sinir sistemi hıstolojı ders notları

advertisement
SİNİR SİSTEMİ HISTOLOJI DERS NOTLARI
SİNİR SİSTEMİ
Sinir dokusunun oluşturduğu sinir sistemi bilindiği gibi MERKEZI SINIR
SISTEMI (MSS) ve PERIFERIK SINIR SISTEMI ( PSS ) olarak ikiye ayrılır. MSS ' ni
beyin , beyincik ve omurilik oluşturur. PSS’ni ise ganglionlar, periferik sinirler ve sinir
sonlanmaları meydana getirir. Ana görevi organizmanın iç ve dışında oluşan mekanik ve
(internet’ten alınmıştır)
kimyasal değişimlerin meydana getirdiği bilgileri almak , analiz etmek değerlendirmek ve
yanıtlamak olarak özetlenebilir.
SOMATİK / OTONOM SİSTEM
Fonksiyonel olarak ise; sinir sisteminin iskelet kaslarını innerve eden yapıları
(bölümü) somatik sinir sistemi, kalb kası,düz kas ve bez epitellerini innerve eden yapıları
(bölümü) ise otonom sinir sistemi olarak ayrılır. Otonom sinir sisteminin efferent nöronları
etkilerini organlar (viscera) üzerinde gösterdiğinden visseral efferent nöronlar, aynı şekilde
bu organlardan uyarımları alıp merkeze taşıyan nöronlara da visseral afferent nöronlar adı
verilir. Diğer duyusal nöronlar gibi bunların da hücre gövdesi ganglionlar içinde bulunur,
uyarımı alan dendritleri kalb kası, düz kas, epitel içinde bulunur, uzun olan aksonları ise
MSS ne gider.
İskelet kaslarına giden somatik efferent nöronların impuls iletimi ile kalb kası, düz
kas, bez epitelyumuna giden otonom efferent nöronların impuls iletimi arasındaki yapısal fark
şöyledir:
Somatik effektör impuls iletiminde tek bir nöron görev alır, bunun gövdesi ve
dendritleri MSS grizeası içinde bulunur, uzun aksonu ise MSS’ni terkeder periferik sinir
içinde ilgili çizgili kasa kadar direkt gider.
Visseral (otonom) effektör impuls iletiminde
ise iki nöron zinciri vardır. Birinci
otonom effektör nöronun gövdesi MSS’de bulunur, ikinci otonom effektör nöronun gövdesi ise
MSS dışındaki ganglionlar içinde bulunur. Birinci nörondan çıkan preganglionik lif (akson)
gangliyon içindeki ikinci nöronlarla (birkaç tanesi ile) sinaps yapar, buradan ayrılan
postganglionik lif (akson) effektör etkiyi organ duvarındaki yapıya, endirekt olarak iletmiş
olur.
(internet’ten
alınmıştır)
Otonom sinir sistemini oluşturan yapılar sempatik bölüm,
parasempatik
bölüm ve enterik bölüm olarak üçe ayrılır:
Sempatik bölümün birincil nöronları vücudumuzda sadece ve sadece medulla
spinalisin torako-lumbal bölgesinde, yan boynuzlar içindeki nukleus intermediolateralis’ de
bulunur. Bunların aksonları (presinaptik aksonlar, preganglioner lifler) medulla spinalisi
2
terkeder terketmez bu hizada hemen paravertebral ganglionlar zincirini oluştururlar (trunkus
sempatikus). Buradaki sinaptik, 2. effektör nöronların aksonları (postsinaptik lifler,
postgangliyoner lifler) kalb kası, düz kas ve bez epitellerine gider, bu lifler seyahatleri
sırasında; yollarında bulunan gangliyonlardaki nöronlarla da (prevertebral gangliyonlar)
sinapslaşırlar, nihayet buradan ayrılan lifler organ duvarındaki terminal gangliyonlarla
sinapslaşırlar.
Bir endokrin bez olan adren medullasındaki bazı hücreler de sempatik nöronlar gibi
davranırlar. Şöyleki; krista nöralis kökenli olan bu hücreler pregangliyonik sempatik liflerle
innerve edildiklerinde epinefrin ve norepinefrin gibi kimyasal mediyatörler sentezleyipsalgılarlar.Ancak bu hücrelerin postgangliyonik lifleri (aksonları) bulunmadığından kimyasal
mediyatörler kana karışıp, kan yoluyla hedefe ulaşırlar, yani endirekt etkilidirler.
Parasempatik bölümün birincil nöronları vücudumuzda iki yerde bulunur: Beyinde III
, VII , IX ve X. kraniyal sinirlerin nukleuslarında (kraniyal bölüm) ve medulla spinalisin
sakral bölümünde yan boynuzlardaki nukleus intermediyomediyalis’lerde bulunur. Bu
merkezlerden ayrılan pregangliyonik aksonlar yolları üzerindeki bir kaç gangliyona uğrayıp
sinapslar yaptıktan sonra, oradan çıkan postgangliyonik liflerle hedeflerine ulaşırlar.
Otonom sistemin sempatik ve parasempatik bölümü sıklıkla aynı organı innerve
ederler. Genellikle antagonist etkilidirler. Örneğin; kalb kası hareketlerini sempatikler
artırırken parasempatikler inhibe eder.
Enterik bölüm ; sindirim sistemi tüpünün özofagustan-anusa kadar olan bölümü
duvarında yerleşmiş bulunan gangliyonlar zinciri ve postgankliyonik liflerin tümü, bazı
yazarlarca, otonom sistemin enterik bölümü olarak tanımlanmıştır. Bu yapılar sindirim
tüpünün serozası, muskularisi ve mukozası içinde dağınık durumdadır. Enterik bölüm hem
n.vagus hem de sakral parasempatiklerden innervasyon aldığı için, vagus’un kesildiği
durumlarda dahi fonksiyonunu devam ettirir.
Vücut duvarı ve eksteremitelerin otonom innervasyonu sadece sempatik liflerle
sağlanır, parasempatik innervasyonları yoktur. Her sipinal sinirden ayrılan postganglionik
sempatik efferent lifler (ki visseral efferent olanlar spinal sinirler içinde seyredecektir)
hizasındaki vücut duvarını ve ekstremite bölümlerinin innerve eder. Ter bezleri için kullanılan
nötotransmitterler, epinefrin ve norepinefrin yerine, sempatik nöronlarca salgılanan
asetilkolindir.
3
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
(internet’ten alınmıştır)
Merkezi sinir sistemi önde ansefalon ile bunun kanalis vertebralis içindeki uzantısı olan
medulla spinalis’den ibarettir. Bu organlar bağ dokusu içermediklerinden (sadece kapillarlar etrafında
ve çok kıt olarak bulunur) göreceli olarak yumuşak ve pelte kıvamındadırlar. Hem hayati
fonksiyonlara sahip olduklarından hemde yumuşak bir yapıda olduklarından dış ortama karşı iyi
muhafaza edilmişlerdir. Kafatası ve omurga gibi kemikten örtülerle ve meninges adı verilen bağ
dokudan yapılmış zarlarla çok iyi korunmuşlardır.
Merkezi sinir sisteminin üst kısmı olan ansefalon ; serebrum (büyük beyin) ve serebellum
(küçük beyin) olarak ayrılır. Ansefalon’un üzerine oturduğu beyin gövdesi ise; bulbus (medulla
oblangata), pons, pedunkuli serebri, tegmentum, lamina tekti, talamus ve bazal çekirdeklerden
oluşmuştur. Merkezi sinir organlarında nöron gövdelerini içeren gri madde ( substansiya grisea) beyin
ve beyincikte olduğu gibi organın yüzeyinde bulunursa korteks adını alır. Bu durumda nöron
uzantılarından oluşan iç kısım substansiya alba ise medulla adını alır.
Merkezi sinir sisteminin bazı bölgelerinde, gri madde içinde, belirli bir işi üstlenmek üzere bir
araya toplanmış nöron gövdesi topluluklarına “nukleus” adı verilir (bunlar periferik sinir sistemindeki
ganglionların morfolojik ve fonksiyonel eşdeğerleri olarak düşünülebilirler) . Bu nukleuslar arasında
bağlantı sağlayan myelinli sinir lifi demetlerine ise
“traktus” adı verilir. Beyin korteksindeki
nukleusların çoğunda, dendrit, akson gibi nöron uzantıları ile aralarındaki gliya hücrelerinin
oluşturduğu karmaşık kompleks yapıya
“neuropil” adı verilir. Neuropil, MSS’ deki hücre
sitoplazmalarının bir yarımını oluşturur, diğer yarımı ise nöron gövdesi içinde kalan kısımdır.
4
MEDULLA SPİNALİS (OMURİLİK)
Ansefalon’un kanalis vertebralis içindeki uzantısı medulla spinalis (omurilik) adını
alır. 42-45 cm uzunluğunda, 1 cm genişliğinde, önden arkaya hafifce basık silindir
şeklindedir. Tüm uzunluğu boyunca 31 adet segmente ayrılmıştır ( 8 servikal, 12 torakal, 5
lumbal, 5 sakral ve 1 koksigeal ), her segmentten bir çift (biri sağda biri solda) spinal sinir
çıkar. Her spinal sinir ilgili medulla spinalis segmentine birçok kök veya kökcüklerle
bağlanmıştır ki bunlar başlıca ön ve arka kökler olarak guruplandırılırlar.
Medulla spinalisin enine kesitinde; tam ortasında kanalis sentralis, ön kısmında
fissura mediana anteriör, arka kısmında septum medianum posteriör görülür. Beyin ve
beyincikteki durumun tersine olarak,
nöron gövdelerini içeren substansiya grizea iç,
çoğunlukla myelinli sinir liflerinden yapılı olan substansiya alba ise dış kısmını
şekillendirmiştir.
Şekil-1 . Medulla spinalis. 1. Fissura mediana anterior, 2. Septum medianum posterior, 3.
Kolumna posterior, 4. Kolumna lateralis, 5. Kolumna anterior, 6. Kanalis sentralis, 7.
Kommissura grizea, 8. arka kökler, 9. Ön kökler, 10. Sulcus intermedius posterior, 11.
Sulcus lateralis posterior.
5
SUBSTANSİYA GRİZEA
Kelebek veya ters duruşlu iki virgül veya H harfi şeklindedir.
(Ross’dan
alınmıştır))
H harfinin her iki kolu kommissura grizea ile birbirine birleşmiştir. H’ın posteriör kolları
küçük olup arka boynuz (kolumna posterior), anterior kolları daha büyük olup ön boynuz
(kolumna anterior) adını alır. Medulla spinalis'in
thorakolumbal bölgesinde ise H'ın
ortalarından yanlara doğru üçgen şeklinde çıkıntı yapan yan boynuzlar (kolumna lateralis)
bulunur. Ön boynuzlar motor, arka boynuzlar duyusal , yan boynuzlar ise vejetatif fonksiyon
ile ilgilidir. H harfinin tam ortasında
kanalis sentralis bulunur, bu tek katlı ependim
hücreleriyle döşenmiştir. İçinde beyin-omurilik sıvısı (BOS) bulunur.
(internet’ten alınmıştır)
6
Med. spinalis substansiya grizea'sı da diğer gri maddelerde olduğu gibi nöron
gövdeleri ,dendritleri, akson başlangıçları, başka sinir organlarındaki nöronlara ilişkin akson
sonları, gliya hücreleri ve kapillar damarlar içerir. Substansiya grizea'daki nöronlar her tarafta
bulunmakla beraber dağılışları eşit değildir.
Bazı yerlerde kümeler halinde gruplaşarak
medulla spinalis nukleuslarını yaparlar.
Medulla spinalis grizea’sında bulunan nöronlar; topoğrafik dağılımları, yapısal ve
fönksiyonel özellikleri göz önüne alınarak üç gruba ayrılırlar: 1. Radiküler nöronlar, 2.
Funiküler nöronlar, 3. Gölgi II tipi nöronlar.
1. Radiküler nöronlar: Bunların hücre gövdeleri ön ve yan boynuzlarda bulunur.
Aksonları ön köklerle medulla spinalis’ten ( aynı zamanda merkezi sinir sisteminden) çıkarak
periferik sinirler içerisinde perifere giderler. Bunlar motor nöronlardır ( ön boynuzdakiler
somatomotor’dur; iskelet kaslarına gider, yan boynuzdakiler vejetamotor (visceral motor)’dur;
kalb kası, düz kas ve bezlere gider). Bunlar aynı zamanda uyarımları merkezden perifere
ilettikleri için efferent nöronlar diye de adlanırlar. Somatomotor radiküler nöron aksonları
başlangıç ve bitiş yerleri hariç myelinlidir.
Ön boynuz’daki motor (efferent) nöronlar 150 mikron büyüklüğündedirler. Bunlar
medulla spinalis’in en büyük hücreleridir. Kendi aralarında üç adet nukleus yaparlar (nuklei
kolumna anteriör). Bu nukleuslardan çıkan aksonlar periferik sinirler içinde seyrederek iskelet
kaslarının motor plaklarında dallanarak sonlanırlar ( bu nukleuslarda iki tip motornöron
bulunduğu bildirilmektedir; 150 mikron büyüklüğündekilere alfa motonöron
adı verilir
bunlar çizgili iskelet kaslarına gider, biraz daha küçük olanlar ise gama motonöron adını alır
ve bunlar kas mekiklerindeki intrafüzal çizgili kaslara gider).
Yan boynuz’da (yan boynuz daha once açıklandığı gibi sadece torako-lumbal ve sacral
bölümde mevcuttur) otonom sinir hücreleri bulunur. Bunlar da efferent (motor) özelliktedir. Bu
hücrelerin aksonları istemdışı çalışan doku ve organları innerve ederler. Sempatik ve parasempatik iki
ayrı gruptur. Sempatik olanlar torako-lumbal bölgenin yan boynuzunda nukleus intermediolateralis'i
oluştururlar. Bunlar 45 mikron çapında, ovoid veya mekik biçimlidir. Bunların sempatik preganglioner
lifleri ön köklerden çıkarak sempatik ganglionlara ulaşır, burada sinaps yaptıkdan sonra ayrılan
postganglionik liflerle organlara ulaşırlar. Parasempatik olanlar yan boynuzun sakral bölümünde
nukleus intermediomedialis'i oluştururlar. Bunlar 25 mikron çapında, ovoid veya mekik şekillidirler.
7
(Ross,Hist. Text
and
Atlas)
2. Funiküler nöronlar: Arka boynuzda bulunurlar. Bunların hem nöron gövdeleri
hemde aksonları merkezi sinir sistemi içinde kalır. Bunlar duyusal bağlantı (ara duyusal
bağlantı) nöronlarıdır.
Arka boynuz’da bulunan funiküler hücreler duyusaldır. Bunlar, periferik spinal
ganglion’lardaki duyusal nöronların aksonlarıyla arka kökler içinde medulla spinalise gelen
uyartıyı; dendritleriyle alıp , aksonlarıyla ileten duyusal ara nöronlardır
nöronlar
spinal
ganglionlardaki
nöronlardır,
psöydoünipolar
(not: esas duyusal
tiptirler;
periferden
dendritleriyle aldıkları uyarımları aksonlarıyla merkeze aktardıklarından dolayı bunlara
afferent nöronlar da denir. Bu psöydoünipolar nöronların terminal uçları reseptörler olarak
bilinirlerler, ortak genel özellikleri; bir sitimülasyona bağlı olarak uyarım üretmeleridir.
Uyarımın orijinine bağlı olarak reseptörler üç gruba ayrılırlar: 1. Exteroceptors; ısı,
dokunma, koku, ses, görüntü gibi sitümülasyonlarla uyarılırlar, 2. Enteroceptors; vücut
içinden kaynaklanan sindirim tüpü , mesane, damar içi dolgunluğu gibi basınç
sitimülasyonlarıyla uyarılırlar, 3. Proprioceptors; vücut pozisyonu, kas tonusu, denge gibi
işlevleri sağlamak üzere yine vücut içinden üretilen sitimülasyonlara karşı cevap veren
reseptörler )
Funiküler hücreler arka boynuz içinde iki belirgin nukleus yaparlar. Bir tanesi arka
boynuz tabanının iç kısmında bulunan nukleus dorsalis (Clarke) dir. Nöronların çapı 70
mikron civarında, şekilleri yuvarlağımsı/poligonaldir. Diğeri arka boynuzun uc kısmında
yerleşik olan nukleus proprius'dur. Bunun nöronlarının çapı yaklaşık 15 mikron, şekilleri
üçgenimsi/yıldız/mekik’tir.
8
Bu funiküler nöronların aksonları aynı taraf veya karşı taraf substansiya alba’sına
geçerek (N. Clarke aksonları aynı taraf, n. proprius aksonları ise karşı tarafa geçerek
ensefalona çıkan traktusları yaparlar) miyelin kılıfı ile sarılır, funikulus antero-lateralis
içinde belirgin demetler (traktus’lar) yaparlar. Bu aksonların sonlandığı yere göre funiküler
nöronlar ikiye ayrılır:
1. Aksonları funikulus lateralis içinde ansefalon’a çıkanlara
suprasegmenter bağlantı nöronları denir. 2. Aksonları substansiya alba içinde, T şeklinde
inen ve çıkan iki dala ayrılıp, her dal 2-6 segment boyunca (fasikulus proprius’u yapıp)
medulla spinalis’in gri maddesine geri dönen nöronlar, komşu segmentler arasında bağlantı
kurduklarından bunlara; intersegmenter bağlantı nöronları denir. Bunlar ulaştıkları komşu
segmentin motor nöronlarıyla sinaps yapar.
3. Golgi II tipi nöronlar: Özellikle arka boynuzda, az sayıdada diğer gri madde
içinde dağılmış küçük nöronlardır. Bunların hücre gövdeleri, dendrit ve aksonları gri madde
içinde kalır, albaya geçmezler. Bu hücrelere intrasegmenter bağlantı nöronları adı verilir.
Bunlar duyusal ve motor nöronlar arasında bağlantı sağlarlar.
Bu açıklamalara göre fizyolojik olarak medulla spinalis grizea’sının ön boynuzları
somatomotor, yan boynuzları vejetatif (visceral) motor, arka boynuzları duyusaldır.
SUBSTANSİYA ALBA
Grizeayı çepeçevre sarmıştır. Esas itibariyle myelinli sinir liflerinden, nöyrogliya
dokusundan ve kapillarlardan oluşmuştur. Substansiya alba’da gliya hücrelerinin çoğunu
fibröz astrositler oluşturur.
Medulla spinalis’in substansiya alba’sında bulunan myelinli sinir liflerinin yapısal
organizasyonun iyi kavranması, medulla spinalis-ansefalon arasındaki iletişimin ve bu
organların fonksiyonel işlevlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu amaçla aşağıdaki
bilgileri şekil 2 ile birlikte takip ediniz:
Medulla spinalis substansiya albasındaki sinir tellerinin bazıları
ansefalondan medulla
spinalise bilgi iletir, bazılarıda medulla spinalisden ansefalona bilgi iletir. Bunların tümü, önce üç
funikulus ( funiculus: kordon, şerit, huzme ) yaparlar. Bunlar her iki tarafta birer tane funikulus
anterior (a), funikulus lateralis (b) ve funikulus posterior (c)’dur.
Funikuluslar içindeki aynı işi yapan sinir lifleri belirgin demetler yaparak medulla spinalis
uzunluğuna paralel traktus (tractus: bir yerden başlayıp bir yere uzanan liflerin teşkil ettiği demet, yol,
band)’lar oluştururlar.
9
Bu demetlerden bazıları medulla spinalis içinde kalan intersegmenter bağlantı demetleridir
( fasikulus proprius (o)’u oluştururlar ). Bu demetler medulla spinalis grizeası içine geri dönerek,
ulaştıkları motor nöronlarla veya bağlantı nöronlarıyla sinaps yaparlar.
Diğer demetler ansefalona çıkan veya ansefalondan medulla spinalise inen
demetlerdir.
Çıkan traktuslar duyu yollarıdır. Bunlar funikulus posterior’un tümünde, funikulus
lateralis ve funikulus anterior’un dış kısımlarında yer alırlar. Funikulus posterior’da yer alan
fasikulus grasilis (1) ve fasikulus kuneatus (2) arka köklerin liflerinden oluşur ve bilinçli derin
duyu uyartılarını bulbus’a iletirler. Funikulus lateralis’in dış kısımlarında yerleşik olan
traktus spinoserebellaris posterior (3) ve
traktus spinoserebellaris anterior (4), traktus
spinotalamikus posterior (5) ile funikulus anterior’un dış kısımlarında yerleşik traktus
spinotalamikus anterior (6) arka boynuzda yerleşik nöronların aksonlarından oluşurlar.
Bunlar arka köklerle spinal ganglionlardan gelen bilinçsiz derin duyuyu ilgili ansefalon
kısımlarına iletirler.
Şekil -2
Medulla spinalis. Grizea’daki nukleuslar ve alba’da sinir demetlerini gösteren şekil.
10
Substansiya grizea’da belirgin nukleuslar: (1) Nuklei kolumna anterior, (2) Nukleus
intermediolateralis, (3) Nukleus intermediomedialis, (4) Nukleus dorsalis (Clarke),
(5)
Nukleus proprius.
Substansiya alba ( sol taraf) : (a) taramalı kısım: fasikulus anterior, (b) taramalı
kısım: fasikulus lateralis, (c) taramalı kısım : fasikulus posterior.
Substansiya alba (sağ taraf:
Rakamla taramalar çıkan, harfle taramalar inen
traktuslar)
(0) fasikulus proprius,
(1) fasikulus grasilis,
(2) fasikulus kuneatus,
(3) traktus
spinoserebellaris posteior, (4) traktus spinoserebellaris anterior, (5) traktus spinotalamikus
posterior, (6) traktus spinotalamikus anterior. (x) traktus kortikospinalis lateralis,
(r)
traktus rubrospinalis, (n) traktus tektospinalis lateralis, (e) traktus olivospinalis, (t) traktus
tektospinalis medialis, (m) traktus kortikospinalis medialis, (v) traktus vestibulospinalis.
Ansefalondan inen traktuslar medulla spinalis motor nöronlarının çalışmasını uyarma
veya durdurma yönlerinde değiştirerek, motor fonksiyonu düzenlerler. Bunlar funikulus
lateralis’in iç kısmında bulunan traktus kortikospinalis (pyramidalis) lateralis (x), traktus
rubrospinalis (Monakow) (r) , traktus tektospinalis lateralis (n), traktus olivospinalis (e) ile
funikulus anterior’un iç kısımlarında yer alan
traktus tektospinalis medialis (t), traktus
kortikospinalis medialis (m) ve traktus vestibulospinalis (v) dir.
Medulla spinalisin grizea ve alba’sındaki nörogliya hücreleri diğer merkezi sinir
organlarındakinden farklı değildir. Kanalis sentralis ependim hücreleriyle döşelidir. Grizeada
protoplazmik astrositler, oligodendrogliya ve mikrogliya hücreleri vardır. Substansiya alba’da
gliya hücrelerinin çoğunu fibröz astrositler oluşturur. Bol kapillarlar içerirler.
SEREBRUM (BEYİN)
Serebrum; beyin sapı üzerine yerleşik iki adet hemisferium serebri’den oluşur. Her iki
hemisferium korpus kallosum ile birbirlerine bağlanmışlardır. Hemisferium’ların içinde
ventrikulus lateralis denen boşluk vardır. Hemisferlerin yüzeyi derin yarıklarla loblara ayrılır
( frontal, parietal, oksipital, temporal loblar gibi). Her lop az derin oluklarla (sulci) sınırlanmış
birçok kıvrımlar ( gyrus) gösterir.
Hemisferium’ların yapısında dışta sinir hücrelerini içeren substansiya grisea ve içte
sinir uzantıları olan aksonlardan oluşmuş substansiya alba ayırt olunur. Substansiya grizea'ya
korteks veya pallium da denir, kalınlığı 1.5-4 mm arasında değişir. Sulsi ve gyruslardan dolayı
11
beyin yüzeyi çok genişlemiştir (200 bin milimetrekare ). Substansiya grizea en dıştan beyin
zarlarından ( meninges) olan piamater tarafından sarılmıştır.
(internet’ten alınmıştır)
12
Şekil-3
Substansiya grisea'daki nöron tipleri:
A.Piramidal nöronlar: Nöron gövdesi piramid biçimlidir. Apikal dendritler piramidin
tepesinden çıkar, yukarıya doğru uzar. Lateral dendritler kısadırlar. Tek olan akson piramidin
tabanından çıkar, içe derinlere doğru uzar, ak cevhere geçer, bir kısmı yeniden kortekse
dönerek assosiasyon fibrillerini oluşturur. Piramidal nöronların küçük, orta, büyük tipleri
vardır. Çapları 10-120 mikron arasında değişir.
B. Stellat ya da granüler nöronlar: Yıldız biçiminde küçük nöronlardır (8-10 mikron
çapında). Dendritleri diğer nöronlarla çok sayıda sinaps yapar. Aksonları çok kısadır, korteks
içinde kalarak piramidal hücre dendritleriyle sinaps yapar (Golgi II tip nöron). Korteksin her
tabakasında bulunurlar.
C. İğ biçimli (fusiform) nöronlar: Modifiye stellat nöronlardır. Korteksin en derin
kısımlarında bulunurlar. Piramidal hücrelerle sinapslaşırlar. Bunlar yüzeyel yerleşimli iseler
horizontal nöronlar diye tanımlanırlar.
13
E. Martinotti nöronları: Küçük multipolar, tepesi içe dönük piramidal şekilli
nöronlardır.
Sistemin embriyolojik gelişimine bir bakış:
Beyin korteksi kişinin tüm bilinçli ve istemli fonksiyonlarını ve yüksek zeka
işlemlerini yapar.
14
Neokorteks'in genelde 6 hücre tabakası vardır. Tabakalar beyin yüzeyine paraleldir.
Tabaka kalınlıkları ve hücre sayıları hemisferlerin değişik kısımlarında farklılıklar gösterir.
Buna göre yaklaşık 52 esas ve binlerce tali alan ayrılmıştır. Biz burada sadece en sık raslanan
aşağıdaki yapılanmayı esas alacağız. Buna göre, piamater'den içe doğru korteks katmanları
şöyledir:
1. Lamina molekülare: Piamater ve onunla ilişkili olan ince gliya katmanının
( membrana limitans gliya süperficialis) hemen altındadır. Diğer katmanlardan daha soluk
görünüşlüdür. Az sayıda, küçük horizontal hücreler oluşturur. Bunların uzantıları piramidal
nöronların ve Martinotti nöronlarının dendrit ve aksonlarıyla sinapslar yapar.
2. Lamina granülaris eksterna: Yıldız (stellat) hücrelerden ve bir miktar küçük
piramidal hücrelerden ve bunların uzantılarından yapılmıştır.
3. Lamina piramidalis eksterna: Küçük ve orta piramidal nöronlar bu tabakada
egemen hücre tipidir. Bir miktar yıldız hücre de içerir. Komşu tabakalardan gelen akson ve
dendritlerle , afferent uzun bağlantı lifleri bu tabakada horizontal Bechterev çizgisini yaparlar.
Piramidal hücrelerin aksonları substansiya albaya geçer.
4. Lamina granülaris interna: En ince tabakadır. Yıldız ve küçük granüler
nöronlardan oluşur. Bu tabakada talamusdan gelen özel afferent liflerin son dallanmaları
Bailinger'in dış bandı diye bilinen fibriller alanı yapar.
5. Lamina piramidalis interna: Başlıca orta ve büyük piramidal nöronlardan
yapılmıştır. Aksonlar albaya geçer. Piramidal nöronların büyüklüğü bölgelere göre farklar
gösterir. Bir önceki tabakada olduğu gibi horizontal liflerin yoğunlaşmasıyla Bailinger'in iç
bandı oluşur.
6. Lamina multiformis: Değişik nöron tipleri ve uzantılarından oluşur. Martinotti
nöronları en belirginleridir.
Yukarıda belirtilen 6 tabakalı korteks düzeni , çeşitli korteks bölgelerinin
fonksiyonuna göre farklılıklar gösterir. Az çok farklı olmakla birlikte bu 6 tabakayı gösteren
korteks bölgelerine homotipik izokorteks denir. Buna karşılık 6 tabakalı düzenin bulunmadığı
korteks bölgelerine heterotipik isokorteks denir.
Substansiya alba: Korteksden daha geniş bir alandır. Myelinli sinir demetlerinden ve
gliya hücrelerinden oluşmuştur. Gliya hücreleri ve kan damarları korteks nöronları arasını da
doldurmuştur.
Substansiya alba'daki myelinli sinir demetleri çeşitli yönlerde seyreder. Bir kısmı
korteks bölümleri arasında veya karşılıklı hemisferler arasında ilişki kurarken diğerleri
korteks serebriyi başka beyin kısımlarına ve medulla spinalis'e bağlayan inen efferent ve
15
çıkan afferent yolları oluşturur. Afferent yollar vücudun çeşitli yerlerinden gelen duyuları
korteks serebriye iletirler. Efferent yollar kraniyal ve spinal sinirlerin motor nukleuslarına
kadar giderek bu nukleuslardaki nöronlarla doğrudan veya subkortikal merkezler aracılığıyla
bağlantı kurarlar.
Bazal veya subkortikal çekirdekler:
Hemisferlerin talamusa kavuşma yerinde substansiya alba içinde gri madde adacıkları
(nukleus'lar) vardır. Bunlar nukleus kaudatus, nukleus lentiformis (pallidum ve putamen) ve
klaustrum'dur. Bunlara beyin bazal çekirdekleri denir. Ekstrapiramidal motor merkezleri
içerirler. Diğer grizea kısımları gibi, nöron gövde ve uzantılarından, gelen giden sinir
liflerinden , nöyrogliya ve kan damarlarından yapılmışlardır.
Beyin gövdesi:
Serebellum'un ve serebrum'un üzerine oturduğu beyin gövdesi; bulbus, pons, orta beyin
ve talamus'u kapsar.
Talamus: 3. karıncığın iki yanında bulunan iki küçük grizea parçasıdır. Bunun altında
motor nukleus subtalamikus ve vejetatif hipotalamus bulunur. Hipotalamusta küçük, büyük
nöronlar ve bol myelinsiz sinir lifi ağları vardır. Büyük nöronlar gruplaşarak nukleuslar
oluşturur. Bu nukleusların çoğu nörosekretuvar'dır (nukleus subraoptikus, nukleus
paraventrikularis).
Orta beyin: Bir çift pedunkulus serebri, tegmentum ve lamina tekti'den oluşur.
Pedunkuli serebri’ler uzunlamasına seyreden myelinli sinir liflerinden yapılmıştır, bunlar
pons'dan çıkar oblik bir seyirle talamus'a girerler. Lamina tekti'de 4 küçük yuvarlak kabartı (
corporae quadrigeminae) vardır. Herbiri değişik büyüklüklerde bir nukleus içerir ve beyaz bir
demetle talamus'a bağlanır. Üsttekiler görme alttakiler işitme yoluyla ilgilidir.
Lamina tekti ile pedunkuli serebri arasındaki orta bölgede nuklei tegmenti, nukleus
ruber, nukleus niger yer alır. Son ikisi makroskobik olarak görülebilecek büyüklüktedir.
Nukleus niger nöronları bol melanin pigmenti içerdiğinden koyu rengi ile tanınır. Substansiya
grisea santralisin bazalinde nervus okulomotorius, nervus troklearis 'in çekirdekleri bulunur.
SEREBELLUM (BEYİNCİK)
16
(internet’ten alınmıştır)
17
Hemisferiyum serebri'lerin arkasında, beyin gövdesinin üzerinde yerleşmiş, ortada tek
merkezi sinir organıdır. İki yan lob (hemisferiyum serebelli) ile vermis denen bir orta lobdan
oluşur. Loblar transvers yarıklarla lobcuk ve laminalara ayrılır, bu şekilde serebellum'un
yüzeyi ileri derecede genişlemiş bulunur. Bu yapı enine kesitlerde bir ağaç dalını
andırdığından arbor vitae serebelli adı verilir.
Şekil 4. Serebellum
A: Substansiya grizea (korteks serebelli), B: Substansiya alba, 1. Stratum molekülare, 2. Stratum
gangliozum, 3. Stratum granülozum.
Şekil 5. Serebellumdaki nöronların dendirit ve aksonlarının dağılımı ve ilişkileri.
1. stratum molekülare’de yüzeyel stellat hücre ( dendiritleri yüzeye dik yayılıyor, aksonu pürkinje
hücrelerinin dendritleri üzerinde dallanarak birçok sinaps yapıyor), 2. St. Molekülare’de sepet
hücreleri ( dendiritleri yüzeye dik olarak yayılıyor, aksonu pürkinje hücresinin gövdesi etrafında
dallanarak sinapslar yapıyor, onu bir sepet gibi sarıyor), 3. Pürkinje hücresi (dendiritleri stratum
molekülare içinde yüzeye dik olarak yayılıyor, aksonu albaya geçip miyelin kılıfıyla sarılıyor beyincik
tabanındaki nukleuslara giriyor. Oradan çıkan aksonlar efferent lifler olarak medulla spinalis1e ve
diğer ilgili bölgelere gidiyor), 4. Stratum granulo’um’da granüler hücre ( dendiritleri golgi hücresinin
aksonu ve gelen afferent aksonla birlikte glomerul’ların yapısına iştirak ediyor, aksonu ters yönde
18
stratum molekülare2ye çıkıyor orada T şeklinde dallanıyor ve 1,2,3,5 ‘ in dendiritleri ile sinapslar
yapıyor), 5. Golgi hücresi ( dendiritleri etrafına ve stratum molekülare içine yayılıyor, aksonu
glomerul’un yapısına iştirak ediyor), 6. Beyincik tabanında alba içinde bir nukleus, 7. Beyinciğe gelen
afferent liflerden bir kısmı albayı geçip grizea içinde, pürkinje hücrelerinin dendiritleri etrafında
dallanarak sinapslar yapıyor, sarmaşık lifleri), 8. Bazı afferent lifler albada iken beyincik
nukleuslarına bir kollateral dal veriyor, yoluna devamla gidip stratum granulozum içinde dallanarak
glomerulların yapısına iştirak ediyor, yosun lifleri), 9. Glomerul, 10. Beyincikten çıkıp giden efferent
lifler.
Beyinde olduğu gibi beyinciğin yüzeyi de substansiya grizea ile örtülüdür ve korteks
serebelli adını alır. Bunun altında substansiya alba bulunur. Substansiya alba içinde orta
çizginin her iki yanında simetrik olarak 4 adet nukleus vardır. Bunlar nukleus fastigii, nukleus
globosus, nukleus emboliformis ve nukleus dentatus’dur.
Beyincik substansiya grizea'sı her tarafında aynı kalınlıkta ve yapıda olan üç katman
içerir. Bu katmanlar dıştan içe doğru şunlardır:
A. Stratum molekülare:
Genellikle sinir uzantılarından ve az sayıdaki yıldız şekilli nöronlardan yapılmıştır.
Buradaki yıldız hücreleri iki tiptir. Birinci tipi; 10-15 mikron çapında olup 1/3 yüzeyel kısmı
oluşturan küçük yıldız hücrelerdir. Kısa olan akson ve dendritleri aynı tabaka içinde
sonlanırlar, dendritleri yüzeye dik olarak yayılır ve alttan gelen akson ve dendritlerle sinaps
yapar, aksonu Pürkinje hücrelerinin dendritleriyle sinaps yapar.
Stratum molekülare'nin 2/3 derin kısımlarında ise yüzeyel yıldız hücrelerden daha
büyük olan, yine yıldız veya poligonal gövdeli, sepet hücreleri bulunur. Bunların da hem
dendritleri hem de aksonlarının yayılma alanı serebellum laminasına dik düzlem içindedir.
Dendritleri stratum molekülare'nin yüzeyel kısımlarına doğru dağılır. Aksonları ise stratum
gangliozum'daki Pürkinje hücrelerinin gövdesi etrafında birçok dallanmalar yaparak sonlanır,
onu bir sepet gibi sarar, her bir sepet hücresi aksonu 3-8 adet Pürkinje hücresi gövdesiyle
bağlantı kurar.
B. Stratum gangliosum:
Stratum molekülare'nin altında bulunan, tek sıra şeklinde dizilmiş, armut biçimli
büyük Pürkinje nöronları’nın bulunduğu tabakadır. Pürkinje nöronlarında Nissl maddesi
boldur, nukleus açık renktir, ökromatiktir. Bu hücrelerin tepesinden kalın ve çoğu kez tek bir
dendrit çıkar ve moleküler tabaka içinde, yüzeye dik bir şekilde geyik boynuzu gibi dallanır.
Aksonları ise substansiya alba'ya girer, myelin kılıfıyla sarılır, effektör lifler olarak beyincik
tabanındaki nukleuslara girip oradaki nöronlarla sinaps yaparlar.
19
(Ross’dan)
C. Stratum granulosum:
Bu tabakada iki tip nöron bulunur. 1.Granüler nöronlar: Küçük, 4-5 mikron çapında
nöronlardır, oldukca çok sayıdadırlar ( 1 milimetreküpte 7 milyar adet civarında). Hücre
gövdesi yıldız biçimlidir. Köşelerinden çıkan dendritleri hücre etrafında belirli bölgelerde çok
uzaklaşmadan sonlanırlar. Dendritlerinin, golgi hücrelerinin aksonlarıyla birlikte, buraya
gelen afferent liflerle bu tabakada sinaps yaptıkları bölgelere glomerul denir. Bu hücrelerin
aksonları ise dik olarak stratum molekülare'ye çıkar ve orada T biçiminde dallanır. T'nin her
iki kolu serebellum laminasına paralel düzlemde uzun bir yol alır. Bunlar yolları boyunca
rasladıkları Pürkinje hücrelerinin, yıldız ve sepet hücrelerinin ve golgi
hücrelerinin
dendritleriyle sinapslar yaparlar. 2. Golgi nöronları: Granüler nöronlar ile Pürkinje nöronları
arasında bulunan yıldız şekilli nöronlardır. Dendritleri hem kendi etrafında yayılır hemde
dikine stratum molekülare'ye çıkarak her yönde dallanır, Pürkinje hücresi dendritleri ve
burada T dallanma yapmış bulunan granüler nöron'un aksonuyla sinapslar yapar. Golgi
hücrelerinin aksonları ise stratum granulosum'da dallanarak glomerul denen özel sinaps içinde
sonlanır. Buna göre glomerul; granüler nöron'un dendriti ile iki aksondan oluşan özel bir
sinaps tipidir. Aksonlardan biri substansiya albadan gelen afferent lifler, diğeri Golgi
nöron'unun aksonudur.
20
(internet’ten alınmıştır)
Substansiya alba: Miyelinli sinir demetlerinden oluşmuştur. Bunların bir kısmı
efferent'tir, Pürkinje nöronlarının aksonlarından oluşmuştur. Bu efferent demetler serebellum
nukleuslarına bağlanırlar, bu nukleuslardan çıkan asıl efferent yollar serebellumu terkeder.
Bunlardan bir kısmı medulla spinalis'e gider. Diğer kısmı nukleus vestibularis ve nukleus
ruber'e varır. Bunlarda ilgili traktuslarla medulla spinalise geçerler. Ayrıca nukleus ruber'den
kortikal merkezlere ulaşarak serebellumu kortekse bağlayan traktuslar vardır.
Substansiya alba'daki myelinli demetlerden afferent olanlar ise serebellum'a uyartı
getirirler. Afferent lifler başlıca medulla spinalis, nukleus vestibularis, nukleus olivaris ve
pons'dan gelir. Pons'dan gelenler korteks serebriyi serebelluma bağlayan dolaylı yollardır.
Medulla spinalisden gelenler serebelluma derin bilinçsiz duyuyu iletirler.
Bütün afferent lifler serebelluma girdikten sonra, substansiya alba içindeki nukleuslara
birer kol verir sonra serebellum korteksine girerler.
Nukleus olivaris'den gelen afferent lifler stratum molekülare'de herbiri bir Pürkinje
nöronu dendritleri üzerinde sarmaşık gibi sarılarak sonlanır, bunlara sonlanma biçimlerinden
dolayı sarmaşık lifleri ( climbing fibrils) denir.
21
Diğer afferent lifler stratum granulosum'a girdikten sonra birçok kez dallanır ve
glomerul denen alanlarda ince uçlarla sonlanırlar. Afferent liflerin bu tipine de ileri derecede
sık ve ince dallanma biçimi yosunu anımsattığı için yosun lifleri (mossy fibrils) denir. Yosun
liflerinin getirdiği duyuyu alan granül hücreler , bunu aksonlarıyla serebellumun diğer tüm
nöron tiplerine iletirler. Sonunda yosun lifleriyle gelen uyartı bir veya birkaç tip nörondan
geçtikden sonra ara effektör nöron olan Pürkinje hücresinde toplanır. Böylece ara effektör
nöron olan pürkinje hücresi , sarmaşık lifleriyle gelen uyartıyı doğrudan, yosun lifleriyle
gelen uyartıları ise dolaylı olarak alırlar.
Golgi nöronları ise ; granül hücrelerin aksonlarından aldıkları uyarıyı tekrar glomerul
denen sinaps bölgesine yani uyartının başladığı yere getirerek bir kontrol sistemi yaparlar,
uyartı şiddetini ayarlarlar.
Hem sarmaşık hem de yosun lifleriyle gelen uyartılar uyarıcıdır (eksitatör). Granül,
sepet, yıldız ve Pürkinje hücreleri ise durdurucu ( inhibitör) hücrelerdir. Bu durdurucu
nitelikteki tepki aksonlar aracılığıyla serebellumun ortasındaki nukleuslara iletilir. Bu
nukleuslardaki nöronlar uyartıyı afferent liflerden doğrudan doğruya uyarıcı olarak ve
Pürkinje liflerinden durdurma şeklinde değişmiş olarak alır ve efferent traktusları yapan
aksonlarıyla da ayarlanmış olarak gerekli motor merkezlere gönderirler.
Serebellumun duyu veya zeka ile ilgisi yoktur. Çizgili kasların kontraksiyon şiddetini
ayarlar, kaslar arasında fonksiyonel uyum sağlamakla görevlidir.
PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
Periferal sinir sistemini;
periferik sinirler, bunların yolları üzerinde bulunan
ganglionlar ve sinir sonlanmaları oluşturur. Uyarımların merkezi sinir sistemine veya
merkezi sinir sisteminden ilgili organ veya alt birimlere taşınmasını sağlarlar. Periferal sinir
sistemi, ilişkili bulunduğu doku tipi veya vücut bölgesine bağlı olarak
somatik ve
visseral(otonom) sinir sistemi olarak ikiye ayrılır. Somatik sinir sistemi isteme bağlı olarak
çalışan doku ve organlar (iskelet kasları) ile merkezin ilişkisini sağlarken, visseral
(otonom,vejetatif) sinir sistemi istem dışı çalışan doku ve organlar (bezler, kalb kası, düz kas,
sindirim vs) ile merkezi sinir sistemi arasındaki bağlantıyı gerçekleştirirler.
1.Periferik sinirler (anatomik sinirler):
Periferik sinir veya anatomik sinir; birçok sinir teli demetciklerinden oluşur.
22
(Ross’dan)
﴾Daha
önce açıklandığı gibi, sinir hücrelerinin uzantıları olan aksonlar kendilerini
saran kılıflarla birlikte sinir teli (sinir fibrili) adını alırlar. Bazı aksonlar tek bir kılıf ( sadece
Schwann kılıfı, neurolemma) ile sarılıdır. Diğer bazıları ise çift kılıf ( içte myelin kılıfı +dışta
Schwann kılıfı) ile sarılmışlardır. Myelin kılıfı bulunmayan sinir tellerine myelinsiz
(unmyelinated) sinir telleri, bulunanlara ise myelinli (myelinated) sinir telleri denir. Bu
kılıfların gelişimi sinir telinin bulunduğu yere göre değişir. Şöyleki:
Merkezi sinir sisteminin substansiya grizea’sı içindeki aksonlar myelinsizdir, bunlar
sadece gliyal hücrelerin uzantılarıyla desteklenmişlerdir. Aksonlar substansiya alba’ya
geçince
miyelin
kılıfı
ve
hücresel
kılıfla
sarılırlar. MSS’de
Schvann
hücreleri
bulunmadığından burada hücresel kılıfı Oligodendrosit’ler yapar. Şüphesiz burada içteki
myelin kılıfı da oligodendrosit’ler tarafından yapılır.
Periferik sinir sistemindeki
aksonlardan ise ; otonom ganglionlardan çıkan postganglionik liflerde, nervus olfaktorius’u
oluşturan liflerde ve ince sinir sonlanmalarında myelin kılıfı bulunmaz, bunlar sadece
Schwann hücreleri (neurolemma,neurilemma) kılıfı ile sarılmışlardır. Diğer yerlerdeki
periferik sinirlerde ise tamamen myelinli veya myelinli ve myelinsiz lifler karışık halde
bulunabilir].
Yapısını kısaca açıkladığımız sinir telleri, merkezi sinir organlarını terkettikten sonra,
tek tek, Schwann hücresinin dışından ince bir bağ doku ile kuşatılarak sarılırlar ve sinir teli
bantları (fasikulus’ları) oluştururlar. Tek tek sinir tellerini saran bu bağ doku endoneurium
adını alır. Endonöyriyum sinir tellerini Schwann hücrelerinin dışından sarar, Tip III kollagen
lifler ve tek tük fibroblastlar içerir, içerdiği kapillarlar sürekli tiptirler.
23
Endonöyriyumun devamı daha kalın bir bağ doku olarak sinir teli bantlarını
çevresinden sarar ve perineurium adını alır. Perinöyriyum akson gruplarını çevrelemektedir,
Tip I kollagen lifler ve daha sık olan fibroblastlar dairesel tabakalar oluşturmuştur. Bazal
membranlı olan fibroblastlar sitoplazmik uzantılarıyla birbirlerine sıkıca tutunarak akson
grupları etrafında koruyucu bir bariyer oluştururlar. Fibroblastların bazal membranı +
fibroblastların oluşturduğu bu koruyucu bariyer + endonöyriyum’daki sürekli kapiller yapısı
birlikte kan/sinir bariyerini oluşturur.
Birden fazla sayıdaki akson bantları ise daha kalın, fibröz bir tıkız bağ dokusuyla
sarılmıştır. Anatomik siniri en dıştan saran bu sıkı bağ dokusuna ise epineurium adı verilir.
Tüm siniri çevreleyen epinöyriyum Tip I kollagen lifler ve fibroblastlar, damarlar içerir.
Periferik sinirler sonlanacakları bölgelere doğru dallanarak incelirler ve yukarda sözü
edilen kılıflarını yavaş yavaş kaybederler. Sonuçta sinir teli ile uyartı iletilen yer arasında
sinapslar meydana gelir.
Sinirler MSS ne gelen ve MSS den giden lifler, yani getirici ve götürücü lifler içerirler.
Periferik sinirler içerdikleri liflerin çeşidine göre duyusal, motor, karışık olabilirler
Vücudumuzda bulunan 12 çift craniyal sinir ve 31 çift spinal sinirin fonksiyonuna göre
durumu aşağıdaki gibidir:
1) Kraniyal sinirler ((Nervi craniales)
Kafatası içindeki beyin ve beyin sapı kaynaklı 12 çift sinirdir; genellikle Romen
rakamlarıyla belirtilirler.
I. Nervus Olfactorius: (Duyusal). Koku siniri. Koku duyusunu burundan beyine iletir.
II. Nervus Opticus: (Duyusal). Göz siniri. Uyarıları, gözden beyine iletir.
III. Nervus Oculomotorius: (Motor). Göz motor siniri. Göz küresini oynatan, pupillayı
kontrol eden, göz merceğinin şeklini değiştiren ve üst gözkapağını kaldıran kasları
sinirlendirir. Aynı zamanda parasempatik lifler de taşır.
IV. Nervus Trochlearis: (Motor). Bu sinir, beyin sapının arkasından çıkar ve onu çevreleyip,
öne ilerler, göz küresini aşağı dışa oynatan kası (gözün eğik üst kası) sinirlendirir.
V. Nervus Trigeminus: (Miks). Üçüz sinir. Liflerin çoğu duyusal bir bölümde hareketlidir.
Duyusal kökün üç dalı vardır. Birincisi, başın üst bölümünün (göz, burun, alın ve kulakları
birleştiren çizgiye kadar olan kafa derisi) siniridir; ikincisi, üst dudak, yanak, üst çene dişleri
ve damağı sinirlendirir; üçüncüsü de, alt dudak, çene, şakaklar, alt çene dişleri ve ağız
tabanının duyusal siniridir. Motor bölümü, çiğneme kaslarım oynatır.
24
VI. Nervus Abducens: (Motor). Gözü dışa baktıran sinir. Göz küresini dışa döndüren kasın ,
dış rektus kasının siniridir.
VII. Nervus Facialis : (Miks). Yüz siniri. Yüz kaslarını sinirlendirir. Parasempatik lifler de
taşır.
VIII. Nervus Acusticus (N. Statoacusticus): (Duyusal). İşitme ve denge siniri. İki bölümü
vardır: Biri, işitme organından aldığı uyarıları beyine iletir; diğeri ise, beyine, denge
organının uyarılarını getirir.
IX. Nervus Glossopharyngeus: (Miks). Dil-yutak siniri. Bu sinir, orta kulak, östaki borusu,
dilin arka bölümü, bademcik, boğazın yanları ve yumuşak damağın yanlarının siniridir.
Tükürük bezi, dilin ufak müküs salgılayan bezleri ve boğazın daha derin kısımlarına da dallar
verir. Parasempatik lifler de taşır.
X. Nervus Vagus: (Miks). Çok uzun bir sinirdir. Farinks, larinks ve ses tellerini oynatan
kaslara dallar verir; kalp, mide, yemek borusunun alt bölümü, incebarsağın tümü ve
kalınbarsağın yarısına kadar parasempatik lifler yollar.
XI. Nervus Accessorius: (Motor). Boyun kasları siniri. Vagus sinirine bir dal verir ve bundan
sonra kafatasını terk edip, boyundaki sternomastoid ve trapez kaslarını sinirlendirir.
XII. Nervus Hypoglossus: (Motor). Dilaltı büyük siniri. Dil kaslarını ve dili etkileyen diğer
kasları sinirlendirir.
2) Spinal sinirler (Nervi spinales):
Medulla spinalis’ten çıkan ön ve arka köklerin birleşmesinden meydana gelen ve
foramen intervertebrale yolu ile canalis vertebralis dışına çıkan 3l çift sinir bulunmaktadır.
Bu sinirlere spinal sinirler (nervi spinales) adı verilir. Bu sinirlerin tümüde mix-karışık
sinirlerdir ve içerisinde motor, sensitif ve sempatik lifler bulunur. Sakral spinal sinirler
içerisinde parasempatik lifler de vardır. Spinal sinirler vertebralara göre isimlendirilirler.
Servikal spinal sinirler (nervi cervicales): Bunlar 8 adettir.
Torakal spinal sinirler (nervi thoracales): 12 adettir.
Lumbal spinal sinirler (nervi lumbales):
Sakral spinal sinirler (nervi sacrales):
5 adettir.
5 adettir.
Koksigeal spinal sinirler (nevrus coccygeus) : 1 adettir.
25
Spinal sinirlerin numaralanışı: Os occipitale ile atlas arasından çıkan spinal sinir
birinci; yedinci servikal vertebra ile birinci torakal vertebra arasından çıkan spinal sinir
sekizinci servikal spinal sinir olarak değerlendirilir. Diğer bütün spinal sinirlere kendilerinden
önceki vertebranın sayısı verilir.
Medulla spinalis’ten çıkan, ön kök (radix ventralis) ile arka kök (radix dorsalis)
foramen intervertebrale hizasında birleşerek spinal sinirleri oluştururlar. Ön kök motor
liflerden, arka kök de sensitif (duyusal) liflerden meydana gelir. Arka kök üzerinde gangilon
spinale adı verilen bir ganglion vardır ve iki kökün birleşmesi bu gangliondan sonra oluşur.
Foramen intervertebrale’den geçen spinal sinirler ön ve arka dallara ayrılırlar. Arka dallar
diğerlerinden daha kısa olup gövdenin arkasındaki kaslarda ve deride dağılırlar. Ön dallar ise
torakal spinal sinirler hariç birbirleriyle birleşerek bir takım sinir ağları (pleksuslar) yaparlar
ve vücudun diğer bölümlerinde dağılırlar. Torakal spinal sinirler ise kendi segmentlerinde
dağılırlar.
Bu periferik sinirleri myelinizasyon durumuna gore değerlendirirsek durum şudur:
Afferent (duyusal ) sinirler → myelinlidir ( n. olfaktorius hariç)
Efferent (motor) sinirler :
Somatomotor sinirler → myelinli
Otonommotor sinirler → preganglionik lifler myelinli, postganglionik lifler
myelinsiz’dir).
Duyusal lifler özel duyu organlarında ve kranio-spinal ganglionlarda yerleşmiş
nöronların
uzantılarıdır.
Motor lifler beyin, beyincik ve omurilikte bulunan motor
nukleuslardaki nöronların uzantılarıdır.
Vejetatif motor liflerden sempatik olanların nöron gövdeleri omuriliğin kornu
laterale’sinde (nukleus intermediolateralis içinde) bulunur. Parasempatik olanlarının nöron
gövdeleri ise beyin gövdesinin parasempatik ganglionlarında ve sakral omuriliğin lateral
kornusunda (nukleus intermediomedialis içinde) bulunur.
Somatik sinir sistemine dahil sinir telleri merkezi sinir sisteminden ilgili birime kadar
kopuntusuz uzanır ( örneğin iskelet kasına giden motor lifler). Otonom sinir sisteminde ise
sinir telleri merkezden ilgili organa kadar direkt olarak gidemezler. İlgili birimlere ulaşma
ikinci, bazen üçüncü nöyronlarla olur. İkinci ve üçüncü bağlantı nöronlarının hücre gövdeleri
ganglionlarda yerleşmiştir. Buna göre: Hücre gövdesi merkezi sinir organlarında uzantıları
ganglionlarda olan nöronlara preganglionik nöronlar, bunların liflerine de preganglionik lifler
26
adı verilir. Diğer taraftan; hücre gövdesi ganglionlarda uzantıları effektor doku ve organlarda
olan nöronlar postganglionik nöronlar, bunların lifleri ise postganglionik lifler olarak
isimlendirilirler. Genelde, preganglionik lifler myelinli olduklarından beyaz renkte görülürler,
postganglionik lifler ise myelinsiz olduklarından gri renkte görülürler.
2. Ganglionlar :
Merkezi sinir sistemi dışında bulunan sinir hücresi gövdesi topluluklarına ganglion adı
verilir. Daha önce değinildiği gibi, MSS içindeki sinir hücresi gövdesi topluluklarına ise
nukleus adı verilir.
Ganglionların boyutları oldukca farklılıklar gösterir. Birkaç sinir hücresi gövdesi
içeren büyüklükte ganglionlar olduğu gibi, 50000 veya daha fazla sinir hücresi içeren
büyüklükte ganglionlar da vardır. Her ganglion bağ dokudan bir kapsüla ile sarılmıştır, bu
kapsül büyük ganglionlarda kuvvetli ve sıkı, küçük ganglionlarda ince ve gevşek olabilir.
Kapsülden ayrılan bağ doku ağı sinir hücreleri arasını doldurur. Kollagen ve retikülin lifleri
içeren bu bağ doku içinde kan damarları da bulunur.
Gangliyonlar
sinirsel
uyarımların
aktarımında
dağıtım
istasyonu
olarak
iş
gördüklerinden, her gangliyona bir sinir girerken diğeri çıkar. Sinir uyarımının yönü
gangliyonun duyusal veya otonom olmasını belirler.
Morfoloji ve fonksiyonları gözönüne alınarak iki tip ganglion ayırt edilir: 1.Craniospinal ganglion’lar (duyusal), 2. Otonom ganglion’lar (visceral, motor ganglionlar)
1. Kranio-spinal ganglionlar (Duyusal):
Merkezi sinir sistemine giden getirici uyarıları alırlar. Bunlar ilgili oldukları sinirin
duyusal kökü üzerinde yerleşmiş afferent nöron kümeleridir. Spinal ganglionlar spinal
sinirlerin dorsal kökleri üzerinde nodüler genişleme şeklinde görülürler. Kranial ganglionlar
ise bazı kranial sinirlerin ( 5,7,9,10 nolu sinirler) duyusal köklerinde bulunurlar.
Dıştan belirgin bir bağ doku kapsülü ile sarılmışlardır. Kapsüladan ayrılan trabeküller
ganglion içindeki nöronları düzensiz gruplara ayırır. Nöronların çok sayıda, fibrillerin az
sayıda olduğu ganglionun periferik kısmı korteks adını alır. Medulla adı verilen iç kısımda ise
nöronlar seyrektir, buna karşın sinir fibrilleri boldur.
Kranio-spinal ganglionların nöronları pseudounipolar tiptir. Hücre gövdesinden çıkan
tek uzantı T harfi şeklinde ikiye ayrılır, dendrit olan uç bir duyu reseptöründe sonlanır, akson
olan uç ise merkezi sinir sistemine gider. Ganglion içinde sinaps yoktur. Buradaki dendrit
terimi fonksiyonel açıdan kullanılır, morfolojik yapısı ise aksondur.
Nöronların bazıları küçük (50 mikron), bazıları ise büyüktür (100 mikron). Çekirdek
merkezidir. Nisll maddesi çekirdek çevresinde sentrik olarak yerleşmiştir. Nöronların etrafını
27
satellit (uydu) hücreler bir kapsül gibi kuşatmıştır. Satellit hücreler (krista nöyralis
kökenlidirler) iğ biçimli veya yıldız biçimli olabilirler, Nöronların beslenmelerinde ve
metabolizmalarında aracı rol oynarlar. Haraplanan nöronları enzimatik yolla eritirler
(nörositoliz) ve yerini doldururlar. Not: Akustik sinirin ganglion hücreleri bipolardır ve
etraflarında satellit hücreler de bulunmaz.
2. Otonom ganglionlar (visceral, motor ):
Bunlar otonom sinirlerin içinde bulböz genişlik şeklinde, ayrıca visseral organların
duvarında yerleşik (intramural) ganglionlar şeklinde bulunurlar.
(Ross’dan)
Otonom ganglionlar motor (efferent) lifler içerirler. Bu ganglionlardan çıkan postganglioner
lifler ilgili organlarda yerine göre düz kas, kalb kası, salgı epitelinde sonlanırlar.
Otonom ganglionlarda dıştan bağ doku kapsülası ile sarılmıştır ( küçükler hariç)
Ganglion hücreleri her tarafta eşit sıklıkta dağıldığından korteks- medulla ayırımından
bahsedilmez. Nöronlar yıldız şeklinde multipolar tiptirler. 15-60 mikron büyüklüğünde
olabilirler. Nisll maddesi incedir her tarafa dağılmıştır.Nukleus eksentrik konumludur, çift
nukleus olabilir. Satellit hücre kapsülü tam değildir. İntramural ganglionlarda ( Auerbach ve
Meissner pleksusları )satellit hücreler bulunmaz, ayrıca bağ doku kapsülü de zayıftır, bunlar
içinde bulundukları organın bağ dokusu ile desteklenirler.
Otonom ganglionlar üzerinde yerleştiği sinirin fonksiyonuna göre sempatik ve
parasempatik ganglionlar olarak ikiye ayrılırlar:
a. Sempatik ganglionlar: Sempatik sinirlerin yolu üzerinde bulunurlar. Omuriliğe
yakınlıklarına göre, paravertebral, prevertebral ve terminal (intramural) ganglionlar diye de
28
anılırlar. Paravertebral olanlar kolumna vertebralis’in her iki yanında ,ona paralel dizilmiş 2025 kadar küçük gangliondur. Bunlar birbirine bağlanarak turunkus sempatikus’u yaparlar.
Prevertebral olanlar ilgili sinir pleksuslarında bulunurlar ( mezenterik ganglionlar, söliak
ganglionlar gibi ). Terminal olanlar organların duvarları içine yerleşmişlerdir.
Medulla spinalis’in kornu lateralis’indeki nukleus intermediolateralis’inden gelen
preganglioner lifler turunkus sempatikus ganglionlarındaki ikincil nöronlarla sinaps yaparlar.
Turunkus sempatikus’tan çıkan postganglioner lifler bir yandan boyun,yüz ve göğüsteki
yapılara gider, diğer yandan rami communicantes grisea yoluyla spinal sinirlere geçerek
periferdeki kan damarları, ter bezleri, kıl kaslarına ulaşırlar. Preganglioner liflerin bir kısmı
ise turunkus sempatikus ganglionlarını sinaps yapmadan geçer, previsseral ganglionlara gider
ve sinaps yapar, buradan çıkan postganglioner lifler visserlere girer. Sempatik davranan,
Adrenal medullasındaki ganglion hücrelerinde akson bulunmaz Hücre sitoplazması
katekolamin’lerle doludur, hücreler ayrıca sinirlerle uyarıldıklarında salgılarını kana
boşaltırlar.
b. Parasempatik ganglionlar: Merkezi sinir sisteminin kraniyal bölümünde n.
okulomotorius, n. facialis, n. glossofaringeus, n. vagus ve sakral bölümündeki parasempatik
sinirlerin ( sacral 2,3,4) yolu üzerinde yerleşmiş ganglionlardır. Bunlar visserler yakınında
hatta duvarında bulunurlar. Bunlardan : Ganglion siliare; mm. ciliares ve sphincter pupilla’yı
uyarır, preganglioner lifleri n. okulomotorius içinde gelir.
submandibularis’i
uyarır,
preganglioner
lifleri
n.
Ganglion submandibulare;Gl.
facialis
içinde
gelir.
Ganglion
piterygopalatinum göz yaşı bezi ve burun bezini uyarır, preganglioner lifleri n. facialis içinde
gelir. Ganglion oticum; parotis’i uyarır, preganglioner lifleri n. glossofaringeus içinde gelir.
Göğüs ve karın duvarındaki ganglionlara preganglioner lifler n. vagus içinde gelir. Pelvis
boşluğu içindeki visseral ganglionlara preganglioner lifler sakral parasempatiklerden gelir.
3. Sinir sonlanmaları:
Sinir sonlanmaları, serebrospinal sinir sonları olarak da adlandırılırlar. Bu grupta ,
iskelet kaslarına kontraksiyon yaptıran efferent (somatomotorik) sinir sonları ile, dış ortamdan
gelen ya da organizma içinde oluşan çeşitli tipteki uyarımları alarak merkezi sinir sistemine
ileten afferent (sensibl) sinir sonları yer alır. Hem efferent hem de afferent teller içeren
otonom sinir sisteminin iki temsilcisinde de (sempatik ve parasempatik’lerde) gerçek bir son
(uç) yoktur. Bunların en ince dallanmaları , sinir ağı (pleksus ya da retikulum) şeklindedir.
Bilindiği gibi otonom sinir sonları düz kas ve kalb kasının hareketlerinden, vücuttaki tüm
bezlerin sekretorik işlevlerinden sorumludurlar. Bu açıklamalara göre sinir sonlanmalarını
aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
29
1. Motorik (efferent) sinir sonlanmaları:
a. Somatik motor sonlanmalar : İskelet kası telleri üzerinde motor plaklar yaparak
oluşan sonlanmalardır.
b. Vejetatif motor
sonlanmalar : Sinir ağından ayrılan myelinsiz telciklerin son
uzantıları öze şeklinde küçük toparlağımsı şişkinlikler şeklinde düz kas, kalb kası ve bezler
üzerinde son bulur.
2. Duyusal (afferent) sinir sonlanmaları:
a.Yerel ve özel duyu : Görme, işitme,koku,tat, denge.
b. Genel duyu : Vücudun bütününden gelen dokunma, ısı, ağrı, basınç, hareket gibi
duyuların alınmasını sağlarlar. Bunlarda serbest sonlanmalar ve kapsülalı cisimcikler şeklinde
sonlanmalar olarak ayrılırlar:
Serbest sonlanmalar:
I. Epitel’de: Sinir lifleri myelin kılıflarını yitirir, subepitelial ağlar yaparlar, buradan
ayrılan ince sinir lifi Schwann kılıfını da yitirir, çıplak akson epitel içine sokularak epitel
hücreleri üzerinde küçük şişkinlikler halinde sonlanır. En fazla stratum granulozum
derinliğine kadar sokulurlar. Bunlara Merkel dokunma cisimciği de denir.
II. Bağ dokusunda : Bağ doku hücreleri ve iplikleri arasında yaygın şekilde dallanarak
sonlanırlar.
III. Kas ve tendon’larda : Hem endomizyum içinde hem de tek tek kas lifleri arasında
sonlanırlar.
Kapsülalı cisimcik şeklinde sonlanmalar :
I. Meisner cisimciği: Parmak uçları , el ayası, ayak tabanı, genital organlar, dudak ve
meme
ucu
bağ
dokusunun
stratum
papillare’sinde
bulunurlar.
50-150
mikron
büyüklüğündedirler, dokunma duyusunu alırlar.
II. Vater Pacini cisimciği :El-ayak derialtı bağ dokusunda, pancreas, penis, klitoris,
idrar yolları, süt bezlerinde, eklem kapsülünde, tendonlarda bulunurlar. 1-4 mm çapında
olabilirler. Derin ve kuvvetli basınç duyusu alırlar.
III. Golgi-Mazzoni cisimciği: Daha yüzeyeldir, zayıf basınçları alır, Pacini’ye benzer.
IV. Ruffini cisimciği : Uzunca ovoid şekillidir. Bağ doku içinde sonlanır. Isı duyusunu
alır. Özellikle ayağın plantar yüzü bağ dokusu içinde boldur.
V. Krause cisimciği : Küre biçimlidir. Lameller kapsülü vardır, sinir lifleri çıplaktır.
Deri, konjonktiva, ağız mukozası, genital organların bağ dokusu içinde çok bulunur . Soğuk
duyusunu alır.
30
VI.
Kas ve Tendon iğleri: Kas dokusu içinde ve tendon’ların kasa yapışma
yerlerinde bulunan nöyromuskuler iğlerdir. Ortaları şişkin uçları ince mekik
şeklinde oluşumlardır. İskelet kaslarının ve tendonların uzama derecelerini
ayarlarlar.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ ORGANLARININ ZARLARI
(internet’ten alınmıştır)
Merkezi sinir sistemi organları olan beyin , beyincik ve omurilik hem hayati
fonksiyonlara sahip olduklarından hem de ince ve yumuşak bir yapıda olduklarından dolayı
çok iyi korunmuşlardır. Birinci korumayı kafatası ve omur kemikleri sağlar. İkinci korumayı
ise mezenşim kökenli bağ dokusundan oluşan zarlar oluşturur. Üç tabakalı olan bu zarların
genel adı meninges’dir. Birbiri üzerine tabakalanmış üç kılıf oluşturan bu zarlar; dıştan içe
doğru sırasıyla duramater, araknoidea ve piamater’dir. Sert yapılı olan duramater’e
pachymenix, yumuşak yapıdaki araknoidea ve piamater’e ise leptomeninx de denir.
Duramater: Kollagen ve elastik ipliklerden zengin, sıkı bağ dokusu yapısındadır.
Kafatası bölümünde bu zar iki tabakalı bir yapı arzeder: Dışta kafatası kemiklerinin periost’u
ile kaynaşmış sıkı sert bol damarlı bir kısımı vardır. İç kısmı ise gevşek bir yapıdadır, az
damarlıdır. Her iki kısım arasında bazı bölgelerde venöz sinuslar ( dural sinus) bulunur. Bu
31
sinus’lar serebrospinal sıvı (beyin-omurilik sıvısı, kısaca BOS) fazlasının toplanarak tekrar
damarlara dönüşüne hizmet eder.
Omurilik bölümünde ise duramater tek tabakalıdır ve omurlara yapışık değildir.
Foramen magnum’dan itibaren omur kemikleri ile duramater arasında bir boşluk bulunur. Bu
boşluk cavum epidurale adını alır. Gevşek bağ dokusu, yağ doku, damar ve venöz sinuslarla
dolu olan bu boşluktan omurilik sinirlerinin anestezisinde ( epidural anestezi) yararlanılır.
Duramater, altındaki araknoidea’dan çok dar bir boşlukla ayrılır. Bu boşluğa cavum
subdurale adı verilir. Duramater’in bu boşluğa bakan yüzü tek katlı yassı epitellerle döşelidir.
Bu boşlukta lenf benzeri bir sıvı bulunur.
Araknoidea: Belirgin bir membran ve iç yüzünde bol sayıda trabekül’lerden ibarettir.
Her ikisi de kollagen lifleri bol, elastik lifleri az gevşek bir bağ doku yapısındadır. Membran
ve trabeküllerin boşluğa bakan yüzleri tek katlı yassı epitellerle döşelidir. Trabeküller ağı ile
alttaki piamater arasındaki boşluk cavum subaraknoidea adını alır. Bu boşluğun içinde
serebrospinal sıvı ( BOS ) dolaşır. Bu boşluktan ayrılıp duramater’in sinuslarına (dural
sinus’lara) giren doku demetleri vardır. Bunlara araknoid villusları denir. Araknoid villusları
BOS fazlasını sinuslara drene ederek dolaşıma dönüşlerine hizmet ederler.
Piamater: Beyin, beyincik ve omuriliğe sıkıca yapışık olan en iç zardır. Oldukca ince
elastik ve kollagen liflerle küçük damarlar içeren gevşek bağ doku yapısındadır. Damarlar
piamater’in ince bağ dokusu ile sarılı olarak nervöz dokunun derinliklerine dağılırlar.
SEREBROSPİNAL SIVI ( BOS )
Canlı henüz 20 günlük gelişme dönemindeyken, embryonal saha üzerindeki ektoderm
tabakası (nöral plate) düzleşir. Düzleşen bu kısımda bir oluk belirir ( sulcus nöralis), daha
sonra oluğun karşı uçları birleşerek bir kanala dönüşür ( canalis nöralis). Bu kanal meydana
geldiği ektoderm’den koparak ayrılır ve bağımsız hale geçer. İşte bu kanal sinir sistemini
meydana getirecektir.
Embryonal dönemdeki bu basit tüpün boşluğu daha sonraki gelişmelerde merkezi sinir
organları içindeki boşluklara (ventrikulus lateralis, ventrikulus tertius, ventrikulus quartus ve
kanalis sentralis) dönüşecektir. Bu boşluğun içi bir tür gliya hücresi olan tek katlı
kübik/pirizmatik ependym hücreleriyle döşenir.
Merkezi sinir organlarının gelişmesi sırasında bazı bölgelerde (ventrikulus tertius ve
ventrikulus quartus’un tavanı) sinir doku diğer kısımların gelişmesine ayak uyduramayarak
geri kalır, daha sonrada tamamen ortadan kalkar. İşte bu kısımlarda sinir doku ve nöyrogliya
bulunmadığından , bu organları örten piamater ile boşlukları döşeyen ependym hücreleri
karşı karşıya kalır. Bu bağlantı yerlerinde, ektodermal ependym hücreleri ile mezodermal
32
orijinli, bol damarlı piamater tabakasının birlikte oluşturdukları, boşluklara (ventrikulus
tertius, ventrikulus quartus ve kısmen ventrikulus lateralis’in medial duvarı) doğru kıvrımlar
halinde sarkan yapıya plexus choroideus adı verilir. Pleksus koroideus’un üç tabakası vardır:
1. Ependym hücreleri tabakası: Tek katlı kübik/pirizmatik şekillidir. Hücre bağlantıları
zonula okludens yapısındadır. Boşluğa bakan yüzlerinde mikrovilluslar fırça kenar
oluşturmuştur.
2. Piamater’in ince bağ dokusu: Gevşek bağ dokudur, bu dokuya bazı yazarlar tela
choroidea adı verirler.
3. Tela koroidea içindeki damarlar: Bu kapillar damarlar glomerul gibi kıvrılıp kendi
üzerlerine bükülmüşlerdir. Endotel hücreleri deliklidir ( pencereli kapillarlar). Endotel
hücreleri arasındaki bağlantı desmozom yapısındadır.
İşte daha önce bahsettiğimiz BOS’un imalatını yukarda yapısını anlattığımız pleksus
koroideus yapar. Bu nasıl olur? Piamaterin pencereli kapillarlarından ince bağ dokusu içine
süzülen sıvı bilindiği gibi doku sıvısı adını alır. Bu doku sıvısı ependym hücreleri tarafından
tekrar ikinci bir ultrafiltrattan geçirilerek ventrikuluslara aktarılır. İşte bu sıvıya serebrospinal
sıvı adı verilir. Ependym hücrelerinin seçici geçirgenliği ve hücreler arasındaki zonula
okludens yapısından dolayı doku sıvısı ile BOS’un terkibi şüphesiz farklıdır. BOS doku
sıvısından daha az miktarda Ca, K, glukaz ve protein içerir. Buna karşın daha çok miktarda
Mg, Na ve Cl içerir. BOS günde yaklaşık 0.5 litre salgılanır. BOS normal olarak sabit bir
oranda devamlı yapılır. Oluşması kan hidrostatik basıncına tabi değildir , ancak kolloid
ozmotik basınçtan etkilenir.
Pleksus koroideus’un yukarda anlattığımız yapısı kan/serebrospinal sıvı bariyeri
olarak bilinir. Kandan gelen doku sıvısı
ependym hücreleri arasında sıkı bağlantı
bulunduğundan intersellüler aralıklardan geçemeyeceğinden hücrelerin içinden selektif geçişe
uğratılır.
BOS’un sirkülasyonu: BOS’un büyük bir miktarı ventrikulus lateralis’te üretilir. Bu
sıvı ventrikulus tertius’a doğru akar, burada ventrikulus tertius’taki pleksus koroideus2ta
oluşan sıvısını da alarak aqua ductus silvii adlı kanaldan ventrikulus quartus’a geçer. Burada
daha fazla sıvı eklenir. Buradan bir miktar sıvı omurilik içindeki canalis sentralis’e akar. Bu
akış dinamik değildir. Sıvının fazlası ventrikulus quartus’un dorso-lateral’indeki sağlı sollu
iki delikten ( foramina Luschka) ve ortadaki tek olan foramina Magendie’ den geçerek cavum
subaraknoidea’ya gelir. Bu boşluktaki sıvı tüm merkezi sinir organlarının yüzeyini örter ve
yıkar. Bu sıvı araknoid villusları vasıtasıyla , daha önce bahsettiğimiz kafatası bölümündeki
duramaterin iki yaprağı arasındaki dural sinus’lara boşalır ve oradan da damarlara geri döner.
33
Araknoid villusları tek yönlü valvullere sahiptir, bunlar sıvının geri dönüşünü engeller.
Serebrospinal sıvının şekillenmesi vaskuler hidrostatik basınca bağlı değilken, bunun geri
dural sinuslara dönüşü BOS/kan basıncına dereceli olarak bağımlıdır.
BOS’un görevleri: BOS merkezi sinir organlarının içinde ve dışında , yabancı
maddelerden arındırılmış mikro bir ortamın devamlılığını sağlar. Ayrıca merkezi sinir
organlarına mekanik olarak koruyucu görev yapar. Metabolizma olaylarında görev alır.
Merkezi sinir organları lenf damarı içermediğinden, bunların içinde ve dışında bir lenf sıvısı
gibi dolaşarak organların üstlerini yıkar, süpürür ve temizler. Aynı zamanda bu organların
ağırlıklarının azalmasını sağlar.
KAN / BEYİN BARİYERİ
(internet’ten alınmıştır)
Beyin kapillerleri , endotel ve endotelin oturduğu bazal membranın altında biraz bağ
dokusu içeren aralıklarla çevrilidir. Bu perikapiller aralıklar, sinir dokusuna karşı
hücrelerinin uzantılarının oluşturduğu
gliya
membrana limitans gliya perivaskularis ile
sınırlandırlımıştır. Beyin kapillerlerinin endoteli kesintisizdir. Endotel hücreleri birbirlerine
zonula okludens yapısında bağlantılarla bağlanmışlardır. Böylece kan ile sinir hücreleri
arasındaki madde alış verişi sadece endotel hücreleri içerisinden olmaktadır. Buna göre
kan/beyin bariyerini endotel hücreleri arasındaki sıkı bağlantılar (zonula okludens’ler)
oluşturmaktadır. Protoplazmik astrositlerin uzantıları kapiller endotelleri üzerine yapışır.
Beyin hücrelerinin beslenmesi ve artık ürünlerin geri kapillerler verilmesi bu şekilde gliya
dokusu üzerinden gerçekleşir.
34
KAYNAKLAR
1. Abraham L. Kierszenbaum, (Çev.Edit. Ramazan Demir), Histoloji ve Hücre Biyolojisi,
Patolojiye giriş, Palme Yayıncılık, 2006, Ankara.
2.Beresford WA. Lecture notes on Histology, Blackwell Scientific Publ. Oxford,1977.
3. Bloom W, Fawcett DW. A Textbook of Histology. 8th ed. USA: WB Saunders Co. 1962.
4. Demir R., İnsanın Gelişimi ve İmplantasyon Biyolojisi, Palme Yayıncılık,1995, Ankara.
5. Erençin, Z., Özel Histoloji, Ankara Üniversitesi Yayınları, 1963, Ankara.
6. Erbengi T., Histoloji II, Beta Basım Yay. Dağ. A.Ş., 1985, Ankara.
7. Erkoçak A. Özel Histoloji. 4.baskı. Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Basımevi.
1982.
8. Greep RO, Weiss L. Histology. 3rd ed. USA: Mc Graw-Hill Book Company. 1973.
9. Johnson, Kurt E., Histology and Cell Biology, 2. Ed., NMS series, Harwal Publ. Comp.,
Pennsylvania, 1991.
10. Junqueira LC, Carneiro J, Kelly RO. Basic Histology. 7th ed. USA: Appleton and Lange.
1992.
11. Junqueira LC, Carneiro J, Kelly RO (Çev.Edit. Yener Aytekin), Temel Histoloji,
Nobel Tıp Kitapevi, 2006, İstanbul.
12. Leeson TS, Leeson CR, Paparo AA. Text/Atlas of Histology. Canada: WB
Saunders Co. 1988.
13. Mills Spring EJ. Microscopic Anatomy, Department of Anatomy and Cell Biology State
Univ. of New York Health Sci. Center Syracuse, New York, 1992.
14. Paker Ş. Histoloji. 2.baskı. Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi. 1993.
15. Ross, M.H., Pawlina W., Histology A Text and Atlas, Fifty Ed., Lippincott Williams and
Wilkins Company, Baltimore, 2006.
16. Sadler TW. Medical Embryology. 6th ed. USA: Williams & Wilkins. 1990.
17. Tanyolaç A. Özel Histoloji , Yorum Matbaacılık Sanayii, Ankara, 1993.
18.Gartner, L.P., Hiatt, J.L., Color Textbook of Histology, Third Ed., Saunders, 2007.
35
Download