TGC-Tarih Vakfı Tan Evi Toplantıları’nın 3.’sü yapıldı Açıklama: TGC-Tarih Vakfı Tan Evi Toplantıları’nın 3.’sü yapıldı. PHA Tekirdağ Haber Servisi Kategori: Kültür Sanat Eklenme Tarihi: 27 Mart 2015 Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017, 03:09 Site: Portakal Haber Ajansı URL: http://www.portakalhaber.com.tr/haber/haber_detay.asp?haberID=3346 TGC-Tarih Vakfı Tan Evi Toplantıları’nın 3.’sü yapıldı Orhan Koloğlu: İktidar yanlısı gazetelerin tirajları düşüyor Cağaloğlu’ndaki Tan Evi’nde düzenlenen toplantıda konuşan gazeteci, yazar Orhan Koloğlu basın iktidar ilişkilerinin tarihçesini anlattı. Orhan Koloğlu “Bazı siyasetçilerin çok beğendiği Adnan Menderes döneminde 1955- 1960 yıllarında 2 bin 300 gazeteci basın davalarında yargılandı. 860 gazeteci mahkum edildi. 1990’lı yıllarda ise 796 gazeteci hakkında 632 dava açıldı. 218’i hapis cezası ile sonuçlandı. 44 gazeteci hakkında toplamda 4 bin yılı geçen hapis cezaları verildi” dedi. İSTANBUL – Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Tarih Vakfı ile birlikte düzenlediği Tan Evi Toplantıları’nın üçüncüsünde “Basın-İktidar İlişkileri” ele alındı. 24 Mart Salı günü saat 18.00’de Cağaloğlu’ndaki Tan Evi avlusunda düzenlenen toplantının konuşmacısı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi gazeteci ve araştırmacı yazar Orhan Koloğlu’ydu. Toplantıya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC İdare Müdürü Cem Çapanoğlu, Tarih Vakfı Genel Müdürü Münevver Eminoğlu, Tarih Vakfı önceki Başkanı Halim Bulutoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. TAHRİK VE HASSASİYET SÖZCÜKLERİNİ DEVLET VE HALK ÇOK SEVİYOR Toplantının açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi: “Bugün gelirken düşündüm. Gelecek kuşakların araştırmacıları, Türkiye’nin ve özellikle medyanın tarihini inceledikleri zaman hem trajik hem de gülünç bir tabloyla karşılaşacaklar. Birbirinden kopuk medyanın ülkeyi nasıl yanlış yönlendirdiğini, nesnel haber yapmak yerine sürekli yorum içeren haberler yaptıklarını, iktidara ne denli yanaştıklarını, ibret belgelerini herhalde bu çalışmalarda bulacaklar. Tan Olayı, medya için çok önemli; çünkü Tan baskını, Türkiye’de hassasiyet ve tahrik sözcüklerinin değişmediği gösteriyor. Devlet her duruma karşı bir hassasiyet geliştirebiliyor, halk da tahrik olabiliyor. Halk tahrik olduğu diye Tan’a saldırıldı. Nedense bu iki sözcüğü, hem devlet hem de toplum çok seviyor. Tan baskınına baktığımızda toplumun bu olaya seyirci kaldığını görüyoruz. Bunun arkasında da medyanın halkı doğru bilgilendirmemesi yatıyor. Çünkü bizim anlayışımıza göre basın özgürlüğü, halkın gerçekleri, doğruları öğrenme ve bilgi edinme hakkıdır. Böyle bir ortamda Tan’ı bir kez daha gündeme getirmenin ve gençlere bunu anlatmanın boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum.” Açılış konuşmasının ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi gazeteci ve araştırmacı yazar OrhanKoloğlu söz aldı. Toplantının moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. Sibel Güneş Türkiye tarihinde basın iktidar ilişkisinin hep sorunlu olduğuna dikkat çekti. Basının tarih boyunca iktidarın izin verdiği, tahammül edebildiği kadar özgür yayıncılık yapabildiğine dikkat çeken Sibel Güneş, şöyle konuştu: SİBEL GÜNEŞ: YURTTAŞ GAZETECİLİĞİNE İHTİYAÇ VAR “Tarih gösteriyor ki, iktidara gelmek için medya ile iyi geçinmeyi kendine hedef seçen tüm siyasetçiler, iktidara geldikten sonra muhafazakarlaşarak en ufak bir eleştiriyi bile kabul edemiyorlar. Basını bugün olduğu gibi vergi denetimleri, sansür, yayın yasağı, dava ve cezaevi tehdidi ile kontrol etmeye çalışıyorlar. Yurttaş gazeteciliği yapan yayın organlarına reklam verilmesi engelleniyor. Halkın gündemi değil, iktidarın gündemi medyaya hakim oluyor ve gerçekler karartılıyor. Medya geleceğini iktidarlara yaslanarak, imtiyaz kopararak oluşturamaz. Medya sadece yurttaş gazeteciliği yaparak daha çok okunur ve izlenir olabilir.” ORHAN KOLOĞLU: İLK GAZETE ÇIKTIĞINDA OKUR YAZAR ORANI YÜZDE 8 Toplantıda konuşan tarihçi, gazeteci, yazar Orhan Koloğlu, basın iktidar ilişkilerini Türkiye’nin okur yazarlıkoranındaki değişikliklerle birlikte anlattı: Koloğlu, şunları söyledi: “Ben çok genç yaşta gazeteciliğe girdim. 1947 yılında mesleğe başladığımda daha 2 veya 4 sayfa tutan gazeteler vardı. Fransa’da doktora yaptığım sırada neden bizim olduğumuz yerde dururken, Avrupa’nın ilerlediğini fark ettim. Bizde ilk gazete 1828 yılında çıkarken; onlarda matbaa 1450’lerde kurulmuş. 1550’lerde Fransız bir düşünür, ‘Şu anda Fransa’daki bekçi de çöpçü de okur, yazar durumda’ demiş. Bundan tam 270 yıl sonra bile bizim okuryazar oranımız yüzde 8’lerde. Basın Abdülhamit döneminde gelişti; ama karşı şeyler yazılmasın diye de kontrol edildi. Bizde ilk kadın yazarlar, Abdülhamit döneminde gazetelerde yazmaya başladılar. Avrupa’nın yüzyıllar içinde tam bir özgürlükle gelişen bir basın yapısı varken bizde çökmekte olan bir devlette basın kontrol ediliyordu. ATATÜRK DÖNEMİNDE KAPALI BASIN OLMASI DOĞALDIR Okuryazarlığı yükseltme çabası olan Latin harflerinin gelişi 1928’dir. Bu dönemde okur yazar oranı yüzde 10’dur bunların çoğunluğu da devlet memurudur. Cumhuriyet döneminde Latin harflerine geçilince askere gidenler bile kursa tabii tutuldu; onlara okuma yazma öğretildi. Devrim dediğimiz şey bir anda düğmeye basmakla olmaz. Atatürk döneminde de kapalı bir basının olması doğaldır. TÜRKİYE’DE FİKİR GAZETELERİNE SERBEST YAYIN HAKKI TANINDI 2. Dünya Savaşı, bütün dünya tarihini değiştirdi. 100 milyona yakın insan hayatını kaybetti, sefaletle süründü. İsmet İnönü, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na girmekten kurtaran adamdır. Bu çok önemli. O senelerde gazeteciliğe başladım, Galatasaray Lisesi’nde okudum. Beyoğlu’nun ortasında Rus, Fransız, İtalyan, Alman, İngiliz elçilikleri vardı. Hepsi savaş ile ilgili propagandalarını, gazetelerini, dergilerini dağıtırlardı. O dönemde Türkiye’deki fikir gazetelere serbest konuşma hakkı tanındı., Akşam, Tanin demokrasiden yanaydı. Yurt ve Dünya gazeteleri ve bazı sol yayınlar çıkmaya başlamıştı. Tasviri EfkarAlman yanlısıydı. Hepsine izin veriliyordu ama İnönü, iki kontrol mekanizması kurmuştu. Sıkı Yönetim Komutanlığı bir şey görürse gazeteleri kapatıyordu. Öbür tarafta Ankara Matbuat Müdürlüğü vardı. O dönem Yunus Nadi’nin kurucusu olduğu Cumhuriyet Gazetesi de kapatılan gazeteler arasındaydı. Gazetecilerin tutuklanması pek nadirdi. TAN OLAYINDA İNSANLAR SAÇMALADI Tan olayına geldiğimizde; Tan’ı Amerika’da eğitim görmüş Serteller çıkarıyordu. Serteller komünist diye suçlandılar ama çalışan insanların haklarını savunuyorlardı. Ancak halkın bunlardan hiç haberi yoktu. Okur yazarlık oranı hala çok düşüktü. Bunlardan hiçbir haberi olmayan insanlara Sertellerin komünist olduğu söylendi. Sokaktaki insanlar da saçmaladı. CHP’nin de içinden bile Tan Gazetesi’ni vurmaya, yıkmaya gelen insanlar çıktı. Halkın tam hazmetmediği çağdaşlaşma sürecinde toplum bir anda saçma hareketlerde bulunabilir. Tan olayı bunun bir örneğidir. Tan olayından sonra çok partili döneme geçildi. Batı 300 senede demokrasiye geçerken biz 1520 senede geçtik. Bunun bedeli vardı. Ne yazık ki bu bedeli hep birlikte ödedik. TGC ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNAN EN İYİ KURUMDUR Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 1946 yılında kuruldu. Bugün memleketimizde özgürlükleri tam anlamıyla savunan en iyi kurumdur. Kurulduğu günden bu yana basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü savunuyor. 2300 BASIN DAVASINDA 860 GAZETECİ MAHKÛM EDİLDİ Şimdi bazı iktidar temsilcilerinin çok beğendiği 1955- 1960 yıllarında 860 gazetecinin mahkûmiyetiyle sonuçlanan, 2300 basın davası görüldü. Basına büyük baskı uygulandı. Birçok gazeteci cezaevine konuldu. Nisan 1960’da Akşam Gazetesi’nin yöneticisiydim. Gazede 170 bin satıyordu. Ama ilan sektörü yoktu, sadece resmi ilan vardı.Gazetenin satışı maliyeti karşılamıyordu. Çok iyi yazarlarımız vardı. Ama Demokrat Parti’yi eleştirdiğimiz için resmi ilanlarımız birden kesildi. Beni görevden aldılar. Çok satan muhalif gazeteler kapandı. İktidara yakın gazetelerin tirajları düşüktü ama aldıkları destekle çıkıyorlardı. Halkın bu dönemde okuryazar oranı hâlâ yüzde 40 idi. Toplumun tamamı değişirse bir yerlere varılabilir. Bugün de durum değişmiş değil, iktidara yakın gazetelerin tirajları düşüyor. GAZETECİLER YÜKSEK RAKAMLAR ALMIYORDU Peki gazeteciler ne kadar kazanıyordu? Gazetede haftanın 7 günü 18 saat çalışıyordum ona rağmen yabancı dil bildiğim için bir şirketin de çevirilerini yaparak para kazanmaya çalışıyordum. Bizdeki basının büyük yükseliş göstermesi 1970’lerde başladı. Günaydın, Hürriyet gazeteleri baskı tekniklerini değiştirdi. Gazetelerden toplumun değiştiği hissediliyordu. 70’lerde ikinci askeri darbeyle serbest piyasa mekanizması yerleştirilmesi yarışı bizde başladı. Hiç çaresi yoktu, gazetecilerin hepsi büyük sermayenin yönetimi altında gidiyordu. 796 GAZETECİ HAKKINDA 632 DAVA AÇILDI 1990’lı yıllarda ise 237 kitap yasaklandı. 796 gazeteci hakkında 632 dava açıldı. 218 hapis cezası ile sonuçlandı. 44 gazeteci hakkında toplamda 4 bin yılı geçen hapis cezaları verildi. Bunlar resmi bilgiler. İktidara gelen ‘ben kaybetmeyim diye muhafazakarlaşır” Bunun için gazeteyi çıkaran mekanizmaları ele geçirip onları yönetmek ister. Aksi olursa da gazeteler yok edilir. BASIN TOPLUMU EĞLENDİRİYOR BİLGİLENDİRMİYOR O kadar tuhaf bir şey oldu ki; üniversitede basın dersleri de vermiş bir insanım. Tamamen apayrı gazeteler toplumu eğlendiriyor. Bugünkü iktidara destek veren gazetelerde dahi sonsuz kadın resmi var. Bu konuyla ilgili elimde tarihi koleksiyonlar var. Bir gazetede 28 çıplak kadın resmi var. Bir yandan halka ‘açık giyinmeyin’ deniliyor ama kendi gazetelerinde var. Bir de basın tamamen politik amaçlı kullanılıyor. TGC TAN TOPLANTILARI’NDA BASININ SORUNLARI ELE ALINIYOR Cağaloğlu yokuşunun başında 1945 yılında yıkılan Tan Matbaası’nın yerine inşa edilen Halil Lütfü Dördüncü İşhanı’nda açılan Tan Evi, basın tarihi açısından önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Tarih Vakfı, Halil Lütfü Dördüncü İşhanı, TÜYAP, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Sirkeci Mansion Hotel’in desteğiyle düzenlenen etkinliklerde; basının sorunları sergilerle, panellerle ele alınıyor.