Slayt 1

advertisement
• Lipitlerin yapısında C, H, O atomları bulunur. Bazı lipitlerde S, P,
N atomları da bulunur.
• Enerji potansiyeli en yüksek olan molekül grubudur.
 Suda
çözünmezler (hidrofobiktirler). Ancak eter,
kloroform gibi organik çözücülerde çözünürler.
benzen,
 Vücutta bulunan lipitler genellikle ya membranların yapısında
membran lipitleri olarak, ya adipositlerde (yağ dokusu hücreleri)
triasilgliserol damlacıkları olarak yada plazmada lipoprotein
partikülleri olarak bulunurlar.
LİPİTLERİN BİYOLOJİK FONKSİYONLARI
 Vücut için enerji kaynağıdırlar.
 Lipitler
tüm canlı hücrelerin
bulunurlar. (ör: membran lipitleri)
yapısında
yapıtaşı olarak
 Hücrelerin
sulu
bölümleri ile
hücre
içi
yapıların
bölüklenmesine olanak sağlayan hidrofobik bariyer görevi
yaparlar.
 Organizmada izolatör görevleri vardır. Örneğin; lipitler merkezi
sinir sistemi hücrelerinin yapısında yüksek oranda bulunurlar ve
izolatör görevleri sayesinde, sinirsel iletinin kayba uğramadan
hedefe doğru hızla ulaşmasını sağlarlar. Ayrıca izolatör görevleri
sayesinde vücuttan ısı kaybını da önlerler.
 Organ
yağları, organları sararak onların uygun anatomik
pozisyonda kalmalarını sağlar. Ayrıca organları mekanik etkilere
karşı korur.
 Lipitler,
yağda
eriyen
vitaminlerin
vücutta
düzenleyici veya koenzim
olarak
görev
almalarını
sağlar.
 Ayrıca,
vücut
hemoastazisinin kontrolünde
önemli rol üstlenen steroid
hormonlar
da
lipit
yapısındadırlar.
(kolestrol
türevidirler)
 Safra asitleri ve safra tuzları
da lipit sınıfına girerler.
LİPİTLERİN SINIFLANDIRILMASI
 Yağ asitleri
 Nötral yağlar (yağ asitlerinin gliserolle yaptıkları mono, di ve
trigliseridler)
 Fosfolipidler
 Glikolipidler
 Lipoproteinler (yağ asitlerinin proteinlerle yaptığı bileşikler)
 Kolestrol ve türevleri (steorid hormonlar, safra tuzları, safra
asitleri)
BESLENMEYLE ALINAN LİPİTLERİN SİNDİRİM,
EMİLİM, SALGILANMA VE KULLANILMASI
Yetişkin bir kişi günde yaklaşık 60-150 gr kadar yağ alır. Bu
miktarın % 90’ından fazlası triasilgliseroller (trigliseritler) dir.
Geri kalanı ise, kolesterol esterleri (kolesterol+yağ asidi),
fosfolipidler ve esterleşmemiş (serbest) yağ asitlerinden
oluşur.
1-DİYETLE ALINAN LİPİTLERİN MİDEDEKİ SINIRLI
SİNDİRİMİ:
Lipit sindirimi ile ilgili enzimlerden biri olan ve mideden salınan
gastrik lipaz, nötr pH’da aktif olan bir enzimdir. Bu nedenle
yetişkinlerin midesindeki asidik pH’da inaktiftir.
Oysa bebeklerin midesinde pH nötre yakın olduğundan ve
beslenmeleri süt lipitleri içerdiğinden gastrik lipaz lipit
sindiriminde görev alır.
Yani genel olarak bakıldığında, yetişkinlerde lipitler ağız ve midede
pek değişikliğe uğramadan ince bağırsağa ulaşır.
2-DİYETLE ALINAN LİPİTLERİN İNCE BAĞIRSAKTA
EMÜLSİFİKASYONU:
Duedonumda,
gerçekleşir.
beslenmeyle
alınan
lipitlerin
emülsifikasyonu
Emülsifikasyon 2 mekanizma tarafından gerçekleştirilir.
1-safra tuzlarının deterjan etkisi,
2-bağırsak hareketlerinin mekanik karıştırıcı etkisi
Emülsifikasyon, lipid damlacıklarının yüzey alanını arttırarak sindirim
enzimlerinin daha kolay etki etmelerini sağlar.
Safra tuzları kolesterol türevidir ve bir sterol halkasına eklenmiş bir
glisin veya taurin molekülünden oluşur. Bu emülsifiye edici ajanlar,
hem lipid partikülleri hem de bunları çevreleyen sıvı ortamla
etkileşime girer ve partiküller küçüldükçe onları stabilize ederek
kümeleşmelerini önlerler.
3-DİYETLE ALINAN LİPİTLERİN İNCE BAĞIRSAKTA
PANKREAS ENZİMLERİ TARAFINDAN ENZİMATİK
YIKIMI:
Diyetle alınan triasilgliseroller, kolesterol esterleri, fosfolipidler
salgılanmaları hormonal olarak kontrol edilen pankreas enzimleri
tarafından enzimatik olarak parçalanırlar.
Diyetle alınan lipitleri ince bağırsakta parçalayan hidrolitik enzimler
pankreas tarafından salgılanırlar ve pankreas sıvısı içinde
bulunurlar.
Bu enzimlerin salgılanmaları hormonal olarak kontrol edilir.
Jejunum ve aşağı duedonum mukozasındaki hücreler, küçük bir
peptid hormon olan KOLESİSTOKİNİN üretirler.
Kolesistokinin hormonu üretimi üst ince bağırsak bölümüne ulaşan
lipitlere yanıt olarak oluşur.
Kolesistokinin safra kesesinden safra ve pankreasın ekzokrin
hücrelerinden ise sindirim enzimlerinin salgılanmasına neden olur.
Ayrıca mide hareketlerini de azaltır. Bu durum, mide içeriğinin ince
bağırsağa doğru yavaş olarak geçişine neden olur.
Mideden bağırsağa doğru akan sıvının(kimus) düşük pH’ına yanıt olarak
bağırsak hücrelerinden SEKRETİN hormonunu salınır.
Bu hormon, pankreasın bikarbonattan zengin sulu bir sıvı
salgılanmasına neden olur. Bu sıvı, bağırsak içeriğinin nötralize
edilmesini sağlar. Böylece, pH sindirim sisteminin enzimatik aktivitesi
için uygun olan düzeye getirilir.
Lipidlerin Sindirimi
3A-TRİASİLGLİSEROLLER (TRİGLİSERİTLER)’İN YIKIMI:
Triasilgliserol
molekülleri,
bağırsak villuslarının mukoza
hücreleri tarafından etkili bir
şekilde alınamayacak kadar
büyük
moleküllerdir.
Bu
nedenle, pankreastan salınan
pankreatik
lipaz
enzimi
tarafından hidroliz edilirler.
Trigliseritlerin yıkımı sonucu
oluşan
ürünler;
2monoasilgliseroller ve serbest
yağ asitleridir.
3B-KOLESTEROL ESTERLERİNİN YIKIMI:
Kolesterol esterleri, pankreastan salınan pankreatik kolesterol
esteraz enzimi tarafından hidroliz edilirler.
Yıkımın ürünleri; serbest kolesterol ve serbest yağ asitleridir.
3C-FOSFOLİPİDLERİN YIKIMI:
Fosfolipitteki bir yağ asidi, fosfolipaz A2 tarafından koparılır ve
lizofosfolipid oluşur. Lizofosfolipitten de bir yağ asidi koparılır ve
gliserilfosforin oluşur. Oluşan baz feçes yoluyla atılabilir veya ileri
yıkıma uğrar.
4-LİPİTLERİN BAĞIRSAK MUKOZA HÜCRELERİ
TARAFINDAN EMİLMESİ:
Serbest yağ asitleri, serbest kolesterol ve 2monoasilgliseroller; jejunumdaki diyetsel (beslenme
ile alınan) lipidlerin yıkımının başlıca ürünleridir.
Bunlar safra tuzlarıyla birlikte karışık miçelleri
oluştururlar.
Karışık miçeller, bağırsak mukoza
membranından absorbe edilirler.
hücrelerinin
5-TRİASİLGLİSEROL VE KOLESTEROL
ESTERLERİNİN BAĞIRSAK MUKOZA HÜCRELERİ
TARAFINDAN YENİDEN SENTEZLENMESİ
Bağırsak mukoza hücreleri içinde; yağ asitleri, yağ asil Co A
sentetaz tarafından yağ asil Co A’ya dönüştürülürler.
CH3-(CH2)X- C- O
||
O
CoA
Yağ asil-CoA
Sentetaz
(tiokinaz)
CH3-(CH2)X – C – CoA
||
O
Yağ asil-CoA
ATP
AMP+PPI
2-monoasilgliseroller,
asiltransferazlar
triasilgliserollere dönüştürülürler.
tarafından
Lizofosfolipidler ve serbest kolesterol, asiltransferazlar
tarafından
fosfolipitlere
ve
kolesterol
esterlerine
dönüştürülürler.
6-BAĞIRSAK MUKOZA HÜCRELERİNDEN
LİPİDLERİN SALGILANMASI:
Yeni sentezlenen kolesterol esterleri ve triasilgliseroller
hidrofobik oldukları ve sulu ortamda kümeleştiklerinden
dolayı; bunların protein, fosfolipid ve esterleşmemiş
kolesterolün oluşturduğu bir tabaka tarafından çevrelenerek
paketlenmesi gerekir. Bu tabaka partikülün çözünebilirliğini
arttırır.
Bu küçük partiküller ŞİLOMİKRONLAR olarak adlandırılır.
Şilomikronlar, bağırsak epitel hücrelerinden ekzositoz yoluyla
bağırsak lenf damarlarına salgılanırlar, oradan da kan
dolaşımına katılırlar.
7-DİYETLE ALINAN LİPİTLERİN DOKULAR
TARAFINDAN KULLANILMASI:
Şilomikronlar içindeki triasilgliseroller, iskelet kası ve yağ dokusu başta
olmak üzere pek çok doku tarafından yıkılırlar.
Yıkımı sağlayan enzim lipoprotein lipazdır. Yıkım sonucu; serbest yağ
asitleri ve gliserol oluşur.
7A- SERBEST YAĞ ASİTLERİNİN AKIBETİ:
Triasilgliserolün hidroliziyle oluşan serbest yağ asitleri ya çeşitli dokular
tarafından enerji elde etmek amacıyla okside edilirler, ya da hücreler
tarafından alınıncaya kadar albumine bağlı olarak kanda taşınırlar.
Yağ hücreleri; serbest yağ asitlerini, triasilgliserol moleküllerini
oluşturmak amacıyla tekrar esterleştirebilir.
7B- GLİSEROLÜN AKIBETİ:
Triasilgliserolün hidroliziyle oluşan gliserol, karaciğer tarafından
gliserol-3-fosfat oluşturmak amacıyla kullanılır.
Oluşan gliserol-3-fosfat, dihidroksiaseton fosfata dönüşerek
glikolize ya da glikoneogeneze girebilir.
7C-GERİ KALAN ŞİLOMİKRON BİLEŞENLERİNİN AKIBETİ
Triasilgliserolün çoğu uzaklaştırıldıktan sonra geri kalan
şilomikron kalıntıları (kolesterol esterleri, fosfolipit, protein)
karaciğer tarafından alınır ve hidroliz edilir.
PLAZMA LİPOPROTEİNLERİ
Lipoprotein partikülleri şunlardır:
 Şilomikronlar (CM)
 Çok düşük yoğunluklu lipoproteinler (VLDL)
 Ara yoğunluklu lipoproteinler (IDL)
 Düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL)
 Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL)
Lipoproteinler; hem lipidleri
plazmada taşırken çözünür
tutmak, hem de kendilerinin
lipid içeriklerini dokulara
verme
işlevini
yerine
getirirler.
Kandaki lipit içeriğinin fazla
olması, zamanla lipitlerin
damar
duvarlarında
birikmesine
ve
kan
damarlarının
daralmasına
neden olur. Bu duruma plak
oluşumu
(atheroskleroz)
denir.
PLAZMA LİPOPROTEİNLERİNİN BİLEŞİMİ
Lipoprotein partikülleri tarafından taşınan belli başlı lipitler ya
beslenme ile alınan ya da de novo sentez yolu elde edilen
triasilgliseroller ve kolesteroldür.
Lipoproteinler; lipit çekirdek (triasilgliserol veya kolesterol
esterleri veya her ikisi) ile bunun çevresindeki protein,
fosfolipid ve serbest kolesterolden oluşan bir kabuktan
oluşurlar.
Her bir lipoprotein sınıfının protein ve lipid içeriği birbirinden
farklıdır.
ŞİLOMİKRONLAR:
Yoğunluk olarak en az, boyut açısından en büyük partiküllerdir
ve en çok lipid, en az protein oranına sahiptir.
Şilomikronlar; bağırsak mukoza hücrelerinde üretilirler ve
besinsel triasilgliserol, kolesterol ve kolesterol esterlerini
periferik dokulara taşırlar.
VLDL (ÇOK DÜŞÜK DANSİTELİ LİPOPROTEİNLER):
Yüksek protein, az lipid içeriğine sahiptirler. Bu lipoproteinler,
büyük çoğunlukla triasilgliserollerden oluşurlar.
Karaciğer, kolestrol ve trigliseritlerin sentezlendiği başlıca
organdır. Bu organın ihtiyacını aşan kolestrol ve trigliseritler
karaciğerden VLDL tanecikleri olarak kana salınırlar.
Fonksiyonları triasilgliserolleri (trigliseritleri) karaciğerden
periferik dokulara taşımaktır.
LDL (DÜŞÜK DANSİTELİ LİPOPROTEİNLER): (˂ 130 mg/dl)
VLDL’den daha az triasilgliserol içerirler ama kolesterol ve kolesterol
esterleri içerikleri yüksektir.
LDL, plazmada VLDL’den oluşur. LDL partiküllerinin ana işlevi, periferik
dokulara kolesterol sağlamaktır.
HDL (YÜKSEK DANSİTELİ LİPOPROTEİNLER): (˃40 mg/dl)
Plazma lipoproteinlerinin en yoğun olanıdır. Protein içeriği yüksektir. HDL
partiküllerin işlevi;
-Ekstrahepatik dokulardan serbest kolesterolü
getirmektir.
NOT: Plazma total kolestrol düzeyi ˂ 200 mg/dl
Plazma trigliserit düzeyi ˂ 150 mg/dl
toplayıp
karaciğere
YAĞ ASİTLERİ
Yağ asitleri, vücutta serbest (esterleşmemiş) halde veya triasilgliserol
gibi karmaşık moleküllerin yapısında esterlermiş olarak bulunurlar.
Serbest yağ asitleri, küçük miktarda tüm dokularda oluşurlar. Fakat
bazen özellikle açlık ve uzun süreli açlık durumlarında, plazmada
önemli miktarda serbest yağ asidi bulunur.
Serbest yağ asitleri, enerji üretmek amacıyla karaciğer ve kas gibi
birçok doku tarafından okside edilebilirler.
Yağ asitleri ayrıca; glikolipidler, fosfolipidler, sfingolipidler,
prostaglandinler ve kolesterol esterlerini içeren birçok bileşiğin
yapımında kullanılırlar.
Triasilgliserol bünyesindeki esterleşmiş yağ asitleri, vücudun ana
enerji kaynağı olarak işlev görürler.
YAĞ ASİTLERİNİN YAPISI
Bir yağ asidi; terminalinde(uç kısmında) karboksil grubu (COOH) bulunan bir hidrokarbon zincirinden oluşur. Fizyolojik
pH’da –COOH grubu, -COO- şeklinde iyonize olur. Bu anyonik
grubun suya karşı ilgisi (hidrofilik) vardır. Yağ asitlerinin
hidrokarbon zinciri ise hidrofobiktir.
Bu nedenle, yağ asitleri
amfipatik (hem hidrofilik hem
hidrofobik bölgelere sahip olma
özelliği) özellik gösterir.
Ancak, uzun zincirleri yağ
asitlerinde hidrofobik kısım
baskındır. Bu nedenle bu
moleküller, suda oldukça güçlü
bir
çözünmezlik
özelliği
gösterirler.
Bu
yüzden,
dolaşımda plazma proteini olan
albumine bağlı olarak taşınmak
zorundadırlar.
Yağ asitleri çift bağ içerip
içermemelerine göre 2 gruba
ayrılır.
DOYMUŞ YAĞ ASİTLERİ: Yağ
asidi zinciri çift bağ içermiyorsa
(formik asit, asetik asit,
propiyonik asit, bütirik asit,
kaprik asit, palmitik asit, stearik
asit)
DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİ: Yağ
asidi zinciri bir veya daha fazla
sayıda çift bağ içeriyorsa
(palmitoleik asit, oleik asit,
linoleik asit, araşidonik asit,
araşidonik asit, nervonik asit)
Fizyolojik önemi olan bazı yağ asitlerinin yaygın kullanılan isimleri ve
yapıları tabloda özetlenmiştir. Tablodaki sayılar zincirdeki karbon (C)
sayısını, çift bağların sayısını ve yerini göstermektedir.
Yağ asitlerinin vücutta sentezlenmeyen ve besinlerle alınması
gerekli olanlarına ESANSİYEL YAĞ ASİTLERİ denir.
İki yağ asidi insanlar için esansiyeldir. Bunlar, linoleik asit ve
linolenik asittir.
Eğer diyette araşidonik asitin öncül maddesi olan linoleik asit
yoksa, araşidonik asitte esansiyel yağ asidi sınıfına girer.
YAĞ ASİTLERİNİN DE NOVO SENTEZİ
Vücut tarafından kullanılan yağ asitlerinin büyük miktarı besinlerle
sağlanır. Ancak diyetle alınan aşırı miktardaki proteinler ve
karbonhidratlar da, triasilgliserol olarak depolanan yağ asitlerine
dönüştürülebilir. Bu sürece yağ asitlerinin de novo sentezi denir.
İnsanda yağ asidi sentezi başlıca; karaciğer, meme dokusu, yağ
dokusu ve böbrekte meydana gelir.
Bu sentezde, asetil Co A’dan koparılan karbonlardan, yağ asidi zincirleri
oluşturulur. Bu sentezde ATP ve NADPH kullanılır.
Aşağıdaki şekil yağ asitlerinin sentez ve yıkımının metabolik yollarını
ve bu yolların karbonhidrat metabolizmasıyla olan bağlantısını
göstermektedir.
TRİASİLGLİSEROLLER
 Besinlerle alınan lipitlerin en önemli kısmını oluştururlar.
 Bir molekül gliserol ile esterleşmiş, 3 molekül yağ asidinden
oluşurlar. Yağ asitleri –COOH grubundan esterleşirler. Bu sırada
elektron kaybederler, yani negatif yük kaybı olur. Bu nedenle,
triasilgliserole nötral yağ da denir.
 Triasilgliseroller suda çok az çözündüklerinden, yağ hücreleri
içinde hemen hemen susuz olan damlacıklar oluşturarak
birikirler. Bu lipid damlacıkları, vücudun en büyük enerji
depolarıdır. Vücut yakıt gereksinimi duyduğunda kullanılmaya
hazır depo yağı olarak iş görürler.
KETON CİSİMLERİ
Karaciğer; yağ asitlerinin, aminoasitlerinin ve piruvatın
oksidasyonundan oluşan aşırı miktardaki asetil Co
A’ları keton cisimlerine dönüştürme kapasitesine
sahiptir. Keton cisimleri grubuna giren bileşikler;
asetoasetat, beta-hidroksibutirat ve asetondur.
Bu bileşikler, kan yoluyla dokulara taşınırlar. Bu
dokularda yeniden asetil Co A’ya dönüşürler ve TCA
siklusunda oksidasyona uğrarlar. Keton cisimleri
periferik dokular için önemli enerji kaynaklarıdır.
Keton cisimleri;
 Sulu çözeltilerde çözünürler. Böylece, lipoproteinlerin
bünyelerinde bulunmalarına gerek kalmaz.
 Karaciğerdeki mevcut Asetil Co A miktarı karaciğerin
oksidatif kapasitesini aşacak kadar arttığında meydana
gelirler.
 Pek çok doku tarafından enerji kaynağı olarak kullanılırlar.
Keton cisimlerinin sentezi
Şeker hastalığında keton cisimlerinin oluşum hızı,
kullanım hızından büyük olduğundan keton cisimlerinin
kandaki miktarı artmaya başlar. (KETONEMİ) Sonra da
idrara çıkarlar. (KETONÜRİ)
Keton cisimlerinin kandaki miktarının artması, kanın
pH’ını düşürür. Bu duruma KETOASİDOZ denir.
KOLESTEROL ve METABOLİZMASI
 Kolestrol; insanda başta karaciğer olmak üzere,
bağırsak, adrenal korteks, yumurtalıklar, testisler gibi
hemen hemen tüm dokular tarafından sentezlenir.
 Kolesterol, hücre membranlarının ve plazma
lipoproteinlerinin önemli bir bileşeni ve safra tuzları,
safra asitleri, steroid hormonlar ve D vitamini gibi çok
önemli biyolojik maddenin öncülüdür. Bu nedenle,
vücudun belli başlı dokularına sürekli kolesterol
sağlanması önemlidir.
 Karaciğer,
vücudun
kolesterol
dengesinin
düzenlenmesinde merkezi bir role sahiptir.
Örneğin; karaciğerin kolesterol havuzuna
kaynaklardan kolesterol gelir. Bu kaynaklar;
bazı
1-Diyetle alınan kolesterol
2-Ekstrahepatik dokularda sentezlenen kolesterol
3-Karaciğerde de novo sentez sonucu meydana gelen
kolesterol
Karaciğer tarafından kolesterolün elimine edilmesi de
çeşitli şekillerde olur.
1-Safraya salgılanan serbest kolesterol
2-Bağırsak lümenine salgılanan safra tuzları olarak
3-Periferik
dokulara
gönderilen
plazma
lipoproteinlerinin bileşeni olarak
KOLESTEROL SENTEZİ
 Kolesterol sentezi, hücrelerin hem sitozol hem de
endoplazmik
retikulumda
bulunan
enzimler
aracılığıyla sitozolde ve endoplazmik retikulumda
meydana gelir.
 16 reaksiyon kademesi sonunda
kolesterol sentezi Asetil Co A ile başlar.
sentezlenen
 Kolestrol sentezi 3 aşamada gerçekleşir. 1. ve 2.
aşama sitozolde, 3.aşama endoplazmik retikulum da
gerçekleşir.
KOLESTEROL BİYOSENTEZİ VE REGÜLASYONU
Asetil-CoA
tiyolaz
Asetoasetil-CoA
1.Basamak
(sitoplazma)
(HMG-CoA) sentetaz
Hidroksimetil glutaril-CoA
(HMG-CoA)
T3-T4 insülin
+
(HMG-CoA) redüktaz
Mavelonat ATP
Mg+2
Mavelonat kinaz
ADP
-
Mavelonat-5-P
ATP
Fosfoavelona kinaz
ADP
Mg+2
Mavelonat-5-PP
2.Basamak
(sitoplazma)
Mg+2
Kolesterol
Açlık
Glukagon
Glukokortikoidler
ATP
kinaz
ADP
Mavelonat-3-fosfo-5-pp
3-İzopentenil pirofosfat
Squalen sentez
Squalen
3.Basamak
(mikrozomda)
Lanosterol
Zimosterol
KOLESTEROL
KOLESTROL SENTEZİNİN DÜZENLENMESİ
 Kolesterol, HMG (hidroksimetil glutaril) Co A redüktazın
inhibitörüdür ve böylece fazla kolesterol sentezini engeller.
 T3,T4 ve insülin HMG-Co A redüktazın oluşumunu kolaylaştırır
ve kolesterol sentez hızını arttırır.
 Glukagon, glukokortikoidler HMG-Co A redüktazın oluşumunu
engeller ve kolesterol sentez hızını azaltır.
 Lovastatin ve mevastatin gibi statin grubu ilaçlar, HMG-Co A
redüktaz enzimini inhibe eder ve kolesterol sentezini azaltır. Bu
ilaçlar, hiperkolesterolemili (kandaki kolestrol düzeyinin yüksek
olması) hastalarda kolesterol düzeyini azaltmak için
kullanılırlar.
KOLESTEROLÜN YIKIMI
Kolesterolün yıkımı 2 şekilde gerçekleşir :
1- Dışkıyla atılan safra asitlerine veya tuzlarına
dönüştürülür.
2- Safra içine serbest kolesterol olarak salınır ve
atılmak üzere bağırsağa taşınır.
SAFRA ASİTLERİ VE SAFRA TUZLARI
Safra, çeşitli bileşiklerin sulu
bir karışımından oluşur.
Fosfolipidler ve safra tuzları
safranın
en
önemli
bileşenleridir.
Safra asitleri, karaciğerde
kolesterolden
sentezlenir.
Kolesterolden sentezlenen
safra asitleri; kolik asit ve
kenodeoksikolik asittir.
Safra asitleri karaciğerden ayrılmadan önce 1 molekül taurin
ve glisinle konjuge edilir.
Safra asitlerinden yapılan safra tuzları; glikokolik asit,
glikokenodeoksikolik
asit,
taurokolik
asit
ve
taurokenodeoksikolik asittir.
Safra, ya doğrudan safra kanalı yoluyla karaciğerden
duedonuma geçer ya da sindirim için hemen gereksinim
yoksa safra kesesinde depolanır.
ENTEROHEPATİK DOLAŞIM
Safra asitleri karaciğerde, glisin ve taurin gibi moleküllerle
birleşerek, safra tuzlarına dönüştürülür ve böylece safraya
salgılanmak üzere hazır hale gelirler.
Safrayla birlikte duedonuma gelen safra tuzları ince bağırsağın
distal kısmına geldiklerinde aktif transportla absorbe edilir.
Safra tuzlarının % 95’inden fazlası bağırsak mukoza
hücrelerinden kan dolaşımına katılır, oradan da karaciğere
gelir.
Bu dolaşıma ENTEROHEPATİK DOLAŞIM denir. (Karaciğerden
bağırsağa salınan safra tuzlarının günde 0.5 gr’ı feçesle
kaybedilir. Bu kaybolan safra tuzları karaciğer tarafından
hergün yerine konur.)
KOLELİTHİAZİS
Kolesterol çok hidrofobik bir moleküldür. Bu özelliğinden dolayı,
safra sıvısında fosfolipid ve safra tuzları tarafından çözünmüş
halde taşınmalıdır.
Bu nedenle kolesterolün karaciğerden safraya hareketi,
fosfolipid ve safra tuzlarının salgılanması ile birlikte
gerçekleşmelidir.
Eğer bu ikili süreç bozulursa, kolesterol safra kesesinde çökebilir
ve bu da kolesterol taşı (kolelithiazis) oluşumuna neden olur.
Kolelithiazis nedenleri: ileumdaki bir bozukluğa bağlı olarak
safra asitlerinin emilim bozukluğu, safra asitlerinin sentezinde
azalmaya yol açan ciddi karaciğer bozukluğu olabilir.
FOSFOLİPİDLER
 PO4(fosfat) grubu taşırlar.
 Hücresel membranlarda yapıtaşı olarak bulunurlar.
 Safranın bileşenidirler.
 Akciğer surfaktanlarının bileşenidirler.
 Plazmadaki lipoprotein partiküllerinin bileşenidirler.
GLİKOLİPİDLER
 Karbonhidrat grubu taşırlar.
 Hücresel membranların yapısında bulunurlar.
 Birçok bakteri ve virüs toksinleri için hücre yüzey
reseptörü olarak iş görürler.
 Birçok antijenin yapısını oluştururlar.
Download