ÖN SÖZ Kısa zamanda üçüncü baskısını yapan bu kitabın içerdiği konuların, okuyucusu yoluyla uygulamaya geçirilerek, ortaya çıkan durumların, sorunların giderilmesine yönelik düşünce gelişimine yol açması, yazarlarıyla irtibat kurulup, mesleki diyaloglar yoluyla eğitim sistemimize yararlar getirmesi umulmaktadır. Toplumdaki ahlaki bunalımlar, dejenere edilen erdemler, kaybolan değerler insanlar üzerinde kaygılar yaratmakta ve bütün bunlara çözüm olarak Karakter Eğitimi önerilmektedir. Çocuk ve gençlerde sıklıkla görülen internete dayalı oyun bağımlılığı, sanal elektronik dünyanın kahramanlarıyla hayal dünyasında yaşamak, sanal oyunlarla başarı hissini yakalamak, zamanı boşa harcamak, hedefleri bulunmamak, toplumsal sorunlara duyarsızlık, millî konularda hassasiyetin azalması, iş birliğinden kaçmak, zorluğa gelememek, anlamsız şaka, görüntü, diyalogları elektronik ortamda paylaşmak, hayatı sadece bugünden ve hoşça vakit geçirmek olarak algılamak, aile ve eğitimcilerde endişeye yol açmaktadır. Sevgi, şefkat, paylaşım, nezaket, hoşgörü, merhamet, büyüklere saygı ve bağlılık, küçüklere model olmak ve sevgi göstermek giderek yerini bencilliğe bırakmaktadır. Çocuk ve gençlerde görülen kendi kabuğunda, sınırlı ve düzeysiz iletişimlerle günlerini boş ve anlamsız şekilde geçiren, şiddete, şefkatsizliğe duyarsızlaşmış, adalet, eşitlik, dürüstlük, namusluluk, hakkaniyetle davranmama gibi eğilimler, endişelere neden olmaktadır. Çoğu çocuk ve genç ağır müfredatlarla sadece bilişsel olarak gelişmekte ve belki de bunun sonucunda aşırı çıkarcı, değer yargısı tanımaz, rekabetçi, aşırı bireyci bir dünya kurmaktadır. Bunda ailenin, sistemin sınava yönelik zorlamalarının, mezuniyet sonrası iş bulmakta yaşanan zorlukların, model olması gereken, anne baba ve öğretmenin de birçok etik, değerlere ilişkin zaaflarının olmasının rolü göz ardı edilemez. Sınırsız denetimsiz bilgi, eğlence, resim, film denizinde yüzen çocuk ve genç, bunlara sınav stresleri, yarışma, rekabet eklenince ve karşılarında yeterince olumlu rol model bulamayınca pekçok karakter sıkıntısını yaşamaktadır. Din eğitiminin yeterince yaş-gelişim seviyelerine göre tasarlanmamış olması, laik eğitimin dinsiz eğitim olarak algılanması, dini temsil eden kişi ve kuruluşların hatalı bazı davranışlarının genellenmesi, öğrencilerin karakterini ne şekilde eğitmeliyiz? hangi düşüncelerle karakterlerine olumlu özellikler katıp olumsuzları yok edebiliriz? sorularını gündeme getirmiştir. vii Çocuk ve genç, içinde bulunduğu toplumun yoksulluk, sosyal güvencesiz olmak, yaşlılara yardımcı olmak, okulda iş birliğini öne çıkarma, zayıf durumdaki arkadaşlarına akademik destek vermek, maddi manevi destek kampanyaları düzenlemek, engellilere duyarlılık, toplumsal sorunlarda çözüm konularında düşünce üretmeye uzak görünmektedir. İyi vatandaş olmanın ne anlama geldiği, küreselleşme ve dünya vatandaşlığının nelere yol açabileceği bilinci, vatan, millet, bayrak sevgisi, şehitlere, gazilere saygı, ülkesinin tarihini tanımak, dersler çıkaracak düşünceler üretmek, dünya tarihinin nasıl şekillendiği konuları ve kültürel emperyalizm kavramı, ekonomik sömürüyü çocuk ve genç bilmek durumundadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin genç beyinleri bütün bunları algılamalı, ülke ve dünyada yapılan düzenlemelerin hangi konularda iyileşme, hangi konularda olumsuzluğa yol açabileceği konusunda düşünme gücüne erişebilmelidir. Karakter zaafı yaşayan dünya uluslarının politikaları, güçlünün zayıfı ezmesinin, insan ilişkilerinde kopya edilmemesi bilinci de karakter eğitimi içinde düşünülmelidir. Ana değer yargılarının (yardımlaşma, öldürmeme, çalmama, hakkaniyet, sevgi, saygı, adalet, eşitlik, nezaket, düşünceye, üretime, kazanca saygı) inançtan geliyor olması üstü kapatılması gereken, yok sayılması gereken, laikliği engelleyen bir durum değildir. İnançların çıkara alet edilmeksizin tüm özü ve safiyeti içinde yaşanmasının okullarca, sistemlerce engellenmemesi gerekir. Sonradan oluşturma, etik ve değerler eğitimi, vatandaşlık eğitimi programları öğrencilerde yeterince etki yapamadığı için intihar, çalma, zalimlik, zorbalık, şiddet, acımasızlık, yıkıcı rekabet, kötü niyet, ayak kaydırma, dedikodu okullarda çocuk ve gençler arasında yaşanmaktadır. Toplumda inancı erozyona uğratarak yetiştirilen nesiller, anne babasına saygısız, hırsızlık yapan, döğüşken, başarılı olanları ezmek için senaryo ve iftira üreten, zayıfı ezmekten hoşlanan acımasız vb. insanlar olabilmektedir. Batıda kilisenin üniversite ve okullar üzerindeki etkisinin azalması ile değerlere ilişkin bir kavramla karşılaşmayan gençler, sadece alan bilgilerini öğrenerek okullarından mezun olmak peşine düşmektedir. Ancak elde ettikleri meslekle hayat boyu etiğe uygun ne şekilde kararlar verebilecekleri konusunda bir donanımları bulunmamaktadır. Yetişkin ve meslek sahibi kişilerde, ilk, orta, yükseköğrenimlerinde alamadıkları karakter eğitimi temelinden yoksunluk nedenli şunlar yaşanabilmektedir: • Öğretmen olarak okulda verdiği hafta sonu kurslarında sınav sorularını öğrenciye vermek, • Mimar mühendis olarak projeye rüşvete dayalı olur vermek, • Doktor olarak hastahanede farklı, muayenehanede farklı davranmak, iv • Memur olarak mesaiden kaytarmak, • Çiftçi olarak daha fazla ürün almak için hormonlu gübre kullanmak, • Öğrenci olarak hazır ödevlerden kopya çekmek, • Akademisyen olarak daha çok para kazanmak için devletteki işi ikinci üçüncü önem sırasına koymak, unvan aldıktan sonra akademik çalışma yapmamak. Bütün yukarıdaki hastalıklı düşünce ve davranış şekillerine karşı toplum, değerlerin eğitim kurumlarınca daha doğrudan ve net biçimde savunulması konusunda giderek daha fazla baskı yapmaktadır. Günümüzde karakter eğitimine dair toplumsal endişelerden kaynaklanan bir talep yükselmektedir ve değerlerin vurgulanması örgün eğitim kurumlarından düne nazaran bugün daha fazla beklenmektedir. Toplumun her kesimince "haklı" olarak ilkeler ve erdemlerin hatırlatılması için karakter eğitimine ve ahlak eğitimine dönülmesi gerektiği düşünülmekte ve ifade edilmektedir. Gençlerin öğrenimleri sırasında (yükseköğrenim dahil) karakterlerinin son şeklini almadığı, hâlâ olumlu yöne çekilebileceği, başka bir deyişle karakterlerini iyiye yönlendirmek için geç kalınmadığına ve hâlâ umut olduğuna inanılmaktadır. Eğitim kurumlarında gerçekleşen ders dışındaki tüm faaliyetler, karakteri eğitme yöntemlerinden biri olarak kullanılabilir. Karakter eğitimi bireylerin iyi ile kötüyü ayırt etmelerinde, iyi olanı takdir etmelerinde ve iyi davranışlar sergilemelerinde yardımcı olma rolünü üstlenmiştir. Kaybolmakta olan değerler üzerine endişeye kapılan toplumlar, eğitim kurumlarının da üzerlerine düşeni yapmalarını beklemektedir. Karakter oluşumu karmaşık bir süreçtir. Karakter oluşumunun temel öneme sahip olan, ama çoğu zaman ihmal edilen bir dinamiği; öğrencilere iyi karakterli bireyleri ve vatandaşlık erdemini gösteren yetişkinleri gözlemleme ve uygulama fırsatları sağlanmasıdır. Başka bir deyişle evler, okullar ve sosyal hayat ortamları, yetişkinlerin iyi karakter için model oldukları ve çocukların karakter ile vatandaşlık ideallerini hayata geçirme fırsatı buldukları yerler olmalıdır. Kitapta karakter eğitiminin gelişimi, tanımları, diğer benzer kavramlarla ilişki ve farklılıkları, karşılaştırmaları, karakter eğitiminin önemi, ilk, orta ve yükseköğretimde karakter eğitimi, öğretmen yetiştirmede karakter eğitimi ve yükseköğretimde yapılmış bir araştırma yer almaktadır. Bu çalışmada genel olarak Karakter Eğitimi teorik altyapısı verildikten sonra v yükseköğretimde ve öğretmen yetiştirmede Karakter Eğitimi konusuna odaklanılmıştır. Çalışmanın ortaya çıkmasında öneri, yönlendirme ve yorumlarımı dikkatle yerine getirmeye çalışan öğrencim Nur Sılay’a, son okumalarını gerçekleştiren öğrencim Dilek Pekince’ye teşekkür ederim. Çalışmanın çocuk ve gençleri eğiten anne babalara, ilk, orta, yüksek öğretimde görevli olan öğretim kadrosuna, eğitimin her düzeyinde politika belirleyicilere ve nihayet yarının büyükleri olan çocuk ve gençlerimize yararlı olmasını dilerim. Prof. Dr. Ayşen BAKİOĞLU Mayıs, 2014 Erenköy http://abb.marmara.edu.tr/cv/1135/aysen-bakioglu vi