AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Ġçindekiler AVRUPA GÜNDEMİ................................................................................................................ 2 Fransa Şokta Eski Cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy Gözaltına Alındı .............................. 2 Avrupa Parlamentosu Başkanı seçildi .................................................................................... 2 Donetsk'te çatışmalar yeniden başladı .................................................................................... 3 AB Dönem Başkanlığı'nı devretti ........................................................................................... 3 AP başkanı kim olacak ? ........................................................................................................ 3 AB Komisyonu Başkanı Barroso, Arnavutluk'ta .................................................................... 3 Vekillere zam yasası Gauck'a takıldı ...................................................................................... 4 AMERİKA – İNGİLTERE GÜNDEMİ ................................................................................... 4 Erdoğan cumhurbaşkanlığıyla iktidarı elinde tutmak istiyor ................................................. 4 Kürtler bağımsızlık yolunda yavaşlamalı ............................................................................... 4 AB dönem başkanı İtalya 'reform' istiyor ............................................................................... 5 IŞİD'in halifeliği ilanı- Guardiani Independent, Daily Telegraph .......................................... 6 Fetullah Gülen‟in askerliğinden CIA‟ye uzanan yol! - Hasan Karakaya – Yeni Akit ........... 6 Arjantin‟in yeni borç krizi - Yaman Törüner - Milliyet ......................................................... 8 ASYA – PASİFİK GÜNDEMİ .................................................................................................. 9 Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un füze denemelerini izledi ..................................................... 9 Japonya'da bir kişi kendini ateşe verdi ................................................................................. 10 Japonya Kuzey Kore'ye yaptırımları kaldırıyor .................................................................... 10 Kayıp Malezya uçağıyla ilgili yeni gelişme ......................................................................... 10 Japonya'da 'aktif ordu' hazırlığı ............................................................................................ 11 AFRİKA GÜNDEMİ ............................................................................................................... 11 Jonathan: Boko Haram ''din savaşlarını'' körüklüyor ........................................................... 11 Nijerya'da kaçırılan kızlarla ilgili son gelişme ..................................................................... 11 1 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI ORTADOĞU GÜNDEMİ ....................................................................................................... 12 Suudi Arabistan istihbaratına yeni atama ............................................................................. 12 NATO mecbur kalırsa Türkiye'yi savunacak ....................................................................... 12 İsrailliler öldürülen gençlerin yasını tutuyor ........................................................................ 12 Suriye rejiminin hazirandaki saldırılarının acı bilançosu ..................................................... 12 'Bağımsızlık referandumu planlıyoruz' ................................................................................. 13 Yeni Ortadoğu – Erdal Şafak – Sabah Gazetesi ................................................................... 13 Ortadoğu'da yeni düzeni kim kuracak? – Burhanettin Duran – Sabah Gazetesi .................. 14 Irak‟ta saflar tam arapsaçı – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi ............................................. 15 Kürt devletine İsrail selamı – Fehim Taştekin – Radikal Gazetesi ...................................... 16 Ortadoğu'daki tehlikenin adını koyalım – Akif Emre – Yeni Şafak Gazetesi ...................... 19 Kararı Türkiye Verecek - Die Tageszeitung - Wladimir Van Wilgenburg .......................... 21 Irak Terörü Hepimizi İlgilendiriyor - Hamburger Abendblatt - Thomas Frankenfeld ......... 23 AVRUPA GÜNDEMİ Fransa ġokta Eski CumhurbaĢkanları Nicolas Sarkozy Gözaltına Alındı Anadolu Ajans Fransa‟nın eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ‟gizli adli soruşturmayı ihlal etmek‟ suçlamasıyla gözaltına alındı. BFM televizyon kanalı, adli kaynaklara dayanarak verdiği haberde, Paris yakınlarındaki Nanterre adli polisinin Sarkozy‟yi gözaltına alarak sorguladığını duyurdu. Adli polis dün de Sarkozy‟nin avukatı Thierry Herzog ile Yargıtay Başsavcıları Gilbert Azibert ve Patrick Sassoust‟yı gözaltına almıştı. Sarkozy‟nin, avukatıyla yaptığı ve dinlenen telefon görüşmeleri sırasında, kendisi hakkında açılan bir davayla ilgili olarak içeriden bilgi alabilmek için Yargıtay‟dan Savcı Gilbert Azibert ile temasa geçtiği ortaya çıkmıştı. Avrupa Parlamentosu BaĢkanı seçildi Anadolu Ajans Alman Sosyal Demokrat Parlamenter Martin Schulz, Avrupa Parlamentosu başkanlığına yeniden seçildi. Schulz, Avrupa Parlamentosu genel kurulunda bugün yapılan oylamada 751 üyeden 409'unun oyunu aldı. 2012'den bu yana Avrupa Parlamentosu'nun başkanlığını yürüten Schulz, görevine 2,5 yıl daha devam edecek. 2 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Donetsk'te çatıĢmalar yeniden baĢladı Anadolu Ajans Ukrayna'nın Donetsk bölgesinde yer alan Kramatorsk'ta bir minibüse açılan ateş sonucu 4 kişi yaşamını yitirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko'nun ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçılarla bir süredir devam eden ateşkesi askıya aldığını bildirmesinin ardından bölgede çatışmalar başladı. Sabah saatlerinde Kramatorsk'ta bir minibüse açılan ateş sonucu 4 kişi yaşamını yitirdi, 5 kişi de yaralandı. Yaralılar hastanelerde tedavi altına alınırken, ölenlerin sivil olduğu öğrenildi. AB Dönem BaĢkanlığı'nı devretti Trt Türk Yunanistan, 1 Ocak‟ta Litvanya‟dan devraldığı Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanlığını, bugün İtalya‟ya devretti. Dönem başkanlığı süresince “Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği‟nin güçlendirilmesi ve istihdam", "AB-Euro Bölgesi uyumunun ilerletilmesi", "Göç ve sınır kontrolü" ve "Denizcilik politikası" gibi konulara yoğunlaşan Yunanistan, Atina‟da 1517 Haziran'da düzenlenen 51. AB Parlamentoları Avrupa İşleri Komisyonları Konferansı (COSAC) ile başkanlık döneminin parlamenter boyutunu tamamlamış oldu. AP baĢkanı kim olacak ? Euronews 25 Mayıs‟ta yapılan Avrupa seçimlerinin ardından Avrupa milletvekilleri strasbourg‟da toplanıyor. Yapılacak oylamadaAvrupa Parlamentosu başkanı belirlenecek. Oylamanın favori ismi daha önce de bu görevi yürüten Alman asıllı Sosyal Demokrat Martin Schulz. Önümüzdeki günlerde ise Avrupa Komisyonu başkanlığına getirilmesi beklenen Jean-Claude Juncker‟e yönelik oylama yapılacak. Avrupa Komisyonu başkanlığına aday gösterilen Alman asıllı Sosyal demokrat Martin Schulz‟un bir kez daha Avrupa parlamentosu başkanlığına seçilmesine kesin gözü ile bakılıyor. Merkez sağ Schulz‟a karşı aday göstermedi zira başkanlığın birlikte yürütülmesi öngörülüyor. AB Komisyonu BaĢkanı Barroso, Arnavutluk'ta Anadolu Ajans Avrupa Birliği (AB) Komsiyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Arnavutluk'un başkenti Tiran'daki temasları kapsamında, Başbakan Edi Rama ile bir araya geldi. Başbakanlık önünde resmi törenle karşılanan Barroso, Rama ile yaptığı görüşmede Arnavutluk'un AB'ye adaylık statüsüne dair belgeyi teslim etti. Görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısında konuşan Barroso, Arnavutluk'un, adaylık statüsünü hak ederek aldığını belirterek, bundan sonraki süreçte Arnavutluk'u uzun ve zorlu bir yolun beklediğini vurguladı. 3 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Vekillere zam yasası Gauck'a takıldı Deutsche Welle Parlamentodan Hrıstiyan Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekillerinin oylarıyla geçirilen yasa tasarısı, milletvekili maaşlarını 1 Temmuz 2014 itibariyle 8 bin 252'den 8 bin 667 euroya çıkarıyor. 1 Ocak 2015'te devreye girecek ikinci zamla 9 bin 82 euroya yükseltileceği belirtilen maaşların 2016'dan itibaren de otomatik olarak artırılması öngörülüyor. Otomatik artışta Federal İstatistik Bürosu'nun belirlediği yıllık ücret artışı endeksinin baz alınacağı kaydediliyor. AMERİKA – İNGİLTERE GÜNDEMİ Erdoğan cumhurbaĢkanlığıyla iktidarı elinde tutmak istiyor Times İngiliz Times gazetesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın olası cumhurbaşkanlığı adaylığı ile tabanını genişletmeyi ve parti içindeki rakiplerini marjinalize etmek istediğini yazıyor. İstanbul mahreçli haberde 'Türkiye'nin otoriter başbakanı' olarak tanımlanan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasının beklendiğini belirtiliyor. Gazeteye göre bu olası adaylık açıklaması, Erdoğan'ın başbakanlık görevi için son dönemi olmasına rağmen Türkiye politikasının ön saflarında kalacağı anlamına gelecek. Times, haberde Haziran ayında yayınlanan iki kamuoyu yoklamasının Erdoğan'ın Ekmeleddin İhsanoğlu karşısında büyük bir zafer tadacağını gösterdiğini aktarıyor. Haberde uzmanların, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması durumunda cumhurbaşkanlığının yetkilerini hızlı bir şekilde artırabileceği ve tıpkı Rusya'daki Vladimir Putin-Dimitri Medvedev örneğinde görüldüğü gibi başbakanlığa atanan kişiyi yönetebileceği belirtiliyor. Haberde görüşüne başvurulan uzmanlardan Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Kalaycıoğlu Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması durumunda muhtemelen başbakanlığa kendisine sadık birini seçeceğini söylüyor. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Sinan Ülgen ise böyle bir senaryoda sonunda AKP'nin zayıflayabileceğini söylüyor. Kürtler bağımsızlık yolunda yavaĢlamalı Financial Times Gazetenin editoryal görüşlerini yansıtan bölümde yer alan analizde Irak'ın geleceği bağlamında Kürdistan'ın bağımsızlığı tartışmaları ele alındı. Gazete, Kürtlerin bağımsızlık yolunda yavaşlamaları gerektiğini söylüyor. 4 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Financial Times, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Kerkük'ü ele geçirmesine, zengin petrol kaynaklarına, güçlü ekonomisine ve peşmerge güçlerine dikkat çektikten sonra özetle şu yorumu yapıyor: "Kürtler, ABD'nin 2011'de Irak'tan ayrılmasından sonra acımasız bir mezhepçi politika izleyen Bağdat'taki Maliki hükümetine hiç bir şey borçlu değiller. Bağdat federal bütçeden Kürtlere hak ettiklerinden çok daha azını aktarıyor ve Peşmerge'yi idame ettirmek için hiçbir ödeme yapmıyor. Maliki'nin IŞİD tehdidini kontrol altına almak için şimdi Kürtlere ihtiyacı var. Kürtler'in neden Maliki'ye ihtiyaçları olduğuysa açık değil. Ortak bir olağanüstü durum zamanında, ülkenin parçalanmasını hızlandıracak herhangi bir şey yapmak aceleci olur. Öncelik, IŞİD'i durdurmak olmalı." Financial Times, İran ve Türkiye'nin desteği olmadan Kürdistan'ın bağımsızlığının bir hayal olarak kalacağını söylüyor. Gazete, Irak için tek geleceğin Bağdat merkezli gevşek bir federal yapıdan geçtiğini yazıyor ve Sünni, Şii ve Kürt bölgelerine ayrılmasının ülkedeki kanlı etnik çatışmaların yıllarca sürmesine neden olacağını aktarıyor. Financial Times'a göre IŞİD'in yenilgiye uğratılması halinde Kürtler Irak'ın toprak bütünlüğünü korumayı tercih etmeliler. Irak'ın ülkedeki tüm toplulukların liderlerinin içinde yer alacağı kapsayıcı bir hükümete ihtiyacı olduğunu belirten gazete, 'Dünya güçleri, bu süreçle uğraşmaları için, saati geç olsa bile Kürtlere baskı yapmalılar' diyor. AB dönem baĢkanı Ġtalya 'reform' istiyor BBC AB dönem başkanlığını 1 Temmuz itibariyle devralan İtalya, "Avrupa Birleşik Devletleri" hayalini gerçekleştirmek için çalışma sözü verdi. İtalya Başbakanı Matteo Renzi, İtalya'nın AB dönem başkanlığı için açılan www.italia2014.eu sitesinde yayımlanan mesajında, Avrupa çapındaki öğrenci değişim programına gönderme yaparak, "Erasmus jenerasyonunun, Avrupa Birleşik Devletleri hayalini gerçekleştirebileceğini" söyledi. Renzi, "Çocuklarımıza anlatacağımız Avrupa, ümit etmenin mümkün olduğu bir yer olmalı" dedi. Başbakan Renzi, geçen hafta yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullanmıştı: "Avrupa yalnızca bürokrasiye dayalı bir tarafsız bölge olamaz. Milyonlarca genç insan biz oturup parametreler üzerinde münakaşa edelim diye can vermedi." Renzi, "yaşlı bir teyzeye" benzettiği Avrupa'nın "rakamların arasında boğulduğunu ve ruhunu kaybettiğini" belirterek, "tarihi bir değişim fırsatını kaçırma riskiyle karşı karşıya olunduğunu" vurgulamıştı. 5 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI IġĠD'in halifeliği ilanı- Guardiani Independent, Daily Telegraph IŞİD'in (Irak Şam İslam Devşeti) halifeliği ilanı da İngiltere gazetelerinden önemli yer tutuyor. Guardian'ın Orta Doğu editörü Ian Black, halifelik ilanının dini anlamda değil politik anlamda bir açıklama olarak görüleceğini söylüyor. Independent'ın şu an Bağdat'ta bulunan deneyimli Orta Doğu muhabiri Patrick Cockburn, halifeliğin ilanıyla birlikte Irak'ta IŞİD'le hareket eden Sünni grupların işlerinin zorlaştığı görüşünde. Cockburn'e göre bu grupların, halifeliği ilan eden, Allah ve tarihin kendi yanında olduğunu söyleyen IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi'den kurtulmaları çok zor ve tehlikeli olacak. Daily Telegraph'ın görüş sayfasında Shasank Joshi imzasıyla yayınlanan analizde is El Bağdadi'nin devletini ilan etmiş olsa da ilan ettiği devletin düşmanlar tarafından sarıldığını ve işinin çok güç olduğunu yazıyor. Fetullah Gülen’in askerliğinden CIA’ye uzanan yol! - Hasan Karakaya – Yeni Akit Hani, atalarımız; “Men dakka dukka” demişler ya... Ne demektir?.. “Çalma kapıyı, senin de çalarlar kapını” demektir!.. “Ne ekersen onu biçersin” demektir... DoğruHaber gazetesinden Hüseyin Kaya; geçen haftaki yazısında işte bu “men dakka dukka”sözünden hareketle “Gülen medyası”nı eleştirmiş ve demiş ki; “Gülen medyası, yıllarca Hüseyin Velioğlu ile Temel Cingöz arasında bir irtibat kurmak için büyük çabalar harcadı. Hiçbir delil göstermeden H.Velioğlu‟nun askerle beraber çalıştığı şeklinde bir iftira atmışlardı... Bu iddiaların bir iftira olduğunu, psikolojik harbin bir parçası olduğunu çok iyi bilmelerine rağmen böyle bir iftirayı yıllarca dillendirdiler. Gazetelerinde, dergilerinde yazdılar, televizyonlarında dillendirdiler. Mazlumların ahını ve bedduasını aldılar yıllarca. Şimdi aynı yerden vuruluyorlar.” Gülen’in Askerlik Yılları Hüseyin Kaya; “Gülen Grubu‟nun aynı yerden vurulduğunu” söylerken, bunun kanıtı olarak uzun yıllar Gülen Grubu içinde kalan araştırmacı-yazar Said Alpsoy‟un sözlerine yer vermiş... Said Alpsoy, “Gülen‟in askerliği” ile ilgili olarak demiş ki; “Fetullah Gülen acemiliğini Ankara‟da Muhabere Okulu‟nda yaptıktan sonra İskenderun‟a gönderiliyor. Burada Özel Harp Dairesi‟nin 1950‟li yıllardaki ilk yetiştirilen subaylarından olan Esat Keşafoğlu ile yakınlık kuruyor. Yüzbaşı Keşafoğlu, Gülen‟i kolluyor. Hatta askeri 6 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI üniformanın üzerine cübbe giyen Gülen, İskenderun‟da çeşitli camilerde vaazlar veriyor. Bu, Gülen‟in „Küçük Dünyam‟ adlı kitabında ve konuşmalarında da geçiyor.” Gülen‟in 24 ay olan askerliğini, Keşafoğlu‟nun ödülendirmesi ile 17 ay yaptığını iddia ediyor Alpsoy... İlginç bir ayrıntıyı paylaşıyor: “Gülen askerden terhis olur olmaz, Erzurum‟a giderek Komünizmle Mücadele Derneği‟ni kurdu ve başkanı oldu. O dönemde Komünizmle Mücadele Derneği sadece İzmir‟de vardı ve Özel Harp Dairesi‟nin bir uzantısı olarak açılabilirdi.” Diğer Adı Kontrgerilla O dönemki Komünizmle Mücadele Derneği‟nin Özel Harp Dairesi ile bir ilgisi var mıdır, yok mudur bilmiyorum ama; Özel Harp Dairesi denildiği zaman orada durmak lâzım... Malûm, Özel Harp Dairesi‟ne Özel Kuvvetler Komutanlığı da denilir... Özel Kuvvetler Komutanlığı, 1992‟de kurulmuş ama “yeni bir kurum değil”dir. Bu kurumun ilk ismi Seferberlik Tetkik Kurulu‟dur. Seferberlik Tetkik Kurulu, 1948 yılının başlarındaKontrgerilla eğitimi için ABD‟ye gönderilen “16 subaylar” tarafından kurulmuştur. ABD‟de eğitimlerini tamamlayan bu subayların bir kısmı Kore Savaşı‟nda, bir kısmı da ülke içindekontrgerilla eğitimi verilmek üzere görevlendirilmiştir. ABD, o yıllarda, NATO üyesi ülkelerde ve NATO üyesi olmayan Avusturya, İsveç ve Norveçgibi ülkelerde görünüşte Sovyetler Birliği‟ne karşı, NATO dışında farklı illegal bir örgütlenmefaaliyetlerine girişmişti. Bu faaliyetlerin sonucunda her ülkede değişik isimle anılan ve bugün dünyanın başına bela kesilen “Gladyo örgütü”nü kurdurmuştur. Türkiye‟de de bu örgüt; Kore Savaşı‟nda denenmiş subayların arasında bulunan Tümgeneral Daniş Karabelen tarafından CIA‟nin paravan kuruluşu JUSMATT‟ın da yardımıyla, 27 Eylül 1952‟de kurulmuştur. Karabelen‟in, bu örgütte görevlendirdiği ilk isim ise, yakinen tanıdığı ve çok güvendiği İsmail Tansu olmuştur. 27 Eylül 1952‟de kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu (STK), daha sonraki yıllarda ABD‟deki yönetmeliklere uygun olarak “isim değişikliği”ne giderek, 1965‟de Özel Harp Dairesi, 1992‟li yıllardan itibaren ise Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini almıştır. CIA‟nin kontrolünde paravan bir kurum olan bu kuruluş, aynı zamanda; ABD‟nin Türkiye‟ye yaptığı askeri yardımı da koordine eden askeri kurulun adıdır. JUSMATT‟la aynı binada faaliyet gösteren Özel Harp Dairesi‟nin giderleri için, ABD tarafından her yıl 1 milyon dolar da yardım yapılmaktaydı. Bu yardımın yapıldığını, 1971-1974 döneminde ÖHD‟nin başkanı olan Org. Kemal Yamak tarafından da teyid edilmiştir. Org. Yamak, ABD özel yardım fonundan her yıl alınan bu 1 milyon dolarlık yardımın hesabının resmi bütçeye karıştırılmadan, ayrı bir muhasebede tutulduğunu ifade etmiştir. Org. Yamak‟ın bu ifadesi, Ecevit‟in devletin resmi şemasında böyle bir birime, başbakanlığı döneminde rastlamadığı iddiasını da haklı çıkarmaktadır. Üstelik ÖHD‟nin, Genelkurmay binası yerine, CIA‟nin bir kuruluşu olan JUSMATT‟ın binasında faaliyet göstermesi, ayrıca ABD‟nin yaptığı yardımların ayrı muhasebeleştirilmesi, resmi olarak kurulan bu örgütün illegal faaliyet göstermesi iddialarını teyid etmektedir... GÜLME KOMŞUNA! 7 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Özel Harp Dairesi, ya da Kontrgerilla ile ilgili yazacak daha çok şey var ama; hem yerimiz dar, hem de konumuz bu değil... Konumuz; Fetullah Gülen ve onun Özel Harp Dairesi ile ilişkisiydi... Ama, gördünüz ya; ipin ucu Amerika‟ya ve CIA‟ye kadar uzanıyor!.. Demek oluyor ki; “Yurtdışındaki Gülen okullarında, İngilizce öğretmeni kisveli onlarca CIA ajanı faaliyet gösteriyor” şeklindeki iddialar da pek fasa-fiso değil!.. Daha ötesi var mı?.. Fetullah Gülen‟in kendisi CIA‟nin ocağında!.. Gelmek istese bile, gelemez... Onu bırakmazlar!.. Elini vermiş bir kere, Kolunu kurtaramaz!.. Belediye başkanı dediğin gönüllere girecek Bazen sitem ediyorlar: “Bu ülkede AK Parti‟den ve Tayyip Erdoğan‟dan başka kimse yok mu?.. Niye başkalarından söz etmiyor, hep AK Parti‟yi övüyorsun?” Bu eleştirilere katılmıyorum... “İyi bir iş yapan” olduğunda partisine bakmam... Bunun en son örneği de, Salihli‟nin MHP‟li Belediye Başkanı Zeki Kayda... Efendim, önceki gün, yani Pazar günü, günübirliğine Salihli‟ye gittim, geldim... Yaklaşık 4 yıldır“kanser”le mücadele eden amcamın kızı Esma vefat etmişti... Cenab-ı Allah ona rahmet, eşine, çocuklarına, teyzeme ve yakınlarına sabır versin. Cenaze evinin önünde otururken bir “Zabıta aracı” geldi... Bir baktım; “koliler dolusu pide ve ayran” getirmişler... Cenaze evine gelenlere ikram edilsin diye... Diyeceksiniz ki; “AK Partili belediyeler bunu yıllardır yapıyorlar.” Olabilir... Ama, MHP‟li Başkan Zeki Kayda‟nın da böyle hizmet vermesi, son derece hoşuma gitti... Meselâ, daha önceki CHP‟li Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay döneminde, böyle bir“insanî hizmet”e hiç rastlamadım... Sokak ve caddelere bol bol “heykel” dikti ama, insanların gönüllerine “sevgi” dikemediği için kaybetti, gitti... İnsanlık farkını fark etmek gerek. Arjantin’in yeni borç krizi - Yaman Törüner - Milliyet Arjantin‟in karşılaştığı yeni borç krizi, halen dünya finans çevrelerinde en çok konuşulan konu. Kriz çözülemez ise Arjantin temmuz sonu itibariyle “borcunu ödeyemez ülke” (default) durumuna düşecek. Arjantin, 2001-2002 krizinde de “default” durumuyla karşılaşmış; 100 milyar dolar civarındaki borcunu ödeyememişti. Türkiye, böyle bir duruma sadece bir kez ve 3 milyar dolar civarında bir para için düştü. Kıbrıs‟a yaptığımız askeri harekat sonrasında, başta ABD olmak üzere batılı devletler ülkemize ambargo koydular. Ambargo sonrası, ülkede bir çok malın kıtlığı çekilmeye başladı; döviz bulunamadı. 1979‟da borcumuz olan bankalarla yapılan yeniden yapılandırma anlaşmaları (debt swap) sonrası, borçlarımızın tamamını ödedik. Borçları ödeyememekle ilgili kriz, bize “para ve döviz yönetimi”nin önemini anlattı. 8 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Bu kriz sonrasında, ülkemizde “rezerv ve borç yönetimi” anlayışları yerleşti; Türk lirası ve döviz piyasaları kuruldu. Şimdi, bu konularda yalnız Arjantin‟in değil, bir çok gelişmiş ülkenin bile ilerisindeyiz. Krizin nedeni... Arjantin‟in karşılaştığı borç krizinin arkasında yatan sorun, oldukça basit. Sorunu yaratanlar, esas itibariyle ABD hedge (kârlı yatırım) fonları ve ABD mahkemeleri oldu. 2001-2002 krizi sırasında, Arjantin bonolarını çok düşük fiyatlarla alan leşçi fonlara (vulture funds), Arjantin hükümeti yüzde 70 indirimle ödeme teklif etti. Bu teklifi, fon sahiplerinin yüzde 92‟si kabul etti. Sadece, NML şirketi teklifi kabul etmedi ve sorunu mahkemeye taşıdı. Mahkeme, NML şirketini haklı buldu ve Arjantin hükümetinin mahkeme nezdindeki hesaba 1.33 milyar dolar ödemesini istedi. Oysa, bu paranın ve bu karara paralel olarak diğer “leşçi fon” paralarının ödenmesi halinde; Arjantin “default” durumuna düşüyor. Arjantin hükümetinin üst mahkemeye başvurusu da kabul edilmedi. Bu karar sonrası, Arjantin bonoları piyasalarda yüzde 6 değer kaybetti. Nobelli iktisatçı Joseph Stiglitz, mahkeme kararının ABD‟nin bir ayıbı olduğunu ve bu gibi kararlar sonrasında, New York‟un “finans merkezi” olma durumunun tehlikeye girebileceğini gündeme getirdi. Sorun çözülecek mi? Arjantin hükümeti, ABD gazetelerine verdiği ilanlarla sorunu, Güney Amerika‟nın 2. büyük ekonomisi olduklarını ve borçlarının, GSMH‟larına oranının sadece yüzde 9 civarına yaklaştığını açıkladı. 2002 krizine ait borçların, 2005 ve 2010‟dan sonraki toplu borç ödemesi, bu ayın sonunda, dün yapılacaktı; yapılamadı. Ancak, anlaşmalardaki bir gecikme maddesi uygulanarak; “teknik default” durumu 31 Temmuz‟da gerçekleşiyor. Arjantin hükümeti, borcunun bir bölümü olan 539 milyon doları, halen bir ABD bankasında tutuyor. Mahkemeler kararlarında ısrar ederlerse, “borç erteleme” anlaşmalarının tamamı riske girecek. Çünkü, alacaklıların küçük bir bölümü bile mahkemeye giderse, “borç ertelemesi” (debt swap) yapılamayacak. Gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz. ASYA – PASİFİK GÜNDEMİ Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un füze denemelerini izledi Hürriyet Kuzey Kore‟nin resmi haber ajansı tarihini ve çekildiği yeri belirtilmeden devlet başkanı Kim Jong-Un‟un roket fırlatma denemelerini izlediği fotoğrafları basına servis etti. Önceki gün Kuzey Kore‟nin doğudaki karasularına orta menzilli olduğu tahmin edilen iki füze fırlatıldığı iddia edilmişti. Güney Kore Savunma Bakanlığı‟nın bu iddiayı ortaya atmasından sonra Kuzey Kore‟nin görüntüleri yayınlaması ilgi çekti. Başkent Pyongyang‟dan yapılan açıklama ise, füzelerin eğitim çalışmalarının bir parçası olarak fırlatıldığı yönünde. Kuzey Kore'nin, 9 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI müttefiki Çin'in Devlet Başkanı Şi Cınping'in Güney Kore ziyareti öncesinde füze fırlatması dikkati çekti. Pekin ve Seul, uzun süredir Kuzey Kore'nin nükleer çalışmalarını askıya alması konusunda baskı yapıyor. Japonya'da bir kiĢi kendini ateĢe verdi Dünya Bülteni Japonya'nın başkenti Tokyo'da bir kişi Japon hükümetinin savunma politikasını protesto ederek yüzlerce kişinin gözleri önünde kendini ateşe verdi. Kimliği belirlenemeye ancak 5060 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve takım elbise giydiği görülen kişi başkentin en yoğun istasyonlarından Shinjuku'nun girişine bir mat sererek üstüne oturdu. Elindeki megafonla hükümetin savunma politikalarını değiştirme girişimini protesto ettiğini söyleyen kişi, daha sonra yanındaki iki pet şişeyi üzerine boşalttıktan sonra yüzlerce kişinin bakışları altında kendini ateşe verdi. Protestocu, itfaiyenin çabalarıyla söndürülerek ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Japonya Kuzey Kore'ye yaptırımları kaldırıyor Dünya Bülteni Japonya‟nın, müttefikleri ABD ile Güney Kore ile danışmalarda bulunmaksızın, Kuzey Kore‟ye uyguladığı yaptırımları tek taraflı olarak kaldırmaya hazırlandığı bildirildi. Güney Kore‟deki Yonhap ajansının, yerel bir yetkiliye dayanarak verdiği habere göre, Japonya‟nın söz konusu kararı, Kuzey Kore‟nin bu ülkeye, onlarca yıl önce kaçırılan Japon vatandaşları konusunda yeniden soruşturma açma sözü vermesi üzerine aldığı bildirildi. Gazeteye konuşan yetkili, söz konusu anlaşmaya, iki ülke arasında dün İsveç‟te yapılan görüşmeler sırasında varıldığını belirtti. Kayıp Malezya uçağıyla ilgili yeni geliĢme Dünya Bülteni Malezya Havayolları'nın 8 Mart gününden bu yana kayıp olan yolcu uçağı, aramaların yapıldığı bölgenin daha da güneyinde aranmaya devam edecek. Ayrıca uzmanlar uçağın radardan kaybolduğu sırada otomatik pilotun kontrolünde olduğunu söyledi. Kuala Lumpur‟dan Pekin‟e uçarken radardan kaybolan Malezya Havayolları uçağını arama çalışmaları, bulunan veriler doğrultusunda arama bölgesinin güneyinde devam edecek. Avustralya Başbakan Yardımcısı Warren Truss, MH370 sefer sayılı Malezya Havayollarına ait kayıp uçağı arama çalışmalarını, arama bölgesinin güneyine çektiklerini açıkladı. 10 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Japonya'da 'aktif ordu' hazırlığı Dünya Bülteni Çin'in bölgede artan askeri gücünden kaygı duyan Japonya, ABD ile güvenlik ilişkilerini artırarak bu gelişmeye karşılık veriyor. Pekin ile Tokyo arasında insansız adaların egemenlik hakkı konusunda ortaya çıkan gerginliğe henüz bir siyasi çözüm bulunamadı. Japon hükümetinin sözcüsü, "Başbakan Şinzo Abe'nin değişiklikle ülkesine kolektif savunma hakkını kazandırmak istediğini" söyledi. Tokyo'nun yeni yaklaşımı, ülkenin müttefiklerinden birine saldırı durumunda da harekete geçmesini içeriyor. Mevcut anayasaya göre silahlı kuvvetler sadece Japonya'nın bir saldırıya hedef olması halinde karşılık vermesini öngörüyor. Yeni savunma anlayışı, Japonya'nın müttefiki ABD'nin yanında herhangi bir silahlı çatışmaya katılmasına imkân tanıyacak. AFRİKA GÜNDEMİ Jonathan: Boko Haram ''din savaĢlarını'' körüklüyor Anadolu Ajans Nijerya Devlet Başkanı Goodluck Jonathan, Boko Haram'ın son zamanlarda kiliseleri hedef aldığı saldırılarıyla Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında dini çatışmaları tahrik etmeye çalıştığını belirtti. Devlet Başkanlığı Sözcüsü Reuben Abati tarafından yapılan açıklamaya göre, Jonathan, dün, nisan ayında çok sayıda kızı öğrencinin kaçırıldığı Chibok'ta kiliseye yönelik düzenlenen saldırıya tepki gösterdi. Jonathan, Boko Haram'ın özellikle dini temalı hedefleri seçerek Nijerya'nın birlik ve barış ortamını bozmayı hedeflediğini belirterek, bu durumu herkesin kınaması gerektiğine dikkati çekti. Jonathan, ülkenin birlik ve istikrarını bozan bu saldırıların dini gruplar arasında şiddeti körüklediğini de vurguladı. Nijerya'da kaçırılan kızlarla ilgili son geliĢme Trt Türk Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Chibok kentinden nisan ayında yüzlerce kız öğrencinin kaçırılmasıyla bağlantısı olduğundan şüphelenilen bir işadamı gözaltına alındı. Savunma Bakanlığı Sözcüsü Chris Olukolade, kız öğrencilerin kaçırılmasında kilit rol oynadığı sanılan Babuji Ya'ari'nin, Boko Haram istihbarat hücresine düzenlenen baskında yakalandığını ve gözaltına alındığını söyledi. 11 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI ORTADOĞU GÜNDEMİ Suudi Arabistan istihbaratına yeni atama Dünya Bülteni Suudi Arabistan'da Prens Bender Bin Sultan'ın ayrılmasıyla boşalan istihbarat şefliğine Prens Halid Bin Bender atandı. Halid Bin Bender, geçtiğimiz gün altı hafta önce atandığı Savunma Bakan Yardımcılığından alınmıştı. Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz, İstihbarat Şefi Prens Bender Bin Sultan'ı Nisan ayında kendi talebi üzerine görevinden almıştı. NATO mecbur kalırsa Türkiye'yi savunacak Dünya Bülteni NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Amerikalı General Philip Breedlove, Türkiye'nin güney sınırlarında yaşananlardan endişe duyduklarını belirterek, "Mecbur kalırsak Türkiye savunacağımız bir müttefik" dedi. Breedlove, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında, bir soru üzerine, Türkiye'nin güney sınırlarında yaşanan gelişmelerden endişe duyduklarını söyledi. Ġsrailliler öldürülen gençlerin yasını tutuyor Euronews İsrail‟de halk öldürülen üç gencin yasını tutuyor. Kaybolan İsrailli gençlerin ölü olarak bulunmasının ardından Tel Aviv yönetimi Hamas‟a sert karşılık vereceğini belirtti. Geçtiğimiz ay Batı Şeria‟da kaçırılan üç gencin cesetleri, İsrailli güvenlik güçlerinin kontrolü altındaki El Halil şehrinde açık bir arazide bulunmuştu: “Siyonist tepki her zaman olduğu gibi bugün de bu topraklarda yerleşmek üzere yeni bir toplum inşa etmek ve Batı Şeria‟daki İsrail egemenliğini sağlamaktır.” Olaya tepki gösteren Gazze Şeridi‟ndeki halk da İsrailli gençlerin öldürülmesi yerine Filistinli mahkumların serbest bırakılması için esir takasında kullanılması gerektiğini düşünüyor: “Ben öldürmekten yana değilim. Onları ellerinde tutmaları ve daha önce Gilad Shalit vakasında olduğu gibi diğer mahkumlarla takas etmeleri gerekiyordu.” Suriye rejiminin hazirandaki saldırılarının acı bilançosu Anadolu Ajans Suriye İnsan Hakları Örgütü (SNHR) tarafından hazırlanan raporda, "Esed rejimine bağlı birliklerin haziran ayında düzenlediği saldırılarda 293'ü çocuk, 166'sı kadın bin 732 sivilin öldüğü" belirtildi. Haziran ayında günde ortalama 10 çocuğun yaşamını yitirdiğine işaret edilen raporda, öldürülenlerin yüzde 27'sini kadınlar ve çocukların oluşturduğunun altı çizildi. 12 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Raporda ayrıca 10 kişinin de işkence altında öldüğü aktarıldı. Suriye'de çatışmaların başladığı Mart 2011'den bu yana 160 binden fazla kişinin öldüğü, 3 milyon kişinin komşu ülkelere sığındığı, 6 milyon vatandaşın ise ülke içinde yerlerinden edildiği belirtiliyor. 'Bağımsızlık referandumu planlıyoruz' Al Jazeera BBC televizyonuna verdiği röportajda Barzani, "Irak'ta son haftalardaki gelişmeler sizi nasıl her zamankinden daha çok bağımsızlık ilanına yaklaştırdı?" şeklinde soruya, "Birçok kez söyledim, bağımsızlık Kürdistan halkının doğal hakkıdır. Son gelişmelerin ardından artık şunu saklamayacağız; Kürdistan'ın nihai hedefi bağımsızlıktır. Elbette bu süreçte tüm Arap ve Sünni kardeşlerimizin yanındayız ancak bu nihai hedefimizden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Hedefimiz Kürdistan'ın bağımsızlığıdır" yanıtını verdi. Yeni Ortadoğu – Erdal ġafak – Sabah Gazetesi Adından ilk iki harfi atan IŞİD'in (Irak Şam İslam Devleti), "Hilafet devleti kurdum" ilanı, tarihimizin kanayan bir yarasına tuz bastı. Çünkü, "Hilafet devleti"nin kurulduğu bölge, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te çizdiği "Misak-ı Milli" sınırları içinde kalıyordu: "Bu hudut (Not: Türkiye'nin güneydoğu sınırları) İskenderun Körfezi'nin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinden Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır." IŞİD'in "Hilafet devleti" artık Kürt kenti olan Süleymaniye'yi dışarıda bıraktı, Halep'ten Musul'a kadar uzanan bölgede kuruldu. Toprak bütünlüğünün sağlanması için Deyrizor'u da kapsaması gerekiyor ki zaten IŞİD de şimdi tüm gücünü bu ilçenin sınırına yığdı. İngilizler, bölgede körükledikleri isyanlarla genç Türkiye Cumhuriyeti'ni bezdirip 1926'da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul-Kerkük'ten vazgeçmek zorunda bıraktı. *** Yani, IŞİD'in girişimi Ankara Antlaşması'nın yırtılması anlamına geliyor. Sadece Ankara Antlaşması'nın değil, İngiltere ile Fransa'nın Ortadoğu'nun sınırlarını kendi çıkarlarına göre çizdikleri gizli Sykes-Picot Anlaşması'nın da. *** Birinci Dünya Savaşı'nı İttifak Devletleri'nin (Osmanlı, Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) kaybedeceğinin aşağı-yukarı belli olduğu 1916'da, İngiltere ile Fransa, Ortadoğu'yu paylaşmak için masaya oturdular. Fransa, Suriye'nin tümüne Irak'ın kuzeyinin eklenmesini istiyordu. İngiltere petrol zengini olduğunu bildiği Irak'ın kuzeyinden vazgeçmediği gibi, Suriye'yi de istiyordu. Sonunda orta yol bulundu; Suriye tümüyle Fransa'da kaldı, Irak ise İngiltere'de. 13 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Oysa İngiltere, Araplar'ı Osmanlı'ya karşı isyan ettirmek için Mekke Emiri Şerif Hüseyin'e Suriye-Irak-Ürdün-İsrail topraklarının tümünü kapsayacak bir Arap devleti vaadinde bulunmuştu. Aynı İngiltere, Lord Balfour Deklarasyonu ile Yahudiler'e de Filistin'de devletlerini kurabilecekleri toprak sözü vermişti... Araplar'a verilen sözler tutulmadı. Yahudiler'e verilen sözler tutuldu. Ve Ortadoğu bugüne kadar gelen kanlı, acılı, gözyaşlı bir döneme girdi. İngilizler 1932'de Irak'tan, Fransızlar 1946'da Suriye'den çekilirken arkalarında temelsiz, istikrarsız, hatta yapay devletler bıraktılar. "Arap Birliği"ni sağlamak Nasır'dan Hafız Esad'a, Kaddafi'ye kadar Ortadoğu'nun hemen tüm liderlerinin düşlerini süsledi. Ama hep düş olarak kaldı. Mısır-Suriye, Libya-Tunus birlik deneyleri de kağıdın ötesine geçemedi. Şimdi IŞİD'in "Hilafet devleti" girişiminin de tutması mümkün görülmüyor. Buna ne bölgesel, ne de küresel aktörlerin hiçbiri izin vermez. Ama bir gerçek var: "Post kolonyal" sınırlar değişiyor. O sınırlara dayalı haritalar yırtılıyor. Ortadoğu'da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak... Ortadoğu'da yeni düzeni kim kuracak? – Burhanettin Duran – Sabah Gazetesi Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasının 100. yıldönümünde Ortadoğu yeni bir evreye girmekte... Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Kürtlerin kendi kaderini tayin vakti geldiğini söylerken IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) Örgütü kontrolündeki topraklar üzerinde hilafet devleti kurduğunu ilan etti. Suriye ve Irak arasındaki sınır fiilen ortadan kalkarken Irak parçalanmanın eşiğinde... Bu gelişmeler New York Times'ta bölgedeki 5 ülkeden 14 yeni ülkenin ortaya çıkacağı kehanetine dayalı bir haritanın yayımlandığı günlerde yaşanıyor. Çok sayıda bölge analisti yaşananları Sykes- Picot Antlaşması'nın (1916) kurduğu düzeninin çöküşü olarak niteliyor. Emperyalist devletler, dönemin "Hasta Adam"ı olarak niteledikleri Osmanlı devletini paylaştıkları bu antlaşma sonucunda cetvelle çizilen yeni devletler yaratmışlardı. Osmanlı sonrası düzenin bölgeye barış, refah ve istikrar getirmediğini biliyoruz. Seküler-milliyetçi ideolojilerle İslamcı projelerin çatıştığı bu düzenin sonunu ise ABD'nin 2003 Irak İşgali ve 2011 Arap Baharı ayaklanmaları getirdi. Suriye'deki ayaklanmaların iç savaşa dönüşmesiyle de Ortadoğu yeni bir kaosun içine savruldu. Maliki'nin mezhepçi politikaları yüzünden Irak'ı yeniden inşada başarısız olmasıyla bu kaos, Irak'ı da içine aldı. 14 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Bu yeni düzensizliğin kurbanları elbette yine Ortadoğu'nun halkları... Ancak yeni düzeni kuracak aktörler kimler? Birinci Dünya SavaĢı sonrasının aksine bugün bölgesel güçler Ortadoğu'da yeni düzeni kurma baĢarısızlığında sorumluluğu küresel güçlere yıkarak kimseyi ikna edemezler. Bu defa İran, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi bölgesel güçler yeni düzeni kurması gerekenler... Artık İran ve Suudi Arabistan'ın teo-politik yayılmacı siyasetlerinin getirdiği rekabet ve kutuplaşma ABD ve İsrail'e yöneltilecek suçlamalarla örtülemez. Müslüman toplumlara yeni bir tahayyül getirme iddiasındaki İslamcı akımlar ya Mısır'daki gibi darbeyle iktidardan devrildiler ya da cihat adına şiddete saplandılar. Ulus-devletin yaraladığı bilinçler uyanışa ve dirilişe değil ne kadar süreceği belli olmayan yeni bir "geçiş" dönemine savruluyor. Müslüman aktörler eliyle yeni bir parçalanma yaĢıyoruz... Ulusal menfaatlerin rekabetinin ve mezhepçi çatışmanın yarattığı kaosta ulus-devletler parçalanıyor. Devlet dışı cihadi örgütler, aşiretler ve vekalet savaşları yeni bir emirlikler dönemi yaratıyor sanki. Seküler milliyetçilikler çökerken mezhepçi çatışmalar Sünni-ŞiiSelefi ayrımlarını derinleştiriyor. Sözgelimi IŞİD'in 1700 Şii'yi sırf Şii olması sebebiyle infaz etmesi Müslüman bilincinde onulmaz yaralar açıyor... Bölgede ilk defa bu ölçekte dini yorum temelli bir farklılaĢma, etkisi uzun sürecek düĢmanlıklar üretiyor... Hilafetin dünyasını yeniden kurma iddiasını dile getirenler Müslümanları "tekfir etme" virüsünü yeni bünyelere taşıyorlar. 100 yıl önce emperyalistlerin planlarına karşı mezheplerin yakınlaşmasını konuşan alimlerin sesleri bugün duyulmuyor. Müslüman ülkelerin, bölgesel işbirliğini yaratacak bir birlik oluşturmak yerine kıyasıya mücadele içinde olması, yeni bir kaos yaratıyor. Umalım ki bu kaos Müslüman "öznenin özgüveninin ve birlikte yaşama iradesinin" gömüldüğü kara delikleredönüşmesin... Birinci Dünya savaĢı sonrasının aksine bugün bölgede yaĢadığımız düzensizliğin sorumluluğu bölgenin kendi aktörlerinin omuzlarında... Irak’ta saflar tam arapsaçı – Sami Kohen – Milliyet Gazetesi Bugün belki de kafanızı karıştıracak bir tablo sunacağım. Irak‟ta son günlerde ortaya çıkan yeni durum karşısında, kimin kimden yana veya kime karşı olduğunu yansıtan karmaşık ve çelişkili bir tablo. IŞİD‟in Irak‟ın bir kesimine hâkim olması, sadece Irak‟ta değil, bütün bölgede de güç dengelerinde önemli değişikliklere yol açtı. Öyle ki, şimdi mezhepsel, ideolojik ve siyasi bazda yeni bir saflaşma ve cepheleşmeye doğru gidiliyor. Tablonun önce Irak içindeki görüntüsüne bakalım. * İlk bakışta IŞİD‟in Irak‟ta giriştiği eylemler, dinsel-mezhepsel bir nitelik taşıyor. Amaç kendi inanç ve anlayışı doğrultusunda bir İslam Devleti ve daha kapsamlı şekilde Hilafeti kurmaktır. IŞİD bunu Şii ağırlıklı Irak yönetimine karşı savaşarak gerçekleştirmek peşinde. 15 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI IŞİD bu savaşında Saddam rejiminin mağdur olan eski Baas‟çılarından (hatta subaylarından) destek görüyor. O Baas‟çılar ki, vaktiyle Sünnilere ve dinci gruplara karşıydılar. Şimdi onlar ülkeyi bölen radikalle aynı saftalar. Ne de olsa şimdi ortak düşman, Maliki iktidarı... * Tablonun bu kesiminde IŞİD ile Kürtleri de karşı karşıya görüyoruz. Gerçi Irak Kürtlerinin büyük kesimi de Sünni, ama bunda mücadelenin mahiyeti farklı. Kürdistan yeni durumdan yararlanıp bağımsızlık ilan etmek peşinde. Peşmergeler, IŞİD savaşçılarına karşı çıkarken, dolaylı olarakBağdat‟ın safında yer alıyorlar. Rakipler aynı safta Gelelim Irak dışındaki güçlere. * ABD IŞİD‟i Irak dahil, tüm bölge için bir tehdit olarak görüyor ve merkezi yönetimi destekliyor. ABD bu tutumu ile kendisini iki önemli rakibi ile aynı safta buluyor. Birisi İran, diğeri ise Rusya. Washington ile Tahran ve Moskova arasında Irak konusunda gizli diplomasi yürütülüyor. Dolayısıyla IŞİD tehdidi, bölgedeki belli başlı aktörleri birbirine yaklaştırmış durumda. * Suudi Arabistan (ve özellikle Katar) Suriye krizinde Esad rejimini devirmek için İslamcı gruplara yardım etti. Bu gruplara El Kaide‟ci unsurların -ve de IŞİD‟in- dahil olduğu sonradan anlaşıldı. Şimdi Suudi Arabistan IŞİD‟e karşı sert bir tavır almış bulunuyor. (Hele Hilafet ilanı olayından sonra). Suudi Arabistan IŞİD‟e karşı cephe alırken, dolaylı olarak Şii İran ile -ve de Suriye ile- aynı safta yer almış oluyor! Oysa Riyad, şimdiye kadar Tahran‟ı hep rakip olarak görmüştür! Siyasi deprem Listeyi daha uzatmadan özetle diyebiliriz ki, Irak‟ta olanlar, bölgede izdüşümü hissedilen şiddetli bir deprem gibi... Dengeler altüst oluyor, yeni gruplaşmalar, gizli ittifaklar -ve de yeni düşmanlıklar- oluşuyor. Deprem bitmedi, devam ediyor. Dengelerin daha ne kadar değişeceğini, saflaşmaların nasıl gelişeceğini tahmin etmek de çok zor. Şimdiki arapsaçını anlamak zor olduğu gibi... Kürt devletine Ġsrail selamı – Fehim TaĢtekin – Radikal Gazetesi Türkiye'nin Erbil'le imzaladığı 50 yıllık anlaşma çerçevesinde Ceyhan'a pompalanan petrolü alan gemilerin Aşkelon'a demir atması şaşırtıcı değil. Yine CNN'e "Irak açıkça çöküyor. Kürdistan'ın geleceğini belirleme vakti geldi" diyen Mesut Barzani'ye ilk olumlu tepkinin İsrail'den gelmesi de sürpriz değil. Irak parçalanırken kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak bağımız Kürdistan senaryosunun Türkiye, İsrail ve ABD‟nin himayesinde işleyeceğine dair bir algı var. ABD‟deNeo-Con‟lar İsrail‟le „doğal müttefik‟ olacak bir Kürt devletini iple çekse de Başkan Barack Obama, Ortadoğu‟da yeni bir askeri serencama açık değil. HalihazırdaKürdistan bir istikrar adası ama petrol kenti Kerkük başta olmak üzere Arap ve Türkmenlerle anlaşmazlıkların bulunduğu yaklaşık 16 yeri kapsayan yeni sınırlar üzerinden bağımsızlık ilanı ciddi çatışmaları tetikleyebilir. Ortada Irak-Şam İslam Devleti gibi çok ciddi bir sorun 16 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI varken Arap ve Türkmen faktörlerini içine alacak bu çapta bir kaos, ABD‟nin de kapasitesini aşıyor. Haliyle Obama‟nın önceliği Irak‟ı toparlayacak bir koalisyon hükümetinin kurulması. Türkiye‟nin de Irak Kürdistanı‟ndaki yatırımlar ve petrol anlaşmasıyla Bağdat‟a karşı Kürtlerin elini güçlendirdiği doğdu. Ancak stratejik bir boyut kazanan bu ilişki biçimi, Kürtleri adım atmadan önce Ankara‟ya bakmak zorunda bırakıyor. Nitekim Kürdistan Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami, Hürriyet‟ten Cansu Çamlıbel‟e atılacak adımdan Ankara‟nın mutlaka haberdar edileceğini söylüyor. AKP hükümeti resmi söylemde Irak‟ın toprak bütünlüğünden yana tutumunu korusa da ülkenin „kaçınılmaz olarak‟ dağılması halinde bağımsız Kürdistan‟a açık kapı bıraktığı izlenimi veriyor. Belki sorun zamanlamada. Türkiye, Kürt sorununa çözüm bulmadan Irak‟taki yeni duruma yakalanmak istemiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgisi olmakla birlikte PKK ile müzakereleri yasallaştıran son kanun tasarısı da bir Kürt devletinin Türkiye‟deki barış sürecine olası etkilerinden duyulan kaygıları yansıtıyor. „Kürt sorunu‟ olan bir diğer bölge ülkesi İran‟ın tepkileri de alenen bir şey söylenmese de Türkiye ile paralellik arz ediyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi‟yle, özellikle Süleymaniye yani KYB kanadıyla iyi ilişkiler geliştiren İran‟ın önceliği Irak bütünü içerisinde 2003‟te elde edilen kazanımlarının korunması. İran bu kazanımın kalıcı olmasının Sünnilerin de yönetimde tatmin edici bir düzeyde yer almasından geçtiğinin farkında. Yine de İran, Kürdistan‟ı Irak‟ın geri kalanındaki siyasetinden ayrı tutuyor. Bu geleceğe yatırım olarak da görülebilir. Burada şunu da not etmek lazım: Kürtler, Türkiye‟nin „buyurgan‟ politikasından yakınırken İran‟ın daha eşit mesafede ilişki geliştirdiğini düşünüyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani‟nin Peşmerge‟nin Kerkük‟ün kontrolünü ele aldıktan hemen sonra 16 Haziran‟da Tahran‟a gitmesinin bir anlamı olmalı. SESSİZLİĞİ BOZAN GİZLİ İTTİFAK İsrail‟e gelince; Kürtlerin uzun soluklu ve son derece haklı mücadeleleriyle ilgili ne düşündükleri sır değil. Yahudi devletini tanıyan Mısır ve Ürdün bir yana Arap kuşatmasına karşı İsrail, her zaman İslam dünyasında meşruiyetini güçlendirecek müttefikler aradı. Mesela Türkiye‟den sonra Azerbaycan bu boşluğu dolduran ülkeydi. Bu bağlamda Kürtleri de önemsiyor. Bunun ötesinde İsrail, Irak‟taki Kürtlerle derin bir geçmişe sahip. Barzan ve Akre‟deki „Yahudi Kürtler‟le Barzani ailesinin ilişkileri hep iyiydi. Araştırmacı Selin Bölme‟nin 2008‟de SETA‟ya yaptığı derlemeye göre İsrail‟in kuruluşu ve 1967 savaşı sonrası Yahudilerin İsrail‟e göçünde Kürtlerin yardımları oldu. Geçmişe dayalı iyi ilişkiler, bugün 150 bin kadar Yahudi Kürt‟ü barındırdığı belirtilen İsrail ile temaslara da olumlu yansıyor. Baas‟ın Araplaştırma politikasına Kürtler isyan ettiğinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani‟nin babası Molla Mustafa Barzani, İsrail‟le ilk görüşmeyi 1963‟te yapmıştı. İran istihbaratı SAVAK‟ın ayarladığı görüşme sonrası Mossad, Kürtlere silah, para ve istihbarat desteği sundu. 1964‟te dönemin İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Şimon Peres ile görüşen Kürtlerin Avrupa temsilcisi Kamuran Ali Bedirhan temaslarda kilit isimdi. Yine İsrail medyasının sırası geldiğinde yayımladığı Molla Barzani‟nin 1967‟de dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan‟la çekilmiş fotoğrafları da bu özel ilişkinin tarihine ışık tutuyor. Molla Mustafa Barzani, İsrail‟e ikinci ziyareti 1973‟te yaptı. 17 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI IRAK, İRAN VE SURİYE ÜZERİNDE GÖZ Kürtleri koruma adına gizli tutulan ilişkileri 1980‟de eski Başbakan Menahem Begin ifşa etti. İsrail medyası 2004‟te Mesud Barzani ve Celal Talabani‟nin eski Başbakan Ariel Şaron‟la bir araya geldiğini yazmıştı. Kürtlerle Bağdat arasında 1970‟te yapılan özerklik anlaşması Kerkük‟ün paylaşımı krizine düğümlenip hayata geçirilemezken İsrail, Kürdistan bölgesinde özerk unsurların oluşmasında hatırı sayılır katkılar sunuyordu. Kürt bölgesindeki Mossad‟ın eski istasyon şefi Eliezer Tsafrir‟e göre İsrailli danışmanlar 1963-1975 arasında Kürt birliklerini eğitti. Gelişen askeri işbirliği nedeniyle Kerkük rafinerisindeki sabotajda da Mossad parmağı arandı. İsrail, 1991‟de Çöl Fırtınası Harekatı sırasında Türkiye üzerinden Kürtlere yardım göndermiş, dönemin Başbakanı İzak Şamir de ABD‟den Kürtlere koruma istemişti. Amerikalı gazeteci Seymour Hersh‟e göre 2003‟deki işgalin ardından yüzlerce İsrailli ajan Peşmergeye eğitim verdi. Hersh‟e konuşan İsrailli bir yetkiliye göre İsrail için Irak Kürdistanı artık Irak, İran ve Suriye üzerinde bir gözdü. 2006‟de BBC, İsrailli ajanların verdiği atış taliminin görüntülerini ekrana taşımıştı. Mesut Barzani de 2006‟ta Kuveyt‟e ziyareti sırasında “İsrail‟le ilişki kurmak suç değil. Bağdat İsrail‟le diplomatik ilişki kurarsa biz de Erbil‟de konsolosluk açabiliriz” demişti. Kürtlerin sessiz kaldığı geçmişteki ilişkiler konusunda İsrail inkârcı bir politika izledi. Bunun nedeni Türkiye ile ilişkileri bozma riski taşımasıydı. Türkiye-İsrail ilişkileri limonileşince, dahası Türkiye‟nin Kürtlerle geliştirdiği ilişkiler tahayyülün ötesine geçince İsrail‟in susma gerekçesi değişti. İsrail Savunma Bakanlığı yetkilisi Amos Gilad geçen hafta bu sessizliğe “Suskunluğumuz en iyisi. Gereksiz bir ifade sadece Kürtlere zarar verir” diye açıklık getirdi. Tsafrir de Reuters‟a demecinde ilişkilerin gizli kalmasını Kürt tarafının istediğini vurguladı. İSRAİL HAZIR, ABD ERTELEMEKTEN YANA Şimdi böylesi özel bir geçmiş nedeniyle Türkiye‟nin Erbil‟le imzaladığı 50 yıllık anlaşma çerçevesinde Ceyhan‟a pompalanan petrolü alan gemilerin Aşkelon‟a demir atması şaşırtıcı değil. Yine CNN‟e “Irak açıkça çöküyor. Kürdistan‟ın geleceğini belirleme vakti geldi” diyen Mesut Barzani‟ye ilk olumlu tepkinin İsrail‟den gelmesi de sürpriz değil. Görevi yeni cumhurbaşkanı Reuven Rivlin‟e bırakmadan önce ABD Kongresi‟nin verdiği altın madalya için Washington‟a giden İsrailCumhurbaşkanı Şimon Peres, 25 Haziran‟da Başkan Barack Obama‟ya Irak‟ın yoğun bir dış müdahale olmadan bir arada tutulamayacağını belirtip "Kürtler fiilen kendi demokratik devletlerini yarattılar” diyerek Kürtlerin bağımsızlığına destek istedi. Ertesi gün Paris‟te ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşen İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, “Kürtlerin bağımsızlığı kaçınılmaz bir sonuç” dedi. Başbakan Benyamin Netanyahu ise önceki gün mesajı daha da netleştirdi: “Kürtlerin bağımsızlık arzularını desteklemeliyiz.” 18 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Peres‟in açıklamasının en dikkat yönü ise petrol satışına arabuluculuk etmesine atfen Türkiye‟nin Kürtlerin yeni statüsünü kabul edeceği görüntüsü verdiğini söylemesiydi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 27 Haziran‟da Financial Times‟a demecinde Peres‟in öngörüsünü haklı çıkardı: "Eskiden bağımsız bir Kürt devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu. Hatta Kürdistan kelimesi bile insanları sinirli yapmaya yeterliydi. Ama onların adı Kürdistan. Irak bölünürse ki bu kaçınılmaz görünüyor; onlar bizim kardeşimizdir." Demeçlerden çıkan sonuç; İsrail bağımsız Kürdistan‟a akşamdan razı. ABD ve Türkiye ise Irak‟ı bir arada tutma seçeneğini tüketilinceye kadar bağımsızlığın ötelenmesini istiyor. Ortadoğu'daki tehlikenin adını koyalım – Akif Emre – Yeni ġafak Gazetesi Türkiye'nin yıllarca uzak tutulduğu Ortadoğu'da haritaların yeniden çizileceği bir sürece girildiğinin işaretleri iyice belirginleşti. Suriye'de başlayıp Irak'ı da içine alan iç savaş hali ile ortaya çıkan şey; sınırların ne kadar yapay ve coğrafya, insan, kültür faktöründen uzak oluşunun fark edilmesinden ibarettir. Eğer süreç haritaların yeniden çizilmesine doğru gidecekse bu durum yeterli bir gerekçe oluşturacaktır. Osmanlı'nın tasfiyesiyle belirlenen haritanın yeniden çizilmesi, yüzyıl geriye giderek işin başına, yani 'nerde yanlış yapıldığı' sorusuna dönüleceği anlamına gelmiyor. Ne yazık ki daha büyük yanlışlara gebe olma ihtimali büyük. Osmanlı sonrası Ortadoğu'da iki büyük travma yaşandı. Bunlardan biri Araplarla Türkleri bir arada tutan ortak değerlere rağmen araya husumetin girmesidir. İkincisi sembolik düzeyde bile olsa hilafetin kaldırılarak Türkiye'nin İslam aleminden kopması ve resmi olarak başka bir medeniyete dahil olması... Osmanlı'nın son dönemlerinde çıkan İslamcılık hem merkezi tahkim etme hem Müslümanları kucaklama, diğer taraftan da Batı medeniyetine bir cevap geliştirme çabası idi. Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi ile İslamcılığın İslami birlik iddiasının modern çağda geçerliliğinin kalmadığı, dönemin milliyetçilik çağı olduğu tezi işlendi. Madem İslam ittihadı idealinin pratik karşılığı kalmamış, Osmanlı'nın parçalanmasını engelleyememişti bu durumda milliyetçilik modern dünyanın ideolojisi olarak Arapları ve diğer etnik grupları kurtarmaya yetecekti. Osmanlı sonrası tecrübe şunu gösterdi ki: milliyetçilik Arapları birleştiren bir ideoloji olmaktan çok parçalayan, çatıştıran bir siyasal akımdı. Arap milliyetçiliğinin kurucu ideologlarının arasında Hristiyan Araplar olması bu durumu değiştirmiyor. Araplar arası din farkına rağmen birleşmeleri bir yana bu modern pagan ideoloji onları, birbiri ile rekabetten öte çatıştıran bir işlev gördü. Baas Partisinin Irak ve Suriye kolları, Nasırizmin Yemen'den Suriye'ye uzanan maceraları, hem siyasi anlamda hem de toplumsal olarak Ortadoğu'yu daha da parçalı hale getirdi. 19 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Yaşadığımız süreç bu hızla devam ettiğinde Ortadoğu'da yeni parçalanmaların, çatışmaların kapısı aralanacak demektir. Milliyetçiliğin, özelde de Arap milliyetçiliğinin birleştirici değil parçalayıcı olduğunun, çizilen haritaların yapay ve iç dinamiklerden çok emperyal projeleri karşılamak için çizildiğinin anlaşıldığı bir süreçte elde edilebilecek kazanımların nasıl ters yüz edilebileceğinin kanlı örnekleri sergileniyor. Emperyal projelerin darmadağınık ettiği tarihi tecrübeyi Araplara, Türklere, Kürtlere bir kazanıma dönüştürmenin önüne yeni tehlikeli engeller çıkıyor. Ders kitaplarında Arapların bize ihaneti masalı ile büyümüş, Arapları da Osmanlının kendilerini sömürdüğü yalanını anlatarak büyütmüş nesiller olarak önümüzdeki tehlikenin ne olduğunu yeniden tespit etmekte yarar var. Türklerle Araplar arasındaki ayrışmanın tam kapanacağı bir ortamda bunu tersine çevirecek bir tuzağın içine çekiliyoruz. Bu tuzağa bizzat Batılıların hegemonik niyetleri, Arap devletçiklerinin iktidar hırsları ve Türklerin de fazlaca heveskar öngörüsüzlükleri, İran'ın stratejik çıkar taasubu neden olmaktadır. Arap coğrafyasında derin ayrışma yaşanıyor. Bu ayrışma sadece siyasal olarak devlet/çikler arası rekabet ve siyasi nüfuz mücadelesi ile sınırlı değil. Her ulusdevlet içinde yeni ayrışmalar, Araplar arası iç savaş kanlı bir şekilde alevlendirilmek isteniyor. Suriye'de, Irak'ta yaşananlar Arap'ın Arap'la savaşına dönüştü. Mısır gibi devlet geleneği olan büyük bir ülke kendi içinde adeta ikiye bölünerek siyasal elitlerle dışlanan İslamcı kitle arasında bir çatışmaya sahne. Bu sürecin en kritik coğrafyasından biri olarak Irak'ta Arap-Kürt ayrışmasının alacağı şekil bölgenin geleceğini belirleyecek düzeydedir. Kürtlerin Ortadoğu'nun geleceğini belirleyecek yeni ve önemli bir aktör olarak devreye girecekleri ortaya çıkmıştır. Önemli olan Kürtlerin bu bölgenin yerli unsuru olarak, doğal dinamiklere dayanarak rol alıp almayacaklarıdır. ArapKürt ve Kürt-Türk çatışması hem İslamcılığın tezlerine karşı geliştirilen milliyetçiliğin hem de seküler milliyetçi devletçiklerin ortaya çıkardığı bir sorundur. Sadece Araplarla Arapların, Kürtlerle Arapların savaşıyla sınırlı olmayan yeni çatışma potansiyeli mezhep eksenli gerilimdir. Amerikan işgaliyle Irak'ta baş gösteren, Suriye'deki iç savaşta uluslararası boyut kazanarak tetiklenen mezhep eksenli bölünmenin sıcak çatışmaya dönüşmesi yüzyıl öncesinin de tecrübe edilmeyen yeni bir parçalanma halidir. Birleştiricilikten çok siyasal rekabetle çatışma kaynağı olan milliyetçilik sekter karakter kazanarak aynı ulusdevlet ve aynı etnik yapı içinde yeni bölünmelere yol açmaktadır. Bu coğrafyanın tabiatında, tarihi tecrübesinde olmayan iki hastalık nüksetmiş bulunuyor: Etnik ve sekter çatışma. Irak'ta şimdiden etnik ve mezhep temelli parçalamanın tohumları atılmıştır. Kürt-Arap ve Araplar içinde de Sünni-Şii ayrışması tüm kanlı yüzüyle ortaya çıktı. 20 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Etnik ve sekter çatışmanın aynı zamanda uluslararası bir gerilimi, hatta çatışmayı doğurma tehlikesi son derece yüksektir. İran, Türkiye ve Suriye ekseninde bakıldığında hem etnik hem mezhep eksenli ayrışma bölgeyi ciddi biçimde tehdit etmektedir. Bir yanda Şiilik tehlikesi propagandası ile kitleler harekete geçirilirken diğer tarafta Sünnilere karşı acımasız bir iktidar savaşı ateşlenmiş bulunuyor. Tüm bunlar olup biterken 'sentetik Sünnilik' olarak tanımlanabilecek silahlı grupların hem İslamcılığın iddialarını tersyüz eden hem de modern ideolojilere karşı bir teklif olma imkanını yok eden bağnaz şiddetleri daha vahim sonuçlara gebe görünüyor. İdeolojilerin bittiği bir dönemde İslam'ın kurtarıcı soluğunu üfleyecek, teklif sunacak bir dil yerine parçalayan, bölen, nefret ettiren, kan ve şiddete dayalı bir din anlayışıyla farklılıkları katleden bir hareketin gündeme oturtulması düşündürücüdür. Küresel hegemonyanın bölgeyi eskisi gibi kontrol etmek kapasitesinin zayıfladığı bir süreçte en büyük kozunu oynayarak bölgenin tarihine, kültürüne sentetik bir aşı yaparak dokusu bozulmak istenmektedir. Ortadoğu'nun yeniden tanzimi aşamasında olayın başlangıç noktasına dönerken bugünkü açmazları tespit etmek zorundayız. Ortaya çıkan etnik ve sekter temelli bölünüşler sağlıklı tespit edilmeli. Bu coğrafyanın yegane birleştirici unsuru İslam'ın hak ve adalet üzere sunacağı çözümü rehin alacak sentetik Sünnilik adına İslam ittihadı, despotik yönetimlere, hegemonik güçlere karşı mücadele söylemi, adalet anlayışı, kuşatıcı kardeşlik imkanı yok edilmek üzeredir. Kararı Türkiye Verecek - Die Tageszeitung - Wladimir Van Wilgenburg -Irak... Bağımsız Bir Kürdistan Şimdi Mümkün mü? Bu, Erdoğan'ın Rus ve İran Petrolünü İthal Etmeyi Azaltmak İsteyip istemediğine Bağlı-10 Haziran'da Irak'tan geri döndüğümde Irak ordusu ülkenin ikinci büyük vilayetinde pes etmişti. Son dönemde artık sadece İslam Devleti (İD) adını kullanan terör grubu IŞİD'den gelen tehlike, anlaşıldığı kadarıyla büyüktü. Bunun üzerine Kürtler, onlara göre tarihî açıdan Kürdistan'a dâhil olan çok sayıda bölgeyi güvence altına almayı başardı. Iraklı Kürtler şimdi bağımsız bir Kürt devletini ilan edebilmeyi umut ediyor ancak bu sadece Türkiye'nin yeşil ışık yakmasıyla mümkün olacak. Sonuç itibarıyla her şey Türkiye'ye bağlı. --ABD, Kürdistan Kurulmasını İstemiyor-Kürt halkı Birinci Dünya Savaşı‟ndan bu yana dört devlete dağılmış durumda (İran, Irak, Türkiye ve Suriye). Kürdistan Özerk Bölgesi‟nin deniz çıkışı olmadığı için şimdiye kadar bağımsızlığını kabul ettirememişti. İsyanlar gerçekleşse de bir devletin kurulması başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Daha sonra Batı'nın 1991'de Irak'ın kuzeyi ve güneyinde uçuşa yasaklı bölge oluşturması Kürtlere 1992'de kendi yönetimlerini kurma imkânını sağladı. Kürt Bölgesel Yönetimi o dönemde Dohuk, Erbil ve Süleymaniye'yi kapsıyordu. Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra Kürtler, Irak'taki iyi organize olmuş siyasi gruplardan biri olarak siyasetin etkin gücü hâline geldi. 21 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Ardından Kürtlerin Bağdat'taki merkezî hükûmetten bağımsız olarak petrol ihraç etme çabaları yüzünden 2005'te anlaşmazlık çıktı. Kürtler ayrıca 140. madde uyarınca -Kürtlerin Kudüs'ü olan- Kerkük'ü Kürt Özerk Bölgesine entegre etmek istiyorlardı. Bu madde 2007'de fesih edildi. Kürtlere göre Musul ve Diyala da kendi bölgelerine dâhil edilmeliydi. Kürtler, 1980'li yıllardaki Irak-İran Savaşı sırasında Baas Partisinin Araplaştırma politikası altında ezildi. BM, bu dönemde Anfal'a yönelik saldırıda 180 bin kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Saddam Hüseyin'in talimatıyla Halepçe'ye gerçekleştirilen zehirli gaz saldırısı 32005000 arasında cana mal oldu. Saddam Hüseyin rejiminin Araplaştırma politikasının vahşet hikâyelerine rağmen bugün Iraklıların çoğu hâlâ, petrol zengini Kerkük'ün Kürtler tarafından ilhak edilmesine tüm yürekleriyle karşı çıkıyor. Bunun Irak'ta bağımsız bir devlete götürecek dönüm noktası olacağından endişelenmekte haklılar. Bir Şii ve milliyetçi olan Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Kürtleri 2008'de Irak ordusuyla provoke ederek Kürt savaşçıları peşmerge ile Irak silahlı kuvvetleri arasında neredeyse bir savaşa neden oldu. Bu arada uluslararası topluluk Kürtlerin bağımsızlık yönünde atacağı her adımın bölgeyi istikrarsızlaştıracağından endişeleniyordu. Dolayısıyla da ABD ve AB bunu engellemek için ellerinden geleni yaptı. --Erdoğan'ın Enerji Sorunu-Şimdi ise durum, Kürtlerin bağımsızlığının doğmasına tam da Türkiye yardım edebilecek gibi gözüküyor. Nitekim ülke Kürt bölgesindeki devasa gaz ve petrol varlıklarına büyük ilgi duyuyor. Erdoğan, eskiden Kürt Başkanı Barzani'yi aşağılarcasına bir aşiret reisi olarak tanımlayıp kendisiyle buluşmayı reddederken bu şahıs şimdi en önemli müttefik konumuna yükseldi. Barzani ile Erdoğan 2011'de birlikte Erbil Havaalanı ile Türk Konsolosluğunun ve resmî olarak açılışını yaptı. Bu 180 derecelik dönüş ekonomik nedenlere dayanıyor. Türkiye'nin devasa bir enerji ihtiyacı var ve şimdiye dek petrol ile gaz konusunda Rusya ve İran'a bağımlı. Ülke bu bağımlılığı asgari düzeye indirmek için bölgenin tamamının petrol ve gazının satışında bir kavşak olmaya çalışıyor. Tersine de Bağdat'tan bağımsız olabilmeleri için Iraklı Kürtler açısından Türkiye, petrolünün en merkezi ve önemli alıcısı. Petrol ve gaz ticareti geliri olmadan kendi devletleri olmayacak. Kürtler, 2013'te Bağdat'ın itirazlarına rağmen Türkiye'ye uzanan bir boru hattı inşa etti ve bu yılın mayıs ayından beri bağımsız bir şekilde ihracat yapıyor. Bağdat ise merkezî bütçede Kürtlerin payına düşen petrol gelirini alıkoymak ve Kürtlerin petrol bölgesinde faal olan yabancı şirketlere dava yağdırmak suretiyle intikamını aldı. Petrol zengini Kerkük'ten gelecek gelir sayesinde Kürtler, bugün bir post-Musul döneminden söz ediyor ve 2015 sonunda tamamlanacak olan ikinci boru hattıyla Türkiye'ye petrol ihracatlarını sekiz katına çıkarmayı hedefliyor. Kerkük petrolünün bu hat üzerinden ihraç edilmesi ve elde edilecek gelirin Bağdat ile paylaşılması öngörülüyor. Öte yandan Barzani verdiği demeçlerde sürekli olarak Irak'taki güncel çatışmaların Kürtler için bağımsızlık anlamına gelebileceğini ima etti. --İslam Devleti Kürtler İçin Tehlikesiz-En büyük ve açık olan soru ise Türklerin sınırında yeni bir Kürt devletini kabul edip etmeyeceği. Türkiye, Kürdistan'ın petrol varlıklarından avantaj elde etmek istese de kendi ülkesinde büyük bir Kürt azınlığa sahip. Onlarla yaşanan sorunlar malum. Tersine de Kürtler, 22 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI deniz çıkışına sahip olmadıkları için petrollerini sadece Türkler üzerinden satabilir. Dolayısıyla da Erdoğan'ın vereceği karara bağlılar. Erdoğan ile Iraklı Kürtlerin Ankara'da gerçekleşen bir buluşmasının ardından Erdoğan, Iraklıların bir millî mutabakat hükûmeti kurmalarını önerdi. ABD ve AB de bunda ısrarlı ancak Maliki bu öneriye bütünüyle karşı. Ona göre Sünniler ve Kürtlerin dâhil edilmesi söz konusu olamaz. Peki İslam Devletinin ele geçirdiği topraklar Kürt devleti açısından ne kadar tehlikeli? İslam Devletinin merkezî hedefi Bağdat olduğu için sonuç itibarıyla özel bir tehdit ihtiva etmiyor. Başkent etrafındaki çatışmalardan Kürtler geniş ölçüde etkilenmeyecektir. Bağdat ise İslam Devleti tarafından kontrol edilen bölgeleri, İran ve Rusya'nın yardımları ve de ABD istihbaratının sınırlı desteğiyle geri almaya çalışacak. Bu ihtilaf da Kürt bölgelerini teğet geçecektir. Şimdi karar Türkiye'nin. Bu pek kolay olmayacak. Hükûmetin bazı üyelerine göre Irak'ın bölünmesi ve Türkiye'nin kendini zaman kaybetmeden yeni gerçekliklere göre ayarlamasının kaçınılmaz olduğu kesin. İsrail, daha şimdiden Kürt bağımsızlığının her hâlükârda geleceğine ve ABD'nin bu gerçeği kabul etmesi gerektiği kanaatinde. Bu arada İran bağımsız bir Kürdistan'a kesinlikle karşı olduğunu ima etti ancak Kürtleri tehdit etmek için imkânları sınırlı. Irak Terörü Hepimizi Ġlgilendiriyor - Hamburger Abendblatt - Thomas Frankenfeld Terör Hilafeti: Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Önderini, "İnananların Lideri" İlan Etmesiyle El Kaideye Meydan Okuyor-632'de doğrudan erkek mirasçısı olmadan ölen Muhammed'in halefi kim olacağı konusu, onun ölümünden sonra Sünni ve Şiiler olmak üzere bölünmeye neden oldu. Şii Ali'nin partisi, Peygamberin, yeğeni Ali İbn-i Ebu Talip'i, kendi halefi tayin ettiği görüşünü savunurken farklı görüşteki çoğunluk, Ebu Bekir'in adaylığından yana tavır alıyordu. Nihayetinde Muhammed'in eşinin babası ve aynı zamanda kayınpederi olan Ebu Bekir halife seçiliyor ve Allah resulünün halefi oldu. Halifelik, daha sonra Emeviler döneminde, Allahın yeryüzündeki temsilcisi mertebesine kadar yükseldi. Muhammed'in Medine'deki örneğinden hareketle halife, aynı zamanda bütün Müslümanların dinî lideriydi. Şark‟taki iktidarın ve hilafetin Osmanlı sultanlarına geçmesiyle birlikte halifelikte son ve en zayıf dönemine adım atıyordu. Türkler halifelik unvanını, Arap dünyası üzerinde egemenlik sağlayabilmek için yetki aracı olarak kullandı. General Mustafa Kemal Atatürk, 1922'de sultanlığı 1924'te de hilafeti kaldırdı. O tarihten beridir halifelik sadece önemsiz tarikat hareketi olarak varlığını sürdürüyordu. Hilafetin, radikal İslamcı terör grubu IŞİD tarafından, aldığı Suriye ve Irak topraklarında ilan edilmesi dönüm noktası olduğu kadar meydan okumayı da beraberinde getiriyor. Bu meydan okuma, Çeçenistan'dan Nijerya'ya kadar uzanan bir yelpazede binlerce cihatçının buralarda da Allah'ın yeryüzündeki varlığını korumak ve genişletmek için ateş ve kılıçlarla Batı‟ya doğru koyulacakları anlamına geliyor. IŞİD hilafetinin başarılı olması, bir zamanlar Afganistan'daki Taliban döneminden daha fazla bir şekilde dünya çapındaki terörün merkezi ve ihracat limanı hâline gelebilir. Durum böyle olunca da konu hepimizi ilgilendiriyor. Irak ise böylelikle Sünni hilafet bölgesi, Şii bölge ve kuzeydeki fiili Kürt devleti olmak üzere üçe bölünmüş oluyor. 23 AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI Arkasında güçlü İran'ın durduğu Şiiler ise ölümcül tehlikeyi öyle kolay kabul edeceğe benzemiyor çünkü IŞİD'in Şiilere yönelik toplu katliamından sonra halifelik hiç şüphesiz husumete davetiye çıkartıyor. Sünniler ile Şiiler arasındaki kardeş kavgası üzerinden neredeyse 14 yüzyıl geçmiş olsa dahi yeniden alevlenebiliyor. Bütün cihatçıların asıl rüyası hilafetin yeniden getirilmesiydi. Ne dünya çapında faal olan terör ağı el Kaide ne kurucusu ve lideri Usame bin Ladin ne de onun halefi Ayman el Zevahiri IŞİD'in yaptığını başarabildi. O bakımdan hilafetin ilan edilmesi her ne kadar askerî durumu belirsiz olsa da el Kaideye meydan okuma anlamına da geliyor. Böylelikle "İnananların lideri "olan ve halifenin adını taşıyan IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi halife olarak Müslümanlardan kendine koşulsuz sadakat göstermelerini isteyebilir. IŞİD gibi Sünni olan el Kaidenin ise iki seçeneği var; ya cihatçılıkta öncül olmak için IŞİD'e karşı savaşacak ya da önemini yitirecek. IŞİD'in Irak ve Suriye topraklarını da içine alarak ilerlemesi aynı zamanda bölgedeki karışık iktidar dengesini de bozuyor. Sünniler ve Şiilerin olduğu kadar İran, Suudi Arabistan, Türkiye, İsrail ve Batı‟nın da kaybedeceği çok fazla şey olduğundan bu ülkeler yaşanan bu savaşa o denli ilgi duyuyor. Bu durumda IŞİD hilafeti iktidarının uzun sürmesi, neredeyse Orta Doğu'daki bütün büyük oyuncuların başına bela kesilecek gibi görünüyor. 24