İnsan Hakları Evrensel Bildirisi

advertisement
HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi 10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nca kabul edildi. O günden bugüne ,küreselleşmeyle birlikte dünyada ve ülkemizde gerek
teknoloji gerekse de bilgi ve toplumların serbest dolaşımı gibi her alanda pek çok gelişme ve
değişim oldu.Buna karşın insan hakları ihlallerinin tespitinin kolaylaştığı gibi ihlallerin de ne
kadar büyük boyutlarda olduğu gün yüzüne çıktı.Ulusal anlamda da temel hak ve özgürlükler ile
sosyal hakları düzenleyen Anayasa`mızda bu haklara ilişkin sınırlandırmanın sınırı ve demokratik
toplum düzeni dikkate alınmaksızın ,ölçüsüz yapılan sınırlandırmalar ve buna bağlı Yasalar hak
ihlallerinin önüne geçilmesine,bireyin haklarını özgürce kullanmasına engel olmuştur.Bu durumu
bireyin birkaç temel hakları bakımından irdeleyecek olursak;
a- “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı”nın ihlali niteliğindeki eylem ve yargısal uygulamaların
ulaştığı boyutlar endişe verici boyuttadır. Yasal koşullara aykırı olarak gerçekleşen
yakalama, gözaltı ve tutuklamalar, bu uygulamaları, koruma tedbiri olmaktan çıkarıp,
“cezalandırma” yöntemi haline getirmiştir.
b- “Düşünce, İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü” bağlamında, Anayasal bir hak ve görev
olmasına karşın, yönetimlerin başlıca tahammülsüzlük gösterdiği özgürlüklerinin başında;
“çoğulculuk”, “katılımcılık”, “hoşgörü” kavramlarıyla doğrudan ilintili; “basın”, “bilim ve
sanat”, “örgütlenme”, “toplanma ve gösteri yapma” gibi “ifade özgürlüğü”nün türevi olan
özgürlükler gelmiştir. Düşüncenin dışa vurumunu anlatan ve demokratik bir toplumun
özünü oluşturan bu alanlarda da Ulusal düzeyde ihlaller AİHM ve Yüksek Mahkeme
kararlarıyla da açıkça ortadadır.
c- “Toplanma ve Gösteri Özgürlüğü” kapsamında ihlallerin muhalif gösterileri bastırma
ve yıldırmaya yöneldiği görülmektedir. Barışçıl muhalif gösteriler de dahil olmak üzere
gösterilerde kullanılan orantısız güç yaşam hakkı ihlallerine kadar ulaşabilmektedir.Buna
örnek olarak da Türkiye`de pek çok il ve ilçede düzenlenen “gezi parkı” protesto ve
gösteri yürüyüşlerinde olay çıkmış ve halka orantısız güç kullanılmıştır.Buna karşın
Kırklareli İl ve İlçelerinde gerçekleşen yürüyüşlerde, halkın vatandaşlık bilincinin
olması,eğitim ve öğretim seviyesinin, toplumsal gelişmişlik düzeyinin yüksek oluşundan
ötürü herhangi bir suç teşkil eden eylem gerçekleşmemiştir.Yine Kırklareli`nde insan
hakları iddiası ile yapılan şikayet adedi 2012 yılında 12 iken ,2013 yılında sadece 10
tanedir.Bu şikayetlerin çoğu cezaevinde tutukluluk sürelerine ilişkindir. Bu bağlamda
bireyin,toplumun gelişmişlik düzeyi ,vatandaşlık bilinci önem arz etmektedir. İlkel
çağlarda Birey kendi hakkını kendisi aramaya çalışmış ve hak mücadelesini güç kullanımı
ile
gerçekleştirmiştir.Günümüzde
ise
birey
hakkını
yargı
nezdinde
arayabilmektedir.Adalet duygusunun yaygınlaşması,bireyin Yargıya ve topluma
inancı,güveni bu noktada önemlidir.Bunun için de insan temel hak ve özgürlüklerinin
,sosyal haklar ile birlikte geliştiği,vatandaşlık bilincinin olduğu,çağdaş yaşamın hüküm
sürdüğü bir toplum,bir ulus olmak gerekmektedir.
Bilinmelidir ki,İnsan hakları , sadece Temel hak ve özgürlükler,bireysel haklardan
ibaret olmayıp,sosyal hakları da kapsamaktadır.Bu bağlamda sosyal ve bireysel haklar bir bütün
teşkil etmektedirler.Devletin Bireye yaşam hakkı tanımasına karşın,bireyin bu hakkından
yararlanmasını sağlayan sosyal haklarının yetersizliği veya sağlanmaması ,hakkın işlevliğini
engellemektedir. İnsanın insana hükmetmesi, onu ezmesi, insan onuruna yakışmayan ve kabul
edilemeyecek bir davranıştır. Bu tür ayırımların yapıldığı toplumlarda kavga, çatışma, isyan
eksik olmamıştır. İnsanlar arasında hak, eşitlik, adalet, özgürlük düşüncesi yaygınlaştıkça bu
konuyla ilgili mücadeleler de artmıştır.
Evrensel belgelerin ortak özelliğinin tarih boyunca “özgürlük, onur, eşitlik” gibi
insancıl değerler için verilen savaşımların, çekilen acıların ve ödenen ağır bedellerin ürünleri
olduğu bilinmektedir. Çağlar boyunca insanların hak mücadelesinde en azından ilk adımı
atmalarını sağlayan bir itici güç olarak bir “özgürlük aşkı” kavramı ön plana
çıkmaktadır.Türkiye`de ise pek çok insan hakkı kazanımı,vatandaşlık bilinci Cumhuriyet
döneminde Mustafa Kemal Atatürk döneminde gerçekleşmiştir.O dönem İngiltere`de kadınlar
erkekler kadar çalışmasına rağmen, erkeklere göre yarı ücret almaktaydılar.İngiltere`de Kadınlar
iş hayatında ve sosyal ,siyasi hayatta erkeklerle eşit haklara on binlerce kişinin öldüğü
eylemler,grevler neticesinde sahip olmuşlardır.
Sonuç olarak insanlık, yüzyıllardan beri insan haklarının geçerli olduğu, savaşsız,
sömürüsüz bir dünya özlemi içinde oldu. Birey diyalektik bakımdan doğaya,bilgiye bugüne kadar
hiç bu kadar hakim olmamıştı.Bu özleme, bilimde ve teknolojide atılan dev adımlara karşın,
insanlık pragmatik açıdan aynı ilerleyişi haklarının muhafazası,değişimi ve gelişiminde
gösteremedi.Günümüz Dünyası ve Türkiye`si artık hakların istenmeden,mücadele etmeden
verildiği bir dönemde değildir.İnsanlar hoşgörü,hümanizm,eşitlik ve özgürlük anlayışları
doğrultusunda mücadele edip,haklarına sahip çıkmalı,kazanımlarını korumalıdır.25/02/2014
Av. Mehmet Cem KENĞER
Download