1~~tuutt/!J00. X(: /ltusuut-:;; Büyük Mütefekkir Gazall (9 ~ DİB ,.,,,,,,.,·.'' ~ YAYlNLARI ~----------------- GAZALI'NİN KUR'AN ANLAYışı VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TlELAKKİSİ ÜZERİNE' İmam Gazali (ö.505/ ı ı ı ı), kelamcıların Eş ari kelamcısı, fokafakihi, mutasavvıfların önde gelen bir sufı, felsefecilerin de filozof olarak görmek istediği İslam düşünce tarihinin en renidi simalarından biridir. Çok sayıda ölümsüz esere imza atan düşünürün hayatının değişik dönemlerinde yazdığı eserlerin çeşit­ liği ve zenginliği, söz konusu sahiplenmeleri haldı çıkaracak özelliider taşımaktadır. Bunun yanı sıra Gazali, bağımsız ilmi ldşiliği ile eserlerinde döneminin belli başlı bütün düşünce ekollerinin görüşlerine değinerek bunlara dair olumlu olduğu kadar eleştirel değerlendirmelere de yer vermiş, körü körüne talditten ziyade tahkiki ve düşünce düzeyinde bağımsızlığı tavsiye etmiş bir düşünür­ dür. Dini ilimiere dair temel kaynaldardan beslenmenin yanı sıra ulum-udahile diye adlandırılan felsefi ilimlerden de yararlanarak kendi düşünce sistemini oluşturmuş ve İslam düşünce geleneğine damgasını vurmuştur. Dini ilimler kadar felsefi ilimiere de şamil olan çok yönlü ilgisi, Kur'an anlayışı ve tefsir yöntemi açısından da yeni ve özgün yaldaşımlar sergilemesine imkan sağlamıştır. hanın Şafi-i Dini ilimler alanında yeni bir diriliş ve canlanınayı (ihya) hedefleyerek başta, İhya ve Kimya olmak üzere çok sayıda ölümsüz esere imza atan düşünür, din alanında ilim kadar arnele de önem veren, bilgi kadar ahlak ve ruh terbiyesini de öneeleyen bir anlayışı benimsemiştir. Ruhi ve manevi arınmayı, kötü huy ve davranışlardan arınıp iyi huy ve davranışlarla donanmayı, dünya kadar ahiret mutluluğunu da elde etmeyi eserlerinin temel hedefi haline getirmiştir. Dönemine kadar birbirinden ayrı olarak görülen, * Prof. Dr. Mesut OKUMUŞ, Hitit Üniversitesi J/alıiyat Fakültesi Elinizdeki makale biiyiik oranda, yazarm "Kıır(miıı Çok Boyutlu Okımıışu -lnıam Gazali Orııeği-" (Ankara Okulu Yaymları, Ankara 2006) adıyla yayım- · /anan doktora tezinden yararlamlarak /ıazırlamıııştır. VEFATININ 900.YILI ANISINA ancak özü ve temel unsurları itibariyle her biri Kur'an ve sünnette mevcut olan kelam, fıkıh, hadis, tefsir ve tasavvuf (ahlak) gibi farldı ilim dallarının ana konularını aynı eserde bir araya getirerek "külli" ve bütünleştirici bir dini ilimler projesi ortaya koymuştur. islam dininin itikat, ibadet ve muamelat esaslarını yani kelam ve fıldu, ahlak ve tasavvufile mezcetmiş, bunu yaparken felsefecilerin fıldr ve görüşlerinden de yararlanarak yeni bir dini ilimler sistemi kurmuştur. İhya ve Kimya gibi şaheserlerinde ilim, itikat, ibadet ve mua.melat kadar ahiald konulara da yer. vererek ruh terbiyesi ve tasavvı.ıfı yaşantıyı İslam ilimler bütününe dahil etme girişiminde başa­ rılı olmuştur. Tabii ilimiere dair eserlerinin yanı sıra dini ilimiere dair eserlerinde de felsefi ilimlerden yararlanmayı ihmal etmemiş, dini ilimler alanını zenginleştirecek unsurları diğer ilim dalların­ dan transfer etmede hiç tereddüt et;memiştir. Fılah usulüne dair yazdığı en son eseri el-Mustasfanın başına mantık ilminin konularını da eldemiş ve mantık bilmeyenin hiçbir konuda ilmine güvenilemeyeceğini belirtmiştir. Eserlerinin muhtevasında yer alan açıldamalardan ve gerçeldeştirmeye çalıştığı hedeflerden de anlaşı­ lacağı üzere son tahlilde eldektil< bir İslami ilimler sistemi kurmayı tasadayarak bunu başarıyla gerçeldeştirmiştir. Elinizdeld çalışmada vefatının bininci sene-i devriyesini yaşa­ dığımız bu çok yönlü düşünürün, nasıl bir Kur'an anlayışına sahip olduğu, tefsir ve te'vilden ne anladığı, eserlerinde yaptığı Kur'an'ın muhtelifsureve ayetlerine dair yorumlarının ne gibi özelliider arz ettiği meselesi üzerinde duracağız. Kuır'aırıı Aınılay:ıışıı İmam Gazali'nin Kur'an anlayışını farldı açılardan ele almak mümkündür. Gazali, Kur'an'ı temelde Allah kelamı olarak kabul eder ve fıkhi eserlerinde de onun bu yönüne vurgu yapar. Düşünür fılah usulüne dair el-Mustasfa adlı eserinde şeriat delillerinin illd olarak Kur'an'ı kabul ederek şer1 delillerin illd olan ldtabın tarifini kelami bir içerilde yapar. Ona göre hiç kuşkusuz şeri delillerin illd BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl - - - - - - - - - - -..v;o'~·~o~z·----------- 'ldtap'tır. Kitab'ın manası, başka bir değişle Teala'nın zatı ile kaim leelam olmasıdır. onun haldkati de Allah 1 'Kelam'ın çok anlamlı bir lafız olduğunu belirten Gazali'ye göre kelam, bazen 'konuşma' denilen insanın aldındald manaya delalet eden ve dil ile ifade edilen sözcülder için kullanılır. Bazen de kelimelerin medlulü denen ve insanın içinde yer alan ancak henüz dille ifade edilmeyen 'nefısteld manalar' için kullanılır. Aslında leelam içteld manalardan ibarettir. "Kelam gönüldedir; dil kalbin tercümanıdır" cümlesinde leelarnın bu anlamına işaret vardır. 2 Kur'an'da "Sözünüzü gizleseniz de açığa vursanız da.. :' (67 /Mülk, 13) ayetinde de bir anlamda buna işaret edilmektedir. Gazali'ye göre yukarıdaki açıldamalar 'lafzi leelam'ın ötesinde bir leelarnın varlığını ortaya koymaktadır. İşte bu türdeki leelama 'kelam-ı nefsi' adı verilmektedir. Ona göre leelarnın sözcülderle ilgili olanı 'kelam-ılafzi: kalpteki anlamlarla ilgili olanı da 'kelam-ı nefsi' olarak tanımlanır. 3 Kelam-ı nefsi diye adlandırılan içsel konuşma da haber, istihbar, emir, nehiy ve tembih gibi farldı kısıın­ lara ayrılır. Ona göre bütün bunlar, leelam sıfatının Cehmiyye ve Mutezile elcolünün zannettiğinin aksine ilim ve iradeye raci olmayan başlı başına bir cinstir. Sonuç itibariyle leelam da tıpkı irade ve kudret gibi Yüce Allah'ın sıfatlarından biridir. 4 Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu kabul eden düşün ür, ilahi leemahluk olup olmadığı tartışmasına da yer vererek tarihte birçok sıkıntıların yaşanmasına neden olan bu ihtilaflı meseleyi, yaptığı varlık tasnifıyle çözmeye çalışmıştır. Son dönem eserlerinden İlcamu'l-avamöa Kur'an'ın ınahluk olmayışını varlık mertebelerine dayanarak izah etmiştir. Ona göre bir nesnenin varlıkta dört mertebesi vardır. Birincisi kendinde (ayan) varlığı, ikincisi zihinde larnın 2 Gazall, el-Mustasfa fi ilmi'l-us(l/, Daru'l-kütübi'l-ilmiyye, Beyrut 1993, s. 80; Türkçe çeviri: islam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, (Çev.: Yunus Apaydın), Rey Yayınları. Kayseri 1994, I. 147: el-iktisad fi'l-i'tikad, Daru'l-kütübi'l-ilmiyye. Beyrut 1988, s. 80. Gazali, el-Mustasjll. s. 80; ayrıca bkz: ihyllu UUımu'd-din, Daru Nehru Nil. Mısır t.y. ı, 100. 3 Gazali, el-iktisad, s. 75. 4 Gazali, e/-iktisad, s. 75-76. VEFATININ 900.YILI ANISINA varlığı, üçüncüsü dilde varlığı, dördüncüsü de yazıldığı nesnedeki varlığıdır. 5 Konuyu Kur'an'ın yaratılmışlığı bağlamında "ateş" olgusu örneGazali'ye göre, ateşin bir yanarken kendinde varlığı; ikincisi hayal ve zihinde, yani ateşin insan zihnin de bilgisel varlığı; üçüncüsü dilde "ateş" derken söylenen varlığı ve son olarak da kağıt üzerine "ateş'' diye yazılan varlığı vardır. Bu tasnif içinde ateş derken insanın aldına sıcaldık ve yalana niteliği gelir. Zira yalana niteliği ateşe özgü sıfattır. 6 Kıdem'in Kur'an'a ve kelamın Allal1a ait · bir vasıf olması gibi. Sayılan bu varlık türleri arasında ateşin yalap olma özelliği yalnızca onun zati yani kendinde varlığıdır. Yoksa ateşin insan zihnindeki, söylenen sözdeki veya yazıdaki varlığı yakıcı değildir. Ateşin yazıda ve dildeki varlığı yakıcı olsaydı "ateş" diye yazan veya konuşanın da yanması gerekirdi. Nitekim "ateş yakıcıdır" diyene, "evet yakıcıdır" deriz. '1\teş kelimesi yalacıdır" · diyen e ise "hayır değildir" deriz. '1\teşin harfleri ve yazısı yakıcıdır" diyenede "hayır" diye karşılık veririz. Ateş kelimesi ve "ateş'' yazısında söz konusu edilen "şey" in bizzat kendisi yakıcıdır diyene, "evet doğru" deriz. Çünkü burada söz konusu edilen ateşin bizatihi kendinde olan özsel (zati) varlığı söz konusudur. Kur'aılın mahluk olmadığını ateş örneğinden hareketle açıldayan düşünüre göre, yalana hadisesinin ateşin ayrılmaz bir niteliği olması gibi, "kıdeın'' de Allah leelamının ayrılmaz bir niteliğidir ve Kur'an Allah'ın kelamıdır. Kur'an adı verilen şeyin varlığı da, "ateş" örneğindeki gibi dört mertebede olur: ğiyle açıldayan 1-Kur'an'ın Allal-ı'ın zatı ile kaim olan ve ateşin sobadaki (kendinde) varlığına benzeyen varlığıdır. Gazali'ye göre Kur'an için asıl olan da işte bu birinci varlıktır. Kıdem Allal1a özgü özel bir niteliktir ve sonuç itibariyle ilahi bir leelam olan Kur'an da "kelam-ı kadimöir. 2-Kur'aı1ın ikinci varlığı zihindeki varlığıdır. Bu Kur'an'ın bilgünizdeki varlığı yahut belieğimizde (hafızada) ezber olarak bulunan varlığıdır. S Gaz<ili, ilcilmu'l-avilm, (Mecmuatu Beyrut 1996, s. 327. 6 Gazali, el-lktisad, s. so. resWi'l-lm!ım Gazali içinde). Daru'I-Fikr, BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl ----------·-~'-..'\,----~ ...- - - - - - - - - - 3-Kur'an'ın üçüncü varlığı da telaffuz edilen, sesler ve harflerden oluşan dille söylenen sözsel varlığıdır. 4- Kur'an'ın dördüncü mertebedeki varlığı da yazılmak suretiyle kağıtlarda ve eserlerde meydana gelen varlığıdır. Bu da Kur'an'ın, yazıdald başka bir değişle Mushaflardald varlığıdır? Gazali'ye göre adı geçen dört varlık mertebesindeki Kur'an'la ilgili olarak dilimizle konuşmadan önce öğrenmek suretiyle aklımızda mevcut olan Kur'an'dan sorulduğunda bu bilginin bizim bir sıfatımız olduğunu ve mahluk olduğunu, ancak bildiğimiz Kur'an'ın mahluk olmayıp kadim olduğunu söyleriz. Ateş konusundald bilgimiz de buna benzer. Ateş biz bilmeden önce de yakı­ cıdır. Ateşin bizim hayalimizdeld sureti yakıcı değil, ancak bilinen ateş yalacıdır. Dolayısıyla Kur'an'ın sesimizde, dilimizin hareketi ve konuşmamızdald varlığından sorulursa, bunun da bizim dilimizin bir sıfatı olduğunu, dilimizin hadis (mahluk) olduğunu, konuşma niteliğinin de ondan sonra geldiğini dikkate alarak hadisten sonra gelenin de kesiniilde hadis olduğunu söyleriz. Ancak seslerle konuşup zikrettiğimiz, tilavet etmekte olduğumuz şeyin kadim olduğunu belirtiriz. 8 Özetle Gazali, Kur'an'ın ilahi alanı ilgilendiren boyutunu mahluk olarak görmemekte, onun yalnızca insani düzleme ait olan yazılması, ezberlenmesi ve okunınası gibi insan fiilieriyle ilgili boyutunu mahluk saymaktadır. Bu yaldaşıınıyla o, İslam geleneğinde Kur'an'ın okunan ses ve harflerini ve hatta Mushaflarda yazılı varlığını dahi mahluk ve muhdes kabul etmeyen Haşeviyye, Müşeb­ bihe ve Hanbelilerle onun Allah kelamı ve vahyi olmalda beraber mahluk olduğunu savunan Mutezile arasında orta bir yol tutmuş olmaktadır. Bu yönüyle öteden beri İslam alimleri arasında ciddi bir ihtilafkonusu olan leelam-ı ilahinin mahluk olup olmadığı tartışmasında kendine özgü, özel ve özgün bir varlık tasnifi ve zihin açıcı örnelderle Kur'an'ın ilahi alanı ilgilendiren boyutunun mahluk olmadığını savunmaktadır. 7 Gazali, 1/camu'/-avilm, s. 328; el-İktisfıd, s. 80. 8 Gazali, Jlcamu'/-avilm, s. 328; el-lktisad, s. 79-80. VEFATININ 900.YILI ANISINA - - - - - - - - -...!::·ct·~·"~···---------- Şafii falahi olarale İmam Gazali, şer'i deliller içinde Kur'ariı, teş­ riin ilk ve tek kaynağı olarak kabul etmektedir. Zaten bu konuda İslam alimleri arasında herhangi bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Mütefekldr, İslami esasların tespiti açısından Kur'an'dan sonra gelen sünnetin kaynaldık vasfını, Kur'aria dayandırmaktadır. Ona göre şer'i delillerin tespiti noktasında sünnet, kaynaldığını Kur'an'dan almaktadır. Bu konuda açık ve net bir biçimde şu görüşü ifade etmektedir: "Derinlemesine düşünüldüğünde, hükümlerin kaynağının (asıl) bir tek olduğu ortaya çıkar.ld, bu da Allah'ın sözüdür. Zira Hz. Peygamber'in sözü bir hüküm olmadığı gibi, bağlayıcı da değildir. Bilaids o, Allah Tealtı'nın şöyle veya böyle hükmettiğini haber vermektedir. Buna göre hüküm yalnızca Allah Tealtı'ya aittir. İcma Sünnete, Sünnet de Allah Tealtı'nın hükmüne delalet eder. Alu! ise, aslında şeri hükümlere ~elalet etmeyip, sernin olmadığı durumlarda, hükümlerin de olmhyacağına delalet eder. Aldın, asli delillerden biri olarak adiandıniması mecaz kabilindendir:' 9 Düşünür, şer'i delillerden üçüncüsü olan icmanın kaynaldı­ da bazı İslam bilginlerinin aksine Kur'aria değil sünnete dayandırmaktadır. İcma ile "Muhammed ümmetinin dini bir meseledeld ittifakını" kastettiğini belirterek icmanın gerçekleşme imkanının bulunduğunu savunmaktadır. İcmanın kaynaldığı ve delil değeri konusunda dayanılan ayetleri sıraladıktan sonra, bu ayetlerin amaca doğrudan delalet etmeyen zahirifadeler olduldarını, hatta zahir lafızların delaleti kadar bile delalet etmedilderini belirtmektedir. 10 ğını İmam Şafii ve başka bazı alimierin "Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra Resule karşı gelen ve müminlerin yolundan başkasına tabi olanları yöneldiideri tarafa döndürürüz ve cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir varış yeridif.' (4/Nisa, 115) ayetini, icmanın hüccet oluşuna delalet açısından en kuvvetli delil saydıldarını ve icmanın hüccetliği konusunda bu ayete dayandılda­ rını belirten Gazali, aslında ayetin böyle bir hüccet olma özelliği 9 Gazali, el-Mustasfit, s. 80. 10 Gazalt el-Mustasfit, s. 137. BÜYÜK MÜTEFEKKlR GAZALl ------------·".-;;,-.'>;·'!-·;·----------- taşımadığını vurgulamaktadır. 11 Gazali'ye göre söz konusu ayet, icmanın hüccet oluşu konusundanass değildir. Ayetten anlaşı­ lan mana peygamberle ters düşmek ve onunla çatışmayı terld ile yetinmeyip, onu desteldeme hususunda müminlerin yoluna tabi olma, peygamber' i savunma, emir ve yasaldarında ona uymadır. Gazali'ye göre kınanın kaynaldığı konusunda bu ayet, zahir değil muhtemeldir. Ona göre kınanın hüccet oluşu ile ilgili olarak en sağlam dayanak, İslam ümmetinin hata ve dalalet üzerinde birleş­ meyeceğini bildiren ve cemaatten ayrılınama gereğini telkin eden çok sayıdald hadisin tevatür derecesine ulaşmış ortak anlamları­ dır.12Gazali şer'i deliller içerisinde dördüncü sırada zikredilen kı­ yası, başlı başına bağımsız bir kaynak olarak görmemiş, onu bir hüküm çıkarma metodu olarak kabul etmiştiı: Kıyası bir hüküm çıkarma metodu olarak kabul etmeyeniere ve bu konuda ayet ve hadislerden dayanak bulmaya çalışanlara da itiraz etmiştir. Bu konuda "Kitapta hiç bir şeyi eksik bıralcmadık:' (6/En'am, 38) ayeti ile "Kitabı sana, her şeyi beyan etmek için indirdik:' (16/Nahl, 89) ayetine dayanarak Kur'an'ın her şeyi açılciadığı dolayısıyla kıyasa gerek kalmadığı iddiasıyla luyası reddedenlere de şöyle cevap vermektedir: "... Evet, ldtap her şeyi açıldamıştır. Ancak bu açıldaması itibar/örnekseme metodunu sergileme suretiyle ya da icma ve sünnete delalet yoluyladır. Kıyas da icma ve sünnet ile sabit olduğuna göre ldtap her şeyi açıldamış olmaktadıı-:' 13 Düşünürün ilahi leelama dair bu yaldaşımı onun Kur'an muhtevasına dair baluşını da etidiemiş ve onu bir ilimler hazinesi, dini ve tabii ilimler deryası hatta okyanusu olarak görmesini sağla­ mıştır. Kur'an'ı dini ve tabii ilimierin kendisinden kaynaldandığı ve son tahlilde gelip kendisinde toplandığı bir ilimler okyanusu olarak gören düşün ür, dini ve dünyevi ilimierin kölderinin, asıl ve esaslarının Kur'an'da mündemiç olduğunu ileri sürmüştür. Gazali, Kur'an'ı yalnızca dini ilimler için değil dünyevi ilimler için de bir kaynak olarak görmüştür. Kur'an'ı eşsiz ve engin bir ummana hatta sahili olmayan bir okyanusa benzeterek dini ve ll Gazali, el-Mustasfa, s. 138. 12 Gazali, el-Mustasfa, s. 138-139. 13 Gazali, el-Mustasfa, s. 294. VEFATININ 900.YILI ANISINA ----------------~~~~~--------------------- dünyevi ilimierin kölderinin, onlara dair işaretierin ilahi hitapta mündemiç olduğunu kabul etmiştir. Bu açıdan Kur'an'ın muhtevasını kendince bir tasnife tabi tutarak onun konularını kendi içinde bir önem ve öncelik sıralamasına tabi tutmuştur. Bu konuda ilahi gayeyi bedeşeyen bir öncelllder sıralaması yaparak ilk sırayı imana ve marifetullaha çağrıya vermiştir. Bu tasnifbağlamında düşünür, tasavvufu da İslami ilimler içerisine dahil ederek ona önemli ve öneeliidi bir yer vermiştir. Gazali, Kur'an'ı bir ilimler okyanusuna benzettiği ve ilahi kelamın muhtevasına dair görüşlerini ~çıldadığı Cevahiru'l-Kur'an'ı üç . ana bölüme ayırmıştır. Birinci bölümü mukaddimat ve es-sevabık, · ildnci bölümü mekasıd, üçüncü bölümü de levahık olarak adlandırmıştır. Mukaddime ve es-sevabıla 19 madde; mekasıdı ild kı­ sım; levahıla da 40 madde halinde incelemiştir. 14 Gazali eserin bir yerinde 40 m,addeden oluşan ve levahık adı­ nı alan üçüncü bölümün "el-Erbai'n fi usllliö-din" adıyla bağımsız bir çalışma olarak da kabul edilebileceğini belirtmiştir. 15 Bu talebi kabul görmüş ve eser daha sonra müstaldl bir kitap haline dönüşmüştür. Her biri on asıldan oluşan itikatlara, ibadetlere, iyi ve kötü huylara dair 40 esastan meydana gelen eser, İmam Gazali'nin "usulüö-din'öen. ne anladığını ortaya koyması bakımından büyük önemi haizdir. İslam düşünce geleneğinde "usulüö-din" ifadesiyle daha çok kelam ilminin kastedildiği bilinmektedir. Oysa Gazali'nin yazdığı eserin muhtevasından onun "usuluö-din" derken ldasik kelam ldtaplarından farldı olarak itilcad esaslarına, ibadet ve ahlaka dair dini esasları da elciediği görülür. Bu tutumu İhya ve Kimyaöa kurmaya çalıştığı dini ilimler sistemiyle uyuşmaktadır. Düşünür, "el-Erbain'öe uyguladığı sistemi Kur'an'ın ruhundan ve bütünlüğünden çıkarmaya çalışmıştır. Adı geçen eserde Allana ve ahiret gününe dair aktardığı ve her müminin aleidesinin bir tercümesi olarak kabul ettiği konularla ilgili olarak "bunlar ulumu'!- Kur'an'ın bir hasılasıdır" demektedir. 16 14 Gazali, Cevilhiru'l-Kurl:m, Daru'l Fikri'!-Lübnani, Beyrut 1992, s. 7-12. ıs Gazali, Cevilhiru'l-Kur'an, s. 10. 16 Gazali, Kitabu'l-Erbain fı usuli'd-din, Daru'I-Kütübi'I-İimiyye, Beyrut 1988, s. 16. --ooO- 50 -ooo- BÜYÜK MÜTEFEKKlR GAZALl İmam Gazali, Kur'an tasavvurunu ortaya koyduğu Cevahir'in mekasıd adını verdiği ikinci bölümünü kendi içinde iki kısma ayırarak birinci !asma "mücevherler yolu'; ilanci !asma da "inciler yolu" adını vermiştir. Birinci !asım da işin kuramsal yönü üzerinde durarak Kur'an'ın değişik surelerinden derlediği kendilerinden "nazari ilmin" elde edilebileceği 763 ayeti aktarmıştır. "İncileryolu" adını verdiği ilanci kısımda ise dini düşüncenin amel boyutu ve uygulaması üzerinde durmuştur. Söz konusu kısımda Kur'an surelerinde insanların "amele ve doğru yola yönelmelerini" ihtiva . eden çeşitli surelerden derlediği 741 ayeti sunmuştur. Bu taksiınde Gazali, cevher ayetlerini "bilgi" (ınarifet) kaynağı, inci ayetlerini de doğru yolda "amel" i özendiren ayetler olarak kabul etmiştir. Düşünürün açıldaınalarına göre Kur'an, sahili olmayan bir uınman, engin bir okyanus (bahr-i ınuhit) gibidir. Nasıl ki her okyanusun çevresinde nehirler ve deltalar bulunursa, Kur'anöa da önceidier ve sonraldlerin bütün ilimleri bulunınaktadır. 17 İnsanlar çeşitli yöntemlerle kibrit-i ahıneri, kırmızı yakutu, parlak incileri ve yeşil zebercedi okyanuslardan elde ederler. Yine okyanus sahillerinden gri renidi aınber, parlak, taze öd ağacı ve benzeri laymetli taşlar edinirler. Okyanusadalarında dolaşarak tiryak-ı ekber ve güzel kokulu misider temin ederler. Gazali'ye göre bütün ilimler marifetullahı gerçeldeştirmenin aracıdır. 18 Aynı şekilde iliıniere kaynaldık eden Kur'an'ın özü ve gayesi de, insanları yerlerin ve gölderin yaratıcısına, dünya ve ahiretin Rabbine çağırınaktır. 19 Söz konusu özü ve gayeyi gerçeldeştir­ meye çalışan Kur'an sureve ayetleri, kendi içinde altı çeşide ayrılır. Bunlardan ilk üçü "öncelilder ve önemli esaslar" (es-sevabık, usul-u ınühimme), kalan diğer üçü de "ekler ve tamamlayıcı unsurlar" (revadif ve tevabi) diye nitelenebilecek ayetlerdir. Gazali, Kur'an cevherlerinin ve ilimlerinin özünün Arapça olkabul eder. Ona göre Arapça ve onun muhtevasına dahil olan diğer ilimler, Kur'an cevherlerinin en dıştald kabuğunu oluşduğunu 17 Gazali, Cevahiru'l-Kur'an, s. 32. 18 Gazali, i hya, III, 265. ı9 Gazali, Cevahiru'l-Kur'an, s. ı 4. VEFATININ 900.YILI ANISINA --------~·C--;;'-~'~'" _ _ _ _ _ _ _ _ __ turur. Kabuğun dış yüzeyinden cevhere doğru sırasıyla şu ilimler yer alır: ı- Ses ve ıneharic-i hurlıf ilmi. 2- Kur'an dili ilmi (garibu'l-Kur'an). 3- Kur'an'ın irabı ilmi (irabu'l-Kur'an), sarf ve nahiv, 4- Kıraat ilimleri (yedi laraat) ve S- Zahiri tefsir ilmi. Gazali'ye göre zahiri tefsir ilmi, kabuğun cevhere en yakın lasınına, sedefin iç yüzeyine ait bir ilim dir. Ancak insanların birçoğu bu noktada kalarak daha ileri geçeıneıniş, zahirde kalarak öze ve öz ilimlerine ulaşaınaınıştır. 20 Gazali'ye göre öze en yalan kabuk olan zahiri tefsir ilminden sonra alt tabaka öz ilimleri başlamaktadır. Bunlar da tamamlayıcı :, veya ek ilimler olarak da adlandırılan şu üç ilimden ibarettir. ı-Kısasu'l- Kur'an ilmi: Peygamberlerle onları inkar edenlerin durumuna dair iliınlerdir. Bu ilmi, lassacılar, vaizler ve bazı ınu­ haddisler ele almaktadır. Gazali'ye göre genel anlamda bu ilme pek fazla ihtiyaç duyulınaz. 2-İnkarcılarla Mücadele ilmi: Gazali, ilm-i leelam olarak da adlandırılan bu ilmi, İslam kelaıncılarının üzerine aldıldarını belirterek, onların bidat ve dalalet ehlinin verebileceği zararları, İslam baldonda ortaya atacakları bir talaın şüpheleri gidermeye yönelik bir ilim olarak görür. 3- Hudud ve Ahkaın ilmi: Gazali, Fılah ilmi olarak da bilinen bu ilmi de fukahanın üzerine aldığını belirterek, bu disiplini ınu­ aınelata ait bir ilim dalı olarak görür. Ona göre bu ilıne duyulan ihtiyaç geneldir, zira dünya ve ahiretin salaluyla ilgili bir iliındir. Fılah, Kur'an ve hadis ilminden de usul-u fılah doğınuştur. 21 Gazali, Kur'an'ın içerdiği üst tabaka öz ilimlerini ise, öncelildi ve asıl olarak kabul ettiği ilimler şeklinde zikretınektedir. Kur'an'ın özüne en yalan olan bu ilimleri de üç madde halinde kabul etmekte ve üstünlüiderin e göre şöyle sıralaınaktadır: ı -Marifetullah, başka bir deyişle Allanı bilme iliınleridir. 2-Sı­ rat-ı ınüstakiın, başka bir ifadeyle süluk ilmi, 3- İlın- i ınead, ahirete 20 Gazali, Cevahiru'l-Kur'an, s. 22-23. 21 Gazıill, Cevahiru'l-Kur'an, s. 26. BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl taalluk eden ilim. Gazali'ye göre Kur'an'ın özüne ait olan iliınie­ rin en şerefiisi ve en üstünü ınarifetullahtır. Diğer bütün ilimler bu ilim için ve bunun hatırına öğrenilirler. Oysa ınarifetullah baş­ ka ilim ve başka gayeleri gerçeldeştirınek için talep edilmez. Bu nedenle ınarifetullah, ilimierin gayesi ve en şerefiisi olmayı hak etmiştir. 22 Gazali, Kur'anöan kaynaklanan dini ilimleri ve derecelerini yaptıktan sonra, ondan kaynaldanan tabii ilimiere değinınekte ve bu konuda şu kanaatini serdetınektedir. "Şimdi, bu (dini) ilimlerden başka tıp, astroloji, kozınoloji, veterinerlik, anatoıni, büyü, tılsıınlar... gibi birçok ilimler de var diyebilirsin. Şunu unutma ld, ben sana sadece aleınde asılları olan ve Allana yolculukta (süluk) kullanılabilecek dini ilimleri sıraladıın. O söyledilderin de iliındir. Ama dünya ve ahiret mutluluğu onları bilmeye bağlı olmadığı için, onları zilaetınediın:' 23 Gazali, şüpheye yer bıralanayacak şekilde açık bir basireti e kendisine, daha henüz varlık düzeyine çılanaınış, ancak ileride insanoğlunun ulaşınası mümkün olan bir talaın ilim çeşitlerinin de bulunduğunun zahir olduğunu ifade etmektedir. Varlık düzeyine çılap eğitim ve öğretimi yapılan ilimler olduğu gibi, yeryüzünde insanın hiç bir şeldlde ulaşamayacağı bazı ilimierin de bulunabileceğini, sonuç itibariyle saydığı ve sayamadığı bütün bu iliınierin teınellerinin/kölderinin (evail) Kur'an'ın dışında olmadığını ifade etmektedir?' Kısacası Gazali açık bir şekilde dini ve tabii ayırı­ ını yapmaksızın bütün dünyevi ve uhrevi ilimierin öncüllerinin Kur'anCia ınündeıniç olduğunu kabul etmektedir. "Kur'an'ı tefeldcür et ve onun bilinmeyenlerini bulmaya çalış. Önceldlerle sonraldlerin ilimlerinin toplandıldarı yerin/buluşacaldarı yerin, temellerinin tamamının onda olduğunu göreceksin:'25 Felsefi ilimler alanında özellilde de metafizik alanında filozofIara karşı daha çok eleştirel görüşleriyle tanınan İmam Gazali, 22 Gazali, Cevahiru'I-Kur'an, s. 28. 23 Gazali, Cevahiru'I-Kur'an, s. 30. 24 Gazali, Cevahiru'I-Kur'an, s. 31. 25 Gaza!i, Cevahiru'I-Kur'an, s. 32. --<>00- 53 -ooo- VEFATININ 900.YIL1 ANISINA -----------------~~~~~-------------------- bağımsız ldşiliği ile burada da seçmeci davranmış ve felsefi ilimler sisteminin bir parçası olan mantığı dini ilimler sistemine dahil etmiştir. Yazdığı çok sayıda eserle de aynı zamanda iyi bir mantıkçı olduğunu ispat etmiştir. Mantık ilmini dini ve dünyevi ayrımı yapmaksızın bütün ilimler için bir ölçüt olarak kabul etmiştir. Daha da ileri giderek mantığın kaynağını ilahi ldtaplara dayandırmış ve bir ilimler olcyanusu olduğunu kabul ettiği Kur'an'ın mantığın ana ilkelerini barındırdığını da iddia etmiştir. Aristo mantığında yüklemli kesin layasiann türlerine dair Kur'anuan birçok ayeti örnek . veren düşünür, söz konusu mantıktaki layas şeldllerini Kur'an'ın da.ölçütleri olarak kabul etmiştir. 26 "Dosdoğru ölçü ile ölçünüz:' '(Şuara, 26/182) ayetindeld doğru ölçütü (el-lastasu'l-müstaldm) mantık ilmi olarak yorumlamış, düşüncenin mihengi, ilmin ölçütü ve alalların kavrama biçimi olarak kabul ettiği mantık ilminin meşruiyetini Kur'aı1a dayanarak ispat ederek fıld1a ve temel İslami . ilimler sistemine dahil etmiştir. Bu;şeldlde İslam düşünce geleneğindeki mantığın meşruiyet tartışmasını sona erdirerek ona gerekli meşruiyeti kazandırmıştır. Kur'an'ın aynı zamanda ibadet maksadıyla okunan bir kitap olduğunu kabul eden İmam Gazali, diğer dini ibadetlere olduğu gibi buibadete de deruni bir boyut kazandırmaya çalışmıştır. Ilıın­ lı bir mutasavvıf olarak Kur'an tilaveti için sadece zahiri edeplerden değil aynı zamanda batıni edeplerden oluşan özgün bir Kur'an okuma sistemi ortaya koymuştur. Oluşturduğu Kur'an okuma sisteminin temellerini de ayetlere, hadislere, selef-i salihinin görüşle­ rine ve öndegelen mutasavvıfların sözlerine dayandıran düşünür, okuma sisteminde yer alan yeni ve özgün bazı unsurları ise kendi katiaları olarak eldemiştir. 27 Tefsiır Aniayıışı İmam Gazali'nin düşüncesine hakim olan eldektik yapı ve çeşitlilik, onun tefsir ilmine bakışı ve yorum yöntemleri için de ge- çerlidir. Düşünür, Kur'an'ı aldın yol gösterİCİsİ ve onu aydınlatan 26 Gazall, el-Kıstitsu'l-müstakim, el-Matbaatu'l-llmiyye, Dımeşk 1993, s. 40. 27 Gazali, İhyfl, I, 254-255. BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl bir ışık kaynağı olarak kabul eder. Nur Suresi 35. ayetinin tefsiri için yazdığı Mişkatu'l-envar' da alu! ve Kur'an ilişldsini güneş ve göz ilişldsiyle açıldar. Ona göre gözün görmesine nispetle güneş ne derece bir nur ve nur adına daha layık ise, alu! gözüne göre Kur'an da aynı derecede bir nur ve nur adına daha layıktır. Allah kelamı olan Kur'an nur olduğu için ihtiva ettiği "ayetlerle" insan "aldım" aydınlatır, insan aldını "bilkuvve" durumundan "bilfiil" duruma geçirir. Allah'ın gönderdiği Kur'an ve diğer ilahi ldtaplar insanın iç gözünü ve aldını aydınlatan güneş gibidirler. 28 Kur'an'ın güneşe ve . nura benzetilmesi, Gazali'nin diğer eserlerinde de sıkça başvurdu­ ğu bir benzetmedir. 29 Gazali, düşünce dünyası bakımından değişik kaynaldardan yaradanmış ve etidienmiş olsa da, onun fıldr sisteminin genel manada itikatta Eş'ari ve arnelde de -bazı alimler tarafından meselede müçtehit sayılsa da- Şafii mezhebine uyduğu görülür. Ancak onun eserlerinde birçok meselede yerine göre her iki elmlden farldılık arMden görüşleri de bulunmaktadır. Genel itibariyle Gazali'nin Kur'an okuma ve nassları yorumlama yöntemi çok yönlü ve çok boyutludur. Bu okuma yönteminde o çok farldı ilim dalarından yararlanarak Kur'an'a geniş bir çerçeveden bakabilmiştir. Fıkhi ayetlerle ilgili yaptığı yorumlarda yerine göre mensubu olduğu fıkhi mezhebe bağlı kalmış, yerine göre de diğer müçtehitlerin görüşlerini benimsemiştir. Örneğin fıkhi bir metin olarak Kur'an'ın alıkama dair ayetlerine bakarken İmam Şafii'nin dini nasslarda yer alan müşterek lafızların birden çok manaya delalet ettiği şeldindeki görüşüne katılmamış, bağlama dayanarak bir tek manaya geldilderini savunan Hanefileri haldı bulmuştur. Onun eserlerinde fıkhi meselelerde Şafii'nin görüşle­ rine katılmadığı çok sayıda örnek bulmak mümkündür. ilkesel anlamda belli bir ekole ve mezhebe körü körüne bağlanmanın ve talditçiliğin yanlış olduğunu ileri sürmüştür. Bu çerçevede tefsir konusunda da Kur'an ayetlerini okuma ve yorumlamada tek ve dar bir yoruın anlayışının değil zengin ve geniş bir yorum serbestliği 28 Gazali, Mişkatu'l-envar, s. 273. 29 Gazali, el-Erbaln, s. 32. VEFATININ 900.YILI ANISINA bulunması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak bu zenginlik ve ge- nişlik yorumun tamamen keyfi olması veya ne olsa gider şeldinde yorum anarşisi şeldinde anlaşılmamalıdır. Kur'an'ın nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiği konusuudald görüşlerine baktığımızda onun müstalcil bir tefsir eseri yazmasa da, çeşitli eserlerinde çok sayıda sure ve ayete dair yorumlar yaptığı görülmektedir. Dini içeriidi eserlerinde herhangi bir meseleyi işlerken öncelikle ayetlere dayanmış ve onları yorumlamaya çalışmıştıı: Ardından hadislere, selef-i salihinin görüşlerine · ve önde gelen mutasavvıfların sözlerine dayanmıştır. Bazı eserlerinde daha genel çerçevede, Kur'an ve İslam'ın genel esaslarından dde ettiği bütüncül bir baluşla paradigmatik yorumlar yapmıştır. Bazı eserlerinde ise kurguladığı düşünce sistemini özellilde belli bir ayetin yorumuna tahsis ederek ondan aldığı ilhamla yapmıştır. Örneğin omın Mişkatu'l-envar adlı eseri, Nur Suresi 35. ayetinin ·tefsiri niteliğindedir ve eser temelde onun varlık felsefesini ortaya koymaktadır. Tefsir yaparken nelere dayanmak gerektiği noktasında Gazalt Kur'an tefsirinde öncelilde rivayete itibarın ve onu esas almanın gereldiliğine vurgu yapmıştır. O'nunnazarında tefsir ilmi deyince öncelilde alda gelen, naldi esas alan rivayet tefsir yöntemidir. Kur'an'ı doğru olarak anlamak için öncelilde rivayet tefsirlerine başvurulmalıdır. Ancak tefsirde rivayet tefsiri gereldi ve elzem olmalda beraber yeterli de değildir. Bu nedenle o, rivayetin dışında rey ile tefsirin caiz olmadığını söyleyeniere karşı çıkarak rey ile tefsirin meşru hatta gereldi olduğunu savunınuştur. Rey ile tefsirin haramlığı için "Kim Kur'ariı reyine göre tefsir ederse cehennemdeId yerine hazırlansın'' ya da "Kur'an'ı reyine göre tefsir eden isabet etse de hata etmiştir" hadislerini gerekçe göstereniere itiraz etmiş­ tir. Bu konuda gayet makul ve mantıldı cevaplar vererek sahabenin de rey ile tefsir yaptığını belirterek yasak olan rey ile tefsirin heva ve hevesle yapılan tefsir olduğunu ifade etmiştir. 30 Teorik çerçevedeld bu görüşünü pratiğe de aktarmış ve eserlerinde Kur'an ayetlerinin yorumunda rey tefsiri tarzında izah ve yorumlar yapmıştır. 30 Gazali, lhya, ı, 256. --=o- 56 -ooo-- BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl Onun eserlerinde muhtelifsureve ayetierin yorumuna dair örneklere balaldığında, rey tefsiri örnelcierinin rivayet tefsir örnelcierine nazaran daha haslan çıktığı gözlenmektedir. Gazali, Kur'an'ın aniaşılıp yorumlanması konusunda, zahiri (naldi) tefsir ilmini gereldi saymalda beraber, Kur'an'ın anlam düzeylerini bütün yönleriyle ve tam olarak açıldama açısından yeterli de görmemektedir.31 ihyada rey ile tefsirin meşruiyetiyle ilgili açtı­ ğı tartışmada meseleyi enine boyuna tahlil ettikten sonra tercihini rey ile tefsirin meşruiyetinden yana yapmıştır. Eserde yer alan rey tefsirinin meşruiyeti tartışmasındald amacı, rey tefsiri kadar tas avvufı ve işari tefsirin de caiz olduğunu ispatlamale ve sufi yorumculara yapılan itirazlarakarşı mistikdüşünce ve tecrübelerin ışığında yapılan rey ve işarete dayalı yorumların geçerliliğini savunmalctır. 32 Düşünür, Kur'an'ın zahir mananın dışında bir anlam taşımadığını söyleyen zahirileri beğenmeyip onlar için haş(e)vi ifadesini kullanmaktadır.33 Haşvilerin katı tutumlarını onaylamayarak bu tür insanları kabuleta dolaşan, bir türlü öze ve meselelerin ruhuna valaf olamayan perdelenmişler olarak kabul etmektedir. 34 "Billd, Kur'an'ın zahiri tef~irden başka manası olmadığını iddia eden ldşi, kendi nefsinin sınırından haber vermektedir. Kendi halcianda vermiş olduğu bu haber kendisi için doğrudur. Ancak bu ldşi, herkesi kendi kapasite ve seviyesine indirerek hüküm verınede hatalıdır. Aksine birçok haber ve asar, Kur'an manalarında anlayış sahipleri için "genişlik" bulunduğunu göstermektedir:' 35 iddiasını ispat bağlamında Kur'an ayetleri, Hz. Peygamberin hadisleri, sahabenin kavilleri ve selef-i salihinin sözlerini gerekçe göstermektedir. Temelde her türlü bilginin esas ilkelerinin Kur'an'da yer aldığını ve nihayet Kur'an'ın manalarını anlamada büyük vüsat ve genişliğin bulunduğunu, yalnızca zahire dayalı 31 Gazali, İhya, I, 258. 32 Muhammed Abul Quasem, '1\l-Ghazali in Defence ofSufıstic Interpretation of the Qur'an': Islamic Cu/ture, LIII-2, Haydarabad, 1979, s. 65. 33 Gazali, Mişkfltıı'l-envtir, (Mecmuatu resaili'l-İmam Gazali içinde), Daru'l-Fikr, Beyrut 1996, s. 283, llctimıı'l-avtim, s. 312, 327. 34 Gazali, lhyti, I, 251; Cevahiru'l-Kur'an, s. 22-23; Mişkatu'l-envar, s. 283. 35 Gazali, 1/ıya, I, 255. --ooo- 57 --ooo- VEFATININ 900.YILI ANISINA naldi tefsirlerin bunları anlama sınırına vararnaya cağını iddia etmektedir. 36 Kur'an'ın zahiri kadar işari tefsirinin de olduğunu kabul eden Gazali, bazı araştırmacıların kanaatine göre zahiri tefsiri batına/işarete geçiş için bir araç olarak görür. 37 Zahiri (naldi) tefsiri kabuk, batıni (işari) manayı da öz olarak gören düşün ür, kabuksuz özün olamayacağı, öze ulaşmak için kabuktan geçmek gerektiğini belirtir.38 Ona göre bir müfessir için hatadan korunması amacıyla elbette önce nalcil ve sima gereldidir. Ancak nalcil ve sima' şartları tahaldmk ettikten sonra artık anlayış ve istinbatta bir genişleme söz konusu olmalıdır. "Zahir tefsirde yanlışlıktan korunabilmek için öncelilde nalcil 've işitme gereldidir. Bundan sonra anlama ve hüküm çıkarmada genişleme olabilir. Zira sima' (işitme) yoluyla bilinecek olan Garaibu'l-Kur'aniyye pek çoktur. Bunların bir kısmına burada işaret edelim Id diğerleri de buna kıyas edilsin ve evvela tefsirin zahirini · korumada gevşeldiğin caiz olmadı~ını, sonra da zahiri ahkamdan önce batına ulaşmanın imkansız olduğu anlaşılsın. Zahiri tefsiri bilmeden Kur'an'ın esrarını anladığını iddia eden ldmse, kapıdan geçmeden evin ortasına ulaştığını iddia edene benzer. Dolayısıyla zahiri tefsir, anlamayı gerçeldeştirmek için gereldi olan dilin öğre­ nilmesi kabilindendir:' 39 Kur'an'ın çok yönlü ve çok boyutlu olarak tefsir edilebileceğini kabul eden Gazali'ye göre Kur'an'ın her kelimesi büyük tahldld gerektirmektedir. Kur'an-ı Kerim'in sırlarını herkes ilimdeld derecesi, kalbinin temizliği ve safıyeti, manasını düşünmedelci imkanları ve sarf ettiği gayreti oranında anlar. Herkes için bu hususlarda ayrı ayrı dereceler vardır. Tam manasıyla anlamaya çalışmak nafıledir.'10 Zira denizler müreldcep ağaçlar kalem olup Allah'ın kelimelerini yazsalar, onun kelimelerinin esrarının sonu olmadığından Allaliın kelimeleri tükenıneden denizler tükenirdi. Ancak onun bu 36 Gazfıli,lhytı, 1, 256. 37 Muhammed Abu'l-Quasem, The Recitation and Interpretation of the Ourim, Kegan Paul International, London 1983, s. 13. 38 Gazali, Cevahiru'l-Kur'an, s. 33; Mişkatu'l-envar, s. 283. 39 Gazfıli,lhya, ı, 257, 259; III. 40 Gazaıı, ihya, ı. 259. 72. BÜYÜK MÜTEFEKKlR GAZALl çok yönlü ve çok boyutlu tefsir anlayışını keyfıliğe cevaz şeldinde anlamamak gereldr. Çünkü gerek yazdığı eserleri ve gerekse fiili hayati, dini nassların yorumu konusunda dil sınırlarını tanımayan ve tamamen indi ve keyfi özellik arz eden, heva ve hevese dayanan, nassların manasını yalnızca masum imarnın bildiğini iddia eden Batıni te'vil yanlılarıyla mücadele etmelde geçmiştir. İşari-SCıfi tefsir yöntemini meşru ve geçerli bir y,aldaşım olarak kabul eden mütefelddrin eserlerinde sık sık bu yönteme uygun tarzda yorumlara rastlanır. Yapmış olduğu işari yorumlarda ken. dinden önce yazılan ldasik işari tefsirlerden ve meşhur mutasavvıf­ ların yaptığı yorumlardan yararlanmanın yanı sıra, Mişkatu'l-en­ var türü bazı eserlerinde mutasavvıfların eserlerinde bulunmayan kendine özgü nazari-felsefi yaldaşımların, hatta felsefi etkilenmelerin varlığı dildcati çeker. Mutasavvıfların yapmış oldukları işari yorum yöntemini savunup kendisi de işari-sufi yorumlaryapmakla birlikte, İmam Gazali'nin sufi tefsirlerde rastlanan huruf-u mukataanın tefsir ve te'vili konusunda hassas davranarak bu yönteme hiç tevessül etmediği görülmektedir. Düşünürün düşünce sisteminin ve yorum yönteminin eldektik özelliider taşıdığını gösteren bir diğer kanıt da eserlerinde felsefi tefsir diye nitelendirilebilecek yorumların varlığıdır. ı,?üşünürün tefsir ve te'vil yönteminde felsefi tefsir yöntemi önemli 15ir yer tutar. Kendinden önceld İslam filozoflarını özellilde de Meşşa-i geleneğe bağlı Müslüman felsefecileri eleştirmesine rağmen, eserlerinde yer alan bazı ayet yorumlarında onların yaptığı yorum ve yaldaşım­ lardan bilhassa da İbn Sina'dan etldlendiği ve ondan yararlandığı gözlenir. Bazı eserlerinde felsefecilerin düşüncelerinden yararlandığını kendisi de belirtmekte ve burhanla desteklenmiş, alda ve mantığa ayları olmayıp doğruluğu kanıtlanmış fikirleri, hiç çelunmeden kullandığım söyler. Düşünürün tefsir anlayışının çok yönlü ve çok boyutlu olduğunu gösteren bir diğer kanıt da eserlerinde günümüzde "ilmi/bilimsel tefsir" diye nitelenen yorumların varlığıdır. Bazı araştırma· cılar onu ilmi tefsir yönteminin ilk kurucusu olarak kabul ederler. Gazali, eserlerinde sık sık leevni ayetlerle ilgili yorumlar yapmakta --<>00- 59 -ooo-- VEFATININ 900.YILI ANISINA ve bu konuda çağının felsefi ve tabii ilimlerinin verilerinden yararlanmaktadır. İnsanlara varlıldar üzerinde tefeld<ür etmeyi öğütle­ yerel< bu yolla Allana ulaşmayı emreden kevni ayetlerin ruhuna uygun olarak düşünür, insan ve kainata dair ayetleri döneminin bilimsel verileriyle yorumlar. İnsanları varlıldarın sır ve hilanetleri incelemeye ve tefekküre, böylece Allah'ın yücelik ve büyüldüğünü anlamaya çağırır. Kur'an'ı tefeld<ür ederek aleme, alemi inceleyerek Kur'an'a ve bu ilasinden hareketle de Allah'a doğru seyretmeyi öğütleyen düşünür, böylece kevni ayetlerle kavli ayetleri, marife. tullah için bir vasıta olarak kullanır. Yaptığı ilıni yorumlarda günümüzde modern bilimin ortaya koyduğu sonuçlara uygun bilgiler Çoğunluğu teşldl etmektedir. Ancak onun eserlerinde yer yer günümüzde modern bilimin ulaştığı bazı kesin bilimsel gerçeldere ayları bilgiler de yer almaktadır. Yaşadığı çağın bilimsel düzeyini dikkate alır ve müspet bilimin ondan sonra büyük bir gelişme gös. terdiğini, dahası süreidi değişebildiğini düşünürsek, bu farldılık ve aylarılıldarın doğal karşılanması gerektiğini söyleyebiliriz. Te'vH Aniayıı.şıı İmam Gazali, dini nassların te'vili konusuna da büyük önem vermiş ve te'vilin mahiyetini tespit, ilkelerini ve sınırlarını belirleme bağlamında büyük çaba göstererek bu konuda müstaldi eserler yazmıştır. Bu bağlamda te'vili, nassı "zahiri anlamının ötesinde bir anlarola açıldama" olarak tanımlamıştır. Te'vil bağlamında muhkem ve müteşabihat konusuna da değinerek "anlamında ihtimalierin söz konusu olduğu lafızları, müşterek isimleri ve Allah'ın sıfat­ larıyla ilgili ayetleri" müteşabihat kategorisinde değerlendirmiştir. Düşünür, oldukça tartışmalı ve bir o kadar da sorunlu olan, tekfir silahının sıkça kullanıldığı te'vil meselesinde insanları bazı eserlerinde avam, kelamcılar ve havas diye üçlü; bazılarında da "avam ve arifler" diye ikili bir tasnife tabi tutmuştur. Dini nassların te'vilini kaçınılmaz olarak gören mütefelddr, hayatının değişik dönemlerinde yazdığı tüm eserlerde müteşabih lafızla~ın te'vilini avama şiddetle yasaldamıştır. Genelldtleye yönelik bu yasaldayıcı tavrı­ nı, hayatının hemen her döneminde sonuna kadar sürdürmüştür. Havas veya arifler dediği sınıf içinse te'vili caiz ve hatta gerekli gör- BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl ···~'-!\;'·~-;;:·~---------- müştür. Uzlet öncesi dönemde yazdığı Faysalu't-tefrika adlı eserin- de müteşabih lafızların te'vili için seçkinlere yönelik beşli bir varlık kategorisi tesis ederek te'vilde bu beşli varlık tasnifine dayanan özel bir yöntem tesis etmiştir. Te'vil sorununun çözümü için zati, hissi, aldi, hayali ve şibhi varlık diye geliştirdiği bu beşli bir varlık tasnifine dair ayet ve hadislerden te'vil örnelcieri vererek yapılacak te'villerde bu tasnifın esas alınması durumunda sorunun çözüme kavuşacağını savunmuştur. Düşünür, te'vil konusunda birbirlerini tekfir eden İslam te'vil ekollerine hoşgörü ve itidal tavsiye ederek, dini nassların te'vilinde bu varlık tasnifini dildcate almalarını, nassları bunlardan birine göre te'vil eden ekollerin birbirlerini tekfir etmemelerini önermiştir. Gazali, ilcarn öncesi eserlerinde bazı islam alimleri tarafından kategorisinde değerlendirilen ve te'vilinden kaçını­ lan bir talam uhrevi ve metafizik kavramları te'vil etme cihetine de gitmiştir. Hayatının sonlarına doğru yazdığı ilcarn'da ise müteşabihatı teşbih ve tecsim izlenimi uyandıran ayet ve hadislerdeki insanbiçimci ifadelere odaldayarak bunların te'vilini ancak "arifler" diye nitelediği çok sınırlı sayıda seçldn insanın bilebileceğini savunmuştur. Bu eserde insanları "avam" ve ''arifler" diye iki lasma ayırmış ve avam dediği insanlara müteşabihat konusunda "selef-i salihin''in işi Allana havale ederek bu ayetlerin te'vilini yalnızca: Allah bilir, ilirnde derinleşenler tümüne inandık ve hepsi Allah katındandır şeldinde özetlenebilecek "tefviz" yani Allah'a havale etme yolunu benimsernelerini öğütlemiştir. Mezkur eserde dini nassların te'vili hususunda selefın tutumunu teşvik ederek, 'selef-i salihin' ifadesi ile sahabe ve tabiunu kastettiğini açık ve net bir biçimde ifade etmiştir:U Böylece Gazali'nin ömrünün sonlarına doğru yazmış olduğu İlearn'da giderek selefın görüşüne yaldaştığı ve avam tanımını yaparken kavramın tanımı içine edebiyatçıları, nahivcileri, muhaddisleri, müfessirleri, falahieri ve kelamcıları da dahil ederek te'vilde yalnızca arifleri yani ileri gelen mutasavvıfları kayıran bir anlayışı benimsemiştir. müteşabihat 41 Gazali, 1/camu'/-avam, s. 301. VEFA'JliNIN 900.YILJ ANISINA ----------------~~V~-------------------- "Şüphesiz avaın kelimesinin ifade ettiği anlama, edebiyatçı, nahivci, ınuhaddis, ınüfessir, faldh, kelaıncı, ınarifet deryasında yüzıneyi öğrenen, ömürlerini bu yolda harcayan, dünyadan ve dünya zevlderinden yüzünü çeviren; mal-mülk, makam ve sair lezzetlere aldırış etmeyen; ilim ve am elde Allah için ibiaslı olan; itaati eınre­ dilen her şeyi yapmak ve yasaldananlardan da kaçınmak suretiyle şeriatın hükümlerini yerine getiren; Allah'ın sevgisi yanında dünyayı, ahireti ve hatta Pirdevs-i Ala'yı dahi haltir görenlerden başka herkes dahildir. Marifet deryasına dalanların onda dokuzu da yine tehlike içindedir:'42 Düşünürün yaptığı bu tanım son derece geniş ve kuşatıcı olup aslında diğer eserlerinde gerçeldeştirmeyi hedeflediği manevi arın­ ma ve ruh terbiyesi, ahlak ve tasavvufi hayata meşruiyet kazandırma çabaları ve el-Munlazöa anlattığı düşünce serüveni ile ilgili beyanlada uyumluluk arz etmektedir. Ancak onun te'vil yetkisi · konusundald bu tanıınında yer alarl tahdit, eşya ve dini halakatleri dil zemininde (kal) değil ınücahede ve ınükaşefe zemininde (hal) arayan ariflerin hoşuna gitse de edebiyatçı, nahivci, ınuhaddis, müfessir, faldh, ve kelaıncılar alimierin nezdinde ınuteber addedilıneıniştir. Te'vil yetldsini mutasavvıflara veren bu tasnife ilk itiraz edenlerden biri Endülüslü faldh ve filozofİbn Rüşd (ö.595/1198) olmuş, o da te'vil yetkisini avaın ve ınutasavvıflardan alarak burhan ehli dediği fılozoflara verıniştiı: 43 Sonu.ııç. Kelam, fılah, tefsir ve tasavvuf gibi dini iliınierin yanı sıra ınan­ ve felsefi ilimler konusunda da engin bir ilmi birikime sahip olan İmam Gazali, İslam düşünce tarihine damgasını vurmuş çok yönlü bir İslam aliınidir. İmam Gazali'nin çok yönlü kişiliği, eserlerinde ortaya konan düşünce sistemi kadar Kur'an ve tefsir anlayışında da gözlenmektedir. Düşünürün Kur'an anlayışı ve tefsir telalddsİ kelaın, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi dini ilimlerden baştık 42 Gazali,llcamu'l-avam, s. 307-308. 43 İbn Rüşd, el-Keşf an menahici'l-edille, Mcrkezu Dirasati'I-Vahdeti'I-Arabiyye, Danş. M. Abid el- Cabirl, I. baskı, Beyrut 1998, s. 135-136. BÜYÜK MÜTEFEKKIR GAZALl layarak mantık, riyaziyat, tabiiyat ve ilahiyat gibi kendi dönemine ait felsefi ilimler sisteminin hemen bütün alanlarını içine alacak kadar kapsamlı ve çok boyutlu bir özeHile arz etmektedir. Kur'an anlayışı noktasında Gazali, son ilahi çağrının vahiy yoluyla Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen ve tevatüren naldedilen Allah kelamı olduğuna inanmaktadır. Fıkıh balamından "Kitab''ın, şeri delillerin ilki olduğunu kabul etmiş ve kelam bakımdan da onun malıluk olmadığını ispata gayret etmiştir. Gazali, şer'i delil noktasında sünnetin kaynaklık değerini Kur'an'a; icmanın kayİlaldık değerini de İmam Şafii'nin aksine Kur'an'a değil sünnete dayandırmıştır. Kıyası da şeri bir delil olarak saymış ve Kur'an'ın bazı ayetlerine dayanarak layası reddedenlere karşı çıkmıştır. Kur'an'ın anlaşılması ve yorumlanması konusunda zahiri tefsiri gereldi gören Gazali, ancak bu tefsir tarzının ilahi leelarnın bütün manalarma nüfuz için yeterli olmadığını ileri sürmüştür. Ayetlerin zahiri/naidi tefsirden başka manasının olmadığını iddia edenlere itiraz etmiş ve bu iddiada olanların kendi nefs(ler)inin sınırın­ dan ha-ber verdilderini ileri sürmüştür. Onların kendi haldarında vermiş olduğu bu kararın kendileri için geçerli olduğunu ancak bunun yalnızca onları bağladığını söylemiştir. Bu düşünce sahiplerini herkesi kendi kapasite ve seviyelerine indirerek hüküm verme noktasında hatalı bulmuş; birçok haber ve asarın, Kur'an manalarında anlayış sahipleri için "genişlik" bulunduğunu savunmuştur. Müstakil bir tefsir yazmasa da gerek doğrudan bazı ayetlerin tefsiri gerekse İslam dini ve Kur'an'ın genel ilkelerinden hareketle dini düşüncenin gelişmesi ve geliştirilmesi noktasında dalaylı yoldan tefsir niteliğinde paradigmatik yorumlar yapmıştıı: Esasen bir düşünce ve proje insanı olan Gazali, hemen her eserinde belli hedefleri gerçeldeştirmek için çaba göstermiş, ciddi muhakeme ve muhasalaya, zihni muhasebe ve kalbi murakebelere dayalı düşün­ ce süreci sonucunda ulaşılmış hasıli yorum olarak adlandırılahi­ lecek bir yorum anlayışı ortaya koymuştur. Örneğin mantık ilminin meşruiyetini Kur'an ayetlerine dayandırmış ve birçok ayetin mantıkta kullanılan luyas şekillerini ihtiva ettiğini örnelderle izah etmiştir. VEFATININ 900.YILI ANISINA Eserlerinde muhtelif ayetlerin tefsiri ile ilgili olarak yaptığı yoı:umların büyük bir lasmı tasavvufı-işari niteliktedir. Yine yorumlarının birçoğunda felsefi ilimler sisteminden ve Müslüman fılo­ zofların görüşlerinden yararlandığı da görülmektedir. Çağımııda ilmi-bilimsel tefsir diye adlandırılan tabii ilimierin verilerinden yararlanarak Kur'an sureve ayetlerini anlama ve yorumlama anlayışının Gazali'nin eserlerinde var olduğu görülmektedir. Kur'an'ı bir ilimler deryası, sahili olmayan bir okyanus olarak gören Gazali, birçok ilmin Kur'anöan kaynaldandığını, en nihayetinde ilimierin ulaşacaldarı sonuçların onda buluşacağını ka. bul etmiştir. Onun ilmi tefsir anlayışında Kur'an'dan hareketle ilmi ' nazariyeler geliştirme ve bilimsel varsayımlar ve sonuçlar çıkar­ madan ziyade ilmi verilerden hareketle Kur'aı1ı tefsir etme anlayışı hakimdir. Doğruluğu kesin olarak ispatlanınış bilimsel sonuçlarla dini nasslararasında bir zıtlık ortaya çıktığında, dini nassların te'vil edilmesi gerektiğini savunınuştur) Gazali, te'vil konusuna da ayrı bir önem vermiş ve te'vili "dini bir nassı hakild anlamının dışına çıkarak açıldaına" olarak tarif etmiştir. Dini nassların te'vili konusunda zati, hissi, hayali, aldi ve şibhi varlık diye beşli bir varlık tasnifi yaparak te'vilde bu tasnifın esas alınmasıgerektiğini savunınuştur. Te'vilin tanımı, alanları, kapsamı ve sınırları konusunda ortaya koyduğu ilkelerle kendine özgü bir yorum metodolojisi geliştirme başarısı göstermiştir. Yorumun sınırları konusundald çabalarıyla Kur'an ayetlerinin anlam evrenindeld enginlik ve zenginliğin, tek boyutluluktan ziyade çok boyutluluk arz ettiğini ispatlamıştır. Ancak bu çok boyutluluk ve çok anlamlılığın keyfi ve her anlama gelebilecek şeldlde tebdil, tağ­ yir ve tahrife elverişli bir yorum karmaşası, keşınekeşi ve başıbo­ zulduk olarak da anlaşılınaması gerektiğini, yani çok anlamlılığın her anlamlılıl< demek olmadığını, gerek eserleri ve gerekse Batıni­ Ierle mücadelesiyle ortaya koymuştur.