Ekonomik Durum Türk ekonomisi 2009 yılında iki farklı dönemden geçti. Ekim 2008’de başlayıp Nisan 2009’da biten ilk dönemde ekonomi, Eylül 2008’de Lehman Borthers’ın iflasından sonra yoğunlaşan global krizin etkilerini oldukça şiddetli bir şekilde hissetti. Nisan ayında başlayan ve yılın sonuna kadar devam eden ikinci dönemde ise ekonomi, yavaş ve kademeli bir iyileşme sürecine girdi. Bugün itibariyle krizden çıkış sürecinin hangi noktasında olduğumuzu değerlendirebilmek amacıyla, öncelikle yukarıda anılan iki ayrı dönemde ekonominin nasıl etkilendiğine bakmakta fayda var. Kriz Türkiye ekonomisini temel olarak dört ana kanaldan etkiledi: Yurtiçi kredi kanalı, dış ticaret kanalı, dış finansman kanalı ve ekonomiye duyulan güven kanalı. Krizde sıkıntı yaşanan yurtiçi kredi hacmi büyümesi konusunda son dönemlerde tam olarak istenilen güçte olmasa bile toparlanma işaretleri gözleniyor. 2009 yılının ilk 9 ayında bankacılık sektörünün kredi hacmi %0.6 oranında düşerken, şirketlere verilen kredilerdeki daralma %3.1 ile daha da büyük oldu. Kamunun artan borçlanma ihtiyacı ve ekonomideki zayıflık nedeniyle bankaların kredi verme iştahındaki düşüş bir araya gelince, kredi arzında bir düşüş yaşandı. Diğer taraftan, ekonomik görünüme ilişkin artan belirsizlikler, ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama ve artan işsizlik oranları da kredi talebinin önemli ölçüde gerilemesine neden oldu. Aşağıda belirtilen nedenlerle kredi hacimleri 2009’un son çeyreğinde artmaya başladı: Ekonomiye duyulan güvenin artması, 2009’un ikinci ve üçüncü çeyreklerinde yürürlüğe konan ekonomiyi teşvik paketlerinin etkisiyle ekonomik faaliyetlerin sınırlı da olsa canlanması, Merkez Bankası’nın Kasım 2008’de itibaren 1025 baz puanlık faiz indirimi yaparak gecelik faizleri Kasım 2009’da %6.50’ye getirmesiyle fonlama maliyetlerinin düşmesi. Sonuç itibariyle, 2009’un son çeyreğinde bankacılık sektörü kredi hacmi %6.1 oranında artarken, şirketlere verilen kredilerdeki artış %6.4’u ulaştı. Son çeyrekte kredilerde gözlenen artışla birlikte 2009’un tümünde kredilerdeki artış %5.7 oldu. Dış ticaret kanalı incelendiğinde, 2009’un ilk dokuz aylık döneminde hızla küçülen ihracatın, daha sonraki dönemde toparlanmaya başladığı gözleniyor. Ancak yine de, Aralık’ta kaydedilen %30’luk büyümeye rağmen, 2009 yılının tümünde ihracat %23 oranında daraldı. Son aylarda ihracatta gözlenen artışlar cesaret verici olsa da, ihracatın büyüme hızı bu konuda bizi 2008 yılı düzeylerine götürmeye yetecek boyutta değil. 2010 yılı için biz ihracatın %15 büyüyerek 117 milyar dolara, ithalatın ise %14 artarak 160 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Bu arada, kriz sürecinde ihracattan daha da hızlı daralan ithalatın Türkiye’nin dış ticaret açığını düşürmesi, 2008 yılında 41.9 milyar dolara ulaşan cari işlemler açığının 2009’da 13.9 milyar dolara gerilemesine neden oldu. 2010 yılında ihracatta ve ithalatta beklediğimiz büyüme oranları sonucunda cari işlemler açığının 2526 milyar dolara (milli gelirin yaklaşık %3’ü) ulaşmasını bekliyoruz. Krizin ekonomiyi etkilediği üçüncü kanal dış finansman kanalı oldu. 5. sayfada görebileceğiniz gibi, Ekim 2008-Mart 2009 döneminde yurtdışına net 7.1 milyar dolar borç ödemesi yapan bankalar dışındaki şirketler kesimi, yılın geri kalanında yurtdışından net 3 milyar dolarlık borçlanma yaptı. Özellikle 2009’un son çeyreğinde, hem bankalar hem de diğer sektörlerde faaliyet gösteren şirketler global piyasalardan hem daha ucuza hem de daha kolay borçlanma imkanı elde ettiler. Koç Holding, Tofaş ve YKB 2009 yılında oldukça iyi koşullarda borçlanırken, 2010 yılında da borçlanma koşullarının iyileşmeye devam ettiğine şahit oluyoruz. Ekonomiye duyulan güvenin 2009’un ikinci çeyreğinden itibaren artmaya başladığı gözlendi. Aslında, tüm dünyada uygulamaya konulan parasal gevşeme ve mali teşvik politikalarının hem ülkemizde hem de dünyada tüketici ve yatırımcı güvenini olumlu yönde etkilediği görüldü. Türkiye’de Aralık ayında 52’ye düşen reel sektör güven endeksi, Temmuz 2009’da 100 seviyesine ulaştı. Bu gösterge Şubat 2010 itibariyle 105.4 düzeyinde bulunuyor. Ekonomiye duyulan güvendeki artış hisse senedi piyasasına da yansıdı. 2009 Mart ayı başlarından, yılın sonuna kadar olan dönemde İMKB-100 endeksi %130 civarında artarken, İMKB 2009 yılında dünyada en hızlı yükselen beşinci borsa oldu. Bu gelişmeler sonucunda, 2009’un ilk çeyreğinde GSYH %14.7 oranında daraldı. Bu oran, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’de kaydedilen en şiddetli ekonomik daralmayı ifade ediyor. 2009’un ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gözlenen görece daha iyi performansın sonucunda 2009’un ilk üç çeyreklik döneminde ekonomideki kan kaybı %8.4 oldu. Koç Holding olarak 2009 yılının son çeyreğinde GSYH’nin tekrar büyümeye başlamasını ve 2009’un tümünde ekonomideki daralmanın %5.5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. 2010 yılında yurtiçi tüketim ve yatırım talebinde kademeli bir iyileşme beklemekteyiz. Ayrıca, yurtdışı talepte beklenilen canlanmanın, Türkiye’nin ihracatında artışa neden olacağını tahmin ediyoruz. 2010 yılında stoklardaki artışın ekonomik büyüme hızına önemli bir katkı sağlamasını bekliyoruz. Sonuç olarak, 2010 yılında GSYH’nın %4 oranında büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Ekonomideki zayıflık ve küresel durgunluk nedeniyle uluslar arası emtia fiyatlarında kaydedilen gerileme, 2009 yılında Türkiye’de enflasyonun tarihi en düşük düzeylerine gerilemesine neden oldu. Ekim 2009 itibariyle TÜFE bazında yıllık enflasyon %5.1’e geriledi. Ancak, o tarihten itibaren, gıda fiyatlarındaki yükseliş ve artan kamu açıklarını kapatabilmek için vergilerde ve kamu malları fiyatlarında yapılan artışlar enflasyonda artışa neden oldu. Şubat 2010 itibariyle yıllık enflasyon %10.1 düzeyinde bulunuyor. Enflasyonun önümüzdeki birkaç ay daha bu yüksek seviyelerini koruduktan sonra, 2010 sonunda %8’e düşmesini bekliyoruz. Daha önce de belirtildiği gibi Merkez Bankası 2008 Kasım’ında ekonomiye destek olabilmek amacıyla faiz oranlarını hızla indirmeye başladı. Merkez Bankası ayrıca, piyasaların ihtiyaç duyabileceği likiditenin sağlanacağı konusunda da piyasalara güvence verdi. Enflasyonda son dönemde kaydedilen artışın enflasyon beklentilerini yükseltmesi sonucunda, 2010 yılının Mart ayının başlarında bono faizleri yeniden %9’un üzerine çıktı. Faizlerin önümüzdeki birkaç aylık dönemde bu düzeylerde kalmasını, yılın ikinci yarısında beklediğimiz 150 baz puanlık Merkez Bankası faiz artırımıyla birlikte bono faizlerinin de bir miktar yükselmesini bekliyoruz.