E. Erman Demircan Devletlerarası İlişkilerde Ekonominin

advertisement
E. Erman Demircan
Devletlerarası İlişkilerde Ekonominin Rolü Bağlamında, 19.Yüzyıl Osmanlı-Batı İlişkileri ve
Günümüzde Ortadoğu’ya Yansımaları
Sosyoekonomik anlamda devletlerin saygınlığı, toplumlarının her katmanını tatmin edebilecek ölçüde
dengeli ve adil bir yapı oluşturabilmesine, dış borçlanma ve ithalat-ihracat dengelerinde olası kriz
anlarında ödemeleri rahatlıkla sağlayabilecek parasal likiditeye sahip olabilmesine, iç ve dış ekonomik
çevredeki bu olumlu yapıyı dış etmenlerden çabuk etkilenen kırılgan bir zemin yerine; üretim
temeline dayanan süreklilik / verimlilik ekseninde kurabilmelerine bağlıdır.
Söz konusu faktörlerden ikincisi olan dış borçlanma ve bu borçlanmanın ulusal ekonomik güç olarak
rahatlıkla idare edilebilecek düzeyde olması, devletlerarası ilişkilerde saygınlığı belirleyen en önemli
unsurlardandır. Yakın tarihimizi incelediğimizde, Osmanlı Devleti tarafından ilk dış borçlanmanın 1854
yılında Kırım Savaşı’nın maliyetlerini karşılayabilmek amacıyla yapıldığı, 1874 yılına kadar 15 ayrı dış
borçlanma gerçekleştirildiği görülmektedir. Temin edilen fonların verimli şekilde kullanılamaması,
1877-78 Osmanlı-Rus savaşının getirdiği yeni mali problemler ve sonucunda; borçlanmayı kontrol
etmek ve borçların ödenmesini temin etmek üzere 1881’de Düyun-u Umumiye’nin kurulması gibi
başlıca unsurlar, aslında günümüze kadar sirayet eden ve ekonominin yanı sıra siyasi, sosyal ve
kültürel bağlamda da olumsuz bir girdabın içine girilmesinin başlangıcını teşkil etmiştir.
1853-1856 yılları arasında, Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya arasında gerçekleşen Kırım Savaşı’nda
İngiltere, Fransa ve Avusturya beklenmedik bir şekilde Osmanlı’ya destek olarak savaşa dahil olmuş
ve nihai olarak Ruslar mağlup edilerek, 1856 Paris Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmışlardı. Arka
planda gerçekleşen ve aslında uzun vadede Osmanlı’nın dağılma dönemini hızlandıran gelişmeler ise,
savaş esnasında İngiltere’den ilk dış borcun alınması (1854) ve iki yıl sonra da Islahat Fermanı’nın ilanı
olmuştur. Esasları İngiltere, Fransa ve Avusturya tarafından belirlenen söz konusu fermanda;
azınlıklara, kilise, okul, hastane açma ve devlet memuru olabilme hakkı verilmiş hukuk alanında
karma mahkemelerin kurulmasına karar verilmiştir.
Savaşın kazanılması ve temin edilen borçlanma ile kısa vadede devletin nakit akışının rahatlatılması
amacı, büyük resmin görülmesini ne yazık ki engellemiş ve Batılı devletlerin Osmanlı’nın iç işlerine
karışması tehlikesi göz ardı edilmiş ve aslında sonun başlangıcına izin verilmiştir.
İngiltere’nin sağladığı mali yardımdan yalnızca 2 yıl sonra Osmanlı’nın iç işlerine karışma hakkını
kendisinde bulması, yazımızın konusu olan ‘’devletlerarası ilişkilerde ekonominin rolü’’nü net şekilde
özetlemektedir.
Sanayi Devrimi ve izlediği sömürge siyaseti etkisiyle, ekonomik anlamda devrin en güçlü devleti
konumundaki İngiltere, 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar hem Çarlık Rusya’sının Balkanlara ve
Boğazlara hakim olmasını engellemek; hem de Osmanlı pazarını Almanlara kaptırmamak amacıyla
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünden yana olmuştur. Ancak, zamanla Almanya’nın da
sanayileşmesini tamamlayarak Osmanlı pazarında söz sahibi olmaya başlaması ve gerçekleşen
Osmanlı-Almanya yakınlaşması ile birlikte; Osmanlı’nın İslam Birliği politikasının Almanya’nın da
desteğiyle başarılı hale gelmeye başlamıştır. Bu gelişmelerle birlikte, İngiltere’nin Ortadoğu’daki İslam
bütünlüğünü parçalayarak kendi oluşturacağı yönetimler vasıtasıyla bölge petrolü üzerinde söz sahibi
olma politikalarına zarar verdiği için İngiltere, politika değiştirmiş ve ulusal çıkarları itibariyle Osmanlı
Devleti’nin parçalanmasına yönelik hareket etmeye başlamıştır.
I. Dünya Savaşı ve akabinde Cumhuriyet dönemi Türkiye’si de dahil olmak üzere; Ortadoğu’da kurulan
devletler o dönem İngiltere’nin parçala-yönet siyasetinin başarılı birer ürünleri olmuştur. Yeni
yönetimler, - halkının çoğunluğu Müslüman olmasına- rağmen, batının çıkarlarını gözeten ve İslam
Birliği’ne yeniden izin vermeyecek şahıs ve ailelerden seçilmiştir.
2. Dünya Savaşı sonrasında dünya güç dengelerinin değişmesi sonucu yeni süper gücün ismi ABD
olmuş, ancak İngiltere’nin uyguladığı bölgesel siyaset ABD tarafından da sürdürülmeye devam
etmiştir. Günümüzde de Ortadoğu’daki petrol kaynakları küresel anlamda ekonomik gücün en önemli
unsurlarından biri olup, Suud Krallığı ile ABD arasındaki yakın ilişki, ABD’nin bölgesel ekonomik
çıkarlarını korurken, Suud hanedanın da Arabistan yarımadasında iktidarını ABD desteği ile devam
ettirebilmesine olanak sağlamaktadır.
İstanbul, 24.06.2014
Download