M. MecMsi B : 47 meslekî vasıfları haiz üyelerle teçhiz edilmiş olarak görmek, en halishane arzumuzdur». Programımızdaki bu madde, partimizin Anaya­ sa Mahkemesi hakkındaki görüşünü açık, seçik or­ taya koymaktadır. Bîr hususu kesin şekilde belirt­ mekte fayda vardır. Müesseselerin itibarlarının yük­ sekliği, sadece müessesenin dışındaki kurum ve ki­ şilerin tutum ve davranışına bağlı tutulamaz, aynı za­ manda o müessesenin gerek kurum olarak kendisinin ve gerekse bünyesinde topladığı kişilerin de tutum ve davranışlarına bağlıdır. Sayın milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi, Ana­ yasamın 147 nci maddesine göre, kanunların ve Tür­ kiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasaya, Anayasa değişikîiklerhıin de Anayasada gösterilen şe­ kil şartlarına uygunluğunu denetleyen ve ayrıca Ana­ yasada belirtilen kamu görevlilerini, görevleriyle il­ gili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyle yargılayan ve Anayasa ile verilen diğer görevleri yerine getiren bir yüksek mahkemedir. Anayasanın 8 nci maddesine göre; Anayasa Mah­ kemesinin hükümleri yasama, yürütme ve' yargı or­ ganlarını, idare makamlarım ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Üzüntü ile belirtmek gerekir ki, bugüne kadarki uygulamalar, bu yüksek mahkemenin kendisin­ den beklenileni ve umulanı en mükemmel şekilde veremediğini ortaya koymuştur. Bundan hem Anaya­ saya ve hukuk devletine bağlılığı şiar edilmiş Ada­ let Partisi adına ve hem de naçiz bir hukukçu olarak şahsen ıstırap duyduğumu ifade etmeliyim. Sayın milletvekilleri, Anayasamızın getirdiği pro­ sedüre göre, kanunların Meclislerden ve o Meclis­ lerin ihtisas komisyonlarından didik didik edilerek ve ülke hayrına olması endişesiyle nice tartışmaların sonunda çıkarıldığı bilinmektedir. Buna rağmen, sistemimize göre Anayasa Mahkemesinin dilediği kanunu ve hattâ dilediği Anayasa değişikliklerini bir çırpıda ve sadece sekiz hâkimin oyuyla iptal ediverdiğî ortadadır. Şimdi, meydana gelen durum şudur: Millet Mec­ lisinin ihtisas komisyonları yanlış yapmıştır, Millet Mecîisi Genel Kurulu yanlış yapmıştır, Cumhuri­ yet Senatosu Genel Kurulu yanlış yapmıştır, kar­ ma komisyonlar yanlış yapmıştır. Millet Meçlisi Genel Kurulu bu yanlışı ikinci defa tekrarlamıştır da, sadece sekiz hâkim doğru yapmaktadır. Aslın­ da bu durum, bizatihi Anayasanın kendisinden doğ­ maktadır. Gerçekten, seçilmiş heyetlerin daima yan- 17 . 2 . 1977 O :3 Iış yapacağı ve seçilmiş heyetlerin güveniyle görev yapan icranın daima yanlış yapacağı noktasından ha­ reketle bir Anayasa yaparsanız, sonucun bugünkü gibi olması normaldir. Bakınız buradan nereye varıyoruz? Üzerinde çok konuşulmuş olmasına rağmen, daima konuşacağımız bir konu Af Kanunudur. Gerçekten 1974 yılında Anayasanın sadece Türkiye Büyük Millet Meclisine münhasır olarak verdiği af yetkisine dayanarak çıka­ rılan Af Kanununda, aftan istisna edilen bütün suç­ lular, Anayasa Mahkemesinin bir kararıyla sahveriSmişîerdir. Böylece Mahkememiz bir yasama yet­ kisi kullanmış ve bu husus fiilen gerçekleşmiştir. Hani, Anayasanın 4 ncü maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamazdı? Anayasa Mahkeme­ si bunu kullanmıştır. Ne yazık ki; sistemimizde bu yetkiyi nasıl kullandı, neden kullandı, diyecek bir merci olmadığı gibi; bunun bir müeyyidesi de yok­ tur. Af Kanunu d olay isiyle, Anayasa Mahkemesi­ nin verdiği kararın, bir Anayasayı ihlâl suçunu teş­ kil ettiği iddia edilmiştir. Eğer, bu suç münferit bir üye tarafından veya Anayasa Mahkemesinin iki üye­ si, üç üyesi tarafından işlenmiş olsa idi, Anayasa Mahkemesi o üyesini veya üyelerini Anayasayı ih­ lâl suçundan muhakeme etmek durumunda idi. An­ cak bu karar, Anayasa Mahkemesinin üyelerinin ekseriyeti tarafımdan alındığı için ortada ekseriyetin üstünde, ekseriyeti muhakeme edecek bir merci buluranaıması sebebiyle muallakta kalmaktadır. Değerli arkadaşlarım; affı Anayasanın verdiği yetkiyle çıkaran Türkiye Büyük Millet Mecîisi, halkın önüne gidip, yaptığından veya yapmadığından hesap vermek durumunda olan kişilerden müteşekkil siya­ sî bir organdır. Anayasa Mahkemesi ise, bu hesabı vermekle mükellef kişilerden oluşmamıştır. Bu Mah­ kemenin fiilen bir affı meydana getirmesinin sahibi kimdir? Meclis değildir. Çünkü, Meclîslerin ira­ desi bu affın yapılamayacağı şeklinde tecelli etmiş­ tir. Meclisin iradesi yerine millete, yani hâkimiye­ tin kayıtsız şartsız sahibine hesap verme durumunda olmayan bir başka irade ikame edilmiştir. Yargı yoluyla yasama olmuştur. Böylece kuvvetler ayrı­ lığı prensibi ihlâl edilmiştir. MEHMET EMEKLİ (Bursa) — Yasama yohıyle yasama kalkıyor. MEHDİ KESKİN (Devamla) — Yanlış anladı­ nız. Yargı yoluyla yasama yapılmıştır dedim. MEHMET EMEKLİ (Bursa) — Kendi yapmıyor ki.