GAZALİ'NİN KUR' AN ANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKKiSi ÜZERiNE* Mesut OKUMUş·· #~~~~~ Özet: mahlfik olmayan ilahi bir kelamı olduve onu gerek fıkhl ve dini, gerekse dünyevi bütün ilimIerin kaynağı olarak kabul etmiştir. Kur'an tefsirinde önceliğin rivayet ve zahiri tefsire verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak bu yöntemin engin bir ilimler okyanusu olarak kabul ettiği Kur' an' ın bütün manalarına nüfuzda yeterli olmadığını iddia etmiştir. Muhtelif eserlerinde yaptığı yorumlarda kelarni, fıkhl, tasavvufi, ilmi ve felsefi tefsir yöntemlerinden yararlanmıştır. Kur'an yorumunun ilkeleri ve sınırla­ nın tespit bağlamında te'vil konusuna da büyük yer vermiş, Kur'an manalarında büyük genişlik ve derinliğin bulunduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu yorum zenginliğinin ayetlerin her türlü manaya geleceği şeklinde anlaşılınasına da karşı çıka,rak, kuralsız ve keyfi batıni yorum anlayışlarıyla mücadele etmiştir. Gaziili, Kur'an'ın Allah'ın ğuna inanmış Anahtar Kelimeler: Gazali, Kur'an, Felsefe, Yorum, Yöntem, Tefsir, Te'vil. Some Reflections on ai-Ghazali's Understanding of the Qur'an and His Notion of the Multidimensional Qur'anic Hermeneutics Abstract: Abii Hil.mid al-Ghazzali believes the Qur' an to be the embodiment of the uncreated speech of God and the source of all knowledge, be it religious and theological or scientific and natural. He advances the ar- * ** Elinizdeki makale biiyük oranda, yazarm "Kur'an'm Çok Boyutlu Okwıuşu -Imam Gazaif Ömeği-" (Ankara Okulu Yaymları, Ankara 2006) adıyla yayımlanan doktora tezinden yararlamlarak hazırlanmıştır. Prof Dr., Hitit Üniversitesi lialıiyat Fakültesi 1 ' , 1 Diyanet llmi Dergi • Cili: 47 • Sayı: 3 gument that priority should be given to ·the literal interpretation canceming the Qur' fuı. He, however, does not fail to no te that this method alone is not adequate in fathaming and eliciting all the meanings of the Qur'fuı which he compares to a shoreless ocean of knowledge. In his commentaries on the Qur' fuıic verses as they appear in his different works, he employs a variety of hermeneutic_al devices such as theological, Sufıstic, scientific, and philosophical methods. In determining the principles and boundaries of the Qur' fuıic hermeneutics, he attaches a great importance to the subject matter of the analogical interpretation (ta'wil), asserting that the Qur'fuıic verses are fraught with a great width and profundity of meanings. On the other hand, he ciarifı­ es that this hermeneutical richness of the Qur' fuı does not mean in the least that one can understand and interpret it in every manner that is palatable to one' s ideological or theological inclinations, fıghting against tıie trends of unjustifıed and arbitrary esateric interpretations. Key Words: Ghazzfili, the Qur'fuı, Philosophy, Commentary, Exegesis, Allegorical interpretation. İmam Gazall (ö.505/llll), kelarncılann Eşari kelamcısı, fukalıanın Şafi­ i faklhi, mutasavvıflann önde gelen bir sfifi, felsefecilerin de filozof olarak görmek !stediği İslam düşünce tarihinin en renkı.i simalanndan biridir. Çok sayıda ölümsüz esere imza atan düşünürün hayatının değişik dönemlerinde yazdığı eserlerin çeşitliği ve zenginliği, söz konusu salıiplenmeleri haklı çıkaracak özellikler taşımaktadır. Bunun yanı sıra Gazilli, bağımsız ilınl kişiliği ile eserlerinde döneminin belli başlı bütün düşünce ekallerinin görüşlerine değinerek bunlara dair olumlu olduğu kadar eleş­ tirel değerlendirmelere de yer vermiş, körü körüne taklitten ziyade tahkiki ve düşün­ ce düzeyinde bağımsızlığı tavsiye etmiş bir düşünürdür. Dilli ilimiere dair temel kaynaklardan beslenmenin yanı sıra ulum-u dalılle diye adlandınlan felsefi ilimlerden de yararlanarak kendi düşünce sistemini oluşturmuş ve İslam düşünce geleneğine damgasını vurmuştur. Dini ilimler kadar felsefi ilimiere de şamil olan çok yönlü ilgisi, Kur' an anlayışı ve tefsir yöntemi açısından da yeni ve özgün yaklaşırnlar sergilemesine imkan sağlamıştır. Dilli ilimler alanında yeni bir diriliş ve canlanınayı (ihya) hedefleyerek başta, İlı­ ya ve Kimya olmak üzere çok sayıda ölümsüz esere imza atan düşünür, din alanında ilim kadar arnele de önem veren, bilgi kadar ahlak ve ruh terbiyesini de öneeleyen bir anlayışı benimsemiştir. Ruhi ve manevi annmayı, kötü huy ve davranışlardan annıp iyi huy ve davranışlarla donanrnayı, dünya kadar ahiret mutluluğunu da elde etmeyi eserlerinin temel hedefi haline getirmiştir. Dönemine kadar birbirinden ayn olarak görülen, ancak özü ve temel unsurlan itibariyle her biri Kur'an ve sünnette mevcut ·olan kelarn, fıkıh, hadis, tefsir ve tasavvuf (ahlak) gibi farklı ilim dallannın ana konularını aynı eserde bir araya getirerek "külli" ve bütünleşticici bir dilli ilimler proje- . GAZALI'NlN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSlR TELAKKİSİ ÜZERİNE si ortaya koymuştur. İslam dininin itikat, ibadet ve muamelat esaslannı yani kelam ve fıkhı, ahİak ve tasavvuf ile mezcetmiş, bunu yaparken felsefecilerin fıkir ve görüşlerinden de yararlanarak yeni bir dilli ilimler sistemi kurmuştur. lhya ve Kimya gibi şaheserlerinde ilim, itikat, ibadet ve muamelat kadar ahlaki konulara da yer vererek ruh terbiyesi ve tasavvufı yaşantıyı İslam ilimler bütününe diihil etme girişiminde başanlı olınuştur. Tabii ilimiere dair eserlerinin yanı sıra dilli ilimiere dair eserlerinde de felsefi ilimlerden yararlanmayı ihmal etınemiş, dilli ilimler alanını zenginleştirecek unsurlan diğer ilim dallann?an transfer etınede hiç tereddüt etınemiştir. Fıkıh usulüne dair yazdığı en son eseri el-Mustasfa'nın başına mantık ilminin konularını da ekiemiş ve mantık bilmeyenin hiçbir konuda ilmine güvenilemeyeceğini belirtmiştir. Eserlerinin muhtevasında yer alan açıklamalardan ve gerçekleştirmeye çalıştığı hedeflerden de anlaşılacağı üzere son tahtilde eklektik bir İslaılli ilimler sistemi kurmayı tasariayarak bunu başanyla gerçekleştirnıiştir. Elinizdeki çalışmada vefatının bininci sene-i devriyesini yaşadığımız bu çok yönbir Kur'an anlayışına sahip olduğu, tefsir ve te'vilden ne anladı­ ğı, eserlerinde yaptığı Kur'an'ın muhtelifsureve ayetlerine dair yorumlannın ne gibi özellikler arz ettiği meselesi üzerinde duracağız. lü düşünürün, nasıl Kur'an Anlayışı imam Gaziiii'nin Kur'an anlayışını farklı açılardan ele almak mümkündür. Gaza11, Kur'an'ı temelde Allah kelarnı olarak kabul eder ve fıkhl eserlerinde de onun bu yönüne vurgu yapar. Düşünür fıkıh usulüne dair el-Mustasfii adlı eserinde şeriat delillerinin ilki olarak Kur'an'ı kabul ederek şen delillerin ilki olan kitabın tarifınİ keIami bir içerikle yapar. Ona göre hiç kuşkı1suz şen delillerin ilki 'kitap'tır. Kitab'ın manası, başka bir değişle onun hakikati de Allah Teiiia'nın zatı ile kaim kelam olmasıdır.1 'Kelam'ın çok anlamlı bir Iafız olduğunu belirten Gaziiii'ye göre kelam, bazen 'konuşma' denilen insanın aklındaki manaya delalet eden ve dil ile ifade edilen sözcükler için kullanılır. Bazen de kelimelerin medlulü denen,ve insanın içinde yer alan ancak henüz dille ifade edilıneyen 'nefısteki manalar' için kullanılır. Aslında kelam içteki manalardan ibarettir. "Kelam gönüldedir; dil kalbin tercümanıdır" cümlesinde kelanıın bu anlamına işaret vardır. Kur'an'da "Sözünüzü gizleseniz de açığa vursa-/ nız da ... " (67/Mülk, 13) ayetinde de bir anlamda buna işaret edilınektedir. ; ' 2 2 Gazali, el-Mustasfaft i/nıi'l-usıll, Diiru'l-kütübi'l-ilıniyye, Beyrut 1993, s. 80; Türkçe çeviri: Islam Hukukunda Deliller ve Yonını Metodolojisi, (Çev.: Yunus Apaydın), Rey Yayınıan: Kayseri 1994, I, 147; el-lktisfıdjf'l-i'tikfıd, Diiru'l-kütübi'l-ilmiyye, Beyrut 1988, s. 80. Gazali, el-Mustasfa, s. 80; aynca bkz: llıyfıu Ulfimu'd-din, Daru Nehru Nil, Mısır t.y, I, 100. 1 Diyanet llmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 Gazali'ye göre yukandaki açıklamalar 'lafzi kelil.m'ın ötesinde bir kelfunın varlı­ ortaya koymaktadır. İşte bu türdeki kelaına 'kelil.m-ı nefs!' adı verilmektedir. . Ona göre kelil.mın sözcüklerle ilgili olanı 'kelil.m-ı lafzl', kalpteki anlamlarla ilgili 3 olanı da 'kelil.m-ı nefsl' olarak tanımlanır. Kelil.m-ı nefs! diye adlandınlan içsel konuşma da haber, istihbar, emir, nehiy ve tembih gibi farklı kısırnlara aynlır. Ona göre bütün bunlar, kelaın sıfatının Cehrnlyye ve Mutezile ekolünün zannettiğinin aksine ilim ve iradeye raci olmayan başlı başına bir cins tir. Sonuç itibariyle kelil.m da tıp­ kı irade ve kudret gibi Yüce Allah'ın sıfatıanndan biridir.' ğını Kur'an'ın Allah kelarnı olduğunu kabul eden düşünür, ilahi kelarnın malılUk olup olmadığı tartışmasına da yer vererek tarihte birçok sıkıntılann yaşanmasına neden olan bu ihtilaflı meseleyi, yaptığı varlık tasnifıyle çözmeye çalışmıştır. Son dönem eserlerinden llcil.mu'l-avil.m'da Kur'an'ın malıluk olmayışını varlık mertebelerine dayanarak izah etıniştir. Ona göre bir nesnenin varlıkta dört mertebesi vardır. Birincisi kendinde (ayan) varlığı, ikincisi zihinde varlığı, üçüncüsü dilde varlığı, dördüncüsü de yazıldığı nesnedeki varlığıdır. 5 Konuyu Kur'an'ın yaratılmışlığı bağlamında "ateş" olgusu örneğiyle açıklayan _Gazil.ll'ye göre, ateşin bir yanarken kendinde varlığı; ikincisi hayal ve zihinde, yani ateşin insan zihninde bilgisel varlığı; üçüncüsü dilde "ateş" derken söylenen varlığı ve son olarak da kağıt üzerine "ateş" diye yazılan varlığı vardır. Bu tasnif içinde ateş derken insanın aklına sıcaklık ve yakma niteliği gelir. Zira yakma niteliği ateşe özgü sıfattır. Kıdem'in Kur'an'a ve kelamın Allah'a ait bir vasıf olması gibi. Sayılan bu varlık türleri arasında ateşin yakıcı olma özelliği yalnızca onun zau yani kendinde varlığıdır. Yoksa ateşin insan zihnindeki, söylenen sözdeki veya yazıdaki varlığı yakıcı değildir. Ateşin yazıda ve dildeki varlığı yakıcı olsaydı "ateş" diye yazan veya konuşanın da yanması gerekirdi. Nitekim "ateş yakıcıdır" diyene, "evet yakıcıdır" deriz. "Ateş kelimesi yakıcıdır" diyene ise "hayır değildir" deriz. "Ateşin harfleri ve yazısı yakıcıdır" diyene de "hayır" diye karşılık veririz. Ateş kelimesi ve "ateş" yazısında söz konusu edilen "şey"in bizzat kendisi yakıcıdır diyene, "evet doğru" deriz. Çünkü burada söz konusu edilen ateşin bizatihi kendinde olan özsel (zau) varlı­ ğı söz konusudur. Kur'an'ın malıluk olmadığını ateş örneğinden hareketle açıklayan düşünüre göre, yakma hadisesinin ateşin aynlmaz bir niteliği olması gibi, "kıdem" de Allah kelfunının aynlmaz bir niteliğidir ve Kur'an Allah'ın kelarnıdır. Kur'an adı verilen şeyin varlığı da, "ateş" örneğindeki gibi dört mertebede olur: 6 3 4 5 6 Gazali, el-l!.:ıisô.d, s. 75. Gaziili, el-lktisad, s. 75-76. Gazali, llci1mu'/-avi1m, (Mecmfiatu Gazali, el-lkıisô.d, s. 80. resiiili'l-lınil.m Gazali içinde), Daru'l-Fikr, Beyrut 1996, s. 327. GAZAÜN!N KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKKİSİ ÜZER1NE 1-Kur'an'ın Allah'ın zatı ile kilim olan ve ateşin sobadaki (kendinde) varlığına benzeyen varlığıdır. Gazili'ye göre Kur'an için asıl olan da işte bu birinci varlıktır. Kıdem Allah'a özgü özel bir niteliktir ve sonuç itibariyle ilahi bir kelam olan Kur'an da "kelfun-ı kadim"dir. 2-Kur'an'ın ikinci varlığı zihindeki varlığıdır. Bu Kur'an'ın bilgimizdeki yahut belieğimizde (hafızada) ezbc:r olarak bulunan varlığıdır. 3-Kur'an'ın söylenen sözsel üçüncü varlığı da teliiffuz edilen, sesler ve harflerden varlığı oluşan dille varlığıdır. 4-Kur'an'ın dördüncü mertebedeki varlığı da yazılınak suretiyle kağıtlarda ve eserlerde meydana gelen varlığıdır. Bu da Kur' an' ın, yazıdaki başka bir değişle Mushaflardaki varlığıdır. 7 !3aziill'ye göre adı geçen dört varlık mertebesindeki Kur'an'la ilgili olarak dilimizle konuşmadan önce öğrenmek suretiyle aklımızdamevcut olan Kur'an'dan sorulduğunda bu bilginin bizim bir sıfatımız olduğunu ve malıluk olduğunu, ancak bildiğimiz Kur'an'ın malıluk olmayıp kadim olduğunu söyleriz. Ateş konusundaki bilgimiz de buna benzer. Ateş biz bilıneden önce de yakıcıdır. Ateşin bizim hayalimizdeki sureti yakıcı değil, ancak bilinen ateş yakıcıdır. Dolayısıyla Kur'an'ın sesirnizde, dilimizin hareketi ve konuşmamızdaki varlığından sorulursa, bunun da bizim dilimizin bir sıfatı olduğunu, dilimizin hadis (mahlfik) olduğunu, konuşma niteliğinin de ondan sonra geldiğini dikkate alarak hadisten sonra gelenin de kesinlikle hadis olduğunu söyleriz. Ancak seslerle konuşup zikrettiğimiz, tilavet etmekte olduğumuz 8 şeyin kadim olduğunu belirtiriz. Özetle Gazall, Kur'an'ın ilahi alanı ilgiYendiren boyutunu malıluk olarak görmemekte, onun yalnızca insani düzleme ait olan yazılması, ezberlenmesi ve okunınası gibi insan fiilieriyle ilgili boyutunu malılUk saymaktadır. Bu yaklaşımıyla o, İslam geleneğinde Kur'an'ın okunan ses ve harflerini ve hatta Mushaflarda yazılı varlığını dahi malıluk ve muhdes kabul etmeyen Haşev!yye, Müşebb!he ve Hanbelllerle onun Allah kelamı ve vahyi alınakla beraber malılUk olduğunu savunan Mutezile arasında orta bir yol tutmuş olınaktadır. Bu yönüyle öteden beri İslam iilimleri arasında ciddi bir ihtilaf konusu olan kelam-ı ilahinin malıluk olup olmadığı tartışmasında kendine özgü, özel ve özgün bir varlık tasnifi ve zihin açıcı örneklerle Kur' an' ın ilahi 1 1 , alanı ilgilendiren boyutunun malıluk olınadığını savunmaktadır. 1 Şafii 7 8 fakihi olarak İmam Gazall, şer'! deliller içinde Gaziili, lldimu'/-aviim, s. 328; el-İktisad, s. 80. Gazil.li,l/ciimu'l-aviim, s. 328; ei-İktisad, s. 79-80. Kur'an'ı, teşriin ilk ve tek 1 Diyanet tııni Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 kaynağı olarak kabul etmektedir. Zaten bu konuda İslam iliimieri arasında herhangi bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Mütefekkir, İslami esasların tespiti açısından Kur'an'dan sonra gelen sünnetin kaynaklık vasfını, Kur'an'a dayandırmaktadır. Ona göre şer'i delillerin tespiti noktasında sünnet, kaynaklığını Kur'an'dan almaktadır. Bu konuda açık ve net bir biçimde şu görüşü ifade etmektedir: "Derinlemesine düşünüldüğünde, hükürnlerin kaynağının (asıl) bir tek olduğu ortaya çıkar ki, bu da Allah'ın sözüdür. Zira Hz. Peygamber'in sözü bir hüküm olmadığı gibi, bağlayıcı da değildir. Bilakis o, Allah Teaiii'nın şöyle veya böyle hükmettiğini haber vermektedir. Buna göre hüküm yalnızca Allah Teilla'ya aittir. tema Sünnete, Sünnet de Allah Teaiii'nın hükmüne delalet eder. Akıl ise, aslında şen hükümlere delalet etmeyip, sem'in olmadığı durumlarda, hükürnlerin de olmayacağına de9 lalet eder. Aklın, asli delillerden biri olarak adlandırılması mecaz kabilindendir." Düşünür, şer'! delillerden üçüncüsü olan icmanın kaynaklığını da bazı İslam bilginlerinin aksine Kur'an'a değil sünnete dayandırmaktadır. tema ile "Muhanınıed ümmetinin dini bir meseledeki ittifakını" kastettiğini belirterek icmanın gerçekleşme imkarnnın bulunduğunu savunmaktadır. temanın kaynaklığı ve delil değeri konusunda dayanılan ayetleri sıraladıktan sonra, bu ayetlerin amaca doğrudan delalet etme-- yen zahir ifadeler olduklarını, hatta zahir lafızların delaleti kadar bile delalet etmediklerin,i belirtmektedir. 10 İmam Şafii ve başka bazı alimierin "Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra Resule karşı gelen ve müminlerin yolundan başkasına tabi olaııları yöneldikleri tarafa döndürürüz ve cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir varış yeridir." (4/Nisa, 115) ayetini, icmanın hüccet oluşuna delalet açısından en kuvvetli delil saydıklarını ve icmiinın hüccetliği konusunda bu ayete dayandıklarını belirten Gazili, aslında ayetin böyle bir hüccet olma özelliği taşımadığını vurgulamaktadır. 11 Gazili'ye göre söz konusu ayet, icmanm hüccet oluşu konusundanass değildir. Ayetten aıılaşılan mana peygamberle ters düşmek ve onunla çatışmayı terki ile yetinmeyip, onu destekleme hususunda müminlerin yoluna tabi olma, peygamber' i savunma, emir ve yasaklarında ona uymadır. Gazilli'ye göre icmarun kaynaklığı konusunda bu ayet, zahir değil muhtemeldir. Ona göre icmarun hüccet oluşu ile ilgili olarak en sağlam dayanak, İslam ümmetinin hata ve dalalet üzerinde birleşmeyeceğini bildiren ve cemaatten ayrılınama gereği­ ni telkin eden çok sayıdaki hadisin tevatür derecesine ulaşmış ortak anlarnlarıdır. 12 9 10 ll 12 Gazall, el-Mustasfiı, s. 80. Gazali, el-Mustasfiı, s. 137. Gaziili, el-Mustasfiı, s. 138. Gazali, el-Mustasfiı, s. 138-139. GAZALİ'NİN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFS1R TELAKKİSİ ÜZERlNE Gaziili şer'! deliller içerisinde dördüncü sırada zikredilen kıyası, başlı başına babir kaynak olarak görmemiş, onu bir hüküm çıkarma metodu olarak kabul etmiştir. Kıyası bir hüküm çıkarma metodu olarak kabul etmeyeniere ve bu konuda ayet ve hadislerden dayanak bulmaya çalışanlara da itiraz etmiştir. Bu konuda "Kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık." (6/En' am, 38) ayeti ile "Kitabı sana, her şeyi beyan etmek için indirdik." (16/Nahl, 89) ayetine dayanarak Kur'an'ın her şeyi açıkla­ dığı dolayısıyla kı yasa gerek kalmadığı iddiasıyla kı yası reddedenlere de şöyle cevap vermektedir: " ...Evet, kitap her şeyi açıklamıştır. Ancak bu açıklaması itibar/ömekseme metodunu sergileme suretiyle ya da icma ve sünqete delalet yoluyladır. Kıyas da icma ve sünnet ile sabit olduğuna göre kitap her şeyi açıklamış olmaktadır." ğımsız 13 Düşünürün ilalıi kelama daii- bu yaklaşımı onun Kur' an muhtevasına dair bakışı­ m da etkilemiş ve onu bir ilimler hazinesi, dilli ve tabü ilimler deryası hatta okyanusu ~larak görmesini sağlamıştır. Kur' an' ı dilli ve tabii ilimlerin kendisinden kaynaklandığı ve son tahlilde gelip kendisinde toplandığı bir ilimler okyanusu olarak gören düşünür, dilli ve dünyevi ilimierin köklerinin, asıl ve esaslanmn Kur'an'da mündemiç olduğunu ileri sürmüştür. Gazall, Kur'an'ı yalmzca dilli ilimler için değil dünyevi ilimler için de bir kaynak olarak görmüştür. Kur'an'ı eşsiz ve engin bir ummana hatta salıili olmayan bir okyanusa benzeterek dilli ve dünyev1 ilimierin köklerinin, onlara dair işaretierin ilahi hitapta mündemiç olduğunu kabul etmiştir. Bu açıdan Kur'an'ın muhtevasını kendince bir tasnife tabi tutarak onun konularını kendi içinde bir önem ve öncelik sıralaması­ na tabi tutmuştur. Bu konuda ilahi gayeyi hedefleyen bir öncelikler sıralaması yaparak ilk sırayı imana ve marifetullaha çağnya vermiştir. Bu tasnif bağlamında düşü­ nür, tasavvufu da İslami ilimler içerisine dahil ederek ona önemli ve öncelikli bir yer vermiştir. Gazall, Kur'an'ı bir ilimler okyarrusuna benzettiği ve ilahi kelamın muhtevasına dair görüşlerini açıkladığı Cevahiru'l-Kur'an'ı üç ana bölüme ayırmıştır. Birinci bölümü mukaddimat ve es-sevabık, ikinci bölümü mekasıd, üçüncü bölümü de leviihık olarak adlandınnıştır. Mukaddime ve es-sevabıkı 19 madde; riıekasıdı iki kısım; le14 viihıkı da 40 madde halinde incelemiştir. Gazall eserin bir yerinde 40 maddeden oluşan ve leviihık adını alan üçüncü bölümün "el-Erbain fi usiili'd-din" adıyla bağımsız bir çalışma olarak da kabul edilebile- .1 ceği ni belirtmiştir. 15 B u talebi kabul görmüş ve eser daha sonra müstaldl bir kitıqı ha-1 13 Gaziill, el-Mustasfii, s. 294. 14 Gaziill, Ceviilıinı'l-Kur'an, Daru'1 Fikri'1-Lübnani, Beyrut 1992, s. 7-12. 15 Gazali, Ceviilıinı'l-Kur'an, s. 10. 1 Diyanet llıni Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 line dönüşmüştür. Her biri on asıldan oluşan itikatlara, ibadetlere, iyi ve kötü huylara dair 40 esastan meydana gelen eser, İmam Gazilli'nin "usillü'd-din"den ne anladı­ ğını ortaya koyması bakırnından büyük önemi. haizdir. İslam düşünce geleneğinde "usillüd-din" ifadesiyle daha çok kelam ilminin kastedildiği bilinmektedir. Oysa Gazili'nin yazdığı eserin muhtevasından onun "usillu'd-din" derken klasik kelam kitaplarından farklı olarak itikad esaslarına, ibadet ve ahlaka dair dini esasları da ekiediği görülür. Bu tutumu İhya ve Kimya'da kurmaya çalıştığı dini ilimler sistemiyle uyuş­ maktadır. Düşünür, "el-Erbain"de uyguladığı sistemi Kur'an'ın ruhundan ve bütünlüğünden çıkarmaya çalışmıştır. Adı geçen eserde Allah'a ve ahiret gününe dair aktardığı ve her müminin akidesinin bir tercümesi olarak kabul ettiği konularla ilgili olarak "bunlar ulilmu'l-Kur'an'ın bir hasılasıdır" demektedir. 16 İmam Gazall, Kur'an tasavvurunu ortaya koyduğu Cevahir'in mekasıd adını verdiği ikinci bölümünü kendi içinde iki kısma ayırarak birinci kısma "mücevherler yolu", ikinci kısma da "inciler yolu" adını vermiştir. Birinci kısımda işin kuramsal yönü üzerinde durarak Kur'an'ın değişik surelennden derlediği kendilerinden "nazari ilmin" elde edilebileceği 763 ayeti aktarrnıştır. "inciler yolu" adını verdiği ikinci kı­ sımda ise din! düşüncenin amel boyutu ve uygulaması üzerinde durmuştur. Söz ko.- nusu kısımda Kur' an surelerinde insanların "amele ve doğru yola yönelmelerini" ihtiva eden çeşitli surelerden derlediği 741 ayeti sunmuştur. Bu taksirnde Gazali, cevher ayetlerini "bilgi" (marifet) kaynağı, inci ayetlerini de doğru yolda "amel"i özendiren ayetler olarak kabul etmiştir. Düşünürün açıklamalarına göre Kur' an, salıili olmayan bir umman, engin bir okyanus (bahr-i muhı:t) gibidir. Nasıl ki her okyanusun çevresinde nehirler ve deltalar bulunursa, Kur' an' da da öncekiler ve sonrakilerin bütün ilimleri bulunmaktadır. 17 İn­ sanlar çeşitli yöntemlerle kibrit-i ahmeri, kırmızı yakutu, parlak incileri ve yeşil zebercedi okyarruslardan elde ederler. Yine okyanus sahillerinden gri renkli amber, parlak, taze öd ağacı ve benzeri kıymetli taşlar edinirler. Okyanus adalarında dolaşa­ rak tiryilk-ı ekber ve güzel kokulu miskler temin ederler. Gazall'ye göre bütün ilimler marifetullahı gerçekleştirmenin aracıdır. Aynı şe­ kilde ilimlere kaynaklık eden Kur'an'ın özü ve gayesi de, insanları yerlerin ve göklerin yaratıcısına, dünya ve ahiretin Rabbine çağırmaktır. 19 Söz konusu özü ve gayeyi gerçekleştirmeye çalışan Kur' an silre ve ayetleri, kendi içinde altı çeşide aynlır. 18 16 17 18 19 GazaJ!, Kitabu'l-Erbafnji usati'd-din, Daru'l-Kütübl'l-llmiyye, Beyrut 1988, s. !6. GazaJ!, Cevtiiıiru'/-Kur'an, s. 32. GazaJ!, liıyti, III, 265. GazaJ!, Cevti!ıiru'l-Kur'an, s. 14. GAZALI'NİN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFS1R TELAKKİSİ ÜZERİNE Bunlardan ilk üçü "öncelikler ve önemli esaslar" (es-sevabık, usiil-u mühimme), kalan diğer jiçii de "ekler ve tamamlayıcı unsurlar" (revadif ve tevabl) diye nitelenebilecek ayetlerdir. Gazali, Kur' an cevherlerinin ve ilimlerinin özünün Arapça olduğunu kabul eder. Ona göre Arapça ve onun muhtevasına dahil olan diğer ilirnler, Kur' an cevherlerinin en dıştaki kabuğunu oluşturur. Kabuğun dış yüzeyinden cevhere doğru sırasıyla şu ilimler yer alır: 1- Ses ve meharic-i huriif ilıni. 2- Kur'an dili ilı:ı;ıi (garibu'l-Kur'an). 3- Kur',an'ın irabı ilıni (irabu'l-Kur'an), sarf ve nahiv, 4- Kıraat ilimleri (yedi kıraat) ve 5- Zalıirl tefsir ilıni. Gazili'ye göre zalıirl tefsir ilıni, kabuğun cevhere en yakın kısmına, sedefin iç yüzeyine ait bir ilimdir. Ancak insanların birçoğu bu noktada kalarak daha ileri geçemeıniş, zahirde kalarak öze ve öz ilimlerine ulaşamarnıştır. 20 'Gazrul'ye göre öze en yakın kabuk olan zahiri tefsir İlıninden sonra alt tabaka öz ilimleri başlamaktadır. -Bunlar da tamamlayıcı veya ek ilimler olarak da adlandırılan şu üç ilimden ibarettir. 1-Kısasu'l-Kur'an llıni: Peygamberlerle onları inkar edenlerin durumuna dair ilirnlerdir. Bu ilıni, kıssacılar, vaizler ve bazı muhaddisler ele almaktadır. Gazali'ye göre genel anlamda bu ilme pek fazla ihtiyaç duyulmaz. 2-İnkarcılar­ la Mücadele nmi: Gazil.li, ilm-i kelil.m olarak da adlandırılan bu ilmi, islam kelil.mcı­ larımn üzerine aldıkiarım belirterek, onların bidat ve dalalet ehlinin verebileceği zararları, İslam hakkında ortaya atacakları bir takım şüpheleri gidermeye yönelik bir ilim olarak görür. 3-Hudiid ve Alıkarn nmi: Gazili, Fıkıh llıni olarak da bilinen bu ilmi de fukahamn üzerine aldığım belirterek, bu disiplini muamelata ait bir ilim dalı olarak görür. Ona göre bu ilme duyulan ih!iyaç geneldir, zira dünya ve ahiretin salil.hıyla ilgili bir ilimdir. Fıkıh, Kur'an ve hadis İlıninden de usiil-u fıkıh doğmuştur. 21 Gazall, Kur'an'ın içerdiği üst tabaka öz ilimlerini ise, öncelikli ve asıl olarak kabul ettiği ilimler şeklinde zikretmektedir. Kur' an' ın özüne en yakın olan bu ilimleri de üç madde halinde kabul etmekte ve üstünlüklerine göre şöyle sıralamaktadır: 1-Marifetullah, başka bir deyişle Allah'ı bilme ilimleridir. 2-Sırat-ı müstakim, başka bir ifadeyle süliik ilmi, 3-İlm-i mead, ahirete taalluk eden ilim. Gazall'ye göre Kur'an'ın özüne ait olan ilimierin en şerefiisi ve en üstünü marifetullahtır. Diğer bütün ilimler bu ilim için ve bunun hatırına öğrenilirler. Oysa marifetullah başka ilim ve başka gayeleri gerçekleştirmek için talep edilmez. Bu nedenle marifetullah, ilim/ !erin gayesi ve en şerefiisi olmayı hak etıniştir. 22 ' ' 20 Gazali, 21 Gazali, 22 Gaziili, Ceviilıinı'l-Kur'an, Ceviilıiru'l-Kur'an, Ceviilıinı'l-Kur'an, s. 22-23. s. 26. s. 28. 1 Diyanet Urni Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 Gazill, Kur'an'dan kaynaklanan dini ilimleri ve derecelerini yaptıktan sonra, ondan kaynaklanan tabii ilimiere değinmekte ve bu konuda şu kanaatini serdetmektedir. "Şimdi, bu (dini) ilimlerden başka tıp, astroloji, kozmoloji, veterinerlik, anatomi, büyü, tılsımlar... gibi birçok ilimler de var diyebilirsin. Şunu unutma ki, ben sana sadece illernde asıllan olan ve Allah'a yolculukta (sülfik) kullarulabilecek dilli ilimleri sıraladım. O söylediklerin de ilimdir. Ama dünya ve ahiret mutluluğu onlan bilmeye bağlı olmadığı için, onlan zikretmedim. " 23 Gazill, şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık bir basiretle kendisine, daha henüz varlık düzeyine çıkmamış, ancak ileride insanoğlunun ulaşması mümkün olan bir takım ilim çeşitlerinin de bulunduğunun zahir olduğunu ifade etmektedir. Varlık düzeyine çıkıp eğitim ve öğretimi yapılan ilinıler olduğu gibi, yeryüzünde insarun hiç bir şekilde ulaşamayacağı bazı ilinılerin de bulunabileceğini, sonuç itibariyle saydı­ ğı ve sayamadığı bütün bu ilimierin temellerininiköklerinin (evrul) Kur'an'ın dışın­ da olmadığını ifade etmektedir. 24 Kısacası Gazili açık bir şekilde dilli ve tabii ayın­ mı yapmaksızın bütün dünyevi ve uhrevi ilimierin öncüllerinin Kur'an'da mündemiç olduğunu kabul etmektedir. "Kur'an'ı tefekkür et ve onun bilinmeyenlerini bulmaya çalış. Öncekilerle sonrakilerin ilinılerinin toplandıklan yerinlbuluşacaklan yerin, te.- mellerinin tamarnının onda olduğunu göreceksin." 25 Felsefi ilimler alanında özellikle de metafizik alarunda filozoflara karşı daha çok eleştirel görüşleriyle tanınan lmam Gazilli, bağımsız kişiliği ile burada da seçmeci davranmış ve felsefi ilimler sisteminin bir parçası olan mantığı dini ilinıler sistemine daıtil etıniştir. Yazdığı çok sayıda eserle de aynı zamanda iyi bir mantıkçı olduğu­ nu ispat etıniştir. Mantık ilmini dini ve dünyevi aynrnı yapmaksızın bütün ilinıler için bir ölçüt olarak kabul etıniştir. Daha da ileri giderek mantığın kaynağını ilahi kitaplara dayandınnış ve bir ilinıler okyanusu olduğunu kabul ettiği Kur'an'ın mantığın ana ilkelerini banndırdığını da iddia etıniştir. Aristo mantığında yüklernli kesin kı­ yaslann türlerine dair Kur'an'dan birçok ayeti örnek veren düşünür, söz konusu mantıktaki kıyas şekillerini Kur'an'ın da ölçütleri olarak kabul etmiştir. 26 "Dosdoğru ölçü ile ölçünüz." (Şuara, 26/182) ayetindeki doğru ölçütü (el-kıstasu'l-müstakim) mantık ilmi olarak yorunılarnış, düşüncenin mihengi, ilmin ölçütü ve akılların kavrama biçimi olarak kabul ettiği mantık İlıninin meşruiyetini Kur' an' adayanarak ispat ederek fıklıa ve temel İslami ilinıler sistemine daıtil etıniştir. Bu şekilde İslam düşünce 23 Gaziili, Ceviilıim'l-Kur'an, s. 30. 24 Gazali, Ceviilıim'l-Kur'an, s. 31. 25 Gazilli, Ceviilıint'l-Kur'an, s. 32. ' 26 Gazilli, el-Kıstiisu'l-müstakfm, el-Matbaatu'l-Umiyye, Dımeşk 1993, s. 40. _GAZALİ'NİN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKK1St ÜZERİNE geleneğindeki mantığın meşruiyet tartışmasını sona erdirerek ona gerekli meşruiyeti kazandır:rnJşiır. Kur'an'ın aynı zamanda ibadet maksadıyla okunan bir kitap olduğunu kabul eden diru ibadetlere olduğu gibi bu ibadete de deruni bir boyut kazandırmaya çalışmıştır. llımlı bir mutasavvıf olarak Kur'an tilaveti için sadece zahiri edeplerden değil aynı zamanda batıni edeplerden oluşan özgün bir Kur' an okuma sistemi ortaya koymuştıır. Oluştıırduğu Kur'an okuma sisteminin temellerini de ayetlere, hadislere, selef-i salihinin görüşlerine ve önde gelen mutasavvıfların sözlerine dayandıran düşünür, okuma sisteminde yer alan yeni ve Üzgün bazı unsurları ise kendi katkıları olarak eklemiştir. tınarn Gazill, diğer 27 Tefsir Anlayışı ~am Gazilll'nin düşüncesine h1ikiın olan eklektik yapı ve çeşitlilik, onun tefsir ilmine bakışı ve yorum yöntemleri için de geçerlidir. Düşünür, Kur'an'ı aklın yol göstericisi ve onu aydınlatan bir ışık kaynağı olarak kabul eder. Nur Suresi 35. ayetinin tefsiri için yazdığı Mişkiltıı'l-envar'da akıl ve Kur'an ilişkisini güneş ve göz ilişki­ siyle açıklar. Ona göre gözün görmesine nispetle güneş ne derece bir nur ve nur adı­ na daha layık ise, akıl gözüne göre Kur' an da aynı derecede bir nur ve nur adına daha layıktır. Allah kelarnı olan Kur' an nur olduğu için ihtiva ettiği "ayetlerle" insan "aklını" aydınlatır, insan aklını "bilkuvve" durumundan "bilfiil" duruma geçirir. Allah'ın gönderdiği Kur'an ve diğer ilahi kitaplar insanın iç gözünü ve aklını aydınla­ tan güneş gibidirler. 28 Kur'an'ın güneşe ve nura benzetilmesi, Gazilll'nin diğer eserlerinde de sıkça başvurduğu bir benzetmedir. 29 Gazill, düşünce dünyası bakırnından ~ğişik kaynaklardan yararianmış ve etkiolsa da, onun fikir sisteminin genel manada itikatta Eş'arl ve arnelde de -bazı illim1er tarafından meselede müçtehit sayılsa da- Şafii mezhebine uyduğu görülür. Ancak onun eserlerinde birçok meselede yerine göre her iki ekolden farklılık arz eden görüşleri de bulunmaktadır. lenmiş Genel itibariyle Gazilll'nin Kur'an okuma ve nassları yorumlama yöntemi çok yönlü ve çok boyutludur. Bu okuma yönteminde o çok farklı ilim dalarından yararlanarak Kur'an'a geniş bir çerçeveden bakabilmiştir. Fıklıi ayetlerle ilgili yaptığı yorurnlarda yerine göre mensubu olduğu fıklı1 mezhebe bağlı kalmış, yerine göre de di- 1 ğer müçtehitlerin görüşlerini benimserniştir. Örneğin fıklıi bir metin olarak Kur',aıı}ın1 27 Gazili, liıya, ı, 254-255. 28 Gazili, Mişkiitu'l-envar, s. 273. 29 Gazali, el-Erbafn, s. 32. Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 alıkama dair ayetlerine bakarken İmam Şafii'nin dirıl nasslarda yer alan müşterek labirden çok manaya delalet ettiği şeklindeki görüşüne katılmamış, bağlama dayanarak bir tek manaya geldiklerini savunan Hanefileri haklı bulmuştur. Onun eserlerinde fıkhl meselelerde Şafii'nin görüşlerine katılmadığı çok sayıda örnek bulmak mümkündür. Ukesel anlamda belli bir ekole ve mezhebe körü körüne bağlanma­ nın ve taklitçiliğin yanlış olduğunu ileri sürmüştür. Bu çerçevede tefsir konusunda da Kur' an ayetlerini okuma ve yorumlamada tek ve dar bir yorum anlayışının değil zengin ve geniş bir yorum serbestliği bulunması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak bu zenginlik ve genişlik yorumun tamamen keyfi olması veya ne olsa gider şeklinde yorum anarşisi şeklinde anlaşılmamalıdır. fızlaİın Kur'an'ın nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiği konusundaki görüşlerine baktığımızda onun müstakil bir tefsir eseri yazmasa da, çeşitli eserlerinde çok sayı­ da sure ve ayete dair yorumlar yaptığı görülmektedir. Dini içerikli eserlerinde herhangi bir meseleyi işlerken öncelikle ayetlere dayanmış ve onları yorumlamaya çalışmıştır. Ardından hadislere, selef-i salihinin görüşlerine ve önde gelen mutasavvıf­ Iarın sözlerine dayanmıştır. Bazı eserlerinde daha genel çerçevede, Kur' an ve İslam'ın genel esaslarından elde ettiği bütüncül bir bakışla paradigmatik yorumlar .. yapmıştır. Bazı eserlerinde ise kurguladığı düşünce sistemini özellikle belli bir ayetin yorumuna tahsis ederek ondan aldığı ilhamla yapmıştır. Örneğin onun Mjşkatu'l­ envil.r adlı eseri, Nur Suresi 35. ayetinin tefsiri niteliğindedir ve eser temelde onun varlık felsefesini ortaya koymaktadır. Tefsir yaparken nelere dayanmak gerektiği noktasında Gazall, Kur' an tefsirinde öncelikle rivayete itibarın ve onu esas almanın gerekliliğine vurgu yapmıştır. O'nun nazarında tefsir ilmi deyince öncelikle akla gelen, nakli esas alan rivayet tefsir yöntemidir. Kur'an'ı doğru olarak anlamak için öncelikle rivayet tefsirlerine başvurul­ malıdır. Ancak tefsirde rivayet tefsiri gerekli ve elzem olmakla beraber yeterli de değildir. Bu nedenle o, rivayetin dışında rey ile tefsirin caiz olmadığını söyleyeniere karşı çıkarak rey ile tefsirin meşru hatta gerekli olduğunu savunmuştur. Rey ile tefsirin haramlığı için "Kim Kur'an'ı reyine göre tefsir ederse cehennemdeki yerine hazırlansın" ya da "Kur'an'ı reyine göre tefsir eden isabet etse de hata etmiştir" hadisIerini gerekçe göstereniere itiraz etmiştir. Bu konuda gayet makul ve mantıklı cevaplar vererek sahabenin de rey ile tefsir yaptığını belirterek yasak olan rey ile tefsirin heva ve hevesle yapılan tefsir olduğunu ifade etmiştir. Teorik çerçevedeki bu görüşünü pratiğe de aktarmış ve eserlerinde Kur'an ayetlerinin yorumunda rey tefsiri tarzında izah ve yorumlar yapmıştır. Onun eserlerinde muhtelif sure ve ayetlerin yoru30 30 Gaziill, llıyii, I, 256. GAZALI'NİN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKK1S1 ÜZERİNE muna dair örneklere bakıldığında, rey tefsiri örneklerinin rivayet tefsir örneklerine nazaran iialıa baskın çıktığı gözlenmektedir. Gazali, Kur'an'ın aniaşılıp yorumlanması konusunda, zil.hiri (nakli) tefsir ilmini gerekli sayınakla beraber, Kur'an'ın anlam düzeylerini bütün yönleriyle ve tam olarak açıklama açısından yeterli de görmemektedir. 31 İlıyil'da rey ile tefsirin meşruiye­ tiyle ilgili açtığı tartışmada meseleyi enine boyuna tahlil ettikten sonra tercihini rey ile tefsirin meşruiyetinden yana yapmıştır. Eserde yer alan rey tefsirinin meşruiyeti tartışmasındaki amacı, rey tefsiri kadar -tasavvufi ve işil.ri tefsirin de caiz olduğunu ispatlamak ve sfifi yorumculara yapılan itirazlara karşı"mistik düşünce ve tecrübelerin ışığında yapılan rey ve işil.rete dayalı yorumların geçerliliğini savunmaktır. Düşünür, Kur'an'ın zahir mananın dışında bir anlam taşımadığını söyleyen zil.hirileri beğenmeyip onlar için haş(e)vi ifadesini kullanmaktadır. Başviierin katı tutumlarını ona-ylamayarak bu tür insanları kabukta dolaşan, bir türlü öze ve meselelerin ruhuna 34 vakıf olamayan perdelenmişler olarak kabul etmektedir. 32 33 "Bil ki, Kur'an'ın zil.hiri tefsirden başka manası olmadığını iddia eden kişi, kendi nefsinin sınırından haber vermektedir. Kendi hakkında vermiş olduğu bu haber kendisi için doğrudur. Ancak bu kişi, herkesi kendi kapasite ve seviyesine indirerek hüküm verınede hatalı dır. Aksine birçok haber ve asar, Kur' an manalarında anlayış sahipleri için "genişlik" bulunduğunu göstermektedir." 35 iddiasını ispat bağlamında Kur'an ayetleri, Hz. Peygamb_erin hadisleri, sahabenin kavilleri ve selef-i salihinin sözlerini gerekçe göstermektedir. Temelde her türlü bilginin esas ilkelerinin Kur' an' da yer aldığını ve nihayet Kur' an' ın manalarını anlamada büyük vüsat ve genişliğin bulunduğunu, yalnızca zalıire dayalı nakli tefsirlerin 36 bunları anlama sının na varamayacağını iddia etmektedir. Kur' an' ın zahiri kadar işil.ri tefsirinin de olduğunu kabul eden Gazall, bazı araştırmacıların kanaatine göre zahiri tefsiri batına/işarete geçiş için bir araç olarak görür. 37 Zahiri (nakli) tefsiri kabuk, batınİ (işil.ri) manayı da öz olarak gören düşünür, kabuksuz özün olamayacağı, 31 Gazllii, llıyô., I, 258. 32 Muhammed Abul Quasem, "Al-Ghazali in Defence of Sufistic Interpretation of the Qur'an", Islamic Cullılre, LID-2, Haydarabad, 1979, s. 65. 33- Gazfili, Mişkiitu'l-envô.r, (MecmGatu resiiili'l-lmam Gaziili içinde), Daru'l-Fikr, Beyrut 1996, s. 283/ llctinıu'l-aviim. s. 312, 327. ; " 34 Gaziili, llıyô., I, 251; Cevahiru'l-Kur'an, s. 22-23; Mişkiltu'l-envar, s. 283. 35 Gazllii, llıyô., I, 255. 36 Gaziili, llıyô., I, 256. 37 Muhammed Abu'l-Quasem, Tlıe Recitation and /nterpretation of tlıe Our'an, Kegan Paul International, London 1983, s. 13. 1 Diyanet llmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 öze ulaşmak için kabuktan geçmek gerektiğini belirtir.38 Ona göre bir müfessir için hatadan korunması amacıyla elbette önce nakil ve sima' gereklidir. Ancaknakil ve sima şartları tahakkuk ettikten sonra artık anlayış ve istinbatta bir genişleme söz konusu olmalıdır. "Zahir tefsirde yanlışlıktan korunabilmek için öncelikle nakil ve işitme gereklidir. Bundan sonra anlama ve hüküm çıkarmada genişleme olabilir. Zira sima (işitme) yoluyla bilinecek olan Garrubu'l-Kur'aniyye pek çoktur. Bunların bir kısmına burada işaı;et edelim ki diğerleri de buna kı yas edilsin ve evvela tefsirin z1l.hi.rini korumada gevşekliğin caiz olmadığım, sonra da z1l.hi.ri alıkarndan önce batına ulaşmanın imkansız olduğu anlaşılsın. Zahiri tefs iri bilmeden Kur' an' ın esrarım anladığım iddia eden kimse, kapıdan geçmeden evin ortasına ulaştığım iddia edene benzer. Dolayı­ sıyla zahiri' tefsir, anlamayı gerçekleştirmek için gerekli olan dilin öğrenilmesi kabilindendir."39 Kur'an'ın çok yönlü ve çok boyutlu olarak tefsir edilebileceğini kabul eden Gazall'ye göre Kur'an'ın her kelimesi büyük tahkiki gerektirmektedir. Kur'an-ı Kerim'in sırlarını herkes ilimdeki derecesi, kalbinin temizliği ve safiyeti, manasını düşünmedeki imkanları ve sarf ettiği gayreti oranında anlar. Herkes icin bu hususlarda .. ayn ayn dereceler ~ardır. Tam manasıyla anlamaya çalışmak nafıl;dir. 40 Zira denizler mürekkep ağaçlar kalem olup Allah'ın kelimelerini yazsalar, onun kelimelerinin esrarının sonu olmadığından Allah'ın kelimeleri tükenıneden denizler tükenirdi. Ancak onun bu çok yönlü ve çok boyutlu tefsir anlayışını keyfıliğe cevaz şeklinde anlamamak gerekir. Çünkü gerek yazdığı eserleri ve gerekse fiili hayatı, dini nassların yorumu konusunda dil sınırlarını tanımayan ve tamamen indi ve keyfi özellik arz eden, heva ve hevese dayanan, nassların manasını yalnızca masum imarnın bildiğini iddia eden Batıni te'vil yanlılarıyla mücadele etmekle geçmiştir. İşaıi-Sfifi tefsir yöntemini meşru ve geçerli bir yaklaşım olarak kabul eden müte- fekkirin eserlerinde sık sık bu yönteme uygun tarzda yorumlara rastlarur. Yapmış olduğu işaıi yorumlarda kendinden önce yazılan klasik işaıi tefsirlerden ve meşhur mutasavvıfların yaptığı yorumlardan yararlanmanın yanı sıra, Mişkatu'l-envar türü bazı eserlerinde mutasavvıfların eserlerinde bulunmayan kendine özgü nazari-felsefi yaklaşımların, hatta felsefi etkileurnelerin varlığı dikkati çeker. Mutasavvıfların yapmış oldukları işaıi yorum yöntemini savunup kendisi de işaıi-sufi yorumlar yapmakla birlikte, İmam Gaziili'nin sufi tefsirlerde rastlanan huruf-u mukataanın tefsir ve te'vi- 38 Gazall, Cevalıiru'l-Kur'an, s. 33; 39 Gaziili, l!ıya, I, 257, 259; m, 72. --: Mişkatu'l-enviir, s. 283. 40 Gaziili, l!ıytı~ L 259. ""-'C--. 40 . GAZALI'NİN KUR' AN ANLA YIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKK1St ÜZERİNE li konusund<;i hassas davranarak bu yönteme hiç tevessül etmediği görülmektedir. Düşünurün düşünce sisteminin ve yorum yönteminin eklektik özellikler taşıdığı­ kamt da eserieriride felsefi tefsir diye nitelendirilebilecek yorumların varlığıdır. Düşünürün tefsir ve te'vil yönteminde felsefi tefsir yöntemi önemli bir yer tutar. Kendinden önceki İslam filozoftarım özellikle de Meşşa1 geleneğe bağlı Müslüman felsefecileri eleştirınesine rağmen, eserlerinde yer alan bazı ayet yorumlarında onların yaptığı yorum ve yaklaşımlardan bilhassa da İbn Sina'dan etkilendiği ve ondan yararlandığı gözlenir. Bazı eserlerinde felsefecilerin düşüncelerinden yararlandığım kendisi de belirtmekte ve burhanla desteklemniş, akla ve mantığa aykırı olmayıp doğruluğu kamtlanmış fikirleri, hiç çekinmeden kullandı. ğını söyler. m gösteren bir diğer Düşünürün tefsir anlayışının çok yönlü ve çok boyutlu olduğunu gösteren bir dida eserlerinde günümüzde "ilmi/bilimsel tefsir" diye nitelenen yorumların varlığıdır. Bazı araştırmacılar onu ilmi tefsir yönteminin ilk kurucusu olarak kabul ederler. Gazali, eserlerinde sık sık kevni ayetlerle ilgili yorumlar yapmakta ve bu konuda çağının felsefi ve tabii ilimlerinin verilerinden yararlanmaktadır. İnsanlara varlıklar üzerinde tefekkür etmeyi öğütleyerek bu yolla Allah'a ulaşmayı emreden kevni ayetlerin ruhuna uygun olarak düşünür, insan ve kilinata dair ayetleri döneminin bilimsel verileriyle yorumlar. İnsanları varlıkların sır ve hikmetleri incelemeye ve tefekküre, böylece Allah'ın yücelik ve büyüklüğünü anlamaya çağınr. Kur'an'ı tefekkürederek aleme, alemi inceleyerek Kur'an'a ve bu ikisinden hareketle de Allah'a doğru seyretmeyi öğütleyen düşünür, böylece kevni ayetlerle kavll ayetleri, marifetullah için bir vasıta olarak kullanır. Yaptığı ilınl yorumlarda günümüzde modem bilimin ortaya koyduğu sonuçlara uygun bifgiler çoğunluğu teşkil etmektedir. Ancak onun eserlerinde yer yer günümüzde modem bilimin ulaştığı bazı kesin bilimsel gerçekiere aykın bilgiler de yer almaktadır. Yaşadığı çağın bilimsel düzeyini dikkate alır ve müspet bilimin ondan sonra büyük bir gelişme gösterdiğini, dahası sürekli değişebildiğini düşünürsek, bu farklılık ve aykırılıkların doğal karşılanması gerektiğini söyleyebiliriz. ğer'kamt Te'vil Anlayışı İmam Gazili, dini nassların te'vili konusuna da buyük önem venniş ve te'vilin mahiyetini tespit, ilkelerini ve sınırlarını belirleme bağlamında büyük çaba göstere-/ rek bu konuda müstakil eserler yazmıştır. Bu bağlamda te'vili, nassı "z1lhi.ri aniatmnın ötesinde bir anlarnla açıklama" olarak tanımlamıştır. Te'vil bağlamında muhkem ve müteşabihat konusuna da değinerek "anlamında ihtimalierin söz konusu olduğu 41 Gazali, llciimu'l-aviim, s. 301. 1 Diyanet Urni Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 lafız!an, müşterek isimleri ve Allah'ın sıfatlanyla ilgili ayetleri" müteşabihat kategorisinde değerlendirrniştir. Düşünür, oldukça tartışmalı ve bir o kadar da sorunlu olan, tekfir silahının sıkça kullamldığı te'vil meselesinde insanları bazı eserlerinde avam, kelaıncılar ve havas diye üçlü; bazılarında da "avam ve arifler" diye ikili bir tasnife tabi tutmuştur. Dilli nassların te'vilini kaçınılmaz olarak gören mütefekkir, hayatımn değişik dönemlerinde yazdığı tüm eserlerde müteşabih lafızların te'vilini avama şid­ detle yasaklarnıştır. Genel kitleye yönelik bu yasaklayıcı tavnm, hayatımn hemen her döneminde sonuna kadar sürdürmüştür. Havas veya arifler dediği sımf içinse te'vili caiz ve hatta gerekli görmüştür. Uzlet öncesi dönemde yazdığı Faysalu't-tefrika adlı eserinde müteşabih lafızların te'vili için seçkinlere yönelik beşli bir varlık kategorisi tesis ederek te'vilde bu beşli varlık tasnifine dayanan özel bir yöntem tesis etmiş­ tir. Te'vil sorununun çözümü için zat:l, hissi, akli, hayali ve şibhi varlık diye geliştir­ diği bu beşli bir varlık tasnifine dair ayet ve hadislerden te'vil örnekleri vererek yapılacak te'villerde bu tasnifin esas alınması durumunda sorunun çözüme kavuşacağı­ nı savunmuştur. Düşünür, te'vil konusunda birbirlerini tekfireden İslam te'vil ekallerine hoşgörü ve itidal tavsiye ederek, dini nassların te'vilinde bu varlık tasnifini dikkate almalarını, nassları bunlardan birine göre te'vil eden ekallerin birbirlerini tekfir etmemelerini önerrniştir. Gaza.Ii, llearn öncesi eserlerinde bazı İslam ilimleri tarafından müteşabihfit kategorisinde değerlendirilen ve te' viiinden kaçınılan bir takım uhrevi ve metafizik kavramlan te'vil etme cihetine de gitmiştir. Hayatının sonlarına doğru yazdığı llearn'da ise müteşabihatı teşbih ve tecsim izlenimi uyandıran ayet ve hadislerdeki insanbiçimci ifadelere odaklayarak bunların te'vilini ancak "arifler" diye nitelediği çok sınırlı sayıda seçkin insanın bilebileceğini savunmuştur. Bu eserde insanlan "avam" ve "arifler" diye iki kısma ayınınş ve avaın dediği insanlara müteşabihat konusunda "selef-i salihin"in işi Allah'a havaleederek bu ayetlerin te'vilini yalnızca Allah bilir, ilirnde derinleşenler tümüne inandık ve hepsi Allah katındandır şeklinde özetlenebilecek "tefv!z" yani Allah'a havale etme yolunu benimsernelerini öğütlemiştir. Mezkı1r eserde dilli nasslann te'vili hususunda selefin tutumunu teşvik ederek, 'selef-i salihin' ifadesi ile sahabe ve tabiunu kastettiğini açık ve net bir biçimde ifade etmiştir. Böylece Gazili'nin ömrünün sonlarına doğru yazmış olduğu İlearn'da giderek selefin görüşüne yaklaştığı ve avam tanımını yaparken kavrarnın tanımı içine edebiyatçıları, nahivcileri, muhaddisleri, müfessirleri, fakihleri ve kelamcıları da dahil ederek te'vilde yalnızca arifleri yani ileri gelen mutasavvıflan kayıran bir anlayışı benimsemiştir. 41 "Şüphesiz avam kelimesinin ifade ettiği anlama, edebiyatçı, nahivci, muhaddis, müfessir, fakih, kelamcı, marifet deryasında yüzmeyi öğrenen, ömürlerini bu yolda harcayan, dünyadan ve dünya zevklerinden yüzünü çeviren; mal-mülk, makam ve sair lezzetlere aldınş etmeyen; ilim ve arnelde Allah için ihlaslı olan; itaati emredilen . GAZALI'NİN KUR' ANANLAYIŞI VE ÇOK BOYUTLU TEFSİR TELAKK!S! ÜZERİNE her şeyi yapmak ve yasaklananlardan da kaçınmak suretiyle şeriatın hükümlerini yerine getiren;.Allah'ın sevgisi yanında dünyayı, ahireti ve hatta Pirdevs-i Ala'yı dahi hakir görenlerden başka herkes diihildir. Marifet deryasına dalanların onda dokuzu da yine tehlike içindedir." 42 Düşünürün yaptığı bu tanım son derece geniş ve kuşatıcı olup aslında diğer eserlerinde gerçekleştirmeyi hedeflediği manevi arınma ve ruh terbiyesi, ahlak ve tasavvufi hayata meşruiyet kazandırma çabaları ve el-Munkız'da anlattığı düşünce serüveni ile ilgili beyanlarla uyumluluk arz etmektedir. Ancak onun te'vil yetkisi konusundaki bu tanırınnda yer alan tahdit, eşya ve diril hakikatleri dil zernininde (ldl) değil müciihede ve mükaşefe zernininde (hill) arayan ariflerin hoşuna gitse de edebiyatçı, nahivci, muhaddis, müfessir, fakih, ve kelamcılar iilimlerin nezdinde muteber addedilmerniştir. Te'vil yetkisini mutasavvıflara veren bu tasnife ilk itiraz edenlerden biri Endülüslü fakih ve filozof İbn Rüşd (ö.S95/1198) olınuş, o da te'vil yetkisini avain ve mutasavvıflardan alarak burhan ehli dediği filozoflara verrniştir. 43 Sonuç Kelam, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi dini ilimierin yanı sıra mantık ve felsefi ilimler konusunda da engin bir ilmi birikime sahip olan İmam Gazall, İslam düşünce tarihine damgasını vurmuş çok yönlü bir İslam iilimidir. İmam Gazall'nin çok yönlü kişiliği, eserlerinde ortaya konan düşünce sistemi kadar Kur' an ve tefsir anlayışında da gözlenmektedir. Düşünürün Kur' an anlayışı ve tefsir telakkisi kelam, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi diril ilimlerden başlayarak mantık, riyaziyat, tabiiyat ve ilahiyat gibi kendi dönemine ait felsefi ilimler sisteminin hemen bütün alanlarını içine alacak kadar kapsarnlı ve çok boyutlu bir özellik arz etmektedir. Kur'an anlayışı noktasında Gazall, son'\lahi çağrının vahiy yoluyla Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen ve tevatüren nakledilen Allah kelarnı olduğuna inanmaktadır. Fıkıh bakırınndan "Kitab"ın, şeri delillerin ilki olduğunu kabul etmiş ve kelam bakımdan da onun malıluk olmadığını ispata gayret etmiştir. Gazall, şer'i delil noktasında sünnetin kaynaklık değerini Kur' an' a; icmiinın kaynaklık değerini de İmam Şa­ fil'nin aksine Kur'an'a değil sünnete dayandırrruştır. Kıyası da şeri bir delil olarak saymış ve Kur'an'ın bazı ayetlerine dayanarak kıyası reddedenlere karşı çıkrruştır. 1 Kur'an'ın anlaşılması ve yorumlanması konusunda zahiri tefsiri gerekli gören Gazali, ancak bu tefsir tarzının ilahi kelamın bütün manalarına nüfuz için yeterli olmadığını ileri sürmüştür. Ayetlerin zahiri/nakli tefsirden başka manasının olmadı~ı-i' nı iddia edenlere itiraz etmiş ve bu iddiada olanların kendi nefs(ler)inin sınırınd;n ha- ' 42 Gaziilf, llciimu'l-aviim, s. 307-308. 43 İbn Rüşd, el-Keif an meniilıici'l-edille, Merkezu Dirasati'I-Vahdeti'I-Arabiyye, Danş. M. Abid eiCabirf, I. baskı, Beyrut 1998, s. 135-1 36. Diyanet 1Jmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3 ber verdiklerini ileri sürmüştür. Onlann kendi haklannda vermiş olduğu bu karann kendileri için geçerli olduğunu ancak bunun yalnızca onlan bağladığını söylemiştir. Bu düşünce sahiplerini herkesi kendi kapasite ve seviyelerine indirerek hüküm verme noktasında hatalı bulmuş; birçok haber ve asann, Kur' an manalannda anlayış sahipleri için "genişlik" bulunduğunu savunmuştur. Müstakil bir tefsir yazmasa da gerek doğrudan bazı ayetlerin tefsiri gerekse İslam dini ve Kur'an'ın genel ilkelerinden hareketle dini düşünc~nin gelişmesi ve gelişti­ rilmesi noktasında dalaylı yoldan tefsir niteliğinde paradigmatik yorumlar yapmıştır. Esasen bir düşünce ve proje insanı olan Gaza.II, hemen her eserinde belli hedefleri gerçekleştirmek için çaba göstermiş, ciddi muhakeme ve muhasalaya, zihni muhasebe ve kalbi murakebelere dayalı düşünce süreci sonucunda ulaşılmış hasıli yorum olarak adlandınlabilecek bir yorum anlayışı ortaya koymuştur. Örneğin mantık ilminin meŞruiyetini Kur' an ayetlerine dayandırmış ve birçok ayetin mantıkta kullanılan kıyas şekillerini ihtiva ettiğini örneklerle izah etmiştir. Eserlerinde muhtelif ayetlerin tefsiri ile ilgili olarak yaptığı yorumlann büyük bir niteliktedir. Yine yorumlanmn birçoğunda felsefi ilimler sisteminden ve Müslüman fılozoflann görüşlerinden yararlandığı da görülmektedir. Ça_.ğımızda İlıni-bilimsel tefsir diye adlandınlan tabii ilimierin verilerinden yararlanarak Kur'an sure ve ayetlerini anlama ve yorumlama anlayışının Gaza.Ii'niıı eserlerinde var olduğu görülmektedir. kısmı tasavvufi-işari Kur'an'ı bir ilimler deryası, salıili olmayan bir okyanus olarak gören Gazau, birçok İlınin Kur'an'dan kaynaklandığını, en nihayetinde ilimierin ulaşacaklan sonuçların onda buluşacağını kabul etmiştir. Onun ilmi tefsir anlayışında Kur'an'dan hareketle ilıni nazariyeler geliştirme ve bilimsel varsayımlar ve sonuçlar çıkarmadan ziyade ilıni verilerden hareketle Kur'an'ı tefsir etıne anlayışı hakimdir. Doğruluğu kesin olarak ispatlanmış bilimsel sonuçlarla dini nasslar arasında bir zıtlık ortaya çık­ tığında, dini nasslann te'vil edilmesi gerektiğini savunmuştur. Gazill, te'vil konusuna da ayn bir önem vermiş ve te'vili "dini bir nassı hakiki olarak tarif etmiştir. Dini nasslann te'vili konusunda zati, hissi, hayali, akll ve şibhl varlık diye beşli bir varlık tasnifi yaparak te'vilde bu tasnifin esas alınması gerektiğini savunmuştur. Te'vilin tanımı, alanlan, kapsamı ve sınırlan konusunda ortaya koyduğu ilkelerle kendine özgü 6ir yorum metodolojisi geliştirme başansı göstermiştir. Yorumun sınırlan konusundaki çabalanyla Kur'an ayetlerinin anlam evrenindeki enginlik ve zenginliğin, tek boyutluluktan ziyade çok boyutluluk arz ettiğini ispatlarnıştır. Ancak bu çok boyutluluk ve çok anlarnlılığın keyfi ve her anlama gelebilecek şekilde tebdil, tağyir ve talırife elverişli bir yorum karmaşası, keşmekeşi ve başıbozukluk olarak da anlaşılınaması gerektiğini, ' yani çok anlamlılığın her anlamlılık demek olmadığım, gerek eserleri ve gerekse Batınilerle mücadelesiyle ortaya koymuştur. anlamının dışına çıkarak açıklama"