TAKSONOMİK TERİMLER Bir bilim dalında kullanılan terim ve terminolojinin yerinde kullanılması ve doğru ifadesi o konunun daha iyi anlaşılmasını sağlar, yanlışlıkları önler. Bu bölümde; taksonomide sıkça geçen terimlerden bazılarına yer verilecektir. SİSTEMATİK Sistematik ve taksonomi terimleri son yıllara kadar eş anlamlı olarak kullanılmışlardır. Fakat günümüzde farklı anlamda kullananlar da vardır. Bu terim ‘‘systema’’ kökünden meydana gelmiştir. Kelime anlamı ‘‘düzene ait’’ demektir. İlk defa Linnaeus tarafından 1735 yılında SYSTEMA NATURE adlı eserinde kullanılmıştır. Simpson 1961 yılında bunun tanımını genişleterek şu şekilde ifade etmiştir: ‘‘ sistematik ; türler ve organizmalar arasındaki ilişki , çeşit ve farklılıkları inceleyen bir ilimdir. Bir başka ifade ile sistematik , organizma farklılıklarını inceleyen bir ilimdir. Buradaki ilişkiden kastedilen sadece Filogenik anlamda değil, organizmalar arasındaki bütün biyolojik yakınlıklar ve ilişkilerdir. Dolayısıyla sistematikle uğraşan bir kişi, sistematikle yakın ilişkisi bulunan morfoloji, anatomi , sitoloji, genetik, paleobotanik , ekoloji, coğrafya ve jeomorfoloji bilim dalları konularında da geniş bilgi sahibi olmalıdır. Taksonomi Bu terim; taxis=sıralama ve nomos=kaide, usul ve kanun kelimelerinden meydana gelmiştir. İlk defa 1813 yılında De Candolle tarafından bitki sınıflandırma teorisi anlamında kullanılmıştır. Daha sonraları taksonomi teriminin kapsamına hayvanların sınıflandırılması da dahil edilmiştir. Bugünkü şekliyle taksonomi; canlıların sınıflandırma teorisi ve uygulamasıdır. Taksonomi ikiye ayrılabilir: a. Eksperimental taksonomi Bu taksonomide, taksonomik çalışmalar fertlerden çok populasyonlar göz önüne alınarak yapılır. Bundan dolayı biyosistematik, genetik, sitolojik ve ekolojik görüş açısından çalışmalar yapar ve bu çalışmalar hem arazide hemde deney bahçelerinde yapılır. b. Ortodoks taksonomi Bu taksonomide ise daha çok morfolojik ve anatomik karakterlerle ilgilenir ve daha çok herbaryum ve laboratuarlarda yapılır ve bu çalışmalarda populasyondan çok fertler incelenir. Taksonominin görevleri Taksonomi, bitki ve hayvan taksonomisi veya sistematiği olarak iki gruba ayrılır. Bitki taksonomisi , yeryüzünde yetişen bitki çeşitlerini, bunların adlandırılmasını, farklılık ve benzerliklerini, yeryüzünde yayılışlarını ve kısaca, yetişme yeri özelliklerini inceler. Taksonominin görevleri kısaca şöyle özetlenebilir: 1- Dünyadaki canlıları belli prensiplere göre sınıflandırmak . 2- Hayatın kökenini düzene koymak için gerekli bilgileri toplayarak evrim olaylarıyla açıklığa kavuşturmak ve bunların, biyolojinin öteki dalları tarafından da kullanılmasını sağlamak. 3- Ekonomik bakımdan önemli organizmaları araştırarak uygulamalı biyolojide çalışanların istifadesine sunmak. 4- Devamlı gelişmekte olan immünoloji , karşılaştırmalı biyokimya, karşılaştırmalı fizyoloji, hayvan davranışları ve ekoloji gibi biyoloji birimleri arasında denge kurmak ve uyum sağlamaktır. Taksonomist’din görevleri ve karşılaştığı zorluklar Taksonomist canlıların teşhisini yapar. Bunlar arasındaki sabit ve değişiklikleri tespit ederek onları sınıflandırır. Türlerin nasıl oluştuğunu , türleşme mekanizmasıyla tespite çalışır. Taksonomist sınıflandırma çalışmalarında bazı zorluklarla karşılaşabilir. Bunların başında; incelenen örnekte erkek-dişi farklılığı, ergin pupa olma, coğrafik olarak değişik grupların karışımı, noksan materyal, bilhassa otsu bitkilerde kök, gövde, çiçek veya meyve gibi kısımların bulunmayışı, poliploidi ve polimorfizm gibi özellikler gelir. Bir diğer husus da, bu farklı devrelerde, veya materyale, yada polimorfizime sahip fertlerin daha önceleri aynı tür olarak tanımlanmış olmalarıdır. Her geçen gün tür sayısında görülen artış da, taksonomisdin işini zorlaştıran bir diğer husustur. Linne’nin 1758’de bildirdiği 4162 türe mukabil, Czihak 1984’de hayvan türünün 1.200.000’e ulaştığına işaret etmektedir. Yeryüzündeki binlerce türün daha tanımları bile yapılmadan kaybolup gitmeleri de başka bir husustur. Kurutulan bir gölde veya bataklıkta ortadan kalkan türlerin adedini bugün tespit etmemiz imkansızdır. Nematodlar, akarlar ve protozoa’lar da dahil edildiği zaman yaşayan türlerin 5 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Fosil türlerin, yani nesli ortadan kalkanların, yaşayanlardan daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Fakat şimdiye kadar ancak 5.000 fosil türü tespit edilebilmiştir. Yaşayan kuş türlerinden %99’nun, memeli ve sürüngenlerin ise %90’ının tanımı yapılmıştır. Halbuki omurgasızları oluşturan arthropodlar ve deniz omurgasızlarının %10’u bilinmektedir. Yaygın türlerin karmaşık yapıya sahip bulunmaları ve birçok türden meydana gelmiş olmaları işin bir başka yönden güçlüğünü ortaya koymaktadır. Takson ve kategori nedir? Bir kategoriye girecek şekilde diğerlerinden ayrılmış olan herhangi bir seviyedeki gruba takson denir. Taksonlar gerçek organizmalardır. Tür, bir kategori olduğu halde, bu kategoride yer alan Rosa canina (gül) bir taksondur. Bir başka deyişle takson, belirli bir canlı grubunu ifade etmektedir. Taksonun çoğulu taksa’dir. Sistematik kategoriler Kategori ; kademeli sınıflandırmada herhangi bir seviyeyi belirtir. Cins , familya ve takım gibi terimler birer kategoriyi, yani birimi ifade eder. Kategori soyut bir kavram olmakla beraber, içine yerleştirilen taksonlar somut (gerçek ) varlıklardır. Hayvanlar ve bitkilere ait taksonlar genişliklerine bağlı olarak kategorik dereceler içinde sıralanırlar. Hayvanlar ve bitkiler aleminde en yüksek kategori Regnum’dur. En küçük birim hayvanlar aleminde alt tür, bitkilerde ise alt formadır.Yukarıdan aşağıya doğru sayıları artan bu birimler düzgün bir piramit teşkil ederler. Tepede bir tek regnum bulunmasına rağmen, tabanda pek çok tür ve tür alt birimleri yer almaktadır. Bu kategorilerin bir kısmı temel, bir kısmı da yardımcı kategorilerdir. Mesela hayvanlar için verilmiş olan regnum, filum, sınıf, takım,familya,cins ve tür temel, diğerleri yardımcı kategorilerdir. Bu sistematik birimlerin çoğu gerçekte varolmayıp sınıflandırmada kolaylık olsun diye oluşturulmuşlardır. Yani ,bir tür veya varyeteden söz edildiği zaman bütün özellikleriyle somut bir varlık göz önüne gelir. Buna karşılık, bir ordo veya familya denildiğinde bazı özellikler göz önüne gelir. Fakat somut bir varlık canlandırılamaz. Soyut olan ve tür düzeyinin üstünde yer alan kategoriler aynı seviyedeki taksonları bir araya toplanmasından meydana gelir. Bu birimlerin oluşturulmasında türler arasındaki akrabalıklar dikkate alınır. Eğer sınıflandırma iyi yapılmış ise, aynı yüksek kategori içerisine yerleştirilmiş olan taksonlar doğal bir topluluk meydana getirirler. Hayvanlar Regnum (alem) Subregnum Divisio (bölüm) Subdivisio (altbölüm) Phylum Subphylum Classis (sınıf) Subcalssis(altsınıf) Ordo (takım) subordo(alttakım) Süper familia-oidea Familia-inae Subfamilia-inae Bitkiler regnum subregnum divisio subdivisio phylum subphylum classis subcalassis ordo subordo -------familia subfamilia sonek -----------phyta -phytina -mycotina -phytan -eae,atae,opsida -ideae -ales -ineae ----------aceae -oideae Hayvanlar Tribus-ini Subtribus Genus Subgenus ------------------------------Species Subspecies Bitkiler tribus (oymak) subtribus(altoymak) genus(cins) subgenus(altcins) sectio (seksiyon) subsectio(altseksiyon) series(seri) species(tür) subspecies(alttür) varietas(varyete) forma(form) subforma(altform) sonek -eae -inae Sistematik kategoriler 3 grup altında incelenebilir. Bunlar; 1- Tür kategorisi 2- Tür altı kategoriler 3- Tür üstü kategoriler 1- Tür kategorisi Sistematiğin temel birimi, yani temel taksonu tür (species)’dür. Türün altında kalan birimler ise, geniş anlamda türün varyasyonlarıdır. O halde tür nedir? Taksonomik kaynaklarda birçok tür kavramı vardır. Bu kavramları 3 grupta toplamak mükündür. a.TİPE BAĞLI TÜR KAVRAMI Bu düşünceye göre türler basittir ve değişmez. Bu fikrin savunucularına göre sabit ve değişmez bir tip vardır ve bu tip türü oluşturur. O türe ait fertler ise o tipin özelliklerini taşımaktadır. Bu düşünce tarzına esascılık (essentialism) da denilmektedir. Bu tür kavramı Platon ve Aristotle’ ya kadar uzanır. Linnaeus ve onun öğrencileri tarafından yaygın şekilde uygulanmış ve 19. yüzyılın ortalarına kadar etkisini hissettirmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru Darwin’in evrim fikrinin biyolojiye uygulanması, yani türlerin devamlı değişebileceği fikrinin benimsenmesi ile türlerde temel birim olarak fertlerin değil, populasyonların kabul edilmesi lazım geldiğinin kabulü,bu tür kavramının büyük oranda bırakılmasına sebep olmuştur. Tipe bağlı tür kavramının reddedilmesinin diğer sebepleri arasında şunlar sayılabilir: 1- Bir türün coğrafik dağılış sahası içinde farklılık göstermesi . 2-Morfolojik farklılıkların yerini üreme birliği fikrinin almış olması.Cinsiyet, yaş, polimorfizm ve diğer ferdi farklılıklar gibi birçok morfolojik farklılığa tabiatta rastlanması, bunlar geçmişte aynı birer tür olarak kabul edilmiş olmasına rağmen, bugün morfolojik farklılık derecesine bakılmaksızın, aynı populasyona dahil olanlar, yani aynı üreme birliğine ait olanlar, aynı tür içinde değerlendirilmektedir. 3- ikiz türlerin varlığı (sibling türler). Üreme bakımından izole olmuş morfolojik olarak aynı veya birbirinden zor ayırt edilen akraba türlere ait çiftler veya gruplardır. b-NOMİNALİSTİK TÜR KAVRAMI Bu görüşün savunucuları tabiatta türün varlığını kabul etmemektedirler. Onlara göre, tür tabiatta gerçek şekilde bulunmayıp sadece düşünceye ait soyut bir kavramdır. Bunlar tabiatta sadece fertlerin varlığını kabul etmektedirler. Nominalistik tür kavramının özellikle 18. yy’da güçlü savunucuları olmuştur. Buffon, robinet ve lamarck bunlardandır. Günümüzde de taraftarları bulunan nominalistik tür kavramını 20. yy’ lın başında bessey (1908) en iyi şekilde ifade etmiştir. Tabiattaki olağanüstü çeşitliliğin anlaşılması ve evrimin biyolojiye uygulanışı, yukarıda sözü edilen iki tür kavramının büyük oranda terk edilmesine sebep oldu. Zira tür tanımlarında sabit karakterleri bakımından birbirine benzeyen fertler topluluğu ifadesi kullanılıyordu ancak bu sabit karakterlerin niteliğini ve ölçüsünü tayin çok zordu. c-BİYOLOJİK TÜR KAVRAMI Bu kavram 19.yy’ da Merrem,Voigt ve Walsh (1984) gibi araştırıcılar tarafından ileri sürülmüş, 20 yy başında biyolojik anlamda türün bağımsız bir varlık olarak varlığı kabul edilmiştir (Jordan 1905). Ancak buradaki tür kavramı populasyona dayalı tür kavramını esas almıştır. Populasyon ise, belirli bir yerde bulunan ve aralarında gen alışverişi olan yani verimli döller verebilen fertler topluluğudur. Bu özelliklere göre biyolojik tür tanımını şöyle yapmak mümkündür. Kendi aralarında nesil veren, üreme bakımından benzer gruplardan ayrılmış doğal populasyonlardır. Burada biyolojik türün 3 özelliği dikkati çekmektedir 1- türe ait fertler doğal bir üreme birlii teşkil eder. Hayvanlara ait bir türü meydana getiren fertler, birbirlerinin çoğalma gücünde olan birer eş olarak tanımlar. Bütün organizmaların fertleri arasındaki çoğalma durumu pek çok yolla teminat altına alınmıştır. 2- tür ekolojik bir ünitedir. Diğer türlerle bulunduğu çevreyi paylaşır. 3- tür genetik bir ünitedir birbiriyle ilgisi olan genlerin bulunduğu bir havuz durumundadır. Türler izolasyon mekanizmalarıyla diğer gen havuzlarından gelecek genlerin zararlı etkilerinden de korunmuşlardır. İki ayrı türün genlerinin kavuşarak yüksek frekansta heterojen gen kombinasyonlarının meydana gelmesine engel olan en büyük mekanizma seleksiyonudur. Halbuki aynı gen havuzundaki genler, homojen kombinasyonlar teşkil eder. Tipe bağlı türü savunanlar ile biyolojide tür kavramını esas alanlar arasındaki tür tanım farkını şöyle bir örnekle açıklamak mümkündür. Türe bağlı olanlar a ve b örnekleri arasındaki bariz morfolojik farklar olduğunu söyler, dolayısıyla bunlar iki ayrı türdür. Biyolojiye bağlı taksonomistde şunu sorar a ve b örnekleri arasındaki morfolojik farklılık, iki değişik populasyonun çoğalma izolasyonundan beklenen kadar mıdır? Bir başka ifade ile o, morfolojik farklılığın durumunu çoğalma izolasyonuyla ölçmekte ve bu iki düşünce arasında en bariz fark olarak görülmektedir. Biyolojik tür kavramının uygulanmasında karşılaşılan zorluklar Biyolojik tür kavramı taksonlara uygulandığı zaman 3 önemli problemle karşılaşılır. 1.bilgi yetersizliği 2.aynı anne babadan meydana gelme 3.ara gelişme 1.Bilgi yetersizliği Tür içindeki varyasyonlar insanı genellikle şüpheye düşürür. Cinsiyet, yaş, polimorfizm ve benzeri varyasyon tipleri, o canlıyı farklı bir populasyona dahil etmeye sebep olabilir. Özellikle herbaryum örneklerinde muhafaza edilmiş materyalden çalışmak güçtür. 2.Aynı anne babadan meydana gelme Kendi kendini dölleme, partenogenezis, pseudogami ve vejetatif (tomurcuklanma, bölünme) gibi eşeysiz çoğalma şekilleri aynı anne babadan meydana gelen formlerı ifade eder. Oysaki populasyon, kendi aralarında eşeyli üreyebilen fertlerin oluşturduğu bir gruptur. Bu tür eşeysiz kombinasyonlar, biyolojik anlamda tür kavramına tezattır. Dolayısıyla populasyonlar arası çoğalmaya dayanan biyolojik tür kavramı, eşeysiz çoğalmayı izah etmekte yetersizdir. 3.Ara gelişme Morfolojik farklılık her zaman üreme izolasyonuna bağlı olmayabilir. Yani farklı morfolojiye sahip olanlar bazen birbiriyle çiftleşebildiği, aynı morfolojide olanlar çiftleşemeyebilir. Bunlar da biyolojik tür kavramı dışında kalır. Ara gelişme altında değerlendirilebilecek hususlar şunlardır; 1- İkiz türler 2. Morfolojik farklılığa bağlı yapılar 3. Melezleşme a.simpatrik melezleşme b.amfibloidi 4-Yarı türler Politipik ve monotipik türler İki veya daha fazla alttüre sahip olan türlere politipik türlee, alttüre sahip olmayan türeler ise monotipik türler denir. Tür altı kategoriler Taksonomide her kategoride yer alan ve tanımlanarak isimlendirilimiş gruplara ‘’takson’’ denir. Tür temel birim olarak kabul edilir. Buna göre tür fertleri birbiriyle döllenen ve meydana gelen F1 dölü verimli olan bir populasyondur. Tür altı kategorilerin tanımı daha çok coğrafi yayılışa göre yapılmaktadır. Yayılış alanı üst üste gelen yani aynı bölgede yayılan taksona “simpatrik takson’’ farklı bölgede yayılan taksona ‘’allopatrik takson ‘’ denir. Türaltı kategoriler söz konusu olduğunda bu tanım alttür ve varyeteyi içine alır. Yani yayılış alanı farklı olan tür altı kategoriye ‘’subspecies’’, aynı olana ise ‘’varyete’’ denir. O halde alttürlerin yayılış alanı allopatrik,varyetelerin yayılışı ise simpatriktir. Gerek alttürler gerekse varyetelerin arasında hem genetik hem de morfolojik farklılıklar vardır. Forma ise morfolojik bakımdan en az farklılık gösteren bireyler kullanılan bir sistematik birimdir. Forma alttür ve varyete ye oranla genetik yönden daha az stabildir. Alttür Bir türün fenotipik bakımdan benzer populasyonlarının toplamına alttür denir. Bir alttür türün yayılma sahasının alt bölümlerinde bulunur ve taksonomik olarak türün diğer populasyonlarından farklı karakterlere sahiptir. Aynı coğrafik bölgede iki alttür bulunmaz. Ancak göç eden türlerle aynı bölgede yaşayan parazit türler istisna teşkil eder. İki alttürün birleştiği yerde ara veya melez populasyonlar meydana gelir. Bu durumda iki türünde karakterini içeren bir populasyondan söz edilir. Bir türe ait populasyonlardan alttür tanımlanırken kriter tesbitlerinin sağlıklı yapılması derekir. Bu sebeple farklı populasyonlar arasındaki belirli farklılığı istatistiki olarak bulmak gerekir. Hatta alttür bile bir çok lokal populasyonlardan meydana gelebilir. Bunların gen frekansları ve varyant miktarları ortalamaları belirli şekilde birbirinden farklılık gösterir. Alttürlerin ayrımında genellikle %75 ölçüsü uygulanmaktadır. Eğer bir populasyona ait fertlerin %75’i daha önce tanınan bir alttürün fertlerinden farklı ise bu geçerli bir alttür olarak tanımlanır. Alttürlerin çoğu coğrafi olarak izole olmuş formlar olup bunların sınırları kolaylıkla tespit edilir. Örneğin;Abies cilicica (Göknar) türünün Adana havalisinde yer alan Abies cilicica ssp.cilicica alttürü ile Antalya’nın batısında yer alan Abies cilicica ssp.isaurica alttürleri coğrafik bakımdan birbirinden ayrıdırlar. Varyete (ırk) Bazen ırk terimiyle ifade edilen varyete, tür altı bir birimdir ve bir türe ait varyeteler aynı coğrafik bölgede yayılış gösterirler. Varyeteler simpatrik, alttürler allopatrik yayılışa sahiptir. Irklar, biyolojik ve ekolojik ırk olarak iki gruba ayrılır. Biyolojik ırk; Morfolojik bakımdan aynı fakat hayat şekli bakımından farklı olan topluluklara denir. Bu ırk tanımı özellikle parazitler için kullanılır. Mesela, Ascaris lumbricoides’in biri insanda, diğeri domuzda yaşayan iki çeşidi vardır. Domuzda yaşayanı insana,insanda yaşayanı domuza geçmemektedir. Ekolojik ırk;türün coğrafik yayılış alanı içinde ekolojik şartlara bağlı olarak farklılaşmış topluluklardır. Bunlara mikrocoğrafik ırk da denilmektedir. Tür üstü kategoriler Tür üstü kategoriler, yüksek taksonlar olarak da bilinir. Buraya cins, familya, takım, sınıf ve filumlar dahil olur. Bir yüksek takson, diğerlerinden kopmalarla ayrılmış olan türleri içerirler.ancak monotipik taksonlar tek türle temsil edilirler. Yüksek bir kategori, dereceli bir sınıflandırma, aynı seviyede bulunan bütün taksonların içine yerleştiği bir sınıftır. Tür tanımı üreme izolasyonuna dayandığı halde, türüstü kategorilerde daha çok evrim ilişkileri dikkate alınır. Cins Yüksek kategorilerin en alt basamağıdır.cins taksonomik bir kategori olup, aynı düzeydeki diğer taksonlardan belli bir boşlukla ayrılan bir tek tür veya monofiletik tür grupları içerir. Bir cins içinde bulunan türler genel olarak bir çok ortak özelliklere sahiptir. Bir cinsteki türlerin genelde aynı atadan geldiği düşünülür. Cins aynı zamanda ekolojik bir ünite olup belirli bir hayat şekline sahiptir. Cinsin işgal ettiği alan, türün yayıldığı alandan daha geniştir. Bunun içinde her türün yayılma alanları mevcuttur. Familya Cinsler bir araya gelerek familyayı oluşturur. Familya taksonomik bir kategori olup aynı kökenden geldiği kabul edilen bir tek cins veya cinsler topluluğunu içerir ve diğer karakterleriyle farklılık gösterir. Takım,sınıf ve filum Familyalar takımları, takımlar sınıfları, sınıflar ise filuları meydana getirir. Yüksek kategoriler olarak gösterilen taksonlar, filogenetik ağacın temel dallarını oluşturur. Biyolojik sınıflandırma, evrime göre daha yakın veya daha uzak akraba tür grupları temeline dayanır.