Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157): Büyük Selçuklu Devleti, Türk-İslam devletlerinin en önemlilerindendir. Oğuzların Üçoklar kolunun, Kınık boyuna mensupturlar. Onuncu yüzyılın sonu ile on birinci yüzyılın başlarında İslam'ı kabul etmişlerdir. Selçuklu Devleti'nin toplum ve devlet yapısını anlayabilmek için devletin kurucusu olan Oğuzların incelenmesi gerekir. Oğuz Türkleri ve Oğuz Adının Anlamı: Oğuz "boylar, kabileler" demektir. Oğuzların ortaya çıkış tarihi bilinmemektedir. Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz Han, ilk üç oğluna Üçok, diğer üç oğluna Bozok unvanlarını vererek Oğuzları iki kola ayırmıştır. Kökeni, Oğuz'a dayanan bütün Türk boyları Üçok ve Bozok kollarından türemişlerdir. Oğuz adından ilk kez Orhun Yazıtları'nda bahsedilmiştir. Oğuzlar, Uygur Devleti kurulunca Uygur egemenliğine girdiler. Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Seyhun Nehri çevresine yerleştiler. Burada, OğuzYabgu Devleti'ni kurdular. Devlete adını veren Selçuk Bey, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasına hâkim olan Oğuz Yabgu Devleti'nin komutanlarından Dukak Bey'in oğludur. Dukak ölünce, Selçuk Bey OğuzYabgu Devleti‘nde subaşı (ordu komutanı) oldu. Daha sonra Yabgu ile arası açılan Selçuk Bey kendisine bağlı Oğuzları alarak Cend şehrine geldi. Burada kısa süre içinde Selçuk Bey ve beraberindekiler İslam dinini benimsediler. Selçuk Bey'in Mikâil, Arslan, Yusuf ve Musa adlarında dört oğlu vardı.Selçuk Bey'in Mikâil, Arslan, Yusuf ve Musa adlarında dört oğlu vardı Büyük oğlu Mikail Selçuk Bey'den önce öldüğü için çocukları Tuğrul ve Çağn'yı, Selçuk Bey yetiştirdi. Selçuk Bey'in ölümü üzerine yönetime Arslan Bey Yabgu unvanını alarak geçti. Arslan Yabgu Döneminde, Selçuklular Cend emiri ile anlaşamayarak Maveraünnehir'e çekildi Samanoğulları Devleti'nin sınırlarını koruma görevini üzerlerine almışlardı. Samanoğulları Devleti'nin Karahanlılar ve Gazneliler tarafından ortadan i kaldırılması, Ceyhun Irmağı'nı kendi aralarında sınır kabul etmeleri Selçukluların zor durumda kalmasına neden olmuştu. Arslan Yabgu Döneminde Selçukluların Maveraünnehir'de güç kazanarak Karahanlı Devleti'nin içişlerine karışması, Karahanlı-Gazne ittifakının oluşmasına neden oldu. 1 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Gaznelilerle Karahanlılar arasında yapılan görüşmeler sonrasında Arslan Yabgu Gazneli Sultan Mahmut tarafından tuzağa düşürülerek hapsedildi. Arslan Yabgu hapis hayatı sırasında öldü. Bu karışıklık döneminde kendilerine bağlı boylarla bir süreden beri bağımsız hareket eden Tuğrul ve Çağrı beyler Kınık boyu yönetiminde ön plana çıktılar. Tuğrul ve Çağrı beyler kumandasındaki Selçuklu güçleri, bölgenin en stratejik mevkiinde yer alan ve Gaznelilere ait olan Horasan'a ani bir taarruzla girerek Merv, Nişabur ve Serahs havalisini ele geçirdiler. Gazne Sultanı Mesut, Selçukluları siyasi bir güç olarak tanımak zorunda kaldı. Tuğrul ve Çağrı beylere bulundukları yerlerin valiliklerini verdi. 1035 yılında yapılan bu antlaşma, dört ay gibi kısa bir süre devam etti. Yeniden başlayan Gazneli-Selçuklu mücadelesi, daha da şiddetlendi. Selçuklular hafif süvari kuvvetleriyle, Gaznelilerin fillerle takviye edilmiş, ağır teçhizatlı, çoğu piyadeden meydana gelen ordusuna, gerilla savaşlarıyla çok kayıp verdirdiler. 1038 yılında Serahs civarında yapılan savaşta, Gazneli ordusu ağır bir yenilgiye uğradı. Gazneli Sultan Mesut, büyük bir devlet adamı, cesur bir kumandan olmasına rağmen, bu yenilgiden sonra Nişabur'u Selçuklulara bırakıp kesin sonuç alınacak büyük savaşı devamlı geciktirdi. Tuğrul Bey'in üvey kardeşi İbrahim Yınal, 1038'de Nişabur'u alıp, Tuğrul Bey adına hutbe okuttu. Nişabur'a gelen Tuğrul Bey muhteşem bir törenle karşılandı. Selçuklu-Gazneli mücadelesi, 1040 Dandanakan Savaşı`ndan sonra Selçukluların üstünlüğü ele geçirmesiyle neticelendi. KARARLILIK VE ZAFER Dandanakan Savaşı nın çok uzamasından dolayı bir ara Oğuz beylerinin morali bozuldu; yılgınlık içine düştüler. Hatta onlardan bazıları, iş işten geçmeden, bir an önce Horasan'ın terk edilmesini istediler. Amacına ulaşma hususunda sarsılmaz bir inanca sahip olan Çağrı Bey “başlanılan işin sonunun getirilmesi” sözünü söyleyerek, yılgınlık içinde olan beyleri savaşın devamı konusunda ikna etti. Bundan sonra Oğuz beyleri, yeni bir mücadele azmiyle bütün kuvvetlerini düşmana yönelterek zaferi kazandılar. Türkler Ansiklopedisi, C 4, s. 539'dan özetlenmiştir. SELÇUKLUKUVVETLERİ 2 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Selçuklular, kalabalık hayvan sürüleri ve atları için, bol otlaklı, geniş yaylalar aradılar. Bu amaçla zaman zaman, komşuları Karahanlılar ve Gaznelilerin sınırlarını ihlal ettiler ve halkın şikâyetlerine sebep oldular. Onların bu durumunu kendileri için tehlikeli gören Karahanlılar, Selçuklu ailesi içinde karışıklık çıkarmak istedilerse de başaramadılar. Üzerlerine kuvvet gönderildi. Amcaları, Musa Yabgu ile birleşen Tuğrul ve Çağrı beyler, Karahanlı kuvvetlerini yendiler. Siyasi durum iyice gerginleşti. Bölgede değişiklikler oldu. Bir baskınla Selçuklular bir hayli zayiata uğratıldılar. Bunun üzerine Çağrı Bey, dağılan Selçuklulardan üç bin kişilik bir süvari kuvvetiyle, Gazneli askeri bölgelerini aşarak Doğu Anadolu sınırlarına kadar gitti. Van Gölü havzasından, kuzeyde Tiflis'e kadar uzanan bölgede keşif harekâtı yaptı. Ermeni ve Gürcü kuvvetlerini yenerek bölgenin otlak ve yaylaklarının keşfiyle, gerekli siyasi, etnik, kültürel ve askerî stratejik bilgileri topladı. Bizans şehirlerine girdi. Keşif harekâtı neticesinde, bölgenin, Selçukluların yerleşmesine müsait olduğunu tespit ederek Tuğrul Bey'e bildirdi. Türkler Ansiklopedisi, C IV, s. 529-552'den özetlenmiştir. Çağrı Bey, Dandanakan zaferi sonrasında verilen toyda, yani büyük ziyafette, üstün idarecilik vasfı ve keskin siyasi zekâsını takdir ettiği kardeşi Tuğrul Bey'i Selçuklu sultanı ilan etti. Merv, başkent yapıldı.Toplanan kurultayda, fethedilecek yerlerle, idareciler tespit edildi. Kurultay sonunda Ceyhun ile Gazne arasındaki bölge Çağrı Bey'e, Nişabur'dan itibaren bütün batı bölgeleri Tuğrul Bey'e verildi. Çağrı Bey'in oğlu Yakutî ile İbrahim Yınal, batı cephesinde görev aldılar. Hanedandan Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış, Cürcân'a, Çağrı Bey'in oğlu Kara Arslan Kavurd ise Kirman çevresine görevlendirildi. Görev paylaşımının ardından,kısa zamanda, yapılan fetihlerle devletin sınırları genişletildi. Anadolu'ya düzenli akınlar başlatıldı. Tuğrul Bey, Selçuklu Devleti'nin sınırlarını genişletip güçlendirmiştir. Halkına yeni bir yurt için Anadolu'yu hedef göstermişti. Bu doğrultuda Bizans İmparatorluğu'nu Pasinler Savaşı'nda yendi (1048). Bu savaş Selçuklu Türkleri ile Bizans arasında yapılan ilk önemli savaştır Bu galibiyet sonrasında yapılan antlaşma ile Bizans, İstanbul'daki caminin onarılmasını, bu camide hutbenin Abbasi halifesi ve Tuğrul Bey adına okunmasını kabul etti. Bu olay, Tuğrul Bey'in etkinliğini arttırdı. Kısa bir süre sonra Sultan Tuğrul, Büveyhîlerin işgalindeki halifelik merkezi olan Bağdat'ı kurtarmak için, Abbasi halifesi Kaim bi-Emrillah'ın davetiyle 1055'te Bağdat'a girdi Halifenin, âlimlerin ve Sünni Müslümanların büyük memnuniyetle karşıladığı Tuğrul Bey, Büveyhî Hükümdarlığını yıkarak Abbasi halifeliğini yeniden güçlendirdi Halifeliğe karşı yapılan Fatımî saldırılarını bertaraf etti. Halifelik makamına ve Bağdat şehrine hizmetinden dolayı, 1058'de Tuğrul Bey'e iki altın kılıç kuşatan Halife, onu "Doğu'nun ve Batı'nın Sultanı" şeklindeki yeni şerefli unvanla ödüllendirdi. 3 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Bu İslam aleminin dünyevî hakimiyetinin resmenTürk hükümdarına verilmesi demekti. Artık halifeye bağlı bütün İslam dünyasının siyasi kudretini Türkler temsil ediyordu. Çağrı Bey, 1060'ta, Tuğrul Bey ise 1063'te I vefat ettiler. Tuğrul Bey'in oğlu olmadığından, Çağrı Bey'in oğlu Alp Arslan, Selçuklu sultanı oldu. Alp Arslan, başa geçer geçmez, amcasının veziri Amîdülmülk'ü görevden alarak yerine Nizamülmülk'ü tayin etti. Sultan Alp Arslan, tahta geçmek iddiasında bulunan diğer rakiplerini bertaraf ettikten sonra, batıya yönelerek fetihlere başladı. Doğu Anadolu'nun kuzeydoğu ucundaki Ani Kalesi'ni 1064'te fethederek Kars'a girdi. Ani, Hristiyan âleminin kutsal yerlerinden biriydi. Bu fetihler İslam dünyasında büyük sevinç kaynağı oldu ve halife Kaim bi-Emrillah, Alp Arslan'a, "fetihler babası", yani çok fetheden anlamına gelen "Ebü'l-Feth" lakabını verdi. Alp Arslan, 1067 senesinde Kirman meliki olan kardeşi Kavurd'un isyanıyla karşılaştı. Bu isyanı kısa sürede bastırarak doğuda ve batıda sistemli bir şekilde fetih hareketlerine başladı. Anadolu'ya yapılan yıpratma ve yıldırma akınları, 26 Ağustos 1071'deki Malazgirt Savaşı'na kadar devam etti. Malazgirt Meydan Savaşı (26 Ağustos 1071): Türklerin Anadolu'ya düzenledikleri akınları durdurmak isteyen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes'in (Romen Diyojen), 200.000 kişilik bir orduyla İstanbul'dan yola çıkıp, yolu üstündeki yerleri yakıp yıkarak ilerlediğini haber alan Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Halep'ten ayrılarak 50.000 kişilik bir orduyla Ahlat'a ulaştı. Bizans öncü kuvvetleri ile Sanduk komutasındaki Türk birlikleri arasında yapılan ilk çarpışmada Bizans birlikleri yenilgiye uğratıldıysa da Bizans ordusunun Malazgirt'e girerek burayı yakıp yıktığını haber alan Alp Arslan kan dökülmemesi için Romanos Diogenes'e barış önerisinde bulundu. Barış teklifi kabul edilmeyince, hızla Malazgirt'e yürüdü ve iki ordu Malazgirt'te karşı karşıya geldiler. 4 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 MALAZGİRT SAVAŞI ÖNCESİ TÜRK ELÇİLERİ Alp Arslan: Anadolu Türk yurdu olmalı bu niyetimi halifeye bildireyim. Okuyucu: Alp Arslan, savaş başlamadan evvel, Halife El-Kaim'in gönderdiği İbnül-Mahleban'ı, değerli komutanlarından SavTigin'le birlikte Diyojen'e elçi gönderdi. Sultan Alp Arslan'ın heyeti: (25 Ağustos 1071 sabahı, Bizans ordugâhı) Elçiye zeval olmaz söylenenleri anlatmak vazifemiz. Ancak Bizanslılar bize iyi davranmıyor. Okuyucu: Alp Arslan'ın heyeti hafife alınıp hakarete uğradı. Diyojen: Kışlamak için İsfahan mı, yoksa Hemedan mı daha iyidir? Heyet Başkanı: Biz Sultan Alp Arslan'ın barış teklifini size getirdik. Bize öncelikle düşen görev bunu bildirmektir. Diyojen: Sulhu kabul etmek zayıfların işidir. Biz ise çok güçlüyüz. Sultanınıza söyleyiniz; kendileriyle sulh müzakerelerini Rey'de yapacağım. Ordumu İsfahan'da kışlatıp, atlarımı Hemedan'da sulayacağım. Heyet başkanı:(Diyojen'e) Atlarınızın Hemedan'da kışlayacaklarından ben de eminim, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyorum. Osman Turan, Selçuklular Türk ve İslam Medeniyeti Tarihi, s. 131-132'den derlenmiştir. 5 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Cuma günü öğleden sonra başlayan savaş akşam üzeri sona erdi. Düşmanı takibe gece de devam edildi. Hatta tam bir başarı için takibat ertesi akşama kadar devam etti. Savaş çok şiddetli olmuş, düşman askerlerinin çoğu öldürülmüş, başta Bizans İmparatoru olmak üzere Bizans askerlerinin bir kısmı esir edilmiş, pek az bir kısmı oraya buraya kaçarak canlarını kurtarabilmişti. Tarihin en büyük meydan savaşlarından biri olan Malazgirt Savaşı Türk ordusunun kesin galibiyeti ile sonuçlandı. Alp Arslan'ın savaş taktiği, Türk askerinin cesaret ve kahramanlığı sayesinde Türk ordusu Bizans ordusunu birkaç saat içinde kesin bir yenilgiye uğrattı ve savaşı kazandı. Tarih boyunca ilk defa bir Bizans İmparatoru, Müslüman bir sultanın eline esir düşmüştü. Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra sürekli artan göçler ve akınlarla, Anadolu'nun kapıları açılıp Anadolu'nun bütünüyle bir Türk toprağına dönüştürülme fırsatı oluştu. Sultan Alp Arslan “Toprak fethedenin malıdır.” diyerek Anadolu'da Türk beyliklerinin oluşumuna zemin hazırlayıp Türk tarihinde yeni bir dönemi başlattı. İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı tamamen ortadan kalktı. Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı olan Doğu Roma ilk defa papalıktan yardım isteyerek Haçlı Seferleri nin başlamasına neden oldu. Türkmen boyları, Doğu Anadolu'daki Bizans hududuna gönderildi. Selçukluların akınlarına karşı koyamayan Bizans kale ve garnizonları, Türklerin eline geçti. Türk akınları, Marmara Denizi sahillerine kadar ulaştı Türkmenler Anadolu'yu fethetmeye başladılar Anadolu'da ilk Türk devletleri kuruldu. Sultan Alp Arslan, çıktığı Maveraünnehir seferinde, esir alınan bir kale kumandanı tarafından şehit edildi. Alp Arslan vefat ettiğinde, devletin sınırları Ege kıyılarından Tanrı Dağlan'na Kafkaslar'dan Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'na kadar ulaşmıştı. SULTAN ALPARSLAN Türk tarihinin büyük sultanlarından olan Alp Arslan, enerjisi, disiplini, yiğitliği ve adaletiyle öne çıkmıştı. En büyük yenilgiyi Alp Arslan'dan gördükleri hâlde Bizanslı ve Avrupalı tarihçiler de onun yüksek insanlık özelliklerini övmekte ve kendisine "Adil" unvanını vermektedirler. Selçuklu hükümdarı Alp Arslan, İslam adaletini dünyada yaygınlaştırmayı görev olarak kabul ediyordu. O, İktidar gücünün çekiciliğine kapılıp büyüklenmekten çekinirdi. Sultan Alp Arslan hükümdarlığın kendisine ilahi emirler doğrultusunda adalet, iman, insaniyet ve iyilikseverlik duygularıyla idare 6 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 etmek için Allah tarafından verilmiş olduğunu düşünüyordu. Alp Arslan tüm zafer ve başarılarının kendisinin olmayıp Allah'ın eseri olduğuna inanıyor ve zafer anında yenilen hükümdara dostça davranmanın önemini biliyordu. Bir kale komutanı tarafından öldürücü bir şekilde yaralandığında ağzından çıkan son sözler şunlar oldu: "Gençliğimde bana, Rabb'imin önünde daima alçak gönüllü olmam, gücüm nedeniyle böbürlenmemem, düşmanımı küçümsememem öğretilmişti." Sonra da Merv'deki mezarına şu sözlerini kazımalarını emretti. "Alp Arslan'ın şanının göklere vardığını gören siz insanlar, onu toprağın altında gömülü görebilmeniz için Merv'e geliniz. Diogenes'in rakibi bu Müslüman Türk hükümdarı işte böylesine ahlaki karakter ve eğitime sahipti. Kirıton Dinçmen, Prof. Pavlos Karolides, Romanos Diogenis, İstanbul'a Yollar Açılırken, s41`den özetlenmiştir. Alp Arslan oğlu Melikşah'a büyük bir imparatorluk ve NizamülmüIk gibi seçkin bir devlet adamını miras bırakmıştı. Genç yaşta sultan olan Melikşah, karşısında tek engel olan amcası Kavurd'un ölümüyle de devlet içinde asayişi kısa sürede sağladı. İç işlerini çözüme kavuşturan Melikşah, taht mücadelesinden faydalanarak Selçuklu sınırlarına saldıran Gaznelilerle, Karahanlılara karşı sefere çıkıp onları anlaşmaya mecbur etti. Alp Arslan tarafından Kudüs'ün fethiyle görevlendirilen Atsız Bey, Melikşah Döneminde Kudüs ve Şam'ı ele geçirdi. Melikşah, düzenlediği seferlerle Kafkasya'yı ve Trabzon sahillerini fethetti. Bu sırada Artuk Bey ve Kutalmışoğulları ile diğer Türk beyleri, Anadolu'ya Türk akınlarını sürdürüyorlardı. Bu beyler İzmit'e kadar bütün Anadolu'yu fethettiler. Bizans'daki taht kavgalarından ve Bizans`ın Anadolu'daki zayıf durumundan yararlanan Kutalmışoğlu Süleyman, İznik ve çevresindeki kaleleri ele geçti. Melikşah'a bağlı hareket eden Süleyman Şah, daha sonra Büyük Selçuklu Devleti'ne bağlı bir devlet olarak Türkiye Selçuklu Devleti'ni kurdu (1077). Melikşah tarafından gönderilen komutanlar, Diyarbakır, Meyyafarikin (Silvan) Halep ve Urfa şehirlerini fethettiler. Melikşah Dönemi nde Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları, Orta Asya'dan İstanbul Boğazı'na; UmmanDenizi ndenAral Gölü nün kuzeyine kadar genişlemiştir. BATINİLİK Batınilik, Hasan Sabbah`ın görüşleri etrafında oluştu. Hasan Sabbah 1049'da İran'ın Rey 7 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 şehrinde doğdu, 1134'te Kazvin dolaylarında Alamut Kalesi nde öldü. Yemen'den göçerek Rey'de yerleştiği söylenen Ali bin Mehmed'in oğludur. Hasan Sabbah, ondört yaşına değin babasının gözetimi altında din bilgileri edindi, sonra o dönemin ünlü İslam bilginlerinden İmam Muvaffak Nişaburi'nin öğrencisi oldu; onun bulunduğu medresede gökbilim, matematik öğrenimi gördü. Beraber eğitim aldığı kişiler arasında, sonradan İran'ın en ünlü ozanlarından ve bilim adamlarından biri olan Ömer Hayyam ile Selçukluların veziri Nizamülmülk vardı. Hasan Sabbah, sonraları, bütün çalışmalarını Batınilik üzerinde yoğunlaştırdı Bütün yetkileri özel olarak Tanrı'dan aldığını etkileyici bir dille anlatmaya koyuldu. Hasan Sabbah, kendine bağladığı insanların sayısı Kazvin, Rey yörelerini etki altına alacak bir güç oluşturunca, saldırılar düzenledi, ülkenin dört yanına yayılan fedaileri aracılığıyla içlerinde Nizamülmülk'ün de bulunduğu kendisine karşı olan birçok devlet adamını gizlice öldürttü. Artık Batıniler, Selçuklu Devleti ni bir elmanın içini kemiren kurtlar gibi yemeye başlamışlardı. Selçuklu Sultanı Melikşah bir mektup göndererek Hasan Sabbah'tan karışıklığa sebep olan faaliyetlerinden vazgeçmesini istedi. Hasan Sabbah, ondan korkmadığını, Tanrı'nın kendisiyle olduğunu bildiren bir karşılık gönderdi. Melikşah Alamut Kalesi ne yerleşen Batıni Hasan Sabbah ve adamları üzerine ordu gönderdi. Kuşatma devam ederken Melikşah'ın ölmesi üzerine kale alınamadı. Daha sonra Hasan Sabbah, öldüğü 1134 yılına değin saldırılarını sürdürdü, 1256'da Hulagu Han, Alamut Kalesi'ni yıktı, bütün Batinileri ortadan kaldırdı. Türkler Ansiklopedisi, C IV, s.618'den özetlenmiştir. İslam öncesi Türk devletlerinde görülen yönetim anlayışının etkisi Selçuklu Devleti nde de görülmekte idi. Tanrı tarafından hükümdara verilen yönetme yetkisinin hükümdar ailesinin erkek çocuklarına geçtiği düşünülüyordu. Bu nedenle hükümdarın tahttan ayrılması durumunda ülke hükümdar ailesinin erkek üyeleri arasında paylaşılıyor ve bütün üyeler hükümdar olma hakkını elde ediyordu. Selçuklularda da yapılan taht mücadelesi sonucunda mücadeleyi kazananın, Tanrı'dan yönetme yetkisini aldığı kabul ediliyordu. Ülkenin hükümdar ailesi arasında paylaşılması ve sonu gelmez taht mücadeleleri İslam öncesi Türk devletlerinde olduğu gibi Selçuklu Devleti'nin de yıkılışında etkili olmuştur. Melikşah'ın hanımı Karahanlı prensesi Terken Hatun`un dört yaşındaki oğlu Mahmut'u veliaht tayin ettirmek istemesi buna karşı çıkan Nizamülmülk ile Sultan Melikşah'ın arasının açılmasına sebep olmuştu. Önce Nizamülmülk'ün, ardından da Melikşah'ın ölümü Terken Hatun için fırsat oldu. Terken Hatun'un, Melikşah'ın ölümünü gizleyerek devlet hazinesini oğlu Mahmut'u tahta geçireceklerini ümit ettiği askerlere dağıtması ve dört yaşındaki oğlu Mahmut adına hutbe okutup Sultan ilan etmesi rakiplerini harekete geçirdi. Sultan Melikşah Döneminde Çin sınırından Akdeniz kıyılarına kadar uzanan Büyük Selçuklu 8 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 Devleti bu olayla birlikte taht kavgaları ve karışıklık içerisine düştü. Fetret Dönemi adı verilen bu dönem, 1091 ile 1118 yıllarını kapsar. Bu dönemde ülke yönetimi Mahmut, Berkyaruk, Mehmet Tapar ve Sencer arasındaki taht kavgalarıyla bunalımlı geçmiştir. Bu taht kavgaları Büyük Selçuklu Devleti nin eski gücünü kaybetmesine ve parçalanmasına neden oldu. Böyle bir dönemde başlayan Haçlı Seferleri İslam dünyasının daha büyük kayıplara uğramasına yol açtı. Melikşah'ın ölümü üzerine oğullarından Berkyaruk'un idaresi ile başlayan Fetret Devri Sultan Sencer ile son buldu. Sencer, Melikşah'ın oğullarından biri idi. Daha önce Horasan valiliği yaparak devlet işlerinde tecrübe kazanmıştı. Gaznelilerle savaştı. Karahanlıları kendisine bağladı. Sencer dönemi, Selçukluların son parlak devriydi. Bu arada Büyük Selçuklu Devleti ni iki büyük tehlike bekliyordu. Bunlardan birisi, batıdan Anadolu ve Suriye'ye saldırmakta olan Haçlılar, diğeri doğudan gelen ve devletin doğu sınırlarını zorlayan Karahitaylardı. Sultan, ikinci tehlikeye öncelik verdi. Doğu Karahanlılar Devleti ni yıkarak Seyhun boylarına ulaşan Sencer, 1141 yılında Karahitaylarla gerçekleştirdiği Katvan Meydan Savaşı'nı kaybetti. Bu savaştan sonra, Seyhun Nehri'ne kadar olan topraklar Karahitayların eline geçti. Katvan Meydan Muharebesiyle, Büyük Selçuklu Devleti tarihinde yeni bir devir başlamış ve Selçuklu ülkesi, Müslüman olmayan Türk ve Moğol birliklerinin istilasına uğramıştır. Sultan Sencer'in bu yenilgisinden faydalanmak isteyen Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin, yıllık vergiyi vermemek, sultanlık peşinde koşmak gibi davranışlarla, Sencer'e olan bağlılığından kurtulmaya çalışıyordu. Büyük kuvvetlere sahip olan Gurlular üzerine yürüyen Sultan Sencer, 1152'de yaptığı savaşta Gur ordusunu yenerek Katvan'da kaybedilen itibarı yeniden sağlamıştır . Sencer, kendi halkı olan göçebe Oğuzların isyanını bastıramadı Oğuzlar Sencer'i esir alarak devletin en güzel, en zengin şehirlerini yağma ettiler Sultan uzun zamandan sonra esirlikten kurtuldu. Ancak çok yaşamadı ve 1157'de öldü. Sultan Senceri'in ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti tarih sahnesinden çekilmiş oldu. Ancak Büyük Selçuklu Devleti topraklarında daha önce bu devlete bağlı olarak kurulan tâbi devletler siyasi varlıklarını devam ettirdi. EĞİTİMİN ÖNEMİ Yaptığı hiçbir savaşta yenilmeyen Melikşah, öldüğünde 38 yaşındaydı (1092). Devleti çok iyi yönetmişti. Sultan Melikşah, çok sakin, affedici fakat devlet ve millet işlerinde çok ciddî bir şahsiyetti. Melikşah, veziri NizamülmüIk ile beraber Batınilik tehlikesini gençliği bilgiyle donatarak durdurmayı düşündüler. Nizamiye medreseleri bu amaçla yapıldı ve faaliyete 9 / 10 Büyük Selçuklu Devleti Salı, 31 Ocak 2012 14:58 - Son Güncelleme Pazar, 29 Kasım 2015 16:03 geçirildi. Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, s.199-200'den özetlenmiştir. Selçuklu Devleti Yıkıldıktan Sonra Topraklarında Kurulan Devlet ve Atabeylikler BAĞLI DEVLETLER Irak ve Horasan Selçukluları (1119-1194) Kirman Selçukluları (1048-1187) Suriye Selçukluları (1069-1118) Türkiye Selçukluları (1077-1308) ATABEYLİKLER Salgurlular (Fars Atabeyliği) 1147-1284 İldenizoğulları (Azerbaycan Atabeyliği) 1146-1225 Beg-Teginoğulları (Erbil Atabeyliği) 1146-1232 Börililer (Şam Atabeyliği) 1128-1154 Zengiler (Musul-Halep Atabeyliği) 1127-1259 OĞUZLARVE SULTAN SENCER: Gur galibiyetinden sonra ulaşılan toparlanma umudu fazla uzun sürmedi. Vergi tahsili sırasında yapılan haksızlıklar yüzünden, kendi soyundan olan Oğuzlarla bazı emirler arasındaki ayrılıklar gittikçe büyüdü. Sultan Sencer, bir kısım emirlerin ısrarı ile göçebe Oğuzların üzerine yürümek zorunda kaldı. 1153 yılı Mart ayında Belh civarında, Oğuzlarla yapılan savaşı Selçuklular kaybettiler. Bu ağır yenilginin sonunda Sultan Sencer esir düştü. Oğuzlar, Sencer'e esir de olsa sultan gözüyle baktılar. Sencer, her ne kadar gündüz tahtta oturtuluyor ve görünüşte bir iltifat görüyorsa da geceleri demir bir kafeste uyuyordu. Onun adına çok usulsüz işler yapılıyor ve bazı vaatlerde bulunuluyordu. Bu durum karşısında Sencer, 1156 yılı Nisan ayında kaçmayı başardı. Fakat ağır Oğuz darbesi altında çöken, iç huzursuzluk ve istikrarsızlığa maruz kalan Büyük Selçuklu Devleti, kendini toplayamadı. Her ne kadar bağlı beyler, Sencer'e kurtuluşundan dolayı memnuniyetlerini ve bağlılıklarını bildirmişlerse de Selçuklu kumandanları arasındaki mücadele Sultana gerekli imkânı sağlamadı. Sencer, 9 Mayıs 1157 senesinde yetmiş üç yaşında vefat etti. Merv'de daha önce yaptırdığı anıt mezara defnedildi. Onun vefatından sonra Büyük Selçuklu Devleti nin İran, Irak, Suriye ve Anadolu'daki parçaları, Selçuklu Hanedanına mensup kişilerce idare edildi. Aralarında on dördüncü yüzyıla kadar devam edenler oldu. İbrahim Kafesoğlu,Selçuklu Tarihi, s.55'ten özetlenmiştir 10 / 10