Prof. Dr. Heinrich de Wall /Çalışma Grubu 2 (DIK) Alt Çalışma Grubu Ek 2 Hazırlama Tarihi: 20.02.08 İslam din dersinin anayasal çerçeve koşulları I. Görev tanımlaması Genel Kurul’un 2 Mayıs 2007 tarihli oturumunda DIK Çalışma Grubu 2’nin çalışmalarına dair sunduğu ara raporda şu tespitlerde bulunuldu: “... 1. Federal hükümet ve eyalet hükümetleri başkanları tarafından 20 Aralık 2001 tarihli kararlarında zaten belirtilmiş olduğu gibi, İslam din dersinin olağan okul dersi olarak Almanca dilinde kamu okullarında verilmeye başlamasına dair mutabakat sözkonusudur.Tek tek eyaletlerde geliştirilen model denemeleri bu yolda geçiş çözümleri olarak görülmektedirler. Ortak amaçlanan hedef ise eyaletlerdeki kamu okullarında İslam din dersinin Almanca dilinde ve eğitimlerini Almanya’da görmüş öğretim görevlileri tarafından ve Alman anayasasının (GG) 7. maddesinin 3. fıkrası temelinde uygulanan Alman okul denetimi altında verilmesidir. 2. Yapıcı bir önlem olarak eyaletlerin somut süreçler için sözkonusu yetki alanına dokunmayan ve GG madde 7, fıkra 3 uyarınca başlatılacak İslam din dersinin Alman anayasa hukukuna göre yerine getirmesi gereken koşulları daha çok somutlaştıran bir “onaylananlar listesi” nin hazırlanması önerilmektedir. Genel Kurul’un Çalışma Grubu 2’nin “İslam din dersine giden yollar” konulu bir çalışma grubu kurmasına dair yetki vermesi rica edilmektedir. Bu şekilde sadece din dersinin hangi koşullarda başlatılmak zorunda olduğunun değil, hangi koşullarda başlatılabileceğinin de incelenmesi amaçlanmaktadır. Aşağıdaki açıklamalar DIK Genel Kurul’u tarafından verilen görevin yerine getirilmesi için gerekli temelleri ifade etme yolunda bir denemedir. Bunun için, somut örnek olarak Federal İdare Mahkemesi’nin 23 Şubat 2005 tarihli kararında olmak üzere (BVerwG 123, 49), yargıda verilen en son kararlarda belirtilen ve bir dini cemaatin GG madde 7, fıkra 3’e göre din dersi verilmesini talep edebilmek için yerine getirmek zorunda olduğu şartlar temel alınmaktadır. Ama bunun da ötesinde, kamu okullarında mezheplere ait din dersi uygulamasının belli bir dini cemaatin mahkeme yoluyla kabul ettirilebilecek bir hakkı olmadan da başlatılmasına hangi koşullar altında izin verilebileceği de ifade edilmektedir. Yani konunun ve hukuki mevzuatın şu anki durumundan hareket ederek tarafların mutabakatı ile mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde din dersi uygulamasının nasıl başlatılabileceğine de dair yollar aranmaktadır. II. Din dersinin ilkelerinin dini cemaatler tarafından belirlenmesi GG madde 7, fıkra 3’e göre kamu okullarında olağan ders olarak öngörülen din dersi sadece karşılaştırmalı din bilgisi dersi değil, mezheplere bağlı olarak verilmesi öngörülen bir derstir. GG madde 7, fıkra 3’e göre din dersi dini cemaatin ilkeleri ile uyum içersinde verilmektedir. Bu, sadece dersin esas itibariyle dini cemaatin ilkelerine uyması anlamına gelmemektedir. Bundan ziyade, dini açıdan tarafsız devletin makamlarının bu yetkisi olmadığı için bu ilkelerin sözkonusu dini cemaat tarafından bizzat tesbit edilmek zorunda olması anlamına gelmektedir. Bu nedenden ötürü GG madde 7, fıkra 3’ten kamu okullarında din dersi verilmesinin koşulları olarak, din dersi için ilkelerini tanımlayan ve bu ilkeleri resmi makamlar nezdinde kabul ettirecek organları ya da kişileri belirleyen bir dini cemaatin olması gerektiği sonucu çıkartılabilmektedir. III. Anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre anayasada dini cemaat kavramı Anayanın diğer tanımlamalarındaki dini topluluk kavramı ile eşanlamlı dini cemaat kavramını belirleyen dört özellik bulunmaktadır. Bir cemaatin kamu okullarında din dersinin öngörülmesi ve gerçekleştirilmesi için gerekli olan devletle işbirliğine ortak olabilmesi için bu özelliklerin yerine getirilmesi şarttır: 1.) Bir dini cemaat - çatı örgüt kuruluşları için özel düzenlemeler sözkonusudur – doğal kişileri kapsamaktadır. 2.) Asgari bir örgütsel yapı cemaati belirleyen bir özelliktir. Birden fazla kişinin daha uzun bir süre için dinlerini birlikte icra etme amacıyla bir araya gelmiş olmaları gerekmektedir. 3.) Dini cemaatin amacı, ortak bir dini inancın sürdürülmesidir. Kültürel alışkanlıkların ya da ananelerin sürdürülmesi bir dini cemaat oluşumu değildir. Bundan ötürü dini cemaatin ancak yan amaçlarını teşkil edebilirler. 4.) Dini cemaatleri dini derneklerden ayıran özellik, dini inancın belirlediği görevlerin kapsamlı bir şekilde yerine geirilmesine hizmet etmeleridir. Dini bir dernek ise dini yaşamın sadece kısmi bölümlerine hizmet eder. Bu kıstasların İslam din dersinin başlatılmasına dair yürütülen güncel tartışmalar ışığında somutlaştırılması gerekmektedir. Bu özellikle Almanya’daki İslami cemaatlerin çatı örgüt yapısından ötürü gerekmektedir. Ama ilk önce şunu tesbit etmeliyizki, dini cemaatin ilkelerine göre bir din dersi uygulamasının başlatılması için dini cemaatin belli bir hukuki yapıya sahip olması şart koşulmamaktadır. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi, gerek Federal İdare Mahkemesi bunun için kamu tüzel kişiliği statüsünün gerekli olmadığını özellikle belirtmektedirler. Bir dini cemaatin iç düzeni kendi meselelerini kendisinin tayin etme hakkı kapsamına girmektedir. Bir dini cemaatin din dersinde işbirliği ortağı olarak söz konusu olması için demokratik bir örgütlenmesinin olması gerekmemektedir. Şu anda kendi doğrultularında din dersi verilen dini cemaatlerin de arasında sıkı hirarşik ya da monokratik örgütlenme yapılarına sahip olanlar bulunmaktadır. Ama din dersi uygulamasının başlatılması için gerekli katkı açısından önemli olan, cemaatin temsil edilişine yönelik ve yetkili makamların ilgili muhataplarının gerekli tesbitleri cemaat adına bağlayıcı bir şekilde ve dışa yönelik yapmaya yetkili olup olmadığını anlayabilecekleri şekilde kesin kuralların bulunmasıdır. IV. Dini cemaatlerin üyelik yapısına yönelik talepler Bir dini cemaatin kendi bulunduğu yerde bir din ya da inanç mensuplarının değil hepsini, çoğunluğunu bile bünyesinde toplaması gerekli değildir. Dini cemaat tanımlaması için az kişi sayısı da yeterlidir. Ancak anayasadan hareketle GG madde 7, fıkra 3 uyarınca görüşleri doğrultusunda din dersinin verilmesi amaçlanan dini cemaatlerin üye sayısıyla ilgili asgari talepler ifade edilebilmektedir.Federal Anayasa Mahkemesi (BVerfGE) 23 Şubat 2005 tarihli kararında din dersi hakkını kabul ettirmek isteyen bir dini cemaatin Weimar İmparatorluğu Anayasası’nın (WRV) 137. maddesinin 5. fıkrasının 2. bentinde ifade bulan kamu tüzel kişiliği önkoşullarını yerine getirmesi gerektiğinden hareket etmektedir; yani dini cemaat teşkilatlanması ve üye sayısı itibariyle kalıcılık güvencesi sunmak zorundadır. Bu gerekliliğin din dersi uygulamasının başlatılmasıyla bağlantılı işlem hacminden ötürü vazgeçilmez olduğu ve GG madde 7, fıkra 3’te “olağan okul dersi” kavramı tarafından içerildiği ifade edilmektedir (BVerwGE 123, 70). Tek tek ya da çok az sayıda öğrenciye verilen bir ders “olağan okul dersi” değildir. Eyaletler anayasa hukukuna uygun bir şekilde din dersi uygulamasının başlatılması için asgari öğrenci sayıları tesbit etmiş bulunmaktadırlar. Dolayısıyla üye sayısı bu asgari öğrenci sayısına ulaşmak için yeterli olmayan bir dini cemaat için din dersinin başlatılması da zorunlu değildir. Bu asgari öğrenci sayısına sadece geçici bir süre için ulaşılabiliyor olması da yeterli değildir. Bundan ziyade “olağan okul dersi” ancak bu dersin muhtemelen uzunca bir zaman dilimi süresince verilmesi durumunda sözkonusudur. Ve ancak bu şekilde diğer okul derslerine kıyasen gerekli kapsamlı zahmetlerin gerekçelendirmesi mümkündür. Din dersinin - GG madde 7, fıkra 2 uyarınca mevcut kayıtı sildirme olanağı dışında ilgili mezhebe ait öğrenciler için zorunlu ders olduğu için, okulun dersin hangi öğrenciler için bağlayıcı olduğunu tesbit edebilmesi için bir dini cemaate aidiyet üzerine kesin düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır (BVerwGE 123, 71). Federal İdare Mahkemesi bu arada bunun, öğrencilerin kendilerinin ilgili dini cemaate şekilsel olarak üye olmaları anlamına gelmediğini ortaya koydu. Bundan ziyade en azından ebeveynlerden ya da velilerden birinin üye olması yeterlidir. Federal İdare Mahkemesi ayrıca dini cemaatlerin “kendilerine üyeliğe dair, kendi öztanımlamalarına uygun, şekilsel dernek üyeliğinden bağımsız bir kıstası öngörmeleri” özgürlüğünü vurgulamaktadır” (BVerwGE 123, 72). Aynısı çatı örgütler için de geçerlidir. Burada üye sayılmak için çatı örgütüne üyeliğin aranması değil, üye örgütlerden birine üyelik yeterlidir. Din özgürlüğünün korunması amacıyla devlet, üyelikle ilgili kuralları ancak kimsenin “tek taraflı ve (kendi) iradesi dışında” (bknz. BVerfGE 30, 423) dini cemaat üyesi sayılmaması halinde kabul edebilmektedir. Din dersi için bu koşul, öğrencilerin belli bir dini cemaatin ilkelerine göre verilen bir İslam din dersine kaydedilmeleri ile yerine getirilmektedir. Öğrencilerin hangi yaş itibariyle bir dini cemaate aidiyetleri üzerine kendilerinin karar verme hakkının olduğu, çocukların dini eğitimine dair İmparatorluk Yasası’na göre ölçülmektedir. Eyalet anayasası hukuku din dersine katılım kararıyla ilgili kısmen farklı düzenlemeler getirmektedir. V. Mezhep ve din dersinin bütünselliği İslamın ve farklı ifade şekillerinin bir “din” ya da bir “mezhep” olduğu tartışmasızdır. Bir dini cemaat Almanya’da farklı mezheplerden cemaatleri olan evanjelik eyalet kiliselerinde olduğu gibi (reformcu, Lüteryen, birlikçi) farklı ama akraba mezheplerin üyelerini kapsayabilir. Hangi mezheplerin “akraba” olduğu ancak ilgili cemaatin öztanımlaması temelinde belirlenebilir. Din ya da mezhep dini cemaatlerin öztanımlamaları yoluyla oluşturulur ya da tanımlanırlar. Müslüman cemaatler İslamın belli bir inanç şeklinin mensuplarının kendilerine üye olup olmadıklarına dolayısıyla temelde kendileri karar verebilirler. Ortak inanç temelinin Kuran’ın ve Sünnet’in kabulü ile sınırlı olması yeterlidir. Cemaatin bunun ötesinde mezhep açısından tamamen homojen olması din dersi için gerekli değildir. Federal İdare Mahkemesi bunu da özellikle tesbit etmektedir (BVerwGE 123, 64 v.d.). GG madde 7, fıkra 3 uyarınca mezhepe bağlı din dersi, sözkonusu dini cemaatin kendi meselelerini kendisinin tayin etme hakkına göre tanımladığı ilkelerine göre şekillendirildiği için farklı mezheplere göre farklı İslam din dersleri mümkündür ve yeri geldiğinde hukuki açıdan gereklidir. Diğer taraftan bir din içersinde farklı inanç doğrultularının oluşturduğu dini cemaatler de bütünsel yaklaşımlı bir din dersi amacıyla ortak ilkelerin ifade edilmesi için bir araya gelebilirler. VI. Eyaletlerin din dersine dair yetkileri ve dini cemaatlerin coğrafi dağılım yapısı Dini cemaatlerin iç yapısı kendi meselelerini kendilerinin tayin etmesi hakkı kapsamına girmektedir. Dini cemaatin öncelikle yerel düzeyde örgütlenmesinin kendi dini öztanımlamasında yatan sebepleri olabilir. Eğer bir (ya da akraba) birden fazla mezhepten bu şekilde yerel düzeyde örgütlenen yeterli sayıda dini cemaati din dersi için ortak temeller ifade ederse, kendilerine din dersi verme izni vermemek için anayasa hukuku açısından geçerli bir neden bulunmamaktadır. Aynı şekilde diğer koşulların yerine getirilmiş olması şartıyla bir eyalette bir ya da birden fazla yerel ya da bölgesel dini cemaatin üstlendiği bir din dersi uygulamasının başlatılması da düşünülebilir. Bu durumda din dersi ilkelerinin kalıcı ve bağlayıcı, resmi makamlar önünde geçerli bir şekilde tesbiti olanağını veren, uygulanabilir ve belirgin temsilcilik yapılarının sağlanması da gerekmektedir. Bu tesbitler, örneğin yerel ya da bölgesel dini cemaatlerin kendileri tarafından yetkilendirilmiş şahsiyetleri tayin ettikleri ortak bir kurul tarafından yapılabilir. Dini cemaatlerin din dersi için işbirliği ortakları devlet tarafında, okul konularında yetki sahibi olan eyaletlerdir. Bir dini cemaatin özellikle eyalet düzeyinde örgütlü olması anayasa bağlamında dini cemaat olarak tanımlanması için hiç bir şekilde şart koşulmadığı gibi, din dersi için işbirliği ortağı olması için de şart koşulmamaktadır. Aynısı çatı örgütler için de geçerlidir. Örneğin Almanya genelinde bütünsel bir örgütlenmeye sahip bir dini cemaat, bir eyalete nezdinde bu eyalette din dersi uygulamasının başlatılması için gerekli işlemleri yapabilir. Diğer taraftan eyalet genelinde değil de sadece eyaletin belli kısımlarında örgütlü bir dini cemaatle de, esas itibariyle ancak eyaletin belli kısımlarında verilecek dersler için gerekli anlaşmalar yapılabilir. Dini cemaatlerin örgütlendikleri yerlerle eyalet sınırlarının örtüşmesine dair bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ne katolik piskoposluk alanları ne evanjelik eyalet kiliselerinin sınırları eyalet sınırları ile örtüşmektedir. VII. Dini cemaatler olarak çatı örgütleri – dini cemaatlerin ortak temsilciliği Kendi kuruluşları ve teşkilatlanmalarına dair karar verme hakkı dini cemaatlerin GG madde 140 ile bağlantılı olarak WRV madde 137, fıkra 3 tarafından korunan kendi meselelerini kendilerinin tayin etmesi hakkına dahildir. Çatı örgütlere üye olma hakkı da bu kapsama girmektedir. Bununla birlikte yargı tarafından GG madde 7, fıkra 3’e göre bir çatı örgütü “dini cemaat” olarak ancak “...ortak çıkarların dışa temsili ya da üye derneklerin faaliyetlerinin koordinasyonu ile sınırlı” kalmaması durumunda tanınmaktadır. “Bunun ötesinde, bir dini cemaatin kimliği için önemli görevlerin çatı örgütü seviyesinde de yerine getirilmesi gereklidir.” (BVerwGE 123, 59). Demekki dini cemaatlerin sadece din dersi ilkelerini GG madde 7, fıkra 3, bent 2 uyarınca devlete karşı temsil etmek üzere gerçekleşen bir birleşmesi, ilkeler üzerine kararın üye birlikler tarafından verilecek olması durumunda dini cemaat olarak tanınamamaktadır. Ama buna rağmen elbette, din dersi uygulamasının başlatılması için devlet makamları ile gerekli işbirliğinde ortak çıkarların temsili ile sınırlı bir çatı örgütünün katkısı dışlanılmamaktadır. Federal İdare Mahkemesi anılan kararında dini cemaat olarak din dersi uygulamasının başlatılmasına dair hak kazanmak için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Böyle bir hak anılan nedenden ötürü çatı örgütünde bulunmasa bile çatı örgüte üye kuruluşlar kendileri GG madde 7, fıkra 3’teki dini cemaat tanımlamasına uymaları durumunda din dersi verebilmektedirler. Ortak din dersi dilekleri olan cemaatler resmi makamlarla gerekli olan din dersinin içerik açısından şekillendirilmesiyle ilgili görüşmelerde çıkarlarını tek tek ya da müştereken temsil ettirebilirler. Din dersi uygulamasının başlatılmasına dair hak sahipleri, bu durumda tek tek dini cemaatlerdir. Kendileri bu durumda – tek tek ya da ortak temsilcileri tarafından GG madde 7, fıkra 3 bağlamındaki din dersi ilkelerini resmi olarak tesbit etmek de zorundadırlar. Bu bağlamda, birden fazla dini cemaatin devlet nezdinde ortak bir çıkar temsilciliğinin olmasının evanjelik eyalet kiliselerinde gayet yaygın olduğuna işaret edilebilir. Bunların sınırları eyalet sınırlarıyla pek ender örtüşmektedir. Eyalet hükümetinin merkezinde birlikte bir temsilcinin atanması bu durumlarda kısmen kilise sözleşmesiyle de kararlaştırılmaktadır. VIII. Yabancı devletlerin etkisi altında olan birlikler GG madde 7, fıkra 3, bent 2 bağlamındaki din dersi ilkelerinin tanımlanmasının dini cemaatlerin görevi olması devletin dini ve dünya görüşü açısından tarafsız olmasına dair anayasal ilkenin ifadesidir. Buna göre devlet, dini inancın içeriğini belirleyemez; bu ilkeler devletten bağımsız olarak dini cemaatlerin kendileri tarafından tayin edilmek zorundadır. Yabancı devletlere de GG madde 7, fıkra 3, bent 2’ye göre dini cemaatlerin ilkelerini tanımlama hakkı tanınamaz. Bu, Alman anayasasın düzenlemesine göre Alman devletinin kendisinin sahip olmadığı egemenlik haklarının yabancı bir devlete verilmesi anlamına gelir. İlkeleri bağımsız bir şekilde belirlenmeyip, önemli derecede diğer bir devletin etkisi altında oluşan bir din dersi anayasaya uymamaktadır. İlkeleri kendi dini meselelerini kendilerinin tayin etmelerinin bir ifadesi olmayacak şekilde bir diğer devletin etkisi altında kalan bir dini cemaat, dolayısıyla din dersi konusunda eyaletlerin işbirliği ortağı olamamaktadır. Elbette bu, yabancı rütbe sahiplerinin aynı zamanda devlet makamlarında görevli de olsalar – ki bu, devlet kilisesi sistemlerinde olağan dışı bir durum değildir - dini cemaat üzerinde etkili olmalarını dışlamamaktadır. Burada önemli olan ise, bu etkinin tek taraflı olarak devletin yukarıdan tayin etmesiyle değil, dini cemaatin kendi öztanımlamasının ifadesi olarak ve kendilerinin belirlemesiyle olmasıdır. IX. Dini cemaatlerin anayasaya sadık olma yükümlülüğüne dair Anılan şekilsel kıstasların yanısıra kendi mezhebinin din dersinin başlatılmasını talep eden bir dini cemaatin, gelecekteki tavrının GG madde 79, fıkra 3’te açıklanan temel anayasa ilkelerine, üçüncü kişilerin devletin korumasına emanet edilen temel haklarına ve özgürlükçü din ve devlet kilisesi hukukunun temel ilkelerine tehlike oluşturmayacağının güvencesini vermek zorundadır. Dini cemaatler elbette seçkinlik iddiasında bulunabilirler. Ama bunu devlet gücüne dayanarak kabul ettirmelerine izin verilemez. Bunu amaçlayan bir dini cemaat din dersi için işbirliği ortağı olamaz. Devlet, değer ölçülerini aktaran bir dersin içeriğinin, işte bu devletin kurulu olduğu temel ilkeleri sorgulayan bir dini cemaat tarafından belirlenmesini kabullenemez (BVerfGE 102, 370 (392)’ye işaret eden BVerwGE 123, 73). Demokrasi ve hukuk devleti ilkesi, din özgürlüğü, tarafsızlık ya da eşit katılım devlet düzeninin temelleri olarak kabul edilmek zorundadır ama, bir dini cemaatin iç yapısına ve dini açıdan öztanımlamasına dair talepler olarak değil. X. Dini cemaatlerin din dersinin içeriklerini tayin etme hakkı, devletin okul denetimi ve genel eğitim hedefleri Dini cemaatler din dersinin ilkelerini belirleyerek içeriğini önemli derecede tayin etseler de ders, GG madde 7, fıkra 3, bent 2’ye göre özellikle devletin okul denetimine tabi olan bir devlet dersi olmaya devam etmektedir. Bu denetim dersin dış etkenleri ile sınırlı kalmamaktadır. Devlet bunun ötesinde öğretim görevlilerinin kalifikasyonuna ve pedagojik ve bilimsel standartlara dair belirlemelerde bulunabilir ve yerine getirilmelerini garantiye alabilir. Bunun ötesinde GG madde 7, fıkra 3, bent 2’ye göre devletin okul denetimi altında okul alanında, anayasanın koyduğu sınırlar içersinde kendi eğitim hedeflerini ifade etme yetkisi yer almaktadır. Buna, anılan anayasa ilkelerinin aktarımı da aittir. Din dersinin de eyalet anayasalarında ve okul yasalarında ifade edilen genel eğitim hedeflerine uygun olması gerekmektedir. Münferit durumlarda genel eğitim hedefleri ve dini cemaatlerin ilkeleri arasında çelişki oluşuyorsa, din dersi ilkelerini belirleme hakkı bu genel eğitim hedefleri lehine sınırlanabilir. XI. Müfredatın hazırlanması, öğretim görevlilerinin belirlenmesi Hem dini cemaatlerin ilkelerine hem genel eğitim hedeflerine ve pedagojik standartlara uygun din dersi müfredatının hazırlanması için eyaletler farklı işlemler geliştirmiş bulunmaktadırlar. Bu işlemler bir İslam din dersi müfredatının geliştirilmesi için örnek olarak da alınabilirler. Bir çatı örgütünün kendisinin GG madde 7, fıkra 3, bent 2 anlamında bir dini cemaat olup olmadığı sorusundan bağımsız olarak, çatı örgütlerinin konunun uzmanı temsilcileri de buna katılabilirler. Dini cemaatlerin din dersine katılımları din dersinin içeriksel ilkelerinin tesbiti ile sınırlı değildir. Bunun ötesinde bir öğretim görevlisinin kendi mezheplerinde din dersi verip veremeyeceğine de karar verme hakkı vardır. Hristiyan kiliselerde bu karar gerekli ve kilise tarafından verilen “vokasyon” ya da “missio canonica” şeklinde alınmaktadır. İslam din dersinde de açık temsilcilik düzenlemeleri yoluyla böyle bir öğretim izninden sorumlu kurulların adlandırılması güvencesinin sağlanması gerekmektedir. Aşağıdaki paragrafla ilgili mutabakat sağlanamadı: [XII. Mümkün geçiş dönemi düzenlemeleri Din dersinin öğrenciler ve ebeveynlerin din özgürlüğü için taşıdığı özel anlamından ötürü, uygulamanın gereksinim üzerine başlatılması bir kuruluşun dini cemaat olarak kalifikasyonunun henüz kesinleşmemesinden ötürü engellenmemelidir. Bu durumlarda GG madde 7, fıkra 3’e göre verilecek bir din dersi başlatılana kadar, eyalette, yaygın olan ve üyelerinin dini kimliği için önemli görevler yerine getiren kuruluşlarla işbirliğine gidilmelidir. Bu görüş, kuruluşların belli bir müddet içersinde bir dini cemaatin tüm özelliklerini şüphesiz yerine getirecekleri beklentisini içermektedir.]