Ġçindekiler

advertisement
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġçindekiler
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ.......................................................................................................................... 2
Genelkurmay: Üç askerimizi PYD şehit etti ....................................................................................... 2
Üniversitelerden Gazze için ortak bildiri ............................................................................................ 2
Gözaltına alınanların sayısı 103'e ulaştı .............................................................................................. 2
Yardımlar Gazze için........................................................................................................................... 3
Yeni Türkiye, yeni zihniyet... – Markar Esayan – Yeni Şafak Gazetesi ............................................. 3
Gazze ve Türk dış politikası – Soli Özel – Haberturk Gazetesi .......................................................... 5
ORTADOĞU GÜNDEMĠ ..................................................................................................................... 6
Tel Aviv uçuşları peşpeşe duruyor ...................................................................................................... 6
Gazze'de hayatını kaybedenlerin sayısı 650'ye yükseldi ..................................................................... 6
29 İsrail askeri öldürüldü ..................................................................................................................... 7
İsrail'e uçuşları durduran ülke sayısı altı oldu ..................................................................................... 7
Ban, Hamas'ı kınadı............................................................................................................................. 7
Filistin neyin faturasını ödüyor? – Osman Can – Akşam Gazetesi ..................................................... 7
ASYA – PASĠFĠK GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 9
Çin'de sivil uçuşlara kısıtlama getiriliyor ............................................................................................ 9
Endonezya'nın yeni cumhurbaşkanı Widodo ...................................................................................... 9
AFRĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................................ 9
Müslüman gruplar Orta Afrika forumuna katılmıyor .......................................................................... 9
Kerry Mısır’ın ateşkes planı için Kahire’de ...................................................................................... 10
AVRUPA GÜNDEMĠ ......................................................................................................................... 10
Avrupa’dan Erdoğan’a yüzde 60-70 oy çıkar ................................................................................... 10
Hollanda'da yas devam ediyor ........................................................................................................... 10
Fransa'da İsrail karşıtı göstericilere hapis cezası ............................................................................... 11
Kıbrıs... Bu ada bölünmüş kalıyor - Die Zeit-Internet - Günter Seufert............................................ 11
Erdoğan'ın Ölçüsüz Eleştirileri Öfke Alevlerini Körüklemeye Devam Ediyor – Tagesspiegel Susanne Güsten ................................................................................................................................. 13
Artık Her Yer Erdoğan - Frankfurter Allgemeine Zeitung – Hülya Özkan ...................................... 14
Hamas'ın Ağabeyi Türkiye - Die Tageszeitung - Jürgen Gottschlich ............................................... 15
Yahudi Karşıtı Hava – Tagesspiegel - Thomas Seibert ..................................................................... 16
AMERĠKA GÜNDEMĠ ...................................................................................................................... 18
ABD Dışişleri’nden Erdoğan’a Sert Tepki........................................................................................ 18
Amerika’da Göçmenlik Sistemi Tıkandı ........................................................................................... 18
Petrol zengini Venezüella 4 milyar $'ın peşine düştü – Deniz Gökçe – Akşam Gazetesi ................. 19
1
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
Genelkurmay: Üç askerimizi PYD Ģehit etti
Dünya Bülteni
Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yayınlanan açıklamaya göre Şanlıurfa
Ceylanpınar’da bulunan 3′üncü Hudut Alayı 1′inci Hudut Taburu 1′inci Hudut Bölük
Komutanlığı Karadağ Hudut Karakolu sorumluluğunda bulunan Yedi Numaralı Çelik Kule
bölgesindeki nöbetçiler tarafından, sınırın Suriye tarafından Türkiye istikametine yasa dışı
geçiş teşebbüsünde bulunan 10-15 kişilik gruba “Dur” ikazında bulunuldu.
Saat 21.20 sıralarında, ikaza uymayan şahıslar tarafından, nöbetçilere ateş açıldı. Silahlı grup
tarafından açılan ateş sonucu; Piyade Erler Adem Dövüşgen ve Berat Sağırkaya ile Sıhhiye
Onbaşı Yiğit Şağan ağır yaralandı. Yaralılardan Piyade Er Adem Dövüşgen Ceylanpınar
Devlet Hastanesinde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak saat 22.10′da şehit
oldu. Piyade Er Berat Sağırkaya ise Gaziantep Üniversite Hastanesinde yapılan tüm
müdahalelere rağmen kurtarılamayarak, 22 Temmuz gecesi saat 2.45′te şehit oldu. Sıhhiye
Onbaşı Yiğit Şahan ise Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesinde tedavisi sürerken hayatını
kaybetti.
Üniversitelerden Gazze için ortak bildiri
AA
Türkiye'deki 111 üniversite rektörü, Gazze'de yaşananları, Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Arapça,
Farsça, Almanca, İspanyolca, Rusça, Ermenice, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere 11 dilde
yayımladıkları ortak bildiriyle telin etti.
Bildiride, Gazze'de büyük bir insanlık dramı yaşandığına, bu katliama karşı bütün dünyanın
kör ve sağır gibi davrandığına işaret edildi. İsrail yönetiminin, muhakeme yeteneğini
kaybettiği, namlunun hedefine çocukları koyarak zalimce saldırdığı kaydedilen bildiride,
mübarek ramazan ayında Gazze'de iftarların bomba sesleri eşliğinde keder, acı ve
gözyaşlarıyla açıldığı belirtildi.
Gözaltına alınanların sayısı 103'e ulaĢtı
AA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "casusluk" ve "yasa dışı dinleme" soruşturmaları
kapsamında haklarında yakalama ve gözaltı kararı çıkarttığı 115 emniyet görevlisinden
102'si gözaltına alındı.
Bu arada, gözaltındaki kişiler arasında eski İstanbul Asayiş Şube Müdürü Erkan E'nin de
bulunduğu öğrenildi.
2
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Yardımlar Gazze için
AA
Başbakanlık, İsrail'in Filistin'e bağlı Gazze Şeridi'ne düzenlediği askeri harekatta barınma,
açlık, susuzluk ve sağlık problemleri yaşan Filistinlilere yönelik yardım kampanyası başlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan
genelgede, "Türkiye Cumhuriyeti, yardımlaşma ve dayanışma duygusunun yoğun olarak
yaşandığı mübarek ramazan ayında, halkımızın da beklentileri doğrultusunda; zor durumdaki
dost ve kardeş Filistin halkı için her türlü yardım ve desteği sağlayacaktır" ifadesi kullanıldı.
Yardım kampanyasına ait banka hesap numaraları şöyle:
Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi
TL - Hesap No (IBAN): TR87 0001 0025 3334 2869 8550 77
Yeni Türkiye, yeni zihniyet... – Markar Esayan – Yeni ġafak Gazetesi
Köklü bir değişimin yaşandığı bir ülkede, değişimi sağlayan unsur güç dengelerinde yaşanan
sarsılmadır. Türkiye'de son 12 yıldır yaşanan ve adına kutuplaşma denen durumun açılımı da
budur. Değişimci güç ile statüko, başka unsurları içine de katarak ve gittikçe alanda başka
oyuncu bırakmayacak denli genişleyerek egemenlik kavgasına girişir. Her değişim ahlaki
üstünlüğü ima etmez. Değişim adalet ve eşitliği mümkün olan en geniş tabana yaydığı
müddetçe ahlaki üstünlük kazanır ve kalıcı olur. Yoksa çalı ateşi gibi gösterişli ama geçici
olur.
On iki yol sonra sanırım Türkiye'de yaşanan değişimin geçici veya konjonktürel olmadığı,
taban meşruiyetine dayandığı anlaşılmış olmalıdır.
Türkiye'de statükoya karşı girişilen siyasi kavganın adına kutuplaşma denmesi, değişimin
lideri Erdoğan'a da diktatör yakıştırmaları, egemenlik kavgasının piar unsurudur. Aslolarak
tepki, sınıfsal kibir ve imtiyaz kaybına yöneliktir. Bu değişimci gücü hatasız, statükonun her
itirazını da haksız kılmaz, ama bu durum, değişimci gücün ahlaki üstünlüğü kaybetmesine yol
açmaz. Çünkü değişimden umudu olan geniş halk kesimleri, genel resme odaklanır ve kendi
adına icraat yapanın yanında durur. Hataları not eder ama meşruiyetini esirgemez. Çünkü
yaşananın tarihi bir an olduğu oranda normal bir siyasi süreç olmadığını bilir. Algı
mühendisliklerine karşı mesafelidir. Geçmiş icraatlara, bunların hayatlarına yansımasına,
vaatlerin ne kadarının gerçekleştirildiğine, şimdiki zamandaki güç mücadelesindeki kimyaya
ve tarafların gelecek vizyonlarını ince şekilde hesaplar. Çünkü bedeli algı operasyonlarıyla
meşgul statüko bekçilerinin değil, kendisinin ödeyeceğini bilir. Bu yüzden kül yutmaz.
Değişimci gücün, statükoya karşı verdiği mücadelenin kendisi bizzat dönüştürücü etkiye
sahiptir. Kimse yola çıktığı noktada öngördüğü sınırlarda kalmaz, değişir, dönüşür. Yolda
başa gelenlerin tahmin edilemezliği ciddi bir potansiyel taşır. Dolayısıyla, sürecin kendisi,
varılacak hedeften daha verimli bir demokratikleşme kültürünü üretir. Sonuç değil süreç
3
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
biçimlendirici olur. Bu nedenle kavgayı muarızların ahlakını iktisap ederek vermek, aslında
bir Pirus zaferidir ve ancak statükonun ambalaj değiştirerek kökleşmesini ima eder.
Bir düzenin adaletsizliğine isyan ederek mücadele başlatmak, daha baştan bir zihniyet
dönüşümü yaşandığını, eski zihniyet ve eski ahlakla köprülerin tamamen atıldığını ifade
etmez. Yani değişim sürecinde ve normalleşme öncesinde, nebula gibi, bir tür çorbanın içinde
yüzülür gibidir. Eski Türkiye'den uzaklaşılırken, eski Türkiye'ye dair zihniyet ve ahlaki
zaaflar bizimle beraberdir. Yüz yıllık alışkanlıklar, değişimi isteyen kesimlerde bile öyle
kolay yerini yeniye terk etmez. Çünkü yeni henüz kurulmaktadır. Her tecrübe bir kültür ve
içtihad üretir. Hatalar, çelişkiler, geriye dönüşler ağır bedel ödetir. Paralel devlet meselesi
gibi, başta hiç öngörülemeyecek çatışmaların, bugün Türkiye'yi başka türlü bir dünyaya
taşıdığı ve bedeller ödettiği gibi.
Gazze katliamına verilen tepkilerde, öfke ve haklılığın birleşimi, çaresizlik ile tepkimeye
girdiğinde, bizleri kolay olana yöneltebilir, eski zihniyete, aslında kolay olana geri dönmemizi
sağlayabilir. 'Hitler güzellemeleri' Yeni Türkiye'de yeri olmayan eski bir zihniyetti ama
görünür oldu. İsrail Devleti ile Museviliği, Siyonizm ile Yahudi sivilleri birbirine karıştırmak
gibi. Üstelik, her İsrail Devleti terörü eleştirisini de antisemitizm yakıştırması ile boğan bir
propaganda makinesi ile karşı karşıya olmak da cabası. Çift taraflı dikkatli olmak gerekiyor.
Çoğu zaman olduğu gibi, Sayın Erdoğan bu konuda atv-aHaber ortak yayınında taşları yerine
oturttu ve doğru, ahlaki tavrı gösterdi. Kaş yapayım derken göz çıkartmamak için, üslubun ve
mücadele yönetiminin ruhunun ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Antisemitizme, yani bir
ırkı hedef alan ırkçılığa, İslamofobi kadar karşı olduklarını tekrarladı ve Musevi vatandaşların
taciz edilmemesi gerektiğini, onların devletin güvencesinde olduğunu belirtti. Böyle bir
açıklama yapmak zorunda bırakılmaması gerekirdi.
Gazze trajedisi köklü ve dünya siyasetine göbeğinden bağlı bir mesele. Uzun soluklu,
duygusal olmayan, ortaya akıl ve küresel emek koymayı gerektiren bir konu. Türkiye bu
konunda ayakta duran en etkili ülke. Erdoğan bedeli ne olursa olsun Filistin'in yanında
olunacağını ifade ederek zaten büyük bir yükün daha altına girmiş durumda. Erdoğan'ın
mezhepçi, dar bir çizgiye oturtulmak istendiği de malum. Erdoğan hem İrancı, hem IŞİD'ci,
hem El Kaideci ve bu aralar da hem İsrailci olmakla suçlanabilen hedef bir lider.
Erdoğan küresel bazda etkili olabilecek, kapsayıcı, mezhep veya dinle sınırlanamayacak bir
dil kullanıyor. Bu zor mücadelede, tuzaklara düşmeden, ABD'de, Avrupa'da, dünyanın birçok
yerinde bu zulme itiraz eden onurlu insanlar ile bir avuç devletin organize olması ve İsrail'in
şiddet siyasetinde yalnızlaştırılması, deşifre edilmesi gerekiyor.
Erdoğan kalibresi itibarıyla bu hareketin liderliğini üstlenecek yegâne lider. Ama eski
zihniyetten koparak Erdoğan'ın işini kolaylaştırmak gerekiyor.
Hele, dünya kamuoyu Gazze konusunda Türkiye kamuoyundan çok daha erken ve etkili ses
vermişken, Filistinli çocuklar için daha iyisini ortaya koyma mecburiyetimiz var.
4
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Gazze ve Türk dıĢ politikası – Soli Özel – Haberturk Gazetesi
SONUNDA HAMAS’ın siyasi olarak kazançlı çıkacağı Gazze kıyımı aslında bölgedeki
görünür dengelerin de her an değişebileceğine delalet ediyor. Daha önce yazdığım gibi
HAMAS bu çatışmaya siyasi gücünün dibine vurmuş halde, beş parasız ve müttefiksiz girdi.
Ancak onca ablukaya rağmen sahip olabildiği füzeler, inşa edebildiği tüneller, İsrail’i tam da
istediği yere çekmesine imkân verdi.
İstediği, İsrail bombardımanı sonucunda yaşanan sivil katliamının meseleyi dünya kamuoyu
açısından ahlaken taşınamayacak bir noktaya getirmesiydi. Bunun ötesinde kendi açısından,
direnebildiğini göstermek ve Filistin yönetiminin çaresizliği karşısında hâlâ Filistin davasının
taşıyıcısı olduğunu kanıtlamak hedefini güdüyordu.
Johns Hopkins Üniversitesi’nden Ariel Ilan Roth’un Foreign Affairs Dergisi’nde çıkan yazısı
da bu sonuca varıyor. Roth, İsrail’in askeri gücünü en ağır şekilde kullanarak taktik bir başarı
elde etse bile stratejik olarak başarısız olduğunu savunuyor. Bu değerlendirmeye varırken
başlangıç noktası “HAMAS’ın stratejik hedefinin İsrail toplumundaki normallik duygusunu
sarsmak” olduğuydu. Daha önceki çatışmalarda görülmeyen şekilde “son şiddet sarmalı,
(hayatın normal akışı üzerinde) muazzam bir rahatsızlık yarattı”.
HAMAS yalnızca şu ana kadar 2008- 2009’daki savaşa göre İsrail ordusuna daha yüksek
zayiat verdirmekle kalmadı, sosyal medyanın da etkisiyle, yaşanan kıyımın dünya
kamuoyunda infial yaratmasını sağladı. Bu şekilde de aslında İsrail’in ve onun arkasında mıh
gibi duran ABD’nin temel eksikliğini vitrine çıkarmış oldu. O eksiklik de İsrail tarafının
stratejik anlamda bir barış planı olmamasıdır.
HAMAS, İsrail’i savaşa çekmeyi becererek, ki Netanyahu değilse bile kabinesinde pek çok
bakan bu tuzağa düşmeye gayet meyilliydi, “İsraillilerin, Filistinle bir anlaşmaya varmamanın
maliyetsiz olduğuna dair inancını da tuzla buz etti”. Üstelik, pısırık Filistin yönetiminin
beceremediğini gene İsrail’in oransız şiddetinden yararlanarak başardı: “Filistin davasını
yeniden dünya gündemine oturttu ve güçlü bir saldırgan karşısındaki zayıf kurban Filistinli
imajını da sağlamlaştırdı.”
Gene de HAMAS’ın geleceğinin ne olacağı büyük ölçüde Araplararası siyasetin meseleyi
buradan sonra hangi noktaya götürmek istediğiyle ve Mısır’ın tavrıyla belirlenecek gibi.
HAMAS’ın da bir noktada kendi toplumuna bu kadar ağır maliyetler ödetmeden siyasi açılım
yapabilecek noktaya gelmesi gerekir. Ancak bunu yapabilmesini sağlayacak bir düzgün
partneri yok. Katar bu yükü taşıyamayacak kadar güçsüz, Türkiye ise bu denklemde ağırlıklı
şekilde yer alabilecek bir oyuncu değil. Bu hafifliğin nedenleri saymakla bitmeyecek kadar
çok aslında. En başta Türk dış politikasının özellikle son 5 yılda neredeyse tümüyle iç
politikaya endeksli hale gelmesinin etkisi var. İkincisi de Arap isyanları sonrasında ideolojik
heveslere teslim olmanın getirdiği en çarpıcı şekilde Suriye’de ve bir ölçüde Mısır’da ortaya
çıkan başarısızlık. Buna herkese ayar verme ve dünya sistemine itici gelecek bir üsluba teslim
olma eklenince Türkiye zirveden tepe taklak düşüverdi. Bir bakıma taktikleri olan ama
Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkisi dışında stratejisini kaybetmiş bir ülke görünümünde.
5
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Türkiye kamuoyu, görünürdeki tüm çılgınlığına rağmen bunu görmüş gibi. Metropoll’ün son
kamuoyu araştırmasına göre, 2011’in aralık ayında yüzde 71 oranında başarılı görülen dış
politikayı, bugün ancak yüzde 41.3 başarılı buluyor. Özel olarak Ortadoğu politikasını başarılı
bulanların oranı yüzde 37.7 iken, Irak politikasını yüzde 28, Suriye politikasını ise ancak
yüzde 27 başarılı buluyor. Toplumun yüzde 66’sı Suriyeli mülteciler nedeniyle kaygı
duyuyor.
Metropoll’ün en çarpıcı bulgusu ise kamuoyunun Türkiye’nin yüzde 40 oranında Sünni
mezhepçi siyaset izlediğini düşünmesi ve yüzde 63.7’lik bir oranla mezhepçi siyaset
izlenmesine karşı çıkması
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Tel Aviv uçuĢları peĢpeĢe duruyor
Al Jazeera
Amerikan Federal Havacılık Kurumu (FAA), karara gerekçe olarak kısa bir süre önce
Gazze’den fırlatılan bir roketin havalimanı yakınlarına düşmesini gösterdi.
FAA uçuşların 24 saatliğine güvenlik gerekçesiyle askıya alındığını duyurdu.
Amerikan havacılık şirketleri Delta, US Airways ve United Airlines daha önce söz konusu
havalimanına uçuşları askıya aldıklarını ilan etti.
Almanya’nın Lufthansa ve Fransa’nın Air France havayolu şirketleri ile Hollanda, Kanada ve
İsveç havayolları da uçuşlarını askıya aldıklarını duyurdu.
Ġki THY uçağı döndü
Türk Hava Yolları'nın İstanbul-Tel Aviv seferini yapan iki uçağı da Ben Gurion
Havalimanı'nın yakınındaki çatışmalar yüzünden güvenlik gerekçesiyle geri döndü.
Gazze'de hayatını kaybedenlerin sayısı 650'ye yükseldi
AA
İsrail'in aralıksız devam eden saldırılarında, Gazze'de yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı
650'e yükseldi.
Batı Şeria'da 12 Haziran'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin 18 gün sonra ölü
bulunmasının ardından Filistinli genç Muhammed Ebu Hudayr, 2 Temmuz'da Yahudi
yerleşimciler tarafından kaçırılmış ve yakılarak öldürülmüştü. İsrail, olayların ardından 7
Temmuz'da "Koruyucu Hat" adı altında Gazze'ye havadan, 17 Temmuz Perşembe akşamı da
karadan saldırıya geçmişti.
6
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
29 Ġsrail askeri öldürüldü
AA
İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Kaptin Dmitry Liftas (26) adlı subayın, Hamas'ın
askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın keskin nişancıları tarafından vurularak
öldürüldüğü belirtildi.
Zırhlı birliklerde görevli Üsteğmen Natan Kohin'in (23) de dün gece çatışmada hayatını
kaybettiği ifade edilen açıklamada, 24 saatte 3'ü ağır 20 İsrail askerinin yaralandığı aktarıldı.
Açıklamada, Gazze'ye yönelik saldırıların başladığı 7 Temmuzdan bu yana 29 İsrail askerinin
öldüğü öne sürülürken, Kassam Tugayları söz konusu tarihten şu ana kadar 52 İsrail askerinin
yaşamını yitirdiğini kaydediyor.
Ġsrail'e uçuĢları durduran ülke sayısı altı oldu
Dünya Bülteni
Gazze'ye yönelik saldırılarında hız kesmeyen İsrail, uluslar arası havayollarının uçuş
iptalleriyle karşı karşıya...Türkiye ve ABD ile birlikte altı ülke Tel Aviv uçuşlarını durdurdu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'den iptal edilen
uçak seferlerinin yeniden başlatılması için müdahalede bulunmasını talep ettiği bildirildi.
Haaretz gazetesi internet sayfasında yer alan habere göre, Netanyahu, Kerry ile yaptığı telefon
görüşmesinde, Amerikan havayolu şirketlerinin Tel Aviv uçuşlarını 24 saatliğine iptal etmesi
konusunu gündeme getirdi. Netanyahu, Kerry'den uçak seferlerinin yeniden başlatılmasını
talep etti.
Ban, Hamas'ı kınadı
Dünya Bülteni
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya
Gazze saldırıları durdurup diyalog yoluyla sorunu çözmesini istedi. Ban, Hamas'a da
suçlamalarda bulundu ve sivilleri öldürdüğünü iddia etti.
Tel Aviv'de Netanyahu ile bir basın toplantısı düzenleyen Ban, hiçbir ülkenin şehirlerine,
okullarına ve hastanelerine füze isabet etmesini istemeyeceğini belirterek Hamas'ın İsrail'e
füze saldırılarının haksız olduğunu savundu.
Filistin neyin faturasını ödüyor? – Osman Can – AkĢam Gazetesi
Siyonizm Yahudi milliyetçiliğinin diğer bir adı. Adını Kudüs’ün yakınlarındaki Sion isimli
tepeden ve üzerindeki tapınaktan alıyor.
Alman, Türk veya Kürt milliyetçiliği ne ise Siyonizm de o.
7
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Milliyetçilikleri Batı uygarlığı hem üretiyor hem de diğer ülkelerin veya toplumların kendini
korumak için milliyetçiliğe sığınmasına yol açıyor. Haddi zatında ahlaken ve siyaseten
insanlık değerlerini ayaklar altına alan bir ideoloji olarak milliyetçilik, ötekinin
milliyetçiliğinin meşruiyet gerekçesine dönüşüyor.
Bu şekilde milliyetçilikler tüm dünyayı zehirliyor, onunla kalmayıp kan deryasına çeviriyor.
İnsanlık tarihinin en ağır yıkımlarının 19. ve 20. yüzyılda, yani milliyetçilikler çağında
gerçekleştiğini unutmayalım. İsrail tarafından Filistin’de gerçekleştirilen katliam ve sair
insanlığa karşı suçlar bu genel tablonun dışında değil.
Ama konu Yahudilik olunca işin içine başka sorunlar giriyor.
Bunlardan birincisi Siyonizm’i üreten etkenlerin Batı sanayileşmesini aşan boyutu, diğeri ise
Siyonizm’in kendi meşruiyetini ürettiği haksızlıkların faturasını tarafsız ve ilgisiz başka
milletlere kesmesi.
Siyonizm’i üreten tarihsel bazı olaylara bakalım. Birinci sürgün dışında Yahudilerin yaşadığı
tüm trajedilerin temelinde Batı medeniyetine kaynaklık eden Helen ve Roma uygarlıkları
yatıyor. İkinci sürgünden geçen yüzyıla kadar tarih Yahudi katliamlarıyla dolup taşıyor. Haçlı
seferleri başarıya ulaştığında Müslümanlar kılıçtan geçiriliyor. Yahudiler ise sinagoglara
doldurularak ateşe veriliyor. Her bir haçlı seferinde bu trajediler tekrarlanıyor. Bu
katliamlardan ikinci sürgün nedeniyle Avrupa’ya göç eden Yahudiler de nasipleniyor.
Hıristiyanlığın Roma’nın resmi dini halin gelmesiyle durum daha da vahim hale geliyor.
Ortaçağ ve aydınlanma çağı Yahudiler için felaket çağı demek. Neredeyse dünya Yahudi
nüfusunun yarıdan fazlasını barındıran İspanya’da Müslümanlarla birlikte soykırıma maruz
kalıyorlar. Aynı şey sonradan Portekiz, Fransa ve İtalya’da gerçekleşiyor. Yahudiler kitleler
halinde İngiltere ve Fransa’dan sürülüyor ve 18. yüzyıla kadar rahat edebildikleri Polonya’da
yoğunlaşıyorlar. Sonrasında ise Rus Pogromları devreye giriyor.
Napolyon’un Avrupa seferleri sonrasında kısmen rahat eden Yahudileri 19. yüzyıl başlarında
güçlenmeye başlayan “Cermen romantizmi” Holokost’a kadar takip ediyor. Modern
milliyetçiliğin negatif unsuru olarak “antisemitizm” daha sofistike söylem ve yöntemlerle
milyonlarca Yahudi’nin yok edilmesinin yolunu açıyor.
Siyonizm’in, yani Yahudileri tüm bu baskı ve yıkımlar karşısında korumak için yeni bir vatan
tutma idealinin temelinde bunlar var.
İslam coğrafyasında antisemitizm olmadı, zira ne ekonomik ne de siyasal koşulları itibarıyla
böyle bir zemin söz konusu. Aksine Yahudiler, en özgür ve huzurlu dönemlerini İslam
coğrafyasında yaşadılar. Batı’dan gelen kötülüğün Müslümanlar ile birlikte ortak kurbanları
oldular.
Bu Batı üretimi ve onun Yahudi düşmanlığının bir ifadesi. Filistin’in 1917 Balfour
Deklarasyonu ile Yahudilere vatan olarak tahsis edilmesi de esasen bu tarihsel sürecin diğer
bir aşaması.
Batı’nın binyılları aşan bu insanlık dışı mirastan kurtulmak ve vicdanını rahatlatmak için
8
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ürettiği bir çözüm. Bu yüzden İsrail ne yaparsa yapsın onun yanında olma politikasında bu
gerçeğin payı inkâr edilemez.
Ancak ortada bir sorun var.
Antisemitizmi üreten Batı, bu hatasını telafi etmek için adalet sağlama yolunu seçmek yerine
başka bir milleti kurban olarak seçiyor. Yani kendi kusurundan doğan faturayı kendi ödemek
yerine, bunu Filistinlilere kesiyor.
Bu şekilde kendi vicdanını temize çekmiş oluyor.
Ve İsrail bu adaletsizliğe isyan edeceğine onu derinleştiriyor.
Ve İslam coğrafyasında bazı unsurlar antisemitizme savrulmak suretiyle Batı’nın bin yıllık
günahına ortak oluyor ve adeta onun günahını üstleniyor.
Bu işte bir yanlışlık var!
Vicdan ve aklın düzeltebileceği bir yanlışlık...
ASYA – PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Çin'de sivil uçuĢlara kısıtlama getiriliyor
Trt Türk
Çin'in doğusundaki Şanghay, Hangcou ve Nancing gibi kentlerin de aralarında bulunduğu
bölgedeki 12 havalimanında uçuşların, askeri tatbikatlar nedeniyle 25 günlük süre için
gecikebileceği ya da iptal edilebileceği bildirildi.
Endonezya'nın yeni cumhurbaĢkanı Widodo
Dünya Bülteni
Endonezya'da 9 Temmuz'da yapılan cumhurbaşkanı seçiminin galibi eski Jakarta Valisi Joko
Widodo oldu.
Seçim Komisyonu, eski Jakarta Valisi Joko Widodo'nun oyların yüzde 53,15'ine tekabül eden
yaklaşık 71 milyon kişinin onayını alarak 9. cumhurbaşkanı seçildiğini açıkladı.
Komisyon, 250 milyon nüfusa sahip ülkede, cumhurbaşkanı seçiminde 188 milyon 722 bin 30
seçmenin oy kullandığını, Joko Widodo'nun rakibi Prabowo Subianto'nun yüzde 46,85'te
kaldığını bildirdi.
AFRĠKA GÜNDEMĠ
Müslüman gruplar Orta Afrika forumuna katılmıyor
Dünya Bülteni
9
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanların oluşturduğu Seleka grubunun, Kongo
Cumhuriyeti'nin başkenti Brazzaville'de düzenlenen “Orta Afrikalılar Arasındaki Ulusal
Uzlaşma Forumu”na katılmayacağı belirtildi.
Seleka'nın askeri sözcüsü Ahmed Necad İbrahim, yaptığı yazılı açıklamada, "Seleka
Genelkurmay Başkanlığı, Brazzaville forumunda gündem ve program akışının son anda
değiştirilerek gündemde yalnızca Anti-Balaka ile Seleka arasında ateşkes anlaşmasının ele
alınacak olmasını esefle karşıladı. Seleka, foruma katılmayacak" ifadesini kullandı.
Kerry Mısır‟ın ateĢkes planı için Kahire‟de
Euronews
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı John Kerry, İsrail ile Hamas arasında Mısır’ın
önerdiği ateşkesi hayata geçirmek için Kahire’de.
Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’yle görüşmesinin ardından Dışişleri Bakanı Samih Şukri
ile ortak basın toplantısı düzenleyen Kerry, krizin çözümünün Hamas’ın elinde olduğunu
AVRUPA GÜNDEMĠ
Avrupa‟dan Erdoğan‟a yüzde 60-70 oy çıkar
Sabah Avrupa
AVRUPALI Türk Demokratlar Birliği (UETD) Limburg Başkanlığı, bin kişinin katıldığı iftar
yemeği verdi. Yemekte konuşan AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı İstanbul
Milletvekili Metin Külünk, “Güçlü bir Türkiye için eğitimlerinizi tamamlayın” mesajı verdi.
Avrupalı Türklerin, özellikle genç neslin, iyi bir eğitim alarak yaşadığı ülkelerde siyasi
partilere girip o ülkenin politikasını değiştirebileceğini söyleyen Külünk, “Sizler artık buranın
bir parçası oldunuz. Çocuklarınızı iyi bir eğitim aldırınız. Başarının sırrı eğitimdir” dedi ve
Erdoğan’a Avrupa’da yüzde 60-70 oy çıkacağını söyledi. Limburg As Düğün Salonu’nunda
bine yakın davetlinin katıldığı iftar davetinde, UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik,
“Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandığa gidin ve oylarınızı kullanın. Yarının güçlü Türkiye’si
için oylarınızı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verin” dedi. UETD Hessen Başkanı
Mustafa Kasalak ise, her geçen gün UETD’nin güçlendiğini belirtti.
Hollanda'da yas devam ediyor
AA
Ülke genelinde bir haftadır derin üzüntüye yol açan olay, siyaset ve medya gündeminin ilk
sırasında yer alıyor. Yaz tatillerini yarıda keserek ülkeye dönen başta Başbakan Mark Rutte
olmak üzere kabine üyeleri, sadece bu olaya odaklanmış durumda. Başbakan hemen hemen
her gün birkaç kez basın toplantısı düzenleyerek gelişmeleri kamuoyuna aktarırken, Dışişleri
10
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bakanı Frans Timmermans ise farklı ülkelere giderek uçağın nasıl düştüğünün çözüme
kavuşturulması ve sorumluların cezalandırılması için adeta diplomatik mekik dokuyor.
Uluslararası medyanın da büyük ilgi gösterdiği olayda hayatlarını kaybedenler için
Hollanda’nın farklı şehirlerinde anma programları düzenleniyor. Bu kapsamda uçağın kalktığı
Schiphol Havaalanı’nın önü adeta çiçek bahçesine dönmüş durumda.
Fransa'da Ġsrail karĢıtı göstericilere hapis cezası
Dünya Bülteni
Fransa'nın başkenti Paris’in banliyösü Sarcelles’de pazar günü izin verilmemesine rağmen
düzenlenen İsrail karşıtı gösteride çıkan olaylarda gözaltına alınan 4 kişi, çıkartıldıkları
mahkemece hapis cezasına çarptırıldı.
Sarcelles’de düzenlenen gösteride çıkan olaylarda gözaltına alınan 4 kişi, hakim karşısına
çıktı.
Yaşları 21 ile 28 arasında değişen sanıklardan üçü, 4 ayı tecilli 10 ay hapis cezasına, diğeri ise
ise 3 ayı tecilli 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Kıbrıs... Bu ada bölünmüĢ kalıyor - Die Zeit-Internet - Günter Seufert
Kıbrıs'ı 40 Yıldan Beri Bir Sınır Bölüyor ve İhtilafın Çözüleceğine Dair Hiçbir İşaret Yok.
Oysa Avrupa Birliği veya Bir Sivil Toplum Kuruluşunun Esaslı Bir Önerisi Faydalı
Olabilirdi-Tam 40 yıl önce 20 Temmuz'da "Ayşe tatile gitmişti." Bu masum ifade Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Kıbrıs'ı işgal etmeleri için kullanılan parolaydı. Ağustos 1974'deki ikinci dalga
esnasında Ada topraklarının yüzde 37'sini işgal ettiler. Bugüne kadar geçerliliğini koruyan
Türk ile Rum kesimi arasındaki sınır çizgisi o dönemde belirlendi. İsteyenler, Kıbrıs'ın
hikâyesini -haysiyetli, düşündürücü veya şaşkınlık içinde- anmak için daha birçok vesile
bulabilir.
Örneğin 1 Mart 2014, 50 yıl önce bu tarihte, Rum çoğunluğun Türk azınlığa katliamına tepki
olarak Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler barış misyonu hayata geçirilmişti.
Kıbrıs Rum Ulusal Muhafızları Birliğinin 15 Temmuz'daki darbesinin 40. yıl dönümü de
hatırlanmaya değer. Atina cunta rejiminin desteğiyle yapılan darbe, Kıbrıslı Cumhurbaşkanı
Başpiskopos Makarios'a karşıydı ve Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesini hedefliyordu.
Türkiye buna işgalle karşılık verdi.
1975'te Kıbrıslı Türklerin 13 Şubat 2015'te 40. yılını dolduracak olan federal devleti ilan
ettikleri günü de kaçırmamak lazım. 1983'te ilan edilen ve kendini bağımsız olarak algılayan
11
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tersine, Kıbrıslı Türklerin federal devleti kesinlikle daha
sonrasında öngörülen ortak Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kısmi devleti olarak kurulmuştu.
Bu fikir bugün Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun açık hedefi. Oysa 1975'te sadece
Rumların ağırlıklı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti değil BM'de bu kısmi devleti açıktan açığa
reddetmişti. BM, bu suretle Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin tüm Kıbrıslıları tek başına temsil
ettiğinin tanınmasına zemin yaratmıştı. Avrupa Birliği 2004'de Ada'nın Rum kesimini üye
olarak alırken Türk tarafının er ya da geç pes edeceği inancıyla bu tasarıyı sahiplendi. Lakin
görüldüğü gibi bu bir yanılgıydı.
18 Kasım 2011 de düşünmeye sevk edici bir an olabilirdi. Bu tarihte Kıbrıslı Rumlar ile
Türklerin temsilcileri, 2008'de, başladığından beri bilmem kaçıncı turuna giren müzakerelerde
100. kez buluşmuşlardı. 24 Nisan 2014 ise Ada'nın birleşmesi için yapılan referandumun 10.
yıl dönümünü kutlamak için henüz erkendi. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın
planı, 2004'de Kıbrıslı Rumların "hayır" demesi yüzünden başarısızlığa uğramıştı ancak bu
tarih de 50 yıl içinde anılmak için iyi bir şansa sahip olacak.
--Müzakerelerin Tüm Enerjisi Uçup Gitti-Kıbrıs'ta hiçbir şey bir başarıya işaret etmiyor. Hâlbuki Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Nikos Anastasiadis ve kendisinin uluslararası alanda tanınmayan Kıbrıslı Türklerin muadili
Derviş Eroğlu, bu yılın 11 Şubat'ında yaptıkları ortak açıklamayla umut vermişlerdi. İlk defa
sadece eskiden beri bilinen iki yönetim, iki bölge ve eşit haklara sahip iki kısmi devletten
oluşan bir federasyon üzerinde uzlaşılmakla kalınmamış, iki halk grubu lideri vatandaşlık
konusunda da bir formül bulmuştu. "Ana vatanlar" konumundaki Yunanistan ile Türkiye,
kendileri tarafından tanınmayan devletlerin temsilcileriyle görüşmelerde bulunmaya dahi
tenezzül etmişlerdi.
Tüm tarafların resmî olarak iyimserlik yansıtmaları, ABD'nin şimdiye kadar hiç görülmedik
bir şekilde çözüm için baskı yapmasından kaynaklanıyordu. Lefkoşa'daki ABD Büyükelçiliği,
ortak açıklama yapılmasına ön ayak oldu ve Başkan Yardımcısı Joe Biden Ada'da üç gün
geçirdi. BM, şu sıralar ikinci ABD diplomatını Özel Temsilci olarak atamak istiyor. Buna
rağmen, görüşmeler başladığından sadece beş ay sonra ve daha önemli konulara el bile
atılmadan tüm enerji uçup gitmiş gibi gözüküyor.
Bunun yerine hâlâ güven oluşturucu önlemler, müzakere takvimi ve BM'nin rolü üzerinde
anlaşma sağlanmaya çalışılıyor. Hangi içeriksel noktalara açıklık getirilmesi ihtiyacı
duyulduğu sorularında bile uzlaşı sağlanamıyor. Bunun nedeni ise Eroğlu ile Anastasiadis'in
selefi Hristofyas'ın geçici olarak üzerinde uzlaştıkları hususların ne kadar bağlayıcı olduğu
konusunda yaşanan anlaşmazlık.
--ABD'nin Enerji Politikasına Dayalı Büyük Atılımı Başarısızlığa Uğrayacak-ABD'nin enerji ve güvenlik politikasına dayalı baskısı, iki nedenden dolayı boşa çıktı: İsrail
ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin münhasır ekonomik bölgesinde (MEB) bulunan gaz rezervleri, çok
sayıda stratejik problemin çözümünün anahtarı olacak gibi gözüküyor. Ancak bunun için
Kıbrıs sorununun çözümü şart çünkü Tel Aviv ve Lefkoşa'nın gaz arayışındaki iş birliğine
12
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Küçük Asya'ya uzanacak bir ortak boru hattıyla Türkiye'yi de dâhil etmeleri yalnızca bu
şekilde mümkün.
Bu, gazın Avrupa'ya taşınmasının en kısa ve en ekonomik yolu olmanın ötesinde, Türk-İsrail
ilişkilerinde yeni bir çığır anlamına gelirdi. Türkiye üzerinden gaz ihracatı, Ankara'nın enerji
platformundaki rolünü güçlendirir ve Avrupa'yı da enerji alanında Rusya'dan bir parça
bağımsızlaştırırdı.
Lakin bu büyük hamle, küçük aktörlerin çıkarları yüzünden başarısızlığa uğrayacak. Lefkoşa
gaz rezervlerini Türkiye karşısında yeni koz olarak elinde tutuyor. Tel Aviv ve Ankara bugün
birbirlerinden -Gazze'deki tırmanış yüzünden de- hiç olmadıkları kadar ayrı düşmüş durumda.
İsrail de enerji politikasında Türkiye'den ziyade Kahire ile iş birliğini tercih ediyor. Diğer
yandan gaz reservleri bu kadar büyük bir plan için çok küçük. Dahası, gaz fiyatları düşüyor ve
kâr beklentilerinin aşağıya doğru düzeltilmesi gerekecek. Kıbrıs ve İsrail, akabinde bir boru
hattının inşa edilmesi için Kıbrıs sorununun çözümünü bekleyecek olursa yakında ihracat için
üretim pek randımanlı olmayacak.
Ada bu yüzden bölünmüş kalacak ve bu durumu değiştirmek isteyen yeni yollara başvurmak
zorunda. Geçenlerde İnternational Crisis Group cesur bir öneri getirdi. Grup, Ada'nın
kuzeyindeki mini Türk devletin Avrupa Birliğine alınmasını önerdi. Eşit AB üyesi olarak
Kıbrıs'ın Rum güneyi ile Türk kuzeyi -şimdi olduğu gibi- güvenliklerinden endişe duymak
zorunda kalmadan iş birliğine gidebilir. Bu çıkış noktası, ciddi bir şekilde, Kıbrıs probleminde
Ankara'nın değil iki halk grubunun çıkarlarının korunmasının mevzubahis olduğunu
gösteriyor.
Erdoğan'ın Ölçüsüz EleĢtirileri Öfke Alevlerini Körüklemeye Devam Ediyor –
Tagesspiegel - Susanne Güsten
Türkiye Başbakanı İsrail'i Soykırımla Suçluyor. Recep Tayyip Erdoğan Bu Davranışıyla
Belki Kendine Avantaj Sağlıyor Ancak Türkiye'ye Kesinlikle Zarar Veriyor. Ülkesi İzole
Olmaya Devam Ederken Yakın Doğu'da Aslında Oynamak İstediği Rolden Uzaklaşıyor-İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki müdahale tarzı ve sivil halkın ızdırabı Türkiye'de öfkeye sebep
oluyor. Erdoğan hükûmeti ise öfke alevlerini daha da körüklemek için elinden gelen her şeyi
yapıyor. Yakında cumhurbaşkanı olmak isteyen Başbakan, Yahudi devletini Nazilerle
karşılaştırıyor ve onu soykırımla suçluyor. Erdoğan'ın ölçüsüz eleştirilerinin iç siyasi
sebepleri var, o seçmenlerinin İsrail'e duyduğu antipatiyi İsrail'e karşı kullanarak İslamcı ve
milliyetçi seçmen gruplarını kendine bağlamak istiyor. Bu taktik Erdoğan'a belki yardımcı
olacaktır.
Türkiye'ye ise kesinlikle zarar verecektir.
Eğer Erdoğan İsrail ile diğer köprüleri atacak ve ABD'yi kızdıracak olursa sadece ülkesinin
bölgesel siyasette izolasyonunu güçlendirecektir. Bu ağır saldırılar, Yakın Doğu'daki gibi
krizleri daha soğukkanlılıkla izleyen dışişlerinden ziyade öncelikle Başbakan’ın kendisinden
ve AKP'nin ileri gelen diğer siyasetçilerinden kaynaklanıyor.
13
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Lakin çıkışlarıyla Ankara'da ölçüyü belirleyen kişi, belagat ustası Erdoğan. İsrail Devleti ile
İsrail halkının arasında ayrım yapılması gerektiğini söyleyen Başbakan’ın isteğine karşı olsa
da Türkiye'deki antisemitlerin çizgilerinde güçlendiklerini hissetmeleri kimseyi şaşırtmıyor.
--Ankara Sadece İsrail ile Kavgalı Değil-Erdoğan, orta vadeli olarak ülkesinin Yakın Doğu'da esasen oynamak istediği, bölgedeki
bütün ihtilaflı taraflarla konuşarak krizin çözümünde yardımcı olan bir aktör rolünden
uzaklaşıyor.
O, İsrail'e karşı agresif tavrıyla geçtiğimiz yıllarda Türkiye'yi gitgide köşeye iten eğilimi
sürdürüyor. Ankara bu esnada sadece İsrail ile değil, Suriye, Irak ve Mısır ile de kavgalı.
Resmî olarak Türk dış politikası hâlâ ''komşularla sıfır sorun'' ilkesiyle hareket ediyor.
''Komşular arasında sıfır dost'' daha doğru bir tanımlama olurdu.
Artık Her Yer Erdoğan - Frankfurter Allgemeine Zeitung – Hülya Özkan
Başbakan Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Öncesi Tüm Gücüyle Muhalif Medyayı
Susturma Girişimi İçinde. Bu Baskıya Dayanabilenlerin Sayısı İse Oldukça Az-İslamcı Yeni Şafak gazetesi, Recep Tayyip Erdoğan’ı daha aday gösterilir gösterilmez
Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı olarak kutladı. Yine Star ve Sabah gazeteleri de olağanüstü
coşkulu bir propagandayla Erdoğan’ı “yeni Türkiye’nin” siyasi lideri olarak sahneye sürdüler.
Muhalefet söz konusu hükûmet yanlısı gazete ve medyayı, “yandaş medya” olarak
adlandırıyor. Bu gazeteler, daha önce farklı olaylarda yaptıkları gibi şimdi de
cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan’ın borazanlığını yapıyor. Üstelik bu kez medya tam
anlamıyla kutuplaştığı için yazarlar da tarafsız değil. Tüm bunların nedeni ise gücü tam
anlamıyla eline geçirmiş olan AKP hükûmetinin rakiplerine hiçbir şans tanımaması ve
kendilerine bağlı medyanın tüm imkânları kendi lehine çevirmesi ve tekelinde tutması.
Bu şartlar altında Erdoğan’ın rakipleri olan HDP’li Selahattin Demirtaş ve CHP ile MHP’nin
ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir nebze de olsa şansı olup olmadığı konusu
sorgulanıyor. Halk oyunu özgürce kullanacak ancak seçme özgürlüğü kısıtlanmış vaziyette.
Mevcut durum zaten parça parça olan muhalefeti daha da zora sokuyor. Aşırı muhafazakâr
İhsanoğlu’nun duruşu aslında laik CHP’ye pek uymuyor. CHP’ye yakın özgürlükçü
Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazeteler, İhsanoğlu’na neredeyse zoraki bir destek içindeler.
Gazeteci Emin Çölaşan, Erdoğan’ın kazanması durumunda “cumhurbaşkanlığı makamının
AKP’nin parti merkezine dönüşeceği ve diktatörlük düzeninin resmen başlayacağını” iddia
edenlerden. Zaten geçtiğimiz yıllarda oldukça köklü hamleler yapıldı ve oldukça fazla öfke
birikti. Erdoğan kuvvetler ayrımını ortadan kaldırdı, dini siyasete alet etti, Atatürk’ün mirasını
hiçe saydı ve ülkenin tam anlamıyla kutuplaşması için elinden geleni yaptı. Bu anlamda yerel
seçimler öncesinde iktidar aleyhinde büyük skandallar patlak verse de AKP yine de büyük bir
zafer elde etti. Üstelik bu zafer İslami vaiz Fethullah Gülen’in Zaman gazetesi -hareketin
okullarının kapatılacağının duyurulmasının ardından- rota değiştirip Erdoğan aleyhtarı bir
çizgiye dönmesine rağmen geldi.
14
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Anlaşılan eski dost bir süre sonra Erdoğan’a ağır geldi ve gücü elinden alma tehdidi
oluşturdu. Benzer bir olay -büyük bir bağış skandalı haberi sonrası- medya patronu Aydın
Doğan’ın da başına geldi. Doğan medyası Başbakan’ın çağrısıyla önce boykot edildi sonra da
Maliye harekete geçerek kuruluş büyük vergi cezalarıyla sindirildi. Özetle siyasi talimatlara
uymayanlara anında büyük zorluklar çıkartılıyor. Farklı çevrelerde Doğan medyanın
çökertilmesinin hedeflendiği belirtiliyor. Gelinen noktada ise söylem bir nebze yumuşatılmış
olsa da Doğan medya yolundan ve çizgisinden vazgeçme konusunda direnç gösterdi.
ATV ve Sabah’ın da içinde bulunduğu ülkenin ikinci büyük medya grubu Turkuvaz ise
“yukarıdan” gelen emirlerle çoktan el değiştirmiş ve hizaya gelmiş vaziyette. Söz konusu
medya grubu şimdi tam anlamıyla AKP yandaşı. Basın özgürlüğü özellikle enerji veya
bankacılık sektöründe faaliyet gösteren büyük kuruluşların, holdinglerin, medyaya el attığı
medya yöneticiliği yaptığı durumlarda ayaklar altına alınıyor. Bu kuruluşlar iktidara hizmet
ettiğinde, karşılıklı çıkarlar ve ihaleler söz konusu olduğunda sistem altüst oluyor.
Net olan şu ki “çatı aday” İhsanoğlu zorlu şartlarla yarışa başlıyor. Erdoğan ise hükûmetin
tüm imkânlarını -yüzlerce koruma, lüks ve donanımlı araçlardan oluşan konvoylar- arkasına
almış vaziyette. Muhalifler özellikle sivri dilli ve polemik yaratan yazarlarıyla okuyucuları
harekete geçirmeye çalışıyor. En ufak bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan Erdoğan ise
daha şimdiden yüzlerce “hakaret davası” açmış durumda. Başbakan ayrıca medya
kuruluşlarına ve programlara müdahale etmekten veya yapımcı ve muhabirlerin kovulmasına
vesile olmaktan da asla çekinmiyor.
Muhalefete göre bu yarış da tıpkı son yıllardaki gibi haksız bir seçim yarışı olacak. Üstelik
RTÜK de tam anlamıyla hükûmetin güdümüne girmiş durumda ve -örneğin Gezi Parkı
protestolarında Halk TV veya yolsuzluk soruşturmasında Samanyolu TV’de olduğu gibiyayıncılara oldukça saçma nedenlerle büyük cezalar kesiyor hatta yayın durdurma yoluna dahi
başvuruyor. Cumhuriyet gazetesi geçen hafta devlet televizyonu TRT’yi, artık sadece
Erdoğan’a yer verdiği iddiasıyla alaya aldı ve “Erdoğan’ın Radyo Televizyonu”na dönüştüğü
belirtti. Aynı durum 34 yıl önce askerî yönetim sürecinde de söz konusuydu.
Hamas'ın Ağabeyi Türkiye - Die Tageszeitung - Jürgen Gottschlich
Güç Çekişmeleri... Aşırılıkçı İslamcı Filistin Organizasyonuna Mısır'daki Da - rbeden Bu
Yana Az Destek Veriliyor-Türkiye'de bu günlerde televizyonu açanlar, ya Gazze'deki İsrail savaşının korkunç
görüntülerini görüyor ya da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail hakkında korkunç
şeyler söylediklerini duyuyor. Dolayısıyla Türkiye'deki ruh hâli de buna uygun. Her gün
İsrail'in İstanbul ve Ankara Konsolosluğu önünde şiddet içeren gösteriler gerçekleşiyor.
Ankara polisi üç gün önce eylemcilerin Konsolosluğa girmeye kalkışmasından sonra
müdahale etti.
Buna karşılık Türk televizyon izleyicisi, İsrail'in Gazze dönük savaşından dolayı duyulan
öfkenin her yerde paylaşılmadığından haberdar değil. İsrail hükûmetine dönük eleştiriler
15
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
sadece Batı'da sönük kalmıyor. Filistinli Hamas hâlihazırda neredeyse bütün Arap
ülkelerinden destek almayı hesaba katmıyor.
Yalnız küçük Katar ile Türkiye Hamas'ın tarafında. Hamas, Yakın Doğu'daki bölgesel güç
savaşında oyun topu olma tehdidiyle karşı karşıya.
Bunun çıkış noktası ise geçen yıl Mısırlı Müslüman Kardeşlere ve Cumhurbaşkanları
Muhammet Mursi'ye düzenlenen darbeydi. Erdoğan, Müslüman Kardeşlerin yakın
müttefikiydi ve hâlâ da müttefiki. Bu yüzden de darbeyi sert eleştirdi. Katar hariç, Suudi
Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin darbe girişimini desteklemesi onu kızdırsa da şimdi bu
ülkeler yeni Mısır hükûmetinin tarafında. O günden beri Türkiye ile Katar bir tarafta; Mısır,
Suudi Arabistan ile Körfez ülkeleri diğer tarafta şiddetli bir ihtilafta karşı karşıya.
Sonuçta her şey kimin Sünnileri yönetecek gücü temsil edeceğine bakıyor. Şu anda Hamas bu
ihtilafta ufalanma tehdidiyle karşı karşıya. Mısır, Gazze'de ateşkes için çaba gösterirken
Türkiye, Filistinlilere sert tutumlarını sürdürmelerini telkin ediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu gerçi Mısır'ın Türkiye'nin ateşkes anlaşmasını engellemeye çalıştığı suçlamasını
geri çevirdi ancak hemen ardından Türk hükûmetinin Hamas'ın bütün taleplerini
desteklediğini belirtti.
--Acı Çekmeyi Uzatmak-Lakin ne Türkiye ne de Katar Gazze Şeridi'nin veya Batı Şeria'nın sınır komşusu. Bu yüzden
Hamas'a yardım malzemesi veya silah ulaştırması mümkün değil.
Geriye sadece, Türk hükûmetinin aşırı saldırgan belagati ve sokaklardaki acizliğin sebep
olduğu öfke kalıyor. Sonuç itibarıyla Erdoğan sertlik yanlısı Hamas üyelerine arka çıkarak
onları güçlendiriyor ve böylece Filistin sivil halkının acı çekme süresini uzatıyor. Erdoğan'ın
Hamas yönetimini taviz verme konusunda baskı yapması biraz daha süreceğe benziyor.
Türkiye'deki köşe yazarları, Erdoğan'ın en erken 10 Ağustos'taki cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden sonra pragmatik bir tavır almasını bekliyor.
Yahudi KarĢıtı Hava – Tagesspiegel - Thomas Seibert
Erdoğan Türkiye'de İsrail'e Duyulan Öfkeyi Körüklemek Suretiyle Kendi Kendine Problem
Yaratıyor. Hükûmet Başkanı Hafta başında Türkiye’de Yaşayan Yahudileri Korumak İçin
Halkın Öfkesini Yatıştırmak Zorunda Kaldı-Yeni Akit adlı İslami gazete, Türkiye'de farklı düşünenlere karşı kaba saldırılarıyla tanınır.
Gazete, İsrail'in Gazze harekâtı nedeniyle de özellikle çirkin bir hizmet sundu. Yeni Akit,
ünlülerin fotoğraflarına yer verilen bir bulmacada Adolf Hitler'in resmini bastı. Fotoğrafın
altındaki doğru cevap: "Seni arıyoruz." şeklindeydi.
Türkiye'deki hükûmet, muhalefet, medya ve sivil toplum hep birlikte İsrail'in Gazze Şeridi'ne
yönelik askerî eylemini kınıyor. Bu esnada eleştirilere Yahudi karşıtı üslubun karıştığı sadece
16
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Yeni Akit'te gözlenmiyor. Kısa bir süre önce şarkıcı Yıldız Tilbe de Twitter'da Hitler'in
zamanında Yahudilere az bile yaptığını yazmıştı.
Üç hafta sonra kendisini cumhurbaşkanı seçtirmek isteyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
kendi Nazi benzetmeleriyle halkın öfkesini körüklüyor. Erdoğan hafta sonu, İsrail'deki
aşırılıkçı Filistin düşmanlarının barbarlıkta Hitler'i bile geride bıraktıklarını söylemişti.
Erdoğan ile hükûmetinin diğer üyeleri İsrail'in müdahalesini "soykırım" olarak tanımlıyor.
Erdoğan, izlediği sert çizginin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine avantaj sağlamasını
umuyor. Başbakan Milliyet gazetesine yaptığı açıklamada, hiç kimsenin İsrail'in Gazze
müdahalesini kendisi kadar sesli ve açık bir şekilde lanetlemediğini söyledi. İsrail, Türklerin
çoğu tarafından, Filistinlilerin haklarını gasp eden saldırgan bir ülke olarak görülüyor. Hamas
ve diğer grupların İsrail'e karşı şiddet eylemleri ise çoğu kez direniş eylemleri olarak haklı
çıkarılıyor. Kamuoyu yoklamalarına göre Türklerin yüzde 40'ı Yahudileri komşu olarak
istemiyor.
Lakin İsrail karşıtı protestolar Erdoğan'ın tasvip edebileceği ölçüyü aşıyor. İstanbul'da İsrail
Başkonsolosluğuna saldırmak isteyen göstericiler polis tarafından tazyikli suyla dağıtılmak
zorunda kalındı. Başbakan, tırmanan Yahudi karşıtlığı nedeniyle taraftarlarını Türkiye'deki
Yahudilere saldırmamaları yönünde uyarmak zorunda kaldı. Erdoğan, Türkiye'deki yaklaşık
20 bin Yahudi’nin ülkenin vatandaşları olduklarını söyleyerek, "onlar bizim korumamız
altında" diye konuştu.
Şimdilik öfke tırmanmaya devam ediyor. Bir tüketici derneği Türklere, İsrail'i destekleri için
Coca Cola, McDonald's veya Nestle gibi dünya markalarını boykot etmeleri çağrısında
bulundu. Erdoğan'ın partisi AKP'nin hâkimiyetindeki bazı yerel yönetimler, bu çağrıya
katıldılar. Bu ürünlerin tüketiminden feragat edilmesi, Türk ekonomisine ve özellikle de
ülkenin dünyaya açık ve tesisler için güvenli bir ülke olduğu imajına zarar verebilir. Coca
Cola ve diğer küresel şirketlerin Türkiye'de bölgesel ana işletmeleri bulunuyor. Bu arada
turizm sektöründe İsrailli tatilcilerin rezervasyonlarıyla ilgili bir iptal dalgası yaşandığı
duyuluyor.
Erdoğan dış siyaset açısından bakıldığında da zor durumda. Başbakan’ın Hitler kıyaslaması
Ankara'nın en önemli müttefiki ABD'nin canını sıktı. Erdoğan ise buna, ABD'nin İsrail'e
desteğini gözden geçirmesi gerektiği sözleriyle karşılık verdi ki bu da Washington'da
Ankara'nın politikasından dolayı duyulan şüpheyi güçlendirmiş olsa gerek. Başbakan kendi
üslubu yüzünden müttefik ABD ile Türkiye'nin çıkarına olamayacak bir anlaşmazlığın içine
sürüklendi.
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan Türkiye'de de baskı altında. 10 Mayıs'ta Gazze yardım
filosunda 10 Türk eylemcinin İsrailli askerler tarafından öldürülmesinin ardından Erdoğan,
kısa bir süre önce İsrail ile barışılabileceği sinyali vermişti. Şimdi bu seçenek masadan kalksa
da muhalefet 10 Ağustos'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine üç hafta kala, örneğin
Türk-İsrail ticari ilişkilerinde ve İsrail'e askerî ihracatta yaşanan patlamayla ilgili nahoş
sorular yöneltiyor. Buna göre Erdoğan hükûmeti İsraillilere kısa bir süre önce, Gazze'ye
yönelik saldırılarda kullanıldığı ileri sürülen savaş uçakları için akaryakıt ihraç etmiş.
17
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bazı muhalefet politikacıları canlı kalkan olarak Gazze'ye gitmek istiyor ki bu da hükûmete
sorun yaratıyor. Erdoğan Filistinlilerle dayanışma jesti için defalarca Gazze'yi ziyaret
edeceğini duyurmuş ama sonra gitmemişti. Milletvekillerinin eylemi şimdi onun bir korkak
gibi lanse edilmesine neden olacak.
AMERĠKA GÜNDEMĠ
ABD DıĢiĢleri‟nden Erdoğan‟a Sert Tepki
Amerika‟nın Sesi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Gazze operasyonu sonrası yaptığı, “İsrail gibi
terör devletlerine karşıyız” benzeri sert açıklamalara ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden
gelen tepki devam ediyor.
„Türkiye‟nin saygınlığı zedeleniyor‟
Günlük basın toplantısında konuşan Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf,
Washington yönetiminin Erdoğan'ı İsrail ya da diğer konularda artık geçerli bir muhatap
olarak görüp görmediği yönünde bir gazetecinin sorduğu soruyu şöyle yanıtladı:
"Bu gibi açıklamaların Türkiye'nin duruma etkin biçimde ağırlığını koymasını olumsuz
etkilediğini düşünüyoruz. Bu açıklamaların ne kadar kötü ve rahatsız edici olduğu noktasında,
Jen'e (ABD Dışişleri Bakanlığı’nın diğer sözcüsü) tamamen katılıyorum ve açıkça söylemek
gerekirse, bunlar Türkiye'nin uluslararası saygınlığını da zedeliyor. Birçok konuda Türkiye ile
birlikte çalışmaya devam edeceğiz elbette. Ama bu ortamda, böylesi açıklamalara gerek yok.”
Amerika‟da Göçmenlik Sistemi Tıkandı
Amerika‟nın Sesi
Amerika, dış politikada uluslararası toplumu da yakından ilgilendiren birçok sorunla karşı
karşıya. İsrail’in Gazze’ye yönelik kara operasyonu, Ukrayna üzerinde düşürülen Malezya
Havayolları’na ait uçağa dair tartışmalar ve İran’la nükleer müzakereler bunlardan sadece
birkaçı. Ancak dış politikanın çözüm bekleyen acil sorunlarının yanı sıra, içeride de Başkan
Barack Obama’nın başını ağrıtan köklü sorunlar var. Nitekim son haftalarda gündemden
düşmeyen ve Amerika’nın güney sınırında bir insanlık krizine yol açan kaçak göçmenler
bunlardan biri. Ülkeye kaçak olarak giren onbinlerce Orta Amerikalı çocuğun yarattığı kriz
büyüyor.
18
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Petrol zengini Venezüella 4 milyar $'ın peĢine düĢtü – Deniz Gökçe – AkĢam Gazetesi
Petrol bakımından dünyanın en zengin ülkelerinin başında gelen Venezüella, insan kaynağını
iyi yönetemediği için zora gördi. Petrol satışıyla Yılda 100 milyar $ kazanabilecek ülke Çin'le
4 milyar $'ın pazarlığını yapıyor.
İnsan inanamıyor, dünyada en çok petrol rezervi olan (298.3 milyar varil ile birinci,
S.Arabistan ikinci, Kanada üçüncü), yılda 100 milyar dolarlık petrol satma potansiyeli olan
bir ülkenin parası nasıl döviz sıkıntısı yüzünden resmi kur bir dolar eşit 6.35 Bolivar iken,
karaborsada bir dolar nasıl 50-90 Bolivar arasında değer bulur? Nasıl olur da devlet resmi
ödemelerini döviz ile yapamadığından yabancı havayolları da yerel parayla ödemeyi kabul
etmeyip ülkeye uçuşu iptal ederler? Nasıl olur da bu ülkenin uluslararası havayollarına
bugüne kadar birikmiş ama ödenmemiş 4 milyar dolar kadar da bilet parası borcu var olur ?
BĠR GECEDE 18 BĠN UZMAN ĠġSĠZ KALDI
Sonunda dün rastladığım bir 'The Economist' yazısı durumu biraz aydınlattı. Meğer 2003
yılında o zamanki Başkan Chavez PDVSA adlı devletin petrol şirketinin toplam çalışanlarının
yarısı olan 18 bin kadar kişiyi grev yaptıkları için bir günde işten çıkarmış. İşten çıkarılan
kişilerin yüzde seksen kadarı Intevep adı verilmiş olan araştırma bölümünün yönetici ve
teknisyenleri imiş. O günden bu yana da ülkenin petrol üretimi durgunluğa girmiş. PDVA'da
işbaşında ağır sakatlanmalara neden olan kazaların sayısı 2002'ye göre üç buçuk katına
çıkmış.
ÇALIġAN SAYISI DOKUZ KATINA ÇIKTI
Ayrılanların çoğu ABD, Meksika, İran, Malezya, Kazakistan ve en son Alberta (Kanada) gibi
yerlere gitmişler. Venezüella’nın Orinoco bölgesinden çıkarılan petrol, Kanada ve diğer
ülkelerdeki petrol gibi özel bilgi isteyen ağır petrol denen cinsten imiş. Venezüellalılar da ağır
petrol konusunda uzmanmış. Alberta’da 2001 yılında 465 Venezüellalı çalışırken 2011 yılında
3.860 Venezüellalı kişi çalışır olmuş. PDVSA’nın araştırma müdürü Pedro Perreira
Kanada’ya gelerek Alberta’nın Calgary Üniversitesi'nde bir araştırma ekibi kurmuş, çalışan
35 kişiden üçte ikisi 2003 yılında gelen Venezüellalılarmış. Bu kişiler daha sonra dev petrol
şirketlerine transfer olmuşlar.
Göç eden KomĢu'da zengin oldu
2007 yılında PDVSA’nin bir diğer eski Genel Müdürü Ronald Pantin Kolombiya’daki Meta
şirketini satın almış ve şirketini Kolombiya’nın en büyüğü haline getirmiş. Humberto
Caldwron adlı bir Venezüella Petrol Bakanı da Vetra adlı şirketi kurmuş. Meta ve Vetra
bugün Kolombiya'nın petrolünün dörtte birinden fazlasını çıkartıyorlarmış.
Bunlar 'kapitalist palavrası'
Dışarıda çalışanlar Kolombiya’da Venezuella’dakinin üç misli maaş aldıklarından pek geri
dönmeye niyeti olan yok. Bugün ise beş altı yıl deneyimliler bile Venezüella’nın iki misli
maaş aldıklarından yurtdışına gitmektelermiş. Bence 'bunlar kapitalist palavrası' demekten
19
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
başka bir inkar yolu da mümkün değil. İki gün evvel Çin Başkanı Venezüella lideri Maduro
ile 4 milyar dolar borç görüşmesi yapmaktaydı deniyor! Bu ülkeye gerçekten yazık!
ÇÖKÜġÜ KOLOMBiYA'YA YARADI
ANCAK Venezuella’da petrol sektörü kilitlenirken bundan en çok faydalanan da Kolombiya
olmuş. 2000 yılında günde 687 bin varil üreten Kolombiya bugün günde bir milyon varil
düzeyine gelmiş. Çalışanların çoğu da Venezuellalı! Eski bir PDVA Genel Müdürü Luis
Guisti 1999 yılında Chavez iş başına gelince ayrılıp Kolombiyanın enerji politikalarını
düzenleyen kişi de olmuş.
20
Download