The forensic cases applied to an education and research hospital`s

advertisement
Seediscussions,stats,andauthorprofilesforthispublicationat:http://www.researchgate.net/publication/259778852
Theforensiccasesappliedtoaneducationand
researchhospital’schildpsychiatry
department
ARTICLEinANADOLUPSIKIYATRIDERGISI·JANUARY2011
ImpactFactor:0.2
DOWNLOADS
VIEWS
683
191
6AUTHORS,INCLUDING:
SezenGokcen
SerhatÇıtak
EgeUniversity
Director,ErenkoyPsychotherapyCenter,In…
31PUBLICATIONS148CITATIONS
35PUBLICATIONS59CITATIONS
SEEPROFILE
SEEPROFILE
A.ErtanTezcan
GelisimÜniversitesi
79PUBLICATIONS1,809CITATIONS
SEEPROFILE
Availablefrom:SerhatÇıtak
Retrievedon:06July2015
Köse ve ark.
221
_____________________________________________________________________________________________________
Araştırma / Original article
Bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk psikiyatrisi
polikliniğine yönlendirilen adli olgular
Sezen KÖSE,1 Zeynep ASLAN,2 Ş. Senem BAŞGÜL,3 Seylan ŞAHİN,4
Şebnem YILMAZ,4 Serhat ÇITAK,5 A. Ertan TEZCAN6
_____________________________________________________________________________________________________
ÖZET
Amaç: Çocukluk çağında yaşanan stres verici yaşantılar, özellikle cinsel istismar, çocuğun psikolojisine ve yaşam
kalitesine zarar vermektedir. Adli psikiyatrik değerlendirme, mahkeme karar süreci için bilgi sağlama ve bilirkişiliği
içerdiği gibi, çocuktaki olası psikiyatrik bozukluğun saptanması ve çocuğun korunabilmesi açısından da önemlidir.
Bu nedenle polikliniğimize adli makamlarca rapor düzenlenmesi amacıyla yönlendirilen çocukların incelenmesi
amaçlanmıştır. Yöntem: Adli makamlarca Ocak 2007-Aralık 2009 tarihleri arasında haklarında rapor düzenlenmesi amacıyla hastanemizin çocuk psikiyatrisi polikliniğine yönlendirilen 4-18 yaşları arasındaki 73 olgunun (45
kız, 28 erkek) dosya bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Sosyodemografik özellikler, psikopatoloji, zeka
düzeyi, doğum yeri, adli istekler ve zanlının özellikleri her olgu için ayrı bir kayıt formu tutularak değerlendirilmiştir.
Sonuçlar: Olguların 65’i (%89) cinsel istismar sonrası değerlendirilmek üzere gönderilmiştir. Olguların %61.6’sı,
cinsel istismar grubunun %66.2’si kızdır. Mahkeme isteklerinin %86.3'ü çocuğun ruhsal durumunun değerlendirilmesidir. Cinsel istismara uğramış çocuklarda saptanan psikiyatrik tanılar travma sonrası stres bozukluğu (%32.3),
uyum bozukluğu (%20), akut stres bozukluğu (%16.9), depresif bozukluklardır (%13.8). Olguların %16.9’unda aktif
psikiyatrik bozukluk saptanmamıştır. Zeka düzeyi 42 (%64.6) olguda normaldir. Cinsel istismar zanlılarının
%20.4'ü 18 yaşından küçük, %26.4’ü yabancı, %56.6’sı tanıdık (9 olgu ensest mağduru-%13.8) ve %17’si arkadaşlarının aracılığı ile tanışılan kişilerdir. Tartışma: Mahkemenin en sık isteği cinsel istismarın ardın-dan ruhsal
durumun değerlendirilmesi olarak saptanmıştır. Cinsel istismar ardından değerlendirilen çocukların %83.1’inde
aktif psikiyatrik bozukluk saptanmıştır. En sık saptanan tanı travma sonrası stres bozukluğudur ve bu bulgu
literatür bilgileri ile tutarlıdır. Özellikle cinsel istismar gibi stres verici yaşam olaylarının çocukların ruh sağlığını
olumsuz etkilediği açıktır. (Anadolu Psikiyatri Dergisi 2011; 12:221-225)
Anahtar sözcükler: Çocukluk çağı cinsel istismarı, adli değerlendirme, psikiyatrik tanı
The forensic cases applied to an education and
research hospital’s child psychiatry department
ABSTRACT
Objective: The stressful experiences, especially sexual abuse, damage the child’s psychology, mental health and
quality of life. Forensic psychiatric evaluation includes the expertness, provides information for judicial decision
and also is important to diagnose the psychiatric disorder of the child and protect him. Because of these reasons
we were aimed to examine the characteristics of children applied to our department for criminal report. Methods:
The files of 73 cases aged 4-18 years have been examined retrospectively who referred to Erenkoy Psychiatry
______________________________________________________________________________________________________
Uzm.Dr., Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi ABD, İzmir
4
Uzm.Dr., Psikolog, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi, İstanbul
3
Uzm.Dr., Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi, İstanbul
5
6
Doç.Dr., Prof.Dr., Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul
Yazışma adresi/Address for correspondence:
Uzm.Dr. Sezen KÖSE, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi ABD, Bornova/İzmir
E-mail: sezengokcen@hotmail.com
Geliş tarihi: 22.10.2010, Kabul tarihi: 18.04.2011
1
2
Anadolu Psikiyatri Dergisi 2011; 12:221-225
222
Bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk psikiyatrisi polikliniğine yönlendirilen adli olgular
_____________________________________________________________________________________________________
Hospital Child Psychiatry Outpatient Department between January 2007 and December 2009 for criminal reports.
Beside the sociodemographic characteristics, psychopathology, intelligence levels and crime characteristics of
these children were also examined. Results: The prosecutor’s request was the evaluation of the psychiatric
status in 86.3% of cases. Eighty-nine percent (65 cases) of 73 cases were applied for evaluation after sexual
abuse. The rates of psychiatric diagnoses in sexually abused children were 32.3% posttraumatic stress disorder,
20% adjustment disorders, 16.9% acute stress disorder, 13.8% depressive disorders. We did not find any active
psychiatric disorder in 16.9% of the cases. Intelligence Quotient were normal in 64.6% of the cases (n=42). 56.6%
of the sexual offenders were acquaintance (9 incest cases-13.8%), 17% were friend-related people, 26.4% were
stranger, 20.4 % were under 18 years of age. Discussion: The psychiatric evaluation after sexual abuse was the
most frequent request of the prosecutors’. 83.1% of the children had active psychiatric disorders that were
evaluated because of sexual abuse. The most common diagnosis was posttraumatic stress disorder and this
result is consistent with earlier findings. It is clear that stressful experiences especially sexually abuse damage the
child’s psychology, mental health and quality of life. (Anatolian Journal of Psychiatry 2011; 12:221-225)
Key words: childhood sexual abuse, forensic evaluation, psychiatric diagnosis
______________________________________________________________________________________________________
GİRİŞ
Son zamanlarda gerek çocuk suçluluğu, gerekse
suça maruz kalma ve özellikle cinsel istismara
uğrayan çocuk ve gençlerin ruhsal durumları ile
ilgili tartışmalar toplumun gündeminde sık yer
almaktadır. Çocukluk çağında yaşanan stresli
yaşantıların çocuğun psikolojisine ve yaşam
kalitesine zarar verdiği, önemli sosyal ve ruhsal
sorunlara neden olduğu, çocuğu suça sürükleyebileceği gibi, suçun mağduru konumuna getirebildiği bilinmektedir. Bu açıdan çocuk ve gençlerin adli psikiyatrik değerlendirmesi, mahkeme
karar süreci için bilgi sağlama ve bilirkişiliği içerdiği gibi, olası psikiyatrik bozukluğun saptanması
ve çocuğun korunabilmesi de önemlidir.
Adli değerlendirme sürecinde çocuk ve ergenler
bir suçun faili veya mağduru olarak karşımıza
çıkabilmektedir. Suça sürüklenen çocuklar açısından bakıldığında adli kurumlarca en sık sorulan soru suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı ve davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin gelişip gelişmediğidir (farik ve mümeyyizlik-sezginlik). Bazı ruhsal bozuklukların
çocukluk çağında başladığı ve tedavi edilmemesi durumunda suç işleyeceği birçok bilimsel
çalışma tarafından, on yıllar önce, tartışmasız
biçimde ortaya konmasına rağmen; mevcut sistem, aile ve toplum tarafından ihmale uğramış
olduğunu söyleyebileceğimiz bu çocukların suçlu
mu, yoksa kurban mı olduğunun ayrıca tartışıl1
ması gereken bir konu olduğu belirtilmektedir.
Gerek suça sürüklenen, gerekse suça maruz
kalan çocukların sosyodemografik özellikleri ve
ruhsal durum değerlendirmeleri bu nedenle
önemlidir. Suçun mağduru çocuk ve gençlerde
ise, adli süreçlerde en sık yanıtlamak durumunda kalınan soru, ‘iddia edilen istismar olayına
bağlı küçüğün ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’dır. Burada sözü edilen istismar tipi genellikle cinsel istismardır. Bu soruyu yanıtlarken
Anatolian Journal of Psychiatry 2011; 12:221-225
‘oluşan etkilenmenin gelişimsel, sosyal, eğitim,
aile ilişkileri, kendine bakma, kendini koruma,
benlik algısı gibi temel alanların bir veya birkaçında ciddi işlev kaybı yapıp yapmadığı’ biçiminde algılamak ve buna göre yanıtlamaya çalış1
mak gerektiği belirtilmektedir. Ancak belirlenen
işlev kaybı çok ağır olsa da, klasik tanı ve sınıflandırma sistemlerinde tam bir adının olmayabileceğinin unutulmaması, adli olguların değerlendirilmesinde bu sınıflandırmanın işlev düzeyi
ile ilgili bulguların önüne geçmesine izin verilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır.1 Cinsel istismar için tanımlanmış özgül bir sendrom olmamakla birlikte, agresif davranışlar, sosyal izolasyon, somatizasyon, anksiyete, depresyon,
kabuslar, uygunsuz cinsel davranışlar ve travma
sonrası stres bozukluğu (TSSB) en sık bildirilen
sorunlardır.2-4 Ruhsal sonuçlarda çocuğun zihinsel işlevselliği ve baş etme becerisi önemlidir.
TSSB’nin gidişi sıklıkla anne-babanın travmaya
yanıtından etkilenmekte, böylece aile dinamikleri
ve diğer etkileyici çevresel etkenlerin araştırılmasının gerekliliği önemli hale gelmektedir.5
Bu çalışmanın amacı, çocuk-genç psikiyatrisi
polikliniğimize adli makamlarca rapor düzenlenmesi amacıyla gönderilen suça sürüklenmiş veya mağdur olan çocukların ruhsal durumlarının,
sosyodemografik özelliklerinin, zanlının özelliklerinin, mahkeme isteklerinin incelenmesidir.
YÖNTEM
Adli makamlarca Ocak 2007-Aralık 2009 tarihleri
arasında haklarında rapor düzenlenmesi amacıyla hastanemizin çocuk psikiyatrisi polikliniğine
yönlendirilen 4-18 yaşları arasındaki 73 olgunun
(45 kız, 28 erkek) dosya bilgileri geriye dönük
olarak incelenmiştir. Sosyodemografik özellikler,
psikopatoloji, zeka düzeyi, doğum yeri, adli
istekler ve zanlının özellikleri her olgu için ayrı
bir kayıt formu tutularak değerlendirilmiştir.
Köse ve ark.
223
_____________________________________________________________________________________________________
Olgulara DSM-IV tanı ölçütlerine göre tanı konmuş ve tedavilerine polikliniğimizde başlanmıştır. Bilişsel yetilerin değerlendirilmesi için WISCR zeka testi uygulanmıştır. İstatistik için SPSS
16.0 programı kullanılmış, tanımlayıcı istatistik
yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir.
BULGULAR
Mahkeme isteklerinin %86.3'ü çocuğun ruhsal
durumunun değerlendirilmesidir. Diğer istekler
farik ve mümeyyizlik (s=3), beyanına itibar edilirlik (s=3), karşı koyma gücü (mukavemete muktedirlik) (s=2), TCK’nın 32. maddesi kapsamında
bir akıl hastalığın olup olmadığı (s=1), Çocuk
Koruma Kanunu uyarınca tedbir kararının değerlendirilmesi (s=1), vasi tayini gerekliliği (s=1) ve
iş gücü kaybının belirlenmesidir (s=1).
Tablo 1. Cinsel istismara uğrayan olguların
psikiyatrik tanıları*
___________________________________________
Psikiyatrik tanılar
Olgular
Sayı
%
___________________________________________
Psikiyatrik tanı yok
TSSB
Depresif bozukluklar
Anksiyete bozukluğu-BTA
Akut stres bozukluğu
Uyum bozukluğu
DEHB
11
20
9
4
11
13
3
16.9
32.3
13.8
6.2
16.9
20.0
4.6
___________________________________________
* Bazı olgularda birden fazla tanı konduğu için,
toplam tanı sayısı olgu sayısından fazladır.
Tablo 2. Cinsel istismara uğrayan olguların
zeka düzeyleri
___________________________________________
Zeka düzeyi
Olgular
Sayı
%
___________________________________________
Normal zeka düzeyi
Hafif düzeyde zeka geriliği
Orta düzeyde zeka geriliği
Sınır zeka
Toplam
42
11
4
8
65
64.6
16.9
6.2
12.3
100.0
___________________________________________
Olguların 65’i (%89) cinsel istismar sonrası
değerlendirmek için gönderilmiştir. Olguların
%61.6’sı, cinsel istismar grubunun %66.2’si
kızdır. Kızların yaş ortalaması 12.3±3.9 yıl, erkeklerin 11.2±3.4 olarak saptanmıştır (t=1.21,
p=0.23). Cinsel istismar olgularında kızların yaş
ortalaması 12.7±3.5 yıl, erkelerin 10.2±3.0 yıl
olarak saptanmıştır (t=2.8, p=0.007).
Cinsel istismara uğrayan çocuk-gençlerin
%83.1’inde aktif psikiyatrik bozukluk saptanmıştır. En sık konulan tanı TSSB’dir (%32.3)
(Tablo 1). Olguların %64.6’sında (24 olgu) zeka
düzeyi normaldir. Bu grupla zihinsel engelli olan
grup arasında psikiyatrik tanı konma açısından
fark saptanmamıştır (t=-1.64, p=0.106).
Olguların %70.8’inin annesi ev kadını, %41.5’inin babası işçidir. %23.1’inin anne-babası
boşanmıştır, %53.1’i İstanbul doğumludur.
İstismar zanlılarının %73.6’sı tanıdıktır (%56.6’sı
tanıdık, dokuz olgu ensest mağduru-%13.8 ve
%17’si arkadaşlarının tanıştırdığı kişiler). İstismar zanlılarının %20.4'ü 18 yaşından küçüktür.
TARTIŞMA
Olguların %89'unun cinsel istismar sonrası
değerlendirilmek için yönlendirilmiş olduğu ve
adli isteklerin arasında cinsel istismar sonrası
ruhsal durum değerlendirilmesinin (%86.3) ilk
sırada yer aldığı görülmüştür.
Çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel uyarı ve
doyum için kullanılması, fuhşa zorlanması, pornografi gibi suçlarda cinsel nesne olarak kullanılması cinsel istismardır. Genital bölgeye
dokunma, teşhircilik, pornografi, ırza geçmeye
kadar çok geniş yelpazedeki tüm davranışları
kapsar. Cinsel istismarın mutlaka şiddet içermesi gerekmez, çocuğun rızasının olup olmadığına bakılmaz.3 Cinsel istismarın ardından
değerlendirilen çocuk-gençlerin %83.1’inde aktif
psikiyatrik bozukluk geliştiği saptanmıştır. En sık
saptanan bozukluk TSSB’dir (%32.3) ve bu
bulgu literatürle uyumludur. Travmaya uğramış
çocuklar arasında TSBB sıktır ve cinsel istismara uğrayan çocukların %40-50’sinin TSSB geliştirebileceği belirtilmektedir.2,7-9 Çalışmamızda
saptadığımız diğer tanılar uyum bozuklukları
(%20), akut stres bozukluğu (%16.9), depresif
bozukluklar (%13.8), anksiyete bozukluğu-BTA
(%6.2) ve DEHB’dir (%4.6). Cinsel istismar için
tanımlanmış özgül bir sendrom olmamakla birlikte, agresif davranışlar, sosyal izolasyon, somatizasyon, anksiyete, depresyon, kabuslar, uygunsuz cinselleştirilmiş davranışlar ve TSSB en sık
bildirilen sorunlardır.2,3,10 Cinsel istismara uğrayan çocukluklarda anksiyete bozuklukları kısa
süre içinde ortaya çıkabilmek tedir.11 Cinsel istismarın ardından çocukların sadece kısa dönemde uyum sorunları açısından değil, aynı zamanda ergenlik ve erişkinlikte yineleyen mağ-duriyet,
madde bağımlılığı ve diğer birçok açıdan risk
altında oldukları bildirilmiştir.2,12,13 Özbaran ve
Anadolu Psikiyatri Dergisi 2011; 12:221-225
224
Bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk psikiyatrisi polikliniğine yönlendirilen adli olgular
_____________________________________________________________________________________________________
ark., cinsel istismara uğrayan çocuklarda ilk bir
yıl içinde daha çok psikiyatrik bozukluk görüldüğünü, ancak bazı davranışsal sorunların hem
kısa, hem de uzun dönemde ortaya çıkabileceğini saptamıştır.14 Mcleer ve ark., TSSB belirtilerinin zaman içinde stabilitesinden, tedaviye
dirençli olduğundan ve davranışsal, emosyonel
ve sosyal gelişime etkilerinden söz etmiştir.7 Bu
durum bu olguların izlenmesinin önemini gösterir. Yapılan çalışmalar cinsel istismar sonrasında
ortaya çıkan tek bir sendrom olmadığını, ancak
cinsel istismarın risk etkeni olarak kabul edildiğini göstermiştir. Cinsel istismara uğrayan
çocuklar, uzun dönemde psikiyatrik bozukluk
gelişmesi açısından risklidir.
On bir olguda (%16.9) psikiyatrik bozukluk saptanmamıştır. Bu grubun yaş ortalaması 12.1±3.7
yıldır. Dört kişi (16-18 yaşları arasında) erkek
arkadaşıyla rızasıyla cinsel ilişkiye girmiş, annebabanın şikayeti ile dava açılmıştır. Olayların
içeriğine baktığımızda, olguların ikisinde (10-13
yaş, erkek) yaşıtları ile cinsel oyun niteliğinde
olduğu; birinde (10 yaş, erkek) ilişkinin gerçekleşmediği ve annesi tarafından korunduğu; birinde (10 yaş, kız) elleme şeklinde bir taciz olduğu;
birinde elleme-öpme şeklinde taciz olduğu ve
ardından altı ay önce uyum bozukluğu tanısı
konarak mahkeme tarafından yeniden değerlendirmeye yönlendirildiği; birinin babaannesinde
kalmak isteyen, babası yeniden evleneceği ve
üvey anne ile yaşamak istemediği için TV ve
dizilerde gördüğü ve arkadaşının da önerdiği
babasının kendisini elle taciz ettiğini söyleyen,
ancak daha sonra ifadesini geri alan sekiz yaşında bir kız olduğu; birinde (beş yaş, kız) ise böyle
kişinin olup olmadığı, olayın gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenemeyen, çocuğun da ifadesini
değiştirdiği şeklindedir. Değerlendirme sonucunda, değerlendirme tarihi itibarı ile psikiyatrik
sendrom oluşturacak bir psikiyatrik bozukluk
veya işlevsellik bozulmasının görülmediği belirtilmiş, olgunun özelliğine göre ek görüşler sunulmuştur. Değerlendirme sonuçları yakın dönemi
içermektedir, uzun dönemde ortaya çıkabilecek
riskler olabildiği unutulmamalıdır. Koruyucu etkenler kişisel, ailesel ve aile dışı olarak sınıflandırılabilir. Kişisel etkenlerden çocuğun bilişsel
kapasitesi ve baş etme becerileri kısa ve uzun
4
dönemli sonuçlarla ilişkili olabilir. Bu olguların
ikisinde hafif düzeyde zeka geriliği saptanmış,
diğerlerinin (s=9) zeka düzeyi normal olarak
değerlendirilmiştir. Ailesel etkenlerden ailenin
bağlılığı ve annenin pozitif desteğinin cinsel istismara uğramış çocuğun uyumunu geliştirdiği
belirtilmektedir.15,16 Olası uzun ve kısa dönemli
sonuçların daha iyi anlaşılması için psikiyatrik
Anatolian Journal of Psychiatry 2011; 12:221-225
bozukluk saptanmayan grubun kişisel ve ailesel
özelliklerinin incelenmesi önemlidir.
Mağduriyete yatkınlık ve ortaya çıkan çeşitli
yanıtlar üç alanın etkileşimi ile açıklanmaktadır:
Kişisel değişkenler (yaş, gelişimsel düzey, kişilik,
zihinsel işlevsellik, baş etme becerileri, mağdur
ve suçlu arasındaki ilişki), olayla ilişkili etkenler
(ağırlığı, sıklığı, süresi, şiddet içerip içermemesi)
ve çevresel etkenler (ekolojik bağlam, destek
sistemleri, toplumun yaklaşımı ve değerleri,
4
bakım ve destek birimleri). Ruhsal sonuçlarda
çocuğun zihinsel işlevselliği ve baş etme becerilerinin rolünün önemli olduğu belirtilmektedir.4
TSSB’nin gidişi sıklıkla anne-babanın travmaya
yanıtından etkilenmekte, böylece aile dinamikleri
ve diğer etkileyici çevresel etkenlerin araştırılmasının gerekliliği önemli hale gelmektedir.5
Çalışmamızda cinsel istismara uğrayan çocukların %66.2’si kızdır. Cinsel istismara uğrama
cinsiyete göre farklılık göstermekte ve kızlarda
erkeklerden üç kat fazla görülmektedir.17,18
Finkelhor’a göre de cinsel istismar kurbanlarının
çoğu kızdır.8 Çalışmamızda kız/erkek oranı iki
olarak bulunmuştur. Bununla birlikte, erkek
çocukların istismarının açığa vurulması kızlara
göre daha az olabilmektedir.8 Kadınların %1235, erkeklerin %4-9’unun 18 yaşından önce cinsel istismara uğradığını bildirdiği belirtilmektedir.12 Bilinen olguların yanı sıra, birçok olgunun
gizli kaldığı düşünülmektedir. Cinsel istismar
olgularında kızların yaş ortalaması 12.7±3.5 yıl,
erkelerin 10.2±3.0 yıldır. Erkeklerin yaşları kızlardan anlamlı düzeyde daha küçük saptanmıştır
(t=2.8, p=0.007). Yedi-on bir yaşları arasındaki
erkeklerin sokakta daha fazla zaman geçirmeleri
istismar için ulaşılabilirliği artırıyor olabilir. Kızların ise, ergen yaş grubunda olmalarının hedef
olmaları için risk oluşturabileceği düşünülmüştür.
Cinsel istismar faillerinin çoğu aile içinden veya
19
tanıdık biridir. Çalışmamızda faillerin %73.6’sının tanıdıklar arasından olduğunu saptadık:
İstismarcıların %56.6’sı tanıdık, %17’si arkadaşlarının aracılığı ile tanışılan kişilerdir. İstismarcıların çoğunun 20-40 yaşları arasında ve erkek
olduğu bulunmuştur.20 Çalışmamızdaki bulgular
da benzerdir; olguların %79.6’sı 18 yaşından
büyük ve hepsi erkektir. Ancak faillerin 1/5’inin
18 yaşından küçük olması da dikkat çekicidir.
Cinsel istismara uğrayan çocukları %35.4’ünde
zeka geriliği saptanmıştır. Zeka geriliği olan
çocuklar kandırılmaya yatkındır ve bu durum
istismar için bir risk etkeni olarak düşünülür.
Zeka düzeyi normal olan grup ile zeka geriliği
olan grup psikiyatrik tanı konma açısından karşı-
Köse ve ark.
225
_____________________________________________________________________________________________________
laştırılmış ve aralarında fark saptanmamıştır (t=1.64, p=0.106). Olguların %23.1’inin anne-babası boşanmıştır. Zihinsel işlevselliğin, anne-baba
desteğinin ve kontrol sistemlerinin istismarı önlemede önemli olabileceği düşünülmekle birlikte,
olguların çoğunun zeka düzeyinin normal olduğu
ve anne-babasıyla birlikte yaşadığı görülmüştür.
Cinsel istismar grubunun %46.2’sinin doğum
yeri İstanbul dışıdır. Kente göç ile birlikte, ailenin
çocuklar üzerindeki denetiminin azaldığı, aile
içinde yeni kent toplumunun istediği kişiliği verecek şekilde otorite ve sevgi ilişkilerinin gelişmemiş olduğu, kültür çatışmasının en çok genç
kuşakları etkilediği ve çocuğun ya suça yönel21
diği, ya da suça maruz kaldığı belirtilmektedir.
İstanbul ülkemizin en çok göç alan illerinden biri
olsa da, çalışmamızda İstanbul doğumlu olmayanların oranı yarıdan azdır ve bu değişkenin
cinsel istismarda ‘göçün etkisi’ olarak yorumlanması doğru ve güvenilir olmaz.
Çalışmamız dosya verilerinin özetlendiği tanımlayıcı bir çalışmadır. Klinik başvurusu olmayan
toplum örneklemi ile istismar olgularının veya
adli süreci yaşayan olguların ruhsal sorunların
sıklığı açısından karşılaştırılmaması bir kısıtlılıktır. Psikiyatrik bozukluk saptanmayan grubun
kişisel ve ailesel özelliklerinin ayrıntılı incelenmesi, kısa dönemdeki olası koruyucu etkenlerin
tanımlanması açısından önemli görülmektedir.
Bununla birlikte, psikiyatrik bozukluk kısa vadede saptanmasa da, uzun dönemdeki olası yansımaların izlenmesi önemlidir.
Sonuç olarak suça sürüklenmiş veya mağdur
konumundaki çocuk ve gençlerin adli psikiyatrik
değerlendirmesi, mahkeme karar süreci için bilirkişiliği içermesinin yanı sıra, olası psikiyatrik
bozukluğun saptanması ve çocuğun korunabilmesi açısından da önemlidir. Çalışmamızda da
adli makamlarca en sık ruh sağlığının bozulup
bozulmadığının değerlendirilmesi istenmiş ve bu
istekle gönderilen cinsel istismar mağduru olan
çocuklarda yüksek oranda psikiyatrik bozukluk
saptanmıştır. Gerek istismarın, gerekse adli
süreçlerin örseleyici etkilerinin önlenmesi veya
azaltılabilmesi için bu çocukların ve aynı zamanda ailelerinin/bakım veren bireylerin psikiyatrik
tanı, tedavi, destek ve rehberlik açılarından
izlenmesinin gerektiği düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
1. Avcı A, Yolga Tahiroğlu A. Çocuk ergen psikiyatrisi ve
th
adli-tıbbi yaklaşım/değerlendirme. 4
Mediterranean
Academy of Forensic Sciences Meeting (14-18 October
2009, Belek/Antalya), Workshops, CVs & Abstracts Tam
metin CD’si, Antalya, 2009, s.14-16.
2. Paolucci EO, Genuis ML, Violato C. A meta-analysis of
the published research of the effects of child sexual
abuse. J Psychol 2001; 135:17-36.
3. Hebert M, Parent N, Daignault I, Tourigny M. A typological analysis of behavioural profiles of sexually abused
children. Child Maltreat 2006; 11:203-216.
4. Bernard-Bonnin AC, Hébert M, Daignault IV, AllardDansereau C. Disclosure of sexual abuse, and personal
and familial factors as predictors of post-traumatic stress
disorder symptoms in school-aged girls. Paediatr Child
Health 2008; 13:479-486.
5. Schetky DH. Child and Adolescent Forensic Psychiatry.
BJ Sadock, VA Sadock (Eds.), Kaplan & Sadock’s
Comprehensive Textbook of Psychiatry, eighth ed., New
York, Lippincott Williams & Wilkins, 2005, p.3490-3534.
6. Nurcombe B. Child Sexual Abuse I: Psychopathology. J
Psychiatry 2000; 34:85-91.
7. McLeer SV, Deblinger E, Henry D, Orvaschel H.
Sexually abused children at high risk for post-traumatic
stress disorder. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry
1992; 31:875-879.
8. Finkelhor, D. Sex abuse and sexual health in children:
current dilemmas for the pediatrician. Schweiz Med
Wochenschr 1994; 124:2320-2330.
9. Bahali K, Akçan R, Tahiroglu AY, Avci A. Child sexual
abuse: seven years in practice. J Forensic Sci 2010;
55:633-636.
10. Kendall-Tackett KA, Williams LM, Finkelhor D. Impact of
sexual abuse on children: A review and synthesis of
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
recent empirical studies. Psychol Bull 1993; 113:164180.
Taner Y, Gökler B. Çocuk istismarı ve ihmali, psikiyatrik
yönleri. Hacettepe Tıp Derg 2004; 35:82-85.
Putnam FW. Ten-year research update review: child
sexual abuse. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry
2003; 42:269-278.
Molnar BE, Buka SL, Kessler RC. Child sexual abuse
and subsequent psychopathology: results from the
National Comorbidity Survey. Am J Public Health 2001;
91:753-760.
Ozbaran B, Erermis S, Bukusoglu N, Bildik T, Tamar M,
Ercan ES, et al. Social and emotional outcomes of child
sexual abuse: a clinical sample in Turkey. J Interpers
Violence 2009; 24:1478-1493.
Esparza D. Maternal support and stress response in
sexually abused girls ages 6-12. Issues Ment Health
Nurs 1993; 14:85-107.
Elliott AN, Carnes CN. Reactions of nonoffending parents to the sexual abuse of their child: A review of the
literature. Child Maltreat 2001; 6:314-331.
Ovayolu N, Uçan Ö, Serindağ S. Çocuklarda cinsel
istismar ve etkileri. Fırat Sağlık Hizmetleri Derg 2007;
2:13-22.
Dubowitz H. Preventing child neglect and physical
abuse. Pediatr Rev 2002; 23:191-196.
Yolga Tahiroğlu A, Avcı A, Çekin N. Çocuk istismarı, ruh
sağlığı ve adli bildirim zorunluluğu. Anadolu Psikiyatri
Derg 2008; 9:1-7.
Kara B, Biçer Ü, Gökalp A. Çocuk İistismarı. Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2004; 47:140-151.
Balcıoğlu İ. Şiddet ve Toplum. İstanbul, Bilge Yayınları,
2001, s.203.
Anadolu Psikiyatri Dergisi 2011; 12:221-225
Download