JEOPOLİTİK Bir devletin, devletler gurubunun veya bölgedeki devletlerin mevcut coğrafi platform üzerinde güç değerlendirmesini yapan, etkisi altında kaldığı o günkü dünya güç merkezlerini inceleyen, değerlendiren, hedefleri ve bu hedeflere ulaşma şart ve aşamalarını araştıran, ortaya koyan bilim, JEOPOLİTİK olarak adlandırılmaktadır. Alman jeopolitik bilimcisi HOUSHOFER’e göre jeopolitik; “İçinde yaşanılan coğrafi bölgenin ve tarihi gelişimin etkisi altında devletin, üzerinde bulunduğu yer ile ilgisidir.” Amerikalı SPYKMAN ise; “Jeopolitik, bir ülkenin güvenlik politikasının coğrafi unsurlara göre planlanmasıdır.” Şeklinde tanımlamaktadır. Büyük komutan ve devlet adamı ATATÜRK ise; "Ben, askeri meseleleri olduğu gibi siyasi meseleleri de haritadan mütalâa ederim" . demiştir. Bütün bu görüşlerden istifade ile jeopolitik; "Coğrafi, ekonomik, sosyal, siyasal ve stratejik faktörlerin bir devletin dış politikasına etkisinin incelenmesidir" şeklinde tarif edilebilir. Jeopolitiğin önemini günlük hayatımızla ilgili bir kaç basit örnekle açıklamak mümkündür: Anayola ve bir akarsuya yakın arsanın değerinin, bu özellikleri taşımayan aynı büyüklükteki diğer bir arsadan, yine yol kenarında bulunan, ve şehir merkezine yakın, bir apartmanın değerinin şehrin banliyösünde olan bir apartmana oranla daha fazla olacağını söylemek için açıklamaya gerek yoktur. JEOPOLİTİĞİN ANA UNSURLARI: 1. Değişmeyen Unsurlar a. Ülke veya bölgenin hudutları, dünya üzerindeki yeri, b. Coğrafi karakteri (Ada, kıta, kenar, kıta içi devleti olma durumu) c. Arazi (Coğrafi bütünlük, saha ve fiziki yapı) 2. Değişen Unsurlar a. Sosyo-kültürel değerler (Nüfus, nüfusun nitelikleri ve yoğunluğu) b. Ekonomik değerler (Doğal kaynaklar, emek, sermaye ve yönetim) c. Politik değerler (Siyasi rejim, partiler, ikili veya global anlaşmalar vb.) d. Askeri değerler olarak sıralanabilir.. Tehdit; daima hedef ülkenin jeopolitik unsurları arasında bulunan değişen unsurları hedef alır. JEOPOLiTiK TEORİLER: Yirminci yüzyılın başlarında Almanya, İngiltere ve Fransa gibi devletler, günümüzde ise "Dünya Devletleri" de denilen ABD ve Rusya Federasyonu gibi süper güçler, kendi milli siyasetlerini, jeopolitik teorilerden yararlanarak düzenlemişler ve düzenlemektedirler. Milli siyasetlerin düzenlenmesine esas olan bu teoriler özetle şunlardır;. 1. Kara Hakimiyet Teorisi İngiliz jeopolitik bilimci, MACKINDER düşüncelerini üç noktada formüle ederek teorisini ortaya koymuştur. a. Doğu Avrupa'ya hakim olan merkez bölgesini kontrol eder. (Merkez bölgesi değişik şekillerde anlaşılmış ise de, genel olarak: Volga Nehri'nden başlar, Orta Asya'yı ve Sibirya'yı içerir.) b. Merkez bölgesine hakim olan dünya adasını kontrol eder. (Dünya Adası olarak; Asya, Avrupa ve Afrika'dan oluşan Eski Dünya belirtilmektedir.) c. Dünya adasına hakim olan dünyayı kontrol eder. Bu jeopolitik bilimciye göre dünya hakimiyeti, halen merkez bölgesine hakim olan Rusya'ya geçebilir. MACKINDER, gelecekteki bir harp için Fransa'yı köprübaşı, İngiltere'yi hava meydanı, ABD ve Kanada' yi insan, endüstri ve kaynak gücü olarak değerlendirmekte ve birleşmelerini zorunlu görmektedir. 2. Deniz Hakimiyet Teorisi: Amerikalı Amiral Alfred MAHAN deniz hakimiyetinin dünya hakimiyetinin anahtarı olduğu görüşünü savunmuştur. MAHAN denizlerde geniş bir serbestlik bulunduğunu, bunun da kuvvetli bir donanma ile gerçekleştirilebileceğini belirterek "Dünya Egemenliğinin Anahtarı Deniz Yollarının Kontrolundadır" der. 3. Hava Hakimiyet Teorisi: Amerikalı hava albayı HANRY SCHAKLIAN, hava gücünün taktik olmaktan çok stratejik alanda yeniliklere neden olduğunu savunur. Bu jeopolitikçiye göre "Rusya merkez bölgesine hakimdir. Kenar kuşağa hakim olacak kadar da kara gücüne sahiptir. Bunu gerçekleştirememesinin nedeni yeteri kadar stratejik hava gücünden yoksun oluşudur. ÇAĞDAŞ JEOPOLİTİK TEORİLERE GÖRE TÜRKİYE: Türkiye aşağıda özetlendiği gibi tüm çağdaş jeopolitik teorilere göre her yönden etkin ve değerli bir bölgeye sahip bulunmaktadır. a. Mackinder'in Kara Egemenliği Teorisi Türkiye halen RUSYA ve müttefiklerinin bulunduğu bölgeden, Asya, Afrika ve Avrupa'dan oluşan "Dünya Adası"nı ele geçirmek veya sosyo-ekonomik kontrolü altında bulundurmak üzere başlatılacak her türlü harekâtı önlemede büyük rol oynayabilecek bir iç kuşak (Inner Cressent) ülkesidir. Aynca Türkiye, Mackinder'in Batı Avrupa'dan Merkez Bölgesine en uygun girişi sağladığını savunduğu Karadeniz kuzeyinden Hazar Denizi kuzeyine uzanan "step koridorunun" güney yanlarını kontrol edebilen bir mevkidedir. Bu nedenle hem Kalpgâhı (Hartland'j) elinde bulunduran, hem de Kalpgâhı elde etmek veya kontrol altında bulundurmak isteyen güçler için Türkiye'nin önemli bir değeri bulunmaktadır. b. Spykınan‘ın Kenar Kuşak Teorisi: Türkiye bu kuşağın en önemli güç merkezlerinden biridir. Kuşak üzerindeki büyük arazi ve bu kuşağı her an delmeye uygun su yollarını elinde bulundurması nedeniyle önemli bir konuma sahiptir. Bu nedenle gerek Kalpgâhı elinde bulunduran ülkeyi çevreleyen kenar kuşağın parçalanmasını arzulayan güç, gerekse parçalanmasını istemeyen güç açısından Türkiye'nin kendine has çift yönlü değeri bulunmaktadır. c. Mahan'ın Deniz Hakimiyeti Teorisi: Bugün dünya denizlerine egemen olmaya çalışan başlıca güçlerden bazıları Amerika, İngiltere, Rusya ve Japonya’dır. Bu devletlere karşı Türkiye'nin bulunduğu corafi durum ele alındığında ülkemizin bu teori açısından da önemli özelliklere sahip olduğu görülmektedir. d. Hava Hakimiyeti Teorisi: Türkiye bugün global kriz bölgelerine, Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Körfez Ülkelerine göre merkezi bir durumda bulunmakta olup, büyük bir uçak gemisi görünümündedir. Başka bir ifade ile Türkiye; Dünya hakimiyetini hedefleyen süper güçlerin, elde etmek veya kontrol altında bulundurmak için daima dikkate almak mecburiyetinde oldukları önemli bir üs durumundadır. Türkiye'nin Jeopolitik teoriler açısından değerini özetlemek gerekirse; Türkiye aslında hem MACKINDER, hem SPYKMAN ve hem de MAHAN’ın ortaya koyduğu tezlerin sentezini oluşturacak bir jeopolitik karakter taşımaktadır. JEOSTRATEJİ: Jeostrateji ise; jeopolitikten ayrı olarak coğrafi unsurların stratejik açıdan incelenmesini ve stratejik sonuçlar çıkarılması konularını kapsar. Jeopolitik ile jeostratejinin yerleri ve farkları politika ile stratejinin farklarının aynıdır. Jeostrateji de jeopolitik gibi ülkelerin milli stratejilerine, kaderine tesir eden önemli bir husustur. Bilindiği gibi her ülke, milli gücünü (siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve askeri güç unsurları) milli hedeflerine yöneltecek bir politika tesbit eder ve stratejiler uygular. Örneğin; Sovyet Rusya'nın önemli stratejilerinden birisi de sıcak denizlere açılmak ve Ortadoğu petrollerini elde etmektir. Türkiye ise coğrafi konumu nedeniyle buna engel teşkil ettiğinden bölgede jeopolitik bir değere sahip bulunmaktadır. Aynı husus Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da menfaatleri olan devletler yönünden de söz konusu olduğundan, ülkemizin jeostratejik açıdan da büyük değere sahip olduğu görülmektedir. Konu Türkiye açısından ele alındığında; tüm milli güç unsurlarımızı, milli hedefimiz olan çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaya yöneltebilmek için, ülkemiz coğrafyasının bahşettiği bütün imkânları en iyi ve verimli bir şekilde kullanmak ve bu imkânları başkalarına kaptırmamak da jeostratejik açıdan hassasiyetle izlenecek bir yol olmalıdır. TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK / STRATEJİK DEĞERİ GENEL Türkiye geçmişte olduğu gibi, günümüzde de; üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü çıkar ve güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir coğrafi konuma sahip bulunmaktadır. Bu konumu ile Türkiye; Avrupa Asya ve Afrika kıtalarının düğüm noktası olarak nitelendirilen Akdeniz ve Ortadoğu'nun Doğu-Batı ve Kuzey-Güney asli mihverleri üzerinde bir köprü durumundadır. Bu konumu nedeniyle farklı özelliklere sahip Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerinin fiziki, sosyal-kültürel ve ekonomik mihverleri ülkemiz üzerinde çakışmakta, diğer bir ifade ile dünya güç merkezlerinin her türlü çatışmalarında kullanacakları mihverler Türkiye'den geçmektedir. Ayrıca Türkiye coğrafyası demek olan bütün kara, deniz ve hava sahası, Avrupa ve Asya dan; Ortadoğu, Basra Körfezi ve Afrika'ya kadar stratejik düzeyde kuvvet intikali için lüzumlu bir bölge olduğu gibi, yukarıda belirtilen bu bölgeleri kontrolü altında da bulundurur. Bütün bu özellikleri O'na; dünya güç merkezleri için mutlak kontrol ve elde bulundurulması gerekli bir hedef olma niteliği kazandırmaktadır. Özet olarak ifade etmek gerekirse Türkiye'nin yukarıda açıklanan bu jeopolitik/jeostratejik değeri onun hassas coğrafi konumundan ve mevcut yapısından kaynaklanmaktadır. BÖLGESEL DEĞER: a. Akdeniz'in egemenlik kapılarından biri olan Marmara Denizi ve Boğazlar Bölgesini elinde bulundurması, Orta Doğu, Basra Körfezi ve Ege dahil Doğu Akdeniz'i kontrol edecek bir coğrafi konuma sahip bulunması, bölgedeki bütün ülkelerin güvenlik ve her türlü ulaşım faaliyetlerini çok yakından ilgilendirmektedir. Bu özellik; Türkiye'yi çevreleyen ülkelerin birbirleri ile olan politik, ekonomik ve askeri ilişkilerine doğrudan etkisi olması nedeni ile ülkemiz, taraf ülkelerce her zaman hesaba katılması gereken önemli bir faktördür. b. İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı, Karadeniz'i Akdeniz'e ve diğer sıcak denizlere bağlayan yaklaşık 160 deniz mili (İst. Boğazı 16 mil, Marmara Deniziiki boğaz arasında 110 mil, Çanakkale Boğazı 38 Dz. Milidir) uzunluğunda bir su yoludur. Dünya ticareti ve ulaşımında özel bir yeri olan, Türk Boğazları, gerek batı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Romanya ile, gerekse yukarıda belirtilen Varşova Paktı ülkelerinin tüm dünya ülkeleri ile sosyo-ekonomik, ticari ve bazı şartlarda askeri ilişkilerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Boğazların kapatılması halinde Bulgaristan ve Romanya bir kıta içi devleti olma durumuna düşerler. Özellikle Rusya’nın Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yönelik askeri faaliyetleri ile çok yönlü ticari ve ekonomik ilişkilerinin tümü boğazlar yolu ile gerçekleştirilmektedir. Bir örnek vermek gerekirse; Rusya ve Karadenize kıyısı olan bütün ülkelerin deniz ticaretinin büyük bir kısmı Türk boğazlarına bağımlıdır. Ayrıca Rusya’nın Akdenizdeki askeri deniz varlığının idamesi, Karadenizden yapılacak lojistik destekle mümkündür. Genel veya bölgesel bir harpte Rusya’nın Akdeniz Bölgesine yönelik harekâtının devamı ve başarısı "Boğazlara" bağlıdır. SOSYAL EKONOMİK DEĞER 70 milyonluk nüfus potansiyeli, zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları, ayrıca her geçen gün gelişmekte olan ekonomik ve teknolojik gücü ile Türkiye; bölgede, mevcut politik, askeri ve ekonomik dengeyi bulunduğu tarafa kazandırabilecek ağırlıkta milli güce ve coğrafyaya sahip bir "Bölge Devleti"dir. Ülkemiz dünyada besin ihtiyaçlarını karşılayan ve ihtiyaç fazlası ürün sağlayabilen nadir ülkelerden biridir. Türkiye'nin bu güçlü ekonomik potansiyeli ona bu yönden de ayrı bir jeopolitik değer sağlamaktadır. Diğer taraftan dünya güç merkezleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri irtibatlandıran ulaşım yolları üzerinde bulunması ve bu yolları kontrol eden konumu nedeniyle de dünya güç merkezlerinin ekonomik ilişkilerini etkileyebilir. Bu özellik, gerek süper güçlerin ve gerekse bölge ülkelerinin neden güçlü bir Türkiye'yi arzulamadıklarını açıkça göstermektedir. SİYASİ COĞRAFİ DURUM a. Ülkesinin büyük bölümü tabii coğrafya bakımından Asya'da bulunmasına rağmen, siyasal gruplaşma itibariyle bir Avrupa " ülkesidir. b. Avrupa devletlerinin siyasal organizasyonları bakımından da Batı Avrupa grubuna dahildir. c. Coğrafi Konum İtibariyle Türkiye: (1) Bir Balkan ülkesidir. (2) Bir Ortadoğu ülkesidir. (3) Bir Akdeniz ülkesidir. (4) Bir Atlantik ülkesidir; (NATO) üyesi olması ve Atlantik Körfezi olarak bilinen Akdeniz üzerinde bulunması ona bir Atlantik ülkesi olma özelliği kazandırmaktadır.)