nın çıkarlarının getirdikleri ve götürdükleri – Sevil Nuriyeva- Star Gazetesi Rusya‟ya karşı artan ilgi ve yönelim, eski Sovyet coğrafyasında giderek tedirginliğe neden oluyor. Bir yandan Batı‟nın diğer yandan Rusya‟nın Ukrayna‟nın parçalanmasına neden olan siyasi kavgası, kamuoyunda, coğrafyanın tamamında yeni siyaset dizaynının olabileceği düşüncesine yol açtı. Bu algı, coğrafyanın geleceği açısından tehlikeli bir durumdur. Putin, her şeyin bumerang etkisi taşıdığını söylüyor ve her fırsatta Kosova örneğini dile getirerek, Kırım olaylarının başından itibaren Rusya‟nın önceden birleşme fikrinin olmadığı düşüncesini uluslararası kamuoyuna anlatmaya gayret ediyor. Aslında Putin‟in söylediklerinde demir mantık söz konusudur. Gerçi bu demir mantık Batı‟nın işine yaramadığı için, bu coğrafyada ne yapmak istediğine giderek karar veremediğini de ortaya çıkarıyor. Bu kararsızlık, eski Sovyet coğrafyasında dengeleri uzun vadeli olmasa bile bozmak için yeterli görülüyor. Ukrayna olaylarının yarattığı korku sendromu, Kafkasya-Orta Asya gibi bölgelerde farklı seslerin çıkmasına neden oldu. Ayrıca artık eski Sovyetler Birliği‟ne özenme gibi durumlar da söz konusudur. Bu ciddi sosyolojik araştırma isteyen bir durumdur. Neden insanlar bir zamanlar bağımsızlıklarına bu denli teveccüh gösterirken, bugün farklı sesler çıkıyor? Tüm toplum ihanet veya Rusya yanlısı tutum içerisinde olamaz. Dolayısıyla neden giderek Batının tutumuna karşı yeni bir tutum sergilenmektedir? Düne kadar umutlarını Batı‟nın adaletine bağlayan toplum, neden şimdi kim olursa olsun yeterki şimdiki durum olmasın demeye başladı? Bu önemli bir travmadır ve bu travmanın nedenleri irdelenmelidir. Varşova Paktı dağıldıktan ve Sovyetler Birliği çöktükten sonra Batı‟nın artan reytinginin yeni bağımsızlık hareketleri ve milli hükumetlerin kurulmasına kapı açtığına inanarak yeni tarihin yazılmasında rol üstlenen bu coğrafya, giderek artan sosyal adaletsizliklere tepki gösteriyor. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Önceden itiraz edeceği ve yerli yöneticilerin korktuğu bir Moskova algısı vardı. Şikayetçi olanlar kendi ülkelerinde haksızlık gördüğünde Moskova‟ya itiraz ederken, oradan gelen araştırmanın olumlu sonuçlarından memnun kalırdı. Bağımsızlık gibi çok önemli bir hazineye duyulan hayranlık, yerli yönetimlerin izlediği giderek halkla ayrışan politikalar yüzünden yitirilmeye başlandı. Rusya‟nın bu coğrafyada açtığı derin yaralar, toprakların işgali, aydınlara ve farklı siyasi tutum sergileyenlere yönelik uygulanan acımasız yok etme siyaseti, Kafkasya‟dan zorla sürülen Çerkezlerin daha sonra Ahıskalıların acı kaderi ve Tatarlara yapılan zulümler unutulmamasına rağmen, yeniden Rusya‟ya yönelimin arkasındaki asıl sebep, onlara duyulan sempatiden kaynaklanmamaktadır. Asıl sebep, daha ziyade yereldeki sosyal adaletsizlik ve bağımsızlığın getirdiği zenginliklerden halka pay verilmemesidir. Ülke servetlerinin sadece bu coğrafyadaki yöneticilerin güdümünde olması ve bu durumun müsebbipleri arasında özellikle Batılı finans ve menfaat çevrelerinin gösterilmesi, bağımsızlığın muazzam duygularını gölgelemeye hizmet etti. Batı‟nın demokrasi algısının sadece ekonomik çıkarlar üzerinden oluşturulması, giderek insanlarda Batı demokrasisi anlayışına farklı olumsuz yaklaşımları da beraberinde getiriyor. Örneğin Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan‟a yaptırım uygulayan yok. Gürcistan paramparça, Ukrayna‟nın ne olacağı şimdiden kestirilemiyor... Bunların hepsi demokrasi ve insan hakları anlayışı içerinde gerçekleştirildi. Bunu yaparak haksızken haklı gözükmeye başlayan bir Rusya portresi sunulmaya başlıyor. Batı, Rusya‟yı çevresinde onunla kavga gürültü içerisinde olan ülkeler çemberine sokmak isteyebilir. Fakat bunu yaparken elindekileri de birer birer kaybediyor. Bu toplumlarda gerilen siyasi atmosferin bile esas nedenleri Batı‟nın çifte standartlarıdır. Her şeyin sadece ekonomik çıkarlar ve jeopolitik menfaatler üzerinden yapılması, insanların kim olursa olsun yeter ki bu durum olmasın algısına hizmet ediyor. Çünkü insan, bağımsızlık kadar sosyal adaleti de çok seviyor. Ve bazen bu, bağımsızlık gibi olağan duygulardan ileri çıkabiliyor. Adaleti bulamayan, çareyi hep farklı yerlerde aramaya başlar. Nitekim coğrafyada oluşan atmosfer böyle. Umutlar tükendikçe bataklıkta çırpınan birinin örneği gibi bir durum sözkonusu oluyor. Bu acı ve yeni dramların yaşanmasına neden olacak durum, maalesef en fazla bu coğrafyanın insanına mağduriyet yaşatacaktır. Köln manifestosu: Benimle eĢit iliĢki kur! – Marker Esayan – Yeni ġafak Gazetesi Başbakan Erdoğan'ın Köln konuşmasını dikkatle dinledim. Her şeyden evvel Erdoğan tartışılmayacak bir politik fenomen olmuş durumda. Sevenleri ve sevmeyenleri açısından da bu böyle. Herhalde yurt dışında böyle bir kalabalık toplayabilecek, toplasa bile bu heyecanı yaratabilecek bir lider dünyada bulmak zor. Bunun nedenleri nedir? Artık herkesin düşmanlığı bırakarak Erdoğan'ın değerinin nereden kaynaklandığını düşünmesinin vakti gelmiş olmalı. Evet Erdoğan iyi bir hatip ve başarılı bir siyasi lider, ancak bu ilgiyi bunlarla açıklamak zor. Köln'deki salonda ve Türkiye'de televizyonları başında gözleri yaşlarla dolu insanları AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI açıklamakta yetersiz kalan özellikler bunlar. Bu tanıma uyan birçok siyasi lider var ama aynı etkiyi yaratamıyorlar. Köln'deki konuşmada bir kez daha ortaya çıkan temada gizli Erdoğan'ın değeri... Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nı, Sykes-Picot'yu ve kolonyal eşitsizliği bitirmek isteyen bir lider. Erdoğan Avrupa'ya Köln'de basitçe şunu söyledi: Benimle eşit ilişki kur. Bana saygı göster. Süreçlerde nesne değil, özne muamelesi yap. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil... Bu söylemin her Türkiye vatandaşının hafızasında ve kişisel tarihinde denk düştüğü bir yer var. 'O fakir delikanlı vardı ya' kompleksinden bahsetmiyorum. 1960'larda en ağır işleri yapmak üzere gurbete çıkanlar kadar, onların çocukları ve torunları için de Erdoğan'ın 'eşitliği' 'onurlu yaşam'ı ima eden tavırları bu nedenle çok hayati. Bunu Anadolu'yu gezdiğinizde de hissediyorsunuz. Mesele sadece maddi olarak zenginleşmekten öteye taşmış durumda ve bu iyi bir şey. İnsanlar kimlikleri, gelenekleri, inançları ile kabul ve saygı görmek istiyorlar. Ama aynı insanlar AB'ye girmek, dünyaya entegre olmak, dışa açılmak da istiyorlar. Ama bunu kimlik ve geleneklerinden taviz vermeden, onurlu ve özgün biçimde yapmak istiyorlar. İşin özü bu... Bu doğru bir yol. Tarihin doğru yerinde duruyoruz. İşte Tayyip Erdoğan bu özgüveni insanlara hissettirdiği için değerli. Eskinin içi boş 'Türk'e Türk propagandası' değil bu. Altında siyasi, ekonomik başarılar olduğu kadar, dünyaya entegrasyon ve dışa açılma arzusu da var. Erdoğan'ın, 'Ben' diyerek konuşarak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlattığı Köln toplantısında, hem Merkel'i hem de Almanya ile olan işbirliğini överken, aynı zamanda AB üyeliğini önemsediğini ifade etmesi önemliydi. Benim de AB için önerdiğim formülü Erdoğan da tekrarladı: 'Avrupa'da yükselen ırkçılık, İslamofobi ve antisemitizmin panzehiri Türkiye'dir. Batı-Doğu kucaklaşmasının kilidi Türkiye'dir' dedi. Avrupa'nın güçlenen Türkiye'den tedirgin olmak yerine, jeopolitik önemini bir kenara bırakın, Türkiye'nin Batı-Doğu arasındaki yıkık köprüyü onarabilecek nadide bir imkân olduğunu keşfetmesi dünya için de en hayırlı olandır. İslam coğrafyasını kontrol altında tutmak için 'Ilımlı İslam' gibi mühendisliklere sarılmanın, bir yandan da Boko Haram gibi örgütleri el altından desteklemenin artık 20. Yüzyıl'da kaldığını görmek için geç değil. Batı Erdoğan'ı yıpratmanın derdine düşmek yerine, Erdoğan'lı Türkiye'nin büyük potansiyellerini keşfetse, yeni bir real politiğin de temelini atmış olur. Mısır'da yapılan büyük hatadan Türkiye'nin ayakta kalmasıyla dönme fırsatını Batı hala kaçırmış değil. Bir yüzyıl daha İslam ve Doğu coğrafyasını yarı sömürge durumunda, bu olmadı darbe veya iç savaşlarla kontrol etmenin artık mümkünü yok. 17-25 Aralık darbesi amacına ulaşmış, Erdoğan hal edilmiş olsaydı bile, bu tesbit geçerliliğini yitirmiş olmayacaktı. Mısır'da durum AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI ertelendi ama, göreceksiniz Sisi o makamda uzun süre kalamayacak. Ukrayna'da olanlar ortada. 'Kiev İngiliz mi, yoksa Alman etkisinde mi kalsın' derken, Kırım Rusya'nın eline geçti. Rusya, Çin ile yaptığı devasa anlaşma ile Avrupa'ya enerji kartını daha sağlam kullanmak için büyük bir fon temin etti. Bu arada Türkiye'nin enerji bölgesindeki ağırlığı biraz daha artmış oldu. Bu manada birkaç sene içinde Türkiye açısından önemli gelişmeler yaşanacak. Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kıbrıs ve İsrail enerji kaynaklarının dünyaya açılmasında Türkiye en güvenli ve en rasyonel kilit ülke durumunda. Türkiye tüm projelerde güvenilebilecek, birlikte çalışılabilecek, katma değer yaratabilecek güçlü bir ülke. Ama bunun için Türkiye'yi dizayn etme hevesinden vazgeçmek ve eşit bir ilişki kurmak, Türkiye'nin maddi, manevi hakkını teslim etmek zorunluluğu var. Kürt, Ermeni, Alevi, Kıbrıs gibi sorunları çözebilecek bir vizyona sahip bir ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmak ahmakça. Türkiye'de, çifte standartlı, kolonyal refleksli tavırları nedeniyle kendisine küsmeyen, rasyonelliğini yitirmeyen ve Köln'de olduğu gibi işbirliği çağrısı yapan bir hükümet olduğu için Batı kendisini şanslı hissetmeli. Yeni Türkiye, yeni dünyanın da habercisi ve büyük bir şans. Bu nedenle Türkiye'nin ayağa kalkmasını Batı bir tehdit değil, büyük bir olanak olarak görmeli. Türkiye de rasyonellikten kopmamalı, özgün ve onurlu bir siyaset izlerken, bunun eforizme, 'fakir delikanlı' kibrine savrulmamasına özen göstermeli. Herkes üzerine düşeni yaparsa, dünya için daha iyi bir dönem açılabilir. Batı ve Doğu'nun birbirinin bileğini sırayla bükmeye değil, beraber dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirmeye ihtiyacı var. İki coğrafyanın geleneğinde de yeteri kadar tecrübe mevcut. AMERĠKA GÜNDEMĠ Obama'dan Sürpriz Afganistan Ziyareti Amerika’nın Sesi Amerika Başkanı Barack Obama, Ulusal Anma Günü (Memorial Day) öncesinde Afganistan‟daki Amerikan askeri birliklerine sürpriz bir ziyarette bulundu. Bu, en son iki yıl önce Afganistan‟a giden Obama‟nın bu ülkeye yaptığı dördüncü ziyaret. Amerika Başkanı‟nın özel uçağı Air Force One, bu yolculukta Amerikan Folk müziği sanatçısı Brad Paisley‟i de ağırladı. Paisley, Afganistan‟daki Amerikan askerlerine moral konseri verdi. Daha önce basına duyurulmayan bu sürpriz ziyarette Obama‟ya Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice‟ın yanı sıra, oğlu Afganistan‟da asker olan başkanlık danışmanlarından John Padesta‟da eşlik ediyor. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Bir grup Beyaz Saray muhabirinin de katıldığı gezinin, güvenlik endişesiyle daha önceden ilan edilmedi. Obama sabah saatlerinde Bagram Hava Üssü‟ne vardı. Obama‟nın sürpriz Afganistan ziyareti aynı zamanda, Afganistan‟da bulunan Amerikan askerleri ve NATO birliklerinin büyük bölümünün yıl sonunda bu ülkeden çekilmesi öncesinde bölgeye yaptığı son ziyaret olabilir. Amerika‟da her yıl Mayıs ayının son Pazartesi günü, Ulusal Anma Günü‟nde (Memorial Day) askeri hizmet sırasında hayatını kaybedenler anılıyor. Kaliforniya’da silahlı saldırı dehĢeti Euronews Amerika Birleşik Devletleri‟nin Kaliforniya eyaletinde bir üniversite kampüsü yakınlarında meydana gelen silahlı saldırıda en az 7 kişi hayatını kaybetti. Görgü tanıkları yalnız bir adamın arabasıyla giderken çevreye mermi yağdırdığını belirtirken, Kaliforniya Üniversitesi yakınındaki olayda en az 7 kişinin de yaralandığı öğrenildi. İsmini vermek istemeyen bir üniversite öğrencisi kız yaşadığı dehşeti, “İlk gördüğüm zaman oyuncak veya onun gibi bir şey zannettim. Ne oluyor diye kendi kendime sordum. Sonra arkamı döndüm ve diğer tarafa doğru yürümeye başladım. Ve o ateş etti.” sözleriyle aktardı. Güvenlik güçleri saldırgan kaza yapmadan önce ateş açtı. Kimliği açıklanmayan kişi ise otomobilde ölü olarak ele geçirildi. Yetkililer bunun bir toplu cinayet girişimi olduğunu açıkladı. ORTADOĞU GÜNDEMĠ Mısır CumhurbaĢkanını seçiyor AA Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanma işlemi başladı. Eski Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdulfettah es-Sisi ve Halk Akımı Platformu Başkanı Hamdin Sabbahi'nin yarıştığı, yarın da devem edecek cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanma işlemi başladı. 3 Temmuz 2013 askeri darbesinin ardından geçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimi için 09.00'da başlayan oy verme işleminin bugün için akşam 21.00'da sonlanacağı, oy verme işleminin belirlenen saatler içerisinde yarın da devam edeceği bildirildi. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Seçim merkezlerinin önünde yoğunluk olduğu gözlendi. Mısır'da yaklaşık 54 milyon seçmen bulunuyor. Bu arada askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yanlıları ülkenin farklı kentlerinde seçimi protesto etmek amacıyla gösteri düzenledi. Sisi ve Sabbahi oylarını kullandı Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışan eski savunma bakanı Abdulfettah es-Sisi ve Halk Akımı Platformu Başkanı Hamdin Sabbahi, oylarını kullandı. Seçimin sabah saatlerinde başladığı Mısır'da, yoğun güvenlik önlemleri altında Kahire'deki Mısır el-Cedide semtindeki Hulefa İlkokulu'na gelen Sisi, 19 No'lu sandıkta oyunu kullandı. Mısır'da askerlerin seçimlerde oy vermemesi nedeniyle, geçen yıl gerçekleştirilen darbenin "mimarı" olarak da kabul edilen eski savunma bakanı Sisi, hayatında ilk kez oy kullanmış oldu. Cumhurbaşkanı adaylarından Halk Akımı Platformu Başkanı Sabbahi de Kahire'nin doğusundaki Giza'ya bağlı el-Mühendisin semtindeki Seyyide Hatice Okulu'nda oyunu kullandı. Ġsrail, Papa için Aksa'da namazı yasakladı Dünya Bülteni İsrail, Papa'nın Kubbet'us Sahra'yı ziyaret etmesini bahane ederek bugün Müslümanların Mescid-i Aksa'da sabah namazı kılmalarına izin vermedi. Mescid-i Aksa muhafızından alınan bilgiye göre, İsrail güçleri, Papa Franciscus'u karşılama hazırlıkları gerekçesiyle Mescid-i Aksa'ya gelen Müslümanların sabah namazı kılmalarına izin vermedi. Dün öğle saatlerinden itibaren İsrail işgal güçlerinin, Aksa'yı boşaltabilmek için gelenlerin kimliklerine el koyduğu, sabah namazı vaktinden itibaren gelenlerin ise içeri alınmadığı bildirildi. Yetkililerden alınan bilgiye göre, Papa'nın ziyareti nedeniyle polis, Kudüs genelinde olağanüstü güvenlik önlemleri almıştı. Ziyaret dolayısıyla yarından itibaren kentteki pek çok cadde ve sokağın iki gün süreyle trafiğe kapatılacağı duyurularak, Kudüslülerden yol kenarlarına araç park etmemeleri istendi. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI AFRĠKA GÜNDEMĠ Nijerya'da Boko Haram saldırısı: 20 ölü Nijerya‟daki Boko Haram militanları olduğu sanılan kişilerce Borno eyaletindeki bir köye düzenlene saldırıda 20 kişi öldü. Kendilerini Boko Haram militanı olarak tanıtan kişilerin, daha önce de köye gelerek, para istediklerini ve tekrar dönerek saldırı yapma tehdidinde bulunduklarının köylülerden öğrenildiğini belirten yetkili, “Ne yazık ki köylüler tehdit konusunda güvenlik güçlerini uyarmadılar ve köye dönen Boko Haram militanları 20 kişiyi öldürdü” dedi. AA‟ya bilgi veren köy sakinleri dün sabah saatlerinde köye saldırı düzenleyen saldırganların önlerine gelene ateş açtıklarını kaydetti. Bala Illia adlı bir köy sakini yüzlerce köylünün saldırının ardından saldırganların tekrar döneceği korkusuyla çalılıklara kaçtığını söyledi. Biu yerel yönetimine bağlı olan Kamuyya, 22 Mayıs‟ta da benzer bir saldırının hedefi olmuştu. Biu, Boko Haram militanlarının geçen ay çok sayıda kız öğrenciyi kaçırdığı Chibok ile aynı sınırı paylaşıyor. Boko Haram militanlarının son iki hafta içinde düzenlediği saldırılarda sadece Borno eyaletinde 150‟den fazla kişi hayatını kaybetti. Libya'da Maatik hükümeti güvenoyu aldı AA Libya geçici meclisi Milli Genel Kongre (MGK) Milletvekili Ömer Buşah, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Maatik'in kabinesi oturuma katılan 93 milletvekilinden 83'ünün evet oyunu aldı" dedi. Milletvekili Emine Matir de aday olmadığı için Eğitim, Savunma, Dışişleri ve Planlama bakanlıklarının boş bırakılarak oylamalarının ertelendiğini belirtti. Güven oylamasının yapıldığı sırada bölgede sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı, asker, polis ve zırhlı araçların hazır bekletildiği kaydedildi. "Askeri darbe" karşıtı gösteri düzenleme çağrısı Öte yandan, Misrata Yerel Meclisi, bölge sakinlerine Bingazi'deki devrimci gruplara karşı "onur savaşı" başlattığını duyuran emekli Tuğgeneral Halife Hafter'in operasyonlarına işaret ederek, "askeri darbe" karşıtı gösteri düzenleme çağrısında bulundu. Meclisten yapılan yazılı açıklamada, "Libya'da meşruiyete saldırı ve devletin askerleştirilmesi gibi olaylar nedeniyle, Muammer Kaddafi yönetimine son veren 17 Şubat 2011 devrimi düşmanlarıyla mücadele ve devrimcilere destek amacıyla Misrata sakinlerini yarın gösteri düzenlemeye çağırıyoruz" ifadesi kullanıldı. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Tobruk'taki hava, kara ve deniz güçleri, Hava Kuvvetleri Komutanı Yarbay Cuma elAbani, Özel Kuvvetler Komutanı Albay Venis Buhamade, Ömer el-Muhtar Taburu, Tobruk Ulusal Güvenlik Müdürlüğü, eski Başbakan Ali Zeydan, Bingazi Havaalanı'nın güvenliğini sağlamakla görevli güvenlik güçleri ile Bingazi Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polisler de Hafter liderliğindeki gruplara katıldığını açıklamıştı. Somali’de parlamento binasına saldırı Euronews Somali‟de parlamento binasına düzenlenen bombalı ve silahlı saldırıda en az 13 kişi hayatını kaybetti. Saldırganlar başkent Mogadişu‟daki binanın önünde bomba yüklü aracı patlatmalarının ardından güvenlik güçleri ile çatışmaya girdi. Yaşanan çatışmada en az 8 asker yaşamını yitirirken, daha olayların devam ettiği sıralarda El Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütü internetten bir açıklama yayınlayarak saldırının sorumluluğunu üslendi. Ülkenin çeşitli bölgelerinde ordu birlikleriyle çatışan Eş-Şebab örgütü, „hükümet yetkililerini hedef alan saldırıların artacağı‟ tehdidinde bulunmuştu. Savunma Bakanlığı‟da kameraların karşısına geçen Başbakan Abdulveli Şeyh Ahmed ise “bu tür olaylar terörist Eş-Şebab örgütünü ülkeden söküp atma sözümüzden bizi vazgeçirmeyecek” dedi. Jacob Zuma ikinci dönem için yemin etti Euronews Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma, 7 Mayıs‟taki yapılan seçimde elde ettiği zaferin ardından ikinci dönem için yemin etti. Başkent Pretoria‟daki törene 4 binden fazla konuk ve çok sayıda devlet başkanı katıldı. Zuma‟nın partisi Afrika Ulusal Kongresi (ANC), oyların yüzde 62,15‟ini alarak beşinci kez seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı. ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ Güney Kore'de otogarda yangın: 7 ölü 20 yaralı AA Güney Kore'nin başkenti Seul yakınlarındaki bir otogarda çıkan yangında en az 7 kişinin yaşamını yitirdiği bildirildi. AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Yetkililer, başkentin kuzeyindeki Goyang'da bulunan otogar binasında çıkan yangında 20'den fazla kişinin de yaralandığını açıkladı. Yaralananlardan ikisinin durumunun ağır olduğu öğrenildi. İtfaiyeciler tarafından kısa sürede kontrol altına binasının bodrumunda kaynak yapılırken çıktığı sanılıyor. alınan yangının, otogar Tayland’da cunta yönetimine Kral’dan destek Euronews Tayland‟da cunta yönetimine bir destek de Kral Bhumibol Adulyadej‟den geldi. Siyasi olmasa da sembolik yetkilere sahip lider, ülkenin generallerden oluşan askeri yönetime devredilmesine resmi olarak yeşil ışık yaktı. Yürütme organına ise “Kamu düzeni ve barış için Ulusal Konsey” adı verildi. Geçtiğimiz perşembe düzenlenen askeri darbeye liderlik eden General Prayut Çan-Oça böylece yetkilerini daha da sağlamlaştırmış oldu. Cunta karşıtı protestolarda bulunan kişileri de uyaran general, ordunun göstericilere karşı tavrını sertleştireceği ve protestoculara karşı güç kullanılacağını belirtti. 20 Mayıs‟ta gerçekleşen askeri darbe ülkede 6 aydır yaşanan sosyal ve siyasi krizi sonlandırmayı hedefliyor. Geçtiğimiz pazar başkent Bangkok‟ta toplanan binlerce kişi ise cunta yönetimini ve darbeyi protesto etmişti.