Araştırma Makalesi Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 DOI: 10.5455/NYS.20151221025259 Cinsel İstismar Mağduru Olan Çocuk ve Ergenlere Konulan Psikiyatrik Tanıların ve Uygulanan Tedavilerin Devamlılığının Değerlendirilmesi Merve Çıkılı Uytun1, Didem Behice Öztop2 1 Uzm. Dr., Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Sivas Numune Hastanesi, Sivas, Türkiye 2 Doç. Dr., Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Boylam Psikiyatri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye Yazışma adresi: Merve Çıkılı Uytun, Sivas Numune Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Sivas / Türkiye Tel: +90 346 2217036- 2171 Fax: +90 346 2239530 E-mail: mervecikili@yahoo.com, merveuytun@gmail.com Geliş tarihi: 28 Haziran 2016 Kabul tarihi: 09 Ekim 2016 P.s: Bu olgu sunumu, 24.Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 9-12 Nisan 2014, Konya, Türkiye. Yeni Symposium • www.yenisymposium.com ÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı cinsel istismara uğramış çocukların sosyo-demografik özelliklerini ve psikiyatri kliniğindeki takiplerinde bu çocuklara konulan tanıları ve uygulanan tedavileri belirlemektir. Yöntem: Bu çalışmada 01/01/2011-30/06/2014 tarihleri arasında, Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Bölümüne cinsel istismara uğramış olan ve adli inceleme için gönderilen, 0-18 yaş arası çocuk ve ergen vakalar geriye dönük olarak incelenmiştir. Vakaların; yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, istismarın tipi ve sıklığı, psikiyatrik tanıları ve tedaviye devamlılıkları incelenmiştir. Bulgular: Hastaların 93’ü kız, (%81,6) ve 21’i erkek (%18,4) cinsiyette idi ve toplam 114 vakanın yaşları 9-16 arasındaydı. İlk psikiyatrik değerlendirmede tanıları %21,1’inin (n=24), akut stres reaksiyonu (ASR), % 20,2’ sinin (n=23) uyum bozukluğu, %7’ sinin (n=8), Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), % 2,6’ sının (n=3) depresyon ve %1,8’inin (n=2) impulsif intihar girişimi idi. Psikopatoloji saptanan 60 hastanın 6.aydaki değerlendirmelerinde 25’ inin tedavi ile iyileştiği görüldü. Bununla birlikte psikiyatrik bozuklukları devam eden 35 hastanın sadece 9 ‘unun 9.ayda takibe geldikleri görüldü. Sonuç: Çalışmamızda, cinsel istismara uğramış olan çocuk ve ergenlerin adli süreç dışında çok az bir bölümünün tedaviye devam ettiği görülmüştür. Bu nedenle ruh sağlığı servislerinin, bu çocuk ve ergenler için detaylı inceleme, değerlendirme ve tedavi amacıyla geliştirilmesi ve bu değerlendirmenin zorunlu kılınması gerektiği vurgulanmak istenmiştir. Anahtar Sözcükler: Çocuk, ergen, cinsel istismar, takip ABSTRACT Evaluation of Psychiatric Diagnosis and Continuity of Treatment of Children And Adolescents Who Abused Sexually Objective: The aim of this study to determine the sociodemographic characteristics and psychiatric diagnosis and follow-up of treatment in psychiatry clinic.of children and adolescents who abused sexually. Method: The researchers have retrospectively examined the data of the children and the adolescents aged between 0 to 18, who suffered from sexual abuse and were referred to the Department of Child and Adolescent Psychiatry of Erciyes University for the forensic evaluation between 01/01/201130/06/2014. The characteristics including age, sex, level of education, and type and frequency of abuse, for the psychiatric diagnoses determined by DSM-IV-TR and follow-up status were examined. Results: Cases were composed of 93 (81,6%) girls and 21 (18,4%) boys, the total number of children and adolescents were 114 and these were aged 9 to 16. According to the first psychiatric evaluation children have acute stress reaction (ASR) in 21,1% (n=24), the adjustment disorder in 20,2% (n=23), post traumatic stress disorder (PTSD) in 7% (n=8), depression in 2,6% (n=3), impulsive suicide attempt in 1,8% (n=2). Cases who have psychiatric diagnoses were evaluated in 6th month and 26 cases of these cases were treated. Hovewer, 35 cases who persist of psychiatric diagnoses, only 9 cases have contiuned follow-up psychiatric control in 9th month. Conclusion: In our research, we showed that a few of children and adolescent who abused sexually were contiunued the psychiatric follow-up except for legal process. Therefore, mental health services that provide comprehensive screening, assessment and treatment of mental disorders for these children and adolescents should be developed and this evalution should be compulsory. Keywords: Child, adolescent, sexual abuse, follow-up 18 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 GİRİŞ Cinsel istismar mağdurlarının hayatlarında kısa ve uzun vadede oluşan sonuçları göz önünde bulundurulduğunda cinsel istismar konusunda toplumun ilgisi oldukça fazladır.1,2 Çocuklukta cinsel istismara maruz kalma sıklığının % 10-40 arasında değiştiği bildirilmektedir. Yakın dönemde yapılan bir meta analiz çalışmasında kızlarda cinsel istismar görme sıklığının % 8-31, erkeklerde ise % 3-17 oranında olduğu bildirilmiştir.3 Cinsel istismarın; psikiyatrik bozuklukların prevalansında artış, intihar girişimi, riskli davranışlar ve sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde düşme gibi olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğu bilinmektedir.4-8 Tecavüze uğramak, faili tanımak ve istismarın sıklığı gibi faktörlerin istismarla ilişkili psikiyatrik bozukluk gelişimini artırdığı çalışmalarda gösterilmiştir.9 Ayrıca istismara maruz kalınan yaş, istismarın şekli, fiziksel şiddet olup olmadığı gibi faktörler de psikolojik sorunların çeşitliliğini etkilemektedir.10,11 Çocukluk çağında cinsel istismara uğrayan kişilerin %47’sinde çocukluk çağı başlangıçlı psikiyatrik bozukluklar, %26-%32’sinde ise yetişkin dönemde başlayan psikiyatrik bozuklukların görüldüğü bildirilmektedir.12,13 Çocukluk çağında cinsel istismara uğramanın; kaygı bozuklukları, dissosiyatif yaşantılar, kendine zarar verme ve Tablo 1. Sosyodemografik Veriler Sosyodemografik Oranlar (%)/Ortalama Özellikler n:114 Yaş 12.8 ± 3.2 Kız: %81.6 Cinsiyet Erkek: %19.3 Anne - baba birlikte Boşanmış Aile Durumu Baba ölü Sosyal Hizmetler Yurdu Evlat edinilme Erkek arkadaş Öz baba Tanıdık herhangi biri Hiç tanımadıkları kişiler Akİstismarcı raba Üvey baba Arkadaş Eşleri Yok Anal penetrasyon İstismarın Niteliği Vajinal penetrasyon Oral Oral ve genital bu çocuklarla da ek risk faktörleri açısından değerlendirilmesi, ileri dönemde tekrar istismara uğrama açısından psikoeğitime dayalı müdahaleler uygulanması, duygular hakkında konuşulması ve normalleştirilmesi, ebeveyn eğitimi uygulanması önerilmektedir.21 Bununla birlikte çocukluk çağı cinsel istismarına bağlı olarak gelişen semptomların çoğunun profesyonel müdahaleler sonucu başarıyla tedavi edilebileceği bildirilmektedir.22 Tedavi başarısını; istismarın aile içinden biri tarafından yapılmış olması, çocuğun yaşı, cinsiyeti, ırkı, terapinin uzunluğu, sekonder problemlerin varlığı gibi değişkenlerin etkilediği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.18,23,24 Cinsel istismara uğramış çocuk ve ergenlerin takip ve tedavileri önemli bir konu olmakla birlikte, literatürde daha çok uygulanabilecek tedavi yöntemleri üzerinde durulduğu, bu çocuk ve ergenlerin psikiyatrik tedaviye ne ölçüde devam ettikleri konusunda yeterli veri bulunmadığı görülmüştür. Bu bağlamda çalışmamızın amacı cinsel istismar mağduru olan çocuklarda gelişen psikopatolojilerin ve bu çocukların 1 yıllık takip süresinde psikiyatrik tedaviye ne oranda devam ettikleri ve tedaviye devam etme ile ilişkili olabilecek faktörlerin incelenmesidir. YÖNTEM Bu çalışmada Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümümüze Ocak 2011- Haziran 2014 tarihleri arasında cinsel istismar nedeniyle ruh sağlığının bozulup bozulmadığının saptanması amacıyla yönlendirilen 114 çocuk değerlendirilmiştir. Çalışmaya dahil edilme kriterleri: (a) daha önce herhangi bir cinsel istismara maruz kalmamış olmak (b) muayenesinde hafif, orta veya ağır düzeyde mental retardasyon saptanmamış olmak (c) İlk tanı için istismar sonrası ilk 2 ay içerisinde değerlendirilmiş olmak (d) öncesinde herhangi bir psikopatoloji nedeniyle ilaç kullanmamak olarak belirlenmiştir. Mental retardasyonu olan hastaların önemli bir bölümü, istismar öncesi dönemde de tedavi ve takip altında oldukları için çalışmaya alınmamıştır. Veriler hastaların dosyaları taranarak geriye dönük şekilde toplanmıştır. Hastaların yaşları, cinsiyetleri, istismarı yapan kişi, penetrasyon olup olmadığı, aile durumu (anne-baba birlikte, boşanmış aile; anne veya baba ile birlikte vb.), ilk tanıları, son tanı ve kati raporlarının sonuçları, 6.ay, 9.ay ve 12.ayda takip durumları değerlendirilmiştir. Erciyes Üniversitesi etik kurulu tarafından 2013 tarih ve 532 karar no ile onay alınmıştır. İstatistiksel Analiz Çalışmamızdan elde edilen veriler, IBM SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 21.0 istatistik paket programına aktarılarak analiz edildi. Verilerin değerlendirilmesinde öncelikli olarak Descriptive Statistics (tanımlayıcı istatistik) kullanıldı. Verilerin dağılımı Kolmogorov Smirnov Testi ile değerlendirildi. Parametrik test varsayımları yerine getirildiğinde “İki Ortalama Arasındaki Farkın Önemlilik testi” ve “Pearson korelasyon analizi” kullanılırken, parametrik test varsayımları yerine getirilmediğinde, “Ki-kare testi” ve “Spearman korelasyon analizi” kullanıldı. Verilerimiz, tablolarda birey sayısı (n) ve yüzdesi olarak belirtildi. Yapılan analizler neticesinde, elde edilen 0.05’den küçük p değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. BULGULAR Çalışmaya dahil edilen 114 hastanın 93’ü (%81,6) kız, 21’i (% 18,4) erkek cinsiyetteydi. Hastaların yaş ortalamaları 12,8±3,2 idi. Hastaların aile durumlarına bakıldığında 94’ünün (%82,5) anne ve babası birlikte, 11’i (%9,6) anne ve babası boşanmış olup annesi ile yaşamakta, 4’ü (%3,5) anne ve babası boşanmış olup babası ile yaşamakta, 2’sinin (%1,8) babası ölmüş annesi ile yaşamakta, 1’i (%0,9) anne ve babası hayatta ancak yurtta yaşamakta, 1’i (%0,9) ise evlat edinilmişti. 94 (%82.5) 15 (%13.1) 2 (%1,8) 1 (%0.9) 1 (%0.9) 37 (%32.5) 6 (%5.3) 27 (%23.7) 17 (%14.9) 9 (%7.9) 5 (%5,5) 8 (%7) 5 (%4,4) 65 (%57) 26 (%22.8) 21 (%18.4) 1 (%0.9) 1 (%0.9) intihar davranışları, uyku bozuklukları, duygudurum bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), davranım ve cinsel kimlik bozuklukları, alkol ve madde kötüye kullanımı ve yeme bozuklukları görülebilir.11,14-17 Bununla birlikte cinsel istismara uğramış bütün çocuklarda ciddi psikiyatrik bozukluklar gözlenmemektedir. Standart görüşme yöntemleri ile cinsel istismara uğramış çocukların %40 kadarında ya birkaç psikiyatrik belirti olduğu ya da hiç belirti olmadığı bildirilmiştir. Ancak izleme dayalı veriler belirti göstermemiș bu çocukların %10-20’sinde 12-18 ay içinde sorunlar başlayabileceğini ortaya koymuştur.18 Bir çalışmada başlangıçta en az belirti gösteren bu çocukların, zamanla en ağır bozulmayı gösterdikleri bulunmuştur.19 Bu uzun dönemde bozulmayı önceden ön görmek için çevresel faktörler ve istismarla ilişkili değişkenlerin de iyi birer belirleyici olmadıkları gösterilmiştir.20 İstismar sonrası asemptomatik olarak değerlendirilen Yeni Symposium • www.yenisymposium.com 19 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 istismar) ile öpme, dokunma vb. penetrasyonun olmadığı olgular olmak üzere iki gruba ayrıldığında nitelikli cinsel istismar ile penetrasyonun olmadığı istismara maruz kalanlar arasında istismar eden kişinin yakınlığının farklılık gösterdiği bulundu (p<0,001). Nitelikli istismar daha çok çocuk veya ergenin sevgilisi olduğu kişi tarafından gerçekleştirilirken, penetrasyonun olmadığı istismarın sıklıkla çocuk veya ergenin tanıdığı aile dışı herhangi biri tarafından gerçekleştirildiği saptandı. Genel olarak istismarcının tanıdık veya yabancı olma durumuna göre sınıflandırıldığında da nitelikli istismarın çocuğun veya ergenin tanıdığı biri tarafından gerçekleştirilme oranının, penetrasyonun olmadığı istismara göre anlamlı olarak daha fazla olduğu görüldü (p=0,033). Psikopatoloji oranlarına bakıldığında nitelikli istismar grubunda 48 olgunun 27’sinde (%56,3) psikopatoloji saptanırken, 21’inde (%43,8) psikopatoloji olmadığı görüldü. Penetrasyonun olmadığı istismar grubunda ise 66 olgunun 33’ünde (%50) psikopatoloji saptanırken, 33’ünde (%50) psikopatoloji olmadığı görüldü. İki grup karşılaştırıldığında psikopatoloji oranları açısından fark olmadığı saptandı (X2=0,435, p=0,50). Tanı dağılımları arasında da anlamlı fark saptanmamış olmasına rağmen ilaç tedavisi başlama oranlarının nitelikli istismar grubunda daha fazla olduğu (X2= 6,26, p= 0,017) ve bu hastaların 6. ayın sonunda tedaviden fayda görme oranlarının daha düşük olduğu saptandı (X2= 7,48, p= 0,034). Tablo 4’te iki grubun karşılaştırılması sunulmuştur. Tablo 4. Nitelikli istismar varlığına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması İstismarcının çocuğun tanıdığı biri veya yabancı biri olmasına göre gruplar ayrıldığında psikopatoloji gelişme oranları ve psikopatoloji türleri arasında anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla p=1,00, p=0,36). İstismarcı, aile içinden herhangi biri (öz baba, üvey baba, akraba, imam nikahlı eş) veya aile dışı olarak gruplara ayrıldığında da psikopatoloji gelişme oranları ve psikopatoloji türleri arasında anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla p=0,21, p=0,36). Hastaların ilk tanıları değerlendirildiğinde 54’ünde (%47,4) herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 24’ünde (%21,1) akut stres reaksiyonu, 23’ünde (%20,2) uyum bozukluğu, 8’inde (%7) travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), 3’ünde (%2,6) depresyon, 2’sinde(%1,8) impulsif intihar girişimi tanıları saptanmıştır. İmpulsif intihar girişimi tanısı, herhangi bir psikiyatrik bozukluk kriterlerini karşılamayan, ancak istismar sonrası intihar girişiminde bulunmuş hastalara konmuştur. Tablo 5. Hastaların ilk gelişte ve 6.ay, 9.ay ve 12.ayda tanı dağılımları İlk değerlendirmeden sonra 91 (%79,8) hastaya ilaç tedavisi başlanmazken, 23 hastaya (%20,2) ilaç tedavisi başlanmıştır. Ancak ilaç başlanan 23 hastanın 12’sinin (% 52,2) ilaca devam etmediği, 10’unun (%43,5) ilaç kullanmaya devam ettiği, 1’inin (%4,3) ise aralıklı olarak devam ettiği belirlendi. İlaca devam etmeme nedenlerine bakıldığında 12 hastadan 6’ sının (%50) kontrole gelmediği için bıraktığı, 5’inin (%41,7) kendisi istemediği için kullanmadığı, 1’inin (%8,3) çok uyuma yan etkisi nedeniyle bıraktığı öğrenildi. Bu hastalar dışında 9 hastaya da 6.ayda ilaç başlanmıştır. Tablo 2. Cinsiyetler arası sosyo demografik veriler ve psikopatoloji oranları arasındaki farklar Kız Erkek İstatistiksel Sosyodemografik Özellikler Ort±SD/Oran Ort±SD/Oran Fark F=1,01 Yaş Ortalaması 13,67±2,84 9,42±2,92 p<0,001* N % N % 37 %39,8 Sevgili 18 %19,4 9 %42,9 X2= 23,27 Tanıdık herhangi biri 12 %12,9 5 %23,8 p<0,001* Yabancı İstismar eden 6 %6,5 Öz baba kişi 4 %4,3 1 %4,8 Üvey baba 7 %7,5 2 %9,5 Akraba 4 %4,3 4 %19 Herhangi bir arkadaş 5 %5,4 İmam nikahlı eş 39 %41,9 9 %42,9 X2= 0,006 Nitelikli istismar Var Yok 54 %58,1 12 %57,1 p=1,00 Psikopatoloji yok 43 %46,2 11 %52,4 Uyum bozukluğu 18 %19,4 5 %23,8 X2= 0,96 Psikopatoloji Akut stres bozukluğu 20 %21,5 4 %19 p= 0,99 oranları TSSB 7 %7,5 %4,8 Depresyon 3 %3,2 İmpulsif intihar girişimi 2 %2,2 Psikopatoloji Var 50 %53,8 10 %47,6 X2= 0,61 Var/Yok Yok 43 %46,2 11 %52,4 p= 0,63 Var 17 %18,3 6 %28,6 X2= 1,12 İlaç Tedavisi Yok 76 %81,7 15 %71,4 p= 0,36 Tam Düzelme 23 %46 3 %30 X2= 2,50 6 ay sonunda Kısmi Düzelme 5 %10 2 %20 p= 0,46 tedavi Düzelme yok 22 %44 5 %50 Ort: ortalama, SD: standart deviasyon, TSSB: travma sonrası stres bozukluğu *p<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir. Tablo 1. Sosyodemografik Veriler Cinsiyete göre gruplar ayrıldığında erkeklerin yaş ortalamasının kızlara göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür (F=1,01, p<0,001). İstismar eden kişilerin yakınlık durumunun da cinsiyetler arası farklılık gösterdiği (X2=23,27, p<0,001), kızlarda istismarcı en sık sevgilileri, 2.sırada tanıdıkları herhangi biri iken, erkeklerde en sık tanıdıkları, 2.sırada ise yabancı kişilerin yer aldığı bulundu. Psikopatoloji oranları arasında anlamlı fark saptanmamıştır (X2=0,25, p=0,61). Cinsiyetler arası farklar Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 2. Cinsiyetler arası sosyodemografik veriler ve psikopatoloji oranları arasındaki farklar Hastaların yaşları 0-6, 6-12, 12-15 ve 15-18 olmak üzere 4 gruba ayrılarak sosyodemografik veriler arasındaki farklar değerlendirilmiştir. Hastalar yaşlarına göre gruplara ayrıldığında hastaların çoğunun 12-15 yaş grubunda olduğu (n=43, %37,7), daha sonra sırasıyla 15-18 yaş (n=39, %34,2), 6-12 yaş (n=27, %23,7), 0-6 yaş (n=5, %4,4), gruplarının geldiği bulundu. İstismara uğrayan çocuk ve ergenlerin cinsiyet oranlarının yaş aralıklarına göre farklılık gösterdiği, yaşla birlikte kızların oranının arttığı bulundu (p<0,001). İstismar eden kişinin yaş gruplarına göre farklılık gösterdiği, yabancı bir tarafından istismara uğrama oranının yaşla birlikte anlamlı oranda azaldığı görüldü (p=0,002). Nitelikli istismar oranı yaşla birlikte artmış olmasına rağmen istatistiksel fark saptanamadı (p=0,14). Yaş aralıklarına göre verilerin karşılaştırılması Tablo 3.’te gösterilmiştir. Tablo 3. Yaş aralıklarına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması Olgular istismarda penetrasyonun olduğu olgular (nitelikli cinsel Yeni Symposium • www.yenisymposium.com 20 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 İlaç tedavisi alan 32 hastanın kullandığı ilaçlara bakıldığında 28’inin (%87,5), sertralin, 4’ünün fluoksetin tedavisi (%22,5) aldığı saptandı. Takiplerde sertralin kullanan hastaların 2’sinin tedavileri fluoksetin ile 1’inin essitalopram ile değiştirilmiştir. 4 hastanın da kullandıkları antidepresana risperidon tedavisi eklenmiştir. TARTIŞMA VE SONUÇ 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda (TCK) yer alan cinsel saldırılarda mağdurun ruh sağlığının bozulmasının cezayı artıran bir faktördür. Bu tarihten sonra çocuk ruh Tablo 3. Yaş aralıklarına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması Sosyodemografik Özellikler Cinsiyet İstismar eden kişi İstismarcının tanıdık olma durumu Nitelikli istismar Psikopatoloji oranları Psikopatoloji Var/Yok İlaç Tedavisi Kız Erkek Sevgili Tanıdık herhangi biri Yabancı Öz baba Üvey baba Akraba Herhangi bir arkadaş İmam nikâhlı eş Tanıdık Yabancı Var Yok Psikopatoloji yok Uyum bozukluğu Akut stres bozukluğu TSSB Depresyon İmpulsif intihar girişimi Var Yok Var Yok 0-6 yaş, N=5 Ort±SD/Oran N % 4 80 1 20 2 %40 3 %60 2 %40 3 %60 1 %20 4 %80 3 %60 2 %40 2 %40 3 %60 1 %20 4 %80 6-12 yaş, N=27 Ort±SD/Oran N % 14 51,9 13 48,1 2 %7,4 7 %25,9 7 %25,9 1 %3,7 2 %7,4 3 %11,1 5 %18,5 20 %74,1 7 %25,9 10 %37 17 %63 11 %40,7 7 %25,9 8 %29,6 1 %3,7 16 %59,3 11 %40,7 5 %18,5 22 %81,5 Psikopatoloji saptanan toplam 60 hastanın 6 ay sonraki durumları değerlendirildiğinde 26’sının (%42,6) tedavi ile düzeldiği, 27’sinin (%44,3) tedaviden fayda görmediği, 6’sının (%5,3) kısmen düzeldiği, 2’ sinin (%3,3) takibe gelmediği için değerlendirilemediği belirlendi. Hastaların 6.aydaki tanıları değerlendirildiğinde 79’unda (%69,3) herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 17’sinde (%14,9) uyum bozukluğu, 11’inde (%9,6) TSSB, 5’inde (%4,4) depresyon, 1 ‘inde (%0,9) dissosiyatif bozukluk, 1’inde (%0,9) cinsel gelişimde bozukluk tanıları saptanmıştır. Psikopatoloji saptanan ve 6. Ayda tedavi olmayan veya kısmen düzelen toplam 35 hastanın 9.aydaki tanılarına bakıldığında 26’sının takibe gelmediği (%74,3), takibe gelen 9 hastanın 4’ünde (%11,4) uyum bozukluğu tanısı bulunduğu, uyum bozukluğu tanısı saptanan bu 4 hastadan 2’sinin kısmen, 2’sinin ise tam olarak tedaviden fayda gördüğü görüldü. 4 olguda (%11,4) TSSB bulunduğu, 9.ayda bu hastaların 2’sinin kısmen tedaviden fayda gördüğü, 2’sinde ise tedaviye yanıtın olmadığı saptandı. Depresyon tanısı alan 1 hastanın (%2,8) da tedaviden fayda görmediği belirlendi. Psikopatolojisi devam eden ve takibe gelen 9 hastanın, 9.ayda toplamda 2’sinin (%5,7) düzeldiği, 4’ünün (%11,4) kısmen düzeldiği, 3’ünün (%8,6) hiç düzelme kaydetmediği, belirlendi. 12.ayda ise sadece 8 hastanın takibe geldiği, bu hastalardan 4’ünün TSSB, 3’ünün uyum bozukluğu, 1’inin depresyon tanısı bulunduğu, bunlardan 3’ü uyum bozukluğu ve 1’i TSSB olmak üzere 4 olgunun tedaviden fayda gördüğü (%50), 2 TSSB tanısı olan olgunun (%25) kısmen düzeldiği, 1’i depresyon, 1’i TSSB tanısına sahip 2 olgunun (%25) ise tedaviden fayda görmediği saptandı (Şekil 1.). Yeni Symposium • www.yenisymposium.com 12-15 yaş, N=43 N % 37 86 6 14 16 %37,2 11 %25,6 6 %14 1 %2,3 1 %2,3 3 %7 2 %4,7 3 %7 37 %86 6 %14 15 %34,9 28 %65,1 21 %48,8 11 %25,6 7 %16,3 2 %4,7 1 %2,3 1 %2,3 22 %51,2 21 %48,8 8 %18,6 35 %81,4 15-18 yaş, N=39 N % 38 97,4 1 2,6 19 %48,7 7 %17,9 1 %2,6 4 %10,3 2 %5,1 3 %7,7 1 %2,6 2 %5,1 38 %97,4 1 %2,6 22 %56,4 17 %43,6 19 %48,7 3 %7,7 9 %23,1 5 %12,8 2 %5,1 1 %2,6 20 %51,3 19 %48,7 9 %23,1 30 %76,9 İstatistiksel Fark X2= 21,39 p<0,001* X2= 23,27 p<0,001* X2= 14,02 p=0,002* X2= 5,22 p=0,14 X2= 14,26 p= 0,45 X2= 0,94 p= 0,84 X2= 0,51 p= 0,94 Şekil 1. Psikopatoloji saptanan hastaların aylara göre takibe gelme oranları sağlığı polikliniklerine adli makamlarca değerlendirme istenmesinin başlıca nedeni çocuk yaşta olanlara karşı işlenen cinsel suçlara yönelik olarak, bu eyleme maruz kalan çocukların ruh sağlığının bozulup bozulmadığının belirlenmesidir.25,26 TCK da 18/6/2014 tarihinde yapılan değişiklik ile “ruh sağlığının bozulup bozulmadığının belirlenmesi” ile ilgili hüküm kaldırılmış ve bu nedenle adli makamlarca ruh sağlığı açısından değerlendirme istemleri artık yapılmamaktadır.27 Bu çalışmada da yasal değişiklik öncesi “ruh sağlığının bozulup bozulmadığının değerlendirilmesi” amacıyla polikliniğimize gönderilmiş olan hastalar değerlendirilmiştir. Polikliniğimize başvuran “maruz kaldığı cinsel 21 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 eylemler nedeniyle, ruh sağlığında bozulma olup olmadığının tespit edilmesi” istenilen olguların 93’ü (%81,6) kız, 21’i (% 18,4) erkek cinsiyetteydi. Ülkemizde yapılmış olan benzer bir çalışmada da cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerin değerlendirilmesi sonucu %83,4’ü kız, %16,6’sı erkek olarak çalışmamıza yakın bulunmuştur.28 Bu konuda yapılmış epidemiyolojik çalışmalarda da, kızların cinsel saldırıya daha fazla maruz kaldıkları belirtilmiştir.3 durun yaşı, eylem sıklığı, istismarcı ile ilişki gibi faktörlerin çocuklarda cinsel istismar sonrası gelişen davranış problemlerini etkilemektedir.34 İstismarcının çocuğa yakınlığı arttıkça psikopatolojiler açısından prognozun kötü olduğu gösterilmiş olmasına rağmen,35 çalışmamızda istismarcının tanıdık olması ile psikopatoloji gelişimi arasında böyle bir ilişki bulunamamıştır. Bu durumun çalışmamızda yabancılar tarafından istismara uğramanın küçük yaş grubunda daha fazla olduğu, yaş faktörünün psikopatoloji gelişiminde rol oynamış olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. İstismar Tablo 4. Nitelikli istismar varlığına göre ayrılan grupların diğer veriler açısından karşılaştırılması eden kişi, cinsiyetlere göre ayrıldığında kızlarda Penetrasyon var Penetrasyon yok İstatistiksel Sosyodemografik Özellikler istismarcının en sık olarak sevgili oldukları erkek Ort±SD/Oran Ort±SD/Oran Fark arkadaşları, 2.sıklıkta tanıdıkları herhangi bir olduF=0,097 ğu, erkeklerde ise istismarcı en sık tanıdık herhangi Yaş Ortalaması 13,14±3,40 12,71±3,22 p=0,49 biri, 2.sıklıkta yabancı kişiler olduğu bulundu. N % N % İstismarcıların özellikleri ile diğer faktörler Sevgili 25 %52,1 12 %18,2 arasındaki ilişki incelendiğinde mağdurun tanıdığı 2 Tanıdık herhangi biri 5 %10,4 22 %33,3 X = 28,06 istismarcıların daha büyük yaştaki çocukları tercih Yabancı 3 %6,3 14 %21,2 p<0,001* İstismar etmesi, ülkemizdeki diğer çalışmalar ile uyumlu Öz baba 2 %4,2 4 %6,1 eden kişi bulunmuştur.31 Daha önce ülkemizde yapılan çaÜvey baba 1 %2,1 4 %6,1 lışmalara benzer şekilde cinsel istismar eylemi en Akraba 4 %8,3 5 %7,6 Herhangi bir arkadaş 3 %6,3 5 %7,6 sık dokunma-okşama-sürtünme yolu ile gerçekleşİmam nikahlı eş 5 %10,4 miştir.32,36 İstismarcının Tanıdık İstismarın süresi, güç kullanımı, penetrasyon 45 %93,8 52 %78,8 X2= 4,90 tanıdık olma Yabancı varlığı gibi istismarla ilişkili faktörler de 3 %6,3 14 %21,2 p=0,033* durumu araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu faktörlerle Psikopatoloji yok 21 %43,8 33 %50 istismarın sonuçları arasındaki ilişkiyi Uyum bozukluğu 11 %22,9 12 %18,2 X2= 3,79 araştırmışlardır.37 Bu faktörlerin travma sempPsikopatoloji Akut stres bozukluğu 8 %16,7 16 %24,2 p= 0,60 tomları için prediktif olduğu da bildirilmiştir.38,39 oranları TSSB 5 %10,4 3 %4,5 Çalışmamızda istismarın nitelikli istismar olmasıDepresyon 2 %4,2 1 %1,5 nın psikopatoloji gelişimi açısından farklı olmadığı İmpulsif intihar girişimi 1 %2,1 1 %1,5 bulunmuştur. Benzer şekilde literatürde nitelikli Psikopatoloji Var 27 %56,3 33 %50 X2= 0,435 istismarın psikiyatrik tanı oranında artışla ilişkili Var/Yok Yok 21 %43,8 33 %50 p= 0,50 olmadığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Bu 15 %31,3 8 %12,1 X2= 6,26 bulgu, istismarın tipinin, mağdur için önemli olmaİlaç Tedavisi Var Yok 33 %68,8 58 %87,9 p= 0,017* dığı, farklı tip cinsel istismarların aynı stresi oluşDüzelme 7 %25,9 19 %57,6 turduğu şeklinde yorumlanmıştır. Burada istismar 6 ay sonunda Tam 2 Kısmi Düzelme 4 %14,8 3 %33,3 X = 7,48 sayısının daha etkili olabileceği araştırmacılar tatedavi Düzelme Yok 16 %59,3 11 %9,1 p= 0,034* rafından vurgulanmıştır.40 Ancak nitelikli istismara maruz kalanlarda ilaç kullanma oranlarının daha Mağdurların yaşlarına baktığımızda çocuk ve ergenlerin yaş fazla ve tedaviye cevap oranlarının daha düşük olduğu saptandı. İsortalaması çalışmamızda 12,8 ± 3,2 olarak bulundu. Ülkemizde ya- tismarcı ile kurban arasındaki fiziksel temasın yoğunluğunun artmapılan iki çalıșmada çocuk psikiyatrisine bașvuran istismar olgularında sı, özellikle penetrasyon olması erişkin dönemde psikiyatrik sorunlar, yaș ortalaması 11,4 ve 12,6 yıl olarak bildirilmiștir.29,30 Yaş ortalaması cinsel sorunlar, riskli cinsel davranışlar, ilişkilerde sorunlar gibi birçok ülkemizde yapılan istismar çalışmaları ile benzer bulunmuştur. olumsuz sonuçla ilişkili bulunmuştur. Çalışmamızda penetrasyon olCinsiyetlere göre yaş ortalamalarına bakıldığında ülkemizde daha masının, ilaç kullanımı ve tedaviye yanıtsızlık ile ilişkili olması, bu çoönce yapılan çalışmaların sonuçlarına benzer olarak çalışmamızda, cukların uzun dönemde ruhsal açıdan daha kötü bir prognoz göstercinsel istismara uğramış kızların yaş ortalamalarının (13,67±2,84), diklerini desteklemektedir.41 erkeklerin yaş ortalamalarından (9,42±2,92) anlamlı olarak daha yükCinsel istismar öyküsü anksiyete, depresyon, madde bağımlılığı, sek olduğu ve cinsel istismara uğrayan kızların çoğunluğu 12 yaş üze- intihar davranışı, borderline kişilik bozukluğu ve travma sonrası stres rinde iken erkeklerin çoğunluğunun 12 yaşın altında olduğu saptan- bozukluğunu içeren psikiyatrik bozukluklarla sonuçlanabilmektedir.37 mıştır.31,32 Yaşla birlikte istismara uğrama oranının arttığı bilinmekle Fiş ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada, cinsel istismara uğrayan birlikte çalışmamızda hastalar; 0-6, 6-12,12-15, 15-18 yaş gruplarına olguların %90,4’ünde en az bir psikiyatrik bozukluk saptamışlardır.36 ayrıldığında hastaların çoğunun 12-15 yaş grubunda olduğu (%37,7) Finkelhor ve arkadaşları cinsel istismara maruz kalan çocukların bulundu. Bu durumun örneklemimize dâhil edilen hastalar ile ilişkili %40’ından fazlasında hiç semptom görülmediği veya çok az semptom olduğu düşünülmüştür. Genel olarak bakıldığında ise 12 yaş üstü has- görüldüğünü belirtirken,21 Putnam ise, bu çocuklarda ilerleyen zamantaların literatürle uyumlu olarak yüksek oranda (%71,9) olduğu görül- larda ciddi sorunlar meydana geldiği yönünde görüş belirtmiştir.18 müştür.33 Bizim çalışmamız da ilk değerlendirmede %47,4’ünde psikopatoloji Ülkemizde istismarcıların özelliklerinin değerlendirildiği çok saptanmamış, 6.ayda bu oran % 69,3’e çıkmıştır. Bu bulgu Finkelhor merkezli bir çalışmada da cinsel istismarda bulunanların %78 ve arkadaşlarının çalışması ile benzer olmakla birlikte çalışmamızda inin mağdur olan çocuk ve ergenin aile üyelerinden veya tanıdık psikopatoloji saptanmama oranının yüksek olduğu düşünülmüştür. kimselerden oluştuğu saptanmıştır.31 Literatür bilgilerine göre mağ- Bu durumun çalışmanın ilerletilmesi ve kişi sayısının artırılması ile Yeni Symposium • www.yenisymposium.com 22 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 değişebileceği düşünülmektedir. Çalışmamızda en sık saptanan tanıların akut stres reaksiyonu, uyum bozukluğu ve TSSB olduğu saptanmıştır. Benzer çalışmalarda da en sık konan tanıların TSSB, akut stres reaksiyonu ve uyum bozukluğu olduğu görülmüştür.29 Dürtüsel nitelikte intihar girişiminin de tanılar arasında bulunması, çocukluk döneminde cinsel ya da fiziksel istismarın hayat boyu intihar riskini artırdığı yönündeki literatür bilgisiyle uyumludur.42 Tablo 5. Hastaların ilk gelişte ve 6. ay, 9. ay ve 12. ayda tanı dağılımları İlk ay 9. ay Tanılar Değerlendirme N:6.114 N: 9 N: 114 Psikopatoloji yok Akut stres Reaksiyonu Uyum Bozukluğu TSSB Depresyon İmpulsif intihar girişimi Cinsel Gelişim Bozukluğu Dissosiyatif Bozukluk 54 (%47.4) 24 (%21.1) 23 (%20.2) 8 (%7) 3 (%2.6) 2 (%1.8) - bu oranların daha da düşebileceğinden endişe edilmektedir. Geniş bir perspektifte değerlendirildiğinde, değerlendirme süreçleri konusunda eğitim, zorunlu rapor süreçleri, standart veri toplama süreçleri, triaj ve koordinasyon konusunda profesyonel sağlık çalışanları, sosyal çalışmacı, çocuk koruma kuruluşları, hukuk görevlileri ve çocukların ebeveynleri arasında başarılı bir iletişimin sağlanması, bu açıdan en iyi kamu politikası olacaktır.40 Çalışmamızın kısıtlılıkları; geriye dönük dosya inceleme yöntemiyle yapılması, ölçek kullanılmaması, karşılaştırma grubu içermemesi ve tek merkezli yürütülmüş olmasıdır. Bu 12. ay kısıtlılıklara rağmen çalışmamızın cinsel istismar mağdurlarının N: 8 takibinin öneminin anlaşılmasında literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. - 79 (%69.3) 17 (%14.9) 4 (%11,4) 4 (%11,4) 11 (%9.6) 4 (%11,4) 3 (%8,5) 5 (%4.4) 1 (%2,8) 1 (%2,8) 1 (%0.9) 1 (%0.9) - 1. Bolen RM, Scannapieco M. Prevalence of child sexual abuse: A corrective metanalysis. Soc Serv Rev 1999; 73(3): 281-313. 2. Pereda N, Guilera G, Forns M, Gomez- Benito J. The international epidemiology of child sexual abuse: a continuation of Finkelhor. Child Abuse Negl 2009; 33: 331-42. 3. Barth J, Bermetz L, Heim E, Trelle S, Tonia T. The current prevalence of child sexual abuse worldwide: a systematic review and meta-analysis. Int J Public Health 2013; 58(3): 469-83. 4. Briere J, Elliott DM. Prevalence and psychological sequelae of self-reported childhood physical and sexual abuse in a general population sample of men and women. Child Abuse Negl 2003; 27(10):1205–22. 5. Fergusson DM, Boden JM, Horwood LJ. Exposure to childhood sexual and physical abuse and adjustment in early adulthood. Child Abuse Negl 2008; 32(6):607–19. 6. Enns MW, Cox BJ, Afifi TO, De Graaf R, Ten Have M, Sareen J. Childhood adversities and risk for suicidal ideation and attempts: a longitudinal population-based study. Psychol Med 2006; 36(12):1769–78. 7. McLeer SV, Callaghan M, Henry D, Wallen J. Psychiatric disorders in sexually abused children. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 1994;33(3):313–9. 8. Reza A, Breiding MJ, Gulaid J, Mercy JA, Blanton C, Mthethwa Z et al. Sexual violence and its health consequences for female children in Swaziland: a cluster survey study. Lancet 2009; 373(9679):1966–72. 9. Finkelhor D. Current information on the scope and nature of child sexual abuse. Future Child 1994; 4(2):31–53. 10. Beitchman JH, Zucker KJ, Hood JE, daCosta GA, Akman D, Cassavia E. A review of the longterm effects of child sexual abuse. Child Abuse Negl 1992; 16(1):101–118. 11. Fassler IR, Amodoe M, Griffin ML, Clay MC, Ellis MA. Predicting long-term outcomes for women sexually abused in childhood: contribution of abuse severity versus family environment. Child Abuse Neglect 2005; 29: 45–58. 12. Wilsnack SC, Vogeltanz ND, Klassen AD, Harris TR. Childhood sexual abuse and women’s substance abuse: national survey findings. J Stud Alcohol 1997; 58(3):264–71. 13. Green JG, McLaughlin KA, Berglund PA, et al. Childhood adversities and adult psychiatric disorders in the national comorbidity survey replication I: associations with first onset of DSM-IV disorders. Arch Gen Psychiatry 2010; 67(2):113–23. 14. Moncrieff J, Farmer R. Sexual abuse and the subsequent development of alcohol problems. Alcohol Alcoholism 1998; 33: 592–601. 15. Paolucci EO, Genius ML, Violata C. A meta-analysis of the published research on the effects of child sexual abuse. Journal Psychology 2001; 135: 17–36. 16. Molnar BE, Berkman LF, Buka SL. Psychopathology, childhood sexual abuse and other childhood adversities: relative links to subsequent suicidal behaviour in the US. Psychol Med 2001; 31: 965–77. 17. Duncan AE, Sartor CE, Schrerrer JF, Grant JD, Heath AC, Nelson EC ve ark. The association between cannabis abuse and dependence and childhood physical and sexual abuse: evidence from an offspring of twins design. Addiction 2008; 103(6): 990-7. 18. Finkelhor D, Berliner L. Research on the treatment of sexually abused children: a review and recommendations. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1995; 34: 1408–23. 19. Gomes-Schwartz B, Horowitz J, Carcharelli A, Sauzier M. The aftermath of child sexual abuse 18 months later. In: Child Sexual Abuse, Gomes- Schwartz B, Horowitz J, Carcharelli A, eds. Newbury Park, CA: Sage, 1990, 132–52. 20. Trebbutt J, Swanston H, Oates R, O’Toole B. Five years after child sexual abuse: persisting dysfunction and problems of prediction. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1997; 36: 330–9. 21. Putnam FW. Ten-Year Research Update Review: Child Sexual Abuse. J Am Acad Child Adolesc Psychıatry 2003; 42(3): 269-78. 22. Saywitz KJ, Mannarino AP, Berliner L, Cohen JA. Treatment for sexually abused children and adolescents. American Psychologist 2000; 55: 1040–9. Altıncı ayda psikopatolojiler incelendiğinde ilk değerlendirme de akut stres reaksiyonu olarak değerlendirilen 24 hastanın yarısında (%50) 6.ayda herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, 9’unun (%37,5) uyum bozukluğu tanısı aldığı, 2’sinin (%8,3) TSSB tanısı aldığı, 1’inin depresyon (%4,2) tanısı aldığı saptanmıştır. 6 aylık takip sonucunda akut stres reaksiyonu olarak değerlendirilen hastaların yarısında psikopatoloji saptanmış olması, bu duygusal tepkinin önemsenmeyip zaman içinde iyileşeceği düşüncesinin yanılgısını bir kez daha göstermektedir. Birçok çalışmada cinsel travma mağduru olan kızların erkeklerden daha fazla etkilendiği, daha fazla içe yönelim ve TSSB belirtileri gösterdikleri bulunmuştur.43,44 Bizim çalışmamızda ise kızlarda psikopatoloji oranı daha fazla olmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu durumun örneklem sayısı ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür. Hastaların psikiyatrik takip durumlarına bakıldığında adli rapor süreci bittikten sonra ruh sağlığında bozulma saptanan ve kontrole çağırılan olguların sadece %25,7’sinin kontrollerine düzenli olarak gelebildiği ve geri kalan olguların tedaviyi sürdürmedikleri saptanmıştır. Ülkemizde yapılan benzer bir çalışmada da ruh sağlığında bozulma saptanan ve kontrollere çağırılan olguların sadece %21,4’ünün kontrollerine düzenli olarak gelebildiği ve geri kalan olguların tedaviyi sürdürmedikleri saptanmıştır.26 Bu durum, adli değerlendirmeler sonrasında tedavi gerektiren olguların takipleri ile ilgili sorunlar olduğuna işaret etmektedir. Ruh sağlığı kliniklerinde bu çocuklara yönelik özel bir takip sisteminin kurulması ve çocuklarda ileride oluşabilecek ruh sağlığı sorunları hakkında ailelerin tedavi konusunda bilgilendirilmesinin bu oranı artırılabileceği düşünülmektedir.26 Araştırmalarda gösterildiği gibi, cinsel istismara uğrayan her çocukta, değerlendirme sürecinde psikiyatrik belirti saptanamayacağı için, bu çocukların ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hakkında karar vermek, çocuğun gelecekteki hayatını da göz önüne alarak, hekimi ikilemde bırakabilmekte idi.26,45,46 Mevcut yasa değişikliği ile bu sorun çözülmüş olmakla birlikte yeni yasa ile bu çocukların herhangi bir çocuk psikiyatristi veya uzman psikolog gözetiminden geçmeden adli sürecin sonlanması sorunu ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda saptandığı üzere, cinsel istismar mağduru çocuk ve ergenlerin, çocuk psikiyatri polikliniklerinde takip oranları bu denli düşükken, yeni yasa sonrası Yeni Symposium • www.yenisymposium.com KAYNAKLAR 23 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3 Araştırma Makalesi DOI: 10.5455/NYS.201606020 23. Howing PT, Wodarski JS, Gaudin JM, Kurtz PD. Effective interventions to ameliorate the incidence of child maltreatment: The empirical base. Social Work, 1989; 34: 330–8. 24. Kolko DJ. Treatment research in child maltreatment: Clinical and research directions. Journal of Aggression, Maltreatment & Trauma, 2000; 4: 139–64. 25. Gündüz R, Gültaş V. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar. In: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel suçlar kitabı, Gündüz R, Gültaş V eds. İzmir: Bilge Yayınevi, 2008, 9–80. 26. Gökçen C, Dursun OB. Bir Eğitim Hastanesi Çocuk Psikiyatri Birimine Gönderilen Adli Olguların İncelenmesi. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2012; 25(3): 238-43. 27. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (26/9/2004 kabul tarihi). http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf. Erişim tarihi Mayıs 20, 2016. 28. İmren SG, Ayaz AB, Yusufoğlu C, Arman AR. Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerde klinik özellikler ve intihar girişimi ile ilişkili risk etmenleri. Marmara Medical Journal 2013; 26: 11-6. 29. Öztop DB, Özcan Ö. Cinsel İstismar Vak’alarının Sosyodemografik ve Klinik Özelliklerinin Değerlendirilmesi. New/Yeni Symposium Journal 2010; 48(4): 270-6. 30. Soylu N, Pilan BŞ, Ayaz M, Sönmez S. Cinsel istismar mağduru çocuk ve ergenlerde ruh sağlığını etkileyen etkenlerin araştırılması. Anadolu Psikiyatr Derg 2012; 13: 292-8. 31. Erdoğan A, Tufan E, Karaman MG, Atabak MS, Koparan C, Özdemir E ve ark. Türkiye’nin dört farklı bölgesinde çocuk ve ergenlere cinsel tacizde bulunan kişilerin karakteristik özellikleri. Anadolu Psikiyatr Derg 2011; 12: 55-61. 32. Çöpür M, Üneri ÖŞ, Aydın E, Bahalı MK, Tanıdır C, Güneş H ve ark. İstanbul ili örnekleminde çocuk ve ergen cinsel istismarlarının karakteristik özellikleri. Anadolu Psikiyatr Derg 2012; 13: 46-50. 33. US Department of Health and Human Services. Child Maltreatment 1996: Reports from the States to the National Child Abuse and Neglect Data System. Washington DC: US Government Printing Office, 1998. 34. Johnson CF. Child sexual abuse. The Lancet 2004; 364(9432): 462-470. 35. Trickett P, Noll J, Reiffman A, Putnam F. Variants of intrafamilial sexual abuse experiences: implications for short- and long-term development. Dev Psychopat- Yeni Symposium • www.yenisymposium.com hol 2001; 13:1001–19. 36. Fis NP, Arman A, Kalaca S, Berkem M. Psychiatric evaluation of sexual abuse cases: a clinical representative sample from Turkey. Child Youth Serv Rev 2010; 32: 1285-90. 37. Polusny MA, Follette VM. Long-term correlates of child sexual abuse: Theory and review of the empirical literature. Applied and preventive psychology 1995; 4(3): 143-66. 38. Briere J, Elliott DM. Prevalence and psychological sequelae of self-reported childhood physical and sexual abuse in a general population sample of men and women. Child abuse & neglect 2003; 27(10): 1205-22. 39. Maniglio R. The impact of child sexual abuse on health: A systematic review of reviews. Clinical psychology review 2009; 29(7): 647-57. 40. Pérez-Fuentes G, Olfson M, Villegas L, Morcillo C, Wang S, Blanco C. Prevalence and Correlates of Child Sexual Abuse: A National Study. Compr Psychiatry 2013; 54(1): 16–27. 41. Watson B. Sexual Abuse of Girls and Adult couple relationships: Risk and protective factors. Griffit University, School of Psychology, Degree of Doctor Theses, 2007. 42. Bebbington PE, Cooper C, Minot S, Brugha TS, Jenkins R, Meltzer H et al. Suicide attempts, gender, and sexual abuse: data from the 2000 British Psychiatric Morbidity Survey. Am J Psychiatry 2009; 166: 1135-40. 43. Feiring C, Taska L, Lewis M. Age and gender differ-ences in children’s and adolescent’s adaptation to sexual abuse. Child Abuse Negl 1999; 23: 115-28. 44. Perkonigg A, Kessler RC, Storz S, Wittchen HU. Traumatic events and post-traumatic stress disorder in the community: prevalence, risk factors and co-morbidity. Acta Psychiatr Scand 2000; 101: 46-59. 45. Navalta CP, Polcari A, Webster DM, Boghossian A, Teicher MH. Effects of childhood sexual abuse on neuropsychological and cognitive function in college women. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2006; 18: 45-53. 46. Armagan E. Çocuk ihmali ve istismarı: Psikoz tablosu sergileyen bir istismar olgusu. Yeni Symposium Dergisi 2007; 45: 170-3. 24 Eylül 2016 • Cilt: 54 • Sayı: 3