Untitled

advertisement
Koroner Arter Hastalığına
Bağlı Göğüs Ağrısı
(ANGİNA PEKTORİS)
Bornova - İZMİR
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
HALK KİTAPLARI SAĞLIK SERİSİ
11
Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı
(ANGİNA PEKTORİS)
Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN
Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR
Kalp Krizi Geçirenler İçin
Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN
Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR
Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları
Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN
Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR
Şubat 2012, Birinci baskı
ISBN: 978-975-483-936-4
© Bu kitabın tüm yayın hakları Ege Üniversitesi’ne aittir.
Kitabın tamamı ya da hiçbir bölümü yazarının önceden
yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da
diğer yollarla kaydedilemez, basılamaz, çoğaltılamaz.
Ancak kaynak olarak gösterilebilir.
Proje Üst Yöneticileri
Ege Üniversitesi Rektörü: Prof. Dr. Candeğer Yılmaz
EÜ Tıp Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu
Yayın Yönetmenleri: Prof. Dr. Ayşenur Oktay, Prof. Dr. Tahir Yağdı
Yayın Alt Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Ufuk Çağırıcı
Sağlık Kitapları Serisi Çalışma Grubu:
Prof. Dr. Elvan Erhan, Prof. Dr. Mehtap Çınar, Prof. Dr. Alpaslan Çakan
Dil Editörü: Prof. Dr. Metin Ekici
Koordinasyon: EÜ Tıp Fakültesi Yayın Bürosu
Kapak İllüstrasyonu: Merve Evren
Sayfa Tasarım: Hülya Sezgin
Fotoğraf: BİTAM
Basım Yeri: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova, İZMİR
Tel: 0 232 388 10 22
e-posta: bsmmd@mail.ege.edu.tr
Değerli Okuyucumuz;
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2011 yılının sonu
itibariyle 472 öğretim üyesi, 582 araştırma görevlisi,
1970 tıp öğrencisi ile yaklaşık 2000 yataklı hastanede
eğitim, öğretim ve araştırma yapmakta ve sağlık
hizmeti vermektedir. Bu dönemde yaklaşık 950.000
ayaktan ve 54.000 yatan hasta, 2300 doğum
80.000 acil servis
hizmeti vermesi onu ülkemizin
en büyük sağlık kurumlarından birisi yapmaktadır.
Ege
Üniversitesi
Tıp
Fakültesi’nin
en
önemli
vizyon ve misyonunu toplumsal sorumluluk bilinci
oluşturmaktadır. Bu bilinçle çalışan Ege Tıp topluma
nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti vermekte; “Toplum
Sağlığı Hizmeti”ni diğer tüm görevlerinin üzerinde
tutmaktadır. Ege Tıp Endokrinoloji ve Metabolizma
Hastalıkları Bilim Dalı, Türkiye’de bir ilk olarak ve 9
yıldır “Sağlık Halk Kongresi” düzenleyerek toplum sağlığı
için hizmet anlayışını gerçek bir bilgilendirme, uygulama
ve deneyim paylaşımı şeklinde sürdürmektedir.
Bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgilerin kalıcılığı ve
yaşama geçirilmesi; bunların başvuru kaynağı belgelere
dönüştürülmesi ile sağlanır. “Ege Tıp Halk Kitapları
Sağlık Serisi” bu anlayışımızın bir ürünüdür. Bu
seride yayınlanan kitaplarımızın önemi ve farkındalık
yaratacak
temel özelliği; ülkemizin önceliğinde
olan güncel sağlık konuları yanında; güncelliğini
yitirmiş olsalar bile, ciddi bir sağlık sorunu olduğunu
düşündüğümüz konuları da ele almış olmalarındadır.
“Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarlarının
tümü Ege Tıp Fakültesi’nde görev yapan ve konusunda
III
uzman öğretim üyeleridir. Serideki kitapların konu
seçimleri ve içeriklerinin hazırlanmasında birden çok bilim
insanının görüşlerinin yansıtılması sağlanmıştır. Seride
yayınlanan kitaplardaki grafik ve fotoğraflar çoğunlukla
kurumumuzun ürünüdür. Serimizin dil editörü her kitabı
sadelik ve anlaşılabilirlik yönünden incelemektedir.
Neden böyle bir seriye gereksinim duyulmuştur? Sağlık
konularında dolaşımda olan, kolay ulaşılan ve günlük
yaşamda kullanılan bilgilerin çoğunun gerçek bilimsel bilgi
olup olmadığı kaygısı, bilim insanları olarak bizleri daha
da sorumlu davranmaya ve güven sarsılmasına neden
olan özensizliklerden uzak durmaya sevk etmektedir.
Birçok konuda doğru ve güvenilir bilginin üretimi ve
yayılması üniversitelerin öncelikli görevleri arasındadır.
Bu anlayıştan hareketle, “Ege Tıp Halk Kitapları
Sağlık Serisi” yazarı olan her öğretim üyemiz,
sadece uzmanı olduğu konuda kitap yazmıştır. Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi bu kitaplara adını, deneyimini
ve saygınlığını koymuştur. Her bir yayın özenle gözden
geçirilmiştir. Ülkemiz için özgün sayılabilecek böylesine
kapsamlı bir seride, yine de gözden kaçırdığımız hata
ve eksiklikler olabilir. Bunlar için, her zaman olduğu
gibi, okuyucumuzun engin hoşgörüsüne sığınıyoruz.
Katkıda bulunanlara minnet duygularımızı sunuyoruz.
Saygılarımızla...
Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dekanı IV
Ege Üniversitesi
Rektörü
Prof. Dr. İnan SOYDAN
Tıp eğitimini, 1962-1968 yıllarında Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi’nde görmüş, 1977 yılında doçent,
1988 yılında ise profesör olmuştur. Kliniksel
Vektörkardiyografi, Klinikte Aritmiler ve Tedavileri,
Klinikte Elektrokardiyografi gibi kitapları, birçok
bilimsel kitapta yazdığı bölümler ve 150’nin üzerinde
bilimsel makalesi vardır. Özellikle "Hipertansiyon" ve
"Kan Yağları" alanında çalışan Prof. Dr. İnan Soydan;
Türk Kardiyoloji Derneği’nin Lipid Çalışma Grubu
1990’lı yıllarda ilk kurulduğunda, önce başkan
yardımcısı daha sonra başkan olarak görev yapmıştır.
2000 ile 2008 yılları arasında Dahili Bilimler Bölüm
Başkanı olarak çalışan Prof. Dr. Soydan, halen EÜ
Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı olup, 2005-2011
yılları arasında Tıp Fakültemizi Ege Üniversitesi
senatosunda, temsil etmiştir.
V
Prof. Dr.Cahide SOYDAŞ ÇINAR
1955
yılında
doğmuştur.1978
yılında
Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur.
1983 yılına kadar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıkları Anabilim Dalında Dahiliye İhtisasını
yapmış ve mecburi hizmetini tamamlayarak
1986–1989 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında Kardiyoloji
İhtisası alarak görev yapmış, 1989–1990 yılları
arasında da Hollanda'nın Nijmegen Radboud
Ziekenheus Üniversitesinde Ekokardiyografi üzerine
çalışmalar yapmıştır. 1990 yılında Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında Uzman;
1992 yılında Doçent ve 2000 yılında da Profesör
ünvanını almıştır. Halen Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında görevine
devam eden SOYDAŞ ÇINAR, evlidir.
VI
İÇİNDEKİLER
Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris)
Giriş 1
1. ANGİNA VE KALP KRİZİ.....................................................3
2. İLAÇ TEDAVİSİ....................................................................6
3. GİRİŞİMSEL TEDAVİ...........................................................9
4. CERRAHİ TEDAVİ.............................................................13
5. HASTALIĞINIZ İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?.................13
6. ANGİNA PEKTORİS...........................................................19
Kalp Krizi Geçirenler İçin
Giriş
23
1. YERLİ, YERSİZ ENDİŞELERİNİZ........................................25
2. KİTABIMIZA İLİŞKİN SÖZLÜK...........................................52
3. MEMLEKETİM...................................................................59
Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları
Giriş
63
1. TARİHÇE...........................................................................65
2. ASPİRİN NASIL YARARLI OLMAKTADIR?.........................67
3. ASPİRİN VE KALP HASTALIĞI...........................................70
4. ASPİRİN VE İNME..............................................................72
5. NE YAPMALISINIZ.............................................................74
Bu kitabın hazırlanmasında
Amerikan Kalp Derneği'nin
ilgili kılavuzu temel
alınmıştır.
Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris)
GİRİŞ
Göğsünüzde hissettiğiniz ağrı (tam olarak ne olduğunu
tanımlayamadığınız, ama sizi rahatsız eden duygu)’ya
doktorunuz “Angina Pektoris” veya kısaca “Angina” tanısı
koyduğunda, kafanız bir miktar karışmış olabilir. Acaba
“Angina” veya “Angina Pektoris” ne anlama gelmektedir ve
nasıl bir hastalıktır? Bu kitap “angina pektoris”e ilişkin
olarak aklınıza takılabilecek tüm soruları yanıtlamak
ve bu konuda sizi aydınlatmak için hazırlanmıştır.
Hastalığınızın niçin ortaya çıktığını ve nasıl bir hastalık
olduğunu iyice kavrayarak, doktorunuzla daha verimli
bir işbirliğine girebilecek, böylece daha aktif ve sağlıklı
bir yaşam sürdürme olanağını, bulabileceksiniz.
“Angina
Pektoris”in
Türkçedeki
tam
karşılığı
(angina=ağrı, pektoris=göğse ait) “göğüs ağrısı” dır.
Aslında “angina pektoris”in kendisi bir hastalık değil,
bir hastalık belirtisidir. Örneğin “ateş” de bir hastalık
olmayıp, çeşitli hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan bir
belirtidir. Angina; kalp kasının, ihtiyaç duyduğu kanı ve
dolayısıyla oksijeni, alamadığı durumlarda ortaya çıkar.
Anginayı sıklıkla fiziksel bir etkinlik (koşma, yokuş veya
merdiven çıkma gibi) ya da heyecan verici bir stres anında
(büyük bir üzüntü veya kızgınlık sırasında olduğu gibi)
hissetmenizin nedeni budur. Çünkü böyle durumlarda
kalbimiz hızlanıp kan basıncımız (tansiyonumuz)
yükseldiği için, kalbimizin kana (oksijene) olan ihtiyacı
artar. İşte, böyle bir durumda, kalbimize temiz kan
getiren atardamarlarımız (yani koroner damarlarımız)
zaten anlamlı bir biçimde daralmış ise, kanlanma ihtiyacı
artmış olan kalp kasımıza yeterince kan taşıyamayacakları
için, kalp kasımızın, iyi kanlanamayan bölgesi kansız
kalır ve bu durum da, ağrıya angina pektoris veya göğüs
ağrısı neden olur. Ancak, göğsümüzde hissettiğimiz her
1
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
ağrı kalp kasımızın kansız kalmasından kaynaklanmaz.
Başka kalp hastalıklarına ve kalp-dışı hastalıklara bağlı
göğüs ağrıları da vardır, fakat onlara “Angina Pektoris”
(göğüste duyulsalar bile) adı verilmez. Dolayısıyla,
“Angina Pektoris’in göğüste duyulan herhangi bir ağrı
olmayıp, kesinlikle kalp kasının kansız (oksijensiz)
kalmasıyla ortaya çıkan bir göğüs ağrısı olduğunu bir
kez daha vurgulamak isteriz. Öte yandan, göğüs ağrısı
anlamına gelmesine karşın, ille ağrı şeklinde hissedilmesi
de gerekmez, göğüste (örneğin bir sıkışma hissi gibi)
rahatsız edici değişik duygular şeklinde de algılanabilir.
Angina veya "angina pektoris" yineleyen bir rahatsızlık
hissidir. Genellikle birkaç dakikadan uzun sürmez.
Sıklıkla, halkımızın “iman tahtası!” adını verdiği,
göğüsün ön ortasında bulunan kemiğimizin -ki göğüs
kafesimizi oluşturan kemiklerimizin sağlı-sollu gelip
yapıştıkları ve tıbbi olarak “sternum” adı verilen
kemiktir- arkasında hissedilir. Bu nedenle, erkeklerin
taktıkları “kravat”ın kapladığı alanın arkasında yer aldığı
da söylenebilir. Daha önce de vurguladığımız gibi, her
zaman ağrı şeklinde duyulması gerekmeyip bazı hastalar
tarafından, yine aynı bölgede duyulan bir ağırlık, sıkışma,
dolgunluk, rahatsız edici bir basınç veya sıkışma hissi
şeklinde algılanabilir. Bu ağrı veya rahatsızlık hissi,
bazen bir veya iki kola veya sırta, alt çeneye ya da mideye
yayılabilir. Keza, omuzlarda, kollarda veya el bileklerinde
bir uyuşmaya da neden olabilir.
2
Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris)
1. ANGINA VE KALP KRIZI
Hem angina ve hem de kalp krizi, kalp kasına gelen kanın
yetersiz kalmasıyla ortaya çıkarsa da aralarında önemli
bir fark vardır. Anginada, özellikle kalbin fazla çalışması
gereken bir anda, örneğin ağır bir yemek sonrası, yorucu
bir egzersiz veya aşırı bir heyecan anı gibi kalp kasına
gelen kanın azalması söz konusudur. Geçici olarak
oluşan bu durum, yani kan akımındaki azalma göğüsteki
sıkıntıya neden olur.
Kalp krizinde ise, koroner damarın tıkanmasıyla, kalp
kasının bir bölümüne giden kan akımının tümüyle
kesilmesi söz konusudur (Şekil-1). (Koroner damarlar
kalp kasına oksijenlenmiş temiz kan taşırlar). Sonuçta
ortaya çıkan göğüs ağrısı, genellikle daha şiddetli olur ve
daha uzun sürer.
Şekil-1.
Koroner arterin
içinde, kalp krizine
neden olan pıhtı
3
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
Angina krizleri kalp kasında kalıcı bir hasar yapmazlar.
Bununla birlikte, anginaya yol açan nedenler, kalıcı bir
hasarla sonuçlanan, bir kalp krizine de neden olabilir.
Anginası olan bazı insanlar hiç kalp krizi geçirmemiş iken,
diğer bazıları, ancak bir kalp krizinden sonra anginadan
yakınmaya başlarlar.
Bedenimizin Kendisini Kurtarma Çabası
Bir koroner atardamarımız kısmen tıkanınca, bedenimizin,
o bölgedeki kalp kasımıza giden kanı arttırmanın bir
çaresi vardır. Kısmi tıkanmadan etkilenen alana daha
çok kan gönderebilmek için yakın çevredeki atardamarlar
genişleyebilir ve çok küçük damarsal dallar oluşur.
Bu küçük damarların kan dolaşımını üstlenmesine;
"kollateral dolaşım" yardımcı, ikincil veya dolaylı
dolaşım -yani tıkanıklığın çevresinden dolanan- adı
verilir (Şekil-2).
Şekil-2.
Normal
Koroner Arter
Bir Koroner
Arterdeki
Kısmi
Tıkanma
Kollateral
Dolaşım
4
Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris)
Eğer kollateral dolaşım iyi gelişirse angina şeklindeki
yakınmalar azalabilir, hatta yok olabilir. Böylece, kalp
kasına fazladan gönderilen bu kan akımı bir kalp
krizini önlemeye yarayabilir. Hatta, önleyemese bile,
sonuçta kalpte oluşacak kalıcı hasarın daha az olmasını
sağlayabilir.
Anginanın Nedeni Nedir?
Angina ve kalp krizinin temelinde yatan neden aynıdır;
damar sertliği, yani tıbbi adıyla "ateroskleroz". Bu durum,
kolesterol gibi yağlı maddelerin koroner damarların
duvarında birikintiler oluşturup damarın iç boşluğunu
daraltmasıyla karakterlidir. Damar sertliği, genellikle,
yaşamın erken dönemlerinde, gençlikte başlar. Orta
yaş dönemine ulaşmış kişilerin çoğunda ve değişik
derecelerde, yani az ya da çok damar sertliği gelişimi
vardır.
Angina Nasıl Tanımlanır?
Doktorunuz, genellikle yakınmalarınızı anlattığınızda
"angina"nızı teşhis edebilecektir. Anginalı bir hastanın
fiziksel incelenmesi ve istirahat elektrokardiyogramı
(EKG)’si tamamen normal sonuç verebilir. Bu nedenle
doktorunuz, kalbinizin kan ve oksijen gereksinimini
arttırmak için bir egzersiz testi isteyebilecektir. Eğer
kalbiniz yeterince oksijen alamıyorsa, egzersiz testi
sırasında yazdırılan bir EKG bunu gösterebilir.
Bazen, hastanın yakınma ve öyküsünün dinlenmesi,
fiziksel olarak dikkatle incelenmesi ve bir egzersiz testinin
yapılmasına karşın anginayı teşhis etmek güç olabilir.
Böyle durumlarda, yani tüm bunlardan sonra doktorunuz
hala anginanızın olabileceği kuşkusunu duyuyorsa,
doktorunuz sizden bir talyum vb. stres testi yaptırmanızı
5
Kalp Krizi
Geçirenler İçin
Kalp Krizi Geçirenler İçin
GİRİŞ
Bir kalp krizi geçirdiniz ve artık iyileşmektesiniz. Olasılıkla,
gerek sizin gerekse yakınlarınızın aklında, bu konuya
ilişkin olarak, yanıtlanmayı bekleyen birçok soru vardır.
İşte bu kitapçığı, bu soruları yanıtlayıp sizleri aydınlatmak
ve rahatlatmak için hazırladık. Bu kitapçığı okuyarak,
başınızdan geçen olayın ne olduğunu, niçin olduğunu
ve bundan sonra sağlığınızı nasıl koruyabileceğinizi
öğreneceksiniz. Biliyoruz ki, bir konuya ilişkin ne kadar
çok şey bilirsek, o konuda kendimizi o ölçüde rahatlamış
ve huzurlu hissederiz. Çünkü aklımıza takılan ve bizi
huzursuz eden sorular kalmamış veya çok azalmıştır.
Öncelikle kalp krizi, tıbbi terimle “miyokart infarktüsü"nün ne olduğunu tanımlamakla işe başlayalım.
Kalp krizi; kalbin kas dokusunun değişik
genişlikteki (küçük veya yaygın) bir alanının kansız
kalması sonucu canlılığını yitirmesi, yani ölmesi ve
bu nedenle artık iş görememesi, yani kasılamaması,
anlamına gelir.
Kalbin görevi, kasılarak doku ve organlarımıza kan ve
dolayısıyla oksijen ve besleyici maddeler göndermek
olduğuna göre, kalp krizi geçiren bir kişinin kalbi,
geçirilen infarktüsün büyüklüğüne göre, bu görevi yerine
getirmede az veya çok geri kalacaktır. Çünkü, kalbin
belli bir bölümü artık kasılamadığı için, kalbin “kan
pompalama işlevi”ne katılamamaktadır. Dolayısıyla,
ölen bölge, yani infarktüs çok küçük olduğunda, hasta
bunun etkilerini hiç hissetmeyebilir. Buna karşılık,
daha büyük olduğunda günlük yaşamda kendisini
sıkıntıya sokan sorunlarla, örneğin nefes darlığı gibi
karşılaşabilir ve hatta çok büyük infarktüsler hastanın
yaşamını kaybetmesine yol açabilir. Yani, aynı trafik
23
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
kazalarındakine benzer bir durum söz konusudur; hiç
kimsenin burnunun bile kanamadığı kazalar yanında,
hafif veya ağır yaralıların olduğu, hatta ölümle sonuçlanan
kazalar da vardır. Bu yüzden, aynı nedenle ortaya çıkmış
olsalar bile, ciddiyet dereceleri farklı olduğu için, nasıl
ki her trafik kazası aynı sonla bitmiyorsa, her kalp
krizinin aynı sonla biteceğini düşünmek de yanlıştır. Bir
uçta çok hafif atlatılan durumlar, diğer uçta ise çok ağır
seyredebilen örnekler vardır.
Yeri gelmişken, bu kitabın sonuna, doktor ve hemşirenizden
duyabileceğiniz ve bilmenizde yarar gördüğümüz tıbbi
sözcüklere ilişkin bir sözlük eklediğimizi belirtmek
isteriz. O bölüme bakarak bu sözcüklerin anlamını
öğrenebilirsiniz.
24
Kalp Krizi Geçirenler İçin
1. YERLİ, YERSİZ ENDİŞELERİNİZ!
Kim ne derse desin, kalp krizi geçirmek, insanın ruhsal
durumu üzerinde ciddi etkiler yapan korkutucu bir
olaydır. Yaşamının tehdit edilmesi, herkes için korku
vericidir. Dolayısıyla, doktorunuzun “artık her şey
yolunda, giderek iyileşiyorsunuz” dediği anda bile,
hala bir ölçüde endişeli olmanız, insani ve anlaşılabilir bir
durumdur, ancak durumu çok da abartmamanız gerekir.
Başınızdan geçenlerden sonra bir ölçüde endişeli olmanız
normaldir. Fakat her yaranın zamanla iyileşmesi gibi
kalbinizin de her geçen gün iyileştiğini unutmayın.
Geçen her gün sizi tehlikeden biraz daha uzaklaştırmakta,
giderek daha güçlenmekte ve daha hareketli hale
gelmektesiniz. Yani kötü günler geride kalmaktadır.
Unutmayınız ki, dünyada bu hastalığı geçiren tek kişi siz
değilsiniz. Yalnızca bizim ülkemizde bile, her yıl binlerce
insan kalp krizi geçirmektedir. Bu insanların büyük
çoğunluğu yeniden işlerine dönebilmekte ve yaşamın
tadını çıkarmaya devam etmektedirler. Yine bu insanların
arasında, çok önemli mevkilerde çalışıp, büyük şirketleri
yöneten iş adamlarının, hatta ülkelerin yönetiminde söz
sahibi olan devlet adamlarının bulunduğunu unutmayın.
Öte yandan, tek başınıza bırakılmış da değilsiniz. Tıbbın
bütün olanakları, yatmakta olduğunuz hastanenin tüm
imkanları, doktorlar, hemşireler ve tüm tıbbi personel
sizi iyileştirmek için arkanızda ve hizmetinizdedir.
Onlar ki, normal yaşama döndürdükleri her hasta için
ayrı bir insani ve mesleki haz duyarlar. Sonuç olarak,
iyileşeceğiniz ve yeniden iyi günlerinize dönebileceğiniz
konusunda bir kuşku taşımanız yersizdir. Oysa, iyimser
olmak için her türlü gerekçeye sahipsiniz!.
25
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
Yanlış Bir Şey Yapmamıştım, Niçin Kalp Krizi
Geçirdim?
Şekil-1.
Normal Arter
Dış Tabaka
Orta Tabaka
İç Tabaka
Endotel
Aterosklerotik
Arter
Ölü Doku
Trombüs
Kanama
Kalsifikasyon
Lipidler
Bazı hastalar kendilerini kalp krizine kadar getiren
süreçteki yanlışlarını, sigara, boğaza düşkünlük,
hareketsizlik, şekerine, kolesterolüne, tansiyonuna
dikkat etmemek vb. gibi kabul eder ve “benim başıma
bu işin geleceği belli idi” itirafında bulunurlar. Bazı
hastaların ise kendileri olmasa da; eşleri, çocukları ya
da arkadaşları “perşembenin gelişi çarşambadan
belliydi” derler! Ancak, bir grup hasta vardır ki, bu işin
nasıl olduğunu anlamak ve kabul etmekte zorlanırlar.
Kalp krizinin ortaya çıkışını kolaylaştıran durumlar, aşırı
heyecan, aşırı yorgunluk ve aşırı yemek gibi, varsa da,
kalp krizi geçirmek için ille de bu durumların bulunması
gerekmez. Kalp krizi herhangi bir anda, örneğin işte iken
veya tatilde iken, istirahat sırasında veya bedenen yorucu
bir egzersiz sırasında, mutluyken veya çok üzüntülü
iken ortaya çıkabilir. Hatta kalp krizinin, genellikle öyle
26
Kalp Krizi Geçirenler İçin
olmakla birlikte, ille de şişman, yüksek tansiyonlu,
kolesterolü yüksek ve sigara içen kişilerde olması da
gerekmez. Bunlar olmadan da, daha seyrek olmakla
birlikte, bir insanı kalp krizine götüren koşullar oluşabilir.
Kalp krizi çok ani biçimde ortaya çıkarsa da, hastalığın
o noktaya gelmesi için birçok yılın geçmesi gerekir. Yani,
kalp krizi, ortaya çıktığı gün oluşmuş bir hastalık değil,
yıllardan beri, belirti vererek veya sinsi biçimde, devam
eden bir hastalık sürecinin sonunda ortaya çıkmış bir
sonuçtur. İşte, kalp krizi ile sonuçlanan bu hastalığa
tıp dilinde "ateroskleroz" veya "koroner sklerozu" adı
verilir. Ateroskleroz, atardamarların; koroner skleroz
ise kalp kasını besleyen ve koroner arter adı verilen
atardamarların duvarlarında kalınlaşmaya yol açarak
“lümen” denilen iç boşluklarını daraltan ve bu yüzden
kanın ve dolayısıyla kanın taşıdığı oksijen ve besinlerin
akışını güçleştiren ve dilimizde “damar sertliği” olarak
bilinen durumdur. Damar duvarında kalınlaşmaya yol
açan olayın temelinde ise bu bölgelerdeki yağ (kolesterol)
birikimi yatar ki, kanda kolesterolün yükselmesinden
korkmamız bundan kaynaklanır.
Ateroskleroz yalnızca kalbi besleyen koroner damarlarda
değil, diğer birçok atardamarda da, örneğin beyin, böbrek
ve bacak damarlarında gelişebilir. Yıllar içinde yavaş
gelişen ve karmaşık bir süreçtir. Birçok bilim adamı,
ilk olarak, atardamarın iç yüzüne bakan koruyucu örtü
tabakasının hasara uğramasıyla başladığına inanır.
Bu tabaka hasarlanınca, kandaki yağlar, kolesterol ve
diğer bazı maddeler yavaş yavaş atardamarın duvarında
birikmeye başlar. Bu ise atardamarın duvarında, damarın
iç boşluğuna doğru çıkıntıların oluşmasına neden
olur ve sonuçta damar boşluğu, olayın şiddetine göre,
değişik derecelerde daralma gösterir. Sonuçta damar
27
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
hem daraldığı hem de sertleştiği için, içinden geçen kan
akımına karşı direnç göstermeye başlar.
Zaten daralmış olan böyle bir atardamarın duvarında
bir kanama olduğunda, oluşan kan pıhtısı (trombüs
denir) damarın kanalını tıkayabilir ve kanın kalp kasına
ulaşmasını engeller (Şekil-2). Kalp krizine yol açan
durum budur. Kalp kasını besleyen atardamar yani
koroner damarda gelişen bu olaya, tıbbi olarak “koroner
tromboz” veya “koroner tıkanma” adı verilir. Buna bağlı
olarak, kalp kasının artık kanlanamaması sonucu ortaya
çıkan hasara, yani kalp kasının ölümüne ise “miyokart
infarktüsü” adı verilir.
Şekil-2.
Bir kan pıhtısı
koroner arteri
tıkayarak
kan akımını
engelleyebilir.
Ani Kalp Ölümü Ne Demektir?
Hasara uğramış bir kalpte anormal bir elektriksel etkinlik
görülebilir. Bu durum kalbin normal biçimde atmasını
engelleyebilir ve buna bağlı olarak ani kalp ölümü ortaya
çıkabilir.
28
Aspirin / Kalp ve
Damar Hastalıkları
Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları
GİRİŞ
Yapılan bilimsel araştırmalar, aspirinin, her yıl, yüksek
düzeyde kalp krizi veya inme (felç) geçirme tehlikesini taşıyan binlerce insanın yaşamını kurtardığını göstermektedir. Aspirin, yalnızca bu hastalıkları geçirmemiş olanları korumakla kalmamakta, daha önce kalp krizi veya
inme geçiren hastaların, aynı durumları bir daha yaşamamalarına da yardımcı olabilmektedir.
O nedenle, birçok tıbbi dernek, bu ilaçtan yarar
görebilecek hastalarına aspirin önermeleri için doktorları
uyarmaktadır.
Ne var ki, aspirin tamamen risksiz bir ilaç olmadığı için,
bu ilacı kullanmanın yarar ve tehlikelerini doktorunuzla
tartışmanız gerekir. Aspirin kullanmaya karar verirken
hesaba katılması gereken durumlar şunlardır:
• Mide-bağırsak sisteminin kanamaları ve diğer
hastalıkları.
• Kanama ile seyreden diğer sorunlar.
• Peptik ülser (mide veya oniki parmak bağırsağı
ülseri).
• Karaciğer veya böbrek hastalığı.
• Aspirin alerjisi.
• Alkol içme alışkanlığı.
63
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
64
Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları
1. TARİHÇE
Her ne kadar tıp tarihçileri 1897 yılını "Aspirin"in
doğum yılı olarak gösterirlerse de, insanlık tarihinin
en iyi bilinen ve en yaygın olarak kullanılan ilacı olan
aspirinin öyküsü, aslında 3.500 yıl önce başlamıştır.
Milattan önce ikinci yüzyılın ortalarına ait 877 tıbbi
reçeteden oluşan "Ebers papirus"unda romatizma ve
sırt ağrısı için kurutulmuş mersin ağacı yapraklarından
infüzyon yapılması önerilmektedir. Yaklaşık bin yıl sonra,
günümüz doktorlarının babası sayılan Hippokrat, ateş,
ağrı ve ayrıca çalışmaktan kaynaklanan ağrılar için söğüt
ağacı kabuğundan ekstre edilen suyu reçetelemiştir.
Bu suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde, bugünkü
adıyla "salisilik asit"tir. Bu maddenin adı, Latince söğüt
anlamına gelen “salix” sözcüğünden türetilmiştir.
Eskiden Mısırlıların ağrıyı gidermek için kullandıkları
mersin ağacı yapraklarında da salisilik asitin bulunduğu,
artık kesin olarak bilinmektedir.
Bugün bilinen şekliyle aspirin (asetil salisilik asit); ilk
olarak 10 ağustos 1897’de Bayer’in kimyagerlerinden
Dr. Felix Hoffmann tarafından üretilmiştir. Uzun yıllar
hangi yoldan etkili olduğu bilinmediği için “hiç kimsenin
anlamadığı harika ilaç” olarak nitelenen aspirinin etki
mekanizması, 1971 yılında saygın bir bilimsel dergi olan
“Nature”da yayınlanmıştır. Aspirinin etki mekanizmasını
bulma onuru, bir İngiliz bilim adamı olan ve Londra’daki
Kraliyet Cerrahi Okulunda ders verip araştırmalar yöneten
Sir John R. Vane’e nasip olmuş, aspirinin "prostaglandin
sentezini" inhibe ederek etkili olduğunu bulan Vane, bu
başarısı ile, 1982 Nobel Tıp Ödülünü kazanmıştır.
65
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
Daha önce toz halinde satılmakta olan
Aspirin ilk olarak 1900 yılında tablet olarak
üretilmeye ve yanda görülen kutular içinde
satılmaya başlandı.
Bugün bilinen şekliyle
aspirin yanda görülen
kutular içinde satılmaktadır.
66
Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları
2. ASPIRIN NASIL YARARLI OLMAKTADIR?
Birçok insanda, özellikle yaşlılarda, damar sertliği
(ateroskleroz) vardır. Bu hastalıkta yağlı maddeler,
kolesterol, hücre atıkları, kalsiyum (bir çeşit kireç)
ve diğer birçok maddenin, atardamarların iç yüzünü
döşeyen tabakada birikmesi söz konusudur. Bu
birikim sonucunda, atardamarın duvarında, damarın
iç boşluğuna doğru oluşan ve onu değişik derecelerde
daraltan çıkıntıya "plak" adı verilir. Bu değişiklikler,
genellikle büyük ve orta çaptaki atardamarları etkiler.
Zaman içinde plaklar, atardamarın içinden geçen kan
akımını önemli derecede azaltmaya yetecek bir büyüklüğe
ulaşabilir. Bununla birlikte en büyük sorun, plağın
yırtılmaya çok duyarlı olması ve yırtılıp kanamasıyla
ortaya çıkar. Çünkü, yırtılan plaklar kan akımını
tamamen engelleyebilen kan pıhtılarının oluşmasına
neden olmaktadır. Bazen de, oluşan kan pıhtısı,
bulunduğu yeri tıkamaya fırsat bulamadan, yerinden
koparak ayrılır ve kan dolaşımı ile bedenimizin başka bir
yerindeki atardamara gidip, damarı tıkayarak o bölgeye
ilişkin sorunlara yol açar. Örneğin, kalbi besleyen koroner
damarlara gidip tıkarsa kalp krizine neden olur, beyine
giden bir damara gidip tıkadığında ise inmeye (felç) yol
açar.
Aspirin, kanda "trombosit" adı verilen hücrelerin
birbirlerine yapışmasını engelleyerek, kalp krizlerini
önler. “Trombositler”in birbirlerine yapışması, kanın
pıhtılaşması sürecindeki ilk basamaklardan birisi olduğu
için, aspirin, kan pıhtılarının oluşması ve atardamarları
tıkaması olasılığını azaltmış olur.
67
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
Üstteki resimde görüldüğü gibi, bir damar herhangi bir nedenle
(örneğin; bıçakla kesilmek gibi) yırtılırsa yaralanan alanda
toplanan trombosit adlı hücreler birbirlerine yapışıp bir tıkaç
oluşturarak deliği kapatırlar. Daha sonra sağlam bir kan
pıhtısının oluşmasıyla kanama tamamen önlenmiş olur. Bu
örnekte, trombositlerin oluşturduğu tıkaç kanamayı önleyerek
lehimize sonuçlar sağlamaktadır. Ancak, kalp krizi ve kansızlığa
bağlı (iskemik) inme’de bu tıkaç damarın iç boşluğunu tıkadığı
için kan akımını önlemekte ve bizim için zararlı sonuçlara yol
açmaktadır.
68
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11
Not:
80
Yayımlanmış Kitaplarımız
Hipertansiyon
Osteoporoz (Kemik Erimesi)
Düşmeler ve Önlenmesi
Obezite
Meme Kanseri Cerrahisine Bağlı Lenfödem
Yayımlanmış Kitaplarımız
Kan Yağları ve Kalbimiz
Her Yaş İçin Spor ve Sağlık
Diyabetik Ayak
Sağlıklı Beslenme
Herediter Anjioödem
Yayımlanmış Kitaplarımız
Göğüs Ağrısı, Kalp Krizi, Aspirin Kullanımı
Yayıma Hazırlanan Kitaplarımız
Varis
Kanın Pıhtılaşmasını Önleyen İlaçlar ve
Kalbiniz, Atriyal Fibrilasyonlu Yaşam
Kalp Yetersizliği ile Yaşamak, Kalp Pili İle
Yaşamak, Kalp İlaçlarını Nasıl Kullanalım
Kalp Hastalığında Cinsel Hayat/Şeker
Hastalığı/İnme Teşhis ve Ameliyatsız Tedavi
Koroner Arter Baypas Ameliyatınız, Kalp
Kapağı Ameliyatınız
Download